Yeni Üyelik
2.
Bölüm

ALDATILMACA

@_ecoss_

BAŞLANGIÇ TARİHİNİZİ BURAYA ALALIM SEVGİLİ OKURLAR

En kötü yalanlardan biri, çocuklara söylenen yalandır. Çünkü onlar hemen inanırlar.

Eylül akşamının serinliğiyle birlikte İstanbul'un sokaklarına yayılan huzursuzluk, içimi ürpertiyordu. Yoğun trafik gürültüsü, apartmanların gri yüzleri ve üzerinde solgun ışıkların oyun oynadığı boş sokaklar, benim için sadece bir arka plandı. Asıl kafa karışıklığım, beni seviyor dediğim adamın beni uzun zamandır aldatıyor oluşuydu. 2 gün önce kredi kartı hesaplarından birinden kadına alınmış olduğu belli eden hediyeler vardı. Kolyelerden tut bana işim uzadı dediği gecelerin otel masrafları vardı.

Benim hayatım, adaletin terazisiyle dengelenmiş bir halde ilerlerken, ilişkim de en azından dışarıdan bakınca göz kamaştırıcı bir güzellikteydi. Yakışıklı ve başarılı bir mimar olan Kaan, benim için sadece bir sevgili değil, aynı zamanda en yakın dostumdu, en azından bir zamanlar. Ancak son günlerde, Kaan'ın davranışları tuhaf bir değişim geçirmişti. Gizemli telefon görüşmeleri, beklenmedik iş gezileri ve en kötüsü, açıklanamayan zaman dilimleri... İçimdeki rahatsızlık, her geçen gün büyüdüğünde kredi kartına bakmayı cesaret edebilmiştim

Kaan üniversite yılında en yakın dostum olarak tanıştığım bir insandı. Bana göre çok güzel bir dostluğumuz vardı. Ama sonrasında o bunu ilgiye çevirdiğinde onu reddedemedim. Yoksa çokta ufuklarda aşkım yoktu ama onu seviyordum. Çünkü... Çünkü o bildiğim Kaan'dı.

2 gün öncesinde aldattığını öğrendiğimde ona duyduğum aşkı sorgulamaya başladım. Aynı zamanda onun aşkını. Tekrardan yalanlar dinlemekten korkuyordum, kalbimin kırılmasından. Ama korktuğum şey bu değildi. Korktuğum şey beni kiminle aldatıyordu, tanıyor muydum?

Bu akşam da onu arayıp konuşmak istediğimi söyledim ve benim evime gelmesini söyledim. iş çıkışı geleceğini söyleyerek telefonu kapattı. Aslında ne kadar oldu olan diyen biri olsam da benim hak etmediğim şeyleri yaşamışsam onun hesabını sorardım. Ama intikamla falan değil. Sakin sakin çıldırtan sözlerim ve aniden patlayan sinirimle. Kapı çaldığında yavaşça ayağa kalktım. Hazırladığım masaya son bir defa baktım. Viski, atıştırmalılar, mezeler... Kapıyı açtığımda o beklenen gülümseme yerine, Kaan'ın kaygılı bakışlarıyla karşılaştım.

"Hoşgeldin" dedim Kaan'a sessizce.

Kaan'ın kalbi bir an duracak gibi oldu. "Neyin var, Derin? Ne oluyor?" diye sordu titreyen sesiyle.

Kaan derin bir nefes alıp, "Hadi ama Kaan. Sen hiç bir zaman korkak bir adam olmadın. Gel masa hazırladım bize" dedim. Ama Kaan cümlemi algılamakta zorlandı. Gözleri kaçak bir şey arar gibi kaçtı. Derin bir nefes aldı ve arkamdan o da masaya doğru ilerledi.

Masaya doğru oturdu. Gözlerini viskide, mezelerde gezdirdi. Ama bir yerde takıldı. Kaan bir anda buz kesti. "Bu ne, Derin?" diye sordu, içindeki korkuyu bastırmaya çalışarak. Masada Kaan'ın beni aldattığının bütün kanıtlarının bulunduğu kağıtlar masanın bir ucuna özele dizilmişti. Üstünde ise bıçak duruyordu. Açıkçası şu savcılık hayatımda öğrenmiştim ki insanları korkutmak çok kolaydı.

