@_tgb_17
|
Karanlıktan Devam Günlerdir büyük eylem için hazırlık yapıyorduk, her şey planlandığı gibi gidiyordu. Duyduğumuza göre asker Berzan'ı yakalamış, Topal onun konuşmayacağını söyledi ama ben pek güvenmiyorum. Topal, Berzan'ı almaları için birilerini gönderdi ama o kişilerle beraber Berzan da ölmüş. Topal bu aralar bana çok tuhaf davranıyor, sanki sırf bu eylem için beni kullanıyor gibi hissediyorum ve bu durum hiç hoşuma gitmiyor, işte bu yüzden her an tetikteyim. Ah birde bir kaç gün önce kampa gelip gitmeye başlayan bir kadın var, Topal ve o kadın, onlar tam bir şeytan. O da bu eylemin içinde ama Topal ile birlikte eyleme gelmeyecekler, nede olsa bizi gönderiyorlar. Aslında içimde ki sıkıntının başka bir sebebi daha var, iki gündür kardeşimi rüyamda görüyorum, onu her gördüğümde bana yalvarır gibi bakıyor ama ne demek istediğini bir türlü anlayamıyorum. Ah benim güzel yüzlü kardeşim, Türkler onu benden almadan önce biz gayet mutluyduk, o çok başarılı bir avukat olmuştu bende dövüşçüydüm. Anne ve babam öldükten sonra tutunabileceğim bir tek o kalmıştı, onuda kaybedince dünyam bir birine karıştı, yasadışı bir çok işe bulaştım. Ben ordan oraya savrulurken bir gün Topal beni buldu, daha doğrusu ölmek üzereyken kurtardı ve benden onun adamı olmamı istedi bende kabul ettim, sonuçta ona bir can borcum vardı. Bunca zamandırda onunla ve daha bir çok kişi ile çalıştım ama bu sefer farklı, sanki bu eylem bir şeyleri değiştirecek gibi hissediyorum. Topal beni ve bomba olan araçları, yönetecek kişileri bir odaya topladı ve son kez planı kontrol etmeye başladık. "Herkes ne yapacağını biliyor ama ben yinede tekrarlıyorum; bombalı araçlardaki bombalar zaman ayarlı olacak, ayrıca uzaktan kumandalı olacaklar. Birileri fark edip müdahale etmeye kalkarsa siz patlatacaksınız, sakın unutmayın bombaları aynı anda patlatmalısınız. Bomba patladıktan sonra Karanlık, sen ve bu eylem için topladığımız adamlar askerlerin o çok kıymetli okullarına saldıracaksınız, orayı yerle bir etmenizi istiyorum. Yakın, yıkın kimse sağ kalmasın, ard arda gelen üç darbe askerlerin ve Türklerin canını çok yakacaktır." Topal susunca ben konuşmaya başladım ve günlerdir tekrarladığım şeyi söyledim. "Topal, bir kez daha söylüyorum; ya Berzan askerlere konuştuysa?" "Karanlık, son kez söylüyorum yeter artık! Berzan konuşamaz çünkü konuşursa en değerlisini kaybeder. Şimdi git ve hazırlığını bitir gece yola çıkıyorsunuz, de hayde!" Sinirle yerimden kalktım ve odama gittim, yatağıma oturup düşünmeye başladım. Berzan şerefsizi kesin askerlere konuştu, Topal bu konuda ne derse desin ben buna inanıyorum. Ayrıca Berzan konuştuysa askerler şu an da eylemi durdurmak için hazırlık yapıyordur ve o askerler ile birlikte Hayalette hazırlanıyordur. Eğer onunla bir kez daha karşılaşırsak, yarım bıraktığım işi bu sefer halledeceğim.
Ben her ihtimalle karşı kendi hazırlığımı yapacağım, tabiki de kendimi körü körüne böyle bir tehlikeye atmayacağım.
