@_sevilgun
|
3.Bölüm: İlk Aşama Kendimi bildim bileli hep çok paramız vardı. Koskoca evlerde oturuyor, birbirinden lüks arabalara biniyorduk. Evimizde onlarca çalışanımız vardı. Ben hep en prestijli, en pahalı okullarda okuyordum. Evet dışarıdan mükemmel gözüken bir hayatımız vardı. Ama çok büyük bir eksiğimiz vardı. Biz hiçbir zaman bir aile olamamıştık. Yani onların ikisi bir aileydi ama beni bu aileye layık görmemişlerdi. Bir kere sarılmamıştık mesela. Bir kere öpmemişlerdi beni. Ağızlarından kızım sözcüğü bile dökülmemişti hiç. Biliyordum. Onlar için hiçbir zaman değerli biri olamamıştım. Bunu her hareketlerine yansıttıkları için çok iyi biliyordum. Zaten gözlerinde yalnızca dünyaya getirdikleri ve bakmak zorunda oldukları sorumlulukları hatta zorunluluklarıydım. Onu da bakıcılara, dadılara yığınla para vererek hallettiklerini düşünmüşlerdi. Oysa yüreğimde açtıkları kocaman yaradan bihaberlerdi. Bu akşam Çağrı, babaannesi ve birkaç arkadaşı beni istemek için geleceklerdi. Bu yüzden evde büyük bir koşuşturmaca hakimdi. Ben de bu koşuşturmadan sıkılmış, kendimi odama kapatmıştım. Zaten yapacağım hiçbir şey de yoktu. Annem biricik kızı için hiçbir masraftan kaçınmamış, en pahalı organizasyon şirketini tutmuştu. Ama bana ayıracak zamanı olmadığı için şirkette babamın yanındaydı. Onlar için tatil gibi bir kavram olmadığından hafta sonu olması ya da kızlarının isteme gününün olması çalışmalarına engel değildi. Her ne kadar her zaman olan bir şey olsa da asla alışamamıştım bu duruma. Her seferinde üzülmekten alıkoyamıyordum kendimi. Düşüncelerimi bölen kapının çalınma sesiydi. İçeri giren çalışanlardan artık hazırlanmaya başlamam gerektiğini anlamıştım. Dün saçımı ve makyajımı yapan kadını gördüğümde gülümsedim. Bu halimi başkasının görmesini istemiyorlardı anlaşılan. Aradan geçen birkaç saat sonunda hazırdım. Aynanın karşısına geçtim ve kendimi incelemeye başladım. Üzerimde annemin bugün için özel olarak seçtiği ekru saten elbise vardı. Midi boy elbise oldukça zarifti ve bana da yakışmıştı. Ayakkabı olarak aynı tonlarda sivri uçlu bileğinde taş detayları olan topuklu ayakkabı uygun görülmüştü. Yüzüme de dün yapılan makyaja benzeyen yalnızca biraz daha abartılı makyaj yapılmıştı. Ensede zarif bir topuzla da akşama hazırdım. Güzel olmuştum. Bunu odamda bana yardımcı olan kızların gözünden okuyabiliyordum. Yüzlerinden de bana imrendikleri açıkça belliydi. "Teşekkür ederim yardımlarınız için." dedim kibarca kovmak amacıyla. Yalnız kalmak istiyordum. Herkes yavaşça çıkarken iki kızın kendi aralarındaki konuşmasını duymuştum. "Evleneceği kişi Serhat Çağrı Soykamer ama hanımefendi hala surat asıyor. Bu zenginlerin hepsi böyle." Arkadaşına kısık sesli söylese de duyabilmiştim. Arkadaşı da benzer cümleler sarf edince dayanamamıştım. "Yüzüne söyleyemeyeceğimiz şeyleri o kişinin arkasından söylemek ne kadar da hoş bir davranış değil mi kızlar?" dedim hafif yüksek sesle. Tedirgin bir şekilde bana döndüklerinde