@_tgb_17
|
Savaştan Devam Görevden döndükten sonra Rıza Albay şerefsizlerin sorgusunu yarın yapmamızı istedi, zorda olsa Rıza Albayı sorguyu benim yapamam için ikna ettim. Şimdi de karargahta ki odamdayım duş aldım yatağımda uzanıyordum ama yavaş yavaş uykum gelmeye başladı, bende biraz vücudumu dinlendirmek için gözlerimi kapattım ve böylece uykuya geçiş yaptım.
( Bir anda gözümü açtım ve nerde olduğumu idrak etmeye çalıştım, etrafa daha dikkatli bakınca buranın çok güzel bir ormanlık alan olduğunu gördüm.
Hemen ayağa kalktım ve önümdeki yoldan yürümeye başladım, biraz ilerlemiştim ki güneşli hava yerini fırtınaya ve karanlık bir güne bıraktı.
Ben bir anda ne olduğunu anlayamazken bir anda iki el silah sesi duyuldu, işte o an beynim işlevini yitirdi ve kalbim bana komut verdi koş dedi o silah sesinin nerden geldiğini bul dedi. Bende koşa bildiğim kadar hızlı koştum, artık bir süre sonra bacaklarımı hissetmemeye başlamıştım ama durmadım ve koştum, sanki bacaklarım gidecekleri yerleri biliyorlardı. Sarmaşıklarla dolu olan bir yerden geçtim ve gördüklerim karşısında kalbim yerinden çıkmak ister gibi atmaya başladı. Yıldız, benim kardeşim yerde kanlar içinde yatıyordu her taraf kırmızı olmuştu, ilk kez kardeşime hiç ama hiç yakışmayan bir şey gördüm o da kan kırmızısıydı, yaşadığım şoktan çıktım ve hızla yanına gittim. Yanına gittiğimde kalbi durmak üzeriydi hemen elini tutum yanında olduğumu onu bırakmayacağımı bilsin istedim. Kalbim o öldü dedi o yok artık dedi işte o an ömrüm boyunca ağlamadığım kadar ağladım. Göz yaşlarım tek tek kardeşimin saçlarına, yüzüne düştü onu kanlar içinde gördükçe daha çok ağladım. Ben Yıldızın başında ağlarken iki omzumda da bir el hissetim, arkamı döndüğümde onları gördüm anne ve babamı tıpkı resimdeki gibilerdi hiç değişmemişlerdi. İkiside ellerimden tutular ve beni ayağa kaldırdılar ardından da bana sarıldılar ve konuşmaya başladılar. "Ağlama Yiğidim, ağlama aslanım." "N-nasıl ağlamam ki ben kardeşimi koruyamadım, onu koruyamadım!" "O iyi olacak ağlama, merak etme siz ayrılmayacaksınız." "Bu nasıl olacak ki ? O ö-öldü." "Hayır Yiğit, Yıldız yaşıyor. O senin için yaşıyor sende onun için yaşayacaksın." Benim bir şey dememe izin vermeden bana sarıldılar ardından da elimi tutup tekrar Yıldız'ın elinin üzerine koydular ve bir anda ortadan kayboldular. Anne ve babamız gidince Yıldız gözünü açtı ve beni karşısında gördü. Kardeşimin hala yaşadığını görmek içimde bayram sevinci yaşamama neden oldu, hiç vakit kaybetmeden ona sıkı sıkı sarıldım, Yıldızda bana sarıldı ve ikimizinde ağızından şu cümleler döküldü. "Seni asla bırakmayacağım abi." "Seni asla bırakmayacağım meleğim.") Hızla yerimden kalktım nefes nefese kalmıştım,görmüş olduğum bir rüya beni ne halde getirdi. Daha fazla oda da kalamayacağım için kendimi dışarıya attım, hala daha derin nefesler alıyordum. "Kardeşim nolur iyi ol! Bu bilinmezliğe dayanamıyorum artık." Sabaha kadar dışarda öylece oturdum güneş doğmaya başlayınca odama gittim ve hızlı bir duş alıp üniformamı giydim daha sonra da Rıza Albayın odasının önüne geldim. Kapıyı tıklattım ardından da içerden gelen izin ile kapıyı açıp içeri girdim ve selam