Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4 ♡

@_sevilgun

Hikaye Pini görüntüsü

3.Bölüm: İlk Hayal Kırıklığı

Adımlarımı hızlandırıp yanına gittim. "Hiç oyuncu olmayı düşündün mü? Bir an ben kendimden şüphe ettim." Omuz silkip küçük bir tebessümle cevapladı beni.

 

♡ ♡

Arabanın camını açıp rüzgarın yüzümü yalamasına izin verdim. İkimiz de konuşmuyorduk. Biraz gergindik çünkü babam izin verme olayını biraz büyütmüştü. Zaten bu zamana kadar ilk defa başka bir yerde kalmama izin vermişlerdi. Daha düne kadar onların yanında olduğum anları saymazsak akşam 10'dan sonra eve girmem yasaktı. Hatta davetler haricinde akşam yemeklerinde de evde olmak zorundaydım. Bugün benim için de onlar için de bir ilkti yani. Ama bilerek onu zorlamıştım. Bana sormadan benim hakkımda karar verip zoraki bir şekilde evlendirmek istemişlerdi. Madem Çağrı'ya beni bir gece emanet edecek kadar güvenmiyorlardı neden bir ömür onunla evli kalmamı istiyorlardı.

Camın kapanmasıyla Çağrı'ya döndüm. "Hava serin, üşüyeceksin." Yaptığı açıklamaya başımı salladım. Göz ucuyla bana baktı. "Seninle bir şey konuşmak istiyorum. Ben arkadaşlarımdan birine anlattım evliliğimizin gerçek olmadığını. Öncesinde sana söylemem gerekirdi ama beni çok iyi tanıdığı için anladı işin içinde bir şey olduğunu. Ne kadar itiraz etsem de inanmadı zaten. Ben de sonunda anlatmak zorunda kaldım. Merak etme kimseye söylemez. Hatta zor durumda kaldığımızda yardımcı bile olur eminim ki. Sorun etmedin değil mi?" Başımı iki yana salladım. "Önemli değil. Annemlerin kulağına gitmesin yeter."

Daha sonra hiçbir şey konuşmamıştık. Marina'ya geldiğimizde diğerleri çoktan gelmişti. Zaten onlar bizden önce çıkmışlardı. Ben üstüme rahat edebileceğim bir şeyler giymiş bir de küçük bir çanta hazırlamıştım. Ayrıca yarın öğleden sonra da dersim vardı ve onun için almam gereken eşyalarım da vardı. Eşyalarımı okula gideceğim için Çağrı'nın arabasında bırakacaktım.

Çağrı elimi tutup tekneye doğru ilerlettiğinde şaşkınca ona baktım. Hafifçe güldü. "Bakma öyle şaşkın şaşkın. Role devam etmemiz gerekiyor biliyorsun. Bugüne bugün nişanlı bir çiftiz." Başımı sallayıp önüme döndüm. Hızlıca ilerlemiş, tekneye girmiştik. Herkesle görüşüp selamlaştıktan sonra koltuklara oturmuştuk. Çağrı yanımda oturuyordu ve kolunu da arkama uzatmıştı. Dışarıdan sevgili gibi göründüğümüze emindim.

"Tam tanışamadık Dilem. Bizi seninle bu kadar geç tanıştırdığı için Çağrı'ya kızacağım ama onun henüz sırası değil. Ben Hira. Tanıştığımıza memnun oldum. Umarım çok mutlu olursunuz." Gülümsedim. "Teşekkür ederiz Hira. Ben de tanıştığıma memnun oldum." Hira'nın ardından Anıl ve Emre ile de tanışmıştım. Onlar da en az Hira kadar samimilerdi. Anıl biraz daha soğuk dursa da kişiliğinin böyle olduğunu anlayabilmiştim. Onların ardından sıra diğer kıza gelmişti. Kendini tanıtmaya başlamadan önce alayla beni süzdü ve hafifçe sırıttı. "Ben de Tuğçe canım. Çağrı'nın en yakınıyım." Başımı salladım sadece. Bakışlarından da hareketlerinden de rahatsız olmuştum. Anladığım kadarıyla Çağrı'nın evliliğimizin gerçek olmadığını anlattığı kişi de Tuğçe'ydi. Bize yardımının dokunabileceğini söylemişti ancak ben bundan emin olamamıştım. Nedense gerçeğin gün yüzüne onun yüzünden çıkacağını hissediyordum.

