Yeni Üyelik
12.
Bölüm
@_sarekndmr_

Hastaneden çıkmıştık. İfadem alınmış ve herhangi bir durum olursa bana ulaşılacağını söylemişti ifade alan polis.

Kızın babası odaya gelip teşekkür ettikten sonra kimsenin ağzını bıçak açmamıştı. Özellikle gökhan benimle göz göze bile gelmemiş sadece boşluğa dalıp gitmişti.

Şimdi emirin odasındaydım. Yatağın karşısındaki koltuğa uzanmış tavanı izliyordum. O sıra da içerden emirin sesi geldi.

-gökay bir özrü hak ediyor abi. Bir özür bile dilemedin!

-abim neden özür dilesin ki !? Tamam bu konuyu yanlış anlamış olabilir ama bu daha önceki olayların üstünü kapamaz!Abim o şekil de düşünmekte haklıydı! Serserinin teki zaten.

Bu onurun sesiydi.

Umursamadım. Bana ne!? Hakkımda ne düşünmek isterse düşüne bilir.

-önceki olaylar mı? Abi sen ne söylediğini farkında mısın? Öncekiler bizi ilgilendirmez. Hem bunların hiç biri onu kötü yapmaz!

Emir öfkeliydi. Ama olmasın. Beni korumak için abilerini karşısına almasın. Evet ne olursa olsun abileri onun yanında olur. Bunu biliyorum. Ama ben abin varken, aslında nasıl olmadığını çok iyi bilirim. Abi yokluğunu bilen biri olarak, emir bir an bile olsa abilerine sırt dönmesin isterim. Ben alışkınım ama onun canı yanar. Çok yanar. Bu yüzden uzandığım yerden yavaşça doğruldum ve salona doğru ilerledim. Kapının kenarından baktığımda hepsi bir köşede oturmuştu. Beni ilk fark eden ufuk oldu. Tam ağzını açacaktı ki müsade etmedim.

-emir! Bir bakar mısın ?

Ona seslenmemle bana dönen emir telaşla yanıma geldi.

-neden ayağa kalkıyorsun gökay!? Dinlenmen lazım senin!

Derin bir nefes çektim içime.

-iyim ben! Gelsene .

Arkamı döndüm ve salondan uzaklaştım. Emir de hızla beni takip etti. Karşıma geçen emire çıkardım gözlerimi.

-beni korumak için sakın abilerini karşına alma !

-ama gök-

-emir,sakın dedim! Abilerine sesini yükseltme. Ayrıca senin beni korumana ihtiyacım yok. Kim benim hakkımda ne istiyorsa onu düşünsün. Umrum da değil.

Emir sol kolumu tuttu.

-ama sen benim kardeşimsin. Nasıl korumam seni?

Sol kolumda olan elini yavaşça indirdim.

-git abilerinle başka bir şeyler konuş. Konu mu yok sanki. Hem dedim ya korunmak falan istemiyorum.

Emirin omuzları düştü.

-hayır, sadece şimdiye kadar hiç korumamışlar seni ve sen hep kendin halletmişsin bir şeyleri. O yüzden korunmak istemiyorsun. Kimse seni korumak uğruna birileriyle kavga etsin istemiyorsun. Anlıyorum seni...ama çok beklersin. Artık ben varım ve seni ne pahasına olursa olsun koruyacağım KARDEŞİM!

Kardeşim dedi!?

İçindeki çocuk uyanıyor sanki gökay tuna! Farkında mısın?

Yok öyle bir şey!

Hızla arkasını döndü ve salona ilerledi.

-emir!

Dedim uyarır bir tonda. Ama duymazlıktan geldi.

-siz ne ara bu kadar kötü kalpli oldunuz?

Yapma be oğlum! Yapma?

-ne saçmalıyorsun emir!

Bu kerimin sesiydi.

-sizin, söylemediğiniz şey kalmayan çocuk var ya!?

-ne söyledi de aklını bulandırdı!?

