Yeni Üyelik
20.
Bölüm

ATEŞ (20) Sırlar

@_ece_asena_

Çekimden sonraki planım eğer Lena ile aram son anda bozulmasaydı bir alışveriş merkezine gidip onunla takılmaktı. Ancak onunla aramdaki kardeşlik ilişkisi saman alevi gibiydi ve bir anda yanıp kül olabiliyordu. Bugün de o günlerden biriydi. Tam ‘acaba’ dediğim bir anda tekrardan kötü kıza bağlamıştı. Neyseki umursamayacak ve akışına bırakacak kadar ruhsuz bir kişiliğe sahiptim.

Şu çekim tantanası nihayet bittiğinde ve üzerimdeki bol cüppeyi çıkardığımda derin bir nefes aldım. Açık bıraktığım saçlarımın bir kısmı yüzümün önüne geldiğinde bir elimle omzumdan geriye attım ve elime çantamı alıp tek koluma astım.

Alpaslan sahnede yan yana durduğumuz zamandan sonra bana ara sıra takılsa da fazla konuşmamıştık. Tuhaf bir şekilde aramızdaki kötü elektrik gücünü kaybediyor gibiydi. Ama bunun imkansız olduğunu da biliyordum aslında. Sadece ilk zamanlarda olduğu gibi yüzüme nefret de kusmuyordu. Ben de acayip derecede bir rahatsızlık hissetmiyordum.

Enteresan…

“Kötülükler Kraliçesi umarım birden ortadan kaybolmaya niyetli değilsindir!” Kaan’ın birden arkamdan gelen sesiyle birlikte irkildim ve ona bakıp homurdandım. “Şu birden bağırmalarına sinir olmaya başladım yalnız!”

Omuz silkti ve sırıttı. “Neyse, hadi gidiyoruz! Araf’ın mekanında takılalım diyoruz biraz. Hem Esila’yı da gelmeye ikna ettim.”

Ağzımı kararsızlıkla araladım. Ardından kafamı iki yana sallayarak konuştum. “Kaan bak, tamam son zamanlarda bir aradayız. Ama biz Alpaslan ile…”

“Of biliyorum evet siz sadece takıldınız ve birkaç gün önce de ayrıldınız. Alpaslan’ın anlattığına göre kumarhanede olanlar için ona oldukça öfkelisin ve sizi mutfakta birbirinizi yerken bulmadım, peki!”

Gözlerim büyüdü. “Ulu orta saçmasapan konuşmayı keser misin? Asabımı bozuyorsun Kaan!” Sırıttı. “Tamam sustum. Ama sen de hiçbir şey olmamış gibi davranmayı bırak. Hem o ne öyle içeride de yalnız başına takıldın kaldın. Ne güzel kuzeninin mekanına gidelim diyorum işte. Kötü mü diyorum?”

Kaşlarımı çattım. “Neden hep bu plan programları sen yapıyorsun Kaan? İşsiz misin?” Gözlerini kıstı. “Eğlence adamı olmamı sorgulama sakın!” Gözlerimi devirdim. “Pekala.”

“Ne oluyor burada?” Alpaslan yanımıza geldiğinde kafamı iki yana salladım ve elimle Kaan’ı gösterdim. “Arkadaşın yine beni kendince muhteşem bir takılma planına dahil etmeye çalışıyor. Ama bu pek de hoş değil doğrusu.”

Alpaslan kaşlarını çattı ve Kaan’a baktı. “Niye bu kadar ısrarcısın? İşine bak Kaan!” Kaan gözlerini devirdi ve bahçenin çıkışına doğru yürümeye başladı. “Otoparkta bekliyorum gençler!”

Omuzlarımı düşürdüm bıkkınlıkla. “Ona katlanmak zor olmuyor mu? Çok hareketli ve gezmeye bayılan bir karakteri var.” Kaan’ın gidişinde olan bakışlarımı Alpaslan’a çevirdiğimde bana düşünceli bir şekilde baktığını fark ettim. Gözlerimi kırpıştırdım ve “Hey, sana diyorum!” dedim biraz yüksek bir sesle. Kafasını iki yana salladı ve omuz silkti. “Onu olduğu gibi kabul ediyoruz. O olmasa kim eğlenceli buluşmalar ayarlayacak, Asrın mı? Ya da ben mi? Hiç sanmıyorum.”

İkimizde birbirimize bakıp hafifçe sırıttığımız sırada yanımıza Esila geldi. Asrın hemen yanımızdan geçip yürümeye devam etmişti bahçe çıkışına doğru. Esila ile aralarında gün geçtikçe gerilen bir durum vardı ve bunun sonu biraz kırıcı bitecek diye üzülmüyor değildim. Esila için.