Poyrazdan Devam Yolculuğumuz son bulmuştu ve helikopterler iniş yapmıştı, bize katılacak olan diğer timin komutanı ve bulunduğumuz karargahın Albayı karışlamıştı bizi. Bize katılacak olan tim, Hilal timiydi. Doktor ilk başta bu ismi duyunca bocaladı ama hemen kendini toparladı, şimdi ise bizim için ayarlanan odada bekliyorduk. Buradakiler Kartalları tanıdıkları için onlarda maskelerini çıkarmışlardı ama görev sırasında takacakalardı. Burada birisini bekliyoruz, beklediğimiz kişi görevimizin yıldızı yani hayalet, onun gelmesini bekliyoruz.
Herkes kendi arasında sessizce konuşuyordu ki bir helikopter sesi duyuldu, bir süre sonra da odanın kapısı açıldı ve içeriye önce Albay girdi daha sonra da, siyahlar içinde Hayalet girdi. Kafasını kaldırdı ve odadaki herkesi inceledi, bakışları bir süre benim üzerimde kaldı ardından içeriye adımladı. Bakışları her zaman ki gibi çok keskindi, hiç kimseyle konuşmadan Kartallar ekibinin yanına gitti ve yanlarında durdu, Albay'ın konuşması ile bakışlar ona döndü.
"Herkes tamamlandığına göre konuşabiliriz. İki bomba aracı olacak, bir de askeri okula saldıracaklar, siz nasıl ayrılacağınızı konuştunuz mu?" Tam ben cevap verecektim ki hayalet benden önce davrandı, maskeden dolayı olsa gerek sesi biraz tuhaf çıkıyordu ya da tanınmamak için kendi istemiştir bilmiyorum. Of Poyraz odaklan şimdi bunu mu düşüneceksin odaklan. " Gölge timi, Atatürk müze köşküne giden bombalı aracı etkisiz hale getirecek, Anka timide Anıtkabir'e gidecek, her ihtimale karşı iki bölgede de sinyal kesiciler olacak, Anka yiminde bombacı olmadığı için ben kendi ekibimde ki bombacıyı onlarla göndereceğim, ayrıca hiç birimizi irtibatı kesmeyeceğiz. Son olarakta ben, ekibim ve sizin ayarlamış olduğunuz tim okula düzenlenecek saldırıyı engelleyeceğiz." Bizimde yeni tanışmış olduğumuz, Hilal timinin komutanı konuşmaya başladı. "Neden Gölge ya da Anka timi değilde, siz katılıyorsunuz okul saldırısına?" Hayalete baktığımda önce Albaya, ardından da yeni tanıştığımız Gökhan yüzbaşıya döndü ve konuşmaya başladı. "Üzerinize vazife olmayan şeylere karışmayın yüzbaşı, gerekli kişiler öyle uygun görmüşler ve buna karar vermişler. Haa diyorsanız ki, biz sizi beğenmedik o zaman bizimle gelmeyin, sizde diğer saldırı bölgelerine gidebilirsiniz, ben ve ekibim okula o leş sürüsünü yaklaştırmayız!" Gökhan yüzbaşı, hayaletin sözlerinden sonra sinirlendi ve bu ses tonunada yansıdı. "Ben böyle bir şey söylemedim, sadece nedenini sordum. Ayrıca benim ve timimin nereye gidip gitmeyeceğine siz karar veremezsiniz!" "Her neyse, anladık yüzbaşı burada komutan sensin ama şunu unutma sen benim komutanım değilsin! Biz buraya kimsenin saçma sorularını cevaplamaya gelmedik. Ben, Kartallar ekibi, Gölge timi ve Anka timi buraya ülkemizin tarihi, geçmişi, geleceği ve milleti zarar görmesin diye ölmeye geldik! Umarım sizde en kısa zamanda olayın ciddiyetinin farkına varırsınız." Albay daha fazla dayanamadı ve araya girdi, böylece karşımızdaki ikilinin konuşması kesilmiş oldu. "Daha fazla uzatmayın, Gökhan hayaletin de dediği gibi, gerekli kişiler bir plan oluşturmuş ve bu plan onaylanmış, bizim görevimiz bu planı zorlaştırmak değil destek olmak. Herkes görevini en iyi şekilde yaparsa, kimseye bir şey olmadan o kansızları etkisiz hale getiririz, şimdi dinlenin yarım saat sonra hazırlanmanızı istiyorum, eylem için tahmin edilen saat yaklaşıyor." Albay odadan çıkınca herkes eski yerine oturdu, birileri hariç; Kartallar ekibi, hayaletin emri ile odadaki en uzak köşeye geçtiler ve kendi aralarında bir şey konuştular. Karan Hayalete bir flaş uzattı, daha sonra onlarda yerlerine oturdular ama hayalet dışarı çıktı.
