@_ece_asena_
|
“Dökül bakalım!” Elimde içi kahve dolu karton bardaklarla masaya oturduğumda bardaklardan birini Merve’nin önüne ittirdim ve kendi kahvemden ufakça yudumlayıp arkama yaslandım. Meraklı bir şekilde karşımda kollarını göğsünde birleştirmiş dalgınca etrafını seyreden Merve’ye baktığımda ona bakıyor olduğumu hissetmiş olmalı ki bana döndü ve ofladı. “Sana ne derece güvenebileceğimi bilmiyorum Lara.” Sırıttım. “Ben de sana ne derece güvenebileceğimi bilmiyorum Merve. Halen en yakın iki arkadaş mıyız?” Eskiden onunla aramdan çok su sızmazdı. Gerçekten de yakındık. Babalarımızın yakın arkadaş oluşu da bunda oldukça etkiliydi. Ben on beş yaşında Sicilya’ya gidene kadar bu yakınlık devam etmişti. Ta ki zaman su gibi geçene dek… Sonralarında görüşmelerimiz azalmış ve git gide yok olmuştu. Bu nedenle de İstanbul’a geldiğimde aramızda eskisi kadar samimi bir enerji oluşamamıştı. Ancak şimdi düşünüyordum da, biz halen en yakın iki arkadaştık. Bunu onca olaydan sonra daha iyi anlıyordum. İstanbul’a geldiğimden beri beni ilk geldiğim gece evinde ağırlayan kuzenim Derya’yı saymazsak kollayan tek kişi Merve olmuştu. Dürüstlüğüyle ilgilenmiyordum. Öyle ya da böyle destekçi tavırları çoğu zaman arkamdaydı. Beni Alpaslan yüzünden eleştirdiği bir çok an da olmuştu tabi. Ama bunu da bana konduramadığından yapmıştı. Dışlayıcı tek bir tavrını bile görmemiştim. Öz kız kardeşim Lena’nın yapması gereken tutum ve davranışları Merve sergilemişti. Bu yüzden de biraz buruktum açıkçası. Ama elimden de bir şey gelmiyordu. “Değiliz demek gelmiyor içimden.” Merve kısık sesle homurdandığında seslice güldüm. Benim gülmemin ardından o da bozuk yüz ifadesini yumuşattığında yavaşça gülümsedi. Elini yumruk yapıp bana uzattı. “Yeniden best friend olmanın şerefine o zaman!” İkimizin arkadaşlık ilişkisi tam bir saman alevi gibiydi. Birden uzaklaşıp birden yakın olabiliyorduk. Alt dudağımı dişledim ve yumruğuna karşılık yumruğumu ona uzattım. Yumruklarımızı tokuşturduktan sonra ellerimizi geri çektiğimizde Merve nihayet derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. “İki hafta önce mezuniyet çekimlerinin olduğu gün her şey oldukça berbattı Lara. Kuzey ile ayrıldık.” Yutkundum. “Kaan ile ilgili olan kısım?” İç çekti. “Onunla aramda bir şey yok Lara. En başından beri bana yanaşmaya çalışıyordu bilgi alabilmek için. Akılları sıra Bahadır ve Kuzey’e yakın olduğum için beni kullanacaklardı. Yemedim tabi bu numarayı. Ama geri de çevirmedim.” Kaşlarımı çattım. “Neden ki?” Omuz silkti. “Kuzey… Beni bir süredir aldatıyordu. Daha doğrusu keyif çatıyordu şerefsiz. Biliyorsun, onunla aramda yıllardır uzun süren bir bağ var. Önce ailelerimizin sayesinde sonrasında ise kendiliğinden gelişen… Ondan ayrılmak kolay değildi. Annemin veya başkalarının tepkisini doğrudan çekmemek için bir şeyler yapmalıydım. Bu yüzden Kuzey’in benden ayrılmasını sağlamak istedim. Aynı zamanda beni aldattığı için intikam da istedim. Düşmanıyla onu aldatıyormuş izlenimi verdim ve en sonunda da onun öğrenmesini sağladım. Çekim günü, bunu öğrendi ve delirdi. Gözü döndü resmen, ona bunu yaptığıma inandı ve suratıma bitti diye haykırdı manyak.” Merve’yi dinlerken