başları yere eğikti. Sessizce özür dilediler. Ardından koşarcasına odadan çıktılar. Acaba makyajdan önceki halimi görmüş olsalardı da aynı şeyi düşünürler miydi? Tabii ki hayır. Biz insanlar olayın iç yüzünü öğrenmeden yorum yapmaya bayılıyorduk. Odam tamamen boşalınca derin bir nefes verdim. Hava iyice kararmaya başlamış, içimdeki huzursuzluk da iyice büyümüştü. Ne kadar anlaşma da yapmış olsak isteyerek evlenmiyordum ve bu 1 yılın sonunda ne olacağını kestiremiyordum. Anne babam şayet bu sözleşmeyi öğrenirlerse hiç de hoş sayılmayacak şeyler yaşanırdı ve korkuyordum. Yaşayacaklarıma hazır olup olmadığımı bilmiyordum. Ayrıyeten Çağrı'nın babaannesini de tanımıyordum ve nasıl davranacağını bilmiyordum. Arkadaşlarından bahsetmiyorum bile. Herkes neyse de onlara evliliğimizin gerçek olduğuna nasıl inandıracaktık ki? Yani düşündükçe aklıma başka başka senaryolar geliyordu ve hiçbirinde de bizi güzel şeyler beklemiyordu. Kapımın çalınmasıyla düşüncelerim bölünmüştü. Annem oldukça şık bir şekilde odama girmiş, beni baştan aşağıya incelemişti. Yüzüne yerleştirdiği memnuniyet dolu gülümsemeden beni beğendiği anlaşılıyordu. "Çok güzel olmuşsun kızım." dedi kapıyı kapatırken. Ardından biraz daha hızlı adımlarla yanıma yaklaştı ve tam dibimde durdu. "Dünle alakalı konuşamadık ama müstakbel kocanın hareketlerinden nasıl geçtiğini anlayacağız merak etme. Ayrıca bugün elinden gelenin çok daha ötesinde rol yapman gerekiyor. Sonuçta bu akşam basına sizin evleneceğinizi duyuracağız. Hiç kimse seni zorla evlendirdiğimizi anlamayacak anladın mı Dilem? Baban geçen gün ilk ve son kez elini kaldırdı emin olabilirsin ama biliyorsun ki benimki ilk olmaz, böyle devam edersen son da olmaz. Önünde sonunda biriyle evleneceksin ve bu bizim seçtiğimiz biri olacak. Bizi zorlaman yalnızca senin zararına olur. Anladın değil mi güzel kızım?" Başımla onayladım onu. Ayrıca dolan gözlerimin akmaması için oldukça büyük bir savaş veriyordum. Annem oldukça acımasız bir kadındı ve maddi ya da manevi canımı acıtmaktan asla çekinmezdi. Bu değişmez bir gerçekti. Konuşmamı beklemeden kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Kapıdan çıktığımızda kolumu bırakmış arkama geçerek hafifçe belimden ittirmeye başlamıştı. Yüzü de değişmişti tabii ki. Onun bu oyunculuğu beni her seferinde daha da korkutuyordu. Salona indiğimizde çoğu şeyin hazır olduğunu görmüştüm. Organizasyon için gelen ekip ayrılmıştı ve oldukça güzel iş çıkarmışlardı. Koltuklar yerinde duruyordu. Televizyonun olduğu duvara süs yapıp önüne iki sandalye koymuşlardı. Süs genel olarak ışıklardan ve tüllerden oluşuyordu ve bazı yerlere değişik renklerde çiçekler de eklenmişti. Oldukça zarif ve güzel olmuştu. Salonun belli yerlerine, hazırlanan süsle benzer tarzda objeler yerleştirilmişti. Salonun genel olarak eşyaları değiştirilmemiş olsa da farklı bir hava katılmış, güzelleştirilmişti. Annem etrafı incelemeyi bitirmiş, beni de yönlendirerek yemek odasına ilerlemişti. Yemek