Yeni Üyelik
52.
Bölüm

BÖLÜM 50

@_tgb_17

Topaldan Devam

Güvenli evlerden birinde oturmuş adamımdan gelecek olan haberi bekliyorduk ki telefonum çaldı, vakit kaybetmeden açtım, adamım bana tahmin ettiğim haberi verdi.

Telefonu kapattım ve bakışlarımı Sahraya çevirdim, o da ne söyleyeceğimi tahmin ediyordu ki ben söylemeden konuşmaya başladı.

"Saldırmışlar değil mi?"

"Aynen öyle, tahmin ettiğimiz gibi Berzan konuşmuş."

"Sağ kalan olmuş mu? Karanlık o yaşıyor mu?"

"Herkes geberip gitmiş, Karanlıktan bir iz yokmuş ama kaybolmadan önce ortalığı karıştırmış. Destek için gelen timleri tuzağa düşürmüş ve bir çoğunu yaralamış."

"Vay vay vay, aslında Karanlık çok akıllı, eğer sizin yalanlarınız ve yaptıklarınız olmasaydı bizim için fazlası ile güçlü bir yandaş olurdu.

Maalesef ki bazı gerçekler var ve sizin söylediğiniz yalanlar ortaya çıkarsa, yıllardır içinde büyüttüğü öfkesi bize döner ve bu bizim işimize hiç ama hiç gelmez."

"Şimdiye kadar öğrenmedi Sahra, bu saatten sonra öğrenmesi çok zor."

"Hiç bir sır gizli kalmaz Topal bunu sakın unutma, tamda bu yüzden Karanlık ortaya çıktığı an işini bitir.

Şimdi asıl konumuza dönelim, silahlardan bir haber var mı?"

"Var, bir kaç gün içinde sınıra gelecekler, ordanda biz teslim alacağız."

"Unutma Topal, bu silahlar bizim için önemli bu nedenle asla hata istemiyorum. Neyse ben gidiyorum, sende dediklerimi uygula."

Sahra odadan çıkınca tek başıma kaldım ve Karanlığı nasıl yok edeceğimizi düşünmeye başladım, kolay kolay tuzağa düşüremezdim sonuçta oldukça akıllı birisi.

 

 

Poyrazdan Devam

Kolumda hissettiğim acıyla uyandım ve bir daha da uyuyamadım, bende yatağımdan kalktım ve Savaş'ı görmek için yoğun bakıma ilerledim.

Tam koridora girmiştim ki Yıldız'ı gördüm, yanında bir erkek vardı ve o erkek Yıldız'a çok yakın duruyordu ayrıca da dikkatlice koluna bakıyordu.

Nedense bu yakınlık hiç hoşuma gitmemişti, daha sonra Yıldız'ın görev sırasında yaralanmış olabileceği düşüncesi geldi aklıma ve içime bir endişe doğdu, Yıldız kafasını kaldırınca beni gördü ve ayağa kalktı bende ona doğru ilerledim.

Öğrendiğime göre yanında ki kişi Rıza Albayın oğluymuş, ayrıca babası gibi onunda asker olduğunu öğredim ilk gözlemlerime göre iyi birisine benziyordu ve oldukça yakışıklıydı.

Bakışlarımı yoğun bakımın camına çevirdim ve savunmasız bir şekilde yatakta yatan, bir sürü makinaya bağlanmış olan Savaş'ı gördüğümde kalbime bir sızı girdi, ben kardeşimi ve silah arkadaşlarımı koruyamamıştım.

Belki de o bombayı daha erken fark edebilseydim böyle olmayacaktı, Yıldızdan abisini koruyamadığım için özür diledim ama bunun benim suçun olmadığını söyledi.

Ardında da bana gidip dinlenmemi söyledi, beni düşünüyor olması oldukça hoşuma gitmişti, odama gitmeden önce onunla biraz uğraştım ve suratımdaki gülümseme ile odama doğru ilerlemeye başladım.

Bir yanım Savaş'ın durumu düşünürken diğer yanımda Suna teyzeme bir iki gün daha yanlarına gelemeyeceğimi nasıl söyleyeceğimi düşünüyordu.

Bu halde yanlarına gidemezdim, yaralandığımı görüp endişelenmelerini istemiyordum, işte bu yüzden de bir iki gün daha bekleyip öyle gitmek istiyordum ama gelde bu durumu teyzeme anlat şimdi.

