@_lacrima
|
"Kaplumbağalara özeniyorum. Onlar gibi olmak istiyorum." dedim anneme. "Özenecek başka bir şey bulamadın mı? İlaçlarını alıyor musun sen?" dedi. Ne zaman yanlarına gitsem, bana deli muamelesi yapıyorlar. Kaplumbağalar özenilmeyecek gibi değil ki Anka. Korktuğunda, üzgünken veya canın sıkıldığında pat diye hemen kabuğuna çekiliyorsun. Kimseyi görmüyor, muhatap olmuyorsun. Sen bile özendin kaplumbağalara, öyle değil mi?
İlk defa okuldan kaçtım bugün. Elime bir pamuk şeker aldım oturdum denizin kenarındaki bir kayanın üzerine. Öylece baktım uzaklara. Boş boş, bir anlam aramadan. Yağmur yağdı üzerime. Yine bir kimsesiz atlamış yaşamın zorlu kollarından dipsiz boşluğa. Baksana tanrı ona ağlıyor. Ben Anka? Kimsesiz sayılırım değil mi? Sence tanrı bana da ağlar mı?
Yanımda olmayan bir aileye sahibim. Karşımda birer savaşçı gibi, hep hazır ve isyandalar. Söylesene Anka küçücük bir çocuk onlara ne yapmış olabilir? Aklım almıyor. Kafayı yemişim gibi davranıyorlar. On dört yaşındaki küçük bir çocuğu tek başına başka bir eve kapattılar. Bunun nasıl hissettirdiği hakkında fikirleri olmadığına yemin edebilirim. Terk edilmiş, kimsesiz ve zavallı bir çocuğum ben. Ama kime sorsan biz 'mutlu' bir aileyiz. Hep beraberiz, güleriz, eğleniriz. Babamın yanına gidiyorum "Niye geldin piç!" diye evinden atıyor. Anneme gidiyorum "Hayırdır, baban para vermedi benden mi isteyeceksin? Hastaneye yatmayı kabul etseydin de kurtulsaydım senden." diye söyleniyor. Ben onlara kısacıkta olsa sarılmak için gitmiş olamaz mıyım Anka? Onların yerine her zaman yanımda olduğun ve beni sevdiğin için teşekkür ederim.
Konser vardı akşam. Şebnem Ferah'ın. Her şarkısında ruhumdan birer parça bıraktığım kraliçemin. Tek gitmedim biliyor musun? Arkadaş dediğim insanlar vardı yanımda. Sahneye 'Çakıl Taşları' ile çıktı. Hani diyor ya nakaratının başında 'Sen hiç, hiç oldun mu?' diye. Defalarca bir 'Hiç' oldum kimse görmedi Anka. Hiçbir zaman zevkin doruklarına çıkıp birden yere düşmedim. Çünkü ben hep yerdeydim.
Çok güzel bir gün geçirdim Anka. Kraliçem ile tanışma fırsatı buldum. Arkadaşlarımla vakit geçirdim. Ama içimdeki boşluk hissi bir türlü kapanmadı. Bu boşluk neden var? Orayı ne doldurabilir, biliyor musun? Lütfen biliyorsan bu defa sessizliğini boz ve anlat bana. Başa çıkamayacağım bir boyuta yaklaşıyor.
Hep olumsuz yönlerini mi görüyorum hayatın, yoksa gerçekten böyle acımasız mı? Belkide insanlar körleşmiş, alışmış yalanlarla doldurarak acımasızlığı süslemeye. Kim bilir?
Tanrıma küstüm bugün. Uzunca bir süre konuşmak istemiyorum. Onun için yatmadan önce hazırladığım kekleri, küçük bir hediye kutusunun içine doldurup, mavi çorabımın içine koydum ve astım başucuma. İçine bir de not yazdım 'Bazen beni unutuyorsun sanıyorum sonra bir şeyler oluyor ve tekrar yanımda buluyorum seni. Babam olduğun için teşekkür ederim.' Belki de notuma kızdı, geri koydu ona hazırladığım hediyeyi ya da unuttu yine beni. Sence Anka? Unuttu mu, yoksa kızdı mı?
