@_tgb_17
|
Bölümü biraz geç attığım için bugün iki bölüm birden yayınlıyorum...
1 Hafta sonra Savaştan Devam Yıldız vurulalı tam bir hafta olmuştu, hatta bu bir hafta içinde ikinci ameliyatınıda oldu ve diğer kurşunuda çıkardılar. Doktoru herhangi bir hayati tehlikesinin olmadığını ama Yıldız'ın bir türlü uyanmadığını söyledi. Söylediğine göre bu durum psikolojik olabilirmiş, yani Yıldız geri dönmek için, uyanmak için çabalamayı bırakmış ama o pes etsede biz pes etmemiştik, sürekli onun yanına gidiyorduk ve olan biten her şeyi anlatıyorduk. Hatta Poyraz'ın bir kaç kez doktordan gizli, Yıldız'ın yanında kaldığına şahit olmuştum. Evet ona kızıyordum ama en çokta korkuyordum, çünkü Yıldızda Poyrazda yaralıydı. Aklımda hep şu düşünce dönüp duruyor, ya birbirlerinin yaralarını iyileştirmek yerine, birbirlerine daha çok zarar verirlerse? Kardeşimin zarar görmesinden korkuyorum ama bir yanımda Poyraz'ın gözlerinde ki aşkın canlılığını görmezden gelemiyordu. Geçen bir hafta boyunca bizde boş durmadık, Kartallar ile sürekli irtibat halindeydik ama bir türlü Sahra'nın yerini bulamadık, kendi çok iyi saklıyordu. Rıza Albay'ın söylediğine görede Emrah'ın çoktan görevden dönmesi gerekiyordu ama biz bir haftadır ondan hiç bir haber almamıştık. İçimde kötü bir his vardı, umarım Emrah'ın ortadan kaybolmasında Sahra'nın bir parmağı yoktur. Bugünde Yıldız'ın yanına gelmiştim, sandalyeye oyurdum ve ellerini tutum ardından da usulca saçlarını okşamaya başladım, derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım. "Hadi meleğim uyan artık, sen yokken hiç bir şeyin tadı tuzu yok. Biliyorum duyuyorsun beni, vazgeçme meleğim, bizden vazgeçme.
Biliyor musun Poyrazda dört gözle senin uyanmanı bekliyor, biliyorum öyle kolayca sevemezsin, sevsen bile hemen kabul etmezsin ama senin kalbindede ona karşı bir sıcaklık oluştu değil mi? Hadi uyanda o Poyrazı bir güzel süründür bende zevkle izleyeyim. Hem sen sevmezsin böyle uzun süre yatmayı, uyan artık dağlar şerefsiz kaynıyor, sen olmadan halledemeyiz biz sen bizim güç kaynağımızsın. Hadi meleğim bizim için olmasa bile gökte dalgalanan al bayrak için uyan. Ben şimdi gidiyorum ama yine geleceğim, bu sefer geldiğimde de sen uyanacaksın biliyorum." Yıldızı saçlarından öptüm ve odadan çıktım, sulanan gözlerimi sildim o sırada da telefonum çaldı, arayan kişi Poyrazdı bekletmeden açtım. "Savaş, hemen karargaha gelmen lazım." "Ne oldu Poyraz?" "Bir şeyler bulduk, Rıza Albay çağırıyor çabuk ol." "Tamam geliyorum." Karargaha gitmek için hastaneden çıktım ve arabama binip hızla Karargaha doğru sürmeye başladım. Karargaha gelince arabamı park ettim ve inip toplantı odasına doğru ilerlemeye başladım. İçeri girdiğimde herkesin burda olduğunu gördüm, bende yerime oturunca Rıza Albay konuşmaya başladı. "Biliyorsunuz, Emrah Yüzbaşıdan uzun zamandır herhangi bir haber yoktu ama bugün bize bir video gönderildi." Rıza Albay konuşurken oldukça zorlanıyordu ama bunu bize belli etmemeye çalışıyordu, anlaşılan o videoda pek iyi şeyler yoktu. "Bu videoyu sizlerde izleseniz iyi olur." Videoyu başlatılar, hepimiz dikkatle videoyu izliyorduk. Emrah ellerinden zincirlenmiş bir şekilde duruyordu, yüzü gözü kan içindeydi ama hala daha gözlerinden düşmanını yakacak kadar alev çıkıyordu. Bir süre sorna kadraja Sahra girdi, korktuğum şey başımıza gelmişti Emrah'ı alan Sahraydı. "Merhabalar çok saygılı komutanlar, bakın benim yanımda kim var? Ta tam Rıza Albay'ın oğlu Emrah yüzbaşı. Nasıl ama, siz benim peşimdeyken bende o sırada yüzbaşıyı avlıyordum hahahahaha. Biz kendisiyle biraz vakit geçirdik, eeee bayağıda eğlendik hal böyle olunca da biz farkında olmadan bir hafta gibi bir süre geçmiş, ancak sizlere haber verebildim. Geç haber verdiğim için kusura bakmayın artık, ah bu arada Yıldız yüzbaşı nasıl? Onu en son gördüğümde yediği iki kurşunla yerde can çekişiyordu. Sizleri bir kez daha uyarıyorum, yoluma çıkmayın ve benim peşimi bırakın, aksi halde sonuçlarına katlanırsınız. İsterseniz Poyraza sorun, o benim neler yapabileceğimi çok iyi bilir."