“Lara, Araf’a geliyorsun değil mi?” Ofladım. “Es, eve geçmem lazım. Babamla konuşmam gereken önemli şeyler var. Son birkaç gündür onu çok boşladım.” Alpaslan babamın konusunun açılmasıyla birlikte bundan rahatsız olduğunu belirtecek şekilde seslice iç çekerken dilimle dudaklarımı ıslattım. Bu sırada Esila ısrarcı bir halde devam etti.

“Son kez benim için gelsen olmaz mı? Pazar günü de benim için Kaan’ın evine geldin. Şimdi de benim için Araf’a gelsen olmaz mı? Bak Merve ve Lena kesinlikle gelmez. Ama sen… Gelirsin. Asrın ile uzaklaşmak istemiyorum. Biraz canımız sıkkın ve uzak kalırsak daha da berbat bir hal almaktan korkuyorum. Ne diyorsun? Orada tek kalmak istemiyorum. Bilirsin Araf’ın mekanı bana göre fazla koyu.”

Derin bir iç çektim ve Alpaslan’a baktım. Benim ne cevap vereceğimi merak ediyor gibiydi. Ofladım. “Tamam. Peki. Ama Esila çok alışma böyle şeylere.”

“Sen süpersin ya!” Esila bana sımsıkı sarılıp yanağımdan öptükten sonra yanımızda ayrıldı. Bakışlarım okulun girişindeki Lena ve Melih’e takıldığında, Lena ile bir konuşmak istedim. En azından içim rahat etsin istiyordum.

“Ben bir Lena ile konuşup geleceğim, sen geç.”

“Beklememize gerek var mı?” Alpaslan bana başını eğip mırıldanırken kafamı iki yana salladım. “Hayır, arabamla gelmiştim. Kendim gelirim.”

Alpaslan başını hafifçe sallayıp yanımdan geçtiğinde adımlarımı harekete geçirdim ve okul binasına doğru yürümeye başladım. Bu sırada Lena ve Melih de tekrardan içeriye girmişlerdi. Ofladım. Nereye gidiyordu bunlar?

Onları takip ettiğimde tekrardan kendimi konferans salonunda buldum. Lena sanırım cüppesini unutmuştu. Onu bir koltuğun kenarından alıp arkalarını döndüklerinde göz göze geldik. Melih huzursuzca homurdandı. “Ne işin var senin burada?”

İç çektim. “Lena ile bir konuşmak niyetindeydim.” Salonda bizden başka kimse yoktu. Bu rahatlığımı arttırırken Lena kafasını iki yana salladı. “Huzurumuzu kaçırmasan ve niyetlerini kendine saklasan?”

Omuzlarımı düşürdüm. “Sana karşı kötü bir niyetim yok. Sadece bunu anlamanı istiyorum. Lise sondayız ve güzel anılarımız olabilir bence. Fazla kasmasan mı?”

“Tam olarak ne zaman siktirip gideceksin hayatımızdan acaba?” Melih birden araya girdiğinde kaşlarımı çattım. “Sen ne ayaksın ya her şeye bir karışmalar falan? Ben kardeşimle doğru dürüst konuşamayak mıyım bir?”

Sırıttı ruhsuzca. “Lena’ya kardeşlik yaptığını bilsem belki bu yalanlarına inanırdım Lara. Ama senin ne bok olduğun yeterince ortada. Şimdi toz ol yoksa ağzımdan pek iyi şeyler çıkmayacak.”

Tek kaşımı kaldırdım. Bu kadar iddialı konuşmasının ardında ne yatıyordu? Ağzından iyi şeyler çıkmazsa çıkmasın. Ne olurdu ki?

Bir iki adım ileriye doğru yürüdüm ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Kafamı iki yana salladım umutsuzca. “Benden nefret etmeniz için size hiçbir şey yapmadım!”

Lena bıkkınca soludu ve tavana baktı sabır dilercesine. “Alpaslan Kıraç ile sevgili olman bile senden uzak durmamız için bir sebepken böyle konuşman çok samimiyetsiz!”

Kaşlarımı çattım. “Bence Alpaslan ile sevgili olmamdan çok biricik arkadaşınız Bahadır’a yüz vermediğim için öfkelisiniz! Onun o yıllardır kafasında tuttuğu sevgiye karşılık vermediğim için gözünüzde bir şeytanım! Ama kusura bakmayın ya, o bana yıllardır aşık diye hayatımı ona göre şekillendirmeyeceğim!”

