@_tgb_17
|
Sizlere küçük bir bilgilendirme yapmak istiyorum, yeni bölüm istiyorsunuz haklısınız ama bende sizden bir şey istiyorum. Okuyan herkes yıldız versin ve yorum yapsın. İyi okumalar🙂
Rıza Albaydan Devam Nerdeyse sabah olmak üzereydi ama hala Yıldızdan bir haber yoktu,iyice meraklanmaya başlamıştım. İçimdeki endişeden daha fazla kaçamadım ve bir kaç saat önce sahada bulunan istihbaratçılara haber gönderdim. Hayaletle ilgili bir haber var mı diye. Ama saatler oldu hala bir haber yok ve benim içimde kötü bir his var. "Yıldız inşallah sana bir şey olmamıştır, bu yaşlı kalbim sevdiğim birinin kaybını daha kaldıramaz. " Nerdeyse bir gündür uykusuzdum artık baş ağrım artmıştı, odam da nefes alamaz duruma gelmiştim. Biraz nefes almak için masamdan kalktım ve camı açtım biraz temiz hava aldım. Ben temiz havayı içime çekerken telefonum çaldı, hemen açtım ve konuşmaya başladım. "Bir şey bulabildiniz mi?" "Bulduk komutanım." "Dinliyorum." "Hayalet, Topalın izine rastlamış ve peşinden gitmiş ama Topala ulaşamadan karşısına bir başkası çıkmış ve ikisi arasında büyük bir savaş çıkmış. Daha sonrada hayalet ve karşısında ki kişi ortadan kaybolmuşlar hiç bir şekilde bir ize ulaşamadık." "Ne demek bir ize ulaşamadık! İlla ki bir iz olmalı." "Birde olay esnasında iki el silah sesi duyulmuş, zaten silah seslerinden sonra ortadan kaybolmuşlar. Ayrıca en son bulundukları yerde fazlası ile kan vardı." "Allah kahretsin! Tamam siz araştırmaya devam edin." Karşımda ki askerin bir şey demsini beklemeden telefonu kapatım ve sinirle masaya attım. "Yapma Yıldız, bana bunu yapma! Lütfen o kanlar sana ait olmasın." Çekmecede bulunan güvenli telefonu elime aldım ve bir kez daha sırası ile Kartalları aradım ama hiç bir şekilde dönüş alamadım. Sinirle söylenmeye başladım.
"Birinizde açın artık şu lanet telefonu, ne oluyor orda? Nerdesiniz? Yoksa ben burda çırpınırken Yıldız orada hayatta kalmak için savaş mı veriyor?
Artık delireceğim, bu bilinmezlik beni delirtecek." Ben sinirle ve endişeyle odada dönerken kapım tıklatıldı, kendimi toparlayıp içer girmeleri için izin verdim. Kapı açıldı ve içeriye Savaş girdi, halinden anladığım kadarıyla o da bütün gece uyumamış. "Gel evlat, bir şey mi oldu?" "Komutanım müsade ederseniz bir şey soracağım." "Sor evlat." "Komutanım Yıldız, o nasıl?" "Bu da nerden çıktı evlat?" "Komutanım belki saçma bulacaksınız ama dünden beridir iyi değilim, hissediyorum ona bir şey oldu lütfen söyleyin o nasıl en azından iyi olduğunu bilmem istiyorum." Bir süre Savaşın suratına baktım, söylemekle söylememek arasında kaldım ama sonunda söylemeye kara verdim . "Geç otur evlat, konuşalım senle." Benim yönlendirmem ile koltuğa oturdu bende tam karşısına oturdum ve konuşmaya başladım. "Yıldız ve Kartallar dün gece bir opaerasyona gittiler, Yıldız operasyon dönüşünde bana haber vereceğini söyledi ama haber vermedi. Ayrıca hiç bir şekilde ne Yıldıza ne de yanındakilere ulaşamıyorum. Endişe ettim ve bazı araştırmalar yaptırdım, bir kaç bilgiye ulaştım; operasyon bölgesinde fazlası ile kan varmış ve iki el silah sesi duyulduktan sonra Yıldız ve Kartallar ortadan kaybolmuşlar." "K-komutanım yoksa Yıldız ş-şehit mi oldu?" "Hayır evlat şu an öyle bir şey yok, ayrıca sen böyle düşünme senin kardeşin çok güçlü ve inatçı inan bana anne babasına verdiği sözü tutmadan şehit olmayacaktır." "Komutanım