 

♡ ♡

Aradan birkaç saat geçmişti ve ben oldukça sıkılmıştım. Öyle ki oturduğumuz koltuklardan uzaklaşmış, ışığın yetersizliğini umursamadan yatın önüne gelmiştim. Zaten yavaşça dağılmaya da başlamıştık. Hira sabah oldukça erken kalktığını söyleyerek ortalama bir saat önce uyumaya gitmişti. Hira'nın ardından Emre oturduğumuz koltuklarda uyuklamaya başlamıştı ancak ısrarlarımıza rağmen odaya gitmemişti. Ben buraya gelmeden önce de o şekilde yatmaya devam ediyordu. Çağrı onun için içeriden bir battaniye getirmiş üzerini örtmüştü. Onlara ne kadar çok değer verdiği gözlerinden okunuyordu. Tuğçe ise kimseyi umursamadan getirdiği içkiyi içiyordu. Denize açıldığımızda içmeye başlamıştı ve arkadaşlarının uyarılarını umursamadan içmeye de devam etmişti. Ancak bünyesi alışık olmalı ki ben buraya gelmeden önce daha sarhoş olmamıştı. Şu an ne halde olduğunu bilmiyordum.

Çağrı arkadaşlarıyla aramda köprü olmaya çalışmıştı gece boyunca. Sohbetlerine elinden geldiğince beni de dahil etmişti ve yabancılık çekmemem için uğraşmıştı. Canım sıkıldığında buraya geleceğimi söylemiştim. Benimle gelebileceğini söylese de yalnız kalmak istediğimi söylediğimde ısrar etmemişti. Bu akşam buraya geldiğime biraz da olsa pişman olmuştum. Çağrı ne kadar aksi için uğraşmış olsa da kendimi hep fazlalık gibi hissetmiştim ve bu yüzden oldukça da sıkılmıştım. Ayrıca gereksiz yere evde de gerginlik çıkmasına sebep olmuştum. Yine de bunları düşünmemeye çalıştım. Deniz havası iyi gelmişti. Yalnız kaldığımdan beri kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Kendimi bildim bileli yalnız olduğum için kalabalık bazen hatta çoğu zaman beni oldukça sıkıyordu.

Ne kadar burada yalnız oturdum bilmiyorum düşüncelerimden ardımdan gelen tıkırtıyla sıyrılmıştım. Gelenin Çağrı olduğunu düşünsem de yanılmıştım. Gelen Tuğçe'ydi. Onu gördüğümde biraz gerilmiştim ancak belli etmemeye çalışmıştım. "Selam." dedi bakışları küçümsercesine vücudumu süzerken. "Sıkılmışsın. Oysa bu akşamı senin için düzenlemiştik." diye mırıldandı sahte bir üzüntüyle. Ardından ciddileşti. Ne kadar içtiğini bilmiyordum ancak hala sarhoş gibi görünmüyordu. Alkol aldığı belliydi ancak hala kendindeydi. "Çağrı'yla ben... Biz çok yakınız Dilem. Biz birlikteyiz, sevgiliyiz. Babaannesi onu seninle evlenmesi için zorlamasa biz evlenecektik. Ama sanma ki bu evlilik gerçek olacak, Çağrı seni sevecek. Ben varken Çağrı sana göz ucuyla bile bakmaz. Bu evlilik bitecek ve sen hayatımıza hiç girmemişsin gibi gideceksin. Üzülmek istemiyorsan yanlış duygular besleme." dedi ve ayrıldı yanımdan. Bense öylece kalakalmıştım. Söyledikleri doğruydu, evliliğimiz bir oyundan ibaretti. Biliyordum. Buna rağmen kalbimin ağrıması niyeydi? Daha iki gündür tanıdığım adamı mı kıskanmıştım? Hem de sevgilisinden. Buna hakkım var mıydı? Düşüncelerimi toplayabilme ümidiyle derin bir nefes aldım. Bunları Tuğçe'den duyma sebebim muhtemelen Çağrı'nın bilmemi istememesiydi. Belki de kendimi kötü hissetmemem için söylememişti. Bu yüzden bildiğimi belli etmeyecektim. Evli kaldığımız 1 yıl içerisinde de onların arasına girmemeye çalışacaktım. Neyse ki kimse bu konuşmalara şahit olmamıştı.

