@_sarekndmr_
|
-o çocuk işte...o aslında utku! Demirdağ ailesinde sesizlik hüküm aldı. Dünya durdu sanki. O an nefes bile alamadılar. Serpil hanımın gözünden bir damla yaş firar etti. Sami bey kanı çekilmiş gibi hissetti. Kerimin kulaklarında çınladı sözler. Ufuk hissettiklerim boşa değilmiş diye sevindi içten içe. Onur mantığına sığdıramadı. Emir utku kıskançlık tohumlarını attı bile. -biliyordum işte...dedim ben,demedim mi? Diye haykırdı ufuk. -oğlum bu gerçek demi? Sanki bir rüyadan uyanmaktan korktu. -bu doğru mu oğlum? Dedi sami bey. Biri çıkıp şakaydı derse aynı acıyı tekrar yaşamaktan korktu . Onurla kerim lâl olmuş gibi kaldılar öylece. -Abi ! Bu hiç komik bir şaka değil. Dedi emir utku. Evin en küçüğü bir tek oydu ve öyle kalsın istedi. -şaka değil! Böyle bir şeyin şakası mı olur? -abi nasıl bu kadar eminsin? Senide mi kandırdı o deli? -EMİR! kimsenin beni kandırdığı falan yok. -o zaman nasıl bu kadar kesin konuşa bilirsin? -dna testi yaptırdım. -nasıl? -bildiğiniz dna testi işte. Kağıdı çıkartıp ortadaki masaya koydu. Kerim uzandı kağıdı aldı. -yüzde doksan dokuz nokta doksan beş uyuşmaktadır. Sabah saat beşti , işten çıkmış mükemmel evime ilerliyordum. Ama ne bela benden ne de ben beladan uzak kalamıyordum. -ver lan şunu . -abi yapma vallaha çok açtım ondan aldım. -siktirme lan belanı . Ver para mı! -abi valla bir tane ekmek aldım paraya. İş ver çalışıp öderim. -ulan rezil . O an çocuğun suratına inen tokatla öfkem dışa vurdu. -ne yapıyorsun lan sen puşt! -sana noluyor lan ? -niye vuruyorsun çocuğa it! -para mı çalmış bu . Bir ekmek parası olduğunu duymuştum. -ne kadar çalmış? -on lira. Ulan giyiminden kuşamından utan it. Kolundaki saati satsan kaç milyon eder . -on lira için mi lan bunlar! -sanane serseri işine bak sen! Ulan o çocuğun zorda kaldığı her halinden belli lan . -işime bakıyorum zaten godoş! Dememle yumruğu suratına geçirmem bir oldu. Ağzından kan gelene kadar yumrukladım. Sonra çıkarıp elime gelen beş yüz lirayı fırlattım yüzüne. - Al ekmek paran. Üstüyle de prezervatif al kendine . Senin gibi ibneler çoğalmamalı. -seni bulacağım lan ! Görüşeceğiz seninle. -siktir lan! Bulmazsan adam değilsin. -söyle lan adın ne? söyle gelip bulacağım seni. Güldüm -buralarda kime, gökay tuna desen bulursun. Hadi şimdi siktir ol git! İşaret parmağını sallayarak giden benden dört beş yaş büyük adama baktım. Bindiği son model arabadan da utanmıyordu godoş. -iyi misin çocuk? -abi valla çok açtım yoksa almazdım. -tamam oğlum biliyorum lan ! Zırlayıp durma karşımda. Sana bir yer tarif edeceğim oraya git mutlaka iş bulursun. -vallaha mı abi ? Elini ayağını öpeyim abi. -siktir git lan bebe. Salak saçma hareketler yapma. Güldü çocuk. -tamam abim.
