@_liaa_
|
(Belis’in ağzından) Saatler 8.45’i gösteriyordu. Aynanın karşısında oturmuş buluşma için hazırlanıyordum. Lacivert bir elbise giyip saçlarıma beyaz bir kurdele takmıştım, kahküllerim düzenli bir şekilde sıralanmıştı. Aynanın karşısında kendime baktım, yüzümde hafif bir makyaj vardı, deniz mavisi gözlerimi ortaya çıkartıyordu. Saçlarım doğal dalgalarla omuzlarımdan aşağıya iniyordu. Sahiden de hoş olmuştum. İnsan kendini güzel bulunca gerçekten de kendinden emin hissediyordu. Çünkü insanın en büyük eleştirmeni kendisidir, kimi zaman kendine itiraf etmek istemese bile başkalarının dikkat etmeyeceği detaylara gözümüz takılır, kafaya takarız. Ama oysa kimse bizi o kadar detaylı incelemez. Son olarak Kenan’ın bana aldığı kolyeyi taktım.
Yan masada İtalyanca çalışan Linnea beni şöyle bir süzdü. ‘’Güzel olmuşsun.’’ Gülümsedim: ‘’Teşekkür ederim.’’ Alttan beyaz converselerimi giymeye karar vermiştim. Bu bana sportif bir görünüm katacaktı. Kendime aynadan son bir kez baktım. Ve Linnea’ya seslendim.
‘’Ben çıkıyorum.’’ Kafasını kitabından kaldırmadan cevapladı: ‘’Şu bahsettiğin çocukla buluşmaya mı?’’ ‘’Evet, bana şans dile.’’ ‘’Şans seninle olsun.’’ Üstüme beyaz bir ceket aldıktan sonra dışarıya çıktım. Sabahki güneşli havadan eser yoktu. Bulutlar gökyüzüne kümelenmiş, yağmur yağacak izlenimini veriyordu. Kapının önünde beklemeye başladım. Çok geçmeden Kenan göründü. Siyah bir arabayla gelmişti, beni görünce arabadan indi. ‘’N’aber Belis?’’ ‘’Ne olsun işte aynı, senden?’’ ‘’İyidir.’’ Sarıldık, normalde yeni tanıştığım insanlarla temas etmeyi pek sevmem. Ama Kenan farklıydı, yanında kendim olabiliyordum. Sanki yıllardır tanışıyorduk, yakın arkadaştık. Bir kitapta şöyle bir söz okumuştum, ‘’Ev sadece dört duvar arasında kalmış bir mekan değildir. Sevdiklerinizin yanı, kendinizi güvende hissettiğiniz her yer evinizdir.’’ Şimdi bu sözde anlatılmak isteneni çok daha iyi anlıyordum, yolumun hiç düşmediği bir yerdeydim. Her yerde tanımadığım simalar, uğramadığım sokaklar vardı. Lakin onca şeye rağmen Kenan’ın yanında evimde gibi hissediyordum. Sadece benimle aynı durumda olması değildi bunun sebebi. Bana karşı olan tavırları, hareketleri öylesine doğal ve içtendi ki bana sıcak bir yuvayı anımsatıyordu. Yanında kendim gibi olabileceğim, beni sadece Belis olduğum için sevecek biriydi. Arabaya geçtik, hava soğuk olduğundan klima açıktı. Arabada çalan slow müzik ve arabayı aydınlatan loş ışık ortama çok farklı bir hava katıyordu. Bana sıcak bir tebessümle baktı: ‘’Sana hayatında denediğin en iyi kahveyi tattıracağım.’’ ‘’İddialıyız bakıyorum.’’ Ufak bir gülüş çıktı dudaklarından: ‘’Dün yaptığımız ufak çaplı mağaza gezintisinden sonra zevkime güvendiğini düşünüyorum.’’ Başımla onayladım, evet gerçekten de zevkliydi. İkimiz de bir süre hiç konuşmadık; radyodan çalan müziğin melodisine, gökyüzünde parlayan yıldızların büyüsüne kaptırdık kendimizi. O an hayatımın en huzurlu anlarından birini yaşıyordum. Bu sessizliği Kenan bozdu: ‘’Kolyeyi takmışsın.’’ ‘’Takmak? Antrenmanlar ve yurtta dinlendiğim zamanlar hariç hiçbir zaman çıkarmadım ki.’’ ‘’Bu kadar çok seveceğini bilmiyordum.’’ ‘’Kolyeden ziyade bana onu ver kişi…’’ Yüzünde bir sıcak ama hafiften alaycı bir gülümseme vardı yüzünde bu kez: ‘’Ne olmuş onu veren kişiye?’’ ‘’Bana evimi hatırlatıyor.’’ Sorarcasına baktı: ‘’Evini mi hatırlatıyor?’’ Başımla onayladım: ‘’Evet, evimi. Onun yanındayken sadece Belis olabiliyorum, bana yabancı olan bu sokaklar artık o kadar soğuk gelmiyor.’’ Yüzüme baktı tereddüt edercesine. Elini yavaşça ellerime doğru uzattı, ona güven veren bir şekilde baktım. Ellerimiz birleştiğinde onun elini beni bırakma dercesine sıkıca kavradım. Radyodan Celine Dion’un sesi yükseliyordu, bir süre sessizce öyle kaldık. Bıraktık hislerimiz, bakışlarımız konuşsun. Kenan bana döndü, yüzünde utangaç bir ifade vardı. (Kenan’ın ağzından) O an çok şey söylemek istedim. Aklımdan çok şey geçiyordu, ona Belis’i anlatmak istiyordum. Benim gözümdeki Belis’i… Işık saçan gözlerini, doğal gülüşünü bir daha görememe ihtimalinin beni ne kadar korkuttuğunu bilsin istiyordum. İçeriye biraz temiz hava girsin diye camı hafiften aralamıştım. İçeriye giren hafif rüzgar, Belis’in saçlarını havalandırıyordu. Kahkülleri hafiften dağılmıştı. Rahatsız olma ihtimalini düşünerek tereddüt ettim. Daha sonra elini yavaşça kahküllerine götürdüm. Olumsuz bir tepki vermedi. Hatta dudaklarından ufak bir gülümseme çıktığını bile söyleyebilirim.
Radyodan Celine Dion’un sesi yükseliyordu. Arabayı yavaşça kullanıyordum. İkimiz de tek kelime etmiyorduk. Bir anda cesaretimi topladım: ‘’Ben de öyle hissediyorum…’’ Bana baktı, mavi gözleri aydınlanmıştı. Gülümsedim. ‘’Senin gözlerine bakınca evin ne olduğunu anlıyorum. ‘’ Kalbim çok hızlı atıyordu, bir yandan Belis’e karşı olan bütün hislerimi açıklamak istiyordum, bir yandan da korkuyordum. Onunla arkadaşlığımızı kaybetmekten, o güzel gözlerini bir daha görememekten korkuyordum. ‘’Belis…’’ bu söz dudaklarımdan istemsizce çıkmıştı. Deniz mavisi gözleri bana merakla bakıyordu. O an büyük bir ikilem yaşıyordum. Bana Belis’le tanışmadan önce kadın hayranlarıyla fotoğraf çekilen, onlarla özgüvenli bir şekilde konuşan Kenan Yıldız’ın bir çift mavi göz karşısında vurulacağını söyleseler siz dalga geçiyorsunuz herhalde derdim. Ama kalp bu ya söz geçiremiyordum. O an asla yapmayacağım bir şeyi yaptım, düşüncelerimi zihnimin en derinliklerine gömdüm. Kalbimin sesini dinledim. Ve şu sözcükler döküldü dudaklarımdan.
‘’Seni seviyorum Belis.’’
(Belis’in ağzından) Kulaklarım, doğru mu duyuyordu. Gerçekten hislerim karşılıksız değil miydi? Ya da bu sadece zihnimin bana oynadığı bir oyundan mı ibaretti. Kenan bir anlığına utanmış gibi baktı. Gözlerini benden kaçırdı, bense bu söylediklerine inanmak istiyordum. Ona baktım. Yavaşça ona doğru uzandım.
Dudaklarım, dudaklarıyla buluşmuştu.
Evet romantik sahnelerin olduğu bölüm sonunda geldii. Yarın bölüm yayınlamaya çok vaktimin olacağını sanmıyorum. Yeni bölüm herhalde ancak cuma günü gelir. Neyse Belis ve Kenan artık offical olduğuna göre romantik sahneler gelecek demektir. Oy ve yorum atmayı unutmayınn. |
0% |