11. Bölüm

11. Bölüm part 1

KendisineYazar
_duygu

 

 

"iyi geceler Güneş'im."

 

BİR HAFTA SONRA

 

Evet, bugün o malum gün. Annemin ailesi ile tanışacağım. Ve...

 

Çok heyecanlıyım!

 

Tabii ben bu bir hafta içinde anne ve babama sesli olarak anne baba demiştim. Onu da belirteyim. Çok güzeldi o gün.

 

Şuan ise aynada kendime bakıyorum. Altıma kahverengi pantolon, üzerinde yeşil tişört giymiştim. Saçımı da açık bırakıp taramıştım. Siz biliyorsunuz ama söyleyeyim taş gibi olumuşum, maşallah dersiniz artık.

 

Aşağıya inip anneme sofrayı kurması için yardım ettim. Yemeğimizi yedikten sonra diğerleri salona geçti, bense odama çıkıp sade bir makyaj yaptım. En sonunda da Begül ve Çınar'ın bana hediye ettiği kolyemi taktım. Ardından aşağıya indim.

 

İnmemle birlikte kapı çaldı, o an annem bir şey fark etti.

 

"Ben sana hiç ailemi anlatmadım!"

 

"Sorun yok anne, şimdi tanışacağım zaten." dedim.

 

"Bir anneannen, teyzen ve dayın var. Biraz da kuzenin... Neyse açıyorum kapıyı!" Hepimiz kapının önünde geçtiğimizde annem kapıyı açtı. "Hoşgeldiniz."

 

En önde yaşlı bir kadın duruyordu, gülümseyerek bana bakıyordu. İçeri geçtiğinde elini öptüm ve başıma koydum. Gülümsemesi genişlediğinde arkamda sırasıyla duran abim, Buğra, Uran, babamla da selamlaşıp içeri girdi.

 

Arkasından ellilerinin sonunda olduğunu tahmin ettiğim çifti gördüm. Onlarında ellini öpüp başıma koydum. Sonrasında kırklı yaşlardaki çift karşıma çıktı. Yine aynı şeyler gerçekleştiğinde kuzenlerimle el sıkıştım fakat...

 

Fakat bir kuzenim Uran ve Buğra'ya çekmiş. Bana nasıl davrandığını bu mükemmel açıklamamdan sonra anlamışsınızdır.

 

Herkes salona geçtiğinde tanışma başladı.

 

"Ben senin anneannenim kızım, adım Burçe" diyerek başladı anneannem.

 

"Bende dayın Orhan, bu eşim Ayşe. Kızım Mucize, damadım Melih ve torunum Miran." Dayım, ailesini tanıtırken eli ile onları gösteriyordu.

 

"Ben teyzen Ezgi. Eşim Ümit, kızım Gonca. Oğullarım Sinan, Mert." Teyzem de dayım gibi ailesini eliyle göstermişti.

 

Uran ve Buğra'ya çeken şahıs Sinan'dı. Oh, geçmiş olsun Sinan çünkü seni aklıma kazıdım.

 

"Yavrucuğum, sen de kendini tanıt istersen." dedi anneannem. Konuşmaya başladım.

 

"Hepinizle tanıştığıma memnun oldum." Bu lafımı söylerken Sinan'ın kahverengi gözlerine imayla baktım, ardından devam ettim. "Ben Sonay, on ye-"

 

"Yok aralık." diye lafımı böldü Sinan bozuntusu.

 

Tamam, Sonay. Yüzüne yumruk geçiremezsin, Sonay. Küfürler de edemezsin, Sonay. Yüzüne balgamlı balgamlı tüküremezsin, Sonay. Sakin kalmalısın, Sonay. Evet onu da yapamazsın, Sonay...

 

"İsminin anlamını biliyor musun Sinan?" dedim.

 

"Evet, mızrak."

 

"Şimdi o mızrağı alıp sana geçirmemi istiyorsan benimle alay etmeye devam edebilirsin."

 

Lafı ağzına tıkadığımda sessiz kaldı.

 

Nedensizce bi' anda Buğra'ya baktım. Kahkaha atmamak için kendini kasıyordu. Hatta titriyordu ama dudaklarındaki sırıtmaya engel olamıyordu.

 

Bekle, Buğra neden Sinan'a gülüyor ki? Şuan Sinan'ı savunması lazımdı. Bugün abim onun kafasına vurmuştu, o yüzden mi acaba?

 

Ezgi teyzem büyük ihtimalle gerginliği dağıtmak için "İsterseniz siz gençler yukarı çıkın, daha iyi tanışırsınız." diye önerdi. Herkes onu onaylayınca ben, Gonca, Mert, Barış ve çok bilmiş Sinan ayağa kalkıp yukarıya, benim odama çıktık.

 

Hepimiz odaya girdiğimizde hemen Gonca kolunu omzuma attı. "Naber?" dedi. Bak sevdim bu kızı, sevimsiz kardeşine çekmemiş.

 

"İyi, senden naber?"diyerek karşılık verdim.

 

"İyi işte ne olsun... Aaa, benim çantam aşağıda kaldı." Herkes sorgulayan bakışlarla Gonca'ya bakıyordu. O ise sırıtarak Mert'e bakıyordu. Biraz sonra da Mert ne olduğunu anlamış olacak ki telaşlandı. "Mertciğim," diye konuşmaya başladı Gonca. "Şimdi aşağıya inip çantamı hemen buraya getiriyorsun canım."