odasına da birkaç obje yerleştirilmişti ve sade bir şıklık yaratılmıştı. Hala kuruluyor olsa da masanın da evin diğer taraflarından bir farkı yoktu. Tamamen donatılmıştı. Tabiri caizse bir kuş sütü eksikti. Annemin yüzünde beliren memnuniyet dolu ifade görülmeyecek gibi değildi. "Her şey senin için güzel kızım." dedi hafif yüksek sesle. Etrafa bu şekilde poz kesmeyi çok severdi. Bildim bileli insanların yanında mükemmel anne rolünü oynuyor, yalnız kaldığımızda ise nefretini kusmaya çekinmiyordu. Bir zamanlar bu sahte sevgi gösterisini bile seviyordum. Yalandan olduğunu bilsem de kısa sürelik de olsa o sevgiyi hissetmeyi iple çekiyordum. Sonraysa bu gösteriler bana bir şey ifade etmemeye başlamıştı. Ne kadar oynarsa oynasın yüzünde yalnızca benim görebildiğim o samimiyetsiz ifade beni tiksindirmekten başka bir şey yapmıyordu. Yine de inkâr edemezdim ki hala onların gerçek sevgisine muhtaçtım. İçimdeki küçük kız ne olursa olsun o sevgiyi bekliyordu. Hazırlıklar bittiğinde çalışanların çoğu da ayrılmıştı evden. Yalnızca en profesyonelleri hizmet etmek için kalmışlardı. Çok uzun sürmeden de zil sesi duyulmuştu. Kalbimin gümbürtüsünü görmezden gelmeye çalışarak kapıya ilerlemiştim. Arkamdan da annem ve babam geliyordu. Kapıdan ilk giren Çağrı'nın babaannesi olduğunu tahmin ettiğim kadındı. Hastalığına ve yaşına rağmen oldukça dinç gözükse de gözlerindeki yorgunluk fark edilmeyecek gibi değildi. "Hoş geldiniz." diyerek elini öptüm. Ardından sırayla iki kız iki erkek girmişti. Onlarla da kısaca selamlaşsak da ayaküstü tanışmamıştık. Daha sonra tanışmak daha mantıklıydı. En sonda ise Çağrı vardı. Üzerine tam oturan takım elbisesi, özenilmiş saçlarıyla çok yakışıklı olmuştu. Elindeki şakayık çiçeklerini ve çikolatayı elime bırakmış, annemlerin elini öpmüştü. Elimdekileri çalışanlardan birine verip Çağrı'ya dönmüştüm. Annemler odaya girse de Çağrı bekliyordu ve endişeli bakışları üzerimdeydi. "İyisin değil mi?" diye sordu. Başımla onayladım onu. "Şu an oldukça mutlular. İstedikleri kişiyle evleneceğim ama hareketlerimize dikkat etmeliyiz. Annem senin hareketlerine dikkat edeceğini söyledi. Sana olanları anlatmamdan korkuyorlar. Bilmiyormuş gibi davran olur mu?" O da beni başıyla onayladı. İçeriye yöneliyordu ki bir anda durdu. "Arkadaşlarım seni daha yakından tanımak için bu gece için tekne ayarlamışlar. Benim de gelirken haberim oldu. Sana soramadım o yüzden ama gelmek istemezsen bir bahane uydurur ayarlarım. Ne dersin? Senin için uygun mu?" Bir süre düşündüm. "Problem olmaz sanırım ama babamlar bu duruma ne derler bilmiyorum." Anlayışla başını salladı. "İzin işini ben hallederim sen onu dert etme. O zaman gidiyoruz?" Başımla onayladım. Ardından beraber salona geçtik. Annemin imalı bakışlarından kaçmak için ona uzak bir yere oturmuştum. Biraz muhabbetin ardından yemek odasına geçmiştik. Çağrı'nın babaannesi Çiğdem Hanım'ı sevmiş gibiydim. Buna karar vermek için tabii ki erkendi ancak kanım