verdim. "Erkencisin Savaş!" "Komutanım bütün gece uyku girmedi gözüme, Yıldızdan bir haber var mı ?" "Yok evlat ama merak etme araştırıyoruz." "Anladım komutanım. Komutanım ben sorguya girmek istiyorum ." "Ah savaş ah tamam gir ama fazla hasar verme." "Emredersiniz komutanım ." Tekrar selam verip hızla odadan çıktım ve şerefsizlerin tutulduğu hücrelerin önüne geldim, kapıdaki askere ilk şerefsizi sorgu odasına götürmesini istedim oda hemen götürdü. Önce gözlem odasına gittim ve şerefsizin ne yapacağına ne tepki vereceğine baktım. Salak salak etrafına bakıyordu ve oldukça endişeli görünüyordu. Daha fazla zaman kaybetmemek için gözlem odasından çıktım ve sorgu odasına girdim, şerefsiz içeriye girenin ben olduğunu görünce korku ile suratıma bakmaya başladı. "Beni özlemişsindir diye düşündüm. Nasıl misafirhanemizi beğendin mi?" "Ne istiyorsun benden ?" "Çok basit şeyler canım , bana bildiğin her şeyi anlatacaksın ama hemen anlatma olur mu ? Azcık senle eğlenelim." "Ben hiç bir şey bilmiyorum komutan ." "Hah işte tam olarak bundan bahsediyordum. Sen beni böyle zorla olur mu? Çünkü seninle ilgili çok güzel planlarım var." "Bana hiç bir şey yapamazsın asker." "İnan bana sana yapacaklarımı tahmin bile edemezsin şerefsiz." Gözlem odasında ki askere kamerayı kapatmasına dair bir işaret yaptım ve sonrasında da önümde duran şerefsize döndüm. "İşte şimdi başlıyoruz şerefsiz." Yakasından tutup ayapa kaldırdım ve ardı ardına yumruk atmaya başladım, bir yandan da sorular soruyordum. "Ulan şerefsiz başlıyorum, şimdi sorduklarıma cevap veriyorsun. Bir sizi kim gönderdi?" "B-bilmi-yorum ." "İki askerlere saldırma amacınız neydi?" "B-bil-miyo-rum ." "Üç yakın zamanda ki planlarınız ne?" "B-bilmi-yorum ." "Bilmiyorsun öyle mi? Tamam benim için hiç sıkıntı değil, ben bu soruları başa sarıp sarıp sana sorarım ve cevapları alana kadarda devam ederim hiç sıkıntı yok." Şerefsize ardı ardına attığım yumruklarımdan dolayı artık yüzü kan içinde kalmıştı. Nerdeyse bayılmak üzere olan şerefsizi yerden kaldırdım ve sandalyeye oturttum, ardından da kendine gelmesi için masada bulunan buzlu suyu suratına çarptım. "Umarım ki kendine gelmişsindir." "S-sen zır deli-sin." "Hahahaha sen bunu daha yeni mi anladın? Eee devam edelim mi eğlencemize çünkü ben hiç yorulmadım, gördüğüm kadarıyla seninde anlatmaya niyetin yok." "T-tamam anlatacağım ama be-beni onl-ardan koruyacak-sınız." "S.ktir lan şerefsiz birde senin gibi askerlerimize silah sıkan şerefsizi mi koruyacağız! Ya şimdi bütün bildiklerini anlatırsın ya da sabah kadar eğlencemize devam ederiz." "Tamam kom-utan anlat-acağım." "Başla bakalım şerefsiz." Gözlem odasında ki askere işaret verdim, kaydı başlatsın diye. Bir süre bekledikten sonra sonunda karşımdaki şerefszi konuşmaya başladı. "B-bizi askerleri pusuya düşürmemiz ve rehin almamız için Topal gönderdi. Yeni gelen askerleri esir alacaktık ve onları size karşı kullanacaktık ama olmadı." "Topal şerefsizi nerde?" "Bilmiyorum, gerçekten onun nerde olduğunu bilmiyorum, sürekli yer değiştiriyor ama ." "Ama ne ağızında geveleme söyle!" "Ama duyduğumuza göre hayaletle karşı karşıya gelmişler ve hayalet Topalın en güçlü adamına