Yeni Üyelik
32.
Bölüm

KÜL (32) Farkındalıklar, Seçimler ve Dahası

@_ece_asena_

Hayatım ne yöne evriliyor hiçbir fikrim yoktu. Seneden seneye fikirler değişiyor ve kendimizi tahmin etmediğimiz noktalarda buluyorduk. Küçükken tek derdim mutlu olmaktı, annemden sonra tek derdim babamdan uzaklaşmak oldu, ergenliğimin büyük bir kısmı başka kimsemin olmadığı bir ülkede bir şeyler başarmaya çalışmak oldu. Sonra tökezledim, babamı uzun sürenin ardından aile olmak için çabalayan yanıyla birlikte gördüğümde unutmaya çalıştığım mutluluk ihtimali kendini göstermeye başladı.

Korktum. Kabul etmek istemesem de korktum. Tekrardan onun bir baba olabileceğine inanmaktan...

Ve inandım da. Sonra tekrardan gerçekler kapı gibi suratıma çarptı. Onun içinde olduğu ailede bir yerim yoktu. O aile çerçevesine fazlaydım.

Tam olarak meseleyse sadece bir aile çerçevesine fazla gelmek değildi. Tek sorun bu değildi. Eskiden öyleydi ama artık değildi. Artık sorun bir kişiydi. Bir kişi ve onun hayatıma etkisi...

“Geç kaldın!”

Merve yüzüme isyan edercesine baktığında sessizce iç çektim. Hemen biraz ötesinde bar taburesinde oturan Esila’da geziniyordu bakışlarım. Bu akşam bizimle mi takılacaktı? En son bana karşı nefret doluydu.

Onda olan gözlerimi Merve’ye çevirdiğimde omuz silktim. “Behçet hocayla online görüşmem vardı onu ekemezdim.”

Behçet hoca üç haftadır hem özel matematik hocam hem de eğitim koçumdu. Birlikte bu sınav sürecini ilerletecektik. Deneyimli birisiydi ve süreçle ilgili çoğu sorumu cevaplıyordu. Görüşmelerimiz online olarak gerçekleşiyordu. Kendisi kalan sürede bir şeyler başarabileceğime inanıyordu

“Of.” Merve bana bıkkınca bakarken dudaklarımı büktüm. “Sınava az kaldı biliyorsun değil mi? Kalan süreyi sadece derslere odaklanarak geçirmek istiyorum. Ama şu an Araf’ta kız arkadaşlarımla takılmaya geldim. Ne hoş.”

Kolunu omzuma attı ve beni Esila’nın olduğu yere doğru yürütmeye başladı. “Bu kadar kasma Lara. Biraz eğlenmeye bak.”

Kaşlarımı çattım. “Bu son dışarı eğlencemizdi.” Bana suratını buruşturdu. “Kesin öyledir.” Esila’nın yanına geldiğimizde derince soludum. Yeni bir tartışma istemiyordum. Merve ikimizin arasındaki soğukluğu hissetmiş olmalı ki dudaklarını araladı.

“İkiniz şu son olanları geride bırakın artık. Erkek sorunları yüzünden aranız bozulmamalı kızlar.”

Tek kaşımı kaldırdım. “Erkek sorunlarını dert edip arkadaşıyla kavga eden ben değilim.” Esila bana durgunca baktı ve “Özür dilerim, biraz ileri gittim.” Diye mırıldandı. Merve araya girdi. “Esila ile biraz abarttığı hakkında konuştum ve sonuç olarak sana hak verdi Lara. Senin bir suçun yoktu. Benim de yoktu.”

Esila’nın yanındaki boşluğa oturduğumda dirseğimi tezgaha yasladım ve onu kısaca süzdüm. Mavi bir midi boy elbise giymişti. Sadeydi ve sarı saçları da açıktı. Yüzünde hatrı sayılır bir makyaj vardı. Belki de içindeki enkazı böyle gizliyordu. Bense siyah bir kotun üzerine kırmızı ince bir kazak giymiştim. Sadece kırmızı ruj sürüp çıkmıştım evden. Fazla elbise giyme modunda değildim bu aralar.

“Asrın’a olan hayal kırıklığım yüzünden önüme gelene saldırdım, olay bundan ibaret... Sadece ondan hiç beklemezdim. Arkadaşlarına ve çevresine rağmen onun yanında oldum. O ise tam bir fiyasko çıktı. Şaka gibi.”

