Yeni Üyelik
55.
Bölüm

BÖLÜM 53

@_tgb_17

yorumlarınızı bekliyorum....

 

 

 

Poyrazdan Devam

O kadar yolu nasıl geldim bilmiyorum ama kardeşimi ve teyzemi sapa sağlam görünce çok rahatladım, iyi olduklarından emin olduktan sonra Savaşa, Kartallara ve Yıldız'a çok teşekkür ettim.

Gelen ekipler leş kargalarını toplamışlardı, işlemleri hallettikten sonra bizde eve girmiştik, ben ay parçama sarılırken Yıldız'ın bakışlarını üzerimizde hissetim. Bende ona bakınca göz göze geldi, ne o bakışlarını çekti ne de ben tam o sırada teyzem geldi ve hepimize çay verdi ardından da konuşmaya başladı.

"Allah sizden razı olsun yavrularım, siz olmasanız halimiz ne olurdu!"

Teyzemin söylediklerine Yıldız cevap vermişti.

"Ne demek Suna hanım, bu bizim görevimiz ayrıca Poyraz da silah arkadaşımız, yardıma ihtiyacı olunca tabiki de yanında olacağız."

"Ne hanımı kızım bana teyze de, ben öyle resmiyeti pek sevmem."

"Tamam Suna teyze."

 

"Savaş'ı çok önceden tanıyorumda sizin isimleriniz ne çocuklar."

"Ben ismimi söylemiştim ama tekrar kendimi tanıtayım, ismim Yıldız, Savaş'ın kardeşiyim. Bu Ferit onuda söylemiştim, bu Karan bu Sinan bu da doktor yani Fatih."

"Maşallah hepinize aslan gibisiniz, yavrum sen doktor musun?"

"Evet teyzeciğim."

"Yavrum, benim günlerdir belimde bir ağrı var, acaba neden olur bu?"

Söylediği şey ile teyzeme döndüm ve uyarıcı bir tonda konuşmaya başladım.

"Teyzeciğim şimdi sırası mı?"

"Aaaa, sen sus bakayım ben doktor oğluma sordum, hem sen niye karışıyorsun doktor ayağıma gelmiş işte."

Teyzemin beni azarlamasına odada ki herkes gülümsedi ama birisinin gülüşü beni daha çok dikkatimi çekti. Yıldız, o kadar güzel gülümsüyordu ki bütün gün izlesem sıkılmazdım. Fatih'in konuşması ile bakışlarımı Yıldızdan çektim ve kendimi toparladım.

"Teyzeciğim, şu an da ben ne desem yanlış olur, sen en iyisi iyi bir hastaneye git."

"Tamam evladım."

Yıldız'ın konuşması ile bakışlarımı tekrar ona çevirdim.

"Eeee Poyraz, teyzen ile tanıştık ama kardeşinle tanışamadık, bizi tanıştırmayacak mısın?"

Ay parçam, kendisinden bahsedildiğini duyunca yere indirdiği bakışlarını Yıldız'a çevirmişti, önce kardeşime daha sonra Yıldıza baktım ve konuşmaya başladım.

"Tabi ki de tanıştırayım, kardeşim Hazal Göktürk. Hazal, bunlarda benim silah arkadaşlarım, Savaş abini biliyorsun zaten, bu kardeşi Yıldız, bunlarda Karan, Sinan Ferit ve Fatih."

Ay parçam, herkese gülümsedi sonra bakışlarını tekrardan yere indirdi ve bana sarıldı. O olaydan itibaren yabancılara karşı hep böyleydi, uzak duruyordu ayrıca göz teması da kurmamaya çalışıyordu, şu an burda durması bile Hazalda ki ilerlemenin kanıtıydı, Yıldız konuşunca tekrardan dikkatimi ona verdim.

"Poyraz, açıkcası kardeşin hiç sana benzemiyor, oldukça güler yüzlü ve çok güzel bir kız. Anlaşılan ailenizde ki güzel genleri kardeşin almış."

 

Hazal, Yıldız'ın söylediklerinden sonra bakışlarını Yıldız'a çevirdi ve hafifçe gülümsedi, ayrıca utandığı için yanakları da kızarmıştı.

"Çok haklısın Yıldız, Hazalım çok güzel ve iyi kalplidir."

Yüzümde ki oluşan tebessüm teyzemin konuşması ile sona erdi.

"Poyraz, evladım şimdi ne yapacağız? Nerede kalacağız? Bizi burada da buldular."

