Yeni Üyelik
54.
Bölüm

BÖLÜM 52

@_tgb_17

Yorumlarda destekleri bekliyorum...

 

 

 

Savaştan Devam

Durumum her geçen gün daha da iyiye gidiyordu, hastaneden çıkınca Yıldız beni anne ve babamızın kaldığı eve getirdi. Daha içeriye girer girmez içimde tarif edilemez bir huzur oluştu, ardından da kendimi hiç olmadığım kadar güvende hissetim.

Daha sonra evi gezmek istediğimde Yıldız beni gezdirdi, en son anne ve babamın odasına girdik. O oda sanki evin kalbi gibiydi, oraya girince hayatım boyunca ağlamadığım kadar ağladım, hiç hissetmediğim kadar özlemle doldum.

Yıldız beni odama götürdü ve yatırdı bir süre uyuyamadım, burası Yıldız'a iyi gelmemişti bunu görebiliyordum ama sırf benim için burda kalıyorduk, düşüncelerimle birlikte bir süre sonra uykuya daldım.

Sabah kalktığımda Yıldız şahane bir kahvaltı hazırlamıştı, kahvaltıdan sonra sürprizi olduğunu söyledi ve beni yetiştirme yurduna getirdi. Anne ve babamızla geldikleri bir yermiş, onlarla yarım kalan şeyleri birlikte tamamlamamızı istediğini söyledi.

Orada çocuklarla çok güzel vakitler geçirdikten sonra bir yere daha gideceğimizi söyledi, bu sefer beni lunaparka getirmişti, bunu hiç beklemiyordum.

Yıldız'ın söylediklerinden sonra içeriye girdik ve tıpkı iki çocuk gibi eğlendik, Yıldız bana çok güzel bir gün yaşatmıştı. Saat gece yarısına gelirken eve dönmüştük, hem eğlenmiş hem de çok yorulmuştuk dinlenmek için ikimizde odamıza çekildik.

 

Yıldız yarın için iyice dinlenmemi söyledi, anlaşılan yine bir sürprizi vardı. Üzerimi değiştirdikten sonra aklıma Poyraz geldi ve onu aradım bir iki çalışta açtı telefonu.

"Kardeşim, nasılsın?"

 

"İyiyim Poyraz, sen nasılsın?"

"Ben fazlasıyla iyiyim kardeşim."

"Ankara'da kaldığını duydum, nerdesin?"

"Teyzemle ve kardeşimin yanına geldim Savaş, biliyorsun uzun süre görüşemedik."

"Biliyorum kardeşim, benden de selam söyle, o zaman benim kaldığım yerede uzak değilsindir."

"Sen nerdesin ki?"

"Yıldız hastane çıkışı anne ve babamızın evine getirdi beni, Poyraz bu ev bana yaşamadığım şeyler yaşattı, aynı şekilde Yıldız'da öyle.

Bugün yetiştirme yurduna gittik, anne ve babamla giderlermiş daha sonra da lunaparka gittik ve orda ikimizde çocuk gibi eğlendik."

"Savaş, Yıldız sana çok değer veriyor, ben bunu hastanede çok daha iyi anladım, düşünsene küçükken yaşayamadıklarınızı yaşatıyor ya da anne ve babasıyla yaşadıkları şeylere senide dahil ediyor."

"Biliyorum kardeşim, bende ona çok değer veriyorum. Poyraz, sanki bunca yıldır onu bekliyormuş gibiyim, aslında bu evdeki anıları ona acı veriyor olabilir ama sırf benim için burda kalıyor."

"Siz bunca sene birbirinizi beklemişsiniz kardeşim, Yıldız'dan önce sen nemrut bir adamdın lan, şimdi pamuk gibisin."

"Poyraz! İki dakika ya iki dakika cıvıtma."

"Tamam tamam bir şey demedim."

"Senin küçük kardeşin nasıl?"

Poyraz sıkıntılı bir şekilde derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Durumlar aynı kardeşim, hala konuşmuyor ve bu durum beni üzüyor. Ah bir görsen bu sürede nasıl güzel bir kız olmuş, tıpkı annem gibi."