Derin bir iç çektim ve sonunda gözlerinin içine bakarak, "Kaan , bir şeylerin değiştiğini hissediyorum. Seni seviyordum. Ama beni aldatacak kadar gurursuzsan benle neden bunca zaman kadar vakit geçirdin? Anlamayacak mıydım, seninle bu konuşmayı yapmayacak mıydım?" dedim, sözlerim yarım kalmış bir veda gibi havada asılı kaldı.

"Derin gerçekten açıklamak istiyorum. Bize bir şans verelim. Bu aralar iyi değildim ve yorgundum hem-" diye konuşurken, benim elimi kaldırıp dinlemek istemiyordum dememle beraber söyleyeceklerini de korkularıyla ve pişmanlıklarıyla beraber yuttu.

Gözlerinı kaçırdı, kendi gerçeklerinden kaçındı. Ne diyecektim, ' Beni nasıl ne türlü şekillerde aldattın mı?'.

"Tanıdığım biriyle aldattın değil mi?" diye sordum, cevap vermeyince aynı soruyu yatıştıramadğım sesimle bağırarak tekrar sordum.

Kaan derin bir iç çekti ve başını önüne eğdi. "Evet, sen tanıyorsun." dedi sessizce.

Gözleri dolmuştu ama bir yandan da içimdeki sıkışmışlık ona bir şeyler yapmaya zorluyordu. "Kim?" diye sordum soğuk bir ses tonuyla.

Kaan'ın gözleri dolmuştu, pişmanlıkla karışık bir acıyla doluydu bakışları. Bir anda kekeleyerek ama taramalı tüfek gibi konuşmaya başladı. "Gerçekten ona yüz vermedim. Ama bana olmasından daha da yakın davranıyordu. Bir an kapıldım gerçekten ne olduğunu anlayamadım Derin. Sarhoştum. Yoksa seni aldatmazdım. O, o Gamzeydi." dedi, sesi kırıldı.

Bir an için yutkunamadığımı hissettim, tüm duygularım içimde fırtınalar koparıyordu. Kaan'ın itirafı, ortama bıçak etkisi yarattı. Durdum. Viskisini aldığım gibi yere fırladım. Cam yerlere parçalandı. Gamzeden mi bahsediyordu bu adam? Hani şu çocukluk arkadaşım olan? Ona herşeyimi anlattığım?

Son hatırladığım şey benim sinirlerim sonrası evde beni yalnız bırakmasıydı. Şuan yerde telefondan müzik açıkken viskimı yudumluyordum. Kavgamızın ardından evden çıkıp gitmişti. O sırada telefonum çaldı ve Berna'nın aradığını gördüm.

Telefonumdan yavaşça onayla butonuna bastım. Bir an endişeli sesi kulaklarıma dolunca yüzümde bir hüzünlü gülümseme belirdi.

'' Derin iyi misin? Konuştun mu o salak herifle? İyi misin? Sakın canını sıkma Kaan için . ''

''Bitti. Herşey bitti Berna. Beni de bitirdi.. Aldattığı kişi Gamze'ymiş. Bizim Gamze... Berna yanıma gelir misin?''

Hattın ucunda derince bir sessizlik oldu. O da Gamze'nin ismini duymayı beklemiyordu

'' Yoldayım bile. 5 dakikaya oradayım balım.''

Berna benim ortaokuldan beri arkadaşımdı. Annelerimiz tanışıyordu ve çok güzel bir ilişkimiz vardı. Yürüyen günlüğüm gibi bir şeydi.

Berna'nın gelmesini beklerken boş boş durdum. Açıkçası bütün sinirimi boşaltmış gibi hissediyordum. Şuan iyiydim. Şuan bütün planım kariyerime odaklanmak, kendime, benliğime odaklanmaktı. Yeni bir sevgili bulana kadar ağlayıp zırlamak ve aldatıldığıma yanmak kesinlikle uğraşacağım bir şey değildi. Ben kadındım. Bende canlıydım ve kendimi harcamayacaktım.