ısınmıştı. İçten ve samimi birine benziyordu. Yemek boyunca çok konuşulmamıştı. Zaten babam yemekte konuşulmasından pek hoşlanmazdı. Çok uzun sürmeyen yemeğin ardından salona geri geçmiştik. Yeniden biraz konuşulmaya başlanmıştı bu sırada ben de kahve yapmak için mutfağa geçmiştim. Tabii öncesinde kimin nasıl kahve içtiğini de öğrenmiştim. Kahveleri hazırlayıp götürmek için yeltendiğimde çalışanlardan biri durdurmuştu. "Çağrı Bey'in kahvesine tuz koymadınız Dilem Hanım. Selma Hanım’ın kesin talimatı var." Başımla onayladım onu. Çok fazla olmayacak şekilde Çağrı'nın kahvesine tuz attıktan sonra içeriye girmiştim. Çiğdem Hanım'dan başlayıp sırayla kahveleri dağıttıktan sonra sona Çağrı kalmıştı. Ona kahvesini verirken kimsenin duymayacağı şekilde kahvesine tuz attığımı söylemiştim. Ardından Çağrı'nın yanındaki sandalyeye oturmuştum. Herkes kahvesini içmek yerine Çağrı'yı izlemeye başlamıştı. Çağrı ilk önce küçük bir yudum alıp hafifçe yüzünü buruşturmuştu ama hemen ifadesini eski haline getirmişti. Ardından kahveyi bir dikişte içmişti ve arkadaşlarının kahkaha atmasına sebep olmuştu. Herkes kahvesini içip kendi arasında konuşmaya başladığında Çağrı'ya döndüm hafifçe. "Çok kötü değildi değil mi? Olabildiğince az koymaya çalıştım. Bana kalırsa hiç koymayacaktım ama annem çalışanları tembihlemiş." dedim oldukça kısık bir sesle. Tebessüm etti. "Merak etme o kadar kötü değildi. Zaten çok da belli olmuyordu ben biraz oyunculuk ekledim sadece daha inandırıcı olsun diye." Ben de ona gülümsedim. Konuşmalar kısa bir süreliğine kesildiğinde Çiğdem Hanım hafifçe boğazını temizlemedi. Konuya giriş yapmak için yaptığı belliydi ve konuşmaya başladı. "Buraya geliş amacımız belli. Hayırlı bir iş için buradayız. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızımız Dilem'i, oğlumuz Serhat Çağrı'ya istiyoruz." diyerek sonlandırdı sözlerini. Babam boğazını temizledi. "Kızımız için uygunsa bize yalnızca onları desteklemek düşer." dedi ve gözlerini bana çevirdi. "Ne dersin kızım. Evlenmek ister misin?" Bana soruyordu ama aslında bu bir soru değil, tehditti. Gözleri "Bir hayır de bakalım. Ben sana o zaman gösteririm." diye bağırıyordu adeta. Başımla onayladım ben de. "O zaman ben de verdim gitti." dedi. Herkes ayaklanınca Çağrı ile ikimiz sırayla büyüklerin ellerinden öpmüştük. Çağrı'nın arkadaşları da bizi tebrik etmişti ve onlarla da sarılmıştık. Tebrik faslı bittiğinde yüzükler takılmıştı. Babam kısa bir konuşmanın ardından yüzüklerdeki kurdeleyi kesmişti. Tuttuğumuz fotoğrafçı, gecenin tamamında olduğu gibi fotoğraflarımızı çekmeye devam etmişti. Ailecek, Çağrı'nın arkadaşları ile ve sadece ikimizin bulunduğu bir sürü fotoğraf da çekildiği sırada haber verdiğimiz magazin kanalları gelmeye başlamıştı. Bizim işimiz bittiğinde biz de bahçeye yanlarına çıkmıştık. Magazinciler öncelikle bizimle konuşmak istese de konuşmayı annemler ve Çiğdem Hanım başlatmıştı. Nişanlanacağımızı, yakında düğünümüz olacağını falan