-oğlumuzu alalım sami. O gün kimsenin gözüne uyku girmemişti . -dur bir hele hanım. Alalım elbette ama... -ne ama? Yüzüne mi bakamazsın yoksa? -anne! -ne var gökhan? -o zaman bilmiyorduk bile ve çocuğun durumu belliydi. Şüphelenmemizden daha doğal ne olabilir ? -her neyse! Ben oğlumu istiyorum. Sen biliyorsundur gökhan.nerede yaşar bu çocuk? -annem tamam bir sakin ol. Ben bulurum bulmasına ama bu çocuk reşit . O ne diyecek bakalım. -eğer istemese o gün buraya kadar gelmezdi. Dedi serpil hanım . Olayın aslından habersiz. -tamam hanım tamam. Gökhan öğrensin yerini . Gidelim alalım oğlumuzu. •••• Yasin saati kırmıştı. Suç bana kalmıştı. Her zamanki gibi... Saat dedeme babasından , dedemden de babama kalmış eşsiz bir kol saatiydi. Yasin merak etmiş almıştı. Sonrada düşürüp kırmış. -gökay! Telaşlı bir şekilde odaya dalan yasine baktım. -ne oluyor yasin? -hemen gelmen lazım koş! -neden? -gökay sorgulama gel sadece. Sakin bir şekilde oturduğum yerden kalktım ve yasini takip ettim. Babamın saat koleksiyonun olduğu kısma girdi. Saatin camı kırılmış etrafa saçılmıştı. -siktir! Nasıl yaptın bunu ? -gökay bir şey yap ! Babam çok kızar. -ben ne yapabilirim abi ? O sırada odanın kapısı açıldı. Babam bir yandan kravatını gevşetirken bir yandan bu tarafa ilerliyordu. -ne yapıyorsunuz burada ? Yutkundum. Lütfen buda bana kalmasın. -baba gökay dedemden kalan saati kırmış! -ne? -ben yapmadım ! -ben odamdaydım telaşla beni çağırdı. -yalan söyleme! Baba doğru değil. Valla ben yapmadım! Öfkeli gözlerini benden hiç çekmiyordu. -sen fazla olmaya başladın ! -baba ben- -KES LAN! Yasine döndü. -sen odana geç oğlum. Kardeşin küçük bir cezayı hak etti. -ceza mı? Dedi yasin. -evet oğlum küçük bir ceza. Yasin gözlerini bana çevirdi. Sonra tekrar babama. -ne cezası ki? -korkma oğlum . Kardeşin sadece yaptığı şeyi düzeltecek.odana geç şimdi. Yasin son kez bana bakıp kapıya ilerledi. -abi gitme ! Abi ne olur! Abi ! Sen abisin,bir kerede korkak olma. Abiler koruyup kollamaz mı. Korurlar kardeşlerini üstüne suç atıp kaçmazlar ki. Koluma yapışan babamla kendime geldim. -baba dur!ben yapmadım, gerçekten ben yapmadım! -sus lan yürü! Aşağı kata indik hapishanemin kapısında durduk. Buranın kilidi sadece babamda vardı. İçeri itti beni. Yalpalayarak düştüm. Kapıyı kapatıp tekrar kilitledi. -ben yapmadım! Düştüğüm yerden beni kaldırdı . Demir parmaklık olan kısma sürekledi. Tekrar itti içeriye. -senin yaşın kaçtı sevgili oğlum? Sustum . -SÖYLE LAN İT! -On dört baba. -on dört . Güzel. Eli kırbaca gitti. -dön arkanı. Üstündekini çıkar. -baba hayır! -cezan katlansın mı istersin? Çaresizce sırtımı döndüm . Üstümü çıkartıp bir köşeye attım. -şimdi ben vurdukça sen sayacaksın canım oğlum . Anlaştık mı? Kafa sallamakla yetindim sadece. -ANLADIN MI! -anladım. -güzel.sesin gür çıksın oğlum. Bağırmaktan çekinme. Dedi gülerek. Bağırmaktan çekinme tabii gökay. Bu odadan dışarıya ses gitmez nasıl olsa. İlk darbe geldi. Dişlerimi sıktım. -SAY LAN İT. -bir . Yine geldi o darbe. -iki Bir daha -üç... Tam on dört darbe. Yere yığılıp kalmıştım -afferim canım oğlum . Afferim gökay! -normalde seni burada on dört saat tutacaktım ama ilk baştaki direnişin yüzünden ikiye katlandı yirmi sekiz saat buradasın. Ya da...hadi yirmi dört olsun bu da benim oğluma kıyağım. Sadece sayıklıyordum. -ben yapmadım...ben yapmadım. -ben yapmadım! Derin derin soluklanmaya devam ettim. -sikecem artık lan böyle işi. Uykuda bile rahat vermiyor ulan! Yattığım yataktan kalktım. Ulan bir gün yirmi dört saat yani bin dört yüz kırk dakika eder. Ben bin dört yüz on dakikasını uyanık geçiriyorum. -böyle hayatın bel kemiğini sikeyim! Dört mevsim yaşamak gibi saatin dört diliminin hepsini yaşıyorum. Allahım bari bu yaşadıklarımı ömrümden düşsen! En iyisi saffetin yanına gitmek. En