Yeni Üyelik
44.
Bölüm

BÖLÜM 42

@_tgb_17


Yeni bölümle beraber sizleri yorumlara bekliyorum. Destekleri unutmayın lütfen ⭐️

 

 

Savaştan Devam

Yıldız'ın bilincinin kapanması ile içimde bir şeyler koptu ve onun o güzel gözleri ile karanlığa ulaştı.

Evet Yıldız'ın bizden sakladığı sırrını öğrendim ama onun bu durumda olacağını bilsem, hayalet olduğunu ömrümün sonuna kadar öğrenmemek isterdim.

Şu an da Yıldız'ın kim olduğu, ne yaptığı umrumda değil. Kucağımda kanlar içinde yatan kardeşimin sadece yaşamasını ve bana bir kez daha dönmesini istiyorum.

Nabzı atıyordu ama hala kanaması vardı, doktor arabayı o kadar hızlı kullanmıştı ki yarım saatlik yolu nerdeyse on beş

Dakikada gelmiştik.

Bahsettiği hastaneye geldik hızlıca Yıldız'ı içeriye aldılar, bu sırada da Karan Rıza Albaya haber vermişti.

Hastane çok büyük değildi ama doktorun dediği gibi, en azından müdahale edilebilir steril bir ortamdı. Karanın dediğine göre Rıza Albayda gerekli hazırlıkları yaptırmış buraya bir helikopter göndertmişti.

Yıldızı odaya aldıklarında doktorda içeriye girdi, bizde Karanla dışarıda kalmıştık. Ben üzerimde kardeşimin kanı ile duvarın dibinde göz yaşlarımı akıtıyordum, Karanda sessizce karşımda oturuyordu.

 

Ben yıllar önce gerçek ailemi kaybetmiştim, sonra babam sandığım kişiyi kaybettim, kısa bir zaman önce annem dediğim kadının hastalığını öğrendim. Yaşadığım bu kadar acı veren olayların arasında başıma gelen en güzel şey Yıldız'ın hayatıma girmesi ve benim kardeşim olmasıydı.

 

Yıldızı içeriye almalının üzerinden bir saat geçti, bana asırlar gibi gelen bir saat olmuştu. Odanın kapısı açıldı ve içerden doktor çıktı ardından da konuşmaya başladı.

"Müdahale ettik ama kurşun tehlikeli bir yerde bu yüzden, sadece kanamasını durdurabildik. Biz hastaneye gidene kadar dayanır."

Beynim adeta işlevini yitirmiş gibiydi, ne yapacağımı ne diyeceğimi bilmiyordum. Karan hemen Rıza Albayla iletişime geçti ben aynı ruhsuzlukla duvarın dibine çöktüm, benim bu halimi gören doktor yanıma geldi ve omzuma dokunup konuşmaya başladı.

"O iyi olacak Savaş, bu kadar seveni varken bizi bırakmaz ama senin de kendini toparlaman lazım. Uyandığında seni bu halde görürse inana bana hepimizin canını okur. Hadi şimdi ayağa kalk."

Doktor bana elini uzatmıştı, bende bir süre suratına baktım daha sonra elinden tutum ve onun yardımı ile ayağa kalktım. Doktora teşekkür eder gibi bakıyordum tam o sırada Karan geldi.

"Tim karargaha ulaşmış, bizi alacak olan helikopterde bir kaç dakika içinde burada olacak. Doktor, Yıldızı hazırlayın."

 

"Tamam, siz burda bekleyin."

Doktor yanımızdan uzaklaştı bir kaç dakika sonrada helikopterin sesini duydum, aynı anda Yıldızı bir sedye ile odadan çıkardılar.

Helikopter iniş yaptı ve hemen sağlıkçılar Yıldız'ın yanın koştular, onu helikoptere yerleştirdiler. Ardından da bizde helikoptere bindik ve hastaneye doğru yola çıktık.

Helikopter hastaneye iniş yaptı ve Yıldız'ı hemen ameliyata aldılar ve yine bize beklemek düştü. Etrafıma şöyle bir baktım, herkes burdaydı; Kartallar ekibi, Gölge timi, Rıza Albay, Ömer Albay hepsi Yıldız için buradaydı.

Aradan bir saat geçti ve hala içeriden kimse çıkmadı, bir süre sonra ameliyathanenin kapısı açıldı ve içeriden acele ile hemşire çıktı, ben hemen kolundan tutum ve bana bakmasını sağladım.