Ona ucuz bir teselli vermektense susmayı tercih ettim. Birisine sanki kendi hayatım çok yolundaymış da ona da tavsiye verebilirmişim gibi gözükmek saçma geliyordu. Esasen ben de Esila’dan halliceydim. Ama arada bir fark vardı. O bitirmişti. Ben ise onca olan şeyden sonra Alpaslan ile daha da yakınlaşıp kendimi bu ambiyansa inandırmaya çalışmıştım. Sonuç olaraksa yine güvensizlikle burun buruna kalmıştım

“Onunla halen konuşuyor musun Es? Çünkü asma katın tırabzanlarına yaslanmış bir şekilde doğrudan seni izliyor. Burada olacağını biliyor muydu?” Merve sorgulayıcı bir şekilde konuştuğunda Esila ile birlikte omzumuzun üzerinden geriye döndük ve yukarı baktık. Kısa bir arayışın ardından cidden de buraya bakan Asrın’ı gördüm. O Araf’a yalnız gelmezdi diye düşünüyordum. O geldiyse Kaan ya da Alpaslan da burada demektir. Bu farkındalık beni derin düşüncelere daldırmak üzereyken Esila birden ayağa kalktı ve eline bar tezgahında duran çantasını aldı. Merve kolundan tutarak “Nereye gidiyorsun?” diye homurdandı.

“Onunla konuşacağım, öyle sapık gibi uzaktan izlemesi rahatsız ediyor.”

Ben konuya dahil olmazken Merve konuştu. “Bırak şunu ne hali varsa görsün Esila. Akşamımızı mahvetmeye gerek yok.”

Esila oralı olmadı ve yanımızdan ayrıldı. Belki de konuşmak en doğrusuydu. Kaçmanın bir faydası yoktu. Kaçmak, belirsizlikleri devam ettirmek demekti ve insanlar belirsizliklerle yaşayamazdı.

“Cidden saçmalık! Şurada iki oturup kalkacağız ama yok! İlla bir sorun çıkacak!”

Merve kendi kendine serzenişlerde bulunurken kollarımı göğsümde birleştirdim. “Kolay değil, bırak sorunlarını çözsün.”

Önündeki içeceğinden yudumladı ve bana bardağı gösterdi. Kafamı olumsuzca salladım. Sınav işini halledene kadar alkol almayı düşünmüyordum.

Tezgaha sırtımı dönüp kalabalığı seyretmeye başladığımda buraya doğru gelen Bahadır ile birlikte dilimi yavaşça alt dudağımda gezdirdim düşünceli bir şekilde. Bana son kez bu denli istekli geliyordu. O bilmese de olurdu. Birazdan öğrenecekti.

“Selam.” Yanıma geldiğinde Merve araya girdi ve somurttu. “Selam. Ama geleceğini bilmiyordum?” Ses tonu şüpheciydi. Bakışları bana doğru döndüğünde gülümsedim. “Ben çağırdım.” Merve’nin bakışları bozulurken elindeki bardağı bıraktı ve kaşlarını çattı. Bana uyarırcasına bakıyordu. “Biliyorum hepimiz arkadaşız. Ama mevcut durumlarda bunun çok da iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Lara. Hele bir de Araf’tayken.”

Durgun sözlerinin altında bana kızan bir yan vardı. Alpaslan ile bir şeylerin içerisindeyken ve onun yakın arkadaşı -belki de kendisi- buralardayken başka birisi ile burada buluşmam hoşuna gitmemişti. Kaldı ki bu kişi Bahadır Ata’ydı. Çocukluk arkadaşımız. Ancak Alpaslan’ın düşmanıydı. Merve, sorun çıkmasını istemiyordu. Bense tek bir sorun çıkartarak daha fazla sorunla uğraşmayı reddedecektim.

“Merve kötü bakmayı bırak. Karşında düşmanın yok.” Bahadır ona alayla konuştuğunda derin bir nefes aldım ve kahverengi gözlerine baktım. Eskiden hoşuma giderdi. Heyecan veriyordu. Şimdiyse gözüm bir kişiden başkasını görmemeye başlamıştı.

“Neyse. Konuşmamız gerekiyor. Daha sessiz bir yere geçelim.” Ayağa kalktığımda Bahadır bana tabiri caizse hınzırca baktı. Evet, hınzırca. “Sen bilirsin.”

“Lara nereye gidiyorsun? Esila da gitti. Beni niye yalnız bırakıyorsunuz?” Ona güven verici bir şekilde baktım. “Emin ol kısa sürecek. Çok bekletmem.”

