@_gokyel_
|
Yeni bölüm geldi! Yorum ve oyları bekliyorum. İyi okumalar. :)
✨✨✨
Ben bedenimde bir acı beklerken bir el tarafından kolumdan tutulup çekildiğimi ve bir bedenin sıcaklığını kendi bedenimde hissettim. İki kol bedenimi sararken kalbim gümbür gümbür atıyordu. Hâlâ kapalı olan gözlerimi açtığımda kahverengi gözlerle karşılaştım. "İyi misiniz?" Diye sormuştu beni tutan kolların sahibi. Sorusuyla kendime gelip ne ara bedenime kollarını doladığını bilmediğim ellerini üzerimden yavaşça ittirip doğruldum. "İyiyim, Pamir Bey. Sağ olun." Diyerek üzerimi düzelttim. Elimde hâlâ poşeti ve kucağımda kediyi tutmaya devam ediyordum. Kedi de korkmuş olmalı ki miyavlamaya başlamıştı. Ben bakışlarımı ona çevirip elimle yavaşça başını okşadığımda onun da kucağımdaki kediye baktığını gördüm. Gülümseyerek, "Önemli değil, ama bir dahakine dikkat edin. Az kalsın çarpacaktı size." Dedi. Ona bakarak, "Tekrar teşekkür ederim, bir anda çıkınca ben ne yapacağımı bilemedim." Dedim. "Dedim ya, önemli değil." Kucağımdaki kediyi işaret etti. "O da korkmuş olmalı." Dedi. Hafifçe başımı salladım. "Evet, korktu." Deyip daha yeni fark ettiğimden üzerini saniyelik inceledim. Sabahki kıyafetlerini değiştirmişti. Aynı benimki gibi yeşil bir gömlek, içine beyaz tişört ve siyak kot pantolon giymiş, gömleğin kollarını dirseklerinin altına kadar sıyırmıştı. Açık söylemek gerekirse göz alıcı duruyordu. "Taşındınız mı?" Diye sordum gereksiz bir şekilde. Yoo, gereksiz falan değildi. Karşı komşusu olarak gayet normal bir şey sormuştum. Yine gülümsedi. "Evet, eşyalar çoktu ama hallettik. Kutulardan küçük eşyaları çıkarmak kaldı bir tek, o da zamanla." Dedi. Bende gülümsedim ona karşılık. "Öykü'ye söylemiştim ama size de söyleyeyim, hayırlı olsun yeni eviniz." Dedim. "Bir ara ev görmeye gelip kahvemizi içersiniz o zaman." Gülerek başımı salladım. "Annemlerle geliriz tabi, siz bir yerleşin de." Dedim. "Ben sizi, yani tek başınıza olarak kast etmiştim ama o da olur, gelin tabi, bekleriz." Deyince kaldım bir kaç saniye. Yani, normaldi değil mi beni kahve içmeye davet etmesi? "O-olur, o da olur bir gün." Dedim ben de ne diyeceğimi bilemeyerek. Kısa bir sessizlik ve bakışma olunca, "İki yıllık sözleşme imzalamışsınız?" Dedim sorar gibi. Başını salladı. "Öyle, kalıcı gibiyiz, sevdik kısa sürede burayı. Hem," deyip bir kaşını kaldırdı. "Siz nereden biliyorsunuz?" Diye sorunca gülümsedim. "Bizim apartmanda haberler çabuk yayılıyor Pamir Bey, alışsanız iyi olur. Kendinizi her an 'Ayaz Ailesi' WhatsApp grubuna konu olarak bulabilirsiniz." Dedim kahkahamı tutamayarak. "O yüzden siz de kendinizi sevdirin ki arkanızdan böyle şeyler dönmesin." Dedim. Ben gülüşümü toparlarken o da gülümseyerek, "Kimi kime sevdiririz belli olmaz." Dedi beklenmeyen bir anda. "Sağ olun bilgi için Nefes Hanım." O sırada cevap veremeden arkamdan tanıdık bir ses ve boynuma sarılan kollarla öne doğru sendeledim. "Doktorcum!" Diyerek sulu bir öpücük kondurdu