Geri gelmeyen uykumun sonucunda odada iyice sıkıldım ve bahçeye çıkma kararı aldım, hastanenin arkasında bulunan bankalardan birisine oturdum. Derin bir nefes aldıktan sonra kafamı yukarıya, gökyüzüne kaldırınca gecenin karanlığına inat gökyüzünde parlayan yıldızları gördüm.

 

Tıpkı Yıldız yüzbaşı gibilerdi, hiç sönmeyecekmiş gibi parlıyorlardı, Yıldızda öyleydi, normal zamanlarda daha sakindi ama sinirlendiğinde etrafına öyle bir ışık saçıyor ki işte o an yakıp yıkacağını anlıyorsun.

Yıldız dışarıya karşı soğuktu, özellikle de bana karşı ve ben bunun sebebini hala çözememiştim ama bir şekilde öğrenecektim.

Oysa abisine olan düşkünlüğü, Gölge timinin yanındayken etrafına saçtığı gülücükler onun ne kadar güzel bir kalbi olduğunu gösteriyordu. Kim bilir belki bir gün benim yanımda da o kadar güzel bir şekilde gülümser ve karanlığa gömülmüş olan hayallerimi aydınlatır, kim bilebilir ki?

Öylece yıldızları izlerken önüme birisi tarafından çay uzatıldı, daha o kişinin yüzünü görmeden Yıldız olduğunu anladım ve gülümseyerek bana uzattığı çayı aldım, o da yanıma oturdu.

"Teşekkür ederim."

"Önemli değil de, sen neden ayaktasın yüzbaşı?"

"Uykum biraz dolaşmaya çıkmış, eeee hal böyle olunca bende biraz temiz hava alayım dedim."

"Poyraz, dinlenmeden tamamen iyileşemezsin."

"Vallaha Yıldız yüzbaşım, bana olan tavrınızı bilmesem beni çok çok merak ettiğinizi düşüneceğim. Ama yinede için rahat olsun, bir iki güne bir şeyim kalmaz, sen de dinlendin değil mi zombi hanım?"

"Poyraz, yaralı falan dinlemem şimdi sana bir çakarım görürsün o zaman zombiyi.Ayrıca ben seni ne merak edeceğim canım, sonuçta bizim korumamız gereken bir vatanımız, göklerde dalgalanması gerekende bir bayrağımız var."

"Tamam tamam bir şey demedim, ayrıca ben şu an da hastayım Yıldız hanım, lütfen biraz daha nazik olun."

"Hiçte hasta gibi değilsiniz Poyraz bey, hatta o kadar iyisiniz ki yatağınızdan kalkıp hastanede geziyorsunuz üstelik gecenin bir vakti bahçeye çıkıyorsunuz."

"Tamam suçumu kabul ediyorum komutanım ve teslim oluyorum. Bu arada Savaş nasıl? Durumunda bir değişiklik var mı?"

"Doktorun dediğine göre iyiye gidiyormuş, bu arada Mehmet abi uyanmış, umarım ki sıra abimde."

"Ben Savaş'ın inatçılığına, sana olan sevgisine güveniyorum, o seni bırakıp hiç bir yere gitmez."

"Umarım dediğin gibi olur ama şu bir gerçek Poyraz, hepimiz eninde sonunda şehit olacağız. Zaten bunun için savaşıp her gece bunun için dua ediyoruz."

"Haklısın, şehitlik mertebesine ulaşmak için can atıyoruz ama sevdiklerimizide kolay kolay bırakmıyoruz, Savaş ile birbirinizi yeni buldunuz o seni bırakmaz."

"Neyse yüzbaşı ben içeriye giriyorum, sende fazla kalma hava soğuk, zaten yaralısın bir de üşütme."

"Merak etmeyin Yıldız hanım birazdan odama çıkacağım, hatta isterseniz kontrol etmeye gelip, üzerimi örtüp, bana ballı sütte getirebilirsiniz."

"Poyraz, bak geliyor osmanlı tokadı!"

"Tamam tamam, sustum."

Yıldız banktan kalktı ve hastaneye doğru ilerledi, bende suratımdaki gülümseme ile bir süre arkasından baktım.

Bu kız benim kilit vurduğum kalbimin kapılarını zorluyordu, eğer o kapı açılırsa neler olur? Ben nasıl olurum? Hiç birisini bilmiyorum işte bu yüzden kalbimden uzak dur Yıldız BOZKURT oradaki yaralar tekrardan kanamasın, böyle iyi işte.