Yıldızdan Devam Hazırlıklarımı tamamladığımda beni bekleyen helikoptere bindim, gidecek olduğum Karargaha gelince helikopter iniş yaptı ve bende indim. Ben karargaha doğru ileledikçe bakışlar bana dönüyordu, ya maskem yüzünden bakıyorlardı ya da benim kim olduğumu biliyorlardı. Ben karargaha girdiğimde karşıma Albay çıktı, beni ekibimin ve timlerin bulunduğu odaya götürdü. İçeri girdiğimde Poyraz ile bakışlarımız buluştu, ben önemsemedim ve ekibimin yanına geçtim, daha sonra Albay bize kimin nereye gideceğini sorduğunda ben cevap verdim. Gökhan yüzbaşı saçma bir soru sordu ve fazlası ile gergin olan vücudumu daha da gerdi, Albay'ın araya girmesi ile konuşmamız kesildi. Albay biraz dinlenmemizi söyleyip odadan çıktı, bende hemen odanın en uzak köşesine Kartalları çağırdım. "Karan, belgelerin olduğu flaşı getirdin değil mi?" "Evet hayalet, al burada." "Tamam, Karanlık o okula saldıracak, o saldırıda bu flaş ona güzel bir sürpriz olacak." "Hayalet, sayılarını bilmiyoruz ya da nasıl saldıracaklarını, sence bu kadar kişi yeterli olur mu? Bizim için hiç önemli değil biz düğüne gider gibi ölüme gideriz ama orada öğrenciler olacak." "Biliyorum Sinan ama bizde hazırlıksız değiliz, ben bir kaç hazırlık yaptım. Belki sayılarını bilmiyoruz ama tel tek eksiltmek çok zevkli olacak. Şimdi anlatın bakalım şu bizimle gelecek olan timi." Kimseden ses çıkmadı, en sonunda Doktor konuşunca bakışlarımı ona çevirdim. "Hilal timi." Biraz durakladı ve derin nefes aldıktan sonra konuşmaya devam etti. "Gökhan Türk yüzbaşı, Selim Yılmaz üsteğmen, Buğlem Yılmaz, Selim ile evlilermiş, Bulut Özden, Yekta Çınar ağır makinalı tüfek uzmanı, Şeyda Öz,Meriç Kartal keskin nişancı, toplamda yedi kişiler." "Anladım doktor, hadi siz diğerlerinin yanına geçin ben bir Albay ile konuşacağım." Kartallar yanımdan ayrılınca odadan çıktım ve Semih Albay'ın odasını öğrendim, kapıya vurup içeri girdim. "Albayım müsait misiniz?"
"Dinliyorum." "Albayım sizde içeride olanları gördünüz, eğer Gökhan yüzbaşının benden ya da ekibimden bir şüphesi varsa ya da kafasında bir şeyler dönüyorsa, bu göreve başka bir timi atayın. Çünkü düşünceleri ve şüpheleri ona hata yaptırabilir bu da hepimizi tehlikeye atar." "Endişeni anlıyorum hayalet ama inan bana Gökhan yüzbaşı ve timi bu görev için en uygun kişiler, içeride söylediklerine de fazla takılma." "Siz öyle diyorsanız bana söyleyecek bir şey kalmıyor Albayım, izninizle." Odadan çıkınca bizim için ayrılan odaya girdim ve kartalların yanına oturdum, burdan bütün timleri görebiliyordum. Gölge timi arada bana bakıp gülümsüyordu ama benim gözüm Hilal timi ve Anka timinin üzerindeydi. Sonunda saat ilerledi ve görev için ayrılma vakti geldi, herkes hazırdı araçlarda hazırdı. Gölge timi ve Anka timi araçlara bindi, Ferit'te Anka timi ile gidecekti, onun omzuna dokundum ve konuşmaya başladım.
