Yeni Üyelik
58.
Bölüm

BÖLÜM 55

@_tgb_17

Sahradan Devam

Topal ve Karanlık ölmüştü, Topal'ın b ölmesi benim için hiç ama hiç iyi olmamıştı, bir çok işi onunla birlikte yürütüyorduk ve Topal'ın ölmesi işleri iyice sarpa sardırıdı.

Topal'ın ölmesinde Türk devleti ve Türk askerinin parmağı vardı, bu yüzden önce onlardan sonra da Hayaletten intikamımı alacaktım.

Bir kaç yere köye saldırı düzenlenecek diye haber saldırdım, hali ile bu haber Türk askerinin kulağına gitti. Köye adamlarımı gönderdim oldukça kalabalıklardı ama askerler tarafından etkisiz hale getirildiler, bunun üzerine en son devreye ben girdim.

Türk askerleri kazandıklarını düşündükleri zafer ile seviniyorlardı, ben onları izlerken içlerinden birisi dikkatimi çekti. Yıldız Bozkurt, Topal'ın kafaya taktığı yüzbaşı onu görür görmez ilk kurbanımın kim olacağını seçmiştim bile.

Fazlası ile mutlu görünüyordu, çocuklarla ilgileniyordu. Yıldız yüzbaşı çocuklarla konuşurken, tam o anda çocukların gözleri önünde onu vurdum, iki el ateş etmiştim ve ikiside sırtına denk gelmişti.

Herkes korku ile saklanırken o daha fazla dayanamadı ve yere yığıldı, il önce yanına Savaş denilen yüzbaşı koştu ardından da Poyraz koştu, onu görünce içimde bir hareketlilik oldu ben onu ne çok özlemiştim.

 

Ben Poyraza bakarken askerler dikkatimi çekti, ateş edilen bölgeye doğru geliyorlardı. Daha fazla orda duramazdım bu yüzden hemen aracıma bindim ve oradan uzaklaştım.

"İntikamını aldım Topal, çok yakında yanına yüzbaşıda gelecek."

 

 

Savaştan Devam

Yıldız vurulmuştu, benim meleğim kanlar içinde yerde yatıyordu, ben hızla onun yanına giderken timdekilerde çocukların güvenliğini sağlıyorlardı.

Vakit kaybetmeden Karargaha haber vermiştik ve hemen helikopter göndermişlerdi, helikopter gelince Yıldız'ı aldılar bende onunla bindim ve hastaneye gittik.

 

Hastaneye gelince Yıldızı hızlıca ameliyata aldılar, bende ameliyathanenin kapısının önünde kalbimdeki kaybetme korkusu ile kaldım. Çaresizlikle yere oturdum ve gözyaşlarımın dökülmesine izin verdim.

Yıldız şu an da büyük bir savaş veriyordu, halbuki vurulmadan bir kaç saniye önce çocuklarla mutlu bir şekilde konuşuyordu. Kardeşimin çocuklara karşı bir zaafının olduğunu biliyordum, onlara bakarken bile bir başka bakıyordu ama o çok sevdiği çocukların gözleri önünde kanlar içinde yere yığılmıştı.

Dakikalar sonra Rıza ve Ömer Albay geldi, onlarda perişan olmuşlardı ama elimizden beklemekten başka bir şey gelmiyordu, tek yapabilecek olduğumuz Allaha dua etmekti.

Kaç saat oldu bilmiyorum ama hala daha ameliyathaneden çıkan olmadı Gölge timi ve Anka timide gelmişti, hepsi perişandı ama birisi daha perişan bir haldeydi Poyraz, o hepsinden ayrı bir acı içindeydi. Yıldıza karşı bir şeyler hissettiğini yakın bir zamanda anlamıştım, o da sevdiği kasını kaybetme korkusuyla baş başa kalmıştı.

Oturduğum yerden kalktım ve yavaşça Poyraz'ın yanına gittim, usulca omzuna dokundum o da bakışlarını bana çevirdi.

"Benim meleğim çok güçlüdür, heleki geride bu kadar seveni varken bizi bırakıp gitmez, gidemez."

"Gidemez Savaş, gitmemeli daha yaşayacak olduğumuz güzel günleri bırakıp gitmemeli, Savaş nolur gitmesin."

