@_ecoss_
|
Şarkı: Sertab Erener, Tatlı küçük yalancılar Yiğit Ellerimin titremesi durmuyordu. 1 saattir yatağın üzerine oturmuş, yere düşen nota bakıyordum. Okuduktan sonra ellerimden kaymıştı. Artık hiçbir şey normal değildi. Kim yazmıştı bilmiyordum ama içimde hem o kişiyi bulma arzusu hem de tedirginlik vardı. Kim yazmıştı? Beni tanıyan biri olabilir miydi? Kafam çok doluydu. Dakikalar öncesine kadar uykusuzluktan ayakta duramazken şimdi uyuyasım gelmiyordu. Küçükken canavarlara inanmazdım. Ama şimdi anlıyordum ki gerçek canavarlar, insanlardı. En iyisi benim sabah sorgumu alan polisi arayıp durumu anlatmaktı. Yanımda duran telefonu aldım ve hızlıca aradım. Durumu anlattıktan sonra bana o evden hemen uzaklaşmamı ve onların da yolda olduğunu söyledi. Hızlıca yanıma bir kaç eşya aldım ve hızlıca kapıyı kapatıp çıktım. Çıkmasına çıkmıştım ama nereye gideceğimi bilmiyordum. Hiç kimseyi gece gece rahatsız etmek istemedim. Ama aklıma Nejla teyzeler geldi. Derya'nın annesiydi. Derya benim küçüklük arkadaşımdı ve küçükken annemden azar yediğimde onların evine kaçardım. Yine aynısı olmuştu. Biz Beste ile de Derya sayesinde tanışmıştık. Ortak arkadaşımız Derya hem onun en yakın arkadaşı hem de benim küçüklük arkadaşımdı. O nasıldı kim bilir? Bunca karmaşanın arasında soramamıştım. En iyisi onlara gitmeliydim. Hızlıca bir taksi çağırıp, adresi söyledikten sonra eve ulaşmıştım. Zaten yakındı o yüzden 10 dakika sürmüştü. Taksiye ücreti ödeyip hızlıca indim. Yoldayken Nejla teyzeye mesaj yazmıştım. O da gelebileceğimi, sıkıntı olmadığını söylediğinde, vakit kaybetmeden yola koyulmuştum zaten. Derya babasını 15'li yaşlarında bir trafik kazası yüzünden kaybetmişti. O zamandan beri akli dengesi biraz bozuktu. Babasıyla çok iyi anlaşırlardı ve babasının kaybolması onu etkilemişti. Saçma sapan halüsinasyonlar görüyor ve eski enerjisini kaybediyordu. Eskiden yüzünden neşe eksik olmaz ve garip halüsinasyonlar görmek yerine gelecekle ilgili tatlı tatlı hayaller kurardı. Ne zamandır kaldırımda boş boş duruyordum, bilmiyorum ama sanırım artık gitmem lazımdı. Merdivenleri çıkıp oturdukları kata geldiğimde kapıyı tıklattım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı ve Nejla teyze beni karşıladı. Bana kendi evladı gibi sıkıca sarıldı. Bende ona sarıldım ve içeri geçtim. Mutfağa ilerlediğimde masanın üstünde börek olduğunu gördüm. Nejla teyze bana dönüp ''Açsındır diye düşündüm. Börek ısıtıverdim. Otur sen yemeye başla. Bende çayları doldurayım. Sonra uzun uzun konuşuruz'' dedi. Sadece kafa sallamakla yetindim. Ama konuşacak halim yoktu. Çayları doldurup geldiğinde, karşıma oturdu. Açtım, beynim yememi emrediyordu, ama kalbim ise Beste'nin hali ortadayken bana yemenin haram olduğunu haykırıyordu. Nejla teyze ne düşündüğümü anlamış olacak ki bana hüzünlü gözlerle baktı. '' Ağır şeyler yaşıyorsun kuzum. Biliyorum. Ama güçlü durman lazım. Beste iyi olacak söz veriyorum. '' dedi ama buna kendisi bile inanmıyordu. Beste'yi o da çok seviyordu. Beste bazen Derya için bu eve geldiğinde Nejla Teyze ile konuşurdu. Çünkü Beste, Nejla Teyzenin kocasını kaybettikten sonra onun da iyi olmadığını görebiliyordu ve bu yüzden onunla sohbet eder yalnızlığını bir nebze olsa alırdı. Çok iyi iletişimleri vardı. Yavaşça börekten bir ısırık aldığımda. Ne kadar çok yemek istesem de midem kaldırmıyordu. Bende vazgeçtim. Nejla Teyzeyle uzun uzun sohbet ettik. Başıma