zarar vermiş. Topalda hayaletin canını yakmak için bir plan hazılıyordu." "Bu plan ne? Detayları ne?" "Bilmiyorum, planı bizlere söylemediler bizim komutanlarımızla konuştular. Bu plan gizli tutuluyor, bizlerede sadece hayaletin canının yanacağını söylediler." "Ne zaman harekete geçmeyi planlıyorlar?" "Yaklaşık on gün içinde yapacaklar. Bildiklerimin hepsi bu kadar inan bana." "Sana hiç inanmıyorum ama nasıl olsa burdasınız. Eğer bize yalan söylüyorsan bu sefer olacakları tahmin edemezsin." Şerefsize bir şey demeden odadan çıktım ve direkt Rıza Albayın odasına gittim. Öğrendiğim her şeyi detaylıca anlattım. "Demek Hayaletin canını yakacak bir şey yapacaklar hemde on gün içinde ." "Sizce ne olabilir komutanım?" "Hayalet bizlere yarım ediyor ve masumları koruyor, bu yüzden bu saldırı ya bize karşı ya da köylülere karşı yapacaklardır. An itibariyle tetikteyiz, köylerde belli saatlerde devriye atılacak gerekirse kimse uyumayacak ama o şerefsizler amaçlarına ulaşamayacaklar." " Emredersiniz komutanım!"
İki gün sonra Bugünde günlerdir olduğu gibi yine Yıldızı düşünerek uyandım, hala bir haber alamadım ondan. Düşüncelerimde bir yandan Yıldız varken bir yandan da Topal'ın yapacağı saldırı var resmen ikiye bölünmüş bir haldeyim. Ben odamda düşüncelere dalarken kapım tıklatıldı ve içeriye asker girdi ve beni Rıza Albayın çağırdığını söyledi. Rıza Albayı bekletmemek için hemen yerimden kalktım ve Rıza Albayın odasına gittim. Rıza Albay, Yıldızın telefonda olduğunu söyleyince nasıl mutlu oldum anlatamam hemen telefonu aldım ve Yıldızla konuşmaya başladık. Bana rüyasını anlatınca aklıma kendi gördüğüm rüya geldi. Bu duruma hem şaşırdım hemde Yıldızla aramızda gerçekten kuvvetli bir bağ oluştuğunu anladım. Biz kardeşimle birbirimize hayat olduk. Yıldızla bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapattık, iyi olduğunu bilmem ve sesini duymam beni çok mutlu etti. İşte şimdi artık Topal ve planlarıyla ilgilenebilirim.
Yıldızdan devam Savaşla konuştuktan sonra telefonu kapattım ve kartallara o gece Karanlıkla yaşadıklarımızı anlattım. Benim anlatmam üzerine onlarda Karanlığın bana silahı çektikten sonrasını anlattılar. Biz orda Karanlıkla dövüşürken onlar bütün şerefsizleri gebertmişler ama Topal ellerinden kaçmış, beni bulmak için aramaya başlamışlar sonunda bulmuşlar. Bulduklarında ise Karanlığın bana silah doğrulttuğunu görmüşler, karanlık tetiğe basmadan önce onu silahı tutan kolundan vurmuşlar. Bu sayede kurşun kalbim yerine omzuma saplanmış, Karanlık ikinci bir defa silaha uzanınca bu seferde karnından vurmuşlar. Tam Karanlığı almak için yanına gideceklermiş ki Topal ortaya çıkmış ve bir şekilde bizimkileri yoğun ateş altında bırakmış, ardından da Karanlığı alıp kaçmış. Kartallar da peşlerine düşmemişler çünkü benim durumum pek iç açıcı değilmiş. Hemen beni almışlar ve doktora getirmişler, doktorda hemen evinin altında bulunan kliniğinde beni ameliyat etmiş. Şu an da elimde, karnımda ve omzumda dikişler var ama bunlara rağmen kendimi iyi hissediyorum. "Şimdi ne yapacağız Yıldız?" "Şu anlık bilmiyorum Karan ama Topal rahat durmayacaktır, sonuçta en iyi adamını bayağı yaraladık." "Yani zaman