Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Beklentiler

@_moonvampire


- 11. BÖLÜM -


- BEKLENTİLER -


🖇️


38 gün.


Tüm yaşanılanların üzerinden tam 38 gün geçmişti. Bu süreç içerisinde Samanta varisi olduğu krallığı ayaklandırmak için türlü türlü çareler denemiş fakat başarılı olmamıştı.


Wolstra'da ölüm sessizliği devam ediyordu. Krallıkların hepsi çökmüş, hiçbirinin durumu iyi değildi. Tüm yöneticiler harabe krallıklarını ayaklandırmaya çalışıyordu. Fakat başaramıyorlardı. Absolutum'lardan çalınan güçler yerine gelmediği sürece de başarılı olamayacaklardı.


Colligere, en son Veronica'nın üzerindeydi. Colligere olmadan da güçler yerine yerleştirilemezdi.


Değişen tek şey zaman olmamıştı. Samanta kendini diğer herkesden soyutlamış, herhangi biriyle görüşmeyi kabul etmiyordu.


Onunla iletişim kurmak için çok çabalamıştım fakat yersizdi. Beni dinlemiyordu.


Veronica ruhunu kaybedince onda olan tüm yetkiler Samanta'ya geçti. Geçit artık Samanta'nın kontrolündeydi.


Bundan 2 hafta önce Samanta yanıma gelip olduğu yeri, Wolstra'yı terk etmem gerektiğini söylemişti. İlk başta kabul etmedim. Yanında kalacağımı, yardıma ihtiyacı olacağını söyledim fakat bir şeyler değişmişti. Bu bariz belliydi. Samanta eski Samanta değildi. Tavırları, olaylara bakış açısı hatta ifadeleri bile aşırı farklıydı.


Benimle konuşmak için Nullus'tan çıktığı o gün, Silva Regnum'da buluşmayı teklif etti. Kabul etmiştim. Ormana gittiğimde o çoktan oradaydı. Geçitin yanında beni bekliyordu. O zaman söyledi bana gitmemi, kalmamı istemediğini, burada yapamayacağımı...


Hemen sonra ise geçiti açtı ve Krisfa'ya geçmemi bekledi. Öylece bekledim. Bir şeyler demesini, neden böyle olduğunu, onu neyin değiştirdiğini... Bir açıklama bekliyordum çünkü bu o değildi. Güç mü onu bu hale getirmişti, Bilmiyordum.


O tek bir kelime etmedi, bende daha fazla beklemedim. Çünkü biliyordum, beklentiler daima yaralardı ve ben artık yaralanmak istemiyordum.


O günden sonra yeniden işimin başına döndüm. Ertesi gün olan biten her şeyi Lucas'a anlatmıştım. Bunca zaman ondan gizlediğim için bana sinirlenmişti doğal olarak fakat siniri uzun sürmedi.


Birkaç gün sonra ise yeni bir dosya önüme geçmişti. Başta dosyayı kabul edip etmemek arasında kararsız kaldım fakat bir şeyler değişsin istiyorsam ertelemek işleri zorlaştırırdı. Bu yüzden dosyayı kabul etmiştim. Bir haftadır da o dosya üzerinde çalışıyordum, tabi aklım hala Wolstra'da yaşanılanlardaydı.


Samanta kim bilir şuan ne yapıyordu, Tek kalmıştı. Yıkımın gerçekleştiği o gün Hectör'ü de göndermişti. Günler sonra ilk defa Veronica'yı merak ettim. Üst üste yaşadığı büyük kayıpların ardından hayatının en büyük acısını çekmişti, ruhu bedenini parçalayarak çıkartılmıştı... Ama inanıyordum. O yaşıyordu. Bir yolunu bulmuştur diye düşünüyordum.


Kapının tıkatılması ile zihnimdeki anılar toz oldu. Birkaç saniyenin ardından Lucas başını içeriye soktu. "Gelebilir miyim?" diye sordu. Yüzü gülüyordu.


Başımı salladım, koltuklardan birine geçip oturdu.


"Sonunda çözdüm" dedi sevinçle. "Katili buldum. "


"Kimmiş?" diye sordum merakla.