"Sana güveniyorum aslanım, Mehmet ve sana çok fazla görev düşüyor, bu yüzden siz sadece bombaya odaklanın, kendine dikkat et telsizin açık olsun." "Merak etme hayalet, asıl siz kendinize dikkat edin, bir süre bensiz idare edeceksiniz artık." Ferit'te araca bindi ve iki araç yola çıktı, bizde bizim için hazırlanan araçlara bindik ve yola çıktık. Gökhan yüzbaşının uzun zamandır bakışları üzerimdeydi, en sonunda konuşmaya karar vermiş olacak ki ağızındaki baklayı çıkardı. "Hayalet?" "Dinliyorum yüzbaşı." "Odada olanlar için özür dilerim, görevin stresini senden çıkardım." "Sorun yok yüzbaşı ama benden sana bir tavsiye, böyle önemli görevlere giderken duygularını kilitle, aksi taktirde sevdiklerini tehlikeye atabilirsin." "Bu görevin ne kadar önemli olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz, bu yüzden elimizden geleni yapacağız." "Sizden tek istediğim şey şu yüzbaşım, hiç kimse emirlerin dışına çıkmasın." Benim konuşmamdan sonra aracın içi yine sessizleşti, bende yolu izlemeye başladım.
Savaştan Devam Atatürk müze köşküne gelmiştik ve önceden belirlediğimiz konuma yerleşmiştik, sinyal kesici bir iki dakika içinde çalıştırılacaktı ki bombayı uzaktan patlatma ihtimalleri olmasın. Etraf çok kalabalık değildi ama biz her ihtimalle karşı tedbirliydik, bomba yüklü aracı tespit etmiştik ama o aracı gözetleyen birileri vardı, onları arıyorduk ki ileride ki bir kamyonet dikkatimizi çekti. Sinyal kesici çalışmıştı, artık yavaş yavaş harekete geçiyorduk, sivillerin güvende olduğuna emin olunca kamyonete yaklaşmaya başladık. Adamlardan birisi bizi fark etti, işte o an bombayı patlatmaya çalıştılar ama başarısız oldular. Elimizden kaçmak için bize ateş açtılar, dört kişilerdi kısa sürede etkisiz hale getirdik ama Ömer ve Yasin yaralanmıştı, durumları ciddi değildi ama hemen müdahale edilmesi lazımdı. "Ali hemen ambulans iste, Murat sende Ömer ve Yasin ile ilgilen." "Emredersiniz komutanım!" "Mehmet, bomba sende." "Anlaşıldı komutanım." "Dikkatli ol." Mehmet bomba yüklü aracın kasasını açtı ve içine girdi, kasada bulunan sandığı açtı ardından da bombayı incelemeye başladı. "Mehmet durum ne?" "Komutanım basit gibi görünen ama karışık bir düzenek kurmuşlar, Ferit ile birlikte bu düzeneğe çalışmıştık." "Tamam aslanım, sen yinede dikkat et."
"Tek bir sorun var komutanım." "Sorun derken?" "Şöyle ki komutanım bombayı imha etmek için, bir dakikadan az bir zamanım var." "Bir kere ya sadece tek bir kere sorunsuz bir şekilde tamamlayalım görevimizi, Mehmet olabildiğince hızlı ve dikkatli oluyorsun." "Anlaşıldı komutanım, komutanım her ihtimalle karşı uzaklaşsanız iyi olur." "Salih, sivilleri bu bölgeden uzaklaştırın, buraya hiç kimse yaklaşmasın." "Emredersiniz komutanım." "Ulan Topal, bunların hesabını vereceksin."