 

 

Savaştan Devam

Tenimden güneşin sıcaklığını ve rüzgarın hafif esintisini hissediyordum, yavaş yavaş gözlerimi açtım ve kendimi çimenlerin üzerinde buldum. Burasının neresi olduğunu ve benim burda ne işim olduğunu anlamam uzun sürdü, arkamı döndüğümde bir ev gördüm iki katlı çok güzel bir evdi.

Hemen ayağa kalktım ve oraya doğru ilerlemeye başladım, içeri girdiğimde kimse yoktu ama bahçeden sesler geliyordu bende oraya doğru ilerledim.

Bahçeye çıktığımda gördüklerim beni fazlası ile şaşırttı, herkes burdaydı bütün arkadaşlarım, yakınlarım hala neler olduğunu anlamamıştım, etrafa bakıyordum ki herkes bir anda alkışlamaya başladı.

Bende arkamı döndüğümde gelinlikli birisini gördüm, suratı kapalıydı görünmüyordu bu yüzden kim olduğunu göremedim, gelin yanıma geldi ve koluma dokundu.

Bakışlarımı kendi üzerime çevirdiğimde benimde üzerimde damatlık olduğunu gördüm, ne yani ben evleniyor muydum şimdi?

Peki kim ile evleniyordum? Gelin koluma girdi ve ilerlemeye başladık, bir kaç adım atmıştık ki ardı ardına silah sesi duyuldu, herkes eğildi ve kendini korumaya çalıştı.

Silah sesleri kesilince kafamı kaldırdım ve yaralı var mı diye bakmaya başladım, görünürde kimsede bir şey yoktu ama ileride birisinin vurulmuş olduğunu gördüm, hızla o tarafa doğru gitmeye başladım vurulan kişiyi gördüğüm an kalbim sıkıştı.

 

Yıldız, kardeşim o vurulmuştu Poyrazın kucağında kanlar içinde yatıyordu, ona bir adım atmak istediğimde bende acıyla yere yığıldım.

Hissettiğim şiddetli acının sebebine bakmak için kafamı eğdiğimde ise beyaz gömleğimin kan olduğunu gördüm, acıdan nefes alamaz hale geldim ve yere düştüm.

Aklımdan geçen tek düşünce ise son nefesimi kardeşimin yanında, onun elini tutarak vermek oldu ardından Yıldız'ın elini tutum, sonra da yavaş yavaş karanlığa doğru çekildiğimi hissettim.

 

Yıldızdan Devam

Poyraz'ın yanından ayrılmıştım ve Savaş'ın bulunduğu kata çıkmıştım ki koridorda bir koşuşturma olduğunu fark ettim, içimi saran korku ile Savaş'ın yattığı yoğun bakım odasının önüne geldim ve camdan gördüğüm manzara ile dünyam karardı.

Abimin kalbi durmuştu, ekranda sadece düz bir çizgi vardı. Emrah bana bir şeyler söylüyordu ama ben hiç birini duymuyordum, kimseyi umursamadan yoğun bakım odasına girdim ve abimin elini tuttum, bir yandan doktorlar Savaş'ın kalbini çalıştırmak için uğraşıyorlardı, bende elini tutmuş sayıklıyordum.

"Abi lütfen gitme, lütfen beni bırakma . Dayanamam gidersen dayanamam."

Yaşadığım duygusal çöküntünün etkisi ile bilincimin kapandığını hissettim, tamamen kendimi kaybetmeden önce duyduğum son ses ise abimin tekrardan atmaya başlayan kalbinin habercisi olan monitörün sesiydi, sonrası tamamen zifiri bir karanlıktı.

Yavaş yavaş kendime gelmeye başlayınca son yaşananlar zihnimde belirdi, hızla yerimden kalktım. Aniden kalktığım için kolumdaki serum acıtmıştı ama önemsemedim ve serumu çıkardım, tam ayağa kalkmıştım ki içeriye Poyraz girdi beni ayakta görünce hemen yanıma geldi.

"Yıldız, senin ayakta ne işin var?"

"Beni boşver Poyraz abim, o nasıl? Lütfen kalbinin attığını söyle."

"Abin çok iyi Yıldız, sen bayılmadan önce kalbi tekrar çalışmış ve şu an normal odaya aldılar."

"Allahım sana şükürler olsun, hadi beni ona götür."

"Tamam ama yavaş ol, daha yeni kendine geldin."

"Ben iyiyim Poyraz, hadi oyalanmayalım."

