Yeni Üyelik
6.
Bölüm
@_sarekndmr_

-yine mi sen!

Duyduğum sesle kafamı kaldırıp baktım.

Karşımda gökhan vardı.

Bir kaç dakika konuşamadım, öylece baktım.

-evet.

-fazla gözüme batıyorsun gökay tuna sarsılmaz.

-doğrudur.

Kısa ve alaydan uzak cevaplarım dikkatini çekmiş olmalı ki şaşkınlıkla bakıyordu.

-hayırdır gökay sarsılmaz?

-anlamadım komiserim?

-bu resmiyetini neye bağlamalıyım? Yediğin dayak kendine mi getirdi yoksa?

Kendini toparla gökay! Bu halin ne lan?

Niye dut yemiş bülbüle döndüm lan ben.

Özüne dön oğlum!

-yok be komiserim...dayak arsızıyım ben hem elinizde çok yumuşakmış! masaj gibi geldi vallaha.

Allahım yemin de ettim sen affet. Vallaha beton dökmüşler gibi ağırdı eli.

-özüne döndün demek...madem masaj gibi oldu tekrarlarız gökay tuna sarsılmaz. Ama şimdi asıl meseleye dönelim.

Sırıttım.

-tabii komiserim siz ne zaman isterseniz sonuçta devletin memuruna mukavemet göstermek olmaz.

-kes, sorduğum sorulara cevap ver sadece!

Sorgu bir saate yakın sürmüştü .

 

-tamam şuraya imzanı at ve çık. Gerçi sen iyi bilirsin söylememe gerek yok.

-ne yapalım be komiserim ? Bende bir polis aşkı var ondandır ki buralara uğramadan edemiyorum.

Bir şey demedi. Bende sakince imzamı attım, yavaşça ayaklandım ve çıktım.

Daha bir kaç adım atmıştım ki arkamdan seslendi.

- Gökay tuna sarsılmaz!

Durdum ve kafamı çevirip omzumun üstünden gökhana baktım.

-sercan!

-buyrun komiserim.

-arkadaşı bir az içeride tutalım.

Kabul, bunu beklemiyordum ama bir tepkide göstermedim çünkü burası gideceğim yerden sıcaktı .

-hayırdır ? İtiraz etmiyorsun.

Sırıttım.

-az önce de dedim komiserim. Bizde devletin memuruna mukavemet olmaz.

-götür şunu sercan.

Dedi gözlerini benden çekmeden.

Bir şey demedim.

Kolumu tutan polis memuru beni nezarethaneni olduğu kısma sürekledi ve içeri soktu.

Üstüme kilit vurduktan sonra çıktı gitti.

Gözümün önüne kesik kesik anılar geldi.

Güzel olmayan anılar .

Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım .

İlk defa gördüğün bir yer değil gökay! Sen ilk kez ıslâh evine gittiğinde on iki yaşındaydın .

Sınıf arkadaşın ailen senden nefret ediyor, kimse seni sevmez dediği için...

Ölümüne vurmuştum çocuğa .

Haksızda değildi lan çocuk!

Sonrası ardı arkası kesilmeyen sayısız adam yaralama...

Şimdi bir kaç saat kalacağın bir yer sana koymamalıydı.

Yavaşça ilerledim, tahtadan yapılma oturma yerlerindense duvar kenarını tercih ettim.

Kafamı duvara yasladım,dizimin birini kendime çekip diğerini uzattım.

Üstümde bir halsizlik vardı gözlerim kayıp gidiyordu ama böyle bir yerde uyumak istemedim.

Kabuslarım sağ olsun.

Direne bildiğim kadar direndim ama en son karşı koyamadım ve kendimi karanlığa bıraktım.

 

••••

Bir ay olmuştu buraya gireli.

Bir kez olsun ziyaretime gelmemişlerdi.

canları sağ olsun.

Burada en büyüklerimiz on beş yaşındaydı en küçüklerimiz ise benim gibi on iki.

-küçük nereye daldın gittin yine ?

Bu cemdi .

On dört yaşındaydı annesini korumak için babasını bıçaklamıştı .

Adam ölmemiş ama ağır yaralanmıştı.

-bir yere dalmadım!

Güldü.

-tamam sakin ol asi çocuk.

-sakinim zaten.

Dedim kısılmış sesimle.

-eee, ne diyorsun?

-neye ne diyorum?

-bir gün seninde güldüğünü görebilecek miyim.

-ben gülmem!

Dedim asi bir sesle.

-onu fark ettim zaten.

Uzun bir süre sesizlik oldu aramızda.

-biliyor musun? kendimi sana sebepsiz bir şekilde yakın hissediyorum.Belki...