kaybetmeden yine saldıracak." "Aynen öyle Sinan ama bu sefer nereye saldıracak işte onu kestiremiyorum." Biz böyle kendi aramızda konuşurken gizli telefon ikinci kez çaldı, zaman kaybetmeden açtım arayan Rıza Albaydı. "Buyrun komutanım." "Yıldız sana söylemiyi unutum ama bir sorunumuz var." "Nedir komutanım?" "Ankaradan gelecek olan askerlere saldırı oldu ama Gölge timi saldırıyı engelledi ve iki teröristi sağ ele geçirdiler. Savaş onlardan birini konuşturdu, Topal şerefsizi hayaletin canını yakma için saldıracakmış." "Ne zaman saldıracakmış komutanım? Bununla ilgili bir bilgi var mı?" "Var , konuşan terörist on gün içinde saldıracaklar dedi. Bu sefer sana saldırmayacak Yıldız." "Aslında tahmin ediyordum komutanım, ya askerlere ya da sivillere saldıracak." "Aynen öyle, biz herhangi bir saldırıya karşı köylerde devriye atıyoruz ama bu konuda sanada ihtiyacımız var." "Anlaşıldı komutanım bizde ilgileneceğiz. Ama lütfen en ufak bir bilgide bize haber verin." "Tamam kızım dikkat et kendine." Telefonu kapattım ve bana merakla bakan erkeklere dönüp konuşmaya başladım . "Tam tahmin ettiğimiz gibi, Topal şerefsizi benim canımı yakmak için ya sivillere ya da askerlere saldıracak." "Allah kahretsin! Şimdi ne yapacağız Yıldız?" "Öncelikle sakin olmalıyız Karan aksi taktirde hata yaparız. Rıza Albayın dediğine göre bu saldırı on gün içinde yapılacak." "Yani her an bir saldırı yapabilirler." "Bu da bir ihtimal Ferit ama Topal bir süre bekleyecektir ki onun geri çekildiğini düşünelim. Ama biz bundan sonra her ihtimali düşünüp öyle hareket edeceğiz." " Ne planlıyorsun Yıldız?" "Bu sefer hem dağda hemde merkezde olacağız Sinan." "Nasıl olacak o iş?" "Karan ve Sinan siz dağda olacaksınız ve bu konu hakkında ne bulabilirseniz bulup bize bilgi vereceksiniz. Ferit ile bende merkezde olacağız ve iki taraflı araştırma yapacağız. Hatta gerekli durumlarda sizde merkeze ineceksiniz. Ayrıca bizde askerlere destek olacağız ve köylerin etrafını kolaçan edeceğiz ama tabiki sadece bunlarla kalmayacak yedek planlarımızda olacak." "Aklında ne var yıldız?" "Var aklımda bir şeyler Ferit." Biz kendi aramızda konuşurken sessizliğini koruyan doktor sessizliğini bozdu ve konuşmaya başladı. "Yıldız sen bu halde ayağa kalkamazsın, olmaz." "Evet Yıldız doktor haklı, biz hallederiz." "Mecburum doktor, hem merak etmeyin bana bir şey olmaz." "Asla söz dinlemiyorsun kahraman, illa bir kahramanlık yapacaksın yani." "Hahaha, doktor unutun mu yoksa? Bu ekibin yaramaz çocuğu benim bunu hep siz söylerdiniz." "Unutmak ne mümkün, hala yaramaz bir çocuksun." "Eeee o zaman yine söz dinlemiyorum. Hadi Kartallar gidin kendinizi toparlayın, bugün dinlenin ama ufaktan çalışmalara başlayın hadi." Kartallar odadan dışarı çıkınca doktora döndüm ve konuşmaya başladım. "Doktor-" "Hayır Yıldız." "Doktor bir dinle ama ya hemen kestirip atma. Hem ne diyeceğimi bilmiyorsun." "Ne diyeceğini çok iyi biliyorum Yıldız. Benimde sizinle gelmemi isteyeceksin yalan mı?" "Doğru doktor ama artık dönmen lazım, sen yoksan biz bir kişi eksiğiz hem iki yıl oldu, cezanda kalktı. " "Biliyorum Yıldız ama tekrardan dağa çıktığımda o anı yaşarım ve sizleri ikinci bir defa