Sıkıntılı bir şekilde derin nefes aldım ve teyzeme öyle cevap verdim.

"Sizi artık yalnız bırakamam teyze, benimle geleceksiniz ama gidene kadar bir iki gün kalmamız için bir yer ayarlamam lazım."

"Yavrum, emin misin?"

"Eminim teyze, benden uzakta olduğunuzda aklım sizde kalıyor. Ayrıca sizi askeri lojmana yerleştiririm, orası oldukça güvenli olur."

Yıldız'ın konuşması ile şaşkın bir şekilde ona bakmaya başladım.

"Poyraz, eğer isterseniz bir iki gün bizde kalın. Ayrıca boşu boşuna da uğraşma, zaten yakında döneceğiz hem bizede arkadaşlık etmiş olursunuz."

"Olmaz Yıldız biz hiç rahatınızı bozmayalım, ben bulurum bir yer."

Yıldız bakışlarını bu seferde Savaşa çevirdi, bu seferde Savaş konuşmaya başladı.

"İtiraz kabul etmiyoruz Poyraz bey, hadi toparlanın da biran önce gidelim."

Bakışlarımı teyzeme çevirdiğimde başı ile onayladı, Hazala baktığımda o da sevinçle bana bakıyordu, anlaşılan birileri tanıştığı kişileri sevmişti.

"Tamam kardeşim, dediğiniz gibi olsun. Tekrardan ikinizede çok teşekkür ederim."

Teyzemler hazırlanırken Savaş ve Yıldız eve geçmişti, Kartallar bizi bekliyordu. Teyzemler hazırlanırken bende Ömer Albay ile konuşmuştum.

Ömer Albay'ın söylediğine görede Sahra ve Topal'ın adamları sınırdan silah geçirmek üzereyken, gönderilen ekipler tarafından engellenmişlerdi ve silahlarıda ele geçirmişler, anlaşılan Sahra bu duruma çok sinirlenmiş ki oklarını bana çevirmişti.

Ömer Albaya teyzemi ve kardeşimide yanımda getireceğimi söylediğimde, en güvenli lojmandan ev ayarlayacağını söyledi ve telefonu öyle kapattık. Hazal'ın yanına gittiğimde hazılanmış olduğunu gördüm, yatağına oturdum ve ona bakarak konuşmaya başladım.

"Ay parçam, Yıldız ve Savaş'ın evine gitmek istediğinden emin misin? İstersen ben başka bir yer ayarlayabilirim."

İşaret dili ile gitmek istediğini söyledi, o anda Yıldız'ı gerçekten sevdiğini anladım.

"Anlaşılan o ki birileri Yıldız'ı sevdi."

Gülümseyince onu kendime çektim ve sıkıca sarıldım.

"Aileme kendini sevdiriyorsun Yıldız yüzbaşı, sessiz sessiz içime işliyorsun."

 

Yıldızdan Devam

Poyrazların yanından ayrılmış eve gelmiştik, bende kalacak oldukları odaları hazılamıştım ve Savaş'ı dinlenmesi için odasına göndermiştim. Hızlı bir şekilde yemek hazırlamıştım ki zil çaldı, hemen kapıyı açtım gelenler Poyrazlar ve Kartallardı.

Benim yönlendirmem ile içeri geçtiler, onlara kalacakları odalarını gösterdim ve herkesi yemek için çağırdım, yemeğimizide yedikten sonra herkes dinlenmek için odasına çekildi, bizde Kartallar ile bahçeye çıktık. Bahçede ki sandalyelere oturduk ve konuşmaya başladık.

"Rıza Albay sizede haber verdi değil mi?"

"Verdi Yıldız, hatta bizde ona göre biraz hazılık yaptık."

"Hazırlığınızı yapmanız iyi olmuş Karan çünkü Karanlığın peşinde sadece biz yokuz, o Topal şerefsizi ve ortaya yeni çıkan Sahra denen ibliste var. Ama biz onlardan daha çok avantajlıyız."

"Çünkü Karanlıkta hayalete ulaşmak istiyor ve hayalete ulaşana kadar da kendini gizleyecek."

"Aynen öyle Ferit, hayaletin onu bulacağını biliyor bu yüzden çok fazla ortalıkta görünmüyor."

"Yıldız, Poyraz ve ailesi burdayken senin ortadan kaybolman şüphe çekmez mi?"

