@_ecoss_
|
Şarkı: Derinden derinden Baş komiser Kapının açılmasıyla gelen kişinin Beste'nin babası yani Atilla Bey olduğunu görmemle yerimden kalkarak elimi uzattım. Kısa bir tokalaşma sonucunda tekrardan sandalyeme oturdum ve ona da oturması için koltuğu işaret ettim. O da oturduktan sonra ona baktım. Ne yani oturmaya gelmemişti ya? Bakışlarımı ondan ayırmazken ağzımı açmıştım ki o benden önce konuşarak ben daha konuşmadan beni susturdu. ''Beste hiç diğer kızlar gibi akıllı ya da sakin bir kız değildi. Onu diğerleri gibi düzgün olmaya yönlendirmeye çalıştım ama hep bir yolunu bulup kaçtı. En sonunda bu halleri onun sonunu getiriyor. Ama yakın zamanda akıllanacak eğer bulunabilirse'' Ezberden ve taramalı tüfek gibi konuşuyordu. Gerçekten şaşkınlıkla ona baktım. Kızı kayıpken ve başına ne geldiğini bilmiyorken o ne diyordu? Şaka yapıyor olmalıydı. Hala Beste'nin suçlu olmasından bahsediyordu. Annesiyle en kısa sürede konuşmam lazımdı. Annesi Beste'nin kayıp olduğu gün arayıp ihbar ettiğinde evlerine doğru yola çıkmıştım. Annesine kısa sorular sormuştum Beste ve diğer aile üyeleri ile alakalı ama benim kafama takılan tek şey bana söylediği '' Eşim bazen sinirli olabiliyor ve kontrol edemediği zamanlar var'' olmuştu. Atilla Bey bir şey saklıyor olabilirdi. O hala bir şeyler anlatıyordu ama dinlemiyordum. En sonunda düşüncelerimden sıyrılıp konuşmaya başladım. ''Atilla Bey kızınız kayıp ve bulunamıyor. Ne olduğunu bilmiyoruz. Şuan bunu mu düşünüyorsunuz? Bunları söylemek için çok geç. Tam neyden bahsediyorsunuz bilmiyorum ama Beste köpek değildi. Onu eğitemezdiniz. O sizin gel deyince gelebilecek ya da siz git deyince gidecek biri değildi. Onu en azından düzgün yetiştirmek isteseydiniz ona duvar örmeden düzgünce konuşabilirdiniz. Hiç denediniz mi?'' Bana cevap vermeden yüzü yere eğikti. İçimdekileri, elimden gelebilecek bir şekilde kendimi zorlayarak kibar olmaya çalışmıştım. Sınırları aşıyordu. Benimde Beste'nin yaşlarında kızım vardı. Onun başına gelse... Düşünceleri bile korkunçtu. Ama bu adam gelmiş bana Beste'nin akılsızlığından kaybolduğunu savunmaya çalışıyordu. Kafamı tekrardan ona çevirdim ve hala yere bakıyordu. Pişman olmuştur inşallah. Boğazımı temizledim ve bana döndü. '' Bunları söylemek dışında başka bir şey var mıydı?'' diye sordum. ''Aslında evet. Ben unuttum bir an. Dün, Beste'nin odasına girdiğimde yatağının yanındaki şifonyerde telefonunu buldum. Evde bırakmış. Açmaya çalıştım ama kilitliydi, ben onu getirmek için gelmiştim.'' dediğinde dikkatimi ona vererek telefonu cebinden çıkartışını izledim. Telefonu cebinden çıkartıp bana uzandığında telefonu açtım hızlıca. Dediği gibi kilit vardı. Ama kilit ekranındaki fotoğraf dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Kilit ekranında Beste ve yanında bir erkek vardı. Abisi mi vardı? Çünkü yanındaki çocuk ondan 1-2 yaş büyük gibi gözüküyordu. Gözümü telefondan ayırmadan ''Beste'nin yanındaki kim?'' diye sordum. Atilla Bey göz ucuyla kısa bir an telefona