Poyrazdan Devam Anıtkabir'e gelmiştik ve yerlerimizi almıştık. Bizimle birlikte bir kaç tanede sivil polis vardı, onlar sivil gibi davranıyorlardı, bugün burası sivillere kapalıydı fakat biz yinede çok dikkat ediyorduk. Bomba yüklü aracı bulmuştuk, sinyal kesicilerde hazırdı, şimdi de bombayı patlatmak için bekleyen şerefsizleri arıyorduk, etrafı taradık ve ileride siyah bir kartal dikkatimizi çekti, içinde dört kişi vardı ayrıca direkt olarak bombalı aracın olduğu bölgeyi kontrol ediyorlardı. İkiye ayrılmıştık, bir kısmımız arkadan yaklaşacaktı. Benim emrim ile aynı anda hareket geçtik ve şerefsizlerin karşı bir saldırıya geçmelerine izin vermeden onları etkisiz hale getirdik. Yakaladığımız itleri almaları için ekiplere haber verdik, Ferit bombayı etkisiz hale getirmek için aracın kasasına çıktı ardından da kasadaki sandığı açtı ve söylediği şey ile sinirlendim. "Ferit, durum ne?" "Durum hiç iç açıcı değil yüzbaşı, bu düzenek hakkında çalıştım ama bir dakikamız var. Bu bölgeden olabildiğince uzak durun ve kimseyi yaklaştırmayın." "Allah kahretsin! Tamam buraya kimse yaklaşmayacak ama sende dikkatli ol." "Dolunay, buraya kimseyi yaklaştırmayın ve uzak durun!" "Emredersiniz komutanım."
Yıldızdan Devam Okula gelmiştik ve tüm hazırlıklarımız tamamdı, Ferit'in hazırladığı küçük sis bombalarınıda belirlediğim noktalara yerleştirmiştim. Hilal timide belirlenen noktadaydı, öğrenciler güvenli alana alınmıştı, bütün hazırlıklar tamamdı şimdi sırada gelecek olan it sürüsünü cehenneme göndermek vardı. Sinandan gelen haber ile dikkat kesildim. "Hayalet, bir hareketlilik var!" "Sinan, Kalabalıklar mı?" "Oldukça kalabalıklar ve hiç boş değiller." "Tamam, işaretimi bekleyin." "Anlaşıldı." "Gökhan yüzbaşım, çok dikkatli olun." "Bizi merak etme hayalet, sen kendini kolla hahaha." "Hatırlatta bu şakana sonra güleyim.Neyse başlıyoruz." Sinan ve doktorun atışı ile çatışma başladı, şerefsizler boş gelmemişlerdi ve oldukça kalabalıklardı. Ama ne olursa olsun istediklerine ulaşamayacaklardı, ben bir yandan da Karanlığı arıyordum fakat hiç bir yerde yoktu. Önümüze bu kalleşleri yem olarak atmış olamazlar onlar o kadar akıllı değiller, burda bir yerde olmalı.
Çatışmaya gireli nerdeyse yarım saat olmuştu ama bu şerefsizler bitmemişti, biz onları geberttikçe onlar zombi gibi tekrar canlanıyorlardı sanki. Çatışma devam ederken önüme bir şey düştüğünü fark ettim, ne olduğuna baktığımda el bombası olduğunu fark ettim, hemen aldım ve onlara geri attım, tıpkı planları gibi bombaları da ellerinde patladı. Telsizden gelen ses ile çatlarım çatıldı ve dikkatle dinlemeye başladım. "Komutanım, B-Buğlem vuruldu." " Selim, durumu ne?" "K-komutanım, bilin-ci kapalı kalbine ç-çok yakın yerden vuruldu." Selim'in panik halindeki durumunu fark ettim ve hemen müdahale etmeye karar verdim. "Üsteğmen Selim Yılmaz, şimdi sakin ol ve Buğlem'in yarasına baskı yap! Doktor birazdan yanınıza gelecek." "A-anladım." " Doktor, dikkatli bir şekilde Buğlem'in yanına git." " Tamam hayalet." Doktor yerinden çıktı ve Buğlem'in yanına ulaştı, çatışmaya devam ederken bir ses duydum, keskin nişancı silahına ait ses ardından da telsizden Karan'ın sesi duyuldu. "Gökhan yüzbaşı yaralandı." Konuşmama müsade etmeden etrafta onun sesi duyuldu, Karanlığın sesi. " Merhaba Hayalet, seninle tekrar karşılaşmak çok güzel. Aklınca bu saldırıyı engelleyeceksin öyle mi? Burda ben varken bu mümkün değil, şimdi burayı nasıl yok edeceğimizi ve sizi nasıl böcek gibi ezeceğimizi izle hahahaha." |
0% |