@_tgb_17
|
yorumlarda buluşalım...
Yıldızdan Devam Poyrazla el sıkışmamızdan sonra bir süre daha yanımda kaldırlar, yorgun hallerini görünce onları birazcık kovdum. Abim gitmek istemedi ama kendini tamamen toparlaması ve dinlenmesi için onu birazcık tehdit etmiş olabilirim. Herkes giderken Ömer ve Rıza Albay benimle konuşmak için yanımda kaldılar. İkiside yatağımın yanında ki koltuklarda oturuyorlar, onlara kafamda ki soruyu sormak için olduğum yerde dikleştim ardından da konuşmaya başladım. "Komutanım, Poyraz komutan için gizli görevde demiştiniz bu gizli görev Topal mıydı?" Benim söylediklerim ile ikiside şaşkın bir şekilde bana baktılar, Rıza Albay kendini toparladı ve bana cevap verdi. "Evet Yıldız, görevi Topal ile ilgiliydi ama sen bunu nerden anladın?" "Biz Poyraz ile karşılaştık komutanım, abim kaçırıldığında ben Topalı yakalamak üzeriydim ki sağolsun Poyraz yüzbaşı gelip onu benim elimden kurtarmıştı. Gerçi o zaman sadece gözlerini görmüştüm ama o kadar sinirlenmiştim ki o gözleri unutmam mümkün değildi." "Sen şimdi Poyrazı sadece gözlerinden mi tanıdın?" "Evet Ömer Albayım neden şaşırdınız ki? Unutmayın ki ben bir bedende iki kişiyim, ben hayaletim." "Bunu unutmak ne mümkün Yıldız. Poyrazın görevini bildiğini kimseye söyleme Yıldız, başına ne işler açacağını biliyorsun." "Emredersiniz komutanım." "Yıldız!" Rıza Albay'ın bana seslenmesi ile bakışlarımı Rıza Albaya çevirdim ve konuşmasını dinlemeye başladım. "Efendim komutanım." "Yıldız, Gölge timi Savaş ile kardeş olduğunuzu öğrendi, Savaşta hayaletin gerçek kimliğini öğrendi. Bunlardan sonra artık Hayalet olduğunu Gölge timine söyleyelim mi?" "Komutanım eminim ki bu vurulma olayından sonra onlarından akıllarında şüpheler oluşmuştur, en iyisi Gölge timinede gerçekleri söylememiz olacak ama ne zaman söylemeliyiz?" "Sen biraz toparlan iki gün sonra hep birlikte buraya gelirizi ve konuşuruz. Yıldız, hayaleti Poyraza söyleyecek misin?" "Komutanım, her ne kadar siz ve Ömer Albay ona güvensenizde ben güvenmiyorum, çünkü onu tanımıyorum. Beni çok iyi tanıyorsunuz,ben güvenmediğim hiç kimseye sırrımı açıklamam." "Yıldız, tamam o gece olanlar Topal'ın kaçmasına neden oldu ama sende biliyorsun ki bu onun göreviydi ve bir şekilde Topal'ın yanında olması gerekliydi." "Ömer komutanım biliyorum görev her şeyden önce gelir, bunu en iyi ben bilirim ama sizde beni çok iyi tanıyorsunuz, ben ona güvenen kadar Poyrazın bilmesin gerekenden fazlasını söylemeyeceğim." "Tamam kızım sen nasıl istersen.Hadi Ömer, bizde gidelim artık." "Rıza amca?" Rıza amca bana dönünce ona en masum bakışlarımı atmaya başladım, o da hemen ne demek istediğimi anladı ve itiraz etti. "Hayır Yıldız, hastaneden çıkmıyorsun. Doktorun ne zaman iyileşti derse o zaman çıkacaksın." "Ama komutanım karşımızda ne zaman olacağını bilmediğimiz büyük eylem var, benimde sizin yanınızda olmam lazım." "Yıldız, şu an bu halde hastaneden çıksan bize yararın olmaz. Bu yüzden burda kalıyorsun ve en kısa zamanda iyileşip toparlanıyorsun." "Emredersiniz komutanım." "Ve sakın başına bela açma Yıldız, uslu uslu tedavini ol." "Komutanım ben bir şey yapmıyorum ki, bir şekilde bela beni buluyor." Ömer Albay'ın konuşması ile gülümseyen suratımla bakışlarımı ona çevirdim. "Yıldız,sen küçükkende böyleydin sürekli başına bir iş açardın,bizde baban ile birlikte seni o beladan kurtarmak için uğraşırdık." Aklıma gelen anılar ile yüzümdeki gülümseme yerini acı bir tebessüme bıraktı.