yanağıma Gökçe. Poşet tuttuğum elimle boynuma sardığı kolunu çekiştirdim. Bu hareketimle benim karşıma bakınca Pamir Bey'i görmesiyle benden ayrılıp daha medeni bir şekilde yanımda durdu. Pamir Bey şaşkın gözlerle bize bakarken Devin ve Hazan da yanımızda yerlerini aldılar, ilk Gökçe koşmuştu anlaşılan. "Ah, ben bir şeyi mi böldüm?" Dedi bana bir kere göz kırpıp. Ne yapıyorsun der gibi salladım başımı ama umursamadan Pamir Bey'e döndü ve elini uzattı. "Merhaba, ben Gökçe. Nefes'in en yakın arkadaşıyım. Siz?" Dedi. "Yok, hayır. Bölmediniz." Pamir Bey hiç yadırgamadan elini sıktığında ben de şaşırdım. "Pamir ben de, memnun oldum." Dedi bana bir bakış atarak. Hayırdır, bunlar niye bana bakıp duruyorlar ya? "Devin." Deyip Pamir Bey'le el sıkıştı Devin. "Hazan." Ardından da Hazan aynı şeyi yaptı. "Sizi daha önce hiç Nefes'in yanıda görmedim. Nesi oluyorsunuz?" Diye pat diye sordu Gökçe. Hayır neyim olabilir acaba? "Yeni karşı komşularıyım kendilerinin." Diyerek cevap verdi o da. Sevinçle konuştu Gökçe, sanki kendisinin komşusuymuş gibi. "Aa öyle mi? Demek siz de Ayaz Familiy'nin yeni bir üyesi oldunuz? Biliyor musunuz çok şanslısınız?" Gülerek, "Neden?" Diye sordu Pamir Bey. "Birincisi karşı dairenizde Menekşe Ekim, yani bir gastronomi harikası olduğu için, ikincisi de Menekşe Ekim'in kendi harikası Nef-" diye devam edecekken benim de anlamadığım bir şekilde Devin ve Hazan iki tarafından dürttükleri için lafı yarım kaldı. "Yani kısacası anlatılmaz yaşanır, siz yaşayın en iyisi mi." Deyip ondan beklenmeyecek bir şekilde sustu. Daha fazla oyalanmamak için, "Neyse, çok tuttuk sizi. Biz gidelim artık." Dedim Pamir Bey'e. "Tekrar tanıştığımıza çok memnun olduk Pamir Bey, sizin de hayırlı olsun yeni eviniz." Diyerek veda konuşması yaptı Devin. Hazan'ın çok konuşmaması dikkatimi çekmişti ama evde yapacaktım ben onun sorgusunu. "Sağ olun. Ben de öyle." Dediğinde hep beraber arkamızı dönüp gidecekken, "Nefes Hanım?" Diyen Pamir Bey'le durmak zorunda kaldım. Ne diyeceğimi bilmediğim için, "Efendim Pamir Bey?" Dedim ondan bir şey bekleyerek. Gülümseyerek çenesiyle üzerimi işaret edip konuştu. "Yeşil yakışmış." Benimle birlikte kızlar da afallamıştı ama ben çok fazla tepkisiz kalmadan cevap verdim. "Size de." Dedim çünkü ona da yakışmıştı, ne vardı yani bunda? Söylediğim şey yüzündeki gülümsemeyi arttırırken tekrar arkamı dönüp kızlarla hızla apartmana doğru ilerledik. Binaya girene kadar kucağımdaki kediyi bile unutmuştum. Aman Allah'ım, ya düşürseydim onu? Neyseki hazine gibi sarılmışım da bir şey olmamıştı. Merdivenleri hızlı hızlı çıkarken kızlar da benimle geliyorlardı. Apartmana yabancı olmadıkları için arkamda bırakmakta bir sakınca görmemiştim. "Kız kimdi o öyle alev topu gibi?" Diyen Gökçe'yi umursamadan ulaştığım evin kapısını çalmaya başladım. Devin, "Komşusuyum dedi ya kızım, nerenle duyuyorsun?" Diyerek tersledi onu. Bu kızı seviyordum ya. Ne zaman bir şey olsa hep beni