Ne kadar daha burada oturdum bilmiyorum ama görece daha iyi olduğuma kanaat getirdiğimde kalkmıştım. Çağrı ve Anıl bıraktığım gibi oturuyorlardı. Tuğçe de yanlarındaydı. Çağrı'ya yakın oturmuş, dikkatle konuşmalarını dinliyordu. Benim geldiğimi ilk fark eden yüzü bu tarafa doğru olan Anıl oldu. Hafifçe gülümsedim. Daha doğrusu gülümsemeye çalıştım. Anıl'ın bakışlarını takip eden Çağrı da beni fark ettiğinde yanlarına gitmemi beklemeden yanıma doğru adımlamaya başladı. Gözlerinde alışık olmadığım bir ifade mevcuttu.

"Bir şey mi oldu? İyi gözükmüyorsun." Gülümsedim. "İyiyim, bir şey olmadı." Elini yüzüme getirip ateşimi kontrol etti. "Ateşin de yok. Emin misin iyi olduğuna?" Başımla onayladım. "Eminim. Yorgunum biraz belki o yüzden öyle gelmiştir sana." Ceketini çıkartıp üstüme koydu. "Üşümüşsün. Yorgunsan sana yatacağın yeri gösterebilirim. İstersen bizimle de oturabilirsin tabii ki." Üstümdeki ceketi biraz daha kendime çekiştirdim. Üşüdüğümü fark etmemiştim. Bu şekilde ince düşünmesi içimde bir şeyler olmasına sebep oldu. "Yatacağım yeri gösterirsen daha iyi olur." Onunla birlikte ilerlemeden Anıl ve Tuğçe'ye iyi geceler dilemiştim. Tuğçe'nin konuşmanın başından beri üzerimde hissettiğim yakıcı bakışlarıyla da karşılaşmıştım tabii.

Elini belime koydu ve ilerlemeye başladık. Karşılıklı dizilmiş odalardan birinin önünde durduğumuzda beni içeri yönlendirdi. Çok büyük bir oda değildi. Aynalı küçük bir dolap, iki kişilik de yatak vardı. Yatağın üstünde eşyalarımı koyduğum çanta vardı. Çantadan eşyalarımı alırken konuşmaya başladım. "Teşekkür ederim." Çıkmaya yeltenmediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Bir şey söylemek ister gibi bakıyordu. "Ne diyeceksen diyebilirsin." dedim gülümserken. Benden çekiniyor olması garip gelmişti. "Makyajını çıkarmana yardım edebilir miyim?" diye sordu. Sesi fazlasıyla çocuksu çıkmıştı ama durumu garipsemekten alıkoyamadım kendimi. Bakışlarımı gördüğünde bir şey dememi beklemeden kapıya yöneldi. "Olur." dedim hızlıca. Oldukça garip bir istek de olsa yüzünün düşmesine gönlüm el vermemişti. Ve nedense içimdeki onunla birlikte vakit geçirme isteğine karşı koyamamıştım. Yatağa oturup gelmesini bekledim.