( Evimizin bahçesinde babamla oyun oynuyorduk, bugün babam yanımdaydı ve ben çok mutluydum. Biz oyun oynarken içerden annem seslendi ve babam bana burda beklememi söyleyip annemin yanına gitti. Ben oyuncaklarımla oynamaya devam ederken bir ses duydum, sesi dikkatlice dinleyince bunun bir kedi sesi olduğunu anladım. Sesin nerden geldiğini anlamak için etrafıma bakınmaya başladım,sanki acı çekiyor gibiydi. Kediye yardım etmek için hemen onu aramaya başladım. Bahçemizde ki elma ağacının altına gelince ses daha yakından gelmeye başladı, kafamı yukarı kaldırdığımda kedinin ağacın dallarından birinde sıkıştığını gördüm. Oraya nasıl çıkacağım diye etrafa baktım ve ağacın diğer tarafında ki merdiveni gördüm, hızlı ve dikkatlice ağaca çıkmaya başladım. Kedi, merdivenin bittiği dalın bir iki dal yukarısındaydı, ağacın dallarına bastım ve dikkatlice bir dalın üzerine Çıktım işte burdan kediyi alabilirdim. Yavaş yavaş kediyi sıkıştığı yerden kurtarmıştım ki babamın panikli çıkan sesini ve yanındaki sesleri duydum, işte o an ki korku ile dengemi kaybettim ve ağaçtan düşerken son anda bir dala tutundum. Kediye baktığımda güvende olduğunu hatta çoktan aşağı indiğini gördüm, düşerken ağacın dalları kollarımı çizmişti ve kollarım artık beni taşımıyordu. Bende son gücümle sesimi duyurmak için bağırdım. "Baba yardım et! Buradayım,baba kurtar beni!" "Yıldız, kızım nerdesin?" "Baba yardım et!" Babam sonunda beni görmüştü ama benim artık gücüm kalmamıştı, ellerim kaydı ve korku ile çığlık atmıştım ki yere düşmeden birisi beni tutu. "Yakaladım seni prenses." Beni tutan kişi Ömer amcaydı, babam yanımıza gelince beni kucağına aldı. İşte o ana kadar akmayan göz yaşlarım babamın güvenli kollarını görünce akmaya başladı. "Ağlama Yıldızım, iyi misin kızım?" "İ-iyiyim baba, s-sadece çok korktum." "Ah be kızım, ne işin vardı senin orda?" " O-oyun oynarken kedinin sesini duydum, o-oraya sıkışmıştı bende ona yar-dım etmek için ağaca çıktım. Sonra sizin sesinizi duyunca dengemi kaybettim." "Ah benim merhametli Yıldızım ama bundan sonra öyle ağaçlara çıkmak yok, bana söyle ben yardım ederim sana." "İyi ki varsın babacığım." "Sende iyi ki varsın bebeğim." Biz babamla sarılırken annemde gelmişti yanımıza, o da çok endişeliydi. Önce bize sarıldı daha sonra da bize bayağı kızdı ama günün sonunda yine mutlu bir şekilde yataklarımıza girdik.)