duyduklarım oldukça enteresandı. Kuzey, Merve’yi aldatıyordu ve demek ki bu yüzden son zamanlarda araları tatsız ve kavga edip duruyorlardı. Onları Lena’nın doğum günü için gittiğimiz yazlıkta da tartışırken görmüştüm tesadüfen. Sebebi gayet de ortadaymış. Vay be… “Üstüne bir de babam evdeyken evi basıp kavga çıkardı. Annem duyduklarından sonra deliye döndü. Babam ise… Lara biliyorsun babamla aram hep biraz soğuktu. Çok kızar sandım. Ama önce ne yaptı biliyor musun?” Yanağımın içini dişledim. İlhan amca ne de olsa babamın en yakın arkadaşlarından birisiydi. Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim öyle değil mi? Babamdan hallice tavırları olduğu barizdi. Bir elimle alnımın kenarını kaşıdım. “Sana kötü davranıp çok kırmadı umarım?” Kafasını heyecanla iyi yana salladı. “Kötü davranmayı bırak bana kötü bile bakmadı. Önce Kuzey’e sert bir yumruk geçirdi ve evden yaka paça attırdı. Sonraysa annem yüzüme bile bakmazken gelip olanları benden duymak istedi.” Derin bir nefes aldım. Rahatlamıştım. “Ona her şeyi olduğu gibi mi anlattın?” Kafasını olumluca salladı. “Evet, saklamadım hiçbir şeyi. Kuzey’i aslında aldatmadığımı sadece ayrılmak için bir bahane olsun diye yaptığımı söyledim. Annemin haberi yok tabi. Babamla aramızda konuştuk tüm olanları. Kuzey’in yediği haltları da anlattım. Çok sinirlendi ona. Bana da sinirlendi zamanında ona gitmediğim için. Sürekli annemin aklıyla hareket etmem onu çok kızdırdı. Kuzey’in üzerimde bu kadar baskınlık kurması da canını sıktı ve dolaylı yoldan kabak bana patladı. İki haftadır evdeyim, dışarı çıkmama izin vermedi. Herkesin biraz düşünmesi gerektiği kafasında. Kuzey ile dışarıda karşılaşma ihtimalim bile onu sinir ediyor. Sanırım bir süre babamın hakimiyeti altında ev ve okul arasında mekik döşeyeceğim. Şaka gibi… Derslerle hiçbir alakam yokken bir de ders çalışmamı bekliyor benden şimdi.” Dudaklarımı büktüm. “İlhan amcanın sana olan siniri tamamen ondan yardım istememen yüzünden bence. Böyle aldatma izlenimi vermektense direkt ona ayrılmak istediğini söylemeni bekledi adam herhalde.” Omuz silkti. “Sanırım.” İç çektim. “Neyse olan oldu artık. Sıkma canını. Sonunda onunla bir ilişiğin kalmadı en azından. Artık Kuzey ile uğraşmayacaksın.” Kafasını iki yana salladı. Yüzünde kırgın ve huzursuz bir ifade vardı. “O kadar kolay değil hiçbir şey. Onu bir anda hayatımdan silmek çok zor. Yani tamam ben istedim bu ayrılığı, işlerin bu kadar sertçe kestirilip atılmasını ben istedim. Ama insan üzülüyor işte. Onu sevmiştim Lara… Benim kadar olmasa da beni içten içe sevdiğini düşünerek yıllarımı geçirdim. Tüm çocukluğum o oldu ve sonuç koca bir sıfırdan ibaret. Hatta eksilerden… Tüm saf duygularımı çaldı benden.” Yutkundum. İçinde bir yerde halen Kuzey’i seviyordu ama bunu kendine kabul ettiremiyordu değil mi? Kuzey’in ona olan saygısızlığı, onu aldatışı Merve’nin gururuna fazla geliyordu. Bu yüzden de sevmesine rağmen hızlıca bitirmişti her şeyi. Sevmediğinden değil yani… Sadece yavaş olursa vazgeçmeye yakın olacağından… Aldatma senaryosu ise intikamdı. Güzel bir intikam. “Ne diyeceğimi bilmiyorum. Atlatman kolay olmayacak ama bir gün geçecek işte.” Kendim bile inanmadığım şeyleri