gelenleri, hissettiklerimi, yaşanmışlıkları kısacası her şeyi anlattım ona. Ben anlattım o dinledi, ben anlattım o dinledi. Sonra aklıma dank etti ve Nejla Teyzeye dönüp '' Derya nerde, o nasıl?'' diye sordum. Bana çaresizce baktı. ''Beste'nin haberini aldıktan sonra pek iyi olmadı. Bazı şeyler mırıldanıyor ama anlamıyorum. Babasının kaybından sonra bir kayıp daha onu beter etti. Odadan neredeyse hiç çıkmıyor. Doktora daha sık gitmeye başladı'' diye anlattı. Başımı salladım ve şuan uyuyup uyumadığını sordum. Bana her gece uyumak için odasına gittiğini ama uyumadığını söyledi. Bende bu sözle beraber ayaklandım ve odasına gittim. Uyuyorsa diye kapıyı sessizce açtım. Ama gördüğüm manzara beni şaşırtmıştı... Baş komiser Yiğit beni arayıp, gizemli nottan bahsettiğinde ona evden uzaklaşmasını söyledim. Çünkü bu notu yazan kimse Yiğit'e zarar verebilirdi. Bana bir süre sonra evden uzaklaştığı ile ilgili mesaj atınca biz çoktan eve varmıştık. Bu notu yazan aradığımız kişi olabilirdi ve yol boyunca aklıma bir sürü isim geldi. Nottaki el yazısını kişilerle karşılaştırabilirdik. O yüzden büyük bir heyecanla eve girdim. Hızlıca yatak odasına ilerleyip notu bulmak için etrafa bakındım. Notun yatağın üzerinde olduğunu görünce bir hışımla o notu kaptım. Ama büyük hüsrana uğradım. Aradığımız kişi çok akıllı, çevik olmalıydı. Çünkü notu el yazısı ile değil, bilgisayardan yazılmıştı. Belli ki çıktı almıştı. Yani el yazısından da bulamazdık. Ekip arkadaşlarına evi aramalarını söyledim. Teker teker her yere bakılmasını ve farklı bir eşya veya parmak izi bulurlarsa söylemelerini istedim. Bu eve gelirken bir yerlere dokunmuş veya düşürmüş olabilirdi Uzun bir aramadan sona bana hiçbir şey bulamadıklarını söylediler. Nasıl olur da böyle olurdu? İyice gerilmiştim. Onlara herhangi bir iz bulmadan bana gözükmemeleri gerektiğini söyledim ve evden ayrıldım. Hızlıca arabayı sürüp kendi evime doğru yol aldım. Eve varıp, içeri girdiğimde hızlıca dosyaların bulunduğu odama giderek, Beste'nin dosyasını aradım. Belki kaçırdığım bir yer olabilirdi. Bir çok dosya arasından Beste'nin dosyasını aradım. Bir dosya bulmuştum tam elimi atacaktım ki, aniden durdum. Beste'nin yanındaki dosyanın kişi adı ''Derya'' idi... Geçmiş Derya Bugün 15 yaşıma girecektim. Babamın gelmesini bekliyorduk. Kuzenlerim, arkadaşlarım, annemler, Yiğit.. Hepsi vardı. Babam çok yoğun çalıştığı için çıkamıyordu. Bugün için izin almaya çalışmıştı ama o gıcık patronu izin vermemişti. Yine de çabaladığını biliyordum. Hem en yakın arkadaşlarımdan biri olan Beste de yoldaydı. Babası Mehmet amca bırakacaktı. Saatler geçiyordu ve ben yerimde duramıyordum. Annemin telefonunu kaptığım gibi babamı aradım. Birkaç saniye sonra telefonu açtı. ''Bir tanecik doğum günü kızı ile mi görüşüyorum? Nasılsın bir tanem?'' '' İyiyim babaa! Nerde kaldın? Seni özledim ve sen gelmeden başlamayacağım'' ''Yoldayım, birazdan orada olacağım. Trafik vardı ama şimdi mahalleye yaklaştım. Besteler de arkamda hem'' ''Yaşasın, Beste'de geliyor. Tamam baba, bekliyorum seni'' ''Tamamdır. Seni seviyo-'' Ve bir korna sesleri, çığlıklar, cam kırığı sesleri... Telefon elimden kaydı. En son baba diye haykırdığımı hatırlıyordum. Yere çömelmiş, başımı bacaklarımın arasına almıştım. Sayıklıyordum. Onu sevdiğimi ben söyleyememiştim. Babam iyi miydi? Annemlerin aceleci sesi geliyordu. Herkes dışarı koşuyordu. Nereye gidiyorlardı. Hızlıca ayağa kalktım ve koşmaya