Kafamı salladım ve kendime geldim ardından da konuşmaya başladım. "Keşke Ömer amca, keşke benim başım hep belaya girse ve babam gelip beni o beladan kurtarıp bana sıkıca sarılsa." "Kızım, onlar hep seninle unutma şehitler ölmez, onlar her daim bizimle. Hem belki babanın yerini tutamayız ama biz hep sana sarılırız, ne zaman başın belada olsa seni kurtarmak için geliriz." Karşımda ki iki koca adama sarıldım, ikiside babamdan bana kalan en güzel hediyelerden birisiydi. Eğer onlar olmasaydı ben bu halde olamazdım,bugünkü Yıldız olamazdım. Onları daha fazla üzmemek için göz yaşlarımı sildim ve gülümsemeye başladım, ardından da neşeli çıkmasını sağladığım sesim ile konuşmaya başladım. "Eeee o zaman ben başımı sürekli belaya sokabilirim, nasıl olsa beni kurtaracak iki kahramanım var." "Ah deli kız, ne olur ne olmaz sen yinede beladan uzak dur." "Hadi Ömer artık gidelim." Rıza ve Ömer Albay odadan çıkınca o eski hüzün geri geldi, bir süre sonra içeriye hemşire girdi ve doktorun verdiği ilaçları seruma enjekte etti.İlacın etkisi ile uykuya daldım.
Poyrazdan Devam Savaşı biraz sakinleştirdikten sonra Rıza Albaydan haber gelmişti, Yıldız uyanmış. Bu haberle birlikte hep beraber karargahtan çıktık ve hastaneye gittik. İçeriye girdiğimizde Yıldız herkesle selamlaştı, sıra bana geldiğinde kim olduğumu sorgular bir şekilde bakmaya başladı. O sırada Rıza Albay araya girdi ve bizi birbirimize tanıtı, Yıldız'ın uzattığı elini tutum ve selamlaştık ama Yıldız bir anda kaşlarını çattı ve tam gözlerimin içine bakmaya başladı. İlk başta şaşırdım, daha sonra yüz ifadesinde gördüğüm kızgınlık beni daha da çok şaşırttı, ne olduğunu anlamamıştım. Bir süre gözlerime baktı ve o bakışlarını bir kez daha zihnime kazımış oldum. Daha sonra Yıldız resmen bizi odadındna kovdu, bizde karargaha geri döndük. Şimdide bana verilen odada oturmuş düşünüyorum, ben neden hala burdayım? Sonuçta benim bir timim var onların yanında olmam lazım ama nedenini anlamadığım bir şekilde hala buradayım. Ben böyle düşünürken kapım tıklatıldı ve benim izin vermemle içeriye bir asker girdi, Rıza ve Ömer Albay'ın beni toplantı odasında beklediğini söyledi. Onları daha fazla bekletmemek için hemen yerimden kalktım ve toplantı odadına gitmek için odamdan çıktım. İçeriye girmeden önce kapıyı yıklattım ve öyle girdim, komutanlarıma selam verdim, onlarda oturmamı söyledi bende oturdum ve Rıza Albay konuşmaya başladı. "Poyraz eminim hala neden burda olduğunu sorguluyorsundur." "Komutanım ne yalan söyleyeyim bu düşünce aklımdan geçiyor, sonuçta benim bir timim var artık onlarında yanında olmak istiyorum." "Biliyorsun ki Topal büyük bir eylem planlıyor,bu eylemde seninde olmanı istiyoruz hatta senin artık burda görev yapmanı istiyoruz." "Komutanım bu istediğiniz bana gurur verir ama timim?" "Merak etme onlarda seninle olacak, yani artık burdasınız." "Burdasınız derken komutanım? Ben ve timimden başka biriside mi gelicek?" "Sen, timin ve Ömer Albay. O da artık burda , senden ve timinden sorumlu olacak." "Anladım komutanım." "Şimdi çıkabilirsin asker." Selam verdikten sonra yüzümdeki tebessüm ile odama doğru ilerlemye başladım. Bu tebessümün neden olduğunu anlayamadım, burda kaldığım için mi? Tekrardan timimle olacağım için mi? Yoksa aklımdan çıkmayan bakışların sahibini tekrar görebileceğim için mi? Düşüncelerim beni kendime getirdi ve yüzümdeki gülümsemeyi silip kendi kendime mırıldandım. "Tabiki de burda kalacağım ve tekrardan timimle bir arada olacağım için bu kadar mutluyum, hepsi bu."