Poyraz'ın son söylediği içimi sızlatmıştı, ikimizde çocuk gibi ağlıyorduk ama bu umrumuzda bile değildi, yeterki Yıldız iyi olsun gerisi önemli değildi.

Tam tamına dört saat dört saat boyunca bir bilgi vermemişlerdi, hala bekliyorduk ama kimse bir şey söylemiyordu. Dört saatin sonunda, nihayet ameliyathanenin kapısı açılmıştı ve doktor çıkmıştı, hepimiz merak ve korku ile söyleyeceği şeyleri bekliyorduk.

 

"Yıldız hanım fazlası ile zor bir ameliyat geçirdi, ameliyat esnasında çok fazla kanaması oldu ve bu bizi çok zorladı, kurşunlardan birisini çıkardık ama diğeri için bekleyeceğiz.

Çıkarmadığımız kurşun omurgasına yakın bir bölgede, vücudu çok yoruldu ve çok savaştı eğer devam etseydik daha fazla dayanamazdı bu yüzden ameliyatı sonlandırdık.

Şimdi Yıldız hanımı yoğun bakıma alacağız, vücudu biraz toparlanıncada ikinci ameliyat için alacağız."

 

"P-peki doktor, kardeşimi görebilir miyim?"

 

"Üzgünüm ama bu şimdilik mümkün değil, bünyesi fazlası ile hassas bir durumda enfeksiyon kapabilir bu yüzden yanına kimseyi alamam, dediğim gibi sabırla bekleyeceğiz. Geçmiş olsun."

Doktor yanımızdan ayrıldıktan sonra bir hemşire geldi ve Yıldızı yoğun bakıma aldıklarını söyledi. Odanın yerini öğrendiğimizde hemen odanın önüne gittik, meleğim hastane yatağında solgun bir şekilde yatıyordu.

Salih bana üzerimi değiştirmem için kıyafet getirmişti, kıyafetleri aldım ve üzerimi değiştirdim ardından da elimi yüzümü yıkadım, birazda olsa kendime gelmiştim.

 

Gölge timini ve Anka timini zorda olsa karargaha göndermiştik ama Poyraz ve ben gitmemiştik, gerçi nasıl gidebilirdik ki? İkimizinde kalbi burdaydı onu bırakıp nasıl giderdik.

 

 

Poyrazdan devam

Kaybetme korkusu, yıllar önce yaşadığım bu korkuyu şu an da iliklerime kadar tekrardan yaşıyordum.Yıldız, güzel kalpli sevdiğim içerde ölüm kalım savaşı veriyordu.

Sabaha karşı gözlerimi dinlendirmek için kapattım anlık bir uykuya dalmıştım.

Gözlerimi açtığımda hastanede değildim, bir deniz kenarındaydım ama hava hiç iyi değildi. Deniz hırçın bir şekilde dalgalanıyordu, rüzgar bütün şiddeti ile esiyordu havada her an yağmur yağacakmış gibi bir kasvet içindeydi.

Ayağa kalktığımda ileride bir yer dikkatimi çekti, mavi ve beyaz tüllerle kaplanmış bir yatak vardı. Rüzgar sanki o tüllere etki etmiyordu , yavaşça oraya doğru ilerlemeye başladım.

Tülleri kenara çektim ve yatağa yaklaştım, yatakta hareketsiz bir şekilde yatan kişi Yıldızdı. Ten rengi iyice solmuştu, eline dokunduğumda teninin buz gibi olduğunu fark ettim bu soğukluk içimin titremesine neden olmuştu, bu soğukluk bana ölümü hatırlatmıştı.

Elini bıraktım ve ısınması için üzerinde ki çarşafı omuzlarına örtmek için kaldırmıştım ki yatağın kıpkırmızı kan olduğunu gördüm.

Gözlerimi bir kaç kez açtım kapattım bu gördüğümün gerçek olmamasını diledim, hemen Yıldız'ın nabzına baktım işte o an dünyam başıma yıkıldı.

Sevdiğim kadının kalbi atmıyordu o benden gitmişti yüzüme çarpan gerçek ile kanım çekilmiş gibi hissetim.

