@_tgb_17
|
Savaştan Devam Rıza Albayın odasından çıkar çıkmaz karargahtan çıkıp arabama bindim ve evime doğru yola çıktım. Bir yandan araba kullanırken bir yandan da kafamın içinde Rıza Albayın ve Yıldız'ın söyledikleri dönüp duruyordu. Ben her ne kadar inanmak istemesemde anlattıkları, gösterdikleri her şey Yıldızla kardeş olduğumuzu gösteriyor, Yıldıza karşı içimde bulunan sevgi bu olanları öğrendiğimde daha çok arttı gibi hissediyorum. Ama bu olanların hepsi üst üste geldi, en azından bir iki gün kafamı toparlamam lazım, biliyorum Yıldız benim kardeşim bunu içimde hissediyorum ama kendime de ona da kafamızı toparlamamız için biraz zaman vermeliyiz. Rıza Albayın odasından çıkmadan önce bana sarıldıya işte o an dedim bu kız benim diğer yarım, hele ki abi demesi sanki yıllardır o kelimeyi duymayı beklemişim gibi hissetim. İnşallah bu görevden sağ sağlim döner bende o zamana kadar kafamı toparlarım, toparlandığım o gün işte onu sarıp sarmalayacağım ve bir daha da bırakmayacağım. Sonunda evime geldim arabamı park edip indim ardından da evime girdim, mektubu ve resmi masanını üstüne bırakıp üstümü değiştirmeye gittim üzerimi değiştirip salona geldim ardından da mektubu ve resmi elime aldım. Önce resme uzun uzun baktım, rüyalarımda gördüğüm kadın ve adam karşımda duruyordu üstelik onlar benim anne ve babamdı, bakışlarım annemin karnına indi, ardından resimi bir kenara bıraktım ve mektubu elime aldım bir süre hazır olmayı bekledikten sonra açıp okumaya başladım. Mektubu okuduğum her satırda içimde ayrı bir duygu ortaya çıkıyordu, annemin benim öldüğüme hiç bir zaman inanmaması, benim Yıldızı öğrendiğimde ki sevincim, Yıldız ile birbirimize çok benziyor oluşumuz, bunları okumak içimde garip duyguları ortaya çıkardı. Mektubu bitirdiğimde gözümden bir damla düştü mektuba ardından mektubu ve resmi özenle çekmeceye kaldırdım. Koltuğa geri oturduğumda telefonumu elime aldım ve Yıldırıma olanları, öğrendiklerimi mesaj olarak yazdım o da gerçekleri öğrendiğini ama bana ulaşamadığını söyledi. Yıldırımla mesajlaşmamızın sonrasında olanları anlatmak için annemi arayacaktım ki şu an da olanları ona anlatacak gücü kendimde bulamadığımı fark ettim ve telefonumu kapatıp kenara koydum ardından da koltuğa uzandım ve gözlerimi kapattım. ( Kendimi yine o güzel evin bahçesinde buldum ama bu sefer hava karanlıktı ve bu karanlıkta yıldızlar çok güzel parıldıyorlardı, biraz ilerlediğimde o küçük çocuğu babası ile çimenlere uzanmış yıldızları izlerken buldum. Onlara biraz daha yaklaştım, ardından da yanlarına çocuğun annesi geldi ama bu sefer karnı şişkin değildi, o da çocukla babasının yanına oturdu ardından da konuşmaya başladı. "Yiğit , oğlum sana bir haberim var." "Neymiş anne, hemen söyle hadi çok merak ettim!" "Hahahaha tamam oğlum sakin ol, hazır mısın söylüyorum?" "Anne hadi ama merak ediyorum." Oğlunu daha fazla merakta bırakmamak için konuşmaya hazırlandı, kadın bir eliyle oğlunun elini tutu diğer elini de karnına koydu ve konuşmaya başladı. "Hani sana bir kardeşin olacağını söylemiştik ve sende buna çok sevinmiştin ama kız mı erkek mi olduğunu bilmiyorduk ya hani." "Evet annem kardeşim olacağına çok sevindim ve onun hemen gelmesini istiyorum." "Evet oğlum, işte biz kardeşinin kız mı erkek mi olacağını öğrendik." "Gerçekten mi? Hadi söyle o zaman annem çok merak ettim." "Tamam tamam söylüyorum, Yiğit senin bir tane güzeller güzeli bir kız kardeşin olacak." "Gerçekten