İki gün sonra Yıldızdan Devam Cidden artık delirmeme çok az kaldı, iki gündür sadece bu yatakta yatıyorum, sürekli başımda nöbet tutan Kartallar ekibi ve abim var kaçayım desem yakalıyorlar. Artık çıldıracağım! Yine odamda sıkılmakla meşgulken dışarıdan gelen sesleri duydum, yatağımdan kalktım ve sessizce kapıyı açtım. Karşımda gördüğüm manzara sinir kat sayımı fazlası ile arttırdı. Pisikopatın birisi kadın doktoru rehin almış ve boğazına bıçak dayamıştı, etrafa baktığımda herkesin korku ile adama baktığını gördüm, güvenlikte bir şey yapamıyordu. Sabah yanımda olan Kartallar ekibide bana bir kaç bir şey almak için dışarı çıkmışlardı, bir yandan sessizce ilerliyordum bir yandan da onlara söyleniyordum. "Ulan Kartallar size ihtiyacım olduğunda sakın burda olmayın tamam mı?" Etrafıma baktığımda sadece temizlik için kullanılan villada olduğunu gördüm, sesizce villadayı elime aldım ve ucunda ki temizleme kısmını çıkardım, sadece sopasını aldım. Adamı etkisiz hala getirecek mesafede yaklaşınca ona seslendim. "Şşşt it naber?" Adam benim sesimi duyunca sadece kafasını arkaya çevirdi, işte o an hızlı bir şekilde sopayı adamın suratına vurdum. Galiba burnu hasar görmüştü, şu an da burnu kanıyordu, o acıyla kadın doktoru bıraktı ama elinde haka bıçak vardı. Doktoru hızla arkama aldım, doktora baktığımda bir yerden bana tanıdık geldiğini fark ettim. "İyi misin?" "İ-İyiyim." "Tamam şimdi buradan biraz uzaklaş, bende bu şerefsizi halledeyim." "A-Ama sen de yaralısın." "Merak etme bana bir şey olmaz." Önüme döndüğümde şerefsiz boşluğumdan faydalanıp bana bir yumruk atmıştı, aldığım darbe beni daha çok sinirlendirmişti. "Ulan köpek sen bittin, seni kimsenin tanıyamayacağı bir hale getireceğim." "O doktoru bana ver sana bir şey yapmayayım karı. Koruduğun o doktor benim kardeşimi öldürdü." "Karı öyle mi? Ulan senin karı diyen ağzına s**arım. Gerizekalı, doktor o doktor işi hayat kurtarmak demek ki kardeşin için yapılacak bir şey kalmamış ama sizin gibi magandalar bunu anlamıyor. Evet doktor öldürdü kardeşini, hatta doktor psikopat olduğu için kardeşini öldürmeden önce hayatta kalması için tedavi etti." "Ben anlamam, benim kardeşimi o doktor öldürdü." "Ulan ben senin..." Şerefsiz elindeki bıçağı şuursuzca sallıyordu, bu yüzden güvenlik hastaları ve yakınlarını uzaklaştırdı, bende karşımda ki ite biraz daha yaklaştım. Bu seferde bıçağı bana saplamak için hamle yaptı, o an da kolunu tutum ve ters çevirip bıçağı kasığına saplamasını sağladım. İnsan görünümlü mahlukat Acıyla yere düştü ve kıvranmaya başladı, ben biraz daha yaklaştım ve bir kaç tane tekme attım, bir yandan da saydırıyordum. "Karı öyle mi! Al sana karı gerizekalı p*ç, bak bakalım o karı dediğin seni ne hale getiriyor." Bir kaç tekma daha attıktan sonra yumruklamaya başladım, tam o sırada sırtımda bir sızı hissetim ardından da bir ıslaklık, işte o an ayağa kalktım ve karşıdan bize doğru gelenleride görmüş oldum. Şu an karşıdan bana sinirli bir şekilde bakan Rıza ve Ömer Albay vardı, arkalarında da şaşkın bakan Gölge timi ve Kartallar vardı. "İşte şimdi bittin kızım, ruhuna el fatiha Yıldız."
"YILDIZ BOZKURT! Bir kere ya sadece bir kere uslu dur. Kızım senin bu halde ayakta ne işin var! Birde adam dövüyorsun." |
0% |