Berna'nın telefonda dediği gibi 10 dakika sonra yanımdaydı. O güzelce bir türk kahvesi yaptı açılmam için. Karşıma geçti ve saatlerce konuştuk. Ondan, benden, değişiklerden. Ne kadar konuştuk bilmiyorum ama saatler geçmişti.

Bugün nöbetim vardı ve saat 7'de orada olmam gerekiyordu. Uykum vardı ama zaten 2 saat vardı. Uyursam uyanamazdım. Durdum ve bekledim. Ama zaman beklemediği için mecbur kalktım. Bir kağıda '' İşe gidiyorum. Her şey için teşekkürler seni seviyorum'' diye bir not bırakarak Berna'nın başucuna koydum.

Hızlıca kalktım. Üzerime kot elbise giydim ve saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Makyajımı da hafif ama sonbahar havası katacak şekilde yaptığımda hazırdım. Çantamı aldım ve arabama bindim. Arabada benim için ayarlanmış bir yapay zeka vardı. Onu aktifleştirdim.

'' Günaydın Derin. Sana yardım etmemi istediğin bir konu var mı?''

'' Günaydın Tekna. Bugünün programını anlatır mısın?''

'' Bugün için sana Başsavcıdan yeni bir mesaj geldi. Seni yanına çağırıyor. Yeni bir dava. Cinayetle ilgili. Bugün dava hakkında araştırmanı yaptıktan sonra akşam bir aile yemeğine gitmen gerekiyor. Mehmet Bey ile beraber davetli olduğun bu ailevi yemekte senin de gitmen gerekiyor ve bu yemek saat 21.00, EATMEAT restauranta olacak.''

Sustu. Sonunda sustu. Uzun bir süre bende sustum ve yorgunluktan içimde ağlama isteğini bastırdım.

'' Pekala. Sanırım halledebilirim. Ama Mehmet amcayla yemeğe gitmem zorunlu mu sence?''
'' Evet. İyi şanslar Derin.''

Arabada hızı arttırdım. Camı açtım ve rüzgarın yüzüme esmesine izin verdim. Radyodan enerjik bir yabancı pop açtıktan sonra yoluma devam ettim. Ulaşacağım yere vardığımda yavaşça arabadan indim. İçeri girerken beni selamlamalarına karşılık vererek üst kata çıktım.

Kapının önünde durdum. Başsavcı Kenan Özden. Kapıyı tıklatarak içeri girdim. Gülümseyerek koltuğa oturdum. Savcı 40 yaşlarındaydı. Aslında gerekenler yapıldığında gayet samimiydi. Ancak aşırı disilinli ve kontrolcüydü. O adamdan tırsıyordum.

Önünde açık olan dosyayı kapattı ve bana döndü. Günaydın, ne nasılsınız sorularından sonra asıl olaya odaklandığını anlamıştım.

'' Umarım bugün enerjiksindir çünkü koşuşturmalı geçecek. Yeni bir dava var mesajda belirttiğim gibi. Ortada vahşice katledilmiş bir cinayet var. Detaylandıramayacağım. Kendin görmelisin. Ama gitmeden seni biri ile tanıştıracağım. Bugün buraya yeni bir savcı geldi. Artık aramızda ve bu davayla o da ilgileniyor.''

Derken kapı tıklatıldı ve içeri geldi. Sorgulayan bakışlarımla onu süzmeye başladım. Kaslı kollarını dövmeler kaplıyordu. Sakallarını yeni tıraş etmiş gibiydi. Yapılıydı ve boyu çok uzundu. Keskin yüz hatları ile beraber bir çok kızın dikkatini çekebilirdi.