Bunu diyen onurdu.

-gerçekten çok kötüsünüz! Beni,sizinle aramın bozulacağını düşündüğü için çağırmış. Sizinle kavga etmememi söyledi! Ama siz o kadar körsünüz ki ona karşı...hem onun hayatı hakkında hiç bir şey bilmiyorsunuz!

Son duyduğum cümleyle irkildim. Her şeyi anlatacak zannettim. Bir an ona güvenmekle hata yaptığımı düşündüm.

Söylemedi. Tüm sorulara rağmen ağzını açmadı. Derin bir nefes aldım.

-söylesene emir utku! Ne demek bu?

Gökhandı bunu soran. Şaşırmış olmalı sanırım. Çünkü ona kalırsa benim tüm hayatıma hakimdi.

-YETER!

dedi bey baba.

-sizin bu çocukla derdiniz ne oğlum!? Size ne yaptı bu çocuk!?

Salonda uzun bir sesizlik oldu.

-biz amcanlara gidiyoruz. Sizde oturup birlikte kaynaşıyorsunuz...gökayla birlikte!

-ama baba!

Dedi kerim .

-aması yok. Son sözüm bu! Gökay!

Bana seslenmesiyle irkildim. Gitmek istemiyordum.

-gökay!

Gitsene gökay! Niye mal gibi dikiliyorsun? Hadi!

Yavaşça salona yöneldim. Ayaklarım geri geri gidiyordu sanki. Salona adım atar atmaz bir anlık tüm gözler bana döndü. Ama hemen geri çektiler bakışlarını.

-gel oğlum! Biz amcanlara gidiyoruz. Sende abilerin ve kardeşinle vakit geçiriyorsun.

İçimde korku vardı. Sanki kalırsam canımı yakacaklardı.

-benim bir işim var-

Sinirle bana döndü bey baba.

-iptal et o zaman! Bugün kimsenin işi çıkmayacak. Bugünki işiniz bu...birlikte vakit geçirmek!

İtiraz etmeme müsade etmeden bey baba ve serpil hanım ayaklandı.

Serpil hanım bana yaklaşıp sarıldı. İçim bir tuhaf oldu yine. Sıcacık.

Yavaşça benden ayrılıp gözlerimin içine baktı.

-bu sıpalar seni üzecek bir şey yaparsa bana söyle. Bir anne terliğinin tadına baksınlar!

Hafifçe güldüm. Ama bu öyle bir gülümsemeydi ki dışardan belli olmadığına adım gibi emindim.

Bey baba yanımdan geçerken iki kere omzuma vurdu. Vuruşunda bile bir baba sıcaklığı vardı.

Serpil hanım da bey babanın peşinden salondan çıktı.

-gel otur kardeşim!

Dedi emir.

Emirin yanına oturdum. Kimseden ses çıkmıyordu. Arada bana attıkları ters bakışları yakalıyordum. Serpil hanım ve bey baba evden ayrılana kadar bu böyle devam etti.

-eee ne yapalım?

Dedi ufuk.

-fifa oynayalım.

Dedi emir heyecanla.

-süper! Hadi oynayalım.

Ufukta en az emir kadar heyecanla karşılamıştı bunu. Hatta diğerleri bile.

-aramızda en iyi oynayan kerim abim. En kötü oynayan onur.

Onur bunu duymasıyla omuzlarını dikleştirdi.

-hadi lan oradan! Atma!

Ufuk güldü.

-görürsün az sonra.

Onlar oyunu açarlarken ben sesizce izledim sadece. Yasinle fatih çok oynardı. Fatih kuzenimizdi. Ama benim dokunmam bile yasaktı. O yüzden bilmem nasıl oynanır.

-eee altı kişiyiz nasıl yapalım?

Emir hızla atıldı.

-ben kardeşimle olurum!

Şaşkınlıkla emire döndüm. Ben olsam beni tercih etmem.

-önermem.