"Haklısın Sinan, belki Poyraz biraz şüphelenebilir ama Savaş ona görev için gittiğimi söyleyecek, bu yüzden çok fazla sorgulayacağını düşünmüyorum."

"Yıldız, bir şey soracağım."

Meraklı bakışlarımı Fatih'e çevirdim ve ne soracağını beklemeye başladım.

"Sen yıllardır misafir kabul etmediğin, yabancıları kapısından içeriye sokmadığın bu eve nasıl oldu da kalmaları için Poyraz ve ailesini aldın? "

Fatih'in söylediği şey ile bir an da bende kendime aynı soruyu sordum ama cevabını bulamadım ve düşünceli bir şekilde konuşmaya başladım.

"Bu sorunun cevabı bende yok doktor, belki bunda Savaş'ın etkisi vardır bilmiyorum. O an için burda kalmalarının en doğru karar olduğunu düşündüm ve böyle bir teklifte bulundum."

Doktorun konuşması ile kaşlarım iyice çatıldı ve bakışlarımı ona çevirdim.

"Sebebini ben biliyorum Yıldız, kalbindeki buzdan duvarların çözülüyor, intikam ve acıyla karanlığa gömülen kalbin sevgiye ulaşmak için çözülüyor."

"Haklı olabilirsin doktor, Savaş'ın sevgisi kalbime güneş gibi doğmuş olabilir."

"Savaş'ın sevgisi değil Yıldız, Savaş senin abin ona duydugun sevgi ile başka bir erkeğe duyacak olduğun sevgi aynı olmaz, senin kalbin aşk için çözülüyor."

"Ne saçmalıyorsun doktor!"

" Saçmalamıyorum Yıldız, bana sakın Poyraz'ın sana olan bakışlarını fark etmediğini söyleme."

Anlamamış bir şekilde ona bakınca gülümseyerek konuşmasına devam etti.

"Yıldız, Poyraz sana tutulmuş, senin her hareketini takip ediyor ve bakışlarında sevgi var, belli ki sen o bakışları fark etmemişsin ama kalbin çoktan fark etmiş."

"Doktor yok öyle bir şey, ayrıca olsa bile ben fark ederdim sonuçta o kadar eğitimi boşuna almadık."

"Yıldız, sen asker olmak için eğitim aldın, düşmanlarının açıklarını yakalamak ve onların planlarını bozmak için eğitim aldın, peki ya aşk için eğitim aldın mı Yıldız?"

Doktorun sorusu ile kafam karıştı, kaşlarım daha da çatıldı ve devam etmesini bekledim.

"Ben cevap vereyim hayır, çünkü aşkın bir eğitimi yoktur. Hiç beklemediğin bir anda hayatına girer ve seni ele geçirir, sonrasında da onun bağımlısı olursun. Artık istesende bırakamazsın, kaçamazsın nereye gitsen o da seninle gelir.

Yıldız, sen aşkı yaşamadın ama gördün, sen anne ve babanın aşkını gördün sonra onları kaybedince, aşka karşı geçilmez bir duvar ördün ama o duvar yıkılıyor Yıldız, farkında değil misin? "

Doktorun söyledikleri iyice kafamı karıştırmıştı ama şu an bunun olmaması gerekiyordu, bu yüzden bu düşünceleri zihnimde bir yere kilitledim ve ciddi bir hale bürünüp onlara hitaben konuşmaya başladım.

"Bu konuyu kapatalım artık ve asıl işimize odaklanalım, bizim bir görevimiz var ve bunu yerine getirmeliyiz, o Topal iti bu sefer elimizden kaçamayacak."

"Nasıl istersen öyle olsun Yıldız ama söylediklerimi iyice düşün o zaman ne demek istediğimi anlayacaksın."

Doktorun söylediklerine aldırmadım ve konuşmaya devam ettim.

"Rıza Albay, yarın için hazırlık yapacak ve bizi bilgilendirecek o zamana kadar bizde hazırlıklarımızı tamamlayacağız, unutmayın her ihtimalle karşı hazırlıklı olacağız.

Karan, yarın Karanlığın yerini sana söyleyecekler sen, Sinan ve Ferit gidip alacaksınız, o sırada da doktor ve ben mekanda sürprizlerimizi hazırlayacağız."

"Yıldız, onu öldürmeyeceksin değil mi?"

"Tabiki de öldürmeyeceğim Sinan, sonuçta bizi Topala o götürecek ama abime ve silah arkadaşlarıma yaptıklarının bedelini ödeyecek. Şimdi sizde gidin ve dinlenin yarın tekrardan haberleşiriz."