Merve’ye sıralarken, burukça gülümsedi ve gözlerini kırpıştırdı. “Bakacağız bir yoluna.” İkimizde sessizleştiğimizde tek kaşını kaldırdı. “Eee senin cephede işler nasıl geçti son iki haftada?” Ofladım. “Gerçekten hangisinden başlayacağımı bilmiyorum Merve. Karmakarışığım.” Dudaklarını büktü düşünürcesine. “Başla bir yerden, gerisi gelir.” Onun tek derdi Kuzey ve babasıydı son iki haftadır. Bu yüzden benim de sadece bir iki olay yaşadığımı düşünüyor olmalıydı. Ama yanılıyordu. Derin bir iç çektim. “Çekim günü Melih bir anlık sinirle Bahadır’ın uzunca bir süredir başka bir kızı sevdiğini ve aslında bana gerçek duygular beslemediğini söyledi.” Merve’nin gözleri faltaşı gibi açılırken bu olaydan bihaber olduğunu anladım. O gün Lena da şaşırmıştı duyduklarına. Her ne yaşandıysa Bahadır sadece çokça yakın olduğu kişilere anlatmayı uygun görmüştü anlaşılan. Bu kişilerse şüphesiz Melih ve Kuzey’di. “Hadi canım!” Merve şaşkınlık nidasıyla homurdandığında dudaklarımı birbirine bastırdım. “Sonrasında Esila ve Alpaslan’ın arkadaşlarıyla Araf’ta buluştuk. Çok süre geçmeden Bahadır oraya geldi ve Alpaslan bizi ara sokakta tartışırken duydu. Bunun üzerine Lena’yı aradı ve en başından beri beni tehdit ettiği gibi ona annemin öldüğünü söyledi.” Merve karşımda donakalırken gevşekçe güldüm. Daha doğrusu sahte bir şekilde. “Evet, aslında annem ailesini bırakıp gitmedi. Öldü. Babam öldürdü onu. İstemeyerek yaptı. Ama sonuç olarak annem öldü.” Kurduğum cümleler dilime batarken içimden fısıldadım. Annemin üzerinden o kadar zaman geçmişti ki o artık içimde de ölmüştü ve bunu anlamam sadece birkaç saniye sürmüştü. “Ve ben bunu yıllardır içimde saklamak zorunda kaldım. Neden mi? Lena üzülmesin diye, zamanı gelince ona babam sağlıklıca anlatabilsin diye. Dahası annemin ailesi Karahanlarla ara daha da bozulmasın diye. Birçok şey yüzünden sessiz kaldım ve yıllarca annemin kötülenmesini dinledim. Başta Bade halam olmak üzere herkes onu kötüleyip durdu. Nihayetinde tükendim Merve. Şimdi elde var sıfır.” Merve tam konuşacaktı ki devam ettim. “O gün eve gittiğimde büyük bir kavga bekliyordum. Kendimi kötü hissetmiştim çünkü. Benim yüzümden Lena her şeyi öğrenmişti ve çok gerilecektik muhtemelen. Ama öyle olmadı. Eve gittiğimde çalışma odasında babam ve Sanem’i kavga ederken buldum. Daha doğrusu kapı dinledim de diyebiliriz. Sanem ona çok kızgındı. Ağzına ne geliyorsa çekinmeden söylüyordu babama. Bir de ne duyayım, meğersem Sanem; Lena’nın öz annesiymiş ve bunu Lena’ya söyleyeli neredeyse beş yıl geçmiş. Üstelik Lena’nın annemin öldüğünden de haberi varmış. Annesi olmayan bir kadın için çok üzülmemiş olsa gerek değil mi? Bunu Melih bile biliyormuş Merve. Koskoca aile özelimizden o oğlanın bile haberi varken ben birilerini korumak için sürekli sır sakladım. Kendimi kandırılmış hissediyorum. Kaldı ki kandırılmışım zaten.” Yüzümü buruşturdum. “Kim bilir daha kim biliyordu asıl gerçekleri? Dün sabah Mehmet amcam bizdeydi. Bakışlarından bile belli ediyordu en başından beri her şeyi bildiğini. Sinirle doldum… Bir dakika kesin İlhan amca da biliyordu değil mi?” Merve’nin yüzüne sorgulayıcı bir şekilde bakarken bana donmuş vaziyette bakıyordu. Kem