Dedim. Emir anlamış gibi durgunlaştı ama hemen kendini toparladı.

-bana ne ben seninle olacağım.

-tamam bende gökay ve emirle olurum.

Dedi gökhan.

Onada aynı şekilde.

-önermem.

Dedim. Sorgular gibi oldu ama seslenmedi.

-o zaman ben gökayla oynamak istiyorum.

Dedi kerim. En iyi onun oynadığını söylemişlerdi.

-yok ben istemem.

Dedim. Kaybetmekle ilgili bir sorunum yoktu. Ben kaybetmelere alışkındım. Ama bu bir grup oyunuydu ve diğerlerini riske atmamam gerekiyordu. En azından sokakta öyle öğrenmiştim. Hiç bir konuda, olduğun grubu kaybetmeye sürükleyemezdin.

Kerim güldü.

-hayırdır korkusuz gökay! Korktun mu!?

Allahtan gaza gelen bir yapım yoktu.

-alakası yok. En iyi senin oynadığını söylediler. O yüzden ben pek iyi bir tercih değilim.

Kerim yine güldü.

-çok iyi oynadığını mı çıkarmalıyım buradan!?

Tuhaf tuhaf baktım ona.

-bu dediklerimden bunu nasıl çıkardın!?

-iyi bir tercih değilim dedin! Yani o kadar iyi oynadığını iddia ediyorsun ki sen bana rakip olmazsın diyorsun!

Güldüm.

-şizofrenlik mi var!?

Kerimin kaşları çatıldı.

-ne diyorsun lan!?

Kafamı yere eğdim hafifçe ve sakin bir şekilde cevapladım.

-oynamayı bilmiyorum...hiç oynamadım.

Kerimin yüz ifadesi değişti.

-nasıl yani!? Sevmiyor musun?

Bir süre sesiz kaldım.

-bilmiyorum.

Onurun kaşları çatıldı.

-nasıl lan! Bilmiyorum ne! Ya seversin ya sevmezsin!

Onura baktım.

-hiç oynamadım dedim ya!

Gökhan güldü.

-öyle bir aileden geleceksin ve bilmeyeceksin öyle mi!?

Sinirlenmeye başlamıştım.

-ne alaka? Her zegin ailenin evinde olmak zorunda mı?

Vardı hemde hep en son serisi olurdu.

-he şımarık yetiştirmemek için her dediğimi yapmadılar ama yine de şımarmadan duramadım diyorsun.

Gözlerimi sımsıkı yumup açtım. Sakin olmalıydım.

-abi ne alaka şimdi bu!?

Dedi emir.

-oğlum sen bilmezsin bunları. Bunlarda her şeyin en iyisi en güzeli olur hep.

Gerçekten şaşkınlıkla bakıyordum artık. Dışardan hayatım hep böyle mi gözüküyordu gerçekten?

-bilip bilmeden konuşmasanıza ya!

Tepki gösteren emirin kolunu sıktım hafifçe.

-tamam uzatmaya gerek yok. Oynuyorsak oynayalım. Ama dediğim gibi ben kerimle olmasam daha iyi.

-tamam o zaman! Gökhan abimle kerim abim olsun. Onurla emir ve benlede gökay.

Kafa salladım sadece.

İlk kerim ve gökhan başladı. Kana kan dişe diş hesabı bir karşılaşma sonrası kerim beşe iki almıştı maçtı.

Sonra emirle onur başladı. Gerçekten kötü oynuyordu. Benden sonra en kötü oynayan olacağı belliydi. Emir üçe bir alınca maçı sevinçle bana sarıldı.

Sıra ben ve ufuktaydı. Elimdeki konsola dünyanın en tuhaf şeyiymiş gibi bakıyordum. Bunu hepsi fark etmişti. Emir sakince bana yaklaştı ve tarif etmeye başladı. Az çok anlamıştım.

Oyun başlamıştı ve tabii ki kaybetmiştim.

Kazanan taraf zaten belliydi.