Kartalları yolcu etikten sonra sandalyeye oturdum ve sessizliğin tadını çıkarmak için başımı masaya koydum, bir süre sonra bana yaklaşan ayak seslerini duydum.

Gelen kişinin yapacak olduğu hamleyi bekledim ve tam bana elini uzatınca kolunu tutum ardından da ters çevridim, kim olduğuna baktığımda karşımda Poyrazı gördüm üstelik elinde de battaniye vardı, hemen kolunu bıraktım.

"Poyraz, kusura bakma?"

"Valla kolumu kırdın Yıldız."

"Allah allah, hak ettin sende öyle sessiz sessiz yaklaşmasaydın."

"Seni öyle görünce uyuduğunu sandım, ayrıca buz gibi olmuşsundur al bakalım bu battaniyeyi."

Elinde ki battaniyeyi sırtıma bıraktı ardından da karşıma oturdu.

"Uyumuyordum, sadece gecenin sessizliğinde dinleniyordum."

"Kusura bakam Yıldız, bizde geldik evinize ama-"

"Ah hayır, yanlış anladın Poyraz, eğer sizden rahatsız olsaydım çağırmazdım, bazen böyle kendimle kalmak istiyorum sadece o kadar."

"Bence biraz daha sıcak bir ortamda kendinle baş başa kalmalısın, bu işin sonunda hasta olabilirsin."

"Hahaha biz ne soğuklarda kalıyoruz Poyraz, yoksa unuttun mu?"

"Unutmadım Yıldız ama o zamanlarda görev aşkı ile ısınıyoruz, şimdi öyle bir durumda değiliz yani hasta olabilirsin."

"Benim içinde sönmeyen bir ateş var Poyraz, bu ateş yıllardır sönmedi o yüzden bir şey olmaz, sana iyi geceler."

Oturduğum sandalyeden kalktım ve battaniyeyi Poyraz'ın omuzlarına bıraktım, ardından da içeri girmek için kapıya doğru yürüdüm.

 

 

Poyrazdan Devam

Yıldız'ı bahçede tek başına görünce yanına gittim ve biraz konuştuk, o yanımdan ayrıldı ama ayrılırken üzerine bıraktığım battaniyeyi benim omuzlarıma bırakmıştı.

Yaptığı bu hareket hem çok hoşuma gitmiş hem de beni gülümsetmişti, battaniyeye sinen kokusu ile bir süre yıldızları izledim ve kendi kendime mırıldandım.

"Uyardım seni kalbim, açma kapılarını bir kere daha dedim, alma içeriye onu, yaralama kendini bir kez daha dedim ama dinlemedin, gerçi nerde görülmüş gönlün ferman dinlediği. "

Ayağa kalktım ve bakışlarımı Yıldız'ın odasına çevirip sözlerime öyle devam ettim.

"Hoş geldin kalbime gizli sevdam, hoş geldin gecemi aydınlatan en güzel YILDIZIM."

 

 

Savaştan Devam

Sabah erkenden kalkmıştım, Yıldız benden önce kalkmıştı ve biraz konuştuktan sonra evden ayrılmıştı. Bugün Karanlıkla iletişime geçecekti, içimde endişe tohumları vardı ama ona yapma da diyemezdim. Hal böyle olunca Poyraz ve ailesini idare etmekte bana kalıyordu.

Yaram iyileşmiş sayılırdı artık beni zorlamıyordu, bu kadar çabuk iyileşmemde Yıldızın payı çok büyüktü.

Aşağıya indiğimde Suna teyzenin kahvaltıyı hazıladığını gördüm, benden kısa bir süre sonra Poyraz ve Hazal da gelmişti, kahvaltımızı yaptıktan sonra Poyraz ile bahçeye çıktık.

"Poyraz, dün söylediklerinde ciddi miydin? Yani teyzeni ve kardeşini yanında getirmen ne kadar doğru olur ?"

"En doğrusu bu olur Savaş, Sahra ortaya çıktı ve artık bunu bizden saklamıyor, daha dün açık açık bana saldırdı. Ailem yanımda, yakınımda olmalı ayrıca Ömer Albayla da konuştum, lojmanda güvenli bir ev ayarlayacağını söyledi, artık Hazal da okuluna uzaktan devam eder."

"Sen bilirsin kardeşim ama artık daha çok dikkatli olmalısın."

