@_liaa_
|
(3. Kişinin ağzından)
Sabah 7.30 civarıydı, güneş ışığı pencereden vuruyor Belis’in kumral saçlarını aydınlatıyordu. Dün kulüpteki sözleşme işlerini halletmiş, bugünse ilk antrenmanına çıkacaktı. Almanya’dayken de büyük bir kulübün altyapısında oynuyordu fakat A takımı başka bir şeydi. Burada gerçekten kendini tamamen spora vermesi gerekiyordu, takımdaki en genç oyunculardan biri olacaktı. Bu onu hem geriyor hem de heyecanlandırıyordu. Hem yeteneklerini geliştirmesi için bir fırsattı hem de bu kadar şeyi kaldırıp kaldıramayacağını düşünüyordu. 17 yaşında daha reşit bile olmadan A takımına seçilmişti lakin esas iş şimdi başlıyordu, çok çalışmalıydı. Tabii bunun yanında okul da vardı. Ama Belis kafasına koyduğunu başaran ve onu almak için sonuna kadar çalışan biriydi, kendine güveniyordu.
Torino’da yurtta kalıyordu. Kendisi gibi genç yaşta yabancı bir ülkeye gelen Linnea’yla aynı odayı paylaşıyordu. O da 19 yaşındaydı. Sarı uzun saçları, hafif bronz teni ve çelik mavisi gözleri ile tipik bir İskandinav kızıydı. İsveçliydi, ailesinin İsveç’te olduğunu söylemişti. İlk geldiğinde Belis’e sıcak davranmış ve ona yardımcı olmaya çalışmıştı. Belis kendini bunun için çok şanslı hissediyordu. Daha geleli bir gün olmuştu ama şimdiden iki arkadaşı vardı: Linnea ve Kenan… Evet, bir de Kenan vardı, değil mi? İsmi aklına gelince bile yüzünde tebessüm oluşmuştu Belis’in. Çok nazik ve aynı zamanda yakışıklı biriydi. Dün numarasını almış ve ilk mesajını yazmıştı: ‘’Kenan merhaba, Belis ben, Tekrardan teşekkür ederim yaptıkların için, acaba düşünüyordum da teşekkür amaçlı seni kahve içmeye çıkarabilir miyim?’’ Belis gayet samimi bulmuştu mesajı, tabii ki uyanır uyanmaz ilk işi telefonundan cevabın gelip gelmediğini kontrol etmek olmuştu. Hâlâ cevaptan eser yoktu, acaba n’apıyordu, görüştüğü başka bir kız var mıydı? Bunların hepsi kafasında dolanıp duran soru işaretleriydi ‘’Aman Belis, peşinde onca kız vardır onun sana mı bakacak?’’diye geçirdi içinden. Ama diyordu içinden bir ses, dün bana karşı oldukça nazikti… ‘’Hayır’’ diye susturdu kafasında dolanan bu sesi. ‘’O sadece arkadaşımız, odaklanmamız gereken başka şeyler var.’’ Diye düşündü kendi kendine. İçindeki zayıf ses yeniden ortaya çıkmıştı: ‘’Ya kalbimize söz geçiremezsek.’’ Linnea antrenmana hazır bir şekilde odaya girdi, Belis ise hâlâ yatakta uzanıyordu. ‘’Belis kalksana, sabah antrenmanına geç kalacağız.’’ Belis’in kafası düşünceleriyle o kadar meşguldu ki hemen yanı başında olan Linnea’yı duymamıştı. ‘’BELİS!’’ Linnea bu sefer daha yüksek ve ciddi bir ses tonuyla söylemişti bunu. Belis düşünceler aleminden sıyrıldı. Linnea’ya baktı. ‘’Dalmışım, saat kaç?’’ Linnea içini çekti ‘’7.45, 8.20 de antrenman başlıyor hızlı olman lazım. Daha ilk gününden geç kalmak istemezsin öyle değil mi?’’ Belis hızlıca yerinden kalktı: ‘’İnan bana normalde son derece dakik biriyimdir sadece bugün-‘’ Linnea sabırsız bir şekilde sözünü kesti. ‘’Tamam anladım, sen giyinmene bak. Bugünlük ikimize de sandviç ve meyve suyu hazırladım. Yiyip öyle çıkarız.’’ Onu başıyla onayladı. Linnea gerçekten haklıydı, ilk antrenmandan geç kalmak asla iyi bir ilk izlenim olmazdı. Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde üniformasını giydi, saçlarını tepeden bir at kuyruğu yaptı. Mümkün olan en kısa sürede çantasını hazırladı ve Linnea’nın karşısındaki koltuğa oturdu.