Tüllerin arasına girmeyen sert rüzgar benim içimdeki ateşi dahada alevlendirmek istercesine suratıma çarpmaya başladı, sevdiğim kadını kaybetmenin acısı ile dizlerimin üzerine çöktüm ve nefesim tükenen kadar bağırdım.

 

Hızla gözlerimi açtım ve derin nefesler almaya başladım, gördüğüm rüyanın gerçek olmamasını dileyerek hemen ayağa kalktım ve camın önüne geldim. Camdan içeri baktığımda içimi bir sevinç kapladı Yıldızımın kalbi atıyordu o yaşıyordu beni, bizi bırakmamıştı.

Gördüğüm rüyadan sonra artık gözlerimi bir an olsun bile kapatmamıştım ve Savaşla birlikte odanın önünde güneş doğana kadar beklemiştik. Savaş elini yüzünü yıkamak için gidince bende ayağa kalktım ve cama yaklaşıp Yıldızla konuşmaya başladım.

 

"Böyle gidemezsin Yıldız, daha sana seni sevdiğimi söylemeden, kalbini kalbime yuva yapmadan gidemezsin, ayrıca daha bizim hikayemiz başlamadı ki.

Eğer sen şimdi beni bırakıp gidersen ben tamamlanmamış bir hikayeyle hep yarım kalacağım, bu yüzden dayan sevdiğim, dayan benim için, abin için dayan."

 

Bir süre daha Yıldızı izledim hala daha rüyanın etkisizdeydim, hastane yatağında yatan gönül çiçeğimi incelemeye başladım. O yatakta yatan benim tanıdığım Yıldız değildi, karşımda yorgun, solgun ve yenilmiş bir Yıldız vardı, oysa benim Yıldızım güçlüdür ve her zaman mücadelecidir.

Savaş'ın gelmesi ile camın önünden ayrıldım ve koltuğa geri oturdum, o da benim yanıma oturdu ve konuşmaya başladı.

"Ne zaman oldu bu?"

"Ne ne zaman oldu Savaş?"

"Kardeşime diyorum Poyraz, ne zaman aşık oldun?"

Savaş'ın sorusu ile derin bir nefes aldım ve konuşmaya öyle başladım.

"Ben daha Yıldızı ilk gördüğümde aşık olmuşum Savaş ama bunu kendime itiraf edememişim, belki bana kızacaksın sen benim kardeşime nasıl aşık olursun diyeceksin, söyleyeceklerinde haklısın bir şey diyemem ama bir gerçek var Savaş, gönül ferman dinlemiyor kardeşim.

Senin kardeşin o kadar masum, o kadar güzel kalpli ki beni kendine bağladı, üstelik bunu farkında olmadan yaptı.

Ben onun o güçlü haline, her şeye ve herkese karşı dimdik duran hallerine vuruldum, şimdi bir de şu haline bak benim sevdiğim kadın bu değil Savaş, içeride o yatakta yatan kadın pes etmiş görünüyor, savaşmayı bırakmış görünüyor."

Biraz duraksadım ve derin bir nefes alıp konuşmama devam ettim.

 

"Ya Yıldız benden sonsuza kadar giderse, ben bu sefer ne yaparım Savaş söyle ne yaparım?

Taşlaşmış olan kalbim aşk için çarparken, bir kadına bu kadar bağlanmışken onu kaybedersem ben ne yaparım? Daha onu sevdiğimi bile söyleyemedim, eğer o giderse ben yarım kalırım Savaş, sonsuza kadar yarım kalırım."

Kalbime çöken hüzünle başımı eğdim ve ellerimin arasına aldım.

 

"Başını kaldır Poyraz, şu an sana sinirliyim ama bu sinirimi başka bir zaman çıkaracağım çünkü şimdi zamanı değil.Öncelikle o düşünceleri kafandan at, benim kardeşim her zaman güçlüdür, o daha çok küçükken bu hayata karşı savaşmaya başladı.

Şimdi bu savaşı kolay kolay bırakmaz, ayrıca o uyanacak ve uyandığında da sana çok çektirecek bende bunu büyük bir zevkle izleyeceğim, şimdiden buna hazırlıklı olsan iyi edersin."