anlatmışlardı. Ardından sorulan soruları es geçip bizim fotoğrafımızı çekebileceklerini söylemişlerdi. Magazinciler bir yandan bizi çekerken bir yandan da soru soruyorlar ancak biz soruların hiçbirine cevap vermiyorduk. Soruların çoğunluğu neden bu kadar acele ettiğimiz yönündeydi. Fotoğraf çekimi bittiğinde magazincilerden biri önlerindeki koruma yığınından sıyrılıp yanımıza gelmiş, telefonunun kamerasını bize yöneltmişti. "Aileniz zoruyla evlendiğiniz düşünülüyor. Söylentiler doğru mu?" Normalde bu soru gelmesi oldukça muhtemel bir soruydu ancak bu şekilde pat diye gözümüzün içine bakılarak sorulduğunda donmuştum. Zaten dışarı çıktığımız andan itibaren iyi hissetmemeye başlamıştım. Bu yaşıma kadar magazinden de muhabirlerden de elimden geldiğince uzak durmuştum. Hem ben rahatsız oluyordum hem de annem fark etmeden onlar hakkında pot kırmamam için muhabirlerden uzak durmamı her dışarı çıkışımda hatırlatıyordu. Bana göre oldukça soğukkanlı olan Çağrı yanıtladı soruyu. "Kimin bizim ilişkimiz hakkında ne düşündüğünü merak etmiyorum. Aşkımızı kimseye kanıtlamak zorunda da değiliz tabii ama madem bu kadar çok merak ediyorsunuz biraz bu konu hakkında konuşmak isterim. Ben bu tarz şeylerden çok etkilenmem ancak biricik nişanlım her konuda olduğundan biraz daha fazla hassas ilişkimiz konusunda. İlişkimiz basına yansıdığından beri durmadan birileri bir şeyler söylüyor. Belki bilerek belki bilmeyerek hayatta en çok değer verdiğim insanı, müstakbel eşimi üzüyorlar. Evet, ilişkimizi başından beri gizli yaşadığımız için bu tarz ithamları duymayı bekliyorduk zaten ama takdir edersiniz ki bu kadarı çok fazla. Ben Dilem’in daha fazla üzülmesine göz yumamayacağım" Bakışlarını üzerimde hissettiğimde gözlerimi gözlerine çıkardım, bakışlarımız kenetlendi. Ardından gözlerimizi ayırmadan konuşmasına devam etti. "Dilem benim yaşama sebebim. Beni yeniden hayata bağlayan, birini güzel sevmenin nasıl bir şey olduğunu öğreten kişi. Aramızdaki bağ aşktan da sevgiden de çok öte. Hayatıma kattığın güzellikler için, hayatım olduğun için teşekkür ederim hayatım." dedi. Alnıma eğildiğinde gözlerim kapandı kendiliğinden. Alnıma değen dudakları, içimde bir şeylerin kıpırdamasına sebep olduğunda görmezden gelmeye çalıştım. Bakışı, öpüşü, dokunuşları... Bir an ben bile içinde bulunduğumuz durumun oyun olduğunu kendimin uydurduğunu düşünmüştüm. Ayrıldığımızda eli boş olan magazinciler bizi alkışlamışlardı. Hafifçe tebessüm bıraktım Çağrı'ya. Elimi tuttu ve kendiyle birlikte beni de ilerletti. Adımlarımı hızlandırıp yanına gittim. "Hiç oyuncu olmayı düşündün mü? Bir an ben kendimden şüphe ettim." Omuz silkip küçük bir tebessümle cevapladı beni.
♡ ♡ Merhabalarr... Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur ♡ Bölüm ya da kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi merak ediyorum. Yorumlarda belirtirseniz çok mutlu olurum. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın ♡ Gelecek bölümde görüşmek üzere ♡ |
0% |