"İçeride neler oluyor? Kötü bir şey mi oldu?"

"Hastanın tekrardan kanaması başladı, hemen 0Rh+ kan bulmamız lazım."

"Benim kan grubum uyuyor, ben veririm."

"Tamam, buyrun zaman kaybetmeden kanınızı alalım."

Hemşire ile kan alma odasına gittik ve Yıldız için gerekli olan kanı benden aldılar. Hemşire kanı aldıktan sonra tekrar ameliyathaneye girdi.

Bir anda ayağa kalkınca biraz başım döndü ama kendimi hemen toparladım, tekrar ameliyathanenin önüne gittim.

 

1 saat sonra

 

Hala ameliyathanenin önünde bekliyoruz, hiç kimse yerinden kıpırdamadan öylece içeriden gelecek olan bir haberi bekliyor, sanki birisi olduğu yerden hareket etse işler ters gidecek ve kötü bir haber gelicek gibi, kimse yerinden kıpırdamıyor.

Ameliyathanenin kapısı açıldı, bu sefer çıkan kişi doktordu. Doktoru görünce hepimiz olduğumuz yerden kalktık ve doktorun yanına gittik, doktorda konuşmaya başladı.

"Yıldız hanımın durumu stabil ama ameliyat esnasında kanaması oldu, gelmeden öncede kanaması olmuş, bu yüzden bayağı bir zorlandık. Ayrıca kurşun oldukça tehlikeli bir bölgedeydi onu çıkarmakta bizi zorladı ama başarılı bir şekilde çıkardık."

"Peki şimdi durumu nasıl? Yani hayati tehlikeyi atlattı değil mi?"

"Dediğim gibi durumu Şu an stabil ama tamamen hayati tehlikeyi atlattı diyemeyiz, kendisini yoğun bakıma aldık.

Biz elimizden geleni yaptık, bundan sonrası hastamıza ve onun dayanıklılığına bağlı.

Geçmiş olsun."

Doktor yanımızdan uzaklaşınca bu sefer de Rıza Albay konuşmaya başladı.

"Hepiniz gidin ve dinlenin, doktoru duydunuz burda yapacağımız bir şey yok, merak etmeyin Yıldız'ın güvenliği için bulunduğu yerde iki asker olacak."

"Komutanım ben onu öylece bırakıp gidemem, bunu benden istemeyin."

"Savaş bu bir emirdir, gidip dinleniyorsun!"

"Üzgünüm komutanım ama ben bu emrinizi yerine getirmeyeceğim, ben kardeşimi bu hastanede, o haldeyken tek başına bırakmam."

Gölge timinin bana olan şaşkın bakışlarına aldırmadan yanlarından uzaklaştım ve yoğun bakımın önüne gittim.

 

 

1 gün sonra

Birinin omzuma dokunması ile gözlerimiz açtım, sabaha kadar gözümü kırpmamıştım ama son bir saattir yorgunluktan uyuya kalmışım.Kafamı kaldırdığımda karşımda Karanı ve Kartallar ekibinin geri kalan üyelerini gördüm.

"Savaş hadi kalk, sana kıyafet getirdik. Üzerinde ki kanlı kıyafetlerden kurtul, temizlen, bir şeyler ye artık kendini topla ."

"Sağolun ama bir şey yiyecek halim yok."

"Savaş böyle olmaz, inan bana Yıldız çok güçlüdür. Hem daha öncede bir çok kez yaralandım ama hep kurtuldu, şimdide kurtulacak . "

"Ya bu sefer kurtulamazsa Ferit? Ya beni,bizi bırakırsa?"

"İnan bana Savaş, Yıldız seni, bizi bırakmaz en önemliside intikamını almadan hiç bir yere gitmez. Hadi sende toparlan ."

Karann'nın elindeki poşeti aldım ve Rıza Albay'ın karargaha gitmeden önce benim için ayarladığı odaya gittim. Hızlı bir duş aldım ve kardeşimin kanın olduğu üniformamı çıkardım ardından günlük kıyafetlerimi giydim.

Aynanın karşısına geçtiğimde gördüklerim beni şaşırttı. Tam anlamı ile çökmüştüm, gözlerim acı ile bakıyordu. Kendimi incelerken Ferit'in sözleri zihnimde canlandı sonrasında ağzımdan şu kelimeler çıktı.

"Sana söz kardeşim bunu sana yapanları ve bize zarar verenleri en acı şekilde öldüreceğim."