savunuyordu. Harbi kızdı, harbiden. "Ay aman, boşverin. Adamın biri işte." Diyerek geçiştirdim bende. Bunu öylesine söylememiştim aslında, adamın biriydi çünkü. Kapı Uygar tarafından açılınca ayakkabılarımızı çıkarıp içeri girdik ve ayakkabılığa koyduk. "Oo 'Girls Tayfa' mı?" Dedi Uygar gülerek. "Yok canım, 'Love Tayfa'." Diye cevap verdi Gökçe. Dediğine göz devirdim. Uygar, elini yumruk yapıp Gökçe'nin yumruğuyla tokuşturdu, ardından Hazan'la da aynısını yaptı. Sıra Devin'e gelince ellerini açıp aynı bilek güreşi yapar gibi tuttular ve yaklaşıp şakaklarını tokuşturdular. "Selam sis." Dedi Uygar. Onların selamlaşma şekli böyleydi ne yaparsın. "Aleyküm selam bro." Diyerek selamını aldı Devin. Ceketlerini asarlarken ben de cüzdanımı çantama koymak için vestiyerde Hazan'ın yanına yaklaştığımda yüzündeki durgun ifade canımı sıkmıştı. "Niye suratın asık böcüğüm? Biri bir şey mi yaptı yoksa?" Diye sorduğumda zoraki gülümsemeye çalıştı. "Yok canım, suratım asık falan değil. Sen yanlış anlamışsın." Dediğinde daha sonra öğreneceğim için uzatmadım. "Abla o ne be, o tüy yumağı nerden çıktı?" Diyen Uygar'la ona döndüm. Gözleriyle kucağımı gösterince gülümsedim. "Kedi." "Hadi canım? Kaplan sanmıştım ben de." Diyerek dalga geçti benimle. "Onu görüyorum abla, bizim saadet yuvamızda ne arıyor onu soruyorum." "Salak salak konuşma Uygar. Kapıda buldum getirdim, ne var bunda?" Deyip omuz silktim. "Ne demek ne var bunda? Uyuz mu kuduz mu belli değil, bir de kıllı mıllı." Deyip yüzünü buruşturdu. "Abartma Uygar, ama yine de aşılarını yaptırırız. Önce bir karnını doyuralım da." Derken annem geldi. "Kimin karnını doyuruyormuşsunuz bakalım?" Dedi yanımızda durup. "Hoş geldiniz kızlarım." Deyip kızları öptükten sonra bana bakarken kucağımdaki kediyi gördü. "Kuzum, yine mi?" Şirin şirin baktım ona. Lise zamanımda ne kadar sokak kedisi varsa eve dolduruyordum, annem ve babam kedi sevse de bazen abartıyorum diye kızıyorlardı. Sonra da kedileri birilerine vermek zorunda kalıyorduk. Yılllardan beri ilk defa kedi getirmiştim eve. Uygar da ne kadar kedilerden nefret ettiğini dile getirse de o da seviyordu, ben biliyordum. "Anne ama küçücük. Sokakta tek başınaydı." Dedim dudağımı titreterek. Bu halime dayanamıyordu, o yüzden hemen yelkenleri suya indirdi. "Ah be kızım, ne yapacağız biz şu senin yufka yüreğinle." Deyince genişçe sırıttım. "Veterinere götürene kadar cam korkuluklu balkona koy da, orada kalsın. Yanına da yemeğini suyunu koy." Kazandığım zaferle Uygar'a pis pis sırıttım. O da yüzünü ekşitip burnunu kıvırdı. Abur cubur poşetini kızlara verirken, "Tamam annem." Dedim. "Kızlar siz geçin odama, geliyorum ben." Onlar gittiğinde ben de annemin dediğini yaparak kediyi cam balkona götürüp aldığım sütü kaba boşalttım ve yere koydum. Mutfaktan su getirip onu da koyduktan sonra başını okşayıp ben de odama geçtim. Gökçe yatağıma, Hazan çalışma masamın sandalyesine, Devin de her zaman olduğu gibi yere oturmuştu. Ben de