@_tgb_17
|
Hepinizi yorumlara bekliyorum...
Savaştan Devam Yıldız'ın anlattıklarından sonra içimde bir sızı hissetim, çok derinde uzun zamandır gizlediğim ve göz ardı ettiğim bir sızıydı. Duyduklarım o sızıyı daha şiddetli hale getirdi artık kendini daha fazla belli ediyordu. Derin bir nefes aldım ve bakışlarımı yanımda uyuyan melek kardeşime çevirdim, şu an çok masum duruyordu tıpkı bir melek gibi ama sinirlendiğinde içinden çıkan canavara bir çok kez şahit olmuştum. Bir yandan bu kadar güçlü olması beni sevindiriyordu ama bir yandanda içindeki yanan o yangının ona zarar vermesinden korkuyordum. Hala daha gördüğüm rüyayı unutmamıştım, beni derin uykudan bir kez daha kardeşim kurtarmıştı, peki ya evlendiğim kadın kimdi? Bu zamana kadar aklıma bile gelmeyen evlilik ne diye bir anda rüyama girdi? Bu soruların hiç birinin cevabını bilmiyordum ama hayat yine benimle oynamaya başlamıştı.
Ağrımın arttığını hissettiğim an içeriye hemşire girdi ve ilaç saatimin geldiğini söyledi, ilacı aldıktan sonra ağrım hafifledi ardından da kendimi derin bir uyuya bıraktım. Oda da duyduğum ses ile bilincim açılmaya başladı, anladığım kadarıyla Yıldız telefonla konuşuyordu. "Evet komutanım, bir kaç kişiye hayaleti sormuş ama daha izine ulaşamamış." Kimden bahsettiğini anlamamıştım ama dinlemeye devam ettim. "Anladım peki, biliyorsunuz ki siz uygun bir yer ayarladığınızda ben her zaman hazırım ama unutmayın ona soracak olduğum bir hesap var, yaptıklarının bedelini ödeyecek." "Tamam tamam, dediğim gibi öldürmeyeceğim ama süründüreceğim." "Savaş mı? Oldukça iyi hatta o kadar iyi ki şu an beni dinliyor."
Yıldız'ın söylediği şey ile şaşırdım, telefonu kapattı ve bakışlarını bana çevirdi. "Şaşkın ördek gibi bakmayı kes abiciğim, sonuçta ben bir askerim üstelik oldukça güçlü bir asker, bu yüzden senin uyandığını anlamam uzun sürmedi." "Ne olursan ol, sen benim hep küçük kardeşimsin şimdi söyle bakalım kimden bahsediyordunuz?" "Savaş, bu konuya karışmanı istemiyorum, bu hayaletin meselesi." "YILDIZ!" "Tamam söyleyeceğim ama işime burnunu sokmak yok! Karanlık,hayaleti arıyor." "Neden ki? Bile bile ölüme gidiyor resmen." "Sana söylemiştim ya bir gerçeği öğrendi diye, işte hayatını değiştiren o gerçeği saklayan ve yalanlar söyleyen kişiyi cezalandırmak için hayaleti arıyor.Tam da hayaletin istediği şeyi yapıyor ama öncesinde sana ve arkadaşlarıma yaptıklarının bedelini ödeyecek." "Yıldız, onu gördüğün anda içindeki öfkeye hakim olabilecek misin?" "Sen merak etme abi, ben nelerle başa çıktım bir bilsen, elbette ki onunlada başa çıkarım. Hem Rıza Albaya sözüm var, o vicdansız sadece yaptıklarının bedelini ödeyecek o kadar. Şimdi ne hakkında konuştuğumu öğrendin rahatladın mı acaba?" "Ah, hiç sorma çok rahatladım, eeee ben ne zaman çıkıyorum bu hastaneden?" "Savaş, en az iki gün daha burdasın sonrasına ise bakacağız artık." "Hakkari'ye ne zaman döneceğiz?" "Bir hafta sonra, yani bir hafta daha burdayız." "İyide nerde kalacağız canım kardeşim?" "Evimizde kalacağız canım abiciğim." Yıldız'ın söylediği şey ile yüzümde buruk bir tebessüm oluştu, aynı zamanda da içimi bir heyecan kapladı. Sonra Yıldız'ın orda kalacağı ve hatırlayacağı anıları onun canını yakacağı ihtimali aklıma geldi. "Yıldız, bundan emin misin?" "Eminim abi, çok eminim anılarımızın olduğu o evde kalacağız, ayrıca evde her şey tertemiz sürekli bakımı yapılıyor, biz sadece yerleşeceğiz o kadar."
Yıldızdan Devam Gece boyunca huzurlu bir uyku çekmiştim ama her zaman ki gibi erken kalkmıştım, elimi yüzümü yıkadıktan sonra bir kaç arkadaşımdan beklediğim haberin geldiğini gördüm. Tam Rıza Albayı arayacaktım ki telefonum çaldı, arayan kişi Rıza Albaydı hemen açtım. "Günaydın Yıldız." "Günaydın komutanım." "Bir sıkıntı yok değil mi?" "Yok komutanım." "Yıldız,bir şeye ihtiyacınız olursa hemen bana haber ver, bu arada Emrah acil göreve gitti merak etmemen içinde sana söylememi istedi." "Allah'ım korusun ve sapa sağlam dönmeyi nasip etsin inşallah komutanım." "Amin kızım. Yıldız, Karanlıktan bir haber var mı?" "Var komutanım hatta bir kaç kişiye hayaleti sormuş, anlaşılan kararını verdi." "Yıldız, bana sözüm var unutma!" "Söz verdiğim gibi komutanım, Öldürmeyeceğim." Bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapattık, abimin bizi dinlediğini biliyordum ve bunu söylediğimde yüzünde ki şaşkın ifadesi çok komikti. Savaş'ın ısrarları üzerine bir kaç bilgi verdim fazla detay vermemiştim, daha sonra o konuyu kapattık ve ona evimize gideceğimizi söylediğimde gözlerindeki heyecanı gördüm. Savaş'ın bu kadar heyecanlanmasını birazda olsun anlayabiliyordum, yıllar sonra orda uzun süre kalmak bana nasıl etki edecek tahmin ediyorum ama abimi, anne ve babamızın anılarından mahrum etmeye hakkım yok. Bu yüzden her şeyi göze alıp orda kalmaya karar verdim. Biz bir hafta boyunca Ankara da kalacaktık, memleketine gitmek isteyen gidecekti. Ayrıca duyduğuma göre bizim yanımız sıra, Kartallar ekibi ve Poyrazda burda kalacakmış. Kartalların burda kalma sebebini tahmin ediyorum ama Poyraz'ın burda kalma sebebini de merak etmiyor değildim, ne yazık ki bu merak bende kalacaktı çünkü Poyraza neden burada kaldığını soracak kadar bir samimiyetim yoktu, bende bütün her şeyi boşverip bir kaç günümü abime ayırmaya karar verdim.