mi anne? Yaşasın yaşasın benim bir kız kardeşim olacak abisi onu çok sevecek yaşasın. Anne ismi ne olacak kardeşimin?" "Bilmiyoruz ki oğlum, daha düşünmedik ismini." Çocuk önce anne ve babasına baktı ardından da gökyüzüne baktı ve konuşmaya başladı. "Annem acaba kardeşimin adı YILDIZ olsa olur mu?" "Olur birtanem ama neden kardeşinin adının Yıldız olmasını istiyorsun." "Gökyüzüne baksana anne Yıldızlar çok güzel ve karanlık olunca çok güzel parlıyorlar, benim kardeşimde en az onlar kadar güzel olacak o yüzden ismi YILDIZ olsun lütfen lütfen." "Hahahahaha tamam o zaman, minik kızımızın adı Yıldız olsun." Küçük çocuk sevinçle anne ve babasına sarıldı ben onları suratımda buruk bir gülümseme ile izliyordum ki bir anda kalbime bir sızı girdi ve o sızı ile sırt üstü yere düştüm, ardından da gökyüzünde ki yıldızlardan birisi çok fazla parlamaya başladı. Kalbimde ki sızı git gide artıyordu sanki, kalbimdeki sızıyla birlikte yıldızın parlamasıda artıyordu en sonunda yıldız o kadar çok parladı ki gözümü kapatmak zorunda kaldım, gözüm kapanınca kalbimdeki sızı geçti yerini rahatlamaya bıraktı ama zihnimde farklı görüntüler görmeye başladım, ardından başımda dayanılmaz bir ağrı hissetim ve bu sefer aydınlık yerini karanlığa bıraktı.) Yıldızdan devam Rıza amcadan ayrılıp hemen gözyaşlarımı silmiştim ardından da izin isteyip onun odasından çıkıp kendi odama gelmiştim. Ardından da soğuk suyla hızlı bir duş alıp kendime geldim, şimdi de hazırlanmış odamda camdan dışarıya bakıyordum, Gölge timi Kartallar ile beraber çardakta oturuyorlardı aslında olanları onlara anlatıp anlatmamak arasında kaldım ama Savaşın anlatmasının daha doğru olacağını düşünüp bu düşüncemden vazgeçtim. Evet farkındayım bugün kendimi çok fazla saldım ve duygusal yönüm ortaya çıktı ama yarın dan sonra böyle olmayacak, ani bir kararla arkamı döndüm ve odamda bulunan kasayı açtım ardından kasanın içinde bulunan kutuyu çıkardım yatağımın üstüne koydum, kutuyu açtığımda anne ve babamdan kalan önemli eşyaları gördüm. Anne ve babamın künyeleri, evlilik yüzükleri ve birlikte çekilmiş olduğumuz bir sürü fotoğraf vardı. Hepsini özenle kutudan çıkardım ve tekrar tekrar baktım, dediğim gibi bugün fazlası ile duygusal bir gün benim için o yüzden yine gözümden bir kaç yaş düştü fotoğrafların üzerine. " Size vermiş olduğum sözü tutum canlarım, abimi buldum. Siz hiç merak etmeyin onu sizin yanınıza da getireceğim ama önce yapmam gerekenler var, hiç merak etmeyin en kısa zamanda size vermiş olduğum diğer sözümüde tutacağım siz rahat uyuyun canlarım." Resimi öpüp kutunun içine koydum, diğer eşyalarıda kutuya koydum ve kutuyu özenle kapatıp kasaya koydum, kasayıda kilitledim ardından da odamda ki camı açtım ve içeriye temiz hava girmesini sağladım. " Aileme, bana ve abime yaşatıklarının kat be katını sana yaşatacağım Topal. Adım adım ecelin geliyor bekle beni." Akşama kadar Gölge timi ve Kartallar ile sohbet ettik, ardından da yemeklerimizi yedik ve herkes odasına gitti, ben ise saatin gece yarısını göstermesine rağmen hala dışarda arka bahçede çimenlerin üzerinde sırt üstü uzanmıştım gökyüzünü izliyordum. Ama yalnız değildim yaklaşık yarım saattir Savaş beni izliyordu ne yanıma geliyor ne de uzaklaşıyordu, daha fazla dayanamadım ve konuştum. " Yanıma gelmeyi düşünmüyor musun Savaş?" " Belki de yanına gelip seninle konuşacak cesareti kendimde bulamıyorumdur." " Yanıma gelirsen konuşacak cesareti