Tam önüme oturup elimdeki makyaj temizleme suyunu ve pamuğu aldı. Pamuğa biraz makyaj temizleme suyu döküp dudağıma yaklaştırdı. "Sana bir şey göstereceğim. Üflesene." Saçma gelse de dediğini yaptım. Pamuğu çevirip gösterdi. Üflediğim tarafın tersinde köpük oluşmuştu. "Çok garip değil mi? Ben de Hira yaparken görmüştüm." Başımla onayladım onu. Bu haline gülmeden duramamıştım. Hareketlenmesiyle gözlerimi kapattım. Nazikçe temizlemeye başladı yüzümü. Hareketleri oldukça temkinliydi. Yüzüme, yanağıma her dokunduğunda şaşırıyordum ama istemsizce hoşuma da gidiyordu. Kırılacak bir bebekmişim gibi davranması kendimi değerli hissettiriyordu. Hareketleri sol yanağıma geldiğinde daha da yavaşladı ve orada biraz fazla oyalandı. "Çok acıyor mu?" diye sordu hala yanağımı silerken. Başımı salladım iki yana. Boğazımda oluşan yumrudan dolayı konuşmak istememiştim. İşini bitirdiğinde gözlerimi açtım. Ayaklanmak yerine çantamdan çıkardığım kremi aldı eline. Parmağının ucuna biraz krem alıp yanağıma sürmeye başladı. Kremi sürmeyi de bitirdiğinde bakışlarını gözlerime çıkardı. Gülümsedim. "Teşekkür ederim." dedim gülümsemeye devam ederken. Aklıma Tuğçe'nin konuşması geldiğinde anlık olarak gülüşüm yüzümde solsa da hemen toparladım kendimi. Ona bunu yapmaya hakkım yoktu. Ayaklandı Çağrı da. Fark etmemiş gibiydi. Fark etmişse de bunu gizliyordu. "Odanın içinde lavabo var. Biraz küçük ama kimsenin yüzünü görmesini istemeyeceğini düşündüğüm için buraya getirmiştim eşyalarını. Kimse odaya girmez merak etme. Bir şeye ihtiyacın olursa ben karşıdaki odadayım. Yanıma gelmekten çekinme." dedi kapıya yönelirken. "Teşekkür ederim Çağrı. İyi geceler." Gülümsedi. "Ben teşekkür ederim Dilem. Sana da iyi geceler." dedi ve çıktı odadan. Hızlıca üstümü değiştirip ışıkları kapattım ve yatağa uzandım. Sadece uyumak istiyordum ama muhtemelen bu gece düşünceler zihnimi yeterince meşgul edecek ve beni uyutmayacaktı.

Tuğçe'nin söylediği her şey zihnimde tekrar tekrar oynayıp duruyordu. Her seferinde de kalbimde aynı acı peyda oluyordu. Kendimi bu kadar çabuk kaptırmaya başladığıma inanamıyordum ve kendime kızıyordum. Gördüğüm ufacık sevgi kırıntısının beni birine bu kadar çok ve çabuk bağlaması sağlıklı değildi. Ayrıca henüz daha evlenmemiştik de. O zaman ne olacaktı? Şu an bile bu haldeysem 1 yılın sonunda ne halde olacaktım. O Tuğçe'yi severken beni sever miydi? Hoş sevse de ben ikinci kadın olmak ister miydim? Sonunda üzülecek yine ben olacaktım. Bunların olmasını istemiyordum. Ben yalnızca mutlu ve huzurlu yaşamak istiyordum. Gözümden düşen yaşa mani olamadım. Belki de mutlu olmayı hak etmiyordum.

 

♡ ♡

Gözlerimi açtığımda bulunduğum yeri garipsemiştim. Dün olanlar aklıma geldiğinde yüzümü buruşturdum. Bu hareketim yanağımın acımasına sebep oldu ve ağzımdan çıkan kısık inlemeyi bastıramadım. Kendimi oldukça yorgun hissediyordum. Dün gece uyuyamamaktan ve de ağlamaktan dolayı gözlerim oldukça acıyordu ve muhtemelen şişmişlerdi de. Ayrıca boğazlarım da oldukça kötüydü. Yüksek ihtimalle hasta olacaktım. Doğal olarak vücudum bu kadar sıkıntı ve stresi kaldıramamıştı. Yine de bunların hepsini göz ardı edip yerimden doğruldum. Bugünün oldukça çabuk bitmesini, eve gitmeyi ve kendimi odama kapatmayı hayal ediyordum. Neyseki bugün öğleden sonra sadece bir dersim vardı ve o da uzun bir ders değildi.