tehlikeye atarım diye korkuyorum." "Doktor hepsi geride kaldı, bak biz iyiyiz, evet yaşananlar kolay şeyler değil sana unut demiyorum diyememde zaten. Ben yaşadıklarımı unutmadım ki sana unut diyeyim ama bir şekilde ayakta dur bizimle ol böyle olmuyor doktor." "Ben her gece o anı tekrar tekrar yaşıyorum Yıldız, eğer sen olmasaydın benim yüzümde o gün bütün ekip-" "Doktor bu yaşanların hiç birini unutma ki bunlardan ders çıkar, o konuda bizde hatalıydık yaşadıklarından sonra seni o göreve çıkarmamalıydık." "Hayır Yıldız siz beni korumak istediniz. Çünkü sizde çok iyi biliyorsunuz ki o gün o şerefsizi öldürmek için tek başımada olsa çıkardım o göreve. " "İşte sana bir fırsat onun gibi çok şerefsiz var , çok can yakıyorlar doktor, hadi dön artık." "B-ben bilmiyorum Yıldız. Neyse ben çıkayımda sen dinlen." Doktor tam kapıyı açtı odadan çıkacaktı ki benim konuşmam ile olduğu yerde durdu. "Doktor yaşadıklarından, yaptıklarından ve bizden kaçma. Eğer sen kaçmaya devam edersen onlarda seninle gelecek, artık geçmişte olanlarla yüzleş ve bize, bugüne dön." Doktor bir şey söylemeden odadan çıktı ve kapıyı kapatıp gitti. Evet zor şeyler yaşadı , hatta hırsına yenilip yaptığı hata yüzünden Kartallar yok oluyordu ama bunlar geride kaldı artık bugüne dönmesi lazım. Ben böyle düşünürken doktorun ağrılarım için verdiği ilacın etkisi ile gözlerim kapanmaya başladı ve kendimi karanlığa teslim ettim.
1 hafta sonra Doktorla konuşmamızın üzerinden tam bir hafta geçti, o günden sonra o konuyu ne o konuştu ne de ben, inşallah o günki konuşma işe yarar ve doktor tekrar aramıza döner. Bir hafta boyunca Sinan ve Karan dağda, Ferit ile bende merkezde araştırmalar yaptık, akşamları ise askerlere destek vermek için gizliden gizliye köyleri kontrol ettik ama şu ana kadar herhangi bir hareket yoktu. Karan ve Sinan'ın öğrendiğine göre Topal bu eylemi çok gizli tutuyor, bu eylemi belli kişiler biliyormuş. Haliyle durumda böyle olunca bir bilgiye ulaşmakta zor oluyor. Rıza Albayı bilgilendirmemiz sonucunda Ferit'in yapmış olduğu tuzaklardan köylerin çevrelerine yerleştirdik. Bu köylüler için tehlikeli değil çünkü tuzaklar kendi kendilerine çalışmıyorlar, eğer olası bir saldırı olursa ki olacak ve eminiz ki sayıları çok olacaktır. İşte o zaman da biz bu tuzakları aktif hale getireceğiz. Artık yaralarım iyileşmeye başladı vücudum kendini çabul toparladı bu da benim için oldukça iyi oldu. Ferit ile ben sivil olduğumuz için bu süreçte doktorla kaldık. Ben dron ile havadan köyleri ve merkezi tararken bir şey dikkatimi çekti ve hemen dronu tekrar geri çevirdim, ekranı yaklaştırdığımda şu an da bulunduğumuz köyün etrafını teröristlerin sardığını gördüm. Bu şerefsizler gelmeden önce cesaret ilacı içmişler galiba, gündüz gündüz saldıracaklar. Vakit kaybetmeden Rıza Albayı aradım ve durumu anlattım ardından da Kartallara haber verdim. Kartallara durumu anlattıktan sonra bizde hazırlanmaya başladık, kıyafetlerimizi giydik maskemizi taktık, tam kapıdan çıkacaktık ki doktoru gördüm. Doktor hem hüzünle hem de gururla bize bakıyordu ona baş selamı verdikten sonra evden çıktık. Kartallarla ayrıldık ve köyün dört bir tarafını kontrol etmeye