bulursun, hem merak etme yemem seni." Benim söylediklerimden cesaret almış olacak ki yanıma geldi ve oturdu bende uzandığım yerden kalkıp oturdum, biraz bekledikten sonra konuşmaya başladı. " Bugün öğrendiklerimden sonra biraz fazla bir tepki verdim sanırım, özür dilerim." " Ben seni çok iyi anlıyorum ayrıca özür dilemene gerek yok, fazlası ile kafan karışmıştı. Ama sabahtan akşama ne değiştide hemen toparladın kendini?" " Geçmişim ortaya çıktı." " Nazıl yani?" " Yetimhaneye geldiğimden beri yaşadığım anılarımı hatırlamıyordum ama vurulmamdan sonra bazı rüyalar görmeye başladım, işte sizin zorunuzla doktora gittiğimde öğrendim ki o rüyalar benim anılarımmış. Karagahtan çıkıp eve gittiğimde önce mektubu okudum sonrada dinlenmek için uzandım işte o an tekrar bir rüya gördüm ardından yaşadıklarım zihnimde birer birer canladı. Yani a-anne ve babamla yaşadıklarım birde..." " Birde ne?" " Birde bir kardeşim olduğunda ne kadar sevindiğim, onunla biran önce oyunlar oynamak istediğim,onu herkesten koruyacağıma dair verdiğim sözleri hatırladım. Biliyor musun bilmiyorum ama senin ismini de ben koymuşum, Tıpkı gökteki parlayan Yıldızlar kadar güzel olacak benim kardeşim o yüzden ismi Yıldız olsun demişim." " B-ben bunları bilmiyordum, hatta bir abim olduğunu bile bilmiyordum. Abim olduğunu çok kısa zaman önce öğrendim." " Artık ikimizde birbirimizi bulduk, ben seni bundan sonra asla bırakmayacağım. Yıllar önce annemizin karnındayken sana vermiş olduğum sözleri tutacağım KARDEŞİM." Savaşın kardeşim demesi ile içimde bir hareketlilik oldu, ardından da Savaş beni kollarının arasına aldı ben orda huzur buldum, ben abimin kollarında güvende hissetim hep orda kalmak istedim. Bende ona sıkıca sarıldım sanki birisi bizi ayıracakmış gibi sımsıkı sarıldım. " Bende seni bir daha bırakmam abi." Savaşla ne kadar sarıldık öyle bilmiyorum ama artık yavaş yavaş uykum gelmeye başlamıştı, Savaşta uykumun geldiğini anlaşmış olacak ki konuşmaya başladı. " Yıldız hadi kalk odalarımıza gidelim, ikimiz içinde yarın yorucu bir gün olacak." " Valla hiç hayır diyemeyeceğim hadi." İkimizde kalktık ve odalarımıza gittik ben üzerimi değiştirip kendimi hemen yatağıma attım ardından da gözlerim kapandı. Sabah Dün gece her ne kadar geç yatsamda yine erken kalkmıştım hemen kalkıp banyoya gittim ve işlerimi hallettim ardından da dolabımı açıp içinden kıyafetlerimi alıp giyindim, saçlarımıda sıkı bir at kuyruğu yaptım sonrada odadan çıktım. Kartalların odasının önüne geldim önce kapıya vurdum içerden ses gelmeyince bende kapıyı açtım, hepsi horul horul uyuyordu bende tam başlarına gittim ve sesimi ayarlayıp bağırdım. " ASKER KALK!" Hepsi benim bağırmam ile yerlerinden sıçrayıp ayağa kalktılar, şu an ki halleri çok komikti hepsinin tek gözü kapalı karşımda hazır olda durmaya çalışıyorlardı, gülmemek için kendimi tutum ve tekrar konuşmaya başladım. " On dakika içinde yemekhanede olun, eğer geç kalırsanız sizi burda bırakır giderim ona göre. HADİ!" Benim odadan çıkmam ile onlarda hazırlanmaya başladılar bende yemekhaneye gittim ve masalardan birine oturup onları beklemeye başladım. On dakika sonra Kartallar, Gölge timi ve Savaş hep birlikte yemekhaneye geldiler ve benim olduğum masaya oturdular ardından da hepimiz kahvaltımızı yaptık, Gölge timi eğitime gitti bizde hazırlanmak için odamıza gittik. Odama gidince kendime yine küçük bir çanta hazırladım, ardından da hazırlamış olduğum çantayı alıp