Poyrazdan Devam Savaş'ın uyanmasına ve durumunun iyi olmasına çok sevinmiştim, doktor yaramı kontrol etmişti durumumun iyiye gittiğini söylemişti. Bunun üzerine bende Suna teyzemi aramıştım ve görevimin bittiğini bir iki gün içinde yanlarında olacağımı söylemiştim. Sanki içine doğmuş gibi yaralanıp yaralanmadığımı sorduğunda ise ufak bir yaramın olduğunu ama durumumun iyi olduğunu söyledim, yinede endişelenmişti ama uzun uğraşlar sonunda durumumun iyi olduğuna onu ikna etmiştim. Doktor yarın hastaneden çıkabileceğimi söyledi, bir haftalık izinde herkes ailesinin yanına gitmişti, bende hastaneden çıktıktan sonra burdaki evimde bir süre dinleneceğim sonrasında da teyzemlerin yanına gideceğim. Bugün Ömer Albay ile konuştum, Sahra tekrardan ortadan kaybolmuş, söylediğine göre Topal ile birlikte bir işler karıştırıyorlarmış. Ne olduğunu öğrenmek içinde sınıra bir ekip göndermişler, benimde o ekibe katılabileceğimi söylediğimde güzel bir fırça yemiştim. Eğer Sahra bir görünüp bir kayboluyorsa yine bir şeyler karıştıyor demektir, eminim ki çok yakında kokusu ortaya çıkar. Ömer Albay telefonu kapatmadan öncesinde de kendime dikkat etmem konusunda beni sıkı sıkı tembihlemişti. Sahra'nın bana bir şekilde ulaşabileceğini söylüyordu, aslına bakarsanız bende içten içe bunu istiyordum. Karşıma çıksın ki yaşattıklarının hesabını sorabileyim.
Karanlıktan Devam Bir kaç tanıdığıma hayalet hakkında bir şeyler sordum ama pek bir şey öğrenemedim sadece hala daha Ankara'da olduğunu biliyordum, hala daha burada olması benim için oldukça iyiydi ama kimse nerde olduğunu bilmiyordu. Ben böyle düşünürken aklıma hayaletin söyledikleri geldi, en başından beri ona gideceğimi biliyordu, hatta eminim ki onu sorduğumu da öğrenmiştir. Belki ben onu bulamam ama o bana ulaşır bu yüzden beklemekten başka çarem yoktu. Zaman geçmiyordu, çok fazla dışarıda görünmemek ve Topal'ın köpeklerine kolayca yem olmamak için evden çıkmıyordum, bir yanım hala Topal'ın gırtlağına çökmemi söylüyordu ama ben o tarafımı susturup mantıklı davranmaya çalışıyordum. Umarım hayalet ile karşılaştığımızda bu yolu seçtiğime pişman olmam. "Her şey senin için kardeşim, senin ve intikamın için."
Üç gün sonra Yıldızdan Devam Savaş bugün hastaneden çıkıyordu, doktoru daha iyi olduğunu ama kendini çok fazla zorlamamasını söyledi, bende her ihtimalle karşı evi temizlettirmiştim ve Savaş içinde bir oda hazırlatmıştım, ben çıkış işlemlerini halletmiştim ve eve doğru yola çıkmıştık. Kartallar bizi bugün yalnız bırakmak istediler, arabanın içinde ikimizden de ses çıkmıyordu. Yolculuğumuz sessiz geçmişti, evin önüne gelince arabayı park ettim ardından da aşağıya indim ve hemen Savaş'ın yanına gittim, ardından da kolunun altına girdim ve yürümesi için ona destek oldum. Birlikte yavaş yavaş eve doğru ilerlemeye başladık, önce bahçeye girdik evin kapısına gelince ben kapıyı açtım ve içeriye adım attık. İçeriye adım atar atmaz içimi özledim, huzur ve hüzün duyguları sardı, kendimi hemen toparlayıp bakışlarımı Savaşa çevirdim. Gözleri dolmuş bir şekilde evi inceliyordu, kolunu benden çekti ve kendisi yavaş yavaş ilerlemeye başladı, anne babamın resminin olduğu çerçeveyi eline aldı ve uzun uzun baktı. Yavaşça ona yaklaştım ve kafamı omzuna koydum, o da bana sarıldı ve kafamı bir öpücük kondurdu, ardından da çerçeveyi yerine koydu. Çok fazla ayakta kalmasını istemediğim için onu koltuklardan birine yatırdım, odasında sıkılacağını söylediği için buraya yatırmıştım. Hemen mutfağa gittim ve ona güzel bir şekilde yemek hazırladım, yemeğimizi yedikten sonra evi gezmek istediğini söyledi, bende yavaşça ona evi gezdirmeye başladım. Her tarafı gezmiştik bir tek anne babamın odası kalmıştı, odanın önüne gelince bir süre durakladım Savaşta da anlamıştı buranın neresi olduğunu, ikimizde konuşmuyorduk ama bakışlarımız konuşuyordu. Kapıyı yavaşça açtım, ardından da Savaş'ın içeriye geçmesine izin verdim, bende bir adım attığımda derin bir nefes aldım. Sanki bu odadan anne ve babamın kokuları gitmemiş gibiydi, sanki onca yıl geçmemiş gibi, kapının kenarına yaslandım ve Savaş'ı izlemeye başladım. Gözleri dolu bir şekilde anne ve babamın hatıraları ile dolu olan bu odayı inceliyordu, onu bu halde görmek benim gözlerimide doldurdu. Yatağın başlığında bağlı bir şekilde duran annemin fularını eline aldı ve yatağa oturup sesli bir şekilde ağlamaya başladı, yıllar önce kaybettiği anne babasına ağladı, onlarsız geçirdiği çocukluğuna ağladı, onları çok geç hatırladığına ağladı. Daha fazla dayanamadım ve hemen yanına gittim, ona sıkıca sarıldım Savaşta kafasını omzuma yasladı ve ağlamaya devam etti, abim dakikalarca omzumda yaşayamadığı anıları için ağladı, günden güne içinde büyüyen özlem için ağladı. Göz yaşları dindiğinde dinlenmesi için onu odasına götürdüm ve ilaçlarını verdim, bir süre sonra ilaçların etkisi ile uyudu bende kendi odama çıktım ve üzerimi değiştirip odamda ki balkona çıktım, balkondaki salıncağa oturup yıldızları izlemeye başladım. "Artık sizi özleyen sadece ben değilim, Savaşta sizi özlüyor en azından rüyasına girin ve özlemini bir nebzede olsun hafifletin, yıllar önce bizi birbirimizden koparan hayat bunu bize çok görmesin." Saatlerce orda oturdum ve anılarımı tekrar tekrar düşündüm, anne babamla birlikte bu evde yaşadığımız mutlu anılarımızı. En azından benim anne ve babamla anılarım vardı peki ya abim? Beş yaşında ailesinden koparılan bir çocuk ne kadar hatırlayabilir ki, kafamda kendimce bazı planlar oluşturdum ve bunları uygulamak için dinlemem gerektiğine karar verdim, bu yüzden hemen yatağıma yattım ve gözlerimi kapattım.
Poyrazdan Devam Yatağımdan dinlemiş bir şekilde kalktım, dün teyzemlerin yanına gelmiştim ayrıca yaramın durumu oldukça iyiydi bu yüzden teyzemle ilgili bir sıkıntı yaşamamıştım. Geldiğimde ay parçam uyuyordu, bende onu rahatsız etmemiştim teyzemden de geldiğimi söylemesini istemedim, şimdi yatağımdan kalkmış ona sürpriz yapmak için odasına gidiyordum. Yavaşça kapıyı açtım ve kafamı içeriye uzattım, ay parçam her zamanki gibi erken uyanmış ve aynanın karşısında saçlarını tarıyordu, aynadaki yansımadan beni görünce şaşkın bir şekilde bakmaya başladı. Üzerinde ki şaşkınlığı atıp hızla ayağa kalktı ve bana doğru koştu sıkıca sarıldı, bende ona aynı şekilde sarıldım. Ani hareketten dolayı yaram biraz sızlamıştı ama önemsemedim çünkü şu an da huzur bulduğum bir yerdeydim. Papatya kokulu kardeşime sarılmış onun kokusu ile huzur buluyordum, kardeşim benden ayrılınca bakışlarımı ona çevirdim, o da parıldayan gözleri ile bana bakıyordu.