 

Rıza Albaydan Devam

Yıldız'ın vurulmasından sonra hızlıca hazırlık yaptırdım ve bulundukları hastaneye helikopteri gönderttim.

Burada ki hastaneye gelir gelmez ameliyata alındı, saatlar süren ameliyatın sonunda Yıldızı yoğun bakıma almışlardı. Ameliyattan sonra doktor kurşunu bize vermişti, bizde gerekli incelemeleri yaptırdık ve kurşunun normal bir kurşun olmadığı ortaya çıktı.

Bu kurşun özel yapım olan bir silaha aitti ve oldukça güçlü bir silahtı bu. Eğer Yıldız'ın üzerinde hayaletkıyafeti olmasaydı, belkide daha büyük hasar alacaktı.

Ömer ve ben hemen karargaha geri döndük ve araştırmalara başladık, ikimizde o silahı ateşleyen kişinin Karanlık olduğunu düşünüyoruz. Bunun içinde sahada olan istihbaratçılara haber verdik. Onlarda her yerde Karanlığı ve Topalı arıyorlar.

Savaş'ın yerine hayaletin vurulduğunu gördükleri için ortadan bir tehlikeyi kaldırdıklarını düşünüp, yapacakları saldırıları erken bir tarihe çekebiliriler. Bu yüzden olası bir saldırıya karşı daha da tetikteyiz, ne olur ne olmaz diye Yıldız'ın bulunduğu yoğun bakım odasının önüne iki asker koydurttuk.

Biz Ömer'le ne yapacağımızı konuşurken kapı bir anda açıldı ve içeriye ağlamaktan ve uykusuzluktan kırmızıya dönen gözleri, omuzları çökmüş bir şekilde Savaş girdi. İkimizde ona burda ne aradığını sorarcasına bakınca hemen söze girdi.

"Komutanım ben gidiyorum."

"Nereye gidiyorsun Savaş?"

"O namusuzu, yani Karanlığı bulmaya gidiyorum. Adım kadar eminim ki Yıldızı vuran Karanlıktı."

"Savaş, önce bir sakin ol! Şu an da Karanlığın nerde olduğunu bilmiyoruz."

" Fark etmez komutanım, fare deliğinede girse ben onu bulurum ve geldiği yere, yani cehennemine geri gönderirim."

"Hiç bir yere gidemezsin Savaş! Hele ki bu haldeyken asla gitmene izin vermem."

"Özür dilerim komutanım ama gideceğim, buraya da Yıldızı size emanet etmeye gelmiştim. Şimdide gidiyorum."

Savaş'ın odadan çıkması ile bizde arkasından çıktık. Savaş bahçeye çıkmıştı, bahçede Poyraz , Gölge timi ve Kartallar ekibi vardı. Hemen onlara hitaben bağırdım.

"Çocuklar, Savaş'ı tutun!"

Poyraz benim söylediklerimden sonra hızla Savaş'ın önüne geçti, Savaş bunu görünce sinirle konuşmaya başladı.

"Poyraz, hemen önümden çekil!"

"Savaş , bu halde hiç bir yere gidemezsin. Önce biraz sakinleş sonra nereye gideceksen beraber gideriz."

"POYRAZ SANA ÖNÜMDEN ÇEKİL DEDİM."

"Sana ne oluyor Savaş? Tamam duydum bir askerimiz, timin ikinci komutanı yaralanmış ama seni bu hale getiren ne?Kim bu kadın ?"

"Kim öyle mi? SENİN O KADIN DEDİĞİN BENİM KARDEŞİM, BU HAYATIN KARANLIĞINDA YOLUMU AYDINLATAN TEK YILDIZIM DUYDUN MU?

HEPİNİZ DUYUN, YILDIZ BOZKURT BENİM KARDEŞİM VE BEN KARDEŞİMİ O HALE GETİREN İTİ BULUP CEHENNEMİN EN DİBİNE GÖNDERECEĞİM."

Gölge timi ve Poyraz, Savaş'ın söylediği gerçekle şaşkın bir şekilde bakmaya başladılar. Savaş tekrardan Poyrazın yanından geçmek için hamle yaptığında, Poyraz bu sefer Savaşa bir yumruk attı. Savaş yumruğun etkisi ile sendeledi ama hemen toparladı.

"Kardeşin öyle mi? İşte tam bu yüzden bu halde hiç bir yere gidemezsin. O kızın şu an da sana çok ihtiyacı var, sen ise öfkeyle birlikte kendini tehlikeye atıyorsun.