başladık, ben de yüksek bir yere çıktım ve gelişmiş dürbünüm ile şerefsizlere baktım ama bir şey dikkatimi çekti. Böyle gizli tutukları bir eyleme göre sayıları azdı ve bu beni huzursuz etmeye başladı, kendi kendime konuşmaya başladım. "Neden bu kadar az gönderdi bu şerefsiz sizi?" Düşüncelerimi Feritin konuşması bölmüş oldu. "Hayalet bu şerefsizlerin sayıları tahminimizden az." "Biliyorum bombacı, nedense bu işin içinde bir şey olduğunu seziyorum." "Bu durumda ne yapacağız hayalet?" "Onlar saldırmadan biz saldıracağız suskun ama önce köylüleri güvene almalıyız." "Anlaşıldı hayalet ." Hemen köyülülerin hepsini önceden ayarlamış olduğumuz ve güvenliğini sağladığımız okula götürdük. Sinanı köylülerin yanında bıraktıktan sonra bizde yerlerimizi aldık. "Bu şerefsizler niye hala harekete geçmedi?" "Bir şeyi bekliyorlar suskun ama neyi bekliyor olabilirler ki?" Biraz kendi kendime düşünmeye başladım ve işte o an kafama dank etti. Ben kimlere yardım ediyorum askere ve sivillere, bu şerefsizler benim onlarla beraber olduğumu biliyor.
Bu şerefsizler buraya saldıracak böylece de askerler buraya gelecek işte o zaman karargahta ki askerlerin sayısı azalacak ve aynı anda orayada saldıracaklar. Yani bir taşla iki kuş vurmuş olacaklardı. "Allah kahretsin!" "Ne oldu hayalet?" "Ne yapmaya çalıştıklarını anladım suskun. Bombacı bizim telsize hemen Rıza Albayı bağla çabuk!" "Tamam bir dakika bekle. Bağlandı hayalet." "Hayalet ne oldu?" "Albayım sakın buraya asker göndermeyin." "Ne diyorsun sen! Orda bir sürü sivil var ve oraya saldıracaklar." "Öyle değil albayım, buraya saldırdıktan sonra siz asker gönderince ikinci bir saldırı yapacaklar bu şerefsizler. Ve bu saldırı karargaha olacak." "Allah kahretsin! Şimdi ne yapacağız?" "Albayım siz buraya asker göndermeyin, burası bizde ama sizde her şeye hazırlıklı olun orayada saldıracaklar." "Emin misin hayalet? Tek başınıza halledebilir misiniz?" "Halledeceğiz albayım bana güvenin, siz kendinize ve askerlerimize dikkat edin yeter." "Tamam. Allah yardımcımız olsun." Telsizin bağlantısı kesilince Ferite seslendim. "Bombacı, bu şerefsizler çoğunluk olarak neredeler? Tuzaklara yakınlar mı?" "Hayır hayalet tuzaklara uzak kalıyorlar,onları bir şekilde çekmemiz lazım." "Tamam, ben onları çekerim. Hepsi olmasa bile en azından bir kısmını tuzaklarla hallederiz, geri kalanlarınıda allahın izni ile hallederiz." "Hallederiz hayalet, biz neleri hallettik. Ama sen yinede dikkat et." "Tamam, sizde dikkat edin." Yerimden çıktım ve şerefsizlerin olduğu bölgeye ilerledim, kendimi iyice gizledikten sonra aralarından birine nişan aldım ve ateş ettim, benim ateşim ile hemen mevzi aldılar bir süre ateş etmedim. Ardından bir ateş daha ettim ama bu sefer ıslakaladım ki beni kolay lokma sansınlar ve yaklaşsınlar. Benim hareket etmediğimi anlayınca aralarından birisi konuşmaya başladı. "Ateşi kes ve olduğun yerden çık, teslim ol." Sesimi çıkarmadım ama ateşi kestim bunun üzerine pes ettiğimi düşünmüş olacaklar ki ateş ettiğim yere doğru yaklaşmaya başladılar. Bir kısmı yaklaşırken bir kısmı geride durmuş tetikte bekliyorlardı. İyice yaklaştıklarında Ferite seslendim. "Bombacı şimdi patlat." " Anlaşıldı