baktıktan sonra bana dönerek ''Erkek arkadaşı'' demesiyle başımı ona döndürdüm. ''Bunu neden şimdi söylüyorsunuz?'' diye sitem ederek sordum ama o sakinlikle bana '' Çünkü daha Yiğit'in haberi yok. Öğrenirse mahvolur. Güzel bir ilişkileri var merak etmeyin.'' dediğinde çatık kaşlarla hala bakıyordum. Ama dediklerine göre Yiğit denen çocuktan şüphelenmiyorlardı ama Yiğitle de bir bağlantısı var mı, yok mu araştırmam lazımdı. ''Atilla Bey arabanızla mı geldiniz?'' ''Evet, neden?'' ''Sizin eve araştırma olarak gideceğim ve sizinle beraber Gülay hanımla da konuşmak istiyorum. Ayrıca telefonu da incelemeye vereceğim ve kilidini kırdıracağım.'' Atilla Bey kafasını tamam anlamında salladı ve oturduğumuz yerden ayaklandık. Ben Atilla Bey' e önden gitmesini telefon işini halledip arkasından yola koyulacağımı söylemiştim. Telefonu alarak onu kriminal laboratuara götürdüm ve şifreyi kırmalarını istedim. Orda da işim bittikten sonra odama uğrayıp arabanın anahtarlarını alıp Beste'nin evine doğru yola koyuldum. ***************************************************************************** Şuan merdivenlerden 2. kata çıkıyordum. Evlerine gelmiştim. Sonunda evlerin kapısını çaldığımda Beste'nin annesi Gülay Hanım kapıyı açmıştı. Hüzünle gözlerle zorla da olsa bana gülümseyip beni içeri aldı. Kapıdan girdiğinizde sağımda direk mutfak vardı. Kafamı mutfağa çevirdiğimde Atilla Bey'in orada oturduğunu gördüm ve sanki daha yeni duymuş gibi hemen bana bakarak yanıma geldi. ''Kusura bakmayın, geldiğinizi duymadım. Gelim mutfağa geçelim.'' Arkasından yürümeye başladım ve bende boş sandalyeye geçip oturdum. Gülay Hanım yanımıza geldi. Konuyu açmak için yeltendim fakat ne diyeceğimi bilemedim. Ama sonra onlara Beste ile ilişkilerine, Beste'nin yakın arkadaşlarını sormayı düşündüm ve tam ''Beste...'' demiştim ki kapının sert bir şekilde çalınmasıyla lafım kesildi. Atilla Bey ve Gülay Hanım 2 saniye göz göze geldiler ve kapıyı açmak için ayaklandılar. Onlardan önce davranıp kapıyı açtım. Ama kapıyı açmamla bir delikanlının içeri dalması bir oldu. Beni fark etmiş miydi bilmiyordum çünkü hala üstümde polis üniforması vardı ve eğer beni görseydi bu kadar fevri davranacağını zannetmiyordum. Ama çocuğu incelerken fark ettim ki bu çocuk Beste'nin kilit ekranında gördüğüm erkek arkadaşı, Yiğit'ti... Atilla Bey'in dediğini hatırladım. ''Çünkü daha Yiğit bilmiyor.'' Sanırım öğrenmişti ve onu sarsmış olmalıydı, yani eğer bu konuyla bir alakası yoksa..? Olumsuz bir durum olmadıkça bir harekete geçmemeye karar verdim. Yiğit hızlı hareketlerle önümden geçti ve tam karşılarında durdu. Sesi boğuk çıkıyordu sanırım kendini ağlamamak için zor tutuyordu. Gerçekten o an çok üzüldüm. Bu delikanlının bir şey yaptığını düşünmüyordum. Yiğit üzgünle nefesini sakince verdi ve Gülay Hanım'a görüp konuştu. ''Gülay Teyze bunu benden nasıl saklayabildiniz? Beste benim her şeyim ilk önce bana söylemeniz lazımdı. Ben öğrendiğimde nasıl bir boşluğa uğrayacağımı düşünmediniz