Şimdi beni iyi dinle Savaş Güçlü, önce içeriye geçiyoruz ve sen dinleniyorsun, sonra seninle birlikte kardeşinin yanına gidiyoruz ve ondan gelecek olan iyi haberi bekliyoruz."

"Poyraz bak-"

"İtiraz istemiyorum Savaş,eğer dediklerimi yapmazsan yemin olsun seni uyku ilacı ile uyuturum ama yinede gitmene izin vermem. karar senin."

Poyrazın kararlı bir şekilde konuşması ile Savaş derin bir nefes aldı ve Poyraza sarılıp gözyaşlarını akıtmaya başladı.

"Poyraz o iyi olacak değil mi? Ben onu daha yeni budum ve şimdi kaybedemem."

 

"İyi olacak kardeşim, o senin kardeşin ve tıpkı senin gibi çok güçlü. Hadi biz içeri girelim."

 

Poyraz ve Savaş içeri girince Gölge timi yanımıza geldi, karşımızda durduklarında Salih konuşmaya başladı.

"Komutanım az önce duyduklarımız doğru muydu?"

" Evet çocuklar doğruydu, Yıldız ile Savaş kardeşler . Yıldız'dan güzel bir haber geldiğinde bütün her şeyi size anlatacağız, şimdi sizde Savaşla ilgilenin."

Gölge timi selam verip yanımızdan ayrılınca Ömer bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Her şeyi anlatacağız derken hayaletten mi bahsediyordun Rıza?"

 

"Evet Ömer, zaten Yıldız söyleyecekti sadece bu konuşmayı biraz erkene çekim olacağız. Ayrıca eminim ki vurulma olayı onlarda bir şüpheye neden olmuştur."

"Tamam Gölge timi gerçeği öğrenecek peki ya Poyraz?"

"İşte buna Yıldız karar vericek, eğer Poyrazın öğrenmesini isterse söyleriz ama onu tanımadan ve güvenmeden söylemek isteyeceğini düşünmüyorum."

"Haklısın Rıza, umarım bizim deli kız bir an önce iyi olur."

Konuşmamız sonlanınca Ömer'le birlikte karargaha geri döndük ve araştırmalara devam etmeye başladık.

 

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yıldızdan Devam

Vücudumda ki hissettiğim sızı ve ağırlıkla kendime gelmeye başladım ama bir türlü gözlerimi açamıyordum, biraz zorlayınca gözlerimi açtım.

İlk başta etrafı puslu gördüm bir kaç kez gözlerimi kapatıp açtım ve görüşüm netleşti. Vücudumda ki sızının nedenini ve nerde olduğumu anlamaya çalıştım.

Bir süre sonra yaşadıklarım zihnimde canlandı, en son vurulmuştum şimdide hastanedeyim, etrafıma baktığımda kimseyi göremedi. Hemşireyi çağırmak için düğmeye bastım,bir kaç saniye sonra kapı açıldı ve içeriye hemşire girdi, hemen doktoru çağırdı.

 

"Nasılsınız Yıldız hanım?"

"İyiyim doktor bey."

"Herhangi bir ağrınız var mı?"

"Sırtımda biraz ağrım var."

"Açıkçası ağrınızın daha fazla olmasını bekliyorduk, anlaşılan dayanıklısınız.

Buraya getirildiğinizde çok kan kaybetmiştiniz ve aldığınız kurşun yarasıda tehlikeli bir bölgedeydi."

"Size teşekkür ederim, hayatımı kurtardınız."

"Biz görevimizi yaptık ama size şunu söylemek istiyorum. Yıldız hanım Siz gerçekten çok güçlüsünüz, sizin yerinizde bir başkası olsa bu kadar çabuk uyanamayabilirdi, hatta hiç uyanmayabilirdi.

Siz hayatta kalmak için savaştınız, bizde size yardımcı olduk hepsi bu kadar."

"Eeee doktor bey olsun o kadar, sonuçta savaşmak bizim işimiz. Biz kolay kolay pes etmeyiz."

"Hahahaha sizin gibi güçlü kadınların olduğunu bilmek güzel şey , neyse ben çıkıyorum sizde biraz daha dinlenin. Tekrardan çok geçmiş olsun."

"Teşekkür ederim. Doktor bey?"

"Buyrun Yıldız hanım."