 

"Ama-"

 

"Banane, oyunda kaybettin ve artık benim kölemsin."

 

"Off." dedikten sonra odadan çıktı Mert.

 

Gonca kendini yatağıma fırlatınca sevimsiz de onun ayak ucuna oturdu, Barış ise sandalyeme oturunca yere oturdum. "Sonay, kaç yaşındaydın?" diye sordu Gonca.

 

"On yedi." dedim.

 

Barış konuşmaya dahil oldu. "En küçüğümüz sensin o zaman. Ben yirmi bir, Sinan yirmi, Gonca ve Mert ikiz olduklarından ikisi de on dokuz yaşında."

 

"Bana abi desene." Bu Sinan bozuntusu gerçekten kaşınıyor. O kim, abilik kim?

 

"Derim," dediğimde herkes şaşırdı. Sinan bile bunu bekleniyor olacak ki gözlerini büyüttü ama ben devam ettim. "Elbette derim, bu gece rüyanda falan görebilirsin sana abi dediğimi."

 

Odada bir tek Gonca'nın kahkaha sesleri vardı. Kahkahasının arasından "Sinan, Sonay senden de inatçı çıktı."

 

O sıra Mert içeri girip "Ne kaçırdım?" diye sordu?

 

"Gel gel, Sinan ve Sonay atışıyor, Sonay 2-0 önde!"

 

"Öyle bir şey yok." dedi Sinan.

 

"Yoo var." diye devam ettirdi Barış.

 

"Size göre olabilir ama Sonay benim kavga edebileceğim birisi bile değil."

 

"2-1 oldu!"

 

"Evet, ben onunla kavga edebilecek birisi değilim çünkü zekam ondan kat be kat yüksek, küçük bir çocuk seviyesindesin diyeceğim de Güneş bile senden daha akıllı ve zeki... Kavga edecek kadar eşit olmadığımız doğru."

 

"3-1!"

 

Sinan'ın söyleyecek sözü yoktu fakat kızarmış bir yüzü vardı. Sinirle odadan çıktığında kimse bir şey anlamamıştı, ben dahil. Bu kadar çabuk mu pes etmişti?

 

Aman be, onu kudurttum daha ne olsun?

 

"Barış, bir gidip ona bakar mısın? Biz küçüğüz diye dinlemez şimdi bizi, en iyisi senin gitmen" Mert'in sorusunu Barış kafa sallayarak onayladı, sonrasında odadan çıktı.

 

Mert de yatağıma oturduğunda Gonca yerinde doğruldu, bana döndü. "Şey, bizim Sinan böyledir. Yeni gelenleri sevmez. Bulut, Buğra ve Uran abiyi de sevmemişti. Güneş'i bile sevmiyor, öyle düşün."

 

Mert, Gonca'nın sözlerini devam ettirerek "Evet, sana alışmaz ama aradan biraz zaman geçtikten sonra karışmaz. Başka düşmanlar edinir." dedi. Sadece omuzlarımı kaldırop indirdim.

 

Barış, Sinan'la içeri girdiğinde Gonca hemen çantasına atıldı. İçinden "Ben Kimim?" adlı bir kutu oyunu çıkardı. Sonrasında yatağımdan indi ve yere oturdu. "Gelin hadi! Oyun oynayacağız." Hepimiz yere oturup daire oluşturduk. "Nasıl oynanıldığını biliyor musunuz?" diye sordu, onay alınca başladık.

 

Herkesin kafasında bir bandana, bandananın üzerinde de kartlar vardı. Kartlarda bir şeyin görseli bulunuyordu, bu görseli ile alakalı sorular soruyoruz ve bulmaya çalışıyoruz.

 

Mert'e taksi, Gonca'ya muz, Barış'a pasta çıkmıştı. Evet, o kişiyi merak ediyorsunuz. Şimdi söylüyorum.

 

Sinan'a köpek çıkmıştı.

 

Ah, şanssız çocuk... ömür boyu bunu hatırlayıp güleceğim şimdi.

 

Oyun küçükten büyüğe doğru ilerlediğinden ilk ben başlıyordum. "Canlı mıyım?” Aynı anda yanıt verdiler.

 

"Evet."

 

"İnsan mıyım?" Benden sonra Mert olacak ki o konuşmuştu. Yine aynı anda ona "Hayır." dedik.

 

"Meslek miyim?" diyen Gonca'yı reddettik.

 

"Beni hemen hemen her gün görür müsünüz?" diye sordu sevimsiz. Devamını siz getirin, o maddenin adını anmak istemiyorum. Ay, isimden soğdum yemin ederim.

 

"Abim olduğun için seni maalesef görüyorum abi." dedi Mert. Sinan sadece ters ters bakınca Barış olaya el attı.

 

"Evet Sinan, senin kartındaki şeyi hemen hemen her gün görürüz." Ardından devam etti. "Büyük müyüm?" Pasta normalde büyük değil, ama görselde bayağı büyüktü.

 

"Normalde orta boylardasın ama kartında büyük gözüküyor. Mesela normalde şu kadarsa," Elimle bir pastanın ortalama boyunu göstermeye çalıştım. "Senin kartında şu kadar." Bu sefer de elimi kocaman açmıştım. Barış ise başını salladı. Sıra tekrar bana gelmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 





 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 27.04.2025 19:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...