"Valtor isimli bir seri katil. " dedi tüm ciddiyetini toparlayarak. "56 kişiyi öldürdüğü söyleniliyor. Zaten aranılan bir suçluymuş. Hakkında ihbar yaptığımda hiç şaşırmadı polisler. 4 yıldır onu yakalamaya çalışıyorlarmış fakat başaramıyorlar, anlaşıldığı üzere kaçmakta profesyonelleşmiş"


Katil hakkında bilgiler verirken aklıma bir anda Amaris vakası geldi. Cinayeti işleyen kişinin Hectör olduğunu zannediyorduk ama Sky çıkmıştı. Bunu polislere bildirmeyi unutmuştum. Bu gün polis merkezine uğramalıydım.


Davanın kapanmasına çok sevinmiştim. Lucas gerçekten başarılıydı sadece çıkmaza sürüklendiği o zamanlar içerisindeydi. Elimden geldiğince ona yardım etmeye çalışıyordum fakat ne kadar yakın da olsak buna izin vermiyordu. Her zaman güçlü görünmek zorundaymış gibi düşünüyordu. Bence en büyük yanılgısı da buydu. İnsanlar kusursuz değildi. Herkesin hayatında inişler ve çıkışlar vardı, hayatının iniş döneminde birinden yardım almak seni güçsüz yapmazdı.


"Sen ne yaptın?" diye sordu.


Omuz silkerek "Henüz bir gelişme yok" diyerek yanıtladım. "Carrie en son 2 hafta önce alışveriş merkezinde görülmüş. Bütün yakınlarıyla konuştum fakat herkes Carrie'nin mükemmel bir yaşantı sürdüğünü söylüyor. Kimseye kötülüğü dokunmayan, arada sırada dışarı çıkan, genel olarak işten eve gidip gelen biri anlıyacağın, henüz bir şey yok"


Başını anlıyorum dercesine salladı. "Sen çözersin" dedi. "Hep çözdün, bunu da çözersin"


Tebessüm ettim. Bana bu kadar güvenmesine minnettardım fakat insanlar her daim başarılı olmamı bekliyordu. Bunu Lucas için söylemiyordum. beni motive etmeye çalışıyordu, farkındaydım. Ama dışarıdaki insanlar böyle değillerdi. Başkasının yaşantısını bilmeden yorum yapmaları sinirimi bozuyordu. Başarılı olmamı istemeleri güzel bir şey fakat birçoğunun ki istek değildi, beklentiydi...


Kendi içimde her daim tekrarladığım o cümleyi bir kez daha tekrarladım: Beklentiler daima yaralar.


Ofisten çıktığımda saat akşam 11 e geliyordu. Bunca zaman karmaşıklığa sebep olan şeyi düzeltmek için karakola doğru sürdüm arabayı.


Cinayeti işleyen kişinin Hectör olmadığını öğrenmişlerdi zaten. Bu yüzden ortalıkta rahatca gezebiliyordu fakat gerçek suçluyu ve olanları anlatmam gerekiyordu; en azından bir kısmını.


Karakola geldiğimde arabayı çam ağaçlarının önüne park ettim. İçeriye girdiğimde büyük bir kargaşa yaşanıyordu. Bir erkek bağırışı ve ardından acı dolu inlemeleri.


Üst kata çıkarken 4 polisin 1 kişiyi tuttuğunu gördüm. Kızıl saçlı, açık tenli, yeşil gözlü bir adam... Ellerinde kelepçeler olmasına rağmen polisler kollarından tutmaya devam ediyordu. İçeriden koşarak beyaz giysili bir hemşire geldi, polislerin tuttuğu kolunca büyük bir iğne sapladı. Ve yine aynı acı dolu inleme...


Arden'in odasına geldiğimde kapıyı iki kez tıklattım. İçeriden gel sesi duyulunca kapıyı açıp içeriye girdim. Arden beni görünce ayağa kalktı elini uzattı. Selamlaşma fasılı bitince hemen konuya girdim.


"Arden, Amaris cinayeti hakkında konuşmak için geldim. Katilin Hectör olmadığını kesin bir şekilde öğrendim"


"Nasıl?" diye sordu, bakışlarından merak okunuyordu.


"Durum biraz karışık, o yüzden sana hızlıca özet geçeceğim" dediğimde başıyla onayladı. "Hectör'e tıpatıp benzeyen biri var; ismi Sky. Cinayeti işlediğini kendi itiraf etti. "


Arden'in kaşları çatılırken, sorgulayıcı tavrı yerindeydi. Bilgisayara bir şeyler yazdı sonra yeniden bana döndü. "Sistemde Sky isimli 2 kişi var onlar da Hectör'e benzemiyor."


"Sistemde gözükmemesi normal" dedim oturduğum koltukta dikelirken. "Nasıl kaçtığını hatırlamıyor musun? Tek bir kayıt olmadan üstelik"


Başını yukarı aşşağı sallarken kafasında bir şeyleri tartıyordu. İşin Wolstra kısmını, Veronica, Samanta ve geçit kapıları kısmını elbette ki anlatmayacaktım.


"Tamam" dedi bir süre sonra. "Ben ekiplere söyleyeceğim adresini falan biliyor musun?"


Başımı iki yana sallarken aklıma biraz önce aşağıdaki adam geldi. Arden kesin bir şeyler biliyordu hakkında.


"Senin odana gelirken aşağıda birini gördüm" diye konuya giriş yaptım. "4 polis tarafından tutuluyordu, zapt edilemeyince bir hemşire tarafından koluna iğne yapıldı, kim o biliyor musun? "


"Valtordan bahsediyorsun sanırım" dedi.


Valtor mu? Şu Lucas'ın dosyayındaki kızı öldüren seri katil olan. Hani her daim polislerden kaçan adam. Şaşırmıştım. Çok şaşırmıştım.


"Evet o olmalı " diye cevap verdim. "Kim o? Nasıl yakalandı?"


Arden'in yüzünü koca bir gülümseme kapladı. Bu denli bir şuçlunun yakalanmasıyla durur duyuyordu haklı olarak.


"Yıllardır aranılan bir seri katil. Geçenlerde bir grup polis çıkmaz sokakların birinde köşeye sıkıştırmış ama yine kaçmış ellerinden."


Anladım dercesine başımı salladım. Yarın erken ofiste olacağımdan kısa bir süre sonra eve gitmek üzere çıktım Arden'in odasından.


Hava kasvetliydi. Gök yüzü maviliğini yer yüzünden ayırmış, aralarına bulutların girmesine izin vermişti.


Kulaklığımı kulağıma taktım, karakoldan çıkıp geniş yolda arabama doğru yürüdüm. Defalarca kez en ayrıntısına kadar düşündüğüm fakat içinden çıkamadığım o konu yeniden zihnimi ele geçirdi.


Samanta neden bir anda değişti?


Her şeyi bir anda öğrenmesi değişmesine yol açabilirdi ama bu bilgiler bir insanı değiştirmemeliydi.


Durum böyle olunca başından beridir böyle olup olmadığını düşünmeden edemiyorum.


Arabanın yanına geldiğimde ofise veya eve gitmek istemedim. Arabayı çok geniş olmayan, yeni yeni açan ağaçların ortasındaki yola, Krisfa’ya sürdüm.


Konuşmamız gerekiyordu.


Beklemiştim. Belki kendisi gelir diye beklemiştim ama gelmemişti. Zaman tanıdım, kafasını toplasın istedim. Ama tüm bu olanların üzerinden bir ay çoktan geçmişti. Yeterince zaman tanıdığımı düşünüyordum.


Krisfa’ya geldiğimi işaret eden tabelayı geçtikten sonra asfalt yol bitene kadar ilerledim. Asfalt yol yerini toprak patikaya devredince arabayı durdurdum ve defalarca kez gittiğim o yöne ilerledim.


Orman, sessiz ve hava serindi. Kayaya ulaştığımda içimde bastırdığım tüm duygular kendini göstermek için çırpınmaya başladı. Kayaya yaslanmıştım ki arkamdan sıkıntılı bir nefes işittim.


O buradaydı.


Bölüm sonu!


Loading...
0%