çok sevdiğim, odamda uyumak dışında neredeyse en çok vakit geçirdiğim yer olan kitap okuma salıncağıma oturdum. Hepsinin yüzüne baktığımda her zamankinden keyifsiz olmaları dikkatimi çekti. Benim belirsiz iş saatlerim yüzünden son zamanlarda çok sık bir araya gelemiyorduk ama en sonkinde daha bir enerjiklerdi. "Ayh, içimi daralttınız be! Hayırdır, Karadeniz de gemileriniz mi battı?" Diye patladım en sonunda. İyiyce yatakta gerinerek, "Valla kuşum ben gayet formumdayım da, bu ikisine bir şey olmuş." Dedi Gökçe. Başını yere eğerek gözlerini bizden kaçırıp, "Benim de her zamanki halim." Diye mırıldandı Hazan. Hızla kafamı ona çevirip kaşlarımı çattım. "Hele sen böcüğüm? Hiç itiraz etme, geldiğinden beri durgunsun, farkındayım. Anlat hadi, bir şey mi oldu?" Deyip kızlara baktım, Gökçe'nin kaş göz işaretlerini görüp aklıma getirdiği şeyi sordum. "Yoksa Cenk'le mi kavga ettiniz?" Deyince bir anda ağlamaya başladı. Biz şaşırırken ona en yakın olan Devin, yanına gidip kollarını bedenine doladı. Gökçe ve ben de şoku atlatıp yanlarına gittik. Biz de kollarımızı onlara sarıp sıkıca sarıldık. Hazan çok naif, hassas, kırılgan bir kızdı. Onu ben daha uzun zamandır tanıyordum çünkü Hazan'la lisede aynı sınıfta, hatta sıra arkadaşıydık. Devin ve Gökçe de üniversiteden arkadaşlarımdı, sürekli bir araya geldiğimiz için üçü de çabuk kaynaşmış, hemen samimiyet kurmuşlardı. Hatta benim kaç nöbetlerde pineklediğim gece, gidip birlikte eğlenmişlerdi sayamıyordum. Asla şikayetçi değildim, aksine hoşuma gidiyordu onların bu kadar iyi anlaşması. Hıçkırıkları arasından, "Biz ayrıldık." Dediğini işittik. Cenk ve Hazan üç yıldır sevgiliydi ve Hazan normalde de olduğu gibi ilişki konularında hep çok hassastı. Cenk onun ilk sevgilisiydi, lisede bile olmamıştı. Resim öğretmenliğinden mezun olunca üniversitede sürekli peşinde koşan Cenk'le sevgili olmuştu. Başlarda asla istemiyordu, bir sevgili onun için erkendi ama Cenk sürekli etrafında olunca onun da iradesi kırılmış, aşık olmuştu. Bunu ilk bize söylediğinde 'mutlu musun?' diye sormuştum çünkü benim için bu önemliydi, her ne kadar Cenk'i gözüm tutmasa da. O ise mutlu olduğunu söylemişti. Kızlarda benimle aynı fikirdeydi ama onu üzmemek için bu konuda çok fazla yorum yapmıyorduk. Son bir kaç aydır araları pek iyi değildi, Cenk fazla sorumsuz davranıyordu Hazan'ın söylediğine göre. Ama hiç bu kadar olmamıştı. "Emin misin kuzum, belki sadece bir tartışmadır?" Diyerek iyi niyetle yaklaştı Devin. Ağlayarak iki yana salladı kafasını Hazan. "Hayır, okula geldi çıkışta." Burnunu çekti, ağlamaktan gözleri kızarmıştı. "Ben artık devam etmek istemiyorum, sıkıldım, kendine iyi bak, deyip gitti. Peşinden seslendim ama resmen benden kaçtı. Sıkıldı işte, bıktı benden." Tırnaklarını sertçe avuçlarına geçiriyordu, kanatmak üzereydi. Elinin üzerine elimi koyup sakinleştirmeye çalıştım. "Ben neden ona inandım ki, neden aşık oldum? Kaptırdım kendimi, ben böyle bir kız