"Poyraz, ona biraz daha zaman ver. Biliyorsun orada yaşadıkları kolay değil, ayrıca bu olayları yaşamadan öncede çok hassastı zaten birde yaşadıkları ona çok ağır geldi ama ben inanıyorum yakında konuşacak."

"İnşallah kardeşim inşallah, Savaş?"

"Söyle kardeşim."

"O dönmüş."

Bir süre düşündükten sonra kimden bahsettiğini anladım ve konuşmaya başladım.

"Poyraz, kendine dikkat et kardeşim biliyorsun karşına çıkabilir."

"Bende tam olarak bunu istiyorum Savaş, karşıma çıksın ki bize yaşattıklarının hesabını sorayım."

"Poyraz, eğer o karşına çıkarsa senin en savunmasız zamanında çıkar, elbette ki intikam alacaksın ama o sana gelmemeli, sen ona gitmelisin. Aniden, onun en savunmasız olduğu anda."

"Haklısın kardeşim, bu yüzden burda da çok kalmak istemiyorum, bana ulaşmak için teyzemi ve kardeşimi kullanabilir. Bir yanım git artık diyor diğer yarımda biraz daha kal diyor, ayrılamıyorum çok özlemişim."

"Haklısın kardeşim, orda uzun süre kalman tehlikeli olabilir.

Poyraz, seni şimdi çok iyi anlıyorum Yıldız'ı bulduktan sonra, ona alıştıktan sonra uzakta olması özlemimi arttırıyor."

 

"Neyse kardeşim, ben ay parçamı uyutacağım, geldiğimden itibaren bensiz uyumuyor, kısacası ikimiz birbirimize iyi geliyoruz."

"Ah ah, kıskandım şimdi."

"Ne kıskanıyorsun oğlum git kardeşine sarıl uyu, eminim ki Yıldız'ında şu an sana ihtiyacı vardır. Dediğin gibi orda kalmak ona iyi gelmiyorsa, kabuslar görüyor olabilir bence yanına git."

"Doğru söylüyorsun kardeşim, hadi görüşürüz."

Telefonu kapattım ve odamdan çıkıp Yıldız'ın odasının önüne geldim, kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Yıldız gözleri açık yatakta uzanıyordu, benim geldiğimi görünce yatakta oturdu bende yanına gittim ve çarşafı kaldırdım, ardından da yanına uzandım, oda yarama dikkat ederek koluma yattı.

"Yıldızım, biliyorum burda kalmak sana iyi gelmiyor ama sen benim için dayanıyorsun, kardeşim böyle bir şeye mecbur değilsin."

"Evet burada kalınca anılarım canlanıyor ve bana acı veriyorlar ama artık bunlarla yüzleşmeliyim, bunlarla yüzleşmek içinde en iyi zaman yanımda senin olduğun zaman."

"Dünyama öyle bir girdin ki sanki senden önce hiç bir şey iyi değilmiş gibi hissediyorum, sen geldin her şey daha iyi oldu ve olması gerektiği gibi oldu."

" Abim, asıl sen benim dünyamda bana yeni bir yol açtın, iyiki çıktın karşıma."

"Sakın unutma birtanem, nerde olursak olalım ya da ne halde olursak olalım ben hep seninle olacağım, ben ne zaman ihtiyacın olsa bir adım arkanda olacağım ve seni hep seveceğim."

Daha fazla konuşmadık ve bir süre sonra ikimizde derin, huzuru bir uykuya daldık.

 

Yıldızdan Devam

Sabah her zaman ki gibi erkenden kalktım, Savaş hala uyuyordu normalde erken kalkardı ama aldığı ilaçlar ona uyku yapıyordu. Hızlı bir duş aldıktan sonra mutfağa indim ve güzel bir sepet hazırladım.

Savaş'ı uyandırmaya gitmeden önce Rıza Albay aradı ve bir bilgiye ulaştıklarını söyledi. Topal'ın yanında bir kadın varmış isminin Sahra olduğunu söyledi, Sahra Topal ile birlikte Karanlığı öldürmeleri için buraya bir kaç adam göndermişler.

Bunun üzerine Rıza Albay bu işi daha fazla uzatmayalım dedi, yarın akşam için hazırlık yapmaya başlayacaklarını söyledi, aslında bugün için hazırlık yapacaklardı ama bugün Savaş ile gidecek olduğumuz yerleri söyleyince yarına ertelendi.