küm ederek “Lara yani…” Kafamı iki yana salladım acı bir şekilde sırıtarak. “Tabi ki de biliyordu! Ne de olsa yakın arkadaşlar, babam onunla konuşmadan edemez!” Elimle yüzümü sıvazladım. “Delirecek gibiyim. İçim içime sığmıyor. Onca sır içime yük olmuşken bir de yenilerinin ortaya çıkışı çok yıprattı beni. Kalp krizi geçirecek gibi hissediyorum. Ama halen bir şey olmuyor.” Ofladım. “Daha yaşadığım şeylerin yarısına anca geldim üstelik şu an. Asıl bombalardan biri de şu muhteşem yas temalı sömestr tatilim.” Merve kaşlarını çattı. “Neler olduğunu sormaya korkuyorum. Henüz daha anlattıklarını bile doğru düzgün sindirememişken?” Yutkundum. “Aysel teyze vefat etti. Kalp krizinden.” Merve’nin bir eli dehşet içerisinde ağzına giderken titrekçe soludu. “Şaka mı yapıyorsun Lara? Kayla kim bilir ne haldedir şimdi?” Evet… Merve de Kayla’nın varlığından haberdardı. Babam ve İlhan amcanın muhteşem yakınlığı sayesinde annemin bir kez olsun dahil olamadığı İzmir’deki yaz tatillerine İlhan amca ve kızı Merve de dahil olurdu. Bu babamın hoşuna giderdi. Çünkü Kayla bizim etrafımızdan daha fazla kişiyle samimi olmuş olur ve yalnız kalmazdı. Komikti. Çünkü Merve de tıpkı bizim gibi onu neredeyse altılı yaşlarından beri tanıyordu. Birlikte çok güzel yaz tatillerimiz olmuştu. Bir daha geri alınamayacak kadar güzel… Şimdiyse Merve de dahil olmak üzere kimse onun hakkında buralarda tek kelime bile etmiyordu. İlhan amcadan uzun zaman önce tembihliydi bu konuda. Biz de babamdan. O yokmuş gibi davranmaya da bir süre sonra alışmıştık sanırım. Babamın annemden onu gizleme hırsı, sonrasında ise onun kendine bir hayat kurmasından ötürü İstanbul’a bulaştırmak istememesi Kayla Ferzan’ın varlığını az kişinin bilmesine sebep olmuştu. Bilenler ve onu görenler oldukça sınırlıydı: Ben, Lena, babam, Mehmet ve Araz amcam, Bade halam, Feyyaz abi, İlhan amca ve Merve… Başka kimse onu görmemişti. İkizim Kayla, tam bir gizemdi. “Çok üzülmüş Merve. Ben gitmedim yanına. Ama Lena gitti. Onun hiçbir şeyden haberi yoktu. Lena ne varsa anlatmış ona. Tabi haliyle sinirliydi. İstanbul’a Lena ile birlikte dönüp babama tüm öfkesini kusmuş. Ardından da tek başına Ankara’ya geçmiş.” Merve tek kaşını kaldırdı. “Ankara?” Omuz silktim. “Aysel teyzeden sonra İzmir’de kalmak istememiş. Babamın dediğine göre ilk uçakla Ankara’ya gitmiş. Orada bitirecekmiş liseyi. Üniversite hakkında bir bilgim yok. Tek bildiğim, artık babam onun varlığının ortada olmasından rahatsız değil. Eve geldiğine bile kızmamış. Hatta ona kalsa Kayla’yı da burada kalması için ikna etmeye çalışırdı. Ama kızın öfkesi karşısında fazla zorlamamış.” “Sen neden gitmedin onun yanına?” Dudaklarımı büktüm. “Fazla karışıktım. Gidip yarım yamalak teselliler verecek durumda değildim. Araf tatilde Bursa’ya gideceğini söyledi ve beni de davet etti. Ben de dayımlara gittim işte. Asıl olanlar da ondan sonra oldu zaten.” Soğumuş kahvesini yüzünü buruşturarak kenara ittirdi ve bana ‘şaka mısın’ der gibi baktı. “Daha ne olmuş olabilir gerçekten?” Yutkundum. “Dedem bir buçuk yıldır hastaymış, adamı ziyaret etmek için odasına çıktım. Adam beş dakika sonra gözlerimin önünde öldü Merve. Şaka gibi.” “Yok