Ekran karanlığa büründü ve video sonlandı, herkes çok sinirliydi ve o kadını parçalara ayırmak istiyordu. Rıza Albay'ın konuşması ile herkes ona odaklandı. "Bu videonun gönderildiği adrese ulaştık ama oraya gitmek fazlasıyla tehlikeli." "Bizim işimiz her zaman tehlikelidir komutanım, Emrah'ı kurtarmak için en ufak bir ihtimal varsa biz oraya zevkle gideriz." "İki timi oraya gönderemem Savaş, ancak biriniz gidebilir." Önce aslanlarıma baktım ardından başımı dik tutup büyük bir ciddiyetle konuşmaya başladım. "Komutanım, Gölge timi bu görev için gönüllüdür." Rıza Albay, önce Poyraza ardından da benim kararlı duruşuma baktı ve onayladı. "Görev sizindir aslanlarım." "Komutanı, izniniz olursa bende Gölge timi ile gitmek istiyorum." "Olmaz Poyraz, buna izin veremem, timini bırakıp gidemezsin eğer bir görev gelirse siz çıkacaksınız bu yüzden Anka timinin komutanı olarak burda kalmalısın. Savaş hemen hazırlığınızı yapın ve vakit kaybetmeden yola çıkın." "Emredersiniz komutanım!" Rıza Albay odadan çıkınca Gölge timi hazırlanmaya gitti, Anka timide odadan çıkmıştı, içeride Poyraz ile ikimiz kalmıştık. "Poyraz, bu söyleyeceğim her ne kadar hoşuma gitmesede ben yokken Yıldız sana emanet, o kadının ne yapacağı belli olmaz. " "Biliyorum Savaş, bu yüzden büyük bir zevkle Yıldız'la ilgilenirim." "Sırıtma lan hemen, eğer kardeşimin başına bir şey gelirse seni yakarım." "Merak etme Savaş, canım pahasına Yıldızı korurum." "Poyraz, olurda ger dönemezsem, kardeşime onu çok sevdiğimi söyle olur mu?" "Öyle bir şey olmayacak Savaş, Emrah ve siz sapa sağlam bir şekilde döneceksiniz." Poyrazla konuşmamızdan sonra hazırlanmak için timin yanına gittim, ardından da hazırlıklarımı yapmaya başladım. Bütün hazırlıklarımızı tamamlamıştık, bizi bekleyen helikoptere bindik ve gideceğimiz yere doğru harekete geçtik. Belirlenen alana gelince helikopter bizi bıraktı ve geri döndü, bizde verilen koordinatlara ilerlemeye başladık. Karşımıza bir depo çıktı, anlaşılan video buradan gönderildi. Dikkatli bir şekilde ilerlemeye başladık, etrafta kimse görünmüyordu. Çevreyi kontrol ettikten sonra deponun içine girdik ve bulunan iki odayı dikkatlice kontrol ettik. Burası boştu, Rıza Albaya dırumu bildirmiştik tam kapıdan çıkacakken bir kağıt dikkatimi çekti, hemen aldım ve okumaya başladım. "Siz Türkler bir asker için bütün askerlerinizi tehlikeye atmaya bayılıyorsunuz, o zaman kendi ayağınızla bana hoş geldiniz Gölge timi." Notu okuduğumda deponun kapısı kilitlendi ve içeriyi bir duman sarmaya başladı. Çıkış arıyorduk ama dumanın etkisi ile sersemlemeye başlamıştık, bir kaç kez kapıyı açmaya çalışmıştık ama başarısız olmuştuk.
Her ne kadar dirensekte sonunda yenilmiştik ve dumanın etkisi ile kendimizden geçmiştik.
"Seni seviyorum Yıldız, abin hep seninle olacak."
Poyrazdan Devam Savaş ve Gölge timinden herhangi bir haber alamıyorduk, en son Rıza Albayla irtibata geçtiler ardından hiç bir şekilde haber alınamadı. Bulunan konuma gidip kontrol edebileceğimizi söylediğimde Rıza Albay, Kartalların o bölgeye daha yakın olduğunu söyledi, şimdide onlardan haber bekliyorduk. Rıza Albay'ın telefonu çaldı ve bütün dikkatler onun üzerine çevrildi. "Ne buldunuz? Tamam, bölgeyi tarayın en ufak bir iz bile bulsanız bize haber verin."
Rıza Albay telefonu kapattı ve üzgün gözlerle bize bakmaya başladı. "Gölge timinin gittiği depoyu kontrol etmişler ama kimse yokmuş, ayrıca depoda bir koku varmış daha çok uyuşturucu hava gibi." "Allah kahretsin! Komutanım,en başında bunun bir tuzak olduğu belliydi ama biz onları oraya gönderdik."
"Sakin ol Poyraz, Kartallar bölge taraması yapacak illaki bir iz bırakmışlardır." "Komutanım, Sahra'yı bilmiyor gibi konuşuyorsunuz.O kadın yıllar önce-" Cümlemin devamını getiremedim ve sustum, derin bir nefes aldım ve biraz sakinleşip öyle konuşmama devam etmeye başladım. "O kadının ne kadar tehlikeli olduğunu sizde biliyorsunuz. Onu bulmamız zor olacak." "Biliyorum Poyraz ama illa ki ortaya çıkacak, o çıkmasa bile biz çıkaracağız. Ne Gölge timine ne de Emrah'a bir şey olmayacak, buna izin vermeyeceğiz." "Umarım geç kalmayız komutanım, umarım Yıldız uyanmadan abisini buluruz ve ona geri getiririz, izninizle."
Hırsla odadan çıktım ve kendi odama girdim, sakinleşmek için derin nefesler alıyordum ama bir faydası yoktu. O kadının ne kadar kötü olduğunu ve neler yapabileceğini en iyi ben biliyordum bu yüzden endişeleniyordum zaten.
1 Hafta sonra Poyrazdan Devam Bir haftadır Gölge timinin ve Emrah'ın nerde olduğunu bulmaya çalışıyoruz ama hala daha bulamadık. Yıldız ise hala uyanmadı, tam iki hafta oldu. Sürekli onun yanına gidiyordum ama olurda uyanırsa ne söyleyeceğimi bilmiyordum, eminim ki uyandığında ilk önce abisini soracaktır. Yine Yıldız'ın yanına gelmiştim, yaraları iyileşiyordu ama hala tam olarak iyileşmemişlerdi. Sandalyeye oturdum ve konuşmaya başladım. "Sence de fazla uyumadın mı prenses? Biliyorum çok yoruldun ama artık yetmez mi? Prensinin seni öpmesini bekliyorsan ben büyük bir zevkle seni öpebilirim çünkü senin prensin benim ama abinden dayak yemek istemiyorum, sonra dağılmış olan suratımla beni beğenmezsin." Yüzümde ki gülümseme silindi ve yerini hüzün aldı.
"Keşke Savaşı biran önce bulsakta sıkı bir dayak yesem, üzgünüm Yıldız, hala abini bulamadım. Ben abini bulamadan uyanırsan sana ne diyeceğim onuda bilmiyorum, inan bana bütün imkanlarımızla arıyoruz ama hala bir iz bulamadık. Tek duam sen uyanmadan sapa sağlam bir şekilde abini sana getirmek."
Sandalyeden kalktım ve yavaşça Yıldız'ın kulağına yaklaştım.
"Bu söyleyeceğimi sen uyanıkken sana nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama ben seni çok seviyorum yıldız, umarım sende beni seversin. Şimdi gidip abini bulmak için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğim. "
Kapıdaki askerlere dikkatli olmalarını söyledim ve Karargaha gitmek için yola çıktım. Karargaha gelince Rıza Albay'ın beni çağırdığını söylediler, daha fazla bekletmeden yanına gittim. "Gel Poyraz." "Beni çağırmışsınız komutanım." "Sahra,bir video daha gönderdi ve bu sefer bizden bir şey istiyor." "Ne istiyor komutanım?" "İzle ve gör." Video başlatıldı, ilk görüş açımıza Emrah ve Gölge timi girdi, hepsi perişan haldeydi ama Emrah hiç iyi görünmüyordu, bir süre sonra kadraja Sahra girdi ve konuşmaya başladı. "Tek bir asker için bütün timi tehlikeye attın Albay, sandığım kadar akıllı değilmişsin, beni aramayı bırakın istesenizde bulamazsınız. Sandığınız kadar uzakta değilim bir nefes kadar size yakınım. Şimdi asıl konumuza dönelim, askerlerini istiyorsan hayaleti bana vereceksin, aksi halde hepsinin cenazesini tek tek Karargaha gönderirim, seçim senin Albay."
Video bitince bakışlarımı tekrardan Rıza Albaya çevirdim. "Gördüğün gibi hayaleti istyor." "Komutanım, hayalet böyle bir şeyi kabuk etmez ki, etse bile onlara zarar vermeyeceklerini bilemeyiz. İzin verin ben Sahrayla iletişime geçemeye çalışayım." "Hayalet bu teklifi kabul ederdi evlat ama bir süredir ortalıkta yok, nerde bilmiyoruz, iyi mi onuda bilmiyoruz. Sana gelince, Sahrayla konuşman bir şey değiştirmez sizide ele geçirmesine izin veremem. Videoda dikkat çeken bir şey var." "Nedir komutanım?" "Sahra size yakınız diyor, fark ettiysen arkadan da yakından geçen bir uçak sesi geliyordu, kısa bir andı ama çok net fark ediliyor. Bunun peşine düşeceğiz." "Emredersiniz komutanım."
Yıldızdan Devam Yavaş yavaş kendime geliyordum ve bilincim açılmaya başlıyordu, gözlerimi açtığımda ilk başta etrafı puslu gördüm, bir kaç kez gözlerimi kapatıp açtığımda daha iyi görüyordum. En son yaşadıklarım aklıma gelmeye başladı, çocuklarla birlikteyken vurulmuştum, bulunduğum odada kimse yoktu ve sırtım çok ağrıyordu. Hemen yatağımın yanındaki düğmeye bastım, bir kaç saniye içinde hemşire odaya girdi ve doktorumu çağırdı, doktorda kontrollerimi yaptıktan sonra beni normal odaya aldılar.
"Yıldız hanım, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" "İyiyim doktor bey, sadece sırtım biraz ağrıyor." "Ağrınızın olması normal, çok zorlu iki ameliyat geçirdiniz, ayrıca sizi bir kaç kez daha ameliyata almak zorunda kaldık." "Neden?" "İç kanamanız oldu, anlayacağınız fazlası ile zorlu bir süreç yaşadınız, bu yüzden bir süre daha dinlenmelisiniz." "Her şey için teşekkür ederim doktor bey, sizden ricam dışarıda bizden birileri varsa çağırırı mısınız?" "Ben görevimi yaptım, tabiki de çağırırım. Tekrardan geçmiş olsun." Doktor odadan çıktıktan bir süre sonra içeriye bir asker girdi ve bana selam verdi. "Rahat asker, ismin ne?" "Kemal Kurt, Ankara Emredersiniz komutanım." "Kemal, Savaş yüzbaşı nerde? Ya da dışarıda Gölge timinden kimse yok mu?" "Şey komutanım." "Asker, ağzının içinde geveleme söyle nerdeler?"
"Komutanım, hastanede bizden başka kimse yok ama ben hemen Karargaha haber veriyorum." "Tamam asker, git haber ver." Asker odadan çıktı ama hal ve hareketleri hiç hoşuma gitmemişti, yavaşça yataktan kalkım biraz zorlandım ama sonunda kalkabilmiştim, dikkatli bir şekilde kapıya yaklaştım ve askerleri dinlemeye başladım. "Ne dedi?" "Savaş yüzbaşıyı ve Gölge timini sordu." "Söyledin mi?" "Söyleyemedim tabiki de , nasıl söyleyeyim şimdi Karargaha bilgi vereceğim." "Kemal, eğer Yıldız yüzbaşı Gölge timinin tuzağa düştüğünü öğrenirse ve seninde bunu ona söylemediğini öğrenirse canını okur." "Biliyorum ama daha yeni uyandı, ayrıca bizim söylememiz doğru olmaz."
Duyduklarım resmen vücudumda soğuk duş etkisi yaratmıştı, sarsılmıştım ve ayakta durmakta zorlanıyordum, ne demek Gölge timi tuzağa düştü? Ben uyurken neler olmuştu böyle? Nasıl olduda tuzağa düştüler? Kafamda binlerce sorular vardı. Elimi yüzümü yıkadım ve dolapta benim için bırakılan kıyafetleri giydim, hazır olduğuma emin olunca çıkış yolu aramaya başladım. Aklıma odada bulunan balkon geldi. Yan odanın balkonu ile benim odamda ki balkonun arasında çok mesafe yoktu geçebilirdim, hemen harekete geçtim, her ne kadar yaralarımdan dolayı biraz zorlanmış olsamda geçmiştim. Şansıma odada hasta yoktu, dikkatlice odadan çıktım ve normal bir şekilde merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Bir yandan yürürken bir yandan da Karanı arıyordum. Telefon açılınca hemen konuşmaya başladım. "Nerdesiniz?" "Y- Yıldız, bu gerçekten sen misin?" "Tabiki de benim." "Sen en son yoğun bakımdaydın." "Şimdi de ayaktayım bunun bir önemi yok. Sana tek bir soru soracağım sende bana net bir cevap vereceksin. Gölge timini kim tuzağa düşürdü?" "Sen bunu nerden biliyorsun?" "Karan, sorumun cevabını ver!" "Seni vuran kişi ve Gölge timini tuzağa düşüren kişi Sahra." "Ulan kalleş, tamam ben cevabımı aldım." Karan'ın bir şey demesin izin vermeden telefonu kapattım ve Karargaha gitmek için bir taksiye bindim. Ben taksiye binmiştim ki karşımda arabasından inen Poyrazı gördüm, anlaşılan benim uyandığımı öğrenip gelmişti. "Şansına küs Poyraz, ben sizden bir adım öndeyim, sen şimdi beni aramakla meşgul ol bende işime bakayım." Karargaha gelince hemen taksiden indim, beni gören askerler şaşkınlıkla bakıyorlardı ama ben hiç birini umursamadan Rıza Albay'ın odasına geldim, kapıya vurdum ve içerden gelen ses ile kapıyı açıp girdim, karşısında beni görünce fazlası ile şaşırdı. "Yıldız, kızım senin burda ne işin var? Sen daha yeni uyanmıştın." "Bunun bir önemi yok komutanım, abim nerde, Gölge timi nerde?" "Yıldız, bak kızım-" "Komutanım, beni oyalayacağınız şeyler duymak istemiyorum, size basit bir soru sordum o kadar."
"Otur şöyle." Verilen emir ile koltuğa oturdum, yaralarım hemen kendilerini belli ettiler biraz canım yanmıştı. "Bir hafta önce öğrendik ki Sahra, Emrah'ı görevdeyken ele geçirmiş ve bir hafta boyunca işkence etmiş, Gölge timide bulduğumuz mekane bakmak için gitti ama onlarda tuzağa düştü. Bir haftadır haber alamıyorduk, taa ki bugüne kadar. Bugün bir video geldi, Sahra onları ele geçirdiğini açık açık bize gösterdi ve bizden bir şey istedi."
"Ne istedi komutanım?" "Askerleri bize vermenin karşılığında hayaleti