hayalet, kendini koru." Ben kendimi korumaya almşken güçlü bir patlama oldu ve şerefsizlerin çoğu öldü, diğerleri de hemen mevzi aldılar ve ateş etmeye başladılar. Bende olduğum yerden karşılık vemreye başladım, benimle birlikte Kartallarda ateş ediyordu. Şerefsizleri tek tek avlıyorduk. Karargahtan haber almak için Rıza Albayla tekrardan telsiz bağlantısı kurduk ve konuşmaya başladım. "Albayım." "Dinliyorum hayalet." "Karargaha bir saldırı oldu mu?" "Evet, saldırdılar ama senin sayende hazırlıklıydık, sizde durumlar ne?" "Biz bir çoğunu hallettik." Bir yandan çatışırken bir yandan da Rıza Albay ile konuşuyordum ki bir şey dikkatimi çekti, oldukça kalabalık bir terörist gurubu bize doğru yaklaşıyordu. "Allah kahretsin!" "Ne oldu hayalet?" "Albayım köye ikinci bir grup yaklaşıyor." "Allah kahretsin! Hepsini tek başınıza halledemezsiniz." "Halledeceğiz Albayım siz bizi merak etmeyin. Siz orayı temizleyin ve buraya asker göndermeyin." "Tamam hayalet, dikkat edin." Telsiz bağlantısı kesilince bu seferde Kartallara hitaben konuşmaya başladım. "İkinci bir terörist grubu köye yaklaşıyor. " "Anlaşılan Topal bu sefer bayağı hazırlık yapmış." "Öyle görünüyor bombacı, elimizde tuzak kaldı mı?" "Evet hayalet bir tane kaldı, hatta en güçlüsü kaldı bu yüzden de senin ordan uzaklaşman lazım." "Tamam bombacı deneyeceğim ." "Nişancı, okula dikkat et hiç kimse yaklaşmasın." "Merak etme hayalet, kimse okula yaklaşamayacak." Sürünerek geri gitmeye başladım Kartallarda bir yandan ateş ediyorlardı ama bu şerefsizler oldukça kalabalıktı bu yüzden ikinci bombanın mutlaka patlaması lazımdı. İşte bu yüzden hızlı ve dikkatli bir şekilde ordan uzaklaşıyordum, ki bir kurşun tam kulağımın yanından geçti hemen kendimi yanımda ki kayanın arkasına attım. "Allah kahretsin! Aralarında keskin nişancı var. " "Ne! Hayalet ordan hemen çıkman lazım." "Nişancı, o mesafeden şerefsizi görebilir misin?" "İmkansız hayalet, okul senin olduğun mesafeye çok uzak, burdan keskin nişancıyı bulamam." "Allah kahretsin!" Tekrar kayanın arkasından çıkıp ilerlemeyi denedim ama bu sefer de keskin nişancının hedefi oldum, az kaldı vuruluyordum. "Burdan çıkamam, keskin nişancıyı bulun!" "Tamam hayalet deniyoruz." Keskin nişancı ateş etmeme bile müsade etmiyordu, beni burda sıkıştırmıştı. "Hiç bir yerde yok ve teröristler senin olduğun bölgeye yaklaşıyor hayalet." "Başka şansımız yok bombacı, ben burdan çıkmadan o bombayı patlatacaksın." "Olmaz hayalet, hala bombaya yakınsın seni tehlikeye atamam." "Başka şansımız yok o şerefsizler bu köye yaklaşmayacak anladın mı? Şimdi o bombayı patlat!" "Olmaz hayalet, olmaz!" "Bombacı bana emir tekrarı yaptırtma o bombayı hemen patlat!" "Anlaşıldı hayalet." Ferit emrimi onayladıktan sonra bir keskin nişancı tüfeğinin sesini duydum ardından da telsizden onu duydum ve hızla ordan uzaklaştım. "Bombacı bekle, hayalet ordan çıksın." Ben ordan uzaklaşınca bomba patladı ve terörsitlerin çoğu öldü geriye kalanlarıda biz indiriyorduk. Bir yandan ateş ederken bir yandan da konuşuyordum. "Bizi burda böyle bırakmayacağını biliyordum." "Bundan sonra bende kaçısın yok hayalet." "Aramıza tekrardan hoş geldin DOKTOR."
|
0% |