"Biliyorum Savaş, bu arada Yıldız nerede?"

"Neden sordun Poyraz? Senin Yıldızla ne işin var lan!"

 

"Bir işim olduğundan değil Savaş, sadece merka ettim kahvaltıda da yoktu, evde değil galiba."

"Yok evde değil, bir işi vardı erken çıktı bugün gelmeyecek. Hem sanane lan benim kardeşimden!"

"Sakin ol Savaş, bir şey demedim. Şşşt."

"Ne var lan."

"Ne bu sinir aslanım? Yoksa yenge seni fırçaladı mı?"

"Ne yengesi Poyraz?"

"Hadi hadi kandırma bizi, sanki anlamadık, o gün odaya ağzın kulaklarında geldin, yengemiz kim söylede bilelim."

"Yok lan yenge menge sende başlama annem gibi, aaaa bu nedir ya tutturdunuz bir evlen evlen çok meraklısıysan sen evlen."

Sandalyeden kalktım ve içeriye doğru ilerlemeye başladım, bir yandan da söyleniyordum.

"Yengeymiş, sensin yenge, çok meraklılar beni evlendirmeye. Ayrıca ben evlenmek istesem Melek isteyecek mi? Bir kere sordunuz mu kıza?"

Söylediğim şey ile olduğum yerde kaldım ve ne söylediğim kafama dank etti.

"Melek mi? Saçmalam Savaş, saçmalama lan yok Melek falan, unut Meleği nerden çıktı lan Melek? Yok yok bunlar hep ilaçlar yüzünden, dilim sürçtü benim. Kesin öyle canım, kesin."

 

Yıldızdan Devam

Evden çıktıktan sonra depoya gelmiştim ve hazılanmaya başlamıştım, Karanlar da Karanlığı almış buraya geliyorlardı.

"Gel bakalım Karanlık gel de seninle birazcık eğlenelim."

Yarım saat sonra bir araba sesi duydum ve beklemeye başladım, bulunduğum odanın kapısı açıldı ve içeriye Sinan girdi.

"Hayalet, Karanlığı getirdik."

"Geliyorum Sinan."

Maskemi kontrol ettim ve odadan çıktım, Karanlığı elleri ayakları bağlı bir şekilde sandalyeye oturtmuşlardı, tam kaşısındaki sandalyeyi çektim ve oturdum.

"Duyduğuma göre, beni çok aramışsın Karanlık."

"Madem seni aradığımı biliyordun, neden bu zamana kadar bekledin hayalet?"

"Her şeyin bir zamanı var Karanlık, ayrıca seni uyarmama rağmen yaptığın şeyi unutmadım, sakinleşmem için zamana ihtiyacım vardı."

"Bu senin sakinleşmiş halin mi? Madem sakinsin beni neden bağladınız?"

"Evet doğru tahmin bu benim sakinleşmiş halim, seni uyarmama rağmen dinlemedin ve askerimize zarar verdin, bunun bir bedeli olmalı Karanlık."

"Neden o gün söylemedin?"

"O an söyleseydim bana inanır mıydın? Ben söyleyeyim inanmazdım, bu yüzden belgeleri kendin görmeliydin."

"Haklısın hayalet, inanmazdım."

"Bu arada da sandığım kadar aptal değilmişsin, öfkeyle hareket edip Topala gitmedin ve bana geldin, aferin sana."

"Topal'a bana ve kardeşime yaşattıklarının hesabını sormadan ölmeye niyetim yok hayalet. Evet bir bedel ödeyecek olduğumu biliyordum ve ben bu bedeli ödemeye hazırım."

"O zaman başlayalım Karanlık, ne kadar erken başlarsak iyi değil mi? Sonuçta daha yapacak olduğumuz şeyler var."

Karan ve Ferit, Karanlığın tişörtünü çıkardılar bende yavaşça ona yaklaştım ve sert bir yumruk attım. Yediği yumruğun etkisi ile kafası sola döndü ve dudağı kanamaya başladı.

Bir süre yumrukladıktan sonra küçük iğnelerin bulunduğu kutuyu elime aldım, bunu doktor hazırlamıştı. İğnelerin ucunda acı çekmeyi sağlayan bir zehir vardı, ayrıca Karanlık bize canlı lazım olduğu için bu zehri az miktarda kullanmıştı ama çekeceği acı yinede fazlaydı.

İğnelerden birisini önce sol koluna batırdım, Karanlık bağırmamak için kendini sıkıyordu. İğneleri vücuduna batırmaya devam ettiğimde artık dayanamadı ve bağırmaya başladı.