değildim." "Kuşum neden kendini suçluyorsun? Senin gibi kızı kaçıran o pislik utansın. Sıkıldım ne demek ya, oyuncak mı bu kız?" Diyerek sinirlendi Gökçe. "Üzelme böcüğüm, biliyorum aşıktın ama kendini harap etme bu kadar." Diyerek ben de teselli etmeye çalıştım. Ama Devin hızını alamayıp, "Kalkın kızlar, gidip ağzını burnunu kıralım şunun. Bizim kardeşimizi öylece bırakıp gitmek neymiş gösterelim o şerefsize!" Diyerek ayağa fırladı. Ben şaşkın gözlerle ona bakarken, Gökçe de ona katılacaktı ki Hazan durdurdu onları. "Hayır hayır," deyip ellerini iki yana salladı. "Durun kızlar, sakın yapmayın böyle bir şey." "Hakikaten bir durun siz de!" Diye ben de çıkıştım. "Niye be! Gidip hesap soralım işte!" Dedi Gökçe. Başını iki yana salladı Hazan. "Beni istemiyor diye hesap soramazsınız. Zaten ben de beni istemeyen birine zorla istetecek değilim." Dedi. Haklıydı ama biz de onun üzülmesine dayanamıyorduk. "Yine de teşekkür ederim, iyi ki sizin gibi kardeşlerim var." Deyip gülümsemeye çalıştı. Yanına gidip sıkıca sarıldık. "Salak, ne teşekkürü? Kardeşiz biz." Diyerek hafifçe kafasına şaplak attı Gökçe. Güldük bu halimize. "Eee, artık hepimiz sap mı oluyoruz?" Dedi Devin gülerek. Gökçe hemen atladı. "Hayır tabi ki. Doktorcum ve ben hayatımızın aşkını bulduk. Siz kendinize bakın." Deyince şokla baktım ona. "Kimi bulmuşum kimi?" Diye sordum hayretle. Kızlar da benim gibi şaşırmıştı. "Pamir Bey'i işte hayatım, gerçi enişte diyeceğim artık." Deyip sırıtarak göz kırptı. Göz devirip arkamı dönerek az önce oturduğum salıncağa yeniden oturdum. "Ben de bir şey diyeceksin sandım. Anla Göküş'üm, komşumuz o bizim. Aramızda sadece böyle bir ilişki var ve ancak böyle olabilir." Dedim sakince. Onlarda oturunca konuştu. "Şu an öyle olabilir ama ileride aranızdaki ilişkinin stetoskop ve kalp ikilisi gibi olacağına inancım tam." Dediğinde ben de kızlarla birlikte kendimi tutamayıp güldüm. Gülmelerimiz bitince nefeslenerek konuştum. "Hem ben şu an kariyer odaklı yaşıyorum canım. Aşk işleri biraz daha geri planda şimdilik." "Göreceğiz." Deyip sustu. Omuz silktim ona. Ben de aşk evliliği istiyordum ama dediğim gibi şu an mesleğimde başarılar elde etmeyi daha çok istiyordum. Annem ve binadaki kadınların bana sürekli görücü bulma çabalarından yılmıştım ama istemiyordum. Zorla mı arkadaş? Zaten babam beni kimseye vermeyecekti, turşumu kuracaktı. Uygar'ın ben evden gidince benim odam büyük diye buraya yerleşme çabalarını suya düşürmek istiyordum. Ben mesleğimle gayet mutluydum. Evimize on beş dakikalık mesafede bir devlet hastanesinin acilinde doktorluk yapıyordum. Arkadaşlarım, ailem hatta apartmanla güzel, kendi halinde bir hayatım vardı. Uzman Doktor Nefes Ekim'dim ben. Ali Akif Ekim ve Menekşe Ekim'in biricik kızları, Uygar Ekim'in en sevdiği ablası, Dev in, Gökçe ve Hazan'ın kız kardeşleri, Ayaz apartmanının da doktor Nefes kızlarıydım. 👩⚕️👩⚕️👩⚕️ Bölümü nasıl buldunuz? Göküş? Hazan böcüğü? Devin sis? Uygar bro?
|
0% |