Anlaşılan Topal iyice tutuşmuş bir durumdaydı, Karanlığın ölmediğini öğrendi ayrıca yanınada gitmeyince bazı gerçekleri öğrendiğini anladı.

"Adım adım geleceğim demiştim Topal, son bir adım kaldı sonrasında avucuma düşeceksin."

Kendimi toparladım ve Savaş'ı uyandırdım, o hazırlanırken bende rahat edebileceğim bir şeyler giydim, ikimizde hazır olunca arabaya bindik ve yola çıktık. Savaş, merkezden uzaklaştığımızı fark edince konuşmaya başladı.

"Merkezden uzaklaşıyoruz demek! Yıldız hanım yoksa beni kaçırıyor musunuz?"

"Hahaha evet Savaş bey sizi kaçırıyorum, sizi bir kaleye kapatacağım ve siz orada prensesinizin gelip sizi kurtarmasını bekleyeceksiniz."

"Hahaha çok komik Yıldız, hadi söyle artık nereye gidiyoruz?"

"Az kaldı abi, bu kadar bekledin beş dakikacık daha bekle."

"Şimdi düşündüm de aslında senden çok iyi istihbaratçı olurmuş. Bence sen istihbarata git."

"Hahaha, istihbaratçılık yapmadığımı nerden biliyorsun?"

"Yok anasına artık, kızım sen kaç yaşındasın ya! Valla yaşından büyük işler yapmışsın."

"Eeee marifet yaşta değil abiciğim, azimle çalışma isteğinde . Bak geldik bile."

Savaş bakışlarını benden çekip geldiğimiz yere çevirince, etrafa şaşkın şaşkın bakmaya başladı.

 

"Anne ve babamızla arada buraya piknik yapmaya gelirdik, gün boyu burda vakit geçirirdik, bir günde olsa herkesten, her şeyden uzak kalırdık."

"Y-Yıldız burası çok güzel, şu an da hayranlıkla izlemekten başka bir şey yapamıyorum."

"Merkezden uzak bir ormanlık alan olduğu için çok tercih edilmiyor, belli kişiler geliyor bizde o kişilerden biriydik. Ama ben yıllardır gelmiyordum çünkü."

Savaş bakışlarını bana çevirince bende yavaşça ilerlemeye başladım ve konuşmama öyle devam ettim.

"O gün, yani kaçırıldığımız gün benim ısrarlarım sonucunda buraya geliyorduk ama biz daha buraya gelemeden yolumuzu kestiler ve bizi dağa götürdüler sonrası da malum zaten.

O günden sonra buraya gelemedim, belkide kendimde buraya gelecek gücü ve cesareti bulamadım. Ama seni buraya getirmek istedim o gücü senden aldım."

"Yıldız, ben senin gibi bir kardeşim olduğu için çok şanslıyım biliyor musun? Belki anne ve babamı çok tanıyamadım, onlarla çok zaman geçiremedim ama bana seni bıraktılar, sen benim en kıymetlimsin."

"Öhöm öhöm, yeter bu kadar duygusallık hadi bakalım Savaş bey, oldukça acıktık artık karnımızı doyuralım."

Arabanın bagajından gerekli malzemeleri çıkardık ve hazırladık, her şey hazır olunca ikimizde güzelce karnımızı doyurduk ardından da ormanın derinliklere doğru yürüdük, burası ikimizede iyi gelmişti.

Öğlen vakti geri dönmek için toparlandık ve yola çıktık, eve gitmediğimizi fark eden Savaş bana dönüp konuşmaya başladı.

"Eve gitmiyor muyuz?"

"Bugün bizi bekleyen birileri var abi, onları daha fazla bekletmeyelim."

"Zamanı geldi değil mi?"

"Geç bile kaldık abi."

İkimizinde son konuşması bu olmuştu, sessizlik içinde yolculuğumuzu devam ettiriyorduk. Yol üzerinde durdum ve beyaz gül aldım, daha sonra da şehitliğe geldik.