Boş duvara bakarken sadece dinlemiştim onu ama sesizliğe bürününce dikkatimi çekti.

Neden susmuştu?

Merakıma yenik düştüm.

-belkide ne ?

Kafasını bana çevirdi .

-senin yaşında bir kız kardeşim var . Ama o kadar uzun süre oldu ki onu görmeyeli . Nerede olduğunu bile bilmiyorum. Babam onu alıp götürdüğünde sedef altı,ben sekiz yaşımdaydım. Belki...bu yüzdendir seni kardeşim gibi koruyup kollamak istemem.

Sol gözünden bir damla intihar etti.

Nasıl yani ?dedim .

Abiler kardeşleri için ağlar mı ?

Benim abim ağlamaz.

Tutamadım içimde .

-sen kardeşin için mi ağlıyorsun?

-evet , ne var bunda küçük?

-birincisi bana küçük demeyi kes ! İkincisi... benim abim benim için hiç ağlamaz ki . O yüzden şaşırdım.

-abiler kardeşleri için ağlar küç- pardon gökay.

-benimki neden ağlamıyor o zaman.

-belkide sen görmemişsindir hiç.

-yok, görürdüm öyle olsa . O daha çok benim ağlamamdan mutlu olur.

Sessiz kaldı.

Cem yanımdan gitmiş bense bir saattir olduğum yerde boşluğu izliyordum.

-şişşt, bak lan buraya !

Kafa mı kaldırıp bakmadım .

-sana diyorum lan !

Yine bakmadım .

Kolumdan tutup kaldırdı.

-niye bakmıyorsun lan ibne!

Bu hasandı.

Yaşı ve diğerlerine nazaran daha güçlü olması burada hüküm sürmesini sağlıyordu.

-sensin lan ibne!

Tokatı bastı ama bilmediği bir şey vardı ki ben dayak yemeye alışkındım .

-ne oldu lan zoruna mı gitti! Sensin işte ibne!

-ulan ben seni! ORHAN, YAKUP ! arkadaşa bir parti verelim .

-olur abi verelim tabii.

Bunu diyen orhandı ve yüzünde hiçte masum bir ifade yoktu.

O anda neden bilmesemde gözüm cemi aradı .

Ama yoktu.

Orhan ve yakup tarafından tuvalete sürüklendim.

-çıkın lan hepiniz ! burada eğlence yapacağız.

Hasan bunları sırıtarak söylerken içerdekiler hızlıca çıkıyordu.

En son sadece dördümüz kaldık.

Hasan lavabonun altına doğru eğildi orada bir az uğraştıktan sonra ince , uzun bir demir çıkardı.

-konsept gereği arkadaşın üstünü çıkaralım.

Yakup beni tutarken orhan üstümü çıkarmaya çalışıyordu.

Direndim ama engelleyemedim .

Orhanla yakup kollarımından tutup sırtımı hasana çevirdiler .

-sayma başla ibne.

-sensin lan ibne!

Sıtıma inen demirle ağzımdan bir çığlık firar etti.

Ne kadar sürdü bilmiyorum ama bayılacak hale gelmiştim.

-bu kadar yeterli şimdi bayılırsan yapacağımız şeyin zevki çıkmaz.

Bir anda altımdaki pantolona asıldılar .

O anki korkuyla tekrar direnmeye başladım.

-bırakın lan beni ! Bırakın ! Bırakın!

••••

-bırakın!

Gözümü açtığımda nerde olduğumu kavramaya çalıştım,sonra hatırlayınca derin derin soluklanmaya devam ettim.

Şakaklarımdan süzülen teri elimin tersiyle sildim.

Üşüyordum.

Ya o gün cem gelmeseydi ?

Onların elinden seni almasaydı?

Düşüncesi bile içimi ürpertmeye yetti.

İşte o gün ben bir dost kazanmıştım hatta bir abi.

Şimdi ankarada kardeşiyle mutluydu .

Sedefi bulduğumuzda on yedi yaşındaydı.

Para karşılığı bir aileye satılmış üç yıl onlarla yaşamış sonrada kaçmanın bir yolunu bulmuştu.

Ona ulaştığımızda yetimhanede kalıyordu ve sınava hazırlanıyordu.

Cem onu yanına aldı , sedef ankara hukuk kazandı ve gittiler.

Cem orada kendine bir işletme kurdu .

Kardeşlerim için seviniyorum.

Adım sesleri duyuldu.

Kafamı hafif kaldırıp baktım.

Gökhandı gelen.

-Gökay tuna sarsılmaz rahat mısın ?

-hemde ne biçim komiserim. Hem kafada dinledim, iyi oldu valla.