o zaman nerde benim kardeşim? Şu an durumu nasıl? Biz bunların hiç birini bilmiyoruz ." "Haklısın Savaş hiç birini bilmiyoruz, ama şunu çok iyi biliyorum. Yıldızın başına ne geldiyse o bunun üstesinden gelecektir evlat, inan bana Yıldız çok güçlü bir asker. Hem o seni daha yeni bulmuşken bırakmaz, bırakamaz. Şimdi timinin yanına gidiyorsun ve toparlanıyorsun, öğledene sonra göreve çıkıyorsunuz." "Komutanım benim bu durumda göreve çıkmam doğru olur mu?" "ASKER!! Hemen kendine gel! Unutma sen Türk askerisin sen Yüzbaşı Savaş Güçlüsün. Evet Yıldızdan şu an haber alamıyoruz ama düşman durmuyor evlat, o yüzden hemen kendini toparla. Bu arada Yıldız bu dediğini duysa seni çok fena benzetmişti o yüzden git ve dediğimi yap." "Emredersiniz komutanım." Savaş odamdan çıkınca aklıma Ömer geldi ve hemen telefonumu elime alıp onu aradım. Telefonu açınca ona olan biten her şeyi anlattım, Ömer hayaletin Yıldız olduğunu bilen nadir kişilerdendi. Beni dinledikten sonra bu konuyla ilgileneceğini söyledi ve telefonu kapattı. Telefonu masama koyup Savaşa vereceğim görevi incelemeye başladım. Görev Ankara'dan gelecek olan yeni askerlerin bulunduğu otobüsü korumları ve onları sağ sağlim buraya getirmeleri. Normalde bu görevi başkaları üstlenecekti ama ben bu görevi Savaşın birazda kafası dağılsın diye veriyorum, aksi taktirde kendini tehlikeye atabilir. Savaştan Devam Bardak elimde kırıldıktan sonra timdekilerin zorlamaları ile revire gittim, elime pansuman yapıldı önemli bir şey yoktu zaten. Revirden çıktıktan sonra karargahta duramadım ve kendimi dışarı attım. Yıldız göreve gitmeden önce oturduğumuz çimenlere gittim oturdum. Belki elimde önemli bir yara yok ama kalbimde büyük biz sızı var, kalbim acıyor, içim sıkılıyor ve nedense bu sıkıntı bana Yıldıza bir şey olduğunu söylüyor. Umarım Yıldıza bir şey olmamıştır, kardeşimi daha yeni bulmuşken kaybetmeye dayanamam. Sabaha kadar orda öylece oturdum, içimdeki sıkıntıya daha fazla dayanamadım ve en sonunda Rıza Albaya Yıldızı sormak için odasın gittim ve öğrendiklerim içimdeki sızının doğruluğunu kanıtladı. Rıza Albayın görev için hazırlanmamız söylemsinden sonra hemen timi odaya çağırdım ve görev için hazırlanmalarını söyledikten sonra odadan çıktım ve kendi odama gittim. Odama girince Yıldız'ın göreve gitmeden önce bana vermiş olduğu babamızın künyesini yanıma aldım, tam kalbimin üzerine koydum ve odadan çıkıp hazırlanmaya gittim. Hepimiz görev için hazır olduktan sonra araçların yanında Rıza Albayı beklemeye başladık. Rıza Albay gelince hazır ola geçtik. "Beni rahatta dinleyin çocuklar. Bugün Ankara'dan yeni askerler gelecek sizlerde onlara eşlik edeceksiniz ve onların sağ sağlim buraya ulaşmalarını sağlayacaksınız. Sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki onlara karşı her an bir saldırı olabilir bu yüzden de gözünüzü dört açın. Allah yardımcınız olsun." "SAĞOL!" "Gölge timi, araç bin!" Tim araca binerken bende Rıza Albayın yanına gittim ve konuşmaya başladım. "Komutanım-" "Merak etme evlat Yıldıza hiç bir şey olmayacak ama sende şunu sakın unutma, bu tim sana emanet o yüzden dikkatini topla." "Emredersiniz komutanım." Rıza Albaya selam verdikten sonra bende araca bindim ve askerleri karşılamak üzere yola çıktık. Rıza Albayında dediği gibi an itibari ile duygularımı kilitledim ve sadece askeri yönümü ön plana çıkardım.