azından zaman geçer. -gökayım hoşgeldin. -eyvallah saffet. -bir şeyler yedin mi? -yok kalkar kalkmaz buraya geldim. -heh güzel. Bende yemedim daha ikimize de bir şeyler söylüyorum o zaman. Kafa salladım sadece. İş saati gelene kadar saffetin yanında takılmıştım . Şimdide işimin başındaydım. -gökay! Kumral , mavi gözlü bir kızdı seslenen . Nereden tanıyorum lan bu kızı? -çıkaramadın mı ? Dedi büzdüğü dudaklarıyla. -yok bacım çıkaramadım. -nasıl ya ? Sibel ben . Hani bir yıl önce.. o mükemmel gece . Hangi mükemmel gece? Hasiktir! Lan gökay birlikte olduğun kızada bacım dedin ya. -şimdi hatırladım sibel. Kusura bakma. -yok canım olur öyle şeyler. Bir yıldır ortamlarda yoksun. Üzülüyordum seni göremedikçe. -öyle mi! -evet,özlemedim desem yalan olur. Bir daha öyle mükemmel bir gece yaşamak isterim. Siktir! Yapma kızım tutamam kendimi. Hiç bir zaman inkar etmiyordum. olabildiğine günahkârdım ben. Birlikte olduğum o kadar kızdan biriydi sadece. Evet günaha girerdim ama kimsenin günahına girmezdim. Karşılıklı olurdu bu her zaman. -anladım. -ne anladın tam olarak yakışıklı? Mesela bunu mu? Duklarıma yapışması cümlesini bitirmesiyle aynı anda olmuştu. Yok, tutamayacağım kendimi. Bende karşılık vermeye başladım. Ama burada olmazdı . Nazikçe kolundan tutup dışarıya sürükledim. Duvarla kendi arama aldığım kızın dudaklarına tekrar yapıştım. Elleri bir yandan ensemdeki saçlarımı okşuyordu. -Gökay! Dudaklarımı kızın dudaklarından ayırdım ve sesin geldiği tarafa baktım. Bey baba!
Gökhan kendi gibi polis bir arkadaşından gökayın yerini tespit etmesini rica etmişti. Önce kendisi konuşmak istiyordu. Şimdi ise evde oturmuş arkadaşından gelecek haberi bekliyordu. Telefonu çaldı. -buldun mu kardeşim? -buldum kardeşim.şimdi sana konumu mesaj atacağım. -eyvallah yusuf. -ne demek kardeşim. Ne zaman ihtiyacın olursa çekinme. -sağ ol kardeşim. Telefonu kapattıktan sonra gelen mesajı bekliyordu. -kimi buldun gökhan? -anne? -duydum, buldun mu dedin. Kimi? -önemli değil anne işle alakalı. -yalan söylüyorsun gökhan! Anlarım ben. -anne yapma! -gökayı buldun demi? -evet ama önce bir ben konuşa- -oğlum lütfen bende geleceğim. -anne bak önce- -hayır bende gelicem . Serpil hanımı tuta bilene aşk olsundu. Gökhan biliyordu ki kendisi götürmezse bir yolunu bulur gelirdi annesi. -tamam. Dedi gökhan çaresizce. Bunu duyan diğer aile üyeleride durmadı tabii . Başta sami bey olmak üzere hepsi hazırlandı. Herkes minibüs tarzı geniş aile arabalarına bindi. şoför koltuğunda gökhan vardı. Konuma göre gitmeye başladı. Yol ilerledikçe tekin olmayan sokaklara girdiler. -size durun gelmeyin dedim! Şu girdiğimiz sokaklara bakın! -devam et gökhan. Dedi sami bey. Bir süre sonra konum onları istedikleri yere ulaştırdı. -bu çocuğun böyle yerlerde ne işi var ! Dedi serpil hanım dehşetle. -ne bekliyordun anne? Dedi gökhan. -baştan söyledim ben . O tekin biri değil. Yutkundu serpil hanım. -yinede oğlumu istiyorum. Hep birlikte arabadan indiler. -kerim,ufuk ve onur. Annemle emiri ortanıza alın! Abisinin dediklerine uydu üç kardeş ve arabanın girmediği yolu yürümeye başladılar. Etrafta madde kullanan , sarhoş olup kıyıda köşede sızan, kafası güzel olduğundan ne yaptığından bir haber takılan kızlı erkekli gruplar vardı. Bu durum emir hariç erkekleri sadece tedirgin etmişti ama emir korkmaya başlamıştı. Funda hanım ise tüm korkusuna rağmen dönmemeye niyetliydi. Diğerleri ise ailesinden birine bir şey olursa tedirginliği yaşıyordu. Çok sürmedi bir kaç adım daha atmışlardı ki gökayı fark ettiler . Hepsinin adımları durdu. Gökay bir kızı kendisi ve duvar arasına almıştı ve ikiside birbirini öpüyordu. -tövbe estağfurullah. Dedi sami bey. Bu sesiz mırıldanışı diğer aile üyeleride duymuştu ama kimseden ses çıkmadı. En son sami bey seslenmeye karar verdi. -Gökay!