‘’Sanırım, hazırlanmak konusunda kendi rekorumu kırdım, sadece 10 dakika’’ Bu sözler üzerine Linnea kahkahalara boğuldu. Başını iki yana sallayarak: ‘’Normalde senin iyiliğin için buna gülmemem gerekiyor, sabah yatakta boş boş yatmak yerine kalkıp erkenden hazırlanmalıydın.’’ Linnea’nın benim için yaptığı sandviçimden bir ısırık aldım. Ellerimi kaldırıp teslim oluyormuş gibi yaptım. ‘’Suçsuzum hakim hanım.Belirttiğiniz gibi tam vaktinde orada olacağız’’ Linnea bu sözler üzerine tekrardan kahkahalara boğuldu. Belis’in üzerine biraz fazla gitmiş olabilir miydi? Sonuç olarak daha ilk günüydü. Belis’i sevmişti, tatlı kafa dengi birine benziyordu ama o da herkes gibi işlerini vaktinde yapmak zorundaydı. Belis ise Linnea’nın bu davranışlarını fazla disiplinli bulmuştu, alt yaş gruplarında takım kaptanlığı yaptığını söylemişti. Buna şaşmamalı diye düşündü. Çok disiplinli ve çalışkan birine benziyordu. 6 aydır burada olmasına rağmen Belis’in anladığı kadarıyla büyükler ve antrenörler üzerinde iyi bir izlenim bırakmıştı.
Belis tekrardan telefonuna baktı, Kenan cevap yazmamıştı. Belki de antrenmandadır diye düşündü. Öyle ya Belis gibi Kenan’ın da günleri yoğun geçiyordu bakamaması çok normaldi. Veya Belis sadece bunları söyleyerek kendini teselli etmeye çalışıyordu.
‘’Saat yaklaşıyor, yavaştan çıkalım mı?’’ Belis kafasını onaylarcasına salladı: ‘’Haydi gidelim.’’
İlk antrenman üç saatlik bir top antrenmanıydı ve Belis daha ilk antrenmandan kendini tükenmiş hissediyordu. Antrenman bitince duvar dibine oturdu, nefes nefese kalmıştı. Suyunu içti. Yanında adının Angela olduğunu anladığı bir kız vardı, siyah saçlı ela gözlüydü. Belis’in yorulduğunu anlamış olacak ki;
‘’Sıkma canını. Altyapıdan A takımına geçmişsin, çok daha yoğun antrenmanlarımız var.’’ Belis ise nefes nefeseydi, birkaç saniye sonra nefes alışverişleri düzelmeye başlamıştı. ‘’Zor olacağını biliyordum ama bu kadar zor olacağını düşünmemiştim, baksana tükenmiş durumdayım.’’ Angela Belis’e baktı, gerçekten de çok yorulduğu belli oluyordu, alnından terler dökülüyordu.
‘’Zamanla alışırsın, merak etme’’
Bu sözler üzerine Belis içini çekti. Kolay olmayacak, dedi kendi kendine. Ama eğer zoru seçmeseydi sporcu olmazdı, öyle değil mi? Ne kadar zor olursa olsun elinden geleni ardına koymayacaktı. Hızlıca eşyalarını toparlayıp salondan çıktı.
*** (Belis’in ağzından) Odadaydım; Linnea, Angela ile dışarıya çıkınca biraz dinlenecek fırsat bulmuştum. İlk antrenman beklediğimden zor olmuştu, ama bu pes edeceğim anlamına gelmiyordu. Herkesten daha çok çalışacak ve çok geçmeden kulübün vazgeçilmez isimlerinden biri olacaktım. Koltuğa oturduğumda biraz sosyal medyada gezinmeye başladım. Ve bir anda gelen yüreğimi hoplatan o bildirim:
‘’Selam Beliss!’’ ‘’Bu daveti geri çevirmek büyük bir kabalık olurdu sanırım, İtalya’ya yeni geldiğini düşünecek olursak en güzel yerleri bilmediğini varsayıyorum. Akşam 9 gibi seni dün ayrıldığımız yerden alsam nasıl olur.’’ Mesajı okur okumaz yüzümde bir tebessüm oluştu. Cevap yazdım: ‘’Tam 9’da orada olacağım. :)’’
Selamlarrr!!!Aceleyle yazdığım bir bölüm ile karşınızdayım. Kitap hakkındaki görüşlerinizi belirtmeyi ve oy atmayı unutmayın. Gelecek bölümler için de önerileriniz varsa aşağıya bekliyorum. |
0% |