Bilinmeyen kişiden devam
Topal beni dün kamplardan birine göndermişti ve orayı onun için hazırlatmamı söylemişti. Ben mecbur Topalın dediğini yaptık be kampa gittim. Ben onun hemen geleceğini tahmin etmiyordum ama Topal gece yanında birisi ile kampa geldi. Üstelik kampa getirdiği kişnin durumu pek de iyi değildi . Yanında getirdiği kişiyi yakından görme şansım olmadı hemen bir odaya görürdüler, nerdeyse sabah oldu ama Topal ve doktor dedikleri şerefsiz hala oda da o kişinin yanında. Odamda kafamda ki soru işaretleri ile otururken içeriye Topal girdi ve karşıma oturup konuşmaya başladı. "Kampta bir aksilik var mı?" "Kampta bir aksilik yok ama o getirdiğin adam kimdi Topal? Ayrıca sen kampa iki gün sonra gelecektin ne oldu da erken geldin?" "Getirdiğim kişi Karanlık, bizim için ve yapacaklarımız için önemli birisi, sadece yaralandı ama durumu iyi. Bu arada kimse onun yanına girmeyecek eğer ona bir şey olursa senden bilirim."
"Anladım Topal merak etme sen, eeee dün gece ne olduğunu söylemedin hala."
"Dün gece hayalet eve baskın yaptı, üstelik yalnız değildi yanında birileri vardı.
O baskın yapınca bizde onları her ihtimalle karşı hazırladığımız tuzağa çektik ama nasıl oldu hala anlamadığım bir şey var ki bir şekilde tuzağı öğrenmiş ve hayalette bize tuzak kurmuş. O esnada çatışma oldu daha sonra hayalet ve karanlık ortadan kayboldular. Çatışma bitince sessizce yaklaştım onlara ama benden önce yanındakiler gelmişti, sonra gördüm ki ikiside yara almış daha fazla zaman kaybetmeden karanlığı bir şekilde ordan çıkardım. Biz gözden kaybolurken hayaletide aldılar ve götürdüler olan bu." "Benim anlamadığım sizin yerinizi nasıl bulmuş olabilirler?"
"İşte onu bende bilmiyorum ama hiç hoşuma gitmeyen olaylar oluyor, umarım aldığı yaralardan kurtulamaz ve hayalet geberip gider.
Neyse ben odama gidiyorum dinleneceğim."
"Tamam sen dinlen."
Topal odamdan çıkınca sakladığım telefonu elime aldım ve bende odadan çıktım, kimsenin göremeyeceği bir yere çıktım ve kamptan uzaklaştım ardından da ezbere bildiğim numarayı aradım. "Bende seni arayacaktım." "Bir şey mi oldu? Acil bir durum olmadan beni aramazdınız."
"Dün gece olanlardan haberin var mı?"
"Bende tam olarak onun için aradım sizi." "Tamam, anlat dinliyorum." "Dün gece hayalet eve baskın yapmış ve Karanlık denilen kişiyle dövüşmüşler, bu dövüş sonucu ikisi de yaralanmış. Karanlık burda, Topal yanına kimseyi yaklaştırmıyor ayrıca durumu iyiymiş ama Topal bu olanları bana daha yeni anlattı." "Peki hayalet? Onun hakkında bir şey dedi mi?" "Topal da hayaletin durumunu bilmiyor ama hayalette yaralıymış olay yerinden yanındakiler götürmüş onu." "Peki dün gece olanları bize neden haber vermedin bu saatte kadar bekledin?" "Topal dün yanından beni uzaklaştırdı. Deminde dediğim gibi olanlardan daha yeni haberim oldu, ayrıca Topal hala benden şüphe duyuyor olabilir." "Ne yap ne et ona yakın ol, aksi takdirde senin orda olmana gerek yok. Bu arada heyaletle ilgili en ufak bir haberde bana ulaş , bu önemli."
