
Sıra tekrar bana gelmişti.
👻👻👻👻
Oyun devam ettiğinde kazanan kişi Barıştı. İkinci ben, üçüncü Mert, dördüncü Sinan ve sonuncu Gonca olmuştu. Sinan'a hepimiz çok gülmüştük. Onun ise tek yaptığı şey somurtmaktı.
Ya ben buna iki gıcık sözde abiye çekmiş diyorum da, Buğra neden aşağıda Sinan'a gülmüştü?
Neyse, banane ki. Önemli olan şuan ne yaptığımız.
Şuan yaptığımız şey yemek hazırlamaktı. Mucize abla ve ben mutfaktaydık, diğerleri de birazdan gelecekti.
"Anne!" Miran'ın sesi üzerine Mucize abla ellerini yıkayıp bana döndü.
"Ben şu haylaza bakıp geliyorum tatlım"
Başımı salladığımda odadan çıktı. Domattis doğramaya devam ettim. Ben asla domates doğramam, domattis doğrarım.
"Şşt, napıyorsun kız?"
"Domattis doğruyorum Buğra."
"Domattis?"
"Evet, domattis." Sözümü bitirir bitirmez geldi ve tezgaha yaslandı.
"Senin gibi değişik bir isimmiş." dediğinde domattislerimi doğramayı bırakıp bıçağı ona doğrulttum. Ürkütücü yapmaya çalıştığım sesimle konuştum.
"Domattislerime laf etme."
Bir süre gözlerimin içine baktı, ardından kahkaha attı. Neredeyse bir dakika boyunca güldüğünde sorgulayan bakışlarımla onu izledim.
Beyefendinin kahkahası sonunda bittiğinde ciddileşti.
"Ne yiyeceğiz ki?"
Domattislerimi doğramaya geri döndüğümde ona cevap verdim. "Mangal yapacaklarmış.
"Servis yapılırken bana gizlice haber verir misin?" Durup ona baktım.
"Neden?"
"Oksijensiz Sinan'la işim var." Kahkaha atma sırası şuan bendeydi. Kahkaham bittiğinde onun yaptığı gibi birden ciddileştim.
"Ne işmiş o?"
"Tabağına tüküreceğim, çok büyük birşey değil anlayacağın." Bekle, şimdi bu...
"Buğra."
"Efendim?"
"Doğruyu söyle, hiç benim tabağıma da tükürdün mü?" Sorum üzerine gözleri kocaman açıldı.
"Hayır tabiki de! O kadar da değilim." Tip tip bakmaya devam ettiğimde gözlerini devirdi. "Kızım bakma öyle, valla yapmadım." Allah'tan sabır dilenip işime, domattis doğramaya devam ettim. "Ee," dedi bu sefer de.
"Ne ee Buğra, şifreli konuşma benimle."
"Servis yapılırken bana gizlice haber verecek misin?" İç çektim. Domattisler bittiğinden bıçağı bırakıp elimi hızlıca yıkadım, vücudumu ona doğru çevirip konuştum.
"Vereceğim."
"Yes be!" Cümlesini bitirir bitirmez asla beklemediğim o şeyi yaptı.
Beni kendine çekti ve sarıldı, ardından saçımdan öptü. Bense donup kalmıştım, hiç beklemiyordum.
Sonrasında ne yaptığını fark etmiş olacak ki geri çekildi. Mahcup bir şekilde bana baktı.
"Şey, Sonay... özür dilerim, yanlışlıkla oldu."
Bu sefer ben de asla beklemediğim bir şey yapmıştım. Onu kendime çekip sarıldım ve "Bunu bir daha yapmam, ayrıca hemen hafızandan sileceksin."
O da sarılışıma karşılık verdi. Biraz öyle kaldıktan sonra ayrıldık. "Unut bunu." dediğimde başını salladı, mutfaktan çıktı.
Şimdi diyeceksiniz ki "Nerden geliyor bu samimiyet?" Şu sizin görmediğiniz haftada Buğra bana hiç karışmadı. Hatta sohbet ettiğimiz bile oldu.
Uran ise sadece beni gördüğü yerde kaçıyor. Öcü falan da değilim ki, niye kaçıyor bu?
Ben kendi kendime düşünürken Mucize abla geri geldi, salataları hazırlamaya devam ettik.
👻👻👻👻
Günlük yaptığım tıkınmaca eylemini tamamladığımda anne tarafı gitti. Maalesef bildiğiniz, beyin hücreleri bulunmayan kişi dışında akrabalarımı sevmiştim.
Buğra ile yapacağımız planı hatırlıyor musunuz? İşte o olan nasıl gerçekleşti anlatayım.
Dediği gibi servis yapılırken ona gizlice haber verdim. Geldi, cidden tükürdü ve bana verdi. Hiçbir şey olmamışçasına "masum masum" gitti, tıkındı...
Sinan ise yemeğini yedi. Fark etmeyip, üstüne "Çok güzel olmuş." diyince Buğra ve ben gülmemek için kendimizi kasdık. Haliyle bir işler karıştırdığımızı anladılar fakat ses etmediler.
Keşke orda olsaydınız yaa, ne iyi olurdu değil mi? Okuyunca buradaymış kadar oluyorsunuzdur inşallah.