Sadece bey baba olsa iyi. Maaile burdalardı. Fark ettiğim şeyle dumura uğradım. Demirdağ ailesinin böyle bir yerde ne işi vardı? -siktir! Dedim şaşkınlıkla . Demirdağ ailesi bu tepkime şaşırmıştı sanki. -biz seninle konuşmak istiyorduk oğlum...ama Sonra gözleri yanımdaki kıza kaydı. Sibel bu kadar çok kişinin birden ona bakmasından utanmış olmalıydı. Sibelin nasıl biri olduğu umrumda değil. Ne olursa olsun , nasıl biri olursa olsun işin sonunda insandı ve utanabilirdi. Demirdağ ailesinin sibele olan bakışlarını kesmek için sibelin önüne geçtim ve görüş açılarını kapattım. Her ne kadar kınar gibi değilde sibelin kim olduğunu çözmek için bakıyor olsalarda bu durum kızı incite bilirdi. -ne arıyorsunuz burada? -dedik ya az önce konuşmak istiyoruz! Dedi gökhan. -konuşmak için buraya gelmeyi mi tercih ettiniz cidden? -evet bir problem mi var? Dedi benimle yaşıt duran çocuk. -sence burası konuşmak için uygun bir yer mi? -bizde bilemezdik senin böyle bir çöplükte olduğunu. Bilseydik gelmezdik zaten. -emir ! Diye uyarıda bulundu bey baba. Emirdi demek. Küçük bir çocuk gibi geldi gözüme. Huysuz ama tatlı bir erkek çocuğu. -tamam konuşalım madem. Ama daha uygun bir yere gidelim. Burası pek size göre değil. -tamam. Aldığım onayla sibele döndüm. -kusura bakma ama acil bir işim çıktı. -yok önemli değil. Ama buralardasın demi. -buralardayım. Sibel son kez gülüp gitti . -nerede konuşmak istersiniz? -burası olmasın yeter. Dedi gökhan. O sırada biri adımı seslendi arkadan. -GÖKAY TUNA ! kafa mı çevirip baktım. Bu geçen dövüp yüzüne para fırlattığım adamdı. Harika! Tam zamanıydı ya. -ooo geçenki godoş! -bulamam mı sandın lan? Cebimden paketimi çıkarıp dudaklarıma yerleştirdiğim sigarayı yaktım. İçime çektiğim sigara dumanını geri verirken konuştum. -yok lan ! Tam aksine bul diye dua bile ettim. Ama biliyor musun? hiç sırası değil. Sen şimdi git sonra yine gel. Ben hep buralardayım. -gökay ne oluyor oğlum ? Karışma bey baba. Seni aşar. -karışma lan sen moruk! Kaç tane oğlu vardı yanında korumak bana düşmezdi. -düzgün konuş lan it! -konuşmazsam ne olur! Gökhan cüzdanını çıkardı. Kimlik göstereceksen boşuna gösterme takmazlar bile. -polis. -banane lan polissen polissin! Dedim ama sana ben. Demedin gökay! Tamam dedin ama içinden dedin. -hem benim sizinle bir derdim yok benim derdim onunla. -siz gidin benim arkadaşla bir işim varda. Dedim . -gökay gel birlikte gidelim oğlum! -anne sen karışma . -ama gökhan görmüyor- -serpil ! Gökhan haklı sen karışma. -anne arabaya gidin emirle. -gitmem ! Sizleri almadan gitmem. Aman be bunlar nereden çıkmıştı? Şimdiye kavgayı etmiş