Gözlerine odaklandığımda ise onunda bana baktığını gördüm. Ama benim kadar arsızca değildi tabii ki. O da gözlerime odaklandığında birbirimize baktık. Bakışları alayla beni izliyor, bir kaşını yukarı kaldırmış bana bakıyordu. Salaklığımla baş etmeye çalışıp hemen gözlerimi ayırdım. Uzak bir mesafeyle ve selamlaştık. Ama selamlaşırken yüzünde mimik oynadı dersem yalan olur. Kaşları sürekli çatık mıydı acaba?

'' Derin savcım bu size bahsettiğim, Baran savcı. Artık bu tanışmanın ardından çıkıp dava ile ilgilenmeye başlayabilirsiniz.

İkimizde onayladıktan sonra selam vererek odadan çıktık. İlk defa bu kadar rahatsız hissediyordum. Ona dönüp olay yerinde buluşalım dedikten sonra ağzından onaylayan bir mırıldanış çıkardığında yürümeye başladım. Arkamdan geldiğini adım seslerinden duyuyordum. Biraz daha yürüdükten sonra arkamdaki adım sesleri kesildi.

Arkamı dönü baktım ve Yekta'yı hiçbir yerde göremedim. İyice göz gezdirdikten sonra önüme döndüğümde birisi ile burun buruna geldim. Yekta'ydı.

'' Arkanızda kim olursa olsun asla arkaya dönmeyin savcım. Bu ben olsam bile''

Şaşkınlıkla olduğum yerde kalakalmıştım. Gözlerimi kısarak ona baktım. O ise yürümeye devam etti. Anlaşılan gerçekten çok işimiz vardı.

-------------------------------------------------------

Hızlıca arabadan indim ve olay yerine vardım. Cinayet yeri bir açık alan tiyatro sahnesi miydi yani?

Yekta'yı da BMW'sinden inerken gördüğümde kısa bir an bakıştık ve ben önüme döndüm. Şimdi sıcacık yatağımda dondurma yiyerek ağlamalı şarkılar dinlemek için nelerimi vermezdim.

Sahneye doğru yürümeye başladım ama her yer kanlarla kaplıydı ve araştırılmak üzere inceleniyordu. İlerlemeye başladığımda etrafıma bakmaya devam ediyordum. Ama sahneye doğru keskince baktığımda olduğum yere çakıldım. Benim durmamla Baran'da olduğu yerde buz kesmişti.

Tavanın yukarısından sarkan bir ipin, boynunu saran kişinin Gamze olduğunu görmemle birlikte gözlerim dolmaya başladı. Yanıyordum. Konuşabilecek gibi hissetmiyordum. Nefes almam sıklaştı. Çünkü şuan beni daha da korkutan şey Gamze'nin o solgun yüzünde bıçakla ağzının yanlarına gülümsüyormuş gibi gösteren derin kesikler vardı.

Annemi orada görmeye başladım. Annem kızım diye kısık seslerle bana sesleniyordu. Annem beni sayıklıyordu. Ama ben çocuktum tutamazdım. Hayır, anne...

Derin 5 Yaşındayken

Annemin yan odadan sayıklamaları gittikçe çoğalmaya başladı. Babam yine annemi dövüyordu. Yemeği tam vaktinde hazır etmediği için.

Bu seslerden korkuyordum. Ama her anneme ulaşmaya çalıştığımda ya da her ağladığımda babam bir posta da beni dövüyordu. Bu sefer duymamış gibi yapmayı denedim. Tabiki olmadı. Bu sefer kemerin sesleri gelmeye başladı.

Ayağa kalktım. Elimdeki minik oyuncak bebeğide kucağımda sıkı sıkı tutarken, yavaşça seslere doğru yaklaştım. Yaklaştıkça bebeği de daha fazla sıkıyordum. Odaya girdiğimde doğru tahmin etmiştim. Babam annemi bu seferde kemerle dövüyordu. O sırada gözlerim annemin vücuduna kaydı. Morarıklar, kanlar...

Babam bu sefer sinirle bana yaklaşmaya başladığında geri geri gitmeye başladım. Kemer istemiyordum. Kemer çok acıtıyordu...