mi? Ben ne haldeyim biliyor musunuz? Lütfen Gülcan Teyze bir şey söyle, iyi bir şey söyle!'' Ama Gülcan Hanım bir şey demedi ve başını eğdi. Ama zaten sessizliği de bir sürü cevap barındırıyordu. Anlaşılan onun da yarasına tuzla basıldı. Ardından Yiğit yılmadan Atilla Bey' e döndü. Gözleri yalvararak bakıyordu. Ama o da cevap vermedi ve ortam derin bir sessizliğe gömüldü. Geçmişten Bir Anı Beste'nin dilinden Bugün benim doğum günümdü! Bugün ben tam 17 yaşına girmiştim. Bugün sınıfımdaki arkadaşlarım unutmuş gibi davransalar da unutmadıklarını biliyordum. Üstüme beyaz, diz kapaklarımın biraz üstünde biten bir elbise giymiştim. Belime zarif ve elbiseyi daha şık gösteren gümüş bir kemer taktım. Elbisenin hafif göğüs dekoltesi vardı ve kollarında elbiseyi tatlı ama absürt göstermeyen bir de tülü vardı ve evet takılarımı taktıktan sonra hafif bir makyajda yapmıştım. Hazırdım. Saçlarım dalgalı olduğu için açık bırakmak daha güzel olur diye düşünmüştüm. Annemlerle sabah kutlamıştık doğum günümü. Babam ne kadar annemin aldığı pasta için söylense de yine de gülümsüyordu. Mutluydu. Babam garip bir şekilde diğer günler bana daha bir soğuk davranırken sadece doğum günlerimde daha sıcak davranırdı. O yüzden doğum günümü daha da çok severdim. Ya da bilmiyorum ben babamı öyle hayal ediyordum. Yatağımın üzerine oturdum ve boş boş hayallere daldım. Güzel sanatlar fakültesi istediğim için resme olan yeteneğime kendimi iyice odaklamalıydım. Kendi sevdiğim mesleği seçip, kendi ayaklarımın üstünde durmalıydım. Ben bunları düşünürken telefonuma mesaj geldi. Telefonu elime alacağım sırada bir sürü mesaj sesi gelmeye başladı. Trink Trink Trink ... Hızlıca telefonu elime aldım ama almamla beraber yüzümdeki gülümseme birden büyüdü. Arkadaşlarımın hepsi aynı anda ve aynı şeyi yazmıştı. ''Doğum günün kutlu olsuun! İyi ki varsın, ama daha bomba sürprizi görmedin.'' Gerçekten heyecanlanmıştım. Ama tam o sırada bir mesaj daha geldi kimin yolladığına bakmak için girdiğimde Yiğit'in bana mesaj yolladığını görmüştüm. Yiğit gerçekten çok tatlı ve kibardı. Çok ilgilenmesem de yakışıklıydı da. Ondan hoşlanmıyorum desem yalan söylemiş olurdum. Hoşlanıyordum ama bir şey dememiştim bu zamana kadar. Zaten bir kaç kız ona yürüyordu hatta ne yürümesi koşuyordu! Tamam belki biraz kıskanmış olabilirim, ama gerçekten Yiğit'e açılmaktan korkuyordum. Çünkü eski sevgilim Selim genellikle benim neye hevesim varsa imalarıyla beni aşağılar, hevesimi silip süpürürdü. Bu yüzden artık aşık olmaktan tırsıyordum. Neredeyse bu 1 dakika süren sessiz düşüncelerimden sonra sonunda Yiğit'e cevap yazmak için mesaja tıkladım. ''Doğum günün kutlu olsun :)) Senin kapının önünde bekliyorum. Hazırsan gel ya da hazır değilsen bile beklerim.'' NE! Yiğit buraya gelmişti. Zaten hazırlanmıştım çok bekletmek istemiyordum '' Ben hazırım hemen geliyorum.'' yazdıktan sonra üstüm kot ceket aldım ve annemlere haber vererek evden direk çıktım. Yiğit gerçekten arabasına yaslanmış bir şekilde