Arabayı park ettikten sonra aşağıya indim ve ilerlemeye başladım, adeta ayaklarım beni yönlendiriyordu yan yana duran iki mezara gelince durduk, Savaş biraz geride kalmıştı ve beni izliyordu belkide kendini hazırlıyordu.

"Annem, babam ben geldim ama bu sefer yalnız gelmedim, size söz verdiğim gibi abimi buldum ve yanımda onuda getirdim."

Elimdeki gülleri düzenli bir şekilde mezarlara koydum ve dua ettim.

"Biliyorum yine sözümü tutamadım, en kısa zaman da yanınıza geleceğim demiştim ama uzun zaman geçti. Ama biliyorum ki anlayışla karşılayacaksınız çünkü ikinizde biliyorsunuz ki görev beklemez, ne zaman nereye gönderirlerse gideriz.

Ayrıca bu sefer yanınıza abimle geldim, biliyor musunuz Gölge timinin komutanı o, kader ya işte bizi Gölge timinde buluşturdu."

 

Bakışlarımı mezralardan çekip Savaş'a çevirdiğimde gözlerinin dolduğunu gördüm, yavaşça bana yaklaştı ve omzuma dokundu.

"Biliyor musunuz bu oğlunuz ilk başta beni kabul etmedi ama sonra aklı başına geldi, şimdi en değerlilerimden birisi oldu. Babam görüyorsun değil mi? Sana ne kadar benziyor. Eeee demek ki annem hamileyken hep sana bakmış.

Biliyorum ki abimle çok gurur duyuyorsunuz, neyse ben çok konuştum aranızdan çekileyimde siz konuşun birazda."

Benim kalktığım yere Savaş oturdu, ben biraz geri çekildim ve beklemeye başladım. Savaş bir süre mezarlara baktı sonra derin bir nefes aldı öyle konuşmaya başladı.

"Buraya, yanınıza gelen kadar içimde size karşı, sürekli artan bir özlem vardı ama buraya gelince o özlem azaldı.

Özür dilerim sizi daha erken hatırlayamadığım için, yıllarca sizden bir habersiz yaşadığım için, özür dilerim size bu kadar geç kaldığım için, ö-özür dile-rim a-anne b-baba."

Savaş daha fazla konuşamadı ve ağlamaya başaladı, ben ise olduğum yerde bekledim, içini dökmesini bekledim. Biraz sakinleşince derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Sizinle ilgili çok anım yok maalesef, olan anılarıda yavaş yavaş hatırlıyorum bunda Yıldız'ın çok katkısı oldu, o çok özel birisi ve bu özel kadın benim kardeşim, ayrıcada hayatımın anlamı oldu.

Size söz veriyorum ölene kadar onu koruyacağım ve hep yanında olacağım, bundan sonra ayrılmak yok ne sizden ne de kardeşimden.

Anne, baba sizi çok seviyorum biliyorum bir gün buluşacağız ama o güne kadar biz kardeşimle sizin bizlere devrettiğiniz görevimizi yerine getireceğiz, vatanımızı canımız pahasına koruyacağız."

Savaş'ın sözleri bitince yavaşça ayağa kalktı ve iki mezar taşınada öpücük bıraktı, ardından duasını okudu ve yanıma geldi, kolunu omzuma attı birlikte yürümeye başladık arabanın yanına gelincede bindik ve yola çıktık.

Bu sefer arabayı abim kullanıyordu, benim çok yorulduğumu söyledi bende itiraz etmedim. Eve yaklaşmıştık ki Savaş'ın telefonu çaldı, ekranda Poyraz'ın ismi yazıyordu, hemen açtı ve konuşmaya başladı.

"Söyle kardeşim."

"Savaş nerdesin?"

"Dışarıdaydık ama eve geldik sayılır."

"Savaş ben şu an evden uzaktayım, hemen Suna teyzeme gitmen lazım eve saldıracaklar."

"Poyraz, ne diyorsun sen!"

"Savaş zaman yok hadi, ben geliyorum ama yetişemeyebilirim, hadi kardeşim!"

"Tamam Poyraz, sen bana adresi at biz hemen gidiyoruz."

"Biz derken? Kim var yanında?"

"Yıldızla ikimiz."

"Tamam Savaş, dikkatli olun kalabalık olabilirler."