artık!” Merve’nin sesi kantinde hafif yankı yaparken gözlerimi kıstım. “Böyle şeyler hep beni bulur zaten. Son iki haftam tamamen depresyon, gerçeklerle yüzleşme ve yas triplerine maruz kalmakla geçti. Tırlatmak üzereyim.” “Lara gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum. Anlattıkların çok kötü. Öncelikle başınız sağolsun. İki haftada iki ölüm haberi zor olmalı. Babanla yaşadığın gerilim de çok kırıcı. Lena ve seni türlü sırların içine atması boğmaktan başka bir şey değil. Ama yine de sizi seviyor. Sadece kırmadan sevemiyor.” Elimi havada rastgele salladım. “Bıktım artık kırarak sevmesinden. İçimde vicdan namına bir gram şey kalmadı. Etrafı düşünmekten kendime zaman ayıramadım. Bir de sözde bencil bir insanım diye geçinirim. Ama bu saatten sonra kimseye taviz yok. Herkes ne hali varsa görsün!” Kaşlarını çattı. “Ya peki şey nasıl olmuş ya… Lena’nın Sanem’in kızı çıkması?” Gözlerimi devirdim. “Sanem babam ile çok eskiden beri birlikteymiş Merve. Yeni değil anlayacağın. Annemle evliyken bile Sanem ile görüşüyormuş. İşte o sırada Lena doğmuş zaten. Sonrasında da annem muhtemelen evlilik bitmesin çevreye karşı imaj bozulmasın diye Lena’yı kabul etmiş.” Merve yutkundu. “Şeyi de soracağım. Ama ne kadar doğru olur bilmiyorum.” Omuzlarım yorgunlukla düştü. Annemin ölümünü merak ediyordu. “Babam sarhoştu. Annem ise fazla sinirliydi. Tartışıyorlardı ve bunun için doğru bir zaman değildi. Ama olan oldu işte… Zamanı geriye alamayız.” “Lena ile aran nasıl?” Yüzümü buruşturdum. “Nasıl olacak her zamankinden daha da kötü. Tek fark artık bozuk atan kişi benim. Haftalardır kötü davranmasının bedelini ödesin tek kalarak gerizekalı. Bir de sabah gelmiş konuşalım mı diyor. Sanki konuşunca bir şeyler değişecek.” Merve anlayışla baktı. “O hep biraz asi ve ters birisiydi. Ama babanızın da payı büyük bunda. Onu da anlamaya çalışsan olmaz mı?” Kafamı iki yana salladım. “Bunun babamla bir ilgisi yok Merve. İstese bana kötü davranmazdı. Ama onun karakterinde bu var. Bir insan öz kardeşine nefretle bakar mı ya? Bu bakıyor işte. Şimdi telafi etmeye çalışsa kaç yazar? Olan olmuş biten bitmiş.” Aklıma gelen şeyle sırıttım komik bir şey varmışçasına. “Aptal bir de Melih ile tekin olmayan bir dövüş mekanına gidip dayak yemiş. Babam ne tepki vereceğini şaşırdı. Buna izin verdiği için Melih’i hastanenin bahçesinde neredeyse komalık etti. Az daha kafasına sıkacaktı ben babamı yumuşatmasam.” Merve burnunu kıvırdı bu söylediklerime. “Ciddi olamazsın Lara? Bu iki deli bir de öyle işlere mi kalkışmış? Çok da şaşırmamalı. Onlar hep biraz kafadan kontaktı. Eee baban şimdi görüşmelerini istemiyor mu?” Kaşlarımı yukarı kaldırıp indirdim. “Adam kızıma bir daha yanaşırsan seni öldürürüm dedi en son. Artık gerisini sen anla.” Anlatacağım çoğu şey bittiğinde halen değinmediğim tek şey kendi özelimdi. Ben ve Alpaslan… Merve arkasına yaslandıktan sonra bana muzip bir şekilde baktı. “Her şey anlatıldığına göre şimdi asıl konuşulacak şeyleri dökülmek ister misin canım benim? Gözümden kaçtı sanma, halen ortada konuşulmayan bir Alpaslan Kıraç mevzusu var.” Gözlerimi devirdim. “Ya Merve…” “Yok öyle Merve falan. Tehditten falan söz ettin. Çabuk anlat yoksa