bekliyor ve sanırım birisiyle mesajlaşıyordu. Geldiğimi belirtmek için ''Selam!'' diyerek el sallayarak yanına gittim. Bana baktı ve gülümsedi. ''Hoş geldin!'' dedikten sonra telefona hızlıca bir şeyler yazıp kapatmıştı. Sanırım diğerlerine geldiğimi haber veriyordu. '' Çok güzel olmuşsun'' dedi ve gülümsedi. Çok tatlıydı! Bende ona karşı gülümseyip hızla ön koltuğa oturdum. O da arkamdan bindi ve arabayı çalıştırdı. Yol boyunca ben biraz fazla çekindiğim için pek konuşamamıştım, saçmalarım diye. Ama o rahat bir şekilde konuşmuş ve beni yolda baya güldürmüştü. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Kısa bir süre sonra Yiğit bir kapalı otoparka girdi ama ben hala nereye geldiğimizi anlamamıştım. Otoparktan çıkıp kısa bir süre yürüdük ve durduk. ''İşte geldik!'' Ben şaşkın maymun gibi etrafa bakarken şaşkınlıktan dilimi yutmuştum sanırım. O kadar şaşkın ve o kadar mutluydum ki sanırım bu iki duygu karışınca sizi yerle bir ediyordu. Onun gözleri benim yüzümü incelemeye başladı. Sanırım endişeleniyordu, beğenmediğimi sanmış olmalıydı. Ama hayır ben burada heyecandan kaynaklanan bir kalp krizinden ölecektim. Ona doğru döndüm ve bir anda olduğum yerde zıplamaya başladım. ''Burası çok güzel! Bayıldım, kimin fikriydi?'' Kimin fikri olduğunu merak etmiştim. Her kimse beni gerçekten nereden etkileyeceğini biliyor olmalıydı. Ama onun yüzü hafif kızarmıştı. Ne olmuştu? Bana hafifçe gülümseyerek ''Benim fikrimdi. Gerçekten beğendin mi? Sen geçen sene bana hep lunaparka gitmek istediğini ve deli gibi eğlenmek istediğini söylemiştin. O yüzden güzel bir yer olacağını düşündüm.'' Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Gerçekten bunu aklında tutmuş muydu? ''Hadi gidelim! Çok bekledik bile'' O yürümeye başladı ve bende onun arkasından muzır bir sırıtmayla arkasından yürümeye başladım. lunaparkın içerisine adımımı atar atmaz bir anda ''SÜRPRİZZZZZZ!'' diye bağırmalarıyla bir anda korksam da sonra kahkahalara gülmeye başladım. Çok güzel eğlenmiştik. Adrenalini doruklarda yaşıyorduk. Bin tane oyuncağa binmiştik. Başım dönmüştü artık ama bu mükemmeldi! Diğer bineceğimiz oyuncağa doğru yürürken arkamdaki adım sesleri kesildi. Ben ne olduğuna bakmak için döndüğümde olduğum yere kenetlenmiştim. Yiğit elinde Beste yazılı bir kolyeyle durmuş bana bakıyordu. ''Beste senin gözlerindeki derin okyanuslarında bana da yer verir misin?'' O an zaman durdu, ben durdum ve ben aşık oldum... ------------------------------------------------------------------------------------------------------ Herkese helloo! Bu bölüm daha uzun oldu. Elimden geldiğince yazdım, yazdım ve yazdım... Kendimi alıştırmaya çalışıyorum uzun bölümlere. Çünkü aşk romanı yazarken saatlerce uzun bölümler yazabilirim ama gerilim olunca işler karışıyor. İnş alışacağım ve daha da uzun olacak Diğer bölümlerde ortalama bu bölüm kadar uzun olacak (sanırım agdshagdh). Şimdiden ellerime rahmet eylesin. Yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayın :)))
|
0% |