"Dur bakalım Karanlık, sakin ol daha çok bağıracaksın."

İğnelerle işim bitince Karanlığın vücudu kıpkırmızı olmuştu, özelikle de iğneleri batırdığım yerler.

Karan'ın, getirdiği kızgın demilerden birisini aldım ve Karanlığın sol omzuna bastırmaya başladım. İkinci demirde acıdan bayıldı, ben devam edecektim ki telefon çaldı, arayan kişi Rıza Albaydı hemen açtım.

"Hayalet, yeter bu kadar, daha fazla ileri gitme. Karanlık bize sağlam lazım, hadi toparlanın doktorda yaralarına baksın."

" Anlaşıldı Albayım, dediğiniz gibi olsun."

Telefonu kapatınca doktora döndüm ve konuşmaya başladım.

"Doktor şunun yaralarına bak, sonra da ayıltın bu kadar eğlence yeter şimdi asıl işimize bakalım."

 

 

Yazardan Devam

Topal'ın ve Sahra'nın gönderdiği adamlarının bir kısmı sabah, Kartallar ekibini takip etmeye başladı, adım adım her şeyi Topala rapor ediyorlardı.

Karanlığı alıp bir depoya götürdüklerinide söylemişlerdi, Topal ve Sahra bu duruma sevinmişti çünkü düşüncelerine göre bir taşla bir çok kuş vuracaklardı. Hemen bir kaç kişi daha gönderdiler ve aynı anda o depoya baskın yapmalarını istediler.

Gönderilen adamlar deponun yakın bir yerine gizlendiler ve gelecek olan emri beklediler, sonunda bekelenen emir gelmişti. Adamlar sessizce deponun girişine yaklaştılar ve aynı anda içeriye girdiler ateş etmeye başladılar.

Depoda kimse yoktu sadece onların silah sesleri yankılanıyordu, hiç kimse olanlardan bir şey anlamamıştı, herkes oldukça şaşkındı dikkatlice deponun ortasına kadar geldiler ama hala kimse görünmüyordu. Durumu bildirmek için içlerinden birisi Topalı aramıştı ki hepsi aynı anda kurşun yağmuruna tutuldular.

Hayalet ve Kartallar en başından beri takip edildiklerini biliyorlardı ve her şeyi planlamışlardı, bütün itlerin öldüklerinden emin olduktan sonra hayalet açık olan telefonu eline aldı ve hoparlörü açtı, Topal bağırıp duruyordu.

"Neler oluyor lan orda? Cevap versene!"

"Aradığınız şerefsize şu an da ulaşılamıyor, çünkü kendisi sonsuza kadar çevrim dışı oldu."

"H-hayalet?"

" Bingo, doğru tahmin. Sen ve o yanında ki iblis hamlenizi yaptınız ve başarısız oldunuz, böylece hamle sırası bana geçti.

Bu seferde olmadı Topal ama merak etme ben seni elimden kaçırmayacağım."

Topal bir kere daha uğradığı başarısızlığın siniri ile ile telefonu kaptmıştı, yanında bulunan Sahra'da bütün konuşmaya şahit olmuştu. İkiside ne yapacaklarını düşünüyordu.

Topal çok iyi biliyordu ki hayalet onu bulurdu, Sahra birebir tanışmamıştı ama hayaletin neler yapabileceğini biliyordu, ikiside bir şekilde kendisini kurtarmanın yollarını arıyorlardı.

Hayalet ise yüzünde ki gülümseme ile telefona bakıyordu, Topal'ın paçasının tutuştuğunu bilmek bile ona zevk veriyordu, Karan'ın söyledikleri daha da gülümsemesine neden oldu.

"Bu salaklar kendilerini bir halt becerdik sanıyorlar. Gerçekten çok salaklar, biz o kadar eğitim almışız bir avuç şerefsizin bizi takip ettiğini mi anlamayacağız?"

Karan'ın söylediklerinden sonra Hayalet, Karana döndü ve konuşmaya başladı.

 

"Bizim hala daha neler yapabilecek olduğumuzu öğrenmediler ama acelemiz yok, biz asırlar boyunca da olsa öğretmeye hazırız, eninde sonunda neler yapacağımızı öğrenecekler ve pes edecekler. Şimdi Karanlığıda alın gidelim, yakalamamız gereken bir kansız var."

 

Loading...
0%