Ayağa yeni kalkmanın etkisiyle attığım ilk adımda düşecek gibi oldum, Poyraz hemen kolumdan tutu ve dengemi sağladım.

"Gerçekten de çok iyiymişsin Yıldız hanım."

"Anlık bir şeydi Poyraz, gerçekten iyiyim hadi."

Poyraz kolumu bırakınca ikimizde odadan çıktık ve abimin kaldığı odanın önüne geldik. Ben hemen içeri girdim, içeride Emrah ve Rıza Albay vardı, bakışlarımı abime çevirdim ve uyanmış olduğunu görünce yarasına dikkat ederek ona sarıldım.

"Sakın yüzbaşı, bir daha sakın beni bu kadar korkutma!"

"Hahaha, emriniz olur Yıldız komutanım."

"Çok korktum abi çok, hele o kalbinin durduğunu gördüğüm an, uzun zamandır yaşamadığım korkuyu yaşadım."

"Şşşt geçti bak ben iyiyim, hem benden kolay kolay kurtuluşun yok unutma."

"Senden kurtulmak isteyen yok Savaş komutanım."

Abimden ayrıldım ve mutlulukla Rıza Albaya, Emraha sarıldım hatta hızımı alamayıp Poyraza da sarıldım, benden bu sarılmayı beklemiyor olacak ki dondu kaldı.

Bende ne yaptığımı fark ettim ve hemen ayrıldım, açıkcası birazcık utanmıştım, bakışlarımı Emrah'a çevirdiğimde imalı imalı güldüğünü gördüm ve ona en ölümcül bakışlarımı attım ve Rıza Albaya döndüm.

"Komutanım, öğrencilerde herhangi bir yaralı var mı?"

"Hayır, herkes iyi.Bu arada hepinize bir hafta izin, iyice dinlenin kendinizi toparlayın."

"Aslında, yaralılar için bu izin güzel olur komutanım ama ben görevimin başında olmak istiyorum."

"Yıldız, bu bir emirdir! Bir hafta izinlisiniz."

"Emredersiniz komutanım."

Herkes gitmişti Savaş'ın yanında sadece ben kalmıştım, ona bakınca hep aklıma babam geliyor, belkide bu yüzden ona bu kadar kısa zamanda bağlandım. Ben Savaşa dalmış bir şekilde bakarken, onun konuşması ile kendime geldim.

"Yıldızım,neden öyle daldım?"

"Sen, babamıza çok benziyorsun Savaş, sana bakınca onu görüyormuş gibi hissediyorum."

"Gerçekten mi? Biraz anlatsana maalesef ben senin kadar hatırlayamıyorum."

"Babam, o çok güçlüydü ben ona her zaman hayrandım hala daha hayranım, annemi çok güzel severdi incitmeden, kırmadan. Sevdiklerine karşı çok hassastı ama askeriyeden içeriye girdiği an değişirdi, herkesin ona bir saygısı ve sevgisi vardı.

Kısacası dosta güven düşmana korku salardı, kalbi çok güçlü atardı tıpkı seninki gibi, gözlerin tıpkı ona benziyor. Bakışların bile bazen babamınki gibi bakıyor, yalan yok annemede benziyorsun ama ben seni daha çok babama benzetiyorum.

Annem, hep huy olarak babama benzediğimi söylerdi, mektupta da yazdığına göre biz seninle birbirimize benziyormuşuz, yani sen babamın daha çok kopyası gibisin."

Bir süre sessiz kaldım ardından da derin bir nefes aldım ve konuşmaya devam ettim.

"Savaş, biliyor musun annem ve babamın çok güzel bir aşkı vardı. Hep onlar gibi olmak isterdim, bazen bu fikrimi onlar anlatırdım babam çok sinirlenirdi, benide annemide çok kıskanırdı.

Çok isterdim onlar gibi bir aşkım olsun ama olmadı o hakkımı benden aldırlar, daha küçük yaşta kalbim en büyük acıyı tattı sonrada yavaş yavaş kin, nefret ve öfkeyle doldu, aşka ve sevgiye yer kalmadı.

Sonra seni buldum, işte o an kalbimde bir aydınlanma oldu. Kalbimde sevgi tohumları yeşerdi ama hala annem ve babamın gibi bir aşk masalımın olacağına inanmıyorum."

"Ben öyle düşünmüyorum Yıldız, eninde sonunda intikamımızı alacağız o an kalbinde aşk için kocaman bir yer olacak ve bir gün birisi oraya izinsiz girecek bir daha da gitmeyecek.