"Merak etme kardeşim, görüşürüz."

Telefonu kapattı ve Bir kaç saniyede mesaj geldi, büyük ihtimalle Poyraz adresi atmıştı Savaş hemen baktı ve sürmeye devam etti.

"Abi Poyraz'ın bahsettiği kişi kimdi?"

"Teyzesi ve kardeşi onlar burda yaşıyorlardı, daha doğrusu güvenlikleri için saklanıyorlardı ama birileri izlerini bulmuş."

"Anladım, gideceğimiz yer çok uzak mı? Yani yetişebilir miyiz?"

"Uzak değil, en fazla yarım saatlik bir yol."

"O zaman hızlanalım anlaşılan hayatları tehlikede, yoksa Poyraz yanında ben varken oraya gitmeni istemezdi."

"İşte bu konuda haklısın Yıldız, Poyraz'ın kardeşini ve teyzesini çok az kişi bilir."

"Abi?"

"Söyle güzelim."

"Kartallara haber vermemi ister misin? Sayılarını bilmiyoruz ben neysede, sen yarlısın ayrıca onlarıda tehlikeye atmayalım derim."

"Aslında iyi olur Yıldız, başka şansımız yok haber ver."

Kartallara acil durum kodu gönderdim, saniyesinde beni toplu bir şekilde aradılar bende açtım ve onlara durumu anlatıp adresi verdim. Onlarda çok uzak değillerdi, hatta bizden öncede gidebilme ihtimalleride vardı. Biz arabayla gidiyorduk onlarsa motorlar, bu onlar için bir avantaj.

"Tamam geliyorlar, hatta bizden önce gidebilirler çünkü yola motorla çıkmışlar."

"İşte bu çok iyi Yıldız, ne kadar erken ulaşırsak o kadar iyi."

"Poyraz, o nerdeymiş abi?"

"İşte onu bilmiyorum Yıldız, kardeşini ve teyzeni bırakıp gitmezdi en azından bir iki gün daha kalacaktı."

"Umarım ailesine zarar vermek için Poyraza bir oyunun içine çekmemişlerdir."

 

Poyrazdan Devam

Ay parçama bir şeyler almak için alışverişe çıkmıştım ki birilerinin beni takip ettiğini fark ettim, hemen yolumu değiştirdim ve şehir dışına yakın bir yerdeki boş araziye sürdüm, istediğim yere gelince arabayı bir yere park ettim ve saklanıp beklemeye başladım.

Bir kaç saniye içinde de beni takip eden araç geldi ve içinden adamlar indi, dört kişilerdi ikisini hemen öldürmüştüm, diğer ikisiylede bir süre çatıştık ama birini öldürmüştüm diğerinide yaralamıştım. Yaralı olanın yanına gittim ve konuşturmaya çalıştım.

"Kimsiniz lan siz?"

"Sahra'nın selamı var komutan."

Şerefsiz daha fazla dayanamamış ve gebermişti, sinirle arabaya tekme attmıştım ki bir telefon sesi geldi. Ses şerefsizlerden birinin cebinden geliyordu, hemen telefonu aldım ve açtım, karşıdan onun sesini duydum.

"Naber Poyraz?"

"Sahra?"

"Hahaha evet benim."

"İtlerini peşime takacağına sen karşıma çıksana, ne o yoksa cesaretin yok mu?"

"Onlar sadece sana merhaba demek içindi Poyraz, asıl sürprizim kardeşine olacak."

" NE DİYORSUN LAN SEN!"

"Kardeşin diyorum Poyraz, benden saklamaya çalıştığın kardeşin, birazdan adamlarım teyzene ve kardeşine güzel bir sürpriz yapmaya gidecekler."

"Ulan şerefsiz, ulan köpek sakın onlara dokunma, sakın! Çık lan karşıma, gücün varsa çık işte burdayım tek başıma, sadece ben varım."

"Hahahaha, daha zamanı var Poyraz, öncelik her zaman bayanların değil mi? Sen biraz daha sıranı bekle."

"Sahra-"

Telefonu suratıma kapatmıştı, zaman kaybetmeden aracıma bindim ama yetişemezdim. İlk önce Ömer Albaya haber verdim, elinden geleni yapacağını söyledi daha sonra aklıma Savaş geldi ve hemen onu aradım.