Güneş duştan çıkmıştı. Ben de onun, rengi sarı ile kumralın arasında olan saçlarını tarıyorum. Çıldıracağım pamuk gibi saçları var bu kızın.
"Bitti." dedim Güneş'ime dönerken.
Kollarını boynuma sarıp "Teşekkür ederim abla." dedi. "Abla, annemlerden izin alıp parka gidelim mi?"
"İzin alırsak neden olmasın?" dediğimde pıtı pıtı adımlarla odamdan dışarı çıktı. İzin alacaktır büyük ihtimalle.
Biraz sonra geri döndüğünde kapının ucundan "İzin aldım abla." diye seslendi.
"Tamam ablacığım, hadi git üzerini değiştir. Ben de değiştirip geliyorum." Onaylayan mırıltılar çıkarıp odadan çıkıp kendi odasına doğru ilerledi. Yatağımdan kalktım ve dolabımın önüne geçtim.
Beğendiğim kiraz desenli beyaz tişörtü, kırmızı pantolonu elime geçirip giydim. Saçlarımı da tepeden at kuyruğu yaptım. Hafif allık ile ruj sürdükten sonra yine kirazlı küpelerimi taktım.
Her zamanki halim olan taş gibi bir görüntüyle koridorda prensesimi beklemeye başladım. Biraz sonra onu pembe çiçekli elbisesi ve açık bıraktığı saçlarıyla buldum. Elimi uzatıp "Gidelim güzelim." dedim. Anında uzattığım elimi tuttuğunda beraber aşağıya indik.
Salonda oldukça şüpheli olan abi tayfası vardı. Uran telefonla ilgilenirken Bulut abim ve Buğra televizyondan film seyrediyorlardı.
"Biz ablamla parka gideceğiz!" diye heyecanla konuştu Güneş.
"Biz de gelemiyor muyuz?" dedi Buğra. Güneş başını iki yana salladı. Aldığı cevap onun canını sıkmış gibi elinin tersiyle avucuna vurdu. "Yine satıldık ya."
Kıkırdadı Güneş. "Diğerinde de seninle giderim abi."
"Öyle olsun"
El ele tutuşarak parka doğru yürümeye başladık. "Bu sefer de Begül abla ve Çınar abi gelecek mi?"
"Eğer gelmelerini istiyorsan arayıp davet edebiliriz."
"Arayalım!" Güneş'imin bu sevinçli isteği üzerine Begül'ü aradım.
Telefon çalarken yanımdaki küçük kıza dönüp "Begül ablan ile konuşmak ister misin?" diye sorduğumda başını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı.
Telefonu ona uzattığımda Begül de zahmet ederek sonunda açtı "Efendim hayatım?"
"Merhaba Begül abla,"
"Merhaba güzelim." dedi "m"yi uzatarak.
"Biz ablamla beraber parka gidiyoruz da Çınar abi ile siz de gelseniz olur mu?" O kadar masum sormuştu ki Begül'ün reddetmek için büyük bir nedeni olmalıydı.
"Gelmeyi çok isterdik de Çınar abin bayağı üşütmüş, o hasta ve ben de ona baktığım için gelemiyoruz. Ama söz daha sonra buluşuruz Güneş'im tamam mı?"
"Tamam, Çınar abiye geçmiş olsun dediğimi söyle."
O sırada arkadan Çınar'ın sesini duyduk. "Teşekkür ederim bebeğim, dikkat et ablan yemesin seni"
Sesi cidden acayip hasta geliyordu ama yinede bana karışıyordu.
Sabır diliyorum Allah'ım, sabır.
"Geçmiş olsun Çınar'cım, hem şimdi hem sonrası için." dedim iğleneleme yaparak.
"Neyse biz sonra görüşürüz Güneş'im hoşçakal." Galiba Begül ben ve Çınar'dan bıkmıştı. Yok, galiba değil kesinlikle bizden bıkmıştı.
"Sen de hoşçakal Begül abla" dedikten sonra aramayı sonlandırıp telefonu bana uzattı. Moralinin bozulduğunu anlayınca hemen gidip pambık şekerciden bir tane pambık şeker aldım.
Şekeri ona uzatırken "Daha sonraya söz verdiler, gelmezlerse silahla da olsa onları buraya getireceğim." Son söylediğim hoşuna gitmiş olacak ki güldü, sonrasında şekerini yemeye başladı.
Bitirmesinin hemen ardından parka gelmiştik.
👻👻👻👻
"GÜNAYDIN ABİCİMMM"
Bu sabah erkenden kalkınca abimi uyandırmaya gelmiştim. Sırtı bana dönük bir şekilde uyuyordu. Arkasından gelip sarılmıştım.
"Git başımdan…" Uykulu olduğu için sesi daha değişik çıkıyordu.
"Ama sabah oldu abicim."
"Ben senin abin miyim? Ne diye geliyorsun?"
Duyduğum cümleler ile afallamıştım. Ama biz abi kardeş olmuştuk, neden şimdi böyle diyor?
Yavaşça geri çekildim. "Ama biz abi kardeş olmadık mı?"
"Ne ara?" diye sorarken yatağında hareketlenmişti. "Öyle bir şey olmadı."
Ona herhangi bir cevap vermeden dolu gözlerle odasından çıktım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |