@_tgb_17
|
Yıldızdan Devam Karargahtan ayrıldıktan sonra üzerimdeki duygusallıktan sıyrıldım ve tam olarak hayalet oldum. Her zaman ki gibi yolu uzatarak sığınağa doğru gittim, bir süre sonra arabamı her zaman ki yerde gizledim ve çantamı alıp yürümeye başladım çok uzun sürmeden sığınağa gelince gizlenmiş kapıdan içeri girdim daha sonra uzun süredir burada olmadığım için aktif hale getirdiğim güvenlik önlemlerini devre dışı bıraktım ve içeri girdim. Hemen burada bulunan odama geçtim ardından da eski hayalet kıyafetimi giydim maskemi de taktıktan sonra hazırdım, sığınakta bulunan gizli geçitten geçip silahların ve yeni kıyafetimin bırakılmış olduğu sığınağa geçtim. İçeri girince sanki bir oda dolusu altın görmüş gibi gözlerim parladı ve mutlu oldum yavaşça gözümü etrafta gezdirmeye başladım burada bir sürü silah bomba bana lazım olan bütün şeyler vardı ve bir çoğu askeriyede bulunmayan silahlardı. Mühimmatları incelemeyi bırakıp biraz daha ilerlediğimde bir kutu gördüm, açınca içinde yeni kıyafetimin ve maskemin olduğunu gördüm. Maskemi elime aldım ve incelemeye başladım, biraz inceleyince maskemin ileri derecede gece görüşü olduğunu ayrıca farklı frekansların olduğu küçük bir telsiz eklendiğini anladım. Maskeyi tekrar kutuya bıraktım bu seferde kıyafetimi incelemeye başladım, kıyafetimin de her türlü zorlu koşullarda vücut ısımı dengelemesi için ayarlandığını ve bir çok yerinde küçük ama çok işlemli silahların eklendiğini gördüm. Bunlar bıçak, silah, olmazsa olmazım olan zehirli dikenlerden yapılmış muşta ve küçük ama çok etkili olan bombaların olduğunu ve bunlar gibi bir çok şeyin daha eklendiğini gördüm . İnceleme işleminden sonra daha fazla zaman kaybetmemek için kıyafetin kutusunu ve birkaç silah aldım yanıma daha sonrada geldiğim geçitten geçip odama girdim ve artık bir plan yapmamın zamanının geldiğini anladım. Hemen bilgisayarımı açtım ve Karandan istemiş olduğum şu meşhur en iyilerin listesini açıp baktım. Listeyi incelediğimde aralarında tanıdığım şerefsizlerinde olduğunu fark ettim ve yüzümde yine o sinsi gülümseme oluştu . "İşte bu sefer benden kaçışınız yok leş ordusu, hepinizi avlayacağım! " Kafamda yapacak olduğum planları kurduktan sonra kartallarla iletişime geçmek için elime telefonu aldım ve bu sefer onları aradım, beni fazla beklemeden telefonları açtılar. "Ooooo tekrardan dağlara hoş geldin hayalet." "Hahaha hoş buldum Ferit, şimdi cıvıtma zamanı değil hemen ciddi oluyoruz." "Dinliyoruz hayalet." "Bana attığın listeyi inceledim Karan aralarınde benimde sizinde tanımış olduğumuz şerefsizler var. Ama tanımadığımız ve hakkında bilgi sahibi olmadıklarımızda var, bilmem anlatabildim mi?" "Mesaj alındı hayalet o iş bende!" "Sana güveniyorum Sinan ama en kısa zamanda olursa sevinirim . Şimdi asıl konuya gelecek olursak bir süre ortalıkta olmadığım için Topal beni tekrar ortaya çıkarmak için bir şey yapacaktır ama onun herhangi birine zarar vermesine izin vermeden ben ortaya çıkacağım . Ne dersin Ferit şöyle güzel bir patlama gösterisi izlesek nasıl olurdu?" "Hahahaha çok iyi olur hayalet elimde çok iyi malzemeler var sen iste yeter ki ." "Tamam o zaman,ah bu arada özel ricam olarak bir şey istiyorum, gösteriyi yapacağımız yer mümkünse Topalın en çok zarar alacağı kamp olsun Karan." "Anlaşıldı hayalet kamp bende ve inan bana fazlası ile zarar alacağı bir kamp bulacağım." "Şimdilik bunlarla başlayalım bakalım, Topal hayaletle tanışmak için o kadar yol gelmiş bizde ona güzel bir tanışma hazırlayalım." "Seninle tekrar bir arada olmak çok güzel hayalet, sensiz buraların tadı çıkmıyordu." "Sizinle bir arada olmakta çok güzel .Hadi sizden haber bekliyorum." Telefonu kapattıktan sonra bende boş durmamak için Topalla ilgili bilgi toplamaya başladım . "Ah topal beni merak edip o kadar yoldan geldin , banada o merakını gidermek düşer ama hiç merak etme sana hayaletin kim olduğunu çok güzel bir şekilde göstereceğim ."
Savaştan devam İki gün sonra Son iki gündür yaptığım gibi erkenden karargaha gelmiştim ve timi uyandırıp sıkı bir eğitime sokmuştum, tabi ki de onlarla beraber bende eğitime devam ediyordum bir nevi kafamı meşgul etmeye çalışıyordum . Kafamı time çevirdiğimde iyice haşatlarının çıktığını anladım ve bugünlük eğitimi erken bitirmeye kara verdim. "Gölge timi bugünlük bu kadar yeter gidin duşunuzu alın kendinize gelin ama her an ettikte ve hazır olun!" "Ay komutanım vallaha mı , şaka yapmıyorsunuz değil mi?" "ALİ! İstersen sen eğitime devam edebilirsin." "Yok komutanım bakın sustum bile ben." Ali'ye son kez baktıktan sonra karargahta bulunan odama gittim ardından da hızlı bir duş alıp üniformamı giydim. Tamamen hazır olduğuma karar verdikten sonra odama gittim ve iki gündür yaptığım gibi evrak işlerini hallettim. Evrakları kısa sürede hallettikten sonra oda üstüme üstüme gelmeye başladı bende kendimi dışarı attım. Annemi biraz ihmal ettiğim aklıma geldi hemen annemi aradım oda beni bekletmeden ilk çalışta açtı telefonu. "Savaşım , yavrum bir şey mi oldu?" "Yok annem merak etme bir şey olmadı seni merak ettim, ne yapıyorsun tedavi nasıl gidiyor?" "Ne yapayım oğlum iyiyim, tedavi iyi gidiyor oğlum bu ayın sonunda tekrardan tahlil yapacaklarmış." "Neden annem kötü bir durum yok değil mi?" "Yok oğlum sadece tedaviye cevap verip vermediğimi bakacaklarmış." "Anladım anne ben sana inanıyorum sen bu hastalığı atlatacaksın. Annem?" "Söyle oğlum." "Annem ben geçmişimi araştırıyordum ya, sağolsun Yıldırım da bana yardım ediyordu biz bir iz bulduk galiba." "N-ne buldunuz oğlum?" "Biz bir askeri araştırıyorduk beni yetimhaneye bırakanın o olduğunu düşünüyoruz, işte başka birileri daha o askeri ve bıraktığı çocuğu araştırıyormuş bugün görüşecekti Yıldırım." "İnanmıyorum oğlum , yani ailenden birileri hala seni arıyor öyle mi bu çok güzel bir haber." "Öyle gözüküyor annem ama sen yinede çok heyecanlanma daha emin değiliz." "Olsun oğlum, inşallah kafandaki soruların cevabını bulursun ve kalbin ferahlar." "İnşallah annem ben şimdi kapatıyorum dikkat et kendine bir şey olursa hemen ara beni." "Tamam oğlum merak etme, sende dikkat et kendine." Annem telefonu kapatınca bende arka bahçeye doğru yürüdüm, arka bahçeye gelince çimenlerin üzerine uzandım ve biraz dinlenmek için gözlerimi kapattım. ( Bu sefer soğuk , rutubetli pis bir mağaranın içinde buldum kendimi biraz ilerlediğimde kafasını yere eğmiş olan o çocuğu gördüm, yanına gitmek için adım atmıştım ki içeri birileri girdi hızla çocuğun yanına gittiler ardından da çocuğu kolundan tutukları gibi ayağa kaldırdılar ve hızla odadan çıkardılar. Bende hemen peşlerinden gittim bu sefer başka bir odaya götürdüler çocuğu, bende onların ardından içeri girdim içeri girince gördüğüm surat ile bütün hücrelerimde siniri hissetim . Çocuğu bir sandalyeye oturtmuşlardı karşısında da pis gülümsemesiyle Topal duruyordu. Topal tam elini kaldırmış çocuğa vuracaktı ki o an koruma iç güdüsü ile çocuğun yanına gitmek istedim ama ayaklarım sanki yere yapışmış gibiydi adım atmak için zorladım kendimi ama yerimden bir türlü kıpırdayamadım. Ben olduğum yerde cebeleşirken o şerefsizin attığı tokat küçük çocuğun sağ yanağıyla buluştu, tokatın etkisi ile çocuğun kafası yana düştü ve ağızından kan geldi işte o zaman daha çok sinirlendim ama elimden bir şey gelmiyordu. Çocuk ne yapacak diye beklerken o kafasını kaldırdı ardında da Topala aynen şöyle dedi. "Bana vurduğun için babam seni çok kötü dövecek görürsün ." "Hahahahaa bak sen bücüre önce seni elimden kurtarması lazım ama bu pek mümkün değil , baban asla seni ve beni bulamayacak." "Benim babam bir kahraman senin gibi canavar değil ve ben nerde olursam olayım o hep beni bulur. Çünkü benim babam bu ülkenin kahramanı benim babam TÜRK ASKERİ." Topal sinirlenmiş olacak ki bu sefer eline küçük bir bıçak aldı ve çocuğun küçücük bedeninde derin olmayacak ama acı verecek yaralar açtı ben ise olduğum yerde bağırıyordum çırpınıyordum ama elimden bir şey gelmiyordu.) Hızla yattığım yerden kalktım ve kesik kesik nefes almaya başladım başımda yine dayanılmaz bir ağrı vardı, elimle yüzümü sıvazladıktan sonra biraz sakinleştim ve gördüklerim tek tek aklıma düşmeye başladı. Topalın o çocuğa , yani bana yaptıkları şeyler aklıma gelince bir kez daha onu kendi ellerimle öldürmek için yemin ettim, daha sonra çocuğun söyledikleri aklıma gelince önce şaşırdım ardında da kendi kendime mırıldandım. "Nasıl yani benim babam bir TÜRK ASKERİ Mİ?"
Yıldırımdan Devam Savaşla konuştuktan sonra görüşecek olduğum istihbaratçı hakkıda bilgi toplamaya çalıştım ama doğru dürüst hiç bir bilgi ile karşılaşmadım. Savaşa söylemedim ama ben o askerin Savaşı yetimhaneye bıraktığına eminin, aslında bu konuda hislerime güveniyorum ve hislerim bu görüşeceğim istihbaratçının bizi Savaşın ailesine götüreceğini söylüyor. İstihbaratçı ile buluşmak için karargahtan çıktım ve arabama binip buluşacak olduğumuz kafeye doğru sürmeye başladım. Kafenin önüne gelince arabamı park edip indim ve kafenin içine girdim ve masalardan birine oturdum, bir süre sonra telefonum çaldı hemen açtım . "Eeee yüzbaşı ben geldim hangi masadasın?" "Girişin sağ tarafındaki cam kenarında bulunan ikinci masadayım." İstihbaratçıya oturduğum masayı tarif ettikten sonra telefonu kapattı, bir süre sonra elli yaşlarında birisi masaya yaklaştı bende istiharatçının bu olduğunu anladım ve hemen ayağa kalktım ardından da elimi uzattım oda elimi tutunca ikimizde ismimizi söyledik. "Yüzbaşı Yıldırım Cerrahoğlu tanıştığıma memnun oldum." "Bende eski istihbaratçı Ahmet Yılmaz , memnun oldum evlat oturalım bakalım." İkimizde oturduk ve birer kahve söyledik, kahvelerimiz gelince ilk söze başlayan o oldu. "Fazla zamanım yok evlat biran önce konuşalım bakalım, o askeri neden ya da kim için araştırıyorsun?" "Aynı soruyu bende size soracaktım Ahmet bey." "Öncelikle bana Ahmet amca diyebilirsin resmiyeti hiç sevmem, soruna gelirsek önce ben sordum ." "Peki Ahmet amca, bir arkadaşım için araştırıyordum." "Bu arkadaşın askerin yetimhaneye bıraktığı çocuk olmasın sakın." "Birbirimize karşı açık olacağımızı düşünüyorum Ahmet amca?" "Bundan emin olabilirsin evlat , şimdi soruma cevap verirsen sevinirim." "Evet o çocuk ve ailesine ulaşmak için araştırıyoruz, peki sen neden araştırıyorsun?" "Bende o çocuğu bulmak için araştıryorum evlat ve anladığım kadarıyla ikimizinde amacı aynı." "Öyle gözüküyor, peki araştıran siz misiniz yoksa başka birileri mi?" "Ben değilim bir arkadaşım rica etti ama o çocuk hepimiz için oldukça önemli evlat, şimdi eskisi gibi değildir aradan yıllar geçti büyümüş ve değişmiştir belki ismi bile değişmiştir." " Yıllar geçti herkes gibi o da değişti tabi ki de ama siz ismini ne olarak biliyorsunu ya da şöyle sorayım gerçek ismi neydi?" "Şu an ki ismini bilemem ama anne ve babasının ona koymuş olduğu isim YİĞİT." "Emin misiniz ?" "Eminim evlat gerçek adı Yiğit ." "Bir saniye müsadenizi isteyeceğim." Ahmet amca müsade verince hemen masadan kalktım ve Savaşı aradım o da telefonu açınca konuşmasını beklemeden hızla konuşmaya başladım. "Savaş hızla cevap vermeni istiyorum, gerçek ismini hatırlıyor musun?" "E-evet hatırlıyorum YİĞİT." "Tamam kardeşim benden haber bekle . " Telefonu kapatınca üzerimdeki şaşkınlığı attım ve hızla masaya geri döndüm Ahmet amca bana soru sorar gibi bakınca açıklama yaptım. "Arkadaşımı aradım gerçek ismini hatırlayıp hatırlamadığını sordum ve o da bana gerçek isminin yiğit olduğunu söyledi." "İ-inanamıyorum buraya bir umutla gelmiştim ama bir taraftanda kendimi hazırlamıştım. Ama sen şimdi bana Yiğit'i tanıdığını söylüyorsun, söyle bana o şu an da nerde gerçek ismi ne?" "Bunu söylemelimiyim bilmiyorum." "Yıldırım lütfen söyle, inan bana uzun zamandır bu anı bekliyoruz." "Peki söyleyeceğim ama sizde bana onun kimi araştırdığını söyleyeceksiniz." "Tamam söyleyeceğim, seni dinliyorum." "Yiğit şu an da asker hatta yüzbaşı ,şu an ki ismi ise SAVAŞ GÜÇLÜ." "N-ne!! Emin-misin?" "Evet eminim , yoksa tanıyor musunuz?" Tam bir şey söylemek için ağızını açmıştı ki telefonu çaldı, benden izin isteyip masadan kalktı ve telefonla konuştuktan sonra telaşla yanıma geldi. "Evlat kusura bakma ama benim acil gitmem lazım ." "Tabi yardımcı olacağım bir şey var mı?" "Hayır evlat ama seninle tekrar buluşmak ve her şeyi açığa kavuşturmak için detaylıca konuşmak isterim." "Tabi ki de olur." Ahmet amca hızla kafeden çıktı bende hesabı ödeyip çıktım ve arabama binip karargaha sürmeye başladım. Bir yandan da Savaşa ne diyeceğimi düşünüyordum.