"Yeterki o uyansın Savaş ben ömür boyu onun her halini çekmeye razıyım, yaterki bir kez daha güzel gözleriyle bana baksın, kalbime işleyen o sesiyle bir kez konuşsun ve ben sesini duyayım yeter."

 

Yıldızdan Devam

Derin bir uykudan uyanıyormuş gibi nefes aldım ve gözlerimi açtım, kendimi karanlık bir sokakta yerde yatarken buldum. Neler olduğunu anlayamıyordum, buraya nasıl gelmiştim? Ayağa kalktım ve nereye gittiğimi bilmeden ilerlemeye başladım.

Biraz ilerleyince sokağın sonunda bir ışık gördüm, ardından da o ışığa doğru yürüdüm. Ben ışığa yaklaşınca ışık gözümü açamayacağım kadar parladı ve bir anda söndü.

Gözümü açtığımda bu sefer bir sahil kenarındaydım, beni denizin huzur veren sesi, hafif hafif esen rüzgar ve sıcaklığıyla yakan güneş karşılamıştı, içim nedenini bilmediğim bir şekilde huzur ve mutlulukla doldu.

Biraz daha ilerlediğimde bir bebek gördüm kundaktaydı, o da beni görünce gülümsedi onun bu tatlılığına daha fazla dayanamadım ve kucağıma aldım.

Bebeği kucağıma alınca etrafa çiçek kokusu yayıldı, hiç olmadığım kadar huzurlu hissediyordum ki bir anda kollarımın arasında ki bebek kayboldu. Nereye gittiğini anlamaya çalışırken, ileride yüzünü göremediğim bir kadının kucağında olduğunu gördüm ama bebek hiç iyi görünmüyordu çok fazla ağlıyordu, ben bebeğe odaklanmışken o kadının sesini duydum.

"Bir daha asla onu bulamayacaksın Yıldız, o artık benim Hahahaha."

 

Kadının iğrenç kahkahasının ardından iki el silah sesi duyuldu ve vücudumda bir acı hissettim. Bu öyle bir acıydı ki nefes alamaz hale gelmiştim, daha fazla dayanamadım ve yere düştüm.

Güneşin ışıkları gözlerimi açmama izin vermiyordu, artık iyice nefes alamaz hale gelmiştim daha fazla direnemedim ve kendimi serbest bıraktım.

 

Savaştan Devam

Poyraz ile konuşmamızdan sonra Salih ve Melek hastaneye gelmişti, Melekte çok üzgündü bir hafta içinde Yıldızla yakınlaşmışlardı ve çok iyi anlaşıyorlardı, şimdi Yıldız'ı böyle görmek onuda fazlası ile üzüyordu.

Melek ilk geldiğine bana sarılmıştı, sarılınca onu hiç bırakmak istemedim hep yanımda kalsın istedim ama istemeden de olsa bırakmak zorunda kaldım, çünkü abisi vardı.

Öğrendiğime göre Melek ve Salih kardeşmiş, Salih'in bir kardeşi olduğunu biliyordum ama bu kişinin Melek olacağı hiç aklıma gelmemişti.

Dördümüz öylece oturmuş Yıldız'a bakıyorduk ki bir anda makinalardan sesler gelmeye başladı, hemşire ve doktor hızlıca odaya girdiler. Bizde neler olduğunu anlamaya çalışıyorduk ama benim içimi derin bir korku sarmıştı bile. Doktor odadan çıkınca hemen yanına gittik.

"Doktor bey neler oluyor?"

" Yıldız hanımı acil ameliyata almamız gerekiyor. Tekrardan iç kanaması başladı, bu yüzden hemen müdahale etmemiz lazım."

"K-kardeşim, iyi olacak ama değil mi?"

"Savaş bey size açık konuşacağım, biz elimizden geleni yapacağız ama oldukça riskli bir ameliyat bu yüzden kesin bir şey söyleyemem."

Doktor yanımızdan ayrılınca Yıldız'ı odadan çıkardılar ve ameliyata aldılar, bizde onu takip ettik ameliyathanenin kapısı kapanınca doktorun söyledikleri kafamın içinde yankılanmaya başladı.

Hep aynı sesi duyuyordum 'acil ameliyata almalıyız. Kesin bir şey söyleyemem.' Bu sese daha fazla dayanamadım ve öfkeyle duvarı yumruklamaya başladım bir kaç kezde kafamı vurmuştum.

Poyraz ve Salih beni tutmaya çalışıyorlardı bir yandanda sakinleşmem için konuluyorlardı ama ben kendimi dış dünyaya çoktan kapatmıştım, en son hatırladığım şey hemşirelerden birisinin bana iğne vurması oldu, sonrası yok.

 

Yıldızdan Devam

Birinin yüzüme dokunması ile hissettiğim bütün acılar geçmeye başladı ve rahatlıkla nefes almaya başladım, gözlerimi açtığımda ise karşımda Poyrazı gördüm.

Bana huzur veren bir gülümseme ile baktı ve elimden tutup beni ayağa kaldırdı, ardından da bana sarıldı. Poyraz bana sarılınca huzurla gözlerimi kapattım o da konuşmaya başladı.

"Sakın beni bırakma meleğim ben sensiz yarım kalırım, lütfen savaşmaktan asla vazgeçme benim için, bizim için savaş. Ben seni bekliyorum, beni çok bekletme olur mu?"

Gözlerimi açtığımda Poyraz yoktu, ben yine yalnız başıma kalmıştım. Kendimi çok fazla yorgun hissediyordum, az önceki hissettiğim mutluluğum uçmuş gitmişti.

Daha fazla ayakta kalamadım ve yanımda bulunan yatağa uzandım, gözlerimi kapatıp birazda olsun dinlemek istedim, acılarım geçsin istedim.

 

Savaştan Devam

Kendime geldiğimde Yıldız ameliyattan çıkmıştı, bunu öğrenince hemen doktoru ile konuştum. Kanamayı durdurmuşlar ama Yıldız hala daha hayati tehlikeyi atlatamamış, burada böyle elim kolum bağlı durdukça delirecek gibi oluyordum, Poyraz'ın da benden hiç bir farkı yoktu.

Rıza Albay'ın gönderdiği askerleri Yıldız'ın yanında bıraktık ve Karargaha gitmek için yola çıktık, meleğimi o halde görmek beni kahrediyordu bu yüzden kardeşim uyanmadan ona bunu yapanı her ne pahasına olursa olsun bulmalıyız.

Karargaha gelince vakit kaybetmeden Rıza Albay'ın odasına doğru ilerlemeye başlamıştık. Odanın önüne gelmiştik ki içerden gelen sesler ile olduğumuz yerde kaldık.

"Rıza, bunu onlardan saklayamayız, söylememiz lazım."

"Olmaz Ömer olmaz, ikiside ne halde sende gördün, eğer bunu öğrenirlerse bir delilik yapabilirler."

Poyraz ile birbirimize baktık, ikimizde neyden bahsettiklerini anlamamıştık.

"Ne yapacağız peki?"

"Kartallar, Sahra'nın yerini bulunca bize haber verecek o zaman Anka timini ve Gölge timini göndeririz ama o zamana kadar Yıldız'ı vuranın Sahra olduğunu ne Poyraz ne de Savaş öğrenmemeli."

Duyduğum isim ile bütün sinir hücrelerim ayaklandı ve o sinirle kapıyı açıp içeri girdim, ikiside bizi görünce çok şaşırdılar.

"Ne demek Yıldızı vuran Sahra?"

"Savaş, önce bir sakin ol-"

"Komutanım, siz bunu bizden nasıl saklarsınız! Hastanede ölüm kalım savaşı veren benim kardeşim ve siz böyle bir bilgiyi bizden saklıyorsunuz!"

"Savaş, söylesek ne değişecekti? Kartallar araştırıyor ama hala daha nerde olduğunu bulamadılar, kadın ortadan kayboldu."

"Gerekirse her taşın altına bakacağız komutanım ama yinede o haini bulup cezasını keseceğiz."

"Savaş, ne senin ne de Poyraz'ın fevri bir hareket yapmanızı istemiyoruz."

"Üzgünüm komutanım ama ben elim kolum bağlı oturmayacağım, siz izin versenizde vermesenizde ben o kadını bulacağım."

 

 

Loading...
0%