Onur, ufuk ve kerim kol kola girmiş karşımızda zıplıyorlardı. Emir ve gökhan küçük bir çocuk gibi kollarını göğüslerinde bağlamış asık bir suratla onları izliyorlardı. Bense her zamanki gibi tepkisizdim.

Bu biraz daha devam ettikten sonra yorulmuş olmalılar ki kendilerini koltuklara attılar. Kısa bir süre soluklandıktan sonra ufuk bana döndü.

-anlatsana gökay! Çocukluğun falan nasıldı? Yani nasıl geçti?

Hep yanlış soru soruluyordu bana işte!

Bir çocukluğun var mıydı gökay ?

Doğru soru bu olmalıydı.

-klasik işte! Her çocuk gibi.

Emir gözlerimin içine baktı. Çocukluk öyle bir şey değil der gibi.

-nasıl klasik? Açsana biraz. Kestirip atıyorsun.

Ne deme mi bekliyordu? Duymak istedikleri şey kafalarında benim için oluşturduğu profildi. O zaman bende ona göre davranırım.

-Evimizin kocaman bahçesinde koşturup oynardım. Parkı çok severdim. Annem eve geç kaldığım için akşamları sitem ederdi. Abimle öyle oyunlar oynardık ki her akşam ailecek film izlerken yorgunluktan koltukta uyuya kalırdık. Babam bizi kucağına alır odamıza taşırdı. Özenle örttüğü üstümüzden sonra başımızı okşamadan odadan çıkmazdı.

Bu yasine yapılan şeylerdi. Ben hep bir kaç adım gerilerinde, bir duvar köşesinde ya da bir kapı kenarında izlerdim bunları.

Emir, gerçekleri bildiği için kaşları çatıldı. Diğerlerinin yüzünde ben biliyordum ifadesi oluştu. Ama ufuk mutlu olmuş gibiydi. Yalan olan çocukluğum için!

-gerçekten mi? Ne kadar güzel!

Kafamı salladım sadece.

-peki okul hayatın.

Bir süre sessiz kaldım.

-başarılı bir okul hayatım vardı.

Bu doğruydu. Başarılı bir öğrenciydim. Hatta matematik hocam derste diğerlerinden daha hızlı anlama becerimi ve yaşımı aşacak matematik sorularını çöze biliyor olmamı fark etmiş, aykut sarsılmaza ve funda sarsılmaza bu konuyla ilgili çok ulaşmaya çalışmıştı. Ama onlar hiç bir zaman umursamadı. Hatta hocamın beni aldığı, Türkiye çapındaki yarışmalara katılmamam için tehtit bile etmişti. Zaten sonrası belliydi. Kavgayla geçen eğitim hayatım.

-peki neden devam etmedin?

Dedi gökhan merakla.

Güldüm.

-beni bekleyen kocaman bir servet vardı. Neden okusaydım?

▪︎▪︎▪︎▪︎

-Girmeyeceksin lan o sınava!

-gireceğim baba!

-gir de ben sana ne yapıyorum gör!

▪︎▪︎▪︎▪︎

▪︎▪︎▪︎▪︎

-kal burada! Aklın başına gelsin! O üniversite sınavları bitene kadar yani iki gün boyunca burada kalacaksın!

▪︎▪︎▪︎▪︎

Gözlerimi sıkıca yumup açtım ve eski olayları sildim zihnimden.

Emir ve ufuk hariç hepsi bana "zengin, şımarık çocuksun işte." der gibi bakıyordu.

Baksınlar. Önemli değil.

-bu kadar sohbet yeter. Ben yatıyorum!

Dedim ve ayaklandım.

Kimsenin karşılık vermesini beklemeden odaya girdim ve üstümdeki tişörtü değiştirmek için çıkardım ve tam o sıra hızla kapı açıldı. Seri bir hareketle önüme döndüm ama çok geçti. Kerim görmüştü.

-senin sırtının bu hali ne!?

 

Loading...
0%