Mutlu olmayı en çok sen hakkediyorsun kardeşim, tabi böyle düşünüyor olmam o adamı süründürmeyecek olduğum anlamına gelmiyor, elimden neler çekecek neler."

"Hahaha Savaş ya, daha ortada öyle birisi yok sen neler düşünüyorsun."

"Belkide vardır Yıldız, bunu sen bilemezsin ki, belkide kalbinde ki öfke buzları yavaş yavaş çözülüyordur."

"Hahaha hiç sanmıyorum, ben seni o camın arkasından ne halde olduğunu gördüm Savaş, o an o buzlar kocaman bir dağ oldu ardından da etrafı ateşle çevrildi, ben bunun hesabını çok zaman geçmeden soracağım."

"Yıldız, sakın ama sakın kendini tehlikeye atmanı istemiyorum."

"Sana bunu yapanlar tek tek acı çekecek,hatta Karanlık kendi ayağıyla bana gelecek."

"Nasıl yani?"

"Ona çok güzel bir sürpriz yaptım, yatmış olduğu yalan uykusundan onu uyandırdım, çok yakın bir zamanda bana gelecek işte o an ona acı çektireceğim."

"Sen, kaşla göz arasında ne yaptın yine acaba?"

"Bir şey yapmadım abiciğim, sadece Karanlıkla dövüşürken yıllardır bildiği yanlışı düzeltecek olan, belgelerin bulunduğu flaş belleği cebine koydum o kadarcık."

"Vay anasını, gerçekten de hiç bir şey yapmamışsın Yıldız."

"Öhöm öhöm, eeee abiciğim nasılsın ağrın var mı?"

"Hahaha hemen konuyu değiştir zaten, hafif bir ağrım var ama birazdan geçer. Yıldız?"

"Söyle abi."

"Hazır Ankara'ya gelmişiz, diyorum ki artık anne ve babamı ziyaret etme zamanı gelmedi mi?"

"Geldi abiciğim geldi ama önce senin biraz daha iyileşmen lazım, seni bu halde onlara götürürsem bana çok kızarlar."

Savaş gülümseyip yatakta yana kaydı ve yanına gelmem için kolunu uzattı, bende hemen küçük bir kız çocuğu gibi yanına uzandım, Savaşta hemen saçlarımı sevmeye başladı bende bunu fırsata çevirdim ve o saçlarımı severken gözlerimi kapattım, huzurlu bir uykuya dalmadan önce Savaş'ın sesini duydum.

"Yaşadığın acıların sonunda seni mutluluk bekliyor olacak kardeşim ve ben o an senin yanında olacağım, kimseye bir şey olmasına izin vermeyeceğim."

 

Karanlıktan Devam

Yaşadığım öfke patlaması sonucunca evi dağıtmıştım, şimdi ise ne yapacağımı düşünüyordum. Hayaletin dediği gibi Topala gidersem daha intikamımı alamadan beni etkisiz hala getirmiş olur, hatta eminim ki şu an benim ölüm emrimi vermiştir.

Şüphemde haklıymışım,Allah kahretsin ki hayalete gitmekten başka bir seçeneğim yoktu ama nerden bulacaktım onu? Üstelik yaptığım o patalamadan sonra beni bulduğu yerde öldürecektir, ne yapacağımı bilmiyordum.

Yerde oturmuş kendimle savaşırken bir anda karşımda kardeşimi gördüm, yüzünde ki acı gülümseme ile bana bakıyordu, bende buruk bir şekilde gülümsedim ve konuşmaya başladım.

"Özür dilerim meleğim, bunca zamandır gerçekleri göremedim ve sana bunu yapanları korudum, bir çok masuma zarar verdim özür dilerim."

"Onu bul abi, o sana yardım edecek. Yaptıklarının bedelini ödeyeceksin ama o sana yardım edecek."

"Haklısın meleğim yaptıklarımın bedelinin ödemem lazım, daha sonrasında da intikamımı almalıyım."

Tam kardeşime dokunacaktım ki elim boşluğa düştü ve ben derin bir uykudan uyanmış gibi kendime geldim, kararımı vermiştim hayaleti bulup ona gidecektim. Artık her şeyi göze almıştım, bildiğim tek bir şey vardı; o da şu ikimizde Topal'ın kellesini istiyorduk.

 

 

 

 

Loading...
0%