"Ay parçam, nasılsın?" Tam ağzını açmıştı bende umutla bekliyordum ki konuşamadan geri kapattı ve gülümseyen gözlerine hüzün çöktü bana belli etmemek içinde arkasını döndü, onun daha fazla üzülmesine dayanamadım ve ona sarıldım ardından da ben konuşmaya başladım. "Gayet güzel ve oldukça iyi görünüyorsunuz hanım efendi, bir dakika bir dakika sen bu aralar fazlamı güzelleştin ne? İnsan biraz çirkin olur ya! En başından söylüyorum hanım efendi benim başımı erkekler ile belaya sokma,ben şimdiden uyarıyorum sen sadece benim ay parçamsın. Hadi artık aşağıya inelim, Suna teyzem çok güzel şeyler hazırlamıştır şimdi." Söylediklerimden sonra kardeşimin yüzündeki güzel gülümsemesi geri geldi, o benim koluma girdi ve birlikte aşağıya indik, ardından da güzel bir şekilde kahvaltımızı yapmaya başladık. Uzun zamandır kendimi bu kadar huzurlu hissetmemiştim, kahvaltımızı yaptıktan sonra kardeşimle birlikte dışarıya çıktık ve bugün o nereye istiyorsa oraya gittik, oldukça güzel bir gün geçirdik bugün anladım ki ben ay parçamı tahminimden çok özlemişim. Uzun zamandır gülmeyen suratı artık gülüyordu ve ben inanmıyordum ki yakın bir zamanda da eskisi gibi konuşmaya başlayacaktı, çünkü o bütün yaşadıklarına rağmen hayatta kalmayı başaran güçlü bir kadındı. O benim ay parçamdı.
Yıldızdan Devam Her zaman ki gibi erken kalkmıştım, hemen hazırlandım ve arabama binip bir avm' ye gittim. Alacak olduğum her şeyi aldım ve aldıklarımı görevlilerin yardımı ile arabaya koydum, daha sonra da eve döndüm ve şahane bir kahvaltı hazırladım. Savaş uyanınca önce kahvaltımızı yaptık ardından da ona bir sürprizimin olduğunu söyledim ve onu hazırlanması için odasına gönderdim, ikimizde hazır olunca arabaya bindik ve gidecek olduğumuz yere doğru yola çıktık. "Evet Yıldız hanım, nereye gittiğimizi hala söylemedin." "Sürpriz abiciğim, sürpriz ama eminim ki çok hoşuna gidecek, ayrıca az kaldı biraz daha sabret." "Öyle olsun bakalım." Yarım saat sonra gidecek olduğumuz yerin önüne gelmiştik, açılan kapı ile içeriye girdik ve arabayı bahçeye park ettim, ardından arabadan indim benimle birlikte Savaşta inmişti ve geldiğimiz yere bakıyordu. "Yetiştirme yurdu mu?" "Evet abi, ben küçükken anne ve babamla gelirdik üstelik buranın sahibi babamın yakın bir arkadaşı, seninde buraya gelmeni istedim, onların yarım bıraktıklarını biz tamamlayalım istedim." Söylediklerimden sonra abim bana baktı ve beni kolunun altına çekip sarıldı, duygusal ortamı dağıtmak için hemen konuşmaya başladım. "Evet Savaş bey, görelim bakalım çocuklarla ne kadar ilgilisiniz?" "Görelim bakalım Yıldız hanım." Önceden haber vermiştim bu yüzden bizim geleceğimizden haberdarlardı, bahçede toplanan çocuklara önce oyuncaklarını dağıttık, daha sonra da aldığım kırtasiye malzemelerini ve kıyafetleri içeriye taşıdık. Tabikide Savaş'ın ağır şeyler kaldırmasına izin vermedim, sonuçta hala daha tam olarak iyileşmedi. Arada benimde kolum sızlıyordu ama önemli değildi, işimiz bitince