"Acaba dışarıda bizden birleri var mı? Eğer varsa yanıma gönderir misiniz ?"

"Tabiki de, dışarıda iki asker vardı, çağırdığınızı hemen söylüyorum."

"Teşekkür ederim."

Doktorun odadan çıkması ile kapı tıklatıldı ve içeriye genç bir asker girdi, bana selam verdi.

"Rahat asker."

"Geçmiş olsun komutanım."

"Sağol, bana telefonunu verir misin?"

"Buyrun komutanım."

Yattığım yerden biraz dikleştim ve Rıza Albay'ın numarını tuşlayıp aradım, bir süre sonra da telefon açıldı.

"Ne oldu asker? Bir haber mi var?"

"Aşk olsun komutanım , ben uyanıyorum ama hiç biriniz yanımda yoksunuz."

"Y-yıldız, sen misin kızım?"

"Oooo komutanım siz benim sesimi çoktan unutmuşsunuz. Ne dersiniz yanınıza hastaneden çıkıp ben mi geleyim?"

"Ah deli kız, bekle hemen geliyoruz ."

" komutanım istesemde bir yere gidemem zaten, sizi beklediğimden emin olabilirsiniz."

Suratımda ki gülümseme ile telefonu kapattım ve askere verdim, o da bana selam verip dışarı çıktı.

 

Beni normal odaya almışlardı ve Rıza Albay'ı aramamın üzerinden yarım saat geçmişti, artık sıkılmaya başlamıştım ki kapı bir anda açıldı ve resmen bir ordu içeriye girdi.

Hepsi bana mutlulukla bakarken Savaş hızla yanıma geldi ve yarama dikkat ederik bana sarıldı, bende ona karşılık verdim . Geri çekildiğinde zombiye dönmüş halini gördüm ve hemen kaşlarım çatıldı.

 

"Ovv Savaş bence kaç."

"Neden Karan?"

"Yıldız kaşlarını çattı ve sinirli pozisyona geçiş yaptı,bence sen bir tık uzaklaş."

Savaş önce benim suratıma baktı ve gördüğü ifade ile ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakmaya başladı.

"Senin bu halin ne Savaş Güçlü , resmen zombiye dönüşmüşsün ."

"Uuuu resmi de konuştu tam oldu.

Valla Yıldız biz Savaşa söyledik. Yıldız seni böyle görürür bir güzel haşlar dedik."

"Abi, tamam benim yaralanmam seni üzebilir, yıkabilir ama sen böyle düşemezsin.

Hele ki benim kalbim hala atarken, ben burda savaşırken sen savaş gardını düşüremezsin. Eğer sen düşersen işte o zaman bende savaşmayı bırakırım."

"Yıldız, b-ben seni kaybetmekten çok korktum kardeşim."

"Ben vurulsamda, yaralansamda kalbim attığı müddetçe seni,sizleri bırakmamak için savaşacağım, bunun sözünü veriyorum. Senden de bir daha böyle düşmemenin sözünü istiyorum."

Abim bir süre suratıma baktı ve konuşmaya başladı.

"Sana söz kardeşim, sen savaştığın sürece bende savaşacağım."

Abime bir kez daha sarıldıktan sonra sırayla Kartallara ve Gölge timine de sarıldım, en sonda Ömer ve Rıza Albaya sarıldım.

Bir tek sarılmadığım o adam kalmıştı, toplantı esnasında Rıza Albay'ın yanında bulunan adamdı. Sorar gibi Rıza Albaya bakınca kim olduğunu açıkladı.

"Tanıştırayım Yıldız, Yüzbaşı Poyraz GÖKTÜRK, uzun süredir gizli görevdeydi tekrardan aramıza döndü. Poyraz bu da Yüzbaşı Yıldız BOZKURT, Gölge timinin ikinci komutanı."

Rıza Albay'ın tanıştırması ile elimi uzattım, Poyraz yüzbaşıda elimi sıktı.

"Memnun oldum Poyraz komutanım."

"Ben de memnun oldum Yıldız komutanım."

El sıkışırken gözleri dikkatimi çekti bana bir yerden tanıdık geliyordu. Kaşlarımı çattım ve daha dikkatle baktım, sonra bu bakışları ve gözleri nerde gördüğümü hatırladım.

Karşımda ki kişi, abimin kaçırıldığı ve benim nerdeyse Topalı yakalayacağım gün gelip o şerefsizi elimden alan kişiydi.

 

Loading...
0%