Önce lavaboda işlerimi bitirip aynada yanağıma krem sürdüm. Krem emilene kadar yatağı toplamış, üstümü değiştirmiştim. Ardından yine lavaboya geçmiş aynada makyaj yapmıştım. Dün yapılan kadar profesyonel değildi ancak yine de morluğu kapatabilmiştim. Bu kadarı da benim için yeterliydi. Eşyalarımı toplayıp büyük çantaya koymuş, büyük çantadaki kitabımı da yanıma alacağım çantama koymuştum. Böylece tamamen hazırdım.

Yukarı çıktığımda kahvaltı hazırdı. Masanın olduğu bölmede kimse yoktu ancak yatın açık kısmından konuşma sesleri geliyordu. Adımlarımı oraya yönelttim. Burada da yalnızca Anıl, Çağrı ve Hira vardı. Muhtemelen diğerleri uyuyordu. "Günaydın." dedim. Sesim biraz kısık çıkmıştı. Boğazımı temizledim ama tekrar etmedim. Zaten duymuşlardı. Cevap verdiklerinde ben de Hira'nın yanına oturmuştum. Çağrı'nın da yanı boştu ancak oraya oturmak istememiştim. Belki uyandığında Tuğçe oturmak isterdi. Çağrı kaşlarını çatsa da bir şey demedi ve Anıl ile konuşmaya devam etti. Bir şeyler hissediyordu muhtemelen ama bir şey demiyordu.

"Düğün gününü almışsınız sanırım." dedi Hira. Muhtemelen konu açmak istemişti. Başımla onayladım onu. "Evet, 15 mayısta." Gülümsedi. "Çok yakın değil mi tarihi? Karışmak hakkım değil ama ben çok stres yapardım muhtemelen." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Evet biraz hızlıyız. Şu anlık sakinim ama sonra ne olur bilmiyorum." Gözleri arkama kaydı. Ben de oraya baktım. Tuğçe geliyordu. Dün akşam tahminimce sızdığı için başı ağrıyor olmalıydı. Bu yüzden başını ovarak geliyordu. Etrafına dikkat etmemişti. "Günaydın." diye mırıldandı. Göz göze geldiğimizde yüzü asıldı. Muhtemelen benim varlığımı unutmuştu. Rahatsızca yerimde kımıldandım. Hira rahatsızlığımı anlamış olacak ki konuşmamıza devam etti. "Benim dediğime bakma sen yine de. Stres yaparsan tadını çıkaramazsın. Hem biz de elimizden geldiğince yardımcı oluruz, değil mi Tuğçe?" diyerek Tuğçe'yi de konuşmamıza dahil etti. Çağrı'nın yanını boş bulan Tuğçe tabii ki oraya oturmuştu. Düşünceme kendi kendime kızdım. Tabii ki sevgilisinin yanına oturacaktı. Ayrıca Hira'nın dediği de bana garip gelmişti. Kimse mi bilmiyordu birlikte olduklarını. Çağrı'nın çok değer verdiği arkadaşlarından bir şeyler saklıyor olmasını garipsemiştim tabii ki. Özellikle de bu kadar büyük bir şeyi. "Hımhım." diye mırıldanarak başından savdı Tuğçe Hira'yı. "Teşekkür ederim ama dün annemi gördünüz. İsteyip de başaramayacağı bir şey yoktur." dedim. Buruk bir tebessüm belirdi yüzümde. Zaten annemin benden nefret etme sebebi de buydu. Çünkü hayatında isteyip de başaramadığı tek bir şey vardı. O da doğmama engel olmak. Şayet istediği şeyi yapıp beni aldırabilseydi ondan mutlusu olmazdı. Daha sonra başka bir şey konuşulmamıştı. Zaten Emre oldukça enerjik bir şekilde güverteye gelmiş, buradaki gerginliği hemen kovalamıştı.