kimimiz karakolluk kimimiz hastanelik olmuştu bile. -bey baba! Ailenide al git! Daha bey baba cevap bile verememişti ki saffet bomba gibi düştü ortaya. -LAN GÖKAY! İÇERDE BENİM GİBİ SARIŞIN AFET DURURKEN SEN BURADA ELİN KUMRAL YELLOZLARIYLA MI YİYİŞİYORSUN!!! Allahım sabır ver. Yerden aldığım taşı dokuz on adım önümde duran saffete fırlattım. Tam on ikiden! -senin ağzını sikeyim saffet. -olur yakışıklım si- ne oluyor lan burada? Günaydın saffet! -ebenin amı oluyor saffet! -kim bu lavuklar ? Dedi on sekiz kişilik gruba bakarak. Evet on sekiz kişi gelmişlerdi. Üşenmedim saydım. -Gökay kardeşle bir işimiz vardı ama . Rahat bırakmıyorsunuz ki çözelim. -sen işini çözmeye bu kadar adamla mı geliyorsun? Dedi saffet. -evet bir sorun mu var sarı civciv. -yok lan ne sorun olacak. Halledin tabi işinizi. Saffetin ıslık çalmasıyla bir anda yirmi,otuz kişi arkamıza toplandı. -işi yarım bırakmak olmaz tabii! Beni asıl şaşırtan ise emir hariç gökhan ve kardeşlerinin yanımda belirmesi oldu. Hızlıca bey baba, serpil hanım ve emiri kontrol ettim. Kenara geçmişler serpil hanım ağlıyor , emir annesine sarılmış , bey baba ise sanki ikisinin önüne siper olmuştu. -eee halletmiyor muyuz İŞİ !? O sırada gökhan kulağıma eğildi. -üstüne alınma. Babamıza diklendiği için alacağımız bir hesap var. -ben hiç bir şeyi üstüme alınmam. Diyip önüme döndüm. Bir süre bakıp kaldı. -halledelim tabii! Bir anda ortalık savaş alanına döndü. Herkes birbirine girmiş , yumruklar tekmeler havada uçuşuyordu. Herkes bir köşede oturmuş aldığı yaralara bakıyordu. Bende anlımdan akan kanı durdurmak için bir kumaş parçasıyla baskı yapıyordum. Saffette hemen yanımda benden farkı yoktu. Demirdağ ailesi bir köşede toplanmış sami ve serpil demirdağ çocuklarıyla ilgileniyordu. Saffet güldü. -ne biçim kavgaydı be! Bende güldüm hafifçe. Bu alemde böyle olurdu işte birbirimiz için kavgaya girer sonra da hiç bir şey olmamış gibi alay ederdik. Bir anda emir ayaklandı. Ağlamaklı ifadesiyle bağırdı. -SENİN YÜZÜNDEN! haklı . -hayatımıza girdiğin ilk günden başımızı belaya soktun lan! Bunu diyen kimdi bilmiyorum. -Onur! Dedi bey baba. Onurmuş. Ama ben size gidin dedim. Demedim mi yoksa? -kesin artık ! O kavgaya biz bile isteye dahil olduk, o dahil etmedi. Ne kadar sevmesekte hakkına giremeyiz. Bunu diyen gökhandı ve beni şaşırtmıştı. Ne kadar sevmesekte ! Güldüm kendi kendime. Niye sevsinler ki zaten. Böyle bir beklentim yok. Ne kadar sevmesende...yinede sağ ol. -GÖKAY! lan yeter! -GÖKAY ! GÖKAY ! GÖKAY! ULAN BOYUM KADAR DEMİR GİRSİN GÖTÜNÜZE! NE GÖKAYMIŞIM LA- Gördüğüm bedenle şaşırdım kaldım. -Abi! |
0% |