"Haklısınız, bundan sonra daha dikkatli olacağım. En ufak haberde size ulaşacağım."
Telefonu kapattıktan sonra tekrar kampa döndüm, odama girip telefonu sakladım. Daha sonrada Karanlığın odasının oralara gittim ama gördüklerim karşısında çok şaşırdım. Topal resmen kapıya bir sürü adam dikmiş, demek bu Karanlık senin için bu kadar önemli öyle mi Topal? O zaman bizim içinde önemlidir.
Savaştan Devam
Gelen askerlerin otobüslerini karşılamıştık ve karargaha doğru yola çıkmıştık. Önde bir araç arkada da bir araç vardı, öndeki araçta ben de vardım. Yolculuk boyunca hiç bir sıkıntı çıkmamıştı aslında bu durum beni içten içe huzursuz ediyordu, Yasin'in konuşması ile ona döndüm.
"Komutanım galiba hiç bir saldırı yok."
"Öyle gözüküyor Yasin ama tedbiri elden bırakmak yok, bu şerefsizler her an bir şey yapabilir."
Kafamı yola çevirmiştim ki bir tümsek dikkatimi, daha dikkatli bakınca toprağın yeni kazıldığını gördüm ve hemen Yasin'i uyardım.
" Yasin aracı hemen durdur! Murat diğerlerine bilgi geç yolu tuzaklamışlar, herkes çok dikkat etsin. "
Murat hemen diğerlerine bilgi verdi, benim konuşmamın bitmesi ile kurşun yağmuruna tutulduk. Hepimiz araçlardan indik ve mevzi alıp karşılık vermeye başladık.
"Gölge timi askerlere dikkat edin! Kimsenin kılına zarar gelmeyecek ve burdan çıkacağız, duydunuz mu beni!"
"Emredersiniz komutanım!"
"Ulan şerefsizler öyle bir zamanda çıktınız ki karşıma, bütün hıncımı sizden çıkaracağım."
Çatışma hala devam ederken telsizden Mustafa'nın sesini duydum.
"Komutanım roket, dikkat edin!"
Mustafa'nın sözleri daha bitmeden tam önümde roket patladı, her tarafım toprak olmuştu bir de kulak çınlamasını saymazsak gayet iyiydim.
"Komutanım iyi misiniz?"
"Ben iyiyim Salih, sizde dikkat edin."
Demek bize roket atarsınız öyle mi? Ulan yemin ederim ki sizi elime geçirdiğimde dinlenip dinlenip döveceğim.
"Yasin sen bizi koru, Ömer ve Yunus sizde benimle şu kayalara geliyorsunuz." "Emredersiniz komutanım." "Hadi koruma ateşi."
Korum ateşi ile dediğim kayalara geçtik, burdanda bir kaç şerefsizi öldürdük, artık sayıları git gide azalıyordu. Ben bir yandan söylenirken bir yandan da şerefsizleri avlıyordum.
"Ulan şerefsizler siz beni ve askerlerimi yok yere böyle yordunuz ya, işte bende sizi bir güzel yoracağım aklınız duracak."
Kendi kendime söylenmeme ara verip Ömer ve Yasine hitaben konuşmaya başladım.
"Ömer ve Yasin benim yerimden çıkmam ile kafasını çıkaran bütün şerefsizleri aynı anda tarıyorsunuz."
"Emredersiniz komutanım."
"Bir, iki, üç, şimdi."
Ben yerimden çıkıp çaprazdaki kayanın arkasına saklandım, tabi beni vurmak için bir kaç şerefsiz hemen kafasını çıkarmıştı ama benim aslanlarım onları hemen hallettiler.
"Aferin lan size, Ali Mustafa geriye kaç kişi kaldı."
