Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Kayadaki̇ Yüz

@_moonvampire


Keyifli okumalar


- 5. BÖLÜM -


"KAYADAKİ YÜZ"


🖇️


Veronica'nın savaş emrini vermesi üzere krallıktaki tüm askerler bir araya toplanmıştı. O gece Hectör'ü kovalayan siluetlerden çok daha fazlalardı. Her biri biribirine çok benzeyen siyah şeffafımsı bir yapıya sahiptiler.


Tüm siluetler sıraya geçip Veronica'nın gelmesini bekliyorlardı.


Krallığın görkemli devasa kapısı açıldı. Ardından göz kamaştırıcılığıyla Veronica çıktı kapıdan. Askerlerin Karşısına ilerledi.


Bu sırada Hectör bilmediği bir krallıkta, bilmediği bir odadaydı. Pencerenin olması onun aşağıda olup bitenleri izlemesini sağlıyordu.


Veronica yerine geçti önce bir şeyler söyledi ama sesi duyulmadı. Ardından ellerini havada sallayıp geri indirdi. Bu kez sesi tüm Krallığın bahçesini doldururdu. Hatta şatonun içinde olan Hectör bile rahatlıkla duyar olmuştu.


"Fexuna bize ölümden başka bir şey vermedi" dedi Geçmişinde yaşanılanları kastederek. "Biz de onlara ölümün tadını göstereceğiz"


Veronica ellerini bir kez daha kaldırdı. Havanın siyaha yakın tonu bir anda gitmiş yerine koyu yeşil bir renge bürünmüştü.


"Kan en büyük zaferimiz olacak!"


Veronica yeniden şatonun girişine adımladı. Şatoya girerken Winchent peşinden koşuyordu. "Veronica!" diye bağırdı. Veronica göz ucuyla baktı. "Askerlerin hepsini gönderirsek nullusu kim koruyacak!"


Veronica tüm bedenini Winchent'a çevirdi. "Ben burada olduğum sürece kimse krallığıma girmeye cürret edemez!" aslında haklıydı. Veronica wolstra evrenindeki en güçlü kişiydi fakat bu bedenini kaybetmeden önceydi.


(...) 


Yakalanan kişinin Hectör olmadığını öğrendiğimden beri 3 gün geçti. Bu süre içinde ilk olarak Hectör dosyasını yeniden açmıştım. Ardından Samanta ile aramızı düzeltmiştik. Hectör'ün katil çıkmamasına şaşırmadı. Kardeşinin öyle bir şey yapmayacağını savunuyordu sürekli.


Bu gün Her şeyin başladığı o yere gidecektim tekrardan; ormana.


Fakat bu kez yalnız değildim.


Ortalıklarda gezinen kişinin Hectör olmadığı ortaya çıktıktan sonra Samanta Hectör'ü ararken her zaman yanımda olmak istediğini söyledi. İlk başta bunu kabul etmesem de sonradan eğer ayak bağı olmayacaksa gelebileceğini söylemiştim.


Telefonuma gelen mesajla elimdeki dosyaları masamın üzerine bıraktım. Mesaj Samanta'dandı.


Ben hazırım.


Tamam çıkıyorum hemen.


Telefonu cebime atıp masamdaki dosyları yerine yerleştirdim. Ofisten çıkmadan Lucas'a bir bakayım dedim. kapısını açıp başımı içeri soktum ama oda boştu. Bende çıkmıştır diye düşünüp yola koyuldum.


Krisfa'da bir şeylerin gizli olduğu âşikardı. Eğer bu her neyse Hectörü bulmak için önce bunu çözmeliydik.


Samanta'ların evine geldiğimde ceketine sarılmış kapının önünde beklediğini gördüm. Korna çaldığımda başını kaldırıp beni gördü.

Arabaya doğru yanaştı, belindeki sırt çantasını çıkartarak arka koltuğa bıraktı.


Ellerini birbirine sürterken "Hava buz gibi ya" dedi. Haklıydı sonbahar bitiyor kışa geliyorduk. Bundan kaynaklı da havalar epeyce soğumuştu. Arabanın klimasını yaktığımda bana bakıp gülümsedi.