Alpaslan’a gidip onun yüzünden depresyona girdiğini söylerim.” Gözlerimi büyüttüm. “Aklından bile geçirme.” Omuz silkti. “Sen de konuş öyleyse.” Bir elimle yanağımı kaşıdım düşünceli bir halde. Sonra da iç çekip dudaklarımı araladım. “Her şey Bahadır’ı kurtarmamla başladı gibi aslında. Yani Alpaslan çok öncesinde Bahadır’ı kaçırtmıştı ve ben de kurtarmıştım. Alpaslan’ı kandırdım gibi oldu ve o da bana feci bilenmeye başladı. Öncesinde zaten babamdan ötürü bana gıcıktı. Bu da tuzu biberi oldu.” Karşımdaki kız beni dikkatle dinlerken devam ettim. “Allah’ın manyağı gizlice bir gece odama kadar girmiş. Babamla beni annem hakkında kavga ederken de duyunca eline büyük bir koz geçti ve beni tehdit etti.” Merve yaslandığı yerden doğruldu ve masada bana yanaştı. “Ne istedi senden?” Omuzlarımı düşürdüm. “Onunla sahte bir ilişki içerisinde olmamı istedi. Babamı ve onu sevmeyen çevreyi bunun rahatsız edeceğini biliyordu. Aklınca bana da ders vermek istedi. İşte o günden beri de kendimi saçma bir oyunun içerisinde buldum.” Merve bana inanmamış gibi bakıyordu. Kaşlarımı çattım. “Ne var? Niye öyle bakıyorsun şimdi?” Hafifçe sırıttı. “Kızım sen bu çocukla öpüştün farkında mısın? Hem de annemin doğum günü partisinde pistin ortasında romantik bir dans eşliğinde herkesin içinde. Tehditse tehdit tamam zorla onunla bir ilişki içine girdin. Ama öpüşmek zorunda da değildin. Sadece sevgili imajı verseniz yeterdi.” Ofladım. “Bir kere o babamı daha da gıcık etmek içindi Merve.” Güldü. “Ama kendinizi çok kaptırmışa benziyordunuz Lara, yüzleriniz resmen birbirine yapışmıştı. Hiç sahte bir öpücük değildi o.” Tadım kaçmıştı. Kaşlarımı çattım. “Onunla aramda gerçek hiçbir şey olmadı Merve. Sadece oyundu anladın mı? Kız kardeşim için o oyuna girdim ve bir yönden de sadece babamı gıcık etmek istedim. Başka hiçbir sebebi yok.” Bana umutsuz bir vakaymışım gibi baktı. “Gerçekleri kabullenmeme evresindesin, of.” Yüzümü buruşturdum. “Beni nasıl onunla yakıştırırsın Merve? Sen demiyor muydun o berbat birisi diye? Şimdi ne bu bizi shipleme halleri?” Omuz silkti. “Alpaslan tek başına berbat birisi. Ama yan yana geldiğinizde daha çekilebilir bir hal aldığı da su geçirmez bir gerçek.” Ona ‘yapma’ der gibi baktım. “Alakası bile yok. O hep berbat birisi. Hem kriterlerime de uymuyor. Ben renki gözlü erkeklerden o kadar da hoşlanmam.” Benim bozuk halime kıkırdadıktan sonra tekrardan arkasını yaslandı. “Ben onu bilmem ateş bacayı sarmış canım benim. İki güne kalmaz oyun dediğiniz şey gerçek bir aşka dönüşür ve el ele okula gelirsiniz.” Yok artık. Öyle bir şeyin olması imkansızdı. “Merve yok artık…” Sözümü kesti birden. “O neden seni görmezden geldi ya? Yanından tanımıyormuş gibi geçti gitti resmen.” Omuzlarımı düşürdüm. “Dediğim gibi aramızdaki tek şey oyundu Merve. O gün Araf’taki son konuşmamızda da bunu ona açıkça söyledim. Beni ardından defalarca kez aradı ve mesaj attı. Ama sonra o da doğrusunu fark etmiş olmalı ki benimle iletişimi kesti. Herkes hayatına kaldığı yerden devam etmeli bence.” Merve büyük bir ısrarla mesajları görmek istediğinde ona göstermemin ardından kendini tutamadan ufak bir çığlık attı. “Lan resmen ilanı aşk etmiş buzlar