"Son on kişi kaldı komutanım."
"Güzel bir kaçını sağ alalım, onlarla biraz eğleneceğim."
"Emredersiniz komutanım. Komutanım bizde biraz eğlenebilir miyiz bu şerefsizlerle."
" Mustafa karargaha gidene kadar sizindir ama orda kimse dokunamaz."
Tim geriye kalan şerefsizlerle çatışırken ben sessizce ve görünmeden şerefsizlerin arkalarından dolaştım.
Üç şerefsizi öyle halletim tabi bu sırada bizim aslanlardı bir kaç şerefsizi vurmuşlardı, geriye iki kişi kalmıştı ben yavaşça birinin arkasında yaklaştım ve kafasına silahımın arkası ile vurdum şerefsiz hemen bayıldı.
"Ulan salak madem bu kadar dayanıksızsın ne demeye Türk askerinin karşısına çıkıyorsun!"
Bayılan şerefsizin silahlarını alırken arkamda bir hareketlilik hissetim, döndüğümde diğer şerefsizin bana silah doğrulttuğunu gördüm.
"Sakın kıpırdama komutan."
"Vay vay vay bak sen, sen bana silah çektin öyle mi?"
"Aynen öyle komutan, eğer susup benimle gelmezsen kafana sıkarım. İnan bana şakam yok."
"Tüh bugünlük şansına küseceksin artık çünkü benim hiç bir yere gitmeye niyetim yok ama sen bizimle geliyorsun."
Konuşmasına izin vermeden bıçağımı hızla çıkardım ve silahı tutun koluna sapladım, şerefsiz acı içinde silahı atıp yere düşerken bende time buraya gelip şerefsizleri almalarını söyledim.
Daha sonrada bana artistlik yapan şerefsizin yanına gitim ve konuşmaya başladım.
"Ah kıyamam senin canın mı acıdı? İnan bana bu daha başlangıç, oysa biz sakin sakin ilerliyorduk siz kaşındınız şimdide sonuçlarına katlanacaksınız."
Yolda ki bombayı halledip şerefsizleri aldık ve karargaha gitmek için yolumuza devam ettik. O kadar şey yaşadık ama benim içimdeki sıkıntı hala devam ediyordu ve biliyorum ki bu sıkıntı Yıldız'ın sesini duymadan geçmeyecek bunuda çok iyi biliyorum. " Allah'ım lütfen kardeşimi benden alma, şimdi değil onu daha yeni bulmuşken olmaz."
Yıldızdan Devam
( Öyle güzel bir yerde açtım ki gözlerimi anlatamam. Etrafımda renk renk çiçekler masmavi bir nehir vardı.
Uzanmış olduğum yerden kalkıyorum ve bakışlarımı üzerime çeviriyorum, üzerimde görev kıyafetlerim yok onların yerine üzerimde beyaz bir elbise vardı.
Ayağa kalktığımda önümde çiçekelerden oluşan bir yol çıktı bende bu yolu takip ettim ve bu yol beni anne ve babama götürdü. Onları görünce içim hasretle doluyor, bir anda gözlerim taşacak bir nehir gibi yaşlarla doluyor, hemen onlara doğru koşuyorum ve ikisinede sarılıyorum kokularını içime çekiyorum ve onlarla doya doya hasret gideriyorum.
"Annem babam sizi çok özledim."
"Bizde seni çok özledik bebeğim."
"Olsun sonunda size kavuştum ya bu yeter, artık hiç ayrılmayacağız bundan sonra bırakmam sizi."
"Hayır kızım, daha değil. Sen şu an sa yanımıza gelmeyeceksin."
"A-ama neden, ben sizi çok özledim. Lütfen bu sefer beni bırakmayın." "Olmaz bebeğim, daha zamanı değil. Yıldızım abine ve kendine çok dikkat et sizi çok seviyoruz." Annem ve babam beni öptüler ve sarıldılar ardından da bir anda kayboldular. Annem ve babam kaybolunca hava bir anda karardı ve soğudu, o güzel çiçeklerin hepsi soldu. Ben oradan uzaklaşmaya, gitmeye çalıştım ama olmadı.