Emre'nin gelişinin ardından çok fazla beklemeden masaya geçmiştik. Kahvaltıda herkes bir şeyler hakkında konuşuyordu. Yalnızca ben dahil olamıyordum. Daha doğrusu kendimi buraya ait hissedemiyordum. Sanki fazlalıktım ve mecburiyetten yanlarındaydım. Hatta sanki fazlaydı. Ben gerçekten de mecburiyetten buradaydım. Ben böyle düşünmeye devam ederken elimin üstüne konulan elle kendime gelmiştim. Gözlerim elimi bulduğunda yanımda oturan Çağrı'nın elini elimin üstüne koyduğunu gördüm. Kulağıma yaklaştı. "Dün geceden beri sende bir şeyler var. İyi olduğuna emin misin?" Başımla onayladım onu. Uzatmadı ama bu konunun burada bitmediğini anlatan bakışlarını da yakalayabilmiştim.

Kahvaltımız bittiğinde biz kızlar yatın açık kısmına geçmiştik. Erkekler ise ne zaman marinaya döneceğimizi öğrenmek için kaptanın yanına gitmişlerdi. "Dilem herhangi bir şey için ihtiyacın olursa bize haber verebilirsin. Numaralarımızı da alalım haberleşiriz olur mu?" dedi Hira. Gülümsedim ve başımla onayladım onu. Numaralarımızı aldık. Hira'yı sevmiştim aslında. Onun da beni sevdiğini umuyordum. Biz Hira ile konuşmaya devam ederken Tuğçe de sessizce bizi izliyordu. Muhabbetlere katılmadığı için kendimi kötü hissetmiştim. Onun gözünden kendimi çok iyi görebiliyordum. Bana sinirlenmekte çok haklıydı çünkü onun hayatını çalıyor gibiydim. Önce sevgilisini almıştım. Şimdiyse arkadaşını. Gözlerimin dolduğunu saklamak için bakışlarımı denize çevirmiştim. Hira'nın telefonu çaldığı için yanımızdan ayrılması gerekmişti. O yüzden rahattım. Biraz daha bu şekilde durursak ağlayacaktım çünkü.

Yanımda bir hareketlilik hissettiğimi bakışlarımı denizden çektim. Çağrı gelmiş yanıma oturmuştu. Gülümsemesine karşılık verdim. Hira, Anıl ve Emre de geldiğinde hepimiz tamamdık. "Yarım saate marinaya yanaşırmışız." dedi Anıl. Başımı salladım. Kimse bir şey dememişti. "Bu buluşmaları sürekli tekrarlayalım." dedi Tuğçe. Çağrı'ya baktı. "Evlenince bizi unutma sakın Çağrı." derken sesi alaylıydı. Sanırım ortama ayak uydurmaya çalışıyordu. Çağrı'nın telefonu çalınca yanımdan kalkmak zorunda kalmıştı. Onun yerine Emre oturdu hemen yanıma. Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. "Dilem bundan sonra benim en best kankam." dedi herkese ithafen. Gülümsedim. "Ben seni çok sevdim Dilem." derken ellerini yanaklarıma getirmişti. Tam sıkacaktı ki Çağrı ellerinden tuttu. "Yanaklarını sıkma Emre." dedi hafif kızar tonda. O sıra aklıma yanağım geldi. Canımın acımasını istememişti. Kimse bunu bilmediği için anlamamış, Çağrı'nın beni kıskandığını düşünmüşlerdi. Emre yanımdan söylene söylene kalktı. "Yemedik müstakbel karını. Yanaklarının tam sıkılmalık ve çok tatlı olması benim mi suçum?" dediğinde çoktan Çağrı yanıma oturmuştu. Emre'ye cevap vermedi. Ben de kulağına yaklaştım. "Teşekkür ederim." deyip gülümsedim. Önemsiz dercesine omuzlarını kaldırıp indirdi.

Sonunda marinaya yanaştığımızda rahatlamıştım. Genel olarak Çağrı'nın arkadaşlarına ısınsam da yanlarında rahat değildim. Özellikle de Tuğçe'nin yanında. Haklıydı ama elimden bir şey de gelmiyordu. Çağrı'ya da bu evliliğe de mecbur bırakılmıştım.

 

♡ ♡

Merhabalarr. Nasılsınız? Görüşmeyeli neler yaptınız?

Sizce bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir.

Bazı karakterlerimizi daha yakından tanıdık. Onlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Oy vermeyi, öneri ve görüşlerinzi bildirmeyi unutmayın ♡

Gelecek bölümde görüşmek üzere...

Loading...
0%