Hızlıca durumu anlattım, yanında Yıldız olduğunu öğrenince biraz tereddüt ettim ama başka şansım yoktu, ayrıca Yıldız'ın aileme zararı da dokunmazdı.

Arabayı o kadar hızlı sürüyordum ki gözüm hiç bir şeyi görmüyordu, teyzemi aramıştım ama telefonu açmamıştı, bu durum daha da endişelenmemi sağlıyordu.

"Salak Poyraz, salak ne diye gidiyorsun onların yanına! Eğer onlara bir şey olursa seni bin parçaya böleceğim Sahra."

 

Yıldızdan Devam

Savaşla hala yoldaydık ama fazla bir mesafe kalmamıştı, abim arabayı olduça hızlı kullanıyordu. Sonunda adrese geldiğimizde Kartallar ve bir grup şefesizin çatıştığını gördük. Evi koruyorlardı ama kansızların sayısı oldukça fazlaydı hemen bizde ateş etmeye başladık.

"Karan durum ne?"

"Biz geldikten bir kaç saniye sonra geldi bu şerefsizler, bizde içeri giremedik ama evin etrafı güvenli. Yıldız istersen bir içeri bak."

"Tamam, siz dikkatli olun."

Dikkatlice eve doğru ilerledim ve kapıyı açtım, bu kapıyı açmak benim için zor değildi. Abimin söylediği isim aklıma gelince seslenmeye başladım.

"Suna hanım nerdesiniz? Korkmayın ben Poyraz'ın görev arkadaşıyım."

"B-burdayız."

Hızla sesin geldiği odaya doğru ilerlemeye başladım, içeri girdim ama kimse yoktu daha sonra dolap kapağı açıldı ve içinden bir kadınla bir kız çıktı. Hemen yanlarına gittim ve durumlarına baktım iyi görünüyorlardı.

"İyi misiniz?"

"İyiyiz kızım ama çok korktuk."

"Tamam artık korkmayın ben ve arkadaşlarım burdayız, ayrıca Poyrazda yolda geliyor, şimdi sizin güvenliğinizi sağlamamız lazım. Bu evde bir sığınak var mı?

"E-evet var Poyraz yaptırmıştı, alt katta."

"Tamam, süper şimdi sizi oraya götüreceğim ve bir arkadaşımı yanınıza bırakacağım, arkamda kalın ve bana güvenin."

Telefonumu çıkardım ve dışardakilerin hepsini aynı anda aradım, onlarda açtılar.

"Kartallar ve Savaş bir dakikalığına sizden savunma ateşi açmanızı istiyorum, içeridekileri sığınağa indireceğim, ardından Ferit senin buraya gelmeni istiyorum."

"Anlaşıldı Yıldız."

Merdivenlere iyice yaklaşmıştık ki cam kırıldı ve bir kurşun içeri girdi hemen arkamdakileri güvenli bir yere çektim, daha sonrada konuşmaya başladım.

"Şimdi başlayın."

Dışarıdan gelen yoğun silah seslerini duyunca arkadamkilere seslendim.

"Hadi, acele edin."

Hızla aşağıya indik ve Suna hanımın söylediği sığınağa ulaştık, biz indikten sonra savunma ateşi kesildi, bir kaç saniye içinde de tıkırtılar duydum, kim olduğuna baktığımda ise Feriti gördüm.

"Bu benim arkadaşım Ferit, kendisi oldukça iyi bir askerdir. Poyraz gelene kadar ve dışarıdakiler etkisiz hale getirilene kadar o sizi koruyacak, lütfen ne derse yapın."

"Tamam kızım sen hiç merak etme, Allah sizden razı olsun."

"Hepimizden olsun Suna hanım, siz bize dua edin yeter. Ferit, ne olursa olsun önceliğin onların can güvenliği unutma."

"Merak etme Yıldız, ne demek istediğini ben çok iyi anladım. Dikkatli olun."

Suna hanıma ve kıza gülümseyip sığınaktan çıktım, dikkatli bir şekilde dışarıda yerimi aldım. Kansızların çoğunu indirmiştik, sayıları azalmıştı.