“Sen gerçekten çok duygusuzsun Lara! Bahadır’ın seni içinde nasıl bir yere koyduğunu bile bile…”

“Bence artık bazı gerçekleri kafana gerekirse vura vura sokmanın zamanı geldi!” Melih birden Lena’nın sözünü keserken gözlerimi kıstım ve omuz silktim. “Ne gerçeğiymiş o balkabağı?”

Bana acırmış gibi baktı. “Tek motive kaynağın seni yıllardır bekliyor olması değil mi? Ama bence artık uyanmalısın. Çünkü sandığın gibi bir şey olmadı!”

Gözlerimi kırpıştırarak sessizce Melih’e bakarken ne dediğini anlamıyordum. Neyden bahsediyordu o?

“Melih sen neyden bahsediyorsun?” Lena anlamamış gibi konuştuğunda onun da benden farkı olmadığını anladım. Melih ise yüzüme küçümser bir tavırla bakmaya devam etti.

“Sanıyorsun ki Bahadır sana deliler gibi aşık! Ama yanılıyorsun Lara Ferzan. Çünkü Bahadır daha bir yıl öncesine kadar başka bir kıza aşıktı. Bence halen de öyle. Sen de sadece duygularını bastırmaya çalışıyor! Bu nedenle peşinde dolanıp duruyor. Çünkü asıl sevdiği kızı sen de unutmak istiyor. Anla Ferzan, sadece bir yara bandısın! Daha fazlası değil! Çık artık o ukala hallerinden, kimse senin yolunu falan gözlemedi, geldiğin için de havalara uçmadı!”

Melih bir anlık sinir patlamasıyla içinde ne varsa dökerken Bahadır’ın gizli bir sırrını da deşifre etmişti.

Bedenim donakalırken Lena’nın üzerimdeki şaşkın bakışlarını hissediyordum. Tekrar Melih’e hitaben konuştuğunu duydum. “Melih sen ne saçmalıyorsun şu an ve neden dediklerin hakkında en ufak bir fikrim yok?Ne kızı?”

“Sadece Kuzey ve ben biliyoruz çünkü. Ha tabi birini daha unutmamak gerek!”

Yüzüm acıyla kasılırken devam etti.

“Herkesi karşına aldığın Alpaslan ve arkadaşları da Bahadır’ın asıl sevdiği kızdan haberdar.”

Yutkunmaya çalıştım ve Lena’nın bana seslenişini umursamadan kendimi salondan dışarı attım. Binanın çıkışına doğru yürürken nefes alışverişlerim de artmıştı. Bir yandan ise kulaklarımda Bahadır’ın bugüne kadar bana söyledikleri yankılandı.

‘Seni çok uzun zaman bekledim.’

‘Müzayede gecesine kadar seni kafamda bitirdiğimi sanıyordum. Ama o gece hiçbir şeyin bitmediğini anladım.’

‘Neden sana olan hislerimi görmüyorsun?’

‘Seni ondan daha çok mutlu edebilirim.’

Burnumdan soludum ve okuldan çıktığımda derince nefes çekmeye çalıştım içime. Zoruma giden beni gerçekten sevmemesi değildi. Zoruma giden şey, İstanbul’a geldiğimden beri bana psikolojik bir baskı uygulayıp manipüle etmeye çalışmasıydı. Az kalsın da başaracaktı. Yıllardır beni beklediğini iddia ederek kendini bir numaralı aşık ilan ederek beni ona değer vermemekle suçlayıp duruyordu adeta. Ama işlerin çok başka bir kısmı varmış ve Melih bir anlığına ağzından kaçırmasaydı haberim bile olmayacaktı.

Derdi neydi bunun! Madem başkasında gözün benimle ne işin var ahmak! Bir de beni Alpaslan ile gördükçe sinirleniyor diye son zamanlarda üzülmeye başlamıştım. Her zamanki gibi kimseye hak ettiğinden fazla bir kötülük etmemişim oysaki. Az bile yapmışım!

Peki Alpaslan’ın bunu biliyor oluşu?

Tam bir düzenbazdı. İşleri işine geldiği gibi kullanıp durmuştu. Bahadır’ın gerçekten sevdiği kızı biliyordu ve bana bundan asla bahsetmemişti. Belki de Bahadır’a karşı suçluluk duyacak olmam hoşuna gitmişti.

Ne bekliyordum ki zaten?

Otoparka aceleci adımlarla vardıktan sonra arabama bindim ve kafamı direksiyona yasladım. Neden hayatım böyleydi?

Neden tam iyi bir şeyler oluyorken tadım kaçıyordu?

Neden?

Tam da Alpaslan ile ilgili düşüncelerim değişmeye başlarken…

 

Loading...
0%