arabama koydum benim arkamdan da Kartallar da geldi onlarda aldıklarını arabaya koydular. Rıza Albaya haber vermek için karargaha girecektim ki o dışarı çıktı ve bizim yanımıza geldi hemen hazır ola geçtik. " Rahat çocuklar, ne o yoksa bana haber vermeden mi gidecektiniz?" " Hayır komutanım bende tam yanınıza geliyordum ama siz bizden önce davrandınız." Rıza Albay ile konuşurken Gölge timi de geldi ve onlarda Rıza Albaya selam verdiler . " Yolunuz açık olsun çocuklar, kendinize dikkat edin." " Emredersiniz komutanım " Rıza Albay hepimize sarıldı ve karargaha geri girdi, bende vedalaşmak için Gölge timine sarıldım Kartallarda benim ardımdan sarılmaya başladılar. Sıra Savaşa gelince onu biraz timden uzaklaştırdım ve ona sarıldım o da bana sıkıca sarıldı, ben geri çekildim ardından da cebimden babamın künyesini çıkardım ve Savaşa uzattım. " Bu sende kalsın, annemin künyeside bende. Daha sonra verecektim aslında ama göreve gidiyorum ne olur ne olmaz şimdi vereyim dedim bu arada sakın unutma babamda annemde seninle gurur duyuyorlardır. Bunca senedir bendeydi bu ama artık bu sana emanet eğer olurda bana bir şey olursa annemin künyeside sana emanet." " Bunu bana verdiğin için teşekkür ederim Yıldız ama sana hiç bir şey olmayacak, biz birbirimizi daha yeni bulmuşken sana bir şey olmayacak duydun mu? O yüzden kendine çok dikkat et en azından abin için kendine çok dikkat et çünkü ben kardeşimi daha yeni bulmuşken kaybetmeye dayanamam anladın mı ?" " Anladım abi merak etme dikkat edeceğim ama sende benim için dikkat et kendine ." " Edeceğim kardeşim." Elimden babamın künyesini aldı ve boynuna taktı ardından da beni bir kez daha kollarının arasına aldı. " Bu görev bittikten sonra seninle anne ve babamın yanına gideceği abi, onlar seni bekliyorlar." " Gideriz kardeşim yeterki sen sağ sağlim dön. Allaha emanet ol." " Sende abi." Savaştan ayrıldım ve arabama bindim Kartallarda binince arabayı çalıştırıp karargahtan çıktım. İşte bundan sonra duygularımdan arınmam gerek. Bilinmeyen Kişiden Devam Topalı askerlerin elinden kurtarıp önceden belirlemiş olduğumuz sığınak eve getirmiştim, nerdeyse iki gündür doktorlar Topalla uğraşıyorlar ama hala tam olarak kendine gelmedi. Hal böyle olunca bende O gün beni oraya neden çağırdı hala öğrenemedim. (Topalın beni çağırması üzerine yeni kurulan kamplardan birine gidiyordum, kampa yaklaştığımda silah seslerini duydum ve askerlerin olduğunu gördüm onlara görünmeden bir şekilde kampa girdim, Topalı ararken bir odadan gelen seslerle önünde durdum. Topal ve bir kadın asker dövüşüyordu yani daha çok Topal dayak yiyordu, kadının atikliğine ve hareketlerine bakılırsa fazlası ile iyi bir asker olduğu anlaşılıyor ama daha fazla Topalı dövmesine izin veremezdim sonuçta o bizim için önemliydi, hemen suratımı kapattım ardından da içeri girdim. Bir şekilde Topalı ordan çıkardım ve sığınağa getirdim.) Biz kamptan çıktıktan bir süre sonra yeni kurulan kamp büyük bir gürültü ile havaya uçmuştu. Aradan Kaç gün geçti ama ben o kadın askerin bakışlarını unutamıyorum, bana o kadar kötü baktı ki bir türlü aklımdan çıkmıyor, Topalın bahsettiği yüzbaşı oydu Yıldız Bozkurt. Topala karşı dik duruşundan bile ne kadar güçlü olduğu anlaşılıyor ama hala Topalın o kadınla ne derdi olduğunu çözemedim. Biraz dinlenmek için uzanmıştım ki yine o bakışlar belirdi gözümün önünde. " Bu ismi ve yüzünü beynime kazıdım yüzbaşı seninle daha çok görüşeceğiz." |
0% |