-bende özlemişsindir diye düşündüm.
Cezaevinin yerini tutmaz ama idare edeceksin artık.

Yutkundum. Ama bir şey belli etmedim.

-olur mu komiserim ! Allah razı olsun. Havası bile yetti...özlemimi gidermeye.

-bende seni çıkarayım diyordum ama sen bir az daha özlem gider istersen?

-nasıl derseniz komiserim.

-bu gün sana bitmeyecek gökay tuna!

Güldüm ve her zamanki gibi alaya aldım.

- kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Kurşun ata ata biter
yollar gide gide biter
Mapus yata yata biter
Aldırma gönül aldırma
Aldırma gönül aldırma
Gönül aldırma

-kes lan !

Gözleri öfkeyle bakıyordu bana.

Harbiden gözlerimiz nasıl da benziyordu öyle.

Düz kahverengi gökay !

Hayır benziyor işte.

Gözlerine yakından bakmak için yavaşca ayaklandım ve sarsak adımlarla yürüdüm gökhana doğru.

-sabaha kadar kal burada o zaman...

Bir şeyler daha diyordu ama kafamın içinde uğultular vardı .

Gerisini algılamamıştı.

Üşüyordum.

Gözlerimin önü kararıyordu ve soğuk soğuk terliyordum .

Hafif titrediğimi hissettim.

Ayaklarım daha fazla tartmadı ve yere yığıldım.

-GÖKAY!

Hafif aralık kalan gözlerimle gökhan'ın aceleyle kapıyı açıp bana doğru koştuğunu gördüm .

Sonrası karanlıktı.

 

Gözlerine kitlenmiş sarsak adımlarla kendisine gelen gökaya baktı .

-gökay ?

Dedi ama sanki onu duymuyordu.

Bir anda yere yığılıp kalan gökayla içini sebepsiz bir korku sardı.

-GÖKAY!

Hızla kapıyı açtı ve çocuğa doğru koştu.

Çocuğun yüzünü ellerinin arasına aldı.

-gökay ! Duyuyor musun beni. Gökay!

Çocuk tepki vermiyordu.

-SERCAN! SERCAN!

-Komiserim?

-ambulans, hemen . HADİ!

Sercan hemen ambulansı aradı.

Gelen ekipler çocuğa ilk müdehaleyi yapıp hastaneye götürdü.

Gökhanda ardından ambulansı takip etti.

Çocuk içeride doktorlar tarafından tedavi ediliyordu.

Gökhan ise koridorda volta atıp duruyordu.

O sırada gökhan'ın liseden arkadaşı olan aybüke doktor çıktı içeriden.

-gökhan.

-aybüke , durumu nasıl?

-sakin ol. Üşütmüş . Çok halsiz kalmış Geldiğinde ateşi çok yüksekti ama şimdi kontrol altına aldık.sanırım bir şeyler de yememiş , onun da etkisi var.

-anladım, teşekkür ederim.

-arkadaşın falan mı?

-yok değil.

-seni bu kadar endişeli görünce öyle sandım.

-HİÇ BİR ŞEYİM DEĞİL!

Aybüke doktor , gökhanın bu haline anlam veremesede üstelemedi.

-geçmiş olsun.

Dedi ve ilerlemeye başladı.

-Aybüke.

Duyduğu gökhanın sesiyle adımları durdu.

-efendim?

-senden bir şey rica edebilir miyim?

-tabii, söyle.

Gökhan bir tek aybükeye güvene bilirdi.

-dna testi yapabilir misin?

-ne ?

Aybükeye her şeyi baştan sona anlatmıştı gökan ve ondan başka kimseye güvenemeyeceğini de.

İlk başlarda olumlu bakmayan aybüke doktor sonunda ikna olmuştu.

Gökaydan kan alıncak ve gökhanda kan verecekti.

Sonuçlar ise bir hafta sonra belli olacaktı.

 

Hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu.

uyandığımda başımda kimse yoktu.

Her zamanki gibi...

Çöplüğüme dönmüş,işe başlamıştım bile.

-saffet ben yine bir duşa girebilir miyim?

-tabii gökay kardeşim.

Hemen kendimi odalardan birinde duşa attım.

Üstümdeki yorgunluk hâlâ geçmemiş ve beni bir az da olsa zorluyordu.

O yüzden hızlıca duşumu alıp çıktım .

Aynada kendime baktığımda normalde kirli sakallara sahipken şimdi bir az daha uzun bir haldeydi.

-Bir ara kısaltmak lazım!

Daha fazla ayna karşısında kalmayıp giyindiğim üstümle aşağıya indim.

-saffet daha iş saatine var . Ben bir berbere uğrayıp gelsem?

-tamam gökayım takıl sen kafana göre.