"Zaman kaybetmeden gidelim. Hava karardıkça daha fazla üşürsün"


Başını salladı, arabayı çalıştırdım. Sessizliği ilk bozan Samanta oldu. "Karakolda söylediklerim için özür dilerim. Sen sadece işini yaptın haklıydın." Böyle düşünmesi beni sevindirdi. Küçük bir tebessüm ederek yola devam ettim.


"Hectör şuan nerede? o kadar çok merak ediyorum ki" derken başı dönük yolu seyrediyordu.


"Bilmiyorum ama bulacağım" cümlem henüz bitmemişti ki sözümü keserek "bulacağız" diye düzeltti. "Hectör bulunana kadar bende seninle olacaktım. Söz vermiştin" gülerken başımı salladım.


Biz krisfaya ulaştığımızda hava henüz kararmaya yüz tutuyordu. Arabayı durdurup bağajdaki sırt çantamı aldım. Samanta da arka koltuktaki çantasını aldı. "Onun içinde ne var?" dedim başımla çantayı göstererek.


Omzunu silkerken "İşimize yarıyacağını düşündüğüm birkaç şey" diye yanıtladı.


Ormanın derinliklerine doğru yürürken Samanta çeketine sarıldı. Hava soğumaya başlamıştı. Kayanın yanına ulaştığımızda Samanta hayranlıkla kayaya bakıyordu. "Fotoğtaftakinden çok daha büyükmüş" dedi şaşkınlıkla. Birkaç adımda yaklaşıp pürüssüz yüzeyine dokundu. Elini kaldırmadan bana döndü "Bir tek pürüz yok"


Başımla onaylarken "İlk dokunduğunda bende şaşırmıştım. " dedim.


Samanta elini henüz kayadan çekmemişken çığlık basması bir oldu.

Çığlığı ağaç dallarındaki kuşları uçurttu. Hızla yanına koştum. "Canım yanıyor!" diye bağırırken elini kayadan çekmeye çalışıyordu. Ama yapışmış gibi görünüyordu. Bende elini tutup çekmeye çalıştım fakat zorladıkça Samanta daha fazla bağırıyordu.


"Ellerim yanıyor " derken bir kadın kahkahası Samanta'nın çığlığını bastırdı. Samanta'nın eli bir anda boşluğa geçti, geri savrularak yere düştü. Yanına ilerleyip dizlerimin üzerinde çöktüm.


"Buna acı mı diyorsun? " arkamı döndüğümde kayada bir görüntü belirdi. Siyah karaltıdan başka bir şey gözükmüyordu fakat konuşanın kadın olduğu belliydi. "Sende kimsin?" diye bağırdım. Doğrularak kayaya yürüdüm ve bir yumruk attım. Yumruğumun kayaya çarpması ve ellerimden akan sıcak kan ile kadının suratına baktım, gülmeye devam ediyordu. "Sen Axel olmalısın" dedi bana doğru. Kim olduğumu nereden biliyordu?


"Şimdi beni dinleyin" Ellerini karşıda bir ekran varmış gibi yasladı. "Hectör burada. Eğer söylediklerimi yaparsanız iki taraf içinde anlaşma sağlıyacağım"


"Kabul" ağzımı açmama fırsat vermeden Samanta hemen kabul etmişti. "Ne diyorsun sen ne kabulü"


"Hectörü bulmamız gerekiyor" dedi gözlerime bakarken. Gözleri dolmuştu.


"Akıllıca, size yapmanız gerekenleri zamanı geldiğinde anlatacağım konuşma bitmiştir" lafını bitirmesiye kayadaki yansıması kayboldu. Daha ne konuda anlaştığımızı bile bilmiyorduk. Samantayı anlıyabiliyordum kardeşini özlemesi ve onun için çabalaması iyi bir şeydi fakat, karşıdaki kişinin kim olduğunu ve ne istediğini bilmiyorduk.


"İşine karışmak istemezdim Axel" dedi yanık ellerini cebine gizlerken "ama Hectör haftalardır yok onu bulmak için her şeyi yaparım"


"Daha ne yapmamız gerektiğini bile bilmiyoruz. O da senin için aynı fedakarlığı yapar mıydı peki?"


Düşünmedi bile anında "Elbette" dedi.


Madem öyle düşünüyordu bizde güvenilir olup olmadığını bilmediğimiz bir kadını dinliyecektik sonuçları kötü olsa bile.