prensi. Anlayamadın mı kızım! Yazık bir de ulaşamayınca eyvallah deyip kestirip atmış. Bugüne kadar herkes ona karşılık verince birden karşılık alamaması o egosunu zedelemiş olmalı.” Omuz silktim. “Neyi zedeleniyorsa zedelensin Merve. Umurumda bile değil. Beni görmezden gelen birisine vaktimi harcamayacağım.” Seslice güldü. “Demek görmezden gelmese bir şeyler yapacaksın?” Gözlerimi devirdim. “O fazla tehlikeli. Ben de tehlikeliyim. Biz birbirimize fazla geliyoruz. Hem ne kadar kabul etmek istemesem de ondan azıcık hoşlanıyor olabilirim. Ama bu bir şeyi değiştirmez anladın mı? Senin Kuzey ile yaşadığın problemlerin kat ve kat fazlasını yaşarız ve ben bunu istemiyorum. Onunla iki yabancı olmak en doğrusu. En başından beri doğru olan buydu.” Merve’nin sevinçli hali yavaş yavaş sönerken bana ‘haklısın’ der gibi baktı. Her ne kadar uçarı birisi olsa da o da en az benim kadar mantıklı olanı seçmeyi bilirdi. Boşuna kürek çekmek istemeyişimi anlayışla karşıladığını gözlerinde görebiliyorum. “O konuda da haklısın şimdi. Ben sadece aranızdaki kimyayı sevmiştim. Ama neyse… Elimizi sallasak ellisi kızım ya! Etrafta başka Alpaslan mı kalmadı sana? Alasını buluruz.” Omuzlarımı düşürdüm. “Erkek muhabbetlerinden çok derslere yoğunlaşmak istiyorum Merve. Bazı derslere dair hiç sağlam bir temelim yok. Dün akşam biraz araştırma yaptım. Özel ders alacağım sanırım. Mezuna kalmak istemiyorum. Kalan birkaç ayı adam gibi geçirmekte fayda var.” Merve iç çekti. “Benim de çalışmam lazım. Ama nerede o motivasyon be… Birkaç ay kalmış zaten. Hiç yetişeceğini düşünmüyorum. En fazla özel üniversiteye geçerim ya da mezuna bırakırım.” Kaşlarımı çattım. “Bence sen de benimle çalış. Aynı hocalardan ders alırız, okul çıkışlarında kütüphaneye ya da kafeye gider çalışırız. Birbirimizin evlerine gider geliriz. Olmaz mı? Hayatımızı biraz düzene koyalım bence Merve. Alpaslan, Kuzey derken iyice soyutlanıyoruz. Arkadaş çevremiz de etkiliyor. Bence kendimize gelelim. Sen de pes etme.” Bana kararsızca baktı. “Yetişir mi sence?” Gülümsedim. “Neden yetişmesin kızım ya? Olduğu kadar işte. Hem benim İtalya işi nanay artık. Kolay kolay vize çıkaramam. Artık tatillerde belki gidebilirim. O yüzden burada eğitim alma işim kesinleşti gibi. Anlayacağın buradayım. Hem bu çalışma işindeki ciddiyetimizi gösterirsek senin şu ev hapsi de kısa sürer benden demesi.” Merve ile entrika muhabbeti dışında sadece dersler hakkında bir on beş dakika konuşmamızın ardından teneffüs zilinin çalmasıyla birlikte ayaklandık. Ayaklarım yere gayet sağlam adımlar atıyordu. Herhangi bir çekintim yoktu. Utanıp gizlenmesi gereken kişi ben değildim. Muhtemelen Alpaslan ilk derse girmediğim için depresyonda olduğumu düşünüyordu. Ama alakası bile yoktu. Merve ile kızlar tuvaletinde rujlarımızı tazeledikten sonra sınıfa doğru ilerledik. Sınıfın kapısından önce Merve girdi. Ardından ben… Büyük bir gerginlik dalgası bedenimi karşılarken dik durdum ve yüzüme kendini beğenmiş bir gülümseme yerleştirdim. Bu sınıf tam bir kaos ortamıydı. Ve şimdiden Alpaslan ile göz göze gelmiştim bile. Çocukça davranacaksa o kaybederdi. Benim umurumda bile değildi. Çoktan kartları yeniden dağıtmıştım hayatımda.
|
0% |