Bütün bunların sonrasında iki el silah sesi duydum ve ardından da da vücudumda acı hissetmeye başladım.
Vücuduma baktığımda, ellerimin, karnımın ve sağ omzumun kan olduğunu gördüm.
Üzerimdeki güzel beyaz elbise artık kan kırmızısı olmuştu, yavaş yavaş gözlerim kapanmaya başlamıştı. Daha fazla dayanamadım,dengemi kaybettim ve yere düştüm. Kendimi tamamen karanlığa bırakacakken onun sesini duydum daha sonrada elimde elinin sıcaklığını hissetim. "Yıldızım, canım kardeşim gitme! Beni sensiz bırakma, ben sensizliğe dayanamam. Hem bak ben geldim, seni almaya geldim kardeşim hadi ayağa kalk."
Gözümü açtım ve abime baktım daha sonrada konuştum ama sesim o kadar güçsüz çıktı ki sesimi ben bile zor duydum.
"Senden çok özür dilerim abi, daha fazla dayanamıyorum nolur affet beni."
"Hayır abiciğim, dayanacaksın eğer sen gidersen ben yaşayamam. Hadi tut elimide birlikte ayağa kalkalım."
Abimin ağlamasına daha fazla dayanamadım ve ayağa kalkmayı denedim, abimin bana uzattığı elini sıkı sıkı tutum. Abim de benim elimi sıkıca tutu ve ayağa kalkmama yardım etti, abiminde yardımı ile ayağa kalktım. İşte o an kendimi çok güçlü hissetim ve abime sıkıca sarıldım. "Seni asla bırakmayacağım abi, sen benim yanımda olduğun sürece ben hiçbir yere gitmeyeceğim."
"Benimde seni bırakmaya hiç niyetim yok kardeşim.")
Gözlerimi açtığımda nerde olduğumu ilk başta algılayamadım, biraz daha etrafa bakınca buranın bizim doktorun evi olduğunu anladım, üzerime baktığımda değiştirildiğini anladım.
Ben hala kendime gelmeye çalışırken kapı açıldı ve içeriye doktor girdi. Benim kendime geldiğimi görünce mutlulukla yanıma geldi. "Ooooo bizim kahramanda güzellik uykusundan uyanmış. Nasılsın kahraman?" "Hahaha, görüşmeyeli hiç değişmemişsin doktor hala zevzeksin. Yaralarımın sızlamasını saymazsak iyiyim doktor, bu arada bizimkiler nerde?" "En son yorgunluktan içeride uyuyakalmışlardı."
"İyi bari dinlensinler, söyle bakalım doktor ben ne zamandır bu haldeyim?"
"Yıldız inanmayacaksın ama tam iki gündür uyuyorsun."
"Ciddi misin doktor? ben o kadar süre nasıl uyurum?"
"Oldukça fazla kan kaybetmiştin Yıldız, sana şu kadarını söyleyebilirim. Yaralarınla ilgilenirken bir kez kalbin durdu uğraşlarımız sonrasında geri geldin.
Ama kalbin tekrar atmaya başladıktan sonra uyanmadın neyse ki sonunda kendine geldin.
Hem fena mı oldu dinlenmiş oldun, ayrıca vücudun kendini dinlendirmek için hemen uyanmana izin vermemiş olabilir." "Ah doktor ah! Sende çok iyi biliyorsun ki bizim dinlenmek için zamanımız yok. Düşmanlarımız her an harekete geçebilir, unuttun mu yoksa?" "Unutmak ne mümkün, neyse ya kapatalım bu konuyu. Eeee o zaman ben seninkileri çağırayım kahraman." "Kaç bakalım doktor daha ne kadar kaçacaksın." Doktor odadan çıktı ve bir süre sonra içeriye Kartallarla girdi. Benim iyi olduğumu görünce hepsi mutlulukla bana bakmaya başladılar. "Ulan ne bakıyonuz öyle sanki hiç görmemiş gibi, yaşıyorum işte." "Sen hala şakaya vur işi Yıldız. Ameliyat masasında kalbin durunca bizimde o an kalbimiz durdu, doktor geri döndüğünü söyleyince bizde seninle beraber tekrar nefes aldık."