"Savaş, Poyrazdan haber var mı?"

"Yok ama eminim ki deli gibi buraya geliyordur."

"Karargahdan bir haber var mı? ekip gelicek mi?"

"Haber verilmiş, birazdan burda olurlar."

"Eeee o zaman eğlencemiz yarım kalmasın, biz paketleri direkt adrese teslim ederiz."

"Kesinlikle katılıyorum."

"Eee, o zaman başla bakalım doktor."

"Büyüz bir zevkle."

Doktor iki şerefsizi alnının ortasından vurdu, bizde ateş etmeye devam ediyorduk.

"Sadece bir kişi, bize nefes alan bir kişi yeter diğerlerinin bir önemi yok."

"Ah kesinlikle haklısın Yıldız, zaten boşuna havamızı kirletiyorlar."

Son iki kişi kalmıştı birisini Savaş birinide ben vurmuştum, benim vurduğum sol bacağından yaralanmıştı ama Savaş alnından vurmuştu. Hepsi geberince bizde dikkatlice olduğumuz yerden çıktık, ben hemen yaralı olan itin yanına gittim.

"Evet şimdi gelelim fasulyenin faydalarına, konuş bakalım köpek seni kim gönderdi."

"B-ben bir şey b-bil-miyorum."

Ayağımla sol bacağındaki yaraya bastırdığımda şerefsiz acıyla bağırdı, onun bağırmasına karşılık benim suratımda mimik dahi oynamadı.

"Aaaaahhhh!"

"Şimdi sana son kez soruyorum, ya sorumu cevaplarsın ya da seni diğerlerinin yanına postalarım. SİZİ BURAYA KİM GÖNDERDİ!"

"S-sahra o gön-derdi, gidin ka-dını öldü-rün kızıda a-alın bana geti-rin dedi."

"Ulan, ben sizin kalıbınızada, sıfatınızada..."

Sinirle yarasına daha çok bastırdım ve iki tekme attım Sinan'ın beni çekmesi ile şerefsizi bıraktım, bu sırada da ekipler gelmişti. Etrafı onlar toparlıyorlardı, çevrenin güvenliğinden emin olunca Ferit içerden kadını ve kızı çıkarmıştı ki bir araba ani frenle durdu.

Arabanın içinden Poyraz çıktı, hiç kimseye bakmadan kadınla ile kıza baktı ve onlara doğru koştu ikisinede sımsıkı sarıldı. Bizimde bugün ki duygusal kavuşmamızın üstüne, bu manzara gözlerimi doldurmuştu ki Savaş kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti.

"Şşşt güzellik ne o, yoksa gözlerin mi doldu?"

"Yok abi ya ne dolması, birazcık toz kaçtı sadece."

"Hıhım kesin öyledir."

"Abiii!"

"Tamam güzelim bir şey söylemedim, Yıldız bugün sen ve bu aslanlar olmasaydı Poyraz ailesini bir kez daha kaybedecekti, belki beni bile."

"Ben ve ekibim hep sizinleyiz abi kimin yardıma ihtiyacı varsa, bu kişi Poyraz olur ya da bir başkası fark etmez, biz yardıma ihtiyacı olan masumlar için can veririz."

Poyraz yanımıza geldi, önce abime sarıldı ardından Kartallara bakıp teşekkür etti ve benim önümde durdu.

"Yıldız, çok teşekkür ederim."

"Poyraz teşekkür edecek bir durum yok, abime de söylediğim gibi, biz kim zordaysa hiç düşünmeden yardıma koşarız."

"Yinede teşekkür ederim, eğer siz olmasaydınız ben onları kaybedecektim."

"Ama kaybetmedin, sen şimdi bunları düşünme ve onlara destek ol ikiside çok korkmuş durumda. Bu arada Sahra kim ki sana bu kadar takmış durumda?"

Sorduğum sorudan sonra Poyraz'ın, gözlerinde öfke kıvılcımları dolaşmaya başladı.

"Çok eski ve uzun bir hikaye, belki bir gün anlatırım ama şu kadarını söyleyebilirim ki, bana ve sevdiklerime derin yaralar açan kişi."

 

 

 

 

Loading...
0%