çocuklarla biraz vakit geçirdik, daha sonra da babamın arkadaşı ve buranın sahibi olan Bahtiyar amcanın yanına gittik. Beni görünce hemen ayağa kalktı bende yanına gittim ve elini öptüm. "Ah kızım, uzun zamandır nerdesin sen?" "Amca bizim işleri biliyorsun, biz bir varız bir yokuz, burda işim vardı sizinde yanınıza geleyim dedim." "İyi yaptın kızım, bu yakışıklı kim? Yoksa gönlünün sahibi mi?" "Hahaha evet gönlümün sahibi ama o anlamda değil, tanıştırayım Savaş Güçlü kendisi öz abim olur." "N-Ne! Nasıl yani bu Yiğit mi?" "Ta kendisi Bahtiyar amca da senYiğit'i nerden biliyorsun?" "Baban, yıllar önce anlatmıştı. Demek anne ve babanın yıllardır aradığı abini sen buldun öyle mi kızım?" "Hayat amca, bizi ayıran hayat bu seferde birbirimizi bulmamızı sağladı." "Hayat sürprizlerle dolu diye boşuna demiyorlar Yıldız. Hadi oturunda her şeyi anlatın bakalım." Koltuklara oturduk ve olanları en başından anlatmaya başladım. Biz anlatırken Bahtiyar amca da bizi ilgi ile dinledi, Savaşla da çok iyi anlaştılar. "Bahtiyar amca, biz artık kalkalım." "Otursaydınız kızım, ne güzel sohbet ediyorduk." "Gitmemiz gereken bir yer daha var, bize müsade ama yine geliriz." "O zaman ısrar etmiyorum ama en kısa zamanda yine bekliyorum, çocuklarda bende özlüyoruz seni." Bahtiyar amca önce bana sarıldı, daha sonra da Savaşa sarıldı ve konuşmaya başladı. "Yiğit, oğlum bundan sonra sen benimde oğlumsun, bir derdin sıkıntın olursa bana gel elimden geldiğince yardım ederim. İkiniz de bana Erhan'ın emanetisiniz, bu arada bu deli kız sana emanet, ne kadar yaramaz olduğunu almışsındır."
"Çok iyi anladım Bahtiyar amca,sen merak etme onun hakkından ben geleceğim." "Görürüz abiciğim, kim kimin hakkından gelecek." Bahtiyar amca ile vedalaştık ve arabaya bindik, yurdun bahçesinden çıktık ve gidecek olduğumuz yere doğru sürmeye başladım. Şansımıza çok fazla trafik yoktu bu yüzden hemen gelebilmiştik, arabayı uygun bir yere park ettim ve aşağıya indim.Savaşta yanıma geldi ve benim baktığım yere bakmaya başladı. "Yıldız,şaka yapıyor olmalısın!" "Buraya annem ve babam görevde olmadığı zamanlar gelirdik, geldiğimiz zamanlarda çok nadir olurdu çünkü ben ikisi ile gelmek isterdim. Her çocuğun büyülü dünyasından biriside buradır abi, lunapark benimde öyleydi. Her zaman hayatın böyle olacağını sanırdım, buraya gelir akşama kadar deliler gibi eğlenirdik annem ve babamda benimle birlikte bütün oyuncaklara binerlerdi. Ben seni buraya getirdim çünkü eksik olan yarımı tamamlamak istedim, seni buraya getirdim çünkü çocukluğumdaki kardeş özlemini dindirmek istedim. " Biraz durakladım ve derin bir nefes alıp bakışlarımı ona çevirdim ve konuşmaya devam ettim. "Buraya her geldiğimde kardeşi, abisi ve ablası ile gelen çocuklara özenirdim, anne babama kardeş istediğimi söylediğimde ise yüzlerine hüzün çökerdi. Sebebini o zaman anlamamıştım ama şimdi anlıyorum, bugün burda iki küçük çocuk gibi eğlenelim abi, yaşayamadığımız çocukluğumuzu yaşayalım."
|
0% |