Arabaya doğru adımlarken Samanta ellerini cebinde tutamaz hale gelmişti.


Acıdığını biliyordum ama hala benden gizliyordu.


Arabaya binerken kapısını açamamış

Ona ben yardım etmiştim. Kapıyı açamayacak duruma gelmesi ciddi bir şey olduğunu gösterirdi. Doğrudan hastaneye sürdüm. En yakın hastane Krisfa'ya 17 kilometre uzaklıktaydı.


Hastaneye doğru giderken elleri kucağında etrafı seyrediyordu Samanta. Durum giderek kötüleşiyordu. Elleri kabarmış, rengi kırmızılaşmaya başlamıştı.


"Ellerin çok feci" dedim Samanta'ya doğru ellerine baktı. "Eldiven takmışım gibi " diyip kıkırdadı. Duygularını bu kıkırdayışın altına gizlemişti.


Arabayı daha hızlı kullanmaya başladım. Hastaneye ulaştığımızda

Ani fren hareketiyle durdum. Arabadan inip kapısını açtım.


"Teşekkür ederim"


"Ne demek"


Hastaneye girdiğimizde bir doktorun peşinden ilerledi. Öylece beklemeye başladım. Yarım saatin ardından elleri sargılı yanında doktorla çıktı.


"Buz yanığı olmuş çok ciddi bir şey değil verdiğim merhemleri kullanırsa bir haftaya kalmaz iyileşir"

Doktoru başımla onayladım. Hastaneden çıkarken onu arabaya gönderdip merhemleri almaya gittim.

kendi halledeceğini söyleyip durdu ama hazır burada eczane varken şimdi almak daha mantıklıydı.


Merhemleri alıp arabaya yürüdüm. Arabaya geldiğimde Samanta koltukta rahatsızca gözlerini kapatmış ellerini üflüyordu. Kapıyı açıp sürücü koltuğuna kuruldum. Ben koltuğa oturunca Samanta hemen gözlerini açmış elerini yeniden kucağına koymuştu.


Acısını benden gizlemesine gerek yoktu. Ama o öyle yapmayı tercih etti.


Merhemleri ona uzattım arabayı çalıştırıp hastane bahçesinden çıktım.


Samanta "Axel" dedi birden bire. Başımı çevirip baktım. Koltukta yan dönmüş bana bakıyordu.


"Sana söylemem gereken bir şey var"

Bakışlarımı yoldan ayırıp yüzüne diktim başımla dinlediğimi belli ederken.


Birkaç saniye durdu ardından Bir anda yeniden arkasına yaslandı. yolu seyretmeye başladı. "şarkı açar mısın?"


Daha öncesinde bunu söylemeyeceğini anlamak zor değildi fakat söylemek istemiyorsa onu söylemeye zorlayamazdım.


Elimi cebimdeki telefona atarak çıkardım. Müzik uygulamasına girip karışık başlattım.


Arabayı bir anda fourth of july kapladı. Samanta gözlerini kapatarak şarkı sözlerini mırıldanmaya başladı.


The evil it spread like a fever ahead

It was night when you died, my firefly

What could I have said to raise you from the dead?

Oh could I be the sky on the Fourth of July?


İlk kısımın sözleri bittiğinde sustu. Şarkının Melodisi arabanın içinde çalmaya devam ederken " Well you do enough talk

My little hawk, why do you cry?"

Diyerek eşlik ettim. Samanta birden gözlerini açıp bana döndü. Gülümserken "Sözlerini Biliyor musun?" diye sordu Şaşkınlıkla.


Başımı sallarken "En sevdiğim şarkılardan biri" dedim. Samantanın gözleri ışıldadı. "Ben de bir aralar çok dinliyordum"


Samanta'ların evine ulaştığımızda arabayı durdurdum. Samanta kapısını açmakta zorluk çekti fakat açtı. Tam arabadan çıkıyordum ki "Gerek yok " diyerek beni durdurdu. "Bugün için teşekkürler"


Başımı salladım. "Keyifli bir gün oldu benim içinde el kısmı hariç" dediğimde gülümseyip kapıyı kapattı. Ağır ağır evine adımladı kapıyı kapatmadan son kez el sallayıp içeriye girdi.


Bölüm sonu!


İg:moonvampiresbooks_


Loading...
0%