Ah, neredeyse söylemeyecektim bak! Şimdi hatırladım. Okuldan arkadaşım Karanfil, bana ne kadar yakışıklı ve sempatik olduğumdan söz etti. İnsanların beni o kadar çok eleştirmesine alışmışım ki iltifat edilmenin nasıl hissettirdiğini, nasıl tepki vermem gerektiğini unutmuşum.
Genç bedenimde yaşlı bir ruh taşıyorum Anka. Bu iki zıt karakterin kavgaları ise çok yorucu oluyor. Aralarındaki denge köprüsünü bir türlü kuramıyorum. Zihnim çok bulanık. Doğru düzgün düşünemiyorum. Hep hata yapıyorum. Bu durum ne zaman düzelecek? Beni kendimden kurtarabilir misin?
Biliyor musun, bugün Güneş Kral yoktu okulda. Kimseye soramadım "Neyi var, neden gelmedi?" diye. İçim içimi yedi. Sence neden gelmedi Anka? Hasta mı acaba? Eğer hastaysa ona iyi bakıyorlar mıdır?
Edebiyat dersinde bir kompozisyon yazdırdı Bayan Woolf. 'Bir varlığın yok olduğunu nasıl kanıtlarsınız?' konulu. Ona yazdığım satırların aynısını üzerine kazıyacağım şimdi.
'Var olan birinin yok olduğunu kanıtlayabilirsiniz lakin çoktan yok olmuş birinin bir dönem var olduğunu kanıtlayabilir misiniz? Ben sizlere yok olanın değil var olanın temellerini anlatacağım.
Her dinin bir tanrısı vardır. Bana bunu kanıtlayabilir misiniz? Ben kanıtlarım. Benim gezegenimdeki tanrı bir baba. Görünmez, konuşmaz, hissedemezsiniz, yok gibidir. Ama ihtiyacım olduğunda birden beliriverir. Bir çocuk bedenine bürünür veya bir yaşlı, bazen bizim gibi bir genç olur bazense orta yaşlarda bir insan. Alın size yok olanın aslında var olduğuna dair bir kanıt.
Aşk Bayan Woolf. Değer verdiğiniz bir adamın veya bir kadının size verdiği küçük bir çikolatanın, güzel bir çiçeğin ardında gizlidir. Ona ait sizde bulunan bir eşyaya yüklediğiniz anlamın arkasındadır. Bakın yine şekil değiştirmiş aslında yok olan bir şeyin varlığına başka bir kanıt daha.
Ruhumuz diyorum size Bayan. Ruhumuz içimizde barındırdığımız anıların, duyguların, acıların birikerek vücudumuzu kaplayan görünmez bir dumandan başka bir şey değildir. Bu da size üçüncü bir kanıt daha yapar.
Mutluluk Madam, gülüşlerinizin ardında, hüzün gözyaşlarınızda, acılarınız ise yıldızlarda gizlidir. Size yok gibi görünen aslında var olan şeylerin kanıtlarını sunmaya devam ederdim fakat sayfam ve ucum bitmek üzere. Umarım var olanın temellerini kavrayabilmişsinizdir. Yok olanı anlamak için sadece etrafınıza bakınmanız yeterlidir. Kurumuş bir çiçekte ya da omuzda taşınan bir tabutta aradığınızı bulabilirsiniz.
Değerlendirmeniz için teşekkür ederim Bayan Woolf.
Öğrenciniz, Buz Prens.'
Kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir 'F' aldım Anka. İlginç. Halbuki ona ikisinin de kanıtını sunduğumu sanmıştım. Yanılmışım.
Şimdilik gidiyorum sessiz dostum. Yarın görüşmek üzere. Beni sevdiğin ve sözümü kesmeden dinlediğin için teşekkür ederim. |
0% |