Rıza albaydan devam İki gündür Yıldızdan bir ses çıkmadı, sadece ilk gittiği gün mühimmatlar için teşekkür mesaj atmıştı o kadar ama eminim ki şu an da kafasında yapacaklarının planlarını kuruyordur . Bir yandan da merakla Ahmet'ten gelecek olan haberi bekliyordum , biraz bunaldığımı hissetim ve camı açıp dışarı bakmaya başladım, askerler kendi aralarında sohbet ediyorlardı ben dışarı bakarken telefonum çaldı. Masamın üstünden elime aldım ve arayanın Ahmet olduğunu görünce bekletmeden hızla açtım telefonu. "Ahmet bende senden haber bekliyordum ne yaptın?" "Yüzbaşı ile buluştuk Rıza ve konuştuk ama fazla detaylı konuşamadık, benim acil işim çıktı ama önemli bir şey öğrendim." Ben Ahmet'in konuşmasını dinlerken Savaş dışarı çıktı ve Gölge timinin yanına ilerlemeye başladı. Camda beni görünce başıyla selam verdi bende karşılık verdim ardından Ahmetle konuşmama geri döndüm. "Ne öğrendin Ahmet?" "Yüzbaşıdan araştırma yapmasını isteyen çocuk Yiğitmiş." "N-ne diyorsun Ahmet, peki şimdi ne yapıyormuş, nerdeymiş?" "Sakin ol Rıza, şimdi söyleyeceğim şeyden sonra sakin kalmanı istiyorum çünkü ben hala emin olamıyorum o yüzden bunu daha detaylı araştıracağım." "Çatlatma beni Ahmet söyle artık." "Yiğit asker olmuş, rütbeside yüzbaşıymış ama ismi değişmiş ." "Desene farkında olmadan babasının izinden gitmiş evladım, peki şimdiki ismi neymiş?" "Bak Rıza dediğim gibi bunu araştırcağım ben hala emin olamıyorum . Şu an ki ismi Savaş, SAVAŞ GÜÇLÜ." Ahmet'in söylediği isim ile bakışlarım çardakta timi ile konuşup gülen Savaş'a gitti. "N-ne diyorsun sen Ahmet böyle bir şey mümkün mü? "Dediğim gibi Rıza bunu araştıracağım ama büyük olasılıkla Yiğit ve Savaş aynı kişi. Peki sen bunu Yıldıza söyleyecek misin?" "H-hayır emin olmadan ona söyleyemem, ama eğer bu doğruysa eğer Savaş Yıldızın abisi ise Yıldız bunu öğrendiği an düşünmeden hareket eder ve bu onu görevde tehlikeye sokar. O yüzden emin olana kadar söylemeyeceğiz sen bunu araştır ve bana haber ver." "Haklısın en iyisi emin olunca söylemek. En kısa zamanda sana döneceğim." Telefonu kapattıktan sonra masanın üstüne bıraktım ve bakışlarım tekrar Savaşı buldu . "Biz seni uzaklarda ararken sen bizim dibimizdeymişsin evlat, umarım yanılmayız umarım umudumuz boşa çıkmaz." |
0% |