"Siz hiç merak etmeyin kardeşlerim, ben sizi evlendirmeden ölmeyeceğim."
"Anlaşıldı Yıldız tamamen iyileşmiş, hadi biz ufaktan kaçalım."
"Hahahaha tamam tamam nereye gidiyorsunuz hemen, durun bir şey soracağım size. Rıza Albaya ulaştınız mı? Delirmiştir benden haber alamayınca."
"Şey Yıldız..." "Ney Karan?" "Biz yaşadığımız şeylerin üzerine, Rıza Albaya haber vermeyi unutmuş olabiliriz." "Ulan ben size ne diyeyim, koca adamlarsınız hadi onu geçtim hepiniz başarılı askersiniz, nasıl olurda haber vermeyi unutursunuz? Rıza Albay şimdiye kadar delirmiştir, biriniz bana güvenli telefonu versin." "Tamam Yıldız, ben getiriyorum telefonu." Sinan hızlıca telefonu getirip bana verdi, bende hemen Rıza Albayı aradım ve telefonun açılmasını bekledim. Telefonu ilk çalışta açtı ve benim konuşmama izin vermeden konuşmaya başladı. "Ulan eşşek sıpaları nerdesiniz lan siz? Meraktan öldüm ben burda, Yıldız yaralanıyor ve hepiniz bir anda ortadan yok oluyosunuz." "Komutanım acaba saydırmanız bitti mi?" "Yıldızım kaç gündür nerdesiniz siz? iyi misin kızım durumun nasıl?" "Gayet iyiyim komutanım, beni merak etmeyin. Bizim doktordayız bu çocuklar size haber vermeyi unutmuşlar."
"Kızım hadi onlar unuttu sen neden aramadın, bir haber vermedin?"
"Komutanım ben daha yeni kendime geldim, kendime gelir gelmez sizide hemen aradım zaten. Komutanım Savaş olanları öğrendi mi?" "Öğrendi kızım ama Yıldız'ın yaralandığını biliyor, seni çok çabuk sahiplenmiş öğrendiğinden beridir ortalıkta ruh gibi geziyor." "Komutanım sizden bir şey istesem, telefonu Savaşa verir misiniz?" "Tamam kızım, bekle biraz çağırayım." Biraz bekledikten sonra telefonda Savaş'ın sesini duydum ve içim huzurla doldu. "Yıldız nasılsın? İyi misin? Nerdesin? Söyle hemen yanına geleyim." "Abi önce sen bir sakin ol ben güvendeyim ve şimdi daha iyiyim. Size daha erken haber veremedim kendimde değildim ama şu an iyiyim." "Nasıl merak etmeyeyim Yıldız, kaç gündür kendimde değilim aklım çıktı sana bir şey oldu diye. Bak doğruyu söyle iyisin değil mi?" "Gerçekten iyiyim abi." "Yaraların ne durumda Yıldız?" "Önemli değiller, hepsi bir kaç güne iyileşir aklın kalmasın." "Yıldız bana bir söz vermeni istiyorum. İyileşmeden göreve çıkmak yok."
"Abi bak-"
"Yıldız söz ver dedim yoksa ne yapar ne eder seni bulurum ve başından bir saniye bile ayrılmam." "Tamam abi söz, hemde Yıldız sözü. Şimdi beni bırakta sen nasılsın onu söyle bana."
"Ben iyiyim kardeşim senin sesini duydum ya çok daha iyiyim."
"Abi biliyor musun ben anne babamı gördüm. Ben onlarla birlikte gitmek istedim ama beni götürmediler, onlar yanımdan gidince yaralandım az kalsın son nefesini verecek-" "Hayır Yıldız, bir daha deme öyle." "Dinle abi, son nefesimi verecekken sen geldin benim elimi tutun ve bırakmadın beni ayağa sen kaldırırdın . BEN SANA DÖNDÜM AĞBİ SENİN İÇİN DÖNDÜM."
|
0% |