-tamam gelirim bir saate.

-sakalları mı kestireceksin.

-evet saffet.

-iyi bakalım. Gerçi herhalinle yakışıklı çocuksun haa.

-işine bak be saffet.

-ne var oğlum yalan mı? Bir görenin bir daha baktığı adamsın.

-abart saffet!

-hadi lan mütavazi olma. Bir doksan boy, geniş omuzlar, kaslı vücut,keskin yüz yapısı, dolgun dudaklar, biçimli burun, gözler desen öylesine, arşa çıkan kirpikler, alnına dökülen simsiyah saçlar...

-LAN SAFFET! Yavşak sen bana mı göz koydun it!

-valla seni görünce keşke karı olsaydım demiyor değilim gökayım.

-işine bak lan şerefsiz!

-lan bazen insanın yönelim değiştiresi geliyor. Öyle bir afetsin ha!

-Lan o öyle bir şey mi de göt !

-he ya işte değil. Öyle bir şey olsa bir dakika durmam yönelimimi değiştirirdim Allahıma kitabıma.

-lan saffet ne yavşak adamsın .

Bu dediklerini ciddiye almıyordum elbette.

Saffeti bildim bileli söylerdi.

Benden 4 yaş büyüktü çocukluğumdan beri bilirdi beni,bende onu.

-kırıldım gökayım! Yavşak falan hiç oluyor mu?

-hadi işine bak, bende işime bakayım. Malum senin yavşaklıklarının sonu yok.

Güldü.

-eyvallah gökayım.

 

Sonuç çıkmış ama bakmaya korkuyordu adam.

-hadi açsana gökhan!

Dedi aybüke doktor.

Gökhan ağır hareketlerle açtı sonucun olduğu kağıdı.

-siktir.

-gökhan ne oldu?

-yüzde doksan dokuz nokta doksan beş ...
Uyuşuyor.

Kendini hastaneden zor atmıştı adam.

Aldığı nefes yetmiyordu sanki.

Bunu nasıl söylecekti ailesine?

Saklamaya hakkı yoktu .

Söylemeliydi.

Arabaya atladı ve evinin yolunu tuttu.

Geldiğinde evde annesi , emir utku ve kerimden başkası yoktu.

-oğlum hoşgeldin.

-babam nerede anne?

-emekli adam ne yapar oğlum ? Kahveye gitti arkadaşlarıyla. Hayırdır bir şey mi oldu yoksa?

-yok anne bir şey olmadı.

-ama senin bir rengin atmış . Hasta mısın yoksa?

-DEĞİLİM ANNE !

Abisinin bağırmasını duyan iki kardeş odalarından fırladı.

-özür dilerim anne bağırmak istemedim.

-abi ne oluyor?

-tamam gökhanım benim . Önemli değil annecim. Ama anneler bilir bir sıkıntın var senin yavrum.

-anne babama haber verir misin? eve gelsin. Bir de ufuk ve onura.

-tamam annecim veririz tabii. Kerim babanı ara oğlum eve gelsin. Emir utku sende abilerine haber ver .

-tamam anne .

Dediler aynı anda.

-yok.

Dedi gökhan.

-babamı sen ara anne. O zaman ikiletmez hemen gelir.

Güldü serpil hanım.

-tamam ben ararım babanı.

Aradan geçen iki dakikanın sonunda babası ve kardeşleri gelmişti.

Babası kahveden geliyordu zaten .

Ufuk ve onurda babalarından kalan mobilya dükkanından.

İki kardeş baba mesleği yapmaya karar vermişler ve bu işide oldukça ilerletmişlerdi.

Dükkanları hemen evlerinin dört bina altında kalıyordu.

-serpil iyi misin? bir şey mi oldu?

-yok sami, ben iyim.

-ne oldu o zaman anne ? Emir utkuda bizi çağırdı.

-salona geçin.

Meraklı ve şaşkın gözlerle salona geçtiler.

Gökhan ellerini birleştirmiş, ve dirseklerini hafif aralık duran bacaklarının üstüne koymuş ,kafasını eğmiş düşünüyordu.

-abi ne oluyor ?

Dedi ufuk .

Gökhan kafasını kaldırdı.

-geçin oturun hepinizde .

İkiletmediler ve yaptılar.

-oğlum,biriniz bir şey desin artık!

-baba...

-söylesene oğlum artık!

-baba...hani sen bir çocuk getirmiştin eve . Bize sormuştu ya hani...

-gökhan bu konuyu bir daha açma oğlum. Sen o çocuğun dediklerine mi takıldın yoksa?

-sami dur! Devam et annecim.

-o çocuk işte...o aslında utku!

Loading...
0%