Bahadır ile ikimiz merdivenlere doğru yürürken kulağıma eğildi ve konuştu. “Nereye geçiyoruz?” Omuz silktim. “Odalardan birine.”

“Bu enteresan. Oda katı konusunda kızgınsın sanıyordum.” Kafamı iki yana salladım ve onu umursamadan yukarı çıktım. O da hemen arkamdaydı. İkimiz özel loca kısmını geçip odaların bulunduğu koridora girdiğimizde koridorun sonuna doğru yürümeye başladık. Mekana ilk geldiğimde Araf’ın kendisinden aldığım anahtardaki oda sayısının yazdığı kapıya geldiğimizde durdum ve kapıyı açtım.

Önden ben, ardımdan ise o girdi. Kapıyı kapatıp odanın içerisine doğru yürüdüm ve çantamı yatağın üzerine bıraktım. Bu sırada Bahadır karşıma geçti ve başını hafifçe yana eğdi.

“Ee, en son yumruklamakla meşguldün beni. Ne değişti?”

Ona biraz daha yanaştım ve dudaklarımı büktüm. “Bilmem, pek bir şey değiştiği söylenemez. Sadece sana karşı çok kaba olduğumu düşündüm. Kim olursa olsun birilerinin duygularını bu denli önemsememek olmaz.”

Bakışları yüzümde gezinirken gözlerimde durdu. “Fikrini değiştiren ne? Daha düne kadar beni dinlemek bile istemiyordun.” Elleri yavaşça belime dolandı ve beni biraz daha kendine çekti. Bu hareketi içten içe gerilmeme neden olurken bunu arka plana atmaya çalıştım.

“Benim gitgellerim çoktur canım. Bazen dinlemek istemem. Bazense gözlerinin içine bakarım.”

Hafifçe gülümsedi. Gözlerinde umudu gördüm. Bu ne kadar da sahteydi. Gerçekten sırf beni sevmeyi kendine görev bilmişti. Bu bir alışkanlıktı. Bir his değildi.

Devam ettim. “Son zamanlarda çok şey düşünüyorum Bahadır. Çevremdeki insanların yaptıkları ya da yapabilecekleri kötülükleri. Sınırları ve kuralları düşünüyorum. Sonra kendime şunu soruyorum: Kim daha şeytan?”

Kaşlarımı çattım ve ellerimi onun boynuna doladım. Ensesindeki tüylerin diken diken olduğunu hissettim. “Başkaları mı yoksa ben mi?”

Dudaklarımı büktüm ve sonra da yavaşça sırıttım. “Cevap çok gecikmedi. Daha şeytan olan her zaman bendim Bahadır. Bunu görememek çok trajik doğrusu.”

Sözlerime karşılık ellerini belimden çekti ve kollarımı da kendinden uzaklaştırdı. Gerilmişti. Bakışları kendini ele veriyordu. Haftalarca ona olan soğuk tavırlarımdan sonra şimdi birden yanında bitişim onu şüphelendirmişti. Haklıydı. Ben olsam ben de şüphelenirdim.

“Dediklerinden bir şey anlamıyorum Lara. Karanlık konuşmalarınla ima yapmak yerine neden daha açık olmuyorsun? Neler karıştırıyorsun yine? O Alpaslan aklını mı karıştırdı senin?

Güldüm. “Alpaslan mı aklımı karıştıracak? Yapma Bahadır, sizin gibi erkekleri böyle konularda kahvaltı niyetine yerim ve sen bunu en başından beri biliyorsun. Ama nedense hep iyi ve kurtarılabilir birisi olduğuma inandın. Bu yüzden de beni safça sevmek istedin. İstemek ile sevmek ayrı şeyler ne yazık ki. Neyse ki şimdi bunu çözeceğiz.”

Yüzü gerildi ve kaşlarını çatıp benden bir adım uzaklaştı. Ellerini iki yana açtı. “Ne oluyor burada Lara? Bir kez daha sormak zorunda bırakma sakın.”

Dilimle dudaklarımı ıslattım ve derin bir nefes aldım. “Beni seviyor musun? Gerçekten ama?” Bana gözlerini hızlıca kırpıştırarak baktı. “Tabi ki de seviyorum. Ben seni hep sevdim. Bunu da sürekli söylemekten hiç çekinmedim. Bilmiyormuş gibi konuşma.”

Omuz silktim. “O zaman şu konuda bir uzlaşalım. Çünkü gayet takıntılı ve paranoyak bir insanımdır. Net olmalıyız.” Boğazımı temizledim. “Beni seviyorsun, hep beni sevdin. O zaman neden ben yurt dışındayken başka bir kızla gönül eğlendirdin?”