başladım. Dışarı çıktım, arkamdan bağırmalarını umursamadan koşmaya başladım. Ama sonra durdum. Az ilerde babamın arabası ters bir şekilde duruyordu. Ve, ve... Arkasında ona çarpan araba Mehmet amca ile Beste'ye aitti. Babama kavuşmalıydım. Çok yaklaşmıştı aslında eve neden olmak zorundaydı ki. Lütfen, lütfen yardım edin... Olaydan 1 yıl sonra (Geçmiş) Bugün doğum günümdü. Keşke doğmasaydım. Kutlama istemiyordum. Pasta, hediye hiçbir şey istemiyordum. Bugün lanetli bir gündü. Günlerce kendimi suçlamıştım. Babam artık yoktu. Ona çarpan ise.. 1 yıldır tedavi görüyordum. Ben deli değildim, değildim, değildim. Hiç bir anlamı yoktu o doktora gitmemin. Beni iyice tutsak edemezlerdi. Onları asla davet etmemeliydim. Onların yüzünden olmuştu. Eğer onları davet etmeyecek olsam babam şimdi yanımda olurdu. Ben boş boş otururken o sırada kapı çalmıştı. Annem kapıyı açmam için bana seslenirken yavaş adımlarla kapıya doğru gittim. Kapıyı açtığımda duraksadım. Beste kapının önünde, yüzünde utanmış bir gülümseme ile bana elindeki hediye kutusunu uzatmış bir biçimde duruyordu. Gerçekten gelmiş miydi? Babamın öldüğü gün. Mehmet amca çok hasar almamıştı, çünkü son anda kurtulmuştu. Ama Beste çarpmanın verdiği şokla da beraber kırılan camlar onun bedenine batmıştı. Birkaç hafta hastanede yatmıştı. Ama hayattaydı. Önemli olan buydu ve şuan elinde bir hediyeyle Beste karşımda duruyordu. Beste'den de önemlisi o katil babası da yaşıyordu. Onun yüzüne anlamsız bakarken, istemediğini belli eden bir yüz ifadesi kondurdum yüzüme. Beste konuşuyordu ama duymuyordum. Çünkü bakışlarım arka noktaya sabitlemiştim. Beste'yi getiren babası arabanın içinde telefonla uğraşıyordu. Onca şey yaşanmışken onun bu kadar rahat olması iyice tepemi attırmıştı ve Beste'yi ve hediyesini umursamadan , o anın siniriyle mutfağa koşup elime bir meyve bıçağı almıştım. Koşar adımlarla annemi ve Beste'yi delip geçerken hızla arabaya ulaştım. Ona fırsat vermeden bıçağı o an bana en yakın duran koluna batırdım. Maalesef çok derine batıramamıştım. Ama o ona yetmişti. Annemin bıçağı elimden alan o anı, Beste'nin babasına koşuşunu unutmuyordum. O gün akşam polise gittiğimizde serbest kalmıştım. Çünkü tedavi görmem bir kere olsun işime yaramıştı. Artık benim yanıma yaklaşmaması lazımdı. Yoksa bu sefer koluna değil kalbine sokardım o bıçağı. Bu olayın ardından aylar geçmişti. Beste beni affetmişti. Beni hala seviyordu. O masumdu ama benim içimde bir alev onun babasına dokunmuştu. Yine de beni kolluyordu. Ama ben ona ihtiyaç duymuyordum... Şimdiki zaman Baş Komiser Hızlıca dosyayı elime aldım. Derya Şekerci... Evet bu Beste'nin arkadaşı Derya idi. Olay kısmında yazılan araştırmaya göre zor bir çocukluk geçirmişti. Demek ki akli denge bozukluğu bu yüzdendi. Onun işi Beste'nin babasıylaydı. Yani Beste yaşanılan olayların sonrasında bile Derya'ya iyi davrandıysa, Derya verse verse Beste'nin babasına zarar verirdi. Beste'ye değil. O saatten sonra sabaha kadar dosyaları teker teker inceledim. Ama başka bir ipucu yoktu. Tabi yanlış bilmiyorsam Derya'nın akli denge bozukluğu vardı. Ailesi sadece bunu demişti. O sırada çalan telefona baktım. Bu saatte kimdi bilmiyordum. Ekrana baktığımda ekip arkadaşım Selim'in olduğunu gördüm. Açtım ve konuşmasını bekledim. Ama beni merak ettiren bir şey söylemişti. ''Komiserim, sebebi şimdilik bilinmiyor ancak Derya Şekerci acilde psikiyatri bölümüne yatırılmış.'' |
0% |