Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Bölüm 27

@_tgb_17


Murattan Devam.


 

Ben acı içinde yere düşerken Yasin beni vuran şerefsizi etkisiz hale getirmişti bile, Ali hemen yanıma geldi bu sırada Yasinde etrafı kontrol ediyordu.


 

"Abi iyi misin?"


 

"İ-iyiyim Ali bir şey yok."


 

"İzin veririseniz ben bir bakayım."


 

Işıl denilen doktor konuşmuştu bende izin veriricesine kafamı salladım hemen yarama bakmaya başladı.


 

"Dediğiniz gibi önemli bir yara değil ama kurşun içerde kalmış , o yüzden hemen çıkarmamız lazım."


 

"Öncelikle sizi sapa sağlam bir şekilde karargaha götürelim sonra bakarlar koluma şimdilik sarsak yeter."


 

"Bakın böyle olmaz, tehlikeli olur."


 

"Bir şey olmaz siz dediğimi yapın yoksa ben yapacağım ."


 

"Tamam ama bu canınızı acıtacaktır."


 

"Önemli değil hadi."


 

Alinin verdiği bez ile yarayı sarmaya başladı en sonunda bağladığında canım acıdı ama belli etmedim.


 

Alinin yardımı ile yerimden kalkarken Savaş komutan ve tim geldi.


 

"Murat iyi misin aslanım koluna ne oldu?"


 

"Önemli bir şey yok komutanım ufak bir yara, şerefsizler temizlendi mi komutanım?"


 

"Hallettik ama Kunduzu son anda kaçırmayı başardırlar."


 

"Anladım komutanım, kampı böyle mi bırakacağız komutanım?"


 

"Hiç böyle bırakmak olur mu? Mehmet birazdan bize ateşli bir şölen sunacak."


 

"Hahah abi bekliyoruz gösterini."


 

"Eeeee o zaman daha fazla bekletmeyelim hayranlarımızı."


 

Mehmet abi elindeki kumandaya bastı ve biraz ilerimizde duran kamp havaya uçtu, doktorlar ani patlama ile korksalarda bizim yaptığımızı anlayınca rahatladılar.


 

Savaş komutan deminki konuşmamızdan tatmin olmamış olacak ki bana dönüm konuşmaya başladı.


 

"Murat ciddiyim kolunun durumu ne?"


 

"Ağır bir yara değil komutanım."


 

"Askeriniz söz dinlemiyor komutanım kurşun içeride ama öncelik sizsiziniz diyor."


 

Işıl denilen doktorun beni komutanıma resmen şikayet etmesi ile sinirle ona baktım ama o sırada aynı bakışları Savaş komutanda da görünce konuşmaya başladım.


 

"Komutanım dayanırım daha kötülerini gördüm biliyorsunuz, dediğim gibi önceliğimiz onları sapa sağlam karargaha götürmek."


 

"Tamam o zaman helikopter gelmek üzere, daha fazla beklemeden buluşma alanına gidelim."


 

Savaş komutanın yönlendirmesi ile buluşma alanına geldik ve helikoptere bindik , içerde kalan kurşunun etkisi ile ağrım artmıştı ama karargaha yaklaştığımız için rahattım.



 

Sonunda karargaha geldiğimizde önce biz indik daha sonra doktorların inmesine yardımcı olduk, bizi karşılayan Yıldız komutandı hepimiz hazır olda durduk.


 

"Hoş geldiniz Savaş komutanım."


 

"Sağolun Yıldız komutanım siz de hoş geldiniz."


 

Savaş komutanla konuşmasından sonra bize döndü ve konuşmaya başladı.


 

"Tim hoş geldin."


 

"SAĞOL!"


 

Bizi selamladıktan sonra Savaş komutana döndü tekrar.


 

"Savaş komutanım Rıza Albay sizi bekliyor."


 

" Tamam Yıldız komutanım o zaman burası sizde."


 

"Merak etmeyin"


 

Savaş komutan yanımızdan gidince Yıldız komutanımız tam karşımızda durdu ve hepimizi gözleri ile resmen röntgen çekti, bakışları bana gelince kaşları çatıldı hızla bana doğru yürüdü ve önümde durup kolumu göstererek konuşmaya başladı.



 

"Kurşun içerde mi Murat?"


 

" E-evet de siz nerden anladınız komutanım?"


 

"Halinden asker, biraz daha böyle durursan durumun kötüye gider o yüzden hemen revire gidiyorsun."


 

"Emredersiniz komutanım."


 

"Hatta dur seni bizzat ben götürüyorum."



 

Timin geri kalanına toparlanmaları için izin verdi, tam yanıma gelecekti ki doktorları fark etti ve onlara hitaben konuşmaya başladı.


 

"Ah kusura bakmayın, siz kurtarılan doktorlar olmalısınız siz de bizimle revire gelin size de bir bakalım."



 

Doktorların konuşmasına izin vermeden beni sağla kolumdan tutup tam anlamı ile sürüklemye başladı. Doktorlarda bizi takip ediyorlardı, Yıldız komutanın beni sürüklemesi ile revire gidebildik.






 

Yıldızdan Devam


 

Kesik kesik uyuduğum uykunun sonunda kalkıp hemen banyoda işimi hallettim, banyodan çıkınca telefonuma mesaj geldiğini gördüm hemen açıp okudum.


 

Karan yola çıktıklarını belirten bir mesaj atmış, bende daha fazla oyalanmamak için hemen üniformamı giydim saçımıda sıkı bir at kuyruğu yapıp odadan çıktım.


 

Rıza Albayın odasının önüne geldim, ardından da kapıya vurdum içeriden gelen izin ile kapıyı açıp içeri girdim.


 

"Gel Yıldız."


 

"Komutanım, Kartallar erkenden yola çıkmışlar."


 

"Biliyorum kızım haberim var, iyi yapmışlar ne kadar erken araştırırsak o kadar iyi."


 

"Haklısınız komutanım. Komutanım, telefonda Gölge timi göreve gitti demiştiniz ne göreviydi?"


 

"Hastaneye gelecek olan üç doktoru kaçırmış şerefsizler, biz Kunduz için kaçırdıklarını düşünüyoruz. Yapılan bir görevde ağır yaralanmış, tim de o doktorları kurtarmaya gitti."


 

"Kunduz! bu isim hiç yabancı gelmiyor komutanım."


 

"Yabancı gelmez Yıldız, çünkü o da Topal'ın piyonlarından birisi."


 

"Şimdi hatırladım, Topal ortadan kaybolunca bu şerefsiz ortaya çıkmıştı. Hatta bir süre benim peşime düşmüştü ama ben hayalet olup dağa çıktığımda peşimi bırakmıştı.


 

İşte o zaman da bu kansızın peşine düşmüştüm ama bir şekilde hep elimden kaçtı, demek tekrardan ortaya çıktı."


 

"Topal ortaya çıkınca, piyonlarıda ortaya çıkmaya başladı Yıldız."


 

"Siz hiç merak etmeyin komutanım, önce piyonlarını, daha sonrada o şerefsizi ortadan kaldıracağım. Bu arada timden bir haber var mı?"


 

"Var kızım görevi başarı ile bitirmişler, birazdan burda olurlar."


 

"Tamam komutanım, izniniz olursa onları ben karşılamak isterim."


 

"Olur kızım ama tim gelince Savaşı bana gönder yeter."


 

" Emredersiniz komutanım."



 

Hızla Rıza Albayın odasından çıktım ve helikopter alanına doğru gitmeye başladım.


 

Helikopter alanında bir süre timi bekledim sonunda geldiklerinde önce tim daha sonra doktorlar indiler, indiklerinde hepsi hazır olda dizilmişlerdi Savaş komutana Rıza Albayın onu beklediğini söyledim o da hemen gitti.


 

Savaş gittikten sonra timi gözümle taradım yaralı var mı diye, Muratın kolundaki bezi ve üzerindeki kandan yaralı olduğunu anladım daha dikkatli inceleyince acı çekişinden boncuk boncuk terlemeye başlamasından kurşunun içerde olduğunu anladım.


 

Bunu görünce kaşlarım çatıldı, Muratın yanına gittim ve yarası hakkında konuştum daha sonra time toparlanmaları için izin verdim. Onlar yanımızdan ayrılınca Muratı ve doktorları revire götürdüm, şu an da Nazlı Muratın yarasına bakıyor.


 

"Durum ne Nazlı?"


 

"Yıldız komutanım kurşun içeride ve zamanında müdahale edilmediği için biraz derine inmiş ."


 

"Çıkarabilir misin yoksa hastaneye gidelim mi?"


 

"Komutanım tek başıma çıkaramam en iyisi hastaneye gitmesi."


 

Tam arkamı dönmüştüm ki kadın doktorun konuşması ile tekrar ona döndüm.


 

"İzin veririseniz ben çıkarabilirim, siz de yardım edersiniz."


 

"Olmaz siz çok fazla hırpalanmış durumdasınız ayrıca o kadar olay geldi başınıza."


 

"Önemli değil gerçekten iyiyim ben, hem askeriniz benim hayatımı kurtardı bu kadarcık yardımım dokunsun."


 

"Tamam o zaman siz ne gerekiyorsa yapın Nazlı sende doktor hanıma yardımcı ol ."


 

"Emredersiniz komutanım."


 

Onlar gerekli hazırlıklarını yaparken ben yavaşça Muratın yanına yaklaştım.


 

"Elimden çekeceğin var asker hazırlıklı ol."


 

"E-emere-dersiniz komutanım."


 

"Ben şimdi çıkıyorum Murat ama döndüğümde seni iyi durumda görmek istiyorum anlaştık mı?"


 

"Anlaştık komut-anım."


 

"Murat size emanet herhangi bir şey olursa hemen bana haber verin."


 

"Hiç merak etmeyin komutanım."


 

Revirden çıkıp Rıza Albayın odasına gittim ve kapıyı çaldım içerden gelen izin ile içeri girdim Savaş hala burdaydı.


 

"Gel kızım bizde operasyonla ilgili konuşuyorduk."


 

"Komutanım doktorları kurtardık kampıda imha ettik ayrıca kampta bulduğumuz belgeleride aldık ama Kunduz son anda kaçtı elimizden."


 

"Ona da sıra gelecek evlat önceliğimiz doktorlardı ve siz en güzel şekilde görevi yerine getiridiniz şimdi sen de git toparlan dinlen."


 

"Emredersiniz komutanım."


 

Savaş komutan çıkması ile bende izi isteyip çıktım, kendimi eğitim alanına attım ve üniformamın üst kısmını çıkardım sadece tişört ile kaldım daha sonra silahımı çıkardım ikisini kanara bırakıp eğitim alanında eğitim yapmaya başladım.


 

Kaç tur parkuru geçtim bilmiyorum ama Topalın yaptıklarını, annemin mektupta yazdıklarını, yaşadıklarımı düşündükçe daha da hırslanıp hızımı artırıyordum sonunda bütün enerjimi attım ve eşyalarımı almak için arkamı döndüğümde Savaşı gördüm.


 

"Ne zamandan beridir beni dikizler oldunuz komutanım."


 

"Hahaha dikizlemek değil Yıldız komutanım, parkuru kıracaksınız diye korktum da ondan bakıyordum."


 

"Öyle olsun bakalım."


 

"Yorulmuşsunuzdur size demli bir çay teklifinde bulunsam."


 

"Ah beni tam kalbimden vurdunuz komutanım ama önce üstümü değiştirmem lazım."


 

"Anlaştık o zaman siz hazırlanın ben çardakta sizi bekliyorum."


 

Hemen eşyalarımı alıp odama gittim hızlı bir duşun ardından yedek üniformamı giydim ve odamdan çıkıp çardağa doğru ilerlemeye başladım.



 

Hava kararmak üzereydi, Savaş beni görünce askerlerden birisini çağırıp bir şey söyledi asker hızla karargahtan içeri girdi bende çardağa gelince Savaşın karşısına oturdum.


 

"Eeeee Savaş komutanım çaylar nerede?"


 

"Geliyor Yıldız komutanım sabırlı olun."


 

Demin hızla içeri giren asker elinde iki çayla geldi, çayları bırakıp hemen yanımızdan gitti.Ben çayımı elime almış bir yudum içmiştim ki Savaşın sesini duydum.


 

"Seni o kadar sinirlendiren neydi Yıldız? Bu arada resmiyeti ortadan kaldırmamda bir sıkıntı yoktur umarım."


 

"Sorun değil Savaş."


 

"Eeee sorumun cevabını alamadım."


 

"Bu kadar sorguladığına göre bazı şeyleri biliyor olmalısın."


 

Sözlerimi bitirince hemen gözlerini benden kaçırdı, tahmin etmiştim zaten Rıza Albayın söylediğini.


 

"Gözlerini kaçırmana gerek yok Savaş Rıza Albayın sana anlattıklarını biliyorum, inan bana ben istemesem anlatmazdı."


 

"Peki sen neden anlatmadın bize bunca zamandır."


 

"O kadar çok şey yaşadık ki birbirimizi tanımaya zaman olmadı.Soruna gelecek olursak Topalı, yaşadıklarımı düşünüyordum.


 

Gördüğün gibi hala yaşadıklarımı tam olarak atlatamadım."


 

"Sen çok güçlüsün ve sana hayran olmamak elde değil, yaşadıkların çok ağır ve bunlara rağmen hayatta kalmış savaşmışsın anne ve babanın izinden gitmişsin bu çok güzel bir şey .


 

Evet bazı şeyleri hala yaşıyor olabilirsin ama o şerefsizden intikamını alınca eminim ki onlarda geçecektir."


 

"Belkide haklısın o şerefsizden intikamımı alınca biraz daha rahatlayacağım.Madem dertleşiyoruz o zaman sıra sende ."


 

"Ne sırası, hem ne anlatayım ki?"


 

"Mesela gözlerindeki hüznü, kızgınlığı anlat Savaş, sakın bir şey yok deme ben çok iyi analiz ederim insanları."


 

"Belli oluyor o zaten, bir kaç gün önce çok ağır bir şey pardon iki şey öğrendim ve bu öğrendiklerim hayatımı derinden etkileyecek şeyler ."


 

"Peki ne öğrendiğini sorsam."


 

"A-annemin kanser olduğunu öğrendim, aylarca benden habersiz acı çektiğini öğrendim."


 

"Çok geçmiş olsun peki şimdi nerde?"


 

"Sivas'a döndü orda tedavisine devam edecek ."


 

"Bak eğer benim yapacak olduğum bir şey olursa lütfen söyle,elimden ne gelirse fazlasını yaparım."


 

"Biliyorum ,seni tam tanımasamda ne kadar güzel bir kalbinin olduğunu görebiliyorum."


 

"Peki ya diğer öğrendiğin gerçek neydi?"


 

Savaş tam konuşmaya başlayacaktı ki bir anda başını tuttu bir süre başına masaj yaptı gözünü kapattı açtı ama iyi görünmüyordu.


 

"Savaş iyi misin?"


 

"İ-iyi-yim."


 

Tam yerimden kalkıp yanına gidecekken bir anda olduğu yerde bayıldı hemen yanına gittim ve ona seslendim daha sonra etraftaki askerlerden hemen Nazlıyı çağırmalarını istedim.






 

Savaştan Devam


 

Yıldızla sohbet ederken tam ailemle ilgili öğrendiğim şeyi söyleyecektim ki başıma feci bir ağrı saplandı, kendime gelmeye çalıştım ama ağrıya daha fazla dayanamadım ve kendimi karanlığa teslim ettim.



 

( Yine güzel çiçeklerin olduğu o evin bahçesindeydim , biraz ilerleyince o küçük erkek çocuğunu ve kadını gördüm ama bir türlü kadının suratını göremiyordum .


 

Çocuk oyuncaklarının başından kalkıp annesinin yanına gitti ve annesinin önünde diz çöküp elini annesinin karnına koydu ve konuşmaya başladı.


 

"Anne kardeşim ne zaman gelecek ben artık onunla oyunlar oynamak istiyorum."


 

"Az kaldı bebeğim,kardeşin gelecek ve seninle oyun oynayacak . Söyle bakalım sen kardeşini çok mu seviyorsun?"


 

"Evet anne ben kardeşimi çok seviyorum, o doğduğunda onu hep seveceğim ve bütün kötülüklerden koruyacağım."


 

"Sen çok iyi bir abi olacaksın bebeğim, ah!"


 

"Ne oldu anne?"


 

"Yiğit bak kardeşin seni duydu tekme attıyor , anlaşılan o da seni çok sevdiğini söylüyor."


 

Küçük çocuk mutlulukla annesinin karnına elini koydu ardından da karnına eğilip konuşmaya başladı.


 

"Abin seni çok seviyor meleğim biran önce gel olur mu seni çok merak ediyorum ama sakın korkma ben hep seni koruyacağım .Kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim."


 

Çocuk annesine sarıldı ve bana bakıp gülümsemeye başladı.


Benim aklımdan geçen düşünce ise bu çocuğun benim küçüklüğüm olduğu ve gerçek ismimin de Yiğitolmasıydı.)


Loading...
0%