Gözlerini devirdi ve başını iki yana salladı. “Lara yapma, o gelip geçici bir şeydi ve eskide kaldı. Şu an oturup eskiyi mi konuşacağız?”

Ona küçümseyici bir şekilde baktım. Erkeklerin olayları lehine çevirme hızı oldukça enteresandı. İnanmazcasına başımı yana eğdim. “Ben gittikten sonra Bahadır. Ben gittikten sonra o kızla birlikte oldun. Benden öncesi olsa saygı duyabilirdim. Hatta umurumda olmazdı. Ama benden sonra oldu bu. Ve sonra tekrar geldiğimde bana bundan bahsetmedin. Sen işine nasıl gelirse öyle davrandın. Bu tavırların o kadar iğrenç ki.”

Bir şey diyecekti ki devam ettim. “Beni sevseydin beni beklerdin. Başkasını gözün görmezdi. Öyle bir hevesin olmazdı. Neyse. Ben çok yücegönüllü birisi olduğum için bunu da görmezden geleceğim ve sana bir şans daha vereceğim.”

Gözlerini kıstı. “Nasıl yani?” Kollarımı göğsümde birleştirdim. “Dediğim gibi tek bir şans daha. Ama kullanabilirsen.” Yutkundu ve bana yanaşmaya başladı. “Seni asla üzmeyeceğim.”

Ellerini yüzümü kavramak için yanaştırdığı sırada ağzımdan acımasızca çıkacak bir cümleyi serbest bıraktım.

“O kız ölecek.

Elleri havada donakaldı. “Ne?” Omuz silktim. “Ben varsam, bir başkası olamaz. Madem ben geldiğimde o senin umurunda bile olmadı. Öyleyse benimle tekrar beraber olacaksan onun da hayatta olmasına gerek yok. Ben yaşanabilecek ihtimaller istemiyorum. Bırak ölsün.”

Bana odaya girdiğimizden beri ilk defa sert ve ciddi bir şekilde baktı. “Aklından ne geçiyorsa sil. Çünkü bu benim hoşuma gitmiyor Lara.” Kaşlarımı çattım. “O kızı önemsiyor musun?”

“Sadece bir kız, neden ölsün!” Bana hiddetlice bağırdığında dudağımın bir kenarı yukarı kıvrıldı. “Çünkü benim keyfim öyle istiyor Bahadır. Ne oldu beğenemedin mi? Beni olduğum gibi seviyorsun sanıyordum.”

Başını iki yana salladı. “Seviyorum ama böyle olmaz...” İşaret parmağımı dudağına götürdüm ve onu susturdum. Parmağımı kendime çektikten sonra gündelik bir şeyden bahseder gibi konuşmaya başladım.

“Bugün okuldan sonra Kuzey ile konuştum. Biraz ikna edici bir sohbet oldu. En sonunda Merve ile konuşabilmek için on dakikalık bir fırsat için seni bana sattı. Ne üzücü değil mi? Bana o gizemli sevdiceğinin adresini verdi karşılığında. Ben de sonra Araf’tan bir ricada bulundum yardım etmesi için. Kızın evine iki adam yolladı ve intihar süsü vererek bileklerini kestiler. Sanırım bu tam olarak bi on dk önce olmuş olmalı. Saati tam tutturmak istedim sana bir seçenek sunabilmek adına.”

Bana dehşet içerisinde bakıyordu. Yutkundu ve yanımdan geçip kapıya doğru yürümeye başladı. Arkasından bağırınca duraksadı.

“O kapıdan çıkarsan ben diye bir şey yok anladın mı? Ya ben ya da o kız. Bu odadan çıkarsan beni kaybedersin. Geri dönüşü olmaz. Beni seviyorsan bu odada kalırsın.”

Omzunun üzerinden bana baktı ve dişlerini sıkarak mırıldandı. “Eğer ona bir şey olursa sana bedelini ödetmekten çekinmem.”

Ona alayla baktım. Kapıyı açmaya çalıştığında açılmayan kapıyla birlikte bana bir hışımla döndü ve bağırdı. “Anahtarı ver Lara!”

Dudaklarımı büktüm. “Beni sevmekten kastın bu muydu? Hani çok seviyordun, ne oldu? Öylesine bir kız için uçtum buhar mı oldum hemen ha?”

Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve büyük adımlarla karşıma geçti. Aklıma kazımak istercesine konuşmaya başladı. “Seni gerçekten sevmiştim. On beş yaşındayken hayatımın aşkıydın. Ama sonra gittin. Ben başka bir kızla da birlikte oldum evet. Ama sonra geldiğinde ben yine seni sevmiştim. Belki bu şerefsizlik ama sana olan hislerim gün yüzüne çıkmıştı.”

Yutkundu. “Ama Lara... Bu değil. Böyle değil. Buna göz yumamam.” Histerik bir şekilde tebessüm ettim ve çenemle kendisini gösterdim. “Kabul et sen sadece beni kazanmak istedin Bahadır. Bu yüzden de gerekirse hislerimle oynayacaktın. Ama ben o kadar saf değilim işte. Kabul et. Sırf Alpaslan bana yanaştığı için kendi içinde rekabet başlattın. Ben senin için bir oyuncaktım.”

“Lara anahtarı ver.

“Kabul et!”

“Lara anahtarı ver dedim sana!”

“Ben de sana kabul et dedim!”

Birden arkamdaki yatağa tekme attı ve bana delirmişçesine baktı. “Kabul! Oldu mu lan! Kabul! Senden hoşlandım. Ama egoma da yenildim. Doğrusu seni çok sevmedim. Çünkü başkasına aşık oldum!”

Suratıma gerçekler vurulduğunda ona tepkisizce baktım ve cebimdeki anahtarı ona uzattım. Bir an olsun bile yüzüme bakmadan odadan hızlıca çıktığında birkaç saniye olduğum yerde durdum. Sonra da çantamı alıp ben de odadan çıktım.

İşte her şeyin bitmesi bu kadar basitti. Bahadır Ata, bana aşık falan değildi. Bir kızı öldürebilecek kadar ruh hastası olduğuma inanmıştı ve içten içte o hasta kızı sevmeye çalışmıştı. En sonunda kafasına dank etmişti.

Bahadır Ata, Lara Ferzan’ı sevmiyordu. Kalbi başkasına aitti...

O benim çocukluk aşkımdı. Çocukluğuma dair anıların içerisinde o da vardı. Sonra gitmiştim. Kopmuştuk ve geri gelmiştim. Benden çok şey saklamıştı. Alpaslan konusunda uyarılar verip durmuştu. Ama asıl uyarılması gereken kişi kendisiydi. Sorunluydu

Birini sevmek istediğin için sevemezdin ki? O istenilebilen bir şey değildi ve Bahadır’ın bu ego ve saçmalık karışımı takıntısını nihayet ancak bu şekilde yenebilmiştim. Eğer beni seçseydi yine değişen bir şey olmayacaktı. Sadece bir kumar oynamıştım ve tutmuştu. Şanslı günümdeydim. Bu nadir olurdu.

Kızın da gerçekten bilekleri kesilmişti. Öleceğini sanmıyordum. Evi buraya yakındı. Bahadır’ın yetişebileceğini biliyordum. Belki de kıza bir şey yapmamalıydım tamam. Ama Bahadır Ata iyi bir ders almalıydı. Bir daha bana bulaşmaması için ibret alması gerekiyordu. Bununla yetinmesi gerektiği için şanslıydı.

Evde oturup ders çalışmam gerekirken şu an uğraştığım şeyler bana kendimi iyi bir yandan da kötü hissettiriyordu. Çünkü bir yandan Merve’yi de harcamıştım. Kuzey ile yüz yüze gelmek istemiyordu ve ben Kuzey ile anlaşma yapıp kendi işimi görmüştüm. Bana kızacaktı.

En azından bir beladan kurtulmuştum

Mesele diğer belayı halletmekti.

Çantamdan küçük katlanmış notu çıkardım. Babamın vurulduğu gece hastanede ansızın cebime bırakılan notu...

‘Babanın canının yanması ne kadar da kötü değil mi? Peki sıra sence kimde ve ne zaman? Bu belirsizlikler çok sıkıcı biliyorum ve bu bana acayip zevk veriyor.’

Gizemli kişi...

Az kalsın Alpaslan ve arkadaşlarını, beni kumarhanede havaya uçuracak olan adam. Babamı sırtından vuran ve az kalsın onu öldürecek olan adam. Bana sebebini bilmediğim bir nedenden ötürü düşmanlık besleyen ve rahatsız etmeye çalışan adam.

Seni bulacağım. Bulacağım ve kime bulaştığını göstereceğim. Bunu da haftalık ders programımı bozmadan yapacağım hem de. Göreceksin.

Lara Ferzan’a bulaşan herkes karşılığını bulacak.

Loading...
0%