O an ilk defa aklıma gelen şeyi yaptım. Kimsenin beklemediği bir şekilde çığlık çığlığa bağırmaya başladım. O kadar çok bağırıyordum ki ses tellerim yırtılsa bile umrumda olmadan bağırmaya devam ettim. Babam en sonunda bana tokat attığında yere düştüm.

Bir süre sonra kapalı gözlerimi araladım. Bayılmış mıydım? Boğazım acıyordu. Evden hiçbir ses gelmiyordu. O sırada babamın kaçmış olduğunu düşündüm. Polis korkusundan kaçmıştır dedim kendime. Fakat o sırada birisinin yanıma çömeldiğini hissettim. Bir polisti bu. Ela gözleri ile birlikte dik duruşuyla yanıma çömelen polis amca bana gülümsedi.

'' Merhaba küçük hanımefendi. Benden korkmana gerek yok. Ben kötüleri tutuklayan bir süper kahramanım. Sanırım vücudun yorgun düşmüş ve bayılmış ama merak etme şuan güvendesin. ''

Sesi çok güvende hissettiriyordu. Koşup sarılmak ve hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim. Ama yapmadım. Yinede babam görür ve o polisle konuştuğumu görürse diye olduğum yere iyice sinmeye çalıştım.

Ama ağzımdan tek bir ses çıktı. '' Anne'' dedim. Demeye devam ettim. Polisin bu sefer gözleri dolmaya başladı. Bana dönerek gülümsemeye çalıştı.

'' Annen sanırım biraz kafasını dinlemek istiyor. Dinlenmeye gitti. Gelir o. Hadi gel güzellik''

Olduğum yerde bir süre durdum. Ama en sonunda polis amcanın elini tuttum. Annem sonuçta beni bırakmazdı. Tam ilerlerken oyuncak bebeğimin en son annemin dövüldüğü odada olduğunu gördüm. Onu almadan gidemezdim.

Ani bir hareketle polis amcanın elini bıraktım ve o beni tutamadan ben odaya koştum ve hızlıca oyuncağa eğilldim. Kafamı kaldırıp geri döneceğim sırada durdum. Annemin bedeni tavanda asılı duruyor ve gözlerini kapatmış bir şekilde yere bakıyordu.

'' Anne'' dedim son bir kez.

Gözlerimin önünde düşen anıyla beraber gözlerim tekrar odaklandığında omzumu sıvazlayan bir el hissettim. Bakışlarım Yekta'ya döndü. Kaşları çatık olan adam gitmiş yerini daha anlayışlı bir adam almıştı. Bana baktı ve '' Sakinleşmeye çalış. Bir şey olmayacak. Hemde hiçbir şey olmayacak'' diye fısıldadı. Nerden anlamıştı bilmiyordum ama aslında daha rahat nefesler almaya başlamıştım.

'' Herşey çok kötü olacak. '' dediğimde tekrardan bana döndü. '' Hiçbirşey olmasına izin vermem. Çünkü ben varım.''

Yürümeye başladığımda hemen yanımda ilerliyordu. Alana geldiğimizde bizi bekleyen Umut polisi gördüm.

Bize yaklaştı. Olayı anlatmasını istediğimizde derin bir nefes alarak lafa girişti. '' Sayın savcılarım ceset Gamze Soykırım' ait. Bedeninde bir çok darbeler var. Kesikler, morluklar ve daha fazlası. Ama çok temiz işlenmiş bir cinayet. Şuana kadar hiçbir parmak izi gibi benzer izlere ulaşamadık. Sadece etrafta kanlar ve cesede ait eşyalar var. Ancak cesedin sırtında bıçakla kazılmış gibi duran bir M harfi var. Araştırmaya devam ediyoruz. Cesedi gören kişi Selim Kıran. Savcılığa yönlendirdik''

Anladığımızı belirten bir ses çıkardık. Arkamızı döndüğümüzde cesedi görmemle geriye doğru düşmem bir oldu. Ama sonrasında belimi sıkıca tutan bir el hissettiğimde düşmediğimi anladım.

''Bak, tuttum seni''

Karşılığında içten bir gülümseme gönderdim ona. Teşekkür ederek doğrulduğumuzda başımın ağrıdığını hissettim. Gün içerisinde bu kadar adrenalin yeter ve artardı bile. Arabama doğru ilerlemek konusunda kararsızdım. Şuan araba sürecek potansiyelde değildim.

Kedi bakışlarımla Yekta'ya döndüğümde '' Gerçekten bela aldık sanırım'' diye mırıldanışı duyduğumda dudağımı büzüp tekrar önüme döndüm. Niye hemen ona güvenmiştimi ki sanki. Elim arabanın kapısının kulbuna gidince arkamdan Yekta'nın sesini duydum.

'' Tamam bir şey demedim. Gel hadi savcılığa gidip şu işi sonuca bağlayalım''

Bu sefer minnet dolu gözlerle bakarak arabasına doğru ilerledim. Ön koltuğa yerleştiğimde arabanın içinn onun kokusu ile dolu olduğunu farkettim. Nane. Bir dakika? Ben bunu nerden biliyorum? İyice aptallaşmaya başladım. Kendi kendime kafa sallayarak önüme döndüm. O da arabaya bindiğinde yolun yarısı kadar konuşmadık.

Yolun yarısından sonra bana dönerek meraklı bakışlarla o kadını tanıyıp tanımadığımı sordu. Ona döndüm ve gülümsedim. '' Arkadaşım, eski bir arkadaşım.''

Devamında zaten savcılığa gelmiştik ve hızlı ve emin adımlarla merdivenlerden çıkmaya başladık. Öncelikle 1 saattimiz dava ile ilgili bilgileri öğrenmekle, araştırmakla geçtik. Bir süre sonra ise başsavcının odasına geçip durum ile ilgili konuştuk. Cinayetin bu kadar derin ama bir o kadar da temiz olması bizi şaşırtmıştı.

Başsavcının odasından çıkıpkoridorda ilerlerken onu gördüm. Kaan'ı.

Ona sorgulayan ve haz etmeyen ifademle bakarken o hemen yanıma geldi.

''Canım, Gamze'ye bir şey mi oldu? Beni buraya çağırdılar. Seninle görüşmek istedim bende''

'' Keşke görüşmeseydin Kaan. Ayrıca bana canım demeyi de kes biz seninle artık sevgili falan değiliz.''

Yanımda duran Yekta'nınn bedeninin kasıldığını fark ettim. Bütün bakışlarını Kaan'a kitlemişti ve gözlerini ayırmıyordu. Neye bu kadar taktığını anlamamıştım ancak çokta takmadım. Tekrar Kaan'a döndüğümde onunda bakışlarının Yekta'da olduğunu fark ettim. Fakat Kaan'In bakışlarını çekmesi gerekiyordu çünkü Yekta onu ezer diye düşünmeye başlamışken saçma hayallerimin fişini çektim.

''Ayrıca eminim ki seninle ilgilenebilecek başka bir avukat bulabilirsin. Yatıp kalktığın Gamze ile ilgili''

Ona aldırmadan ilerlemeye başladığımda Yekta'nın da kaşlarını çattığını gördüm. Tam ona ne olduğunu soracaktım ki bir elin, benim kolumu morartırcasına sıktığında aniden döndüm. Tam sert bir tepki verecektim ki Yekta'nın Kaan'I sertçe itmesiyle, Kaan'ın düşmesi bir oldu. Ben şaşkınca bakarken Yekta eğilip Kaan'ın kolunu sıkmaya başladı.

'' O istemediği sürece ona yaklaşırsan o kolunu kırarım.''

*******************************************************

Eveeet fikirlerinizi düşüncelerinizi alalım?

Karakterleri beğendiniz mi, sizce katil kim , Yekta hakkında düşünceleriniz.

İstediğiniz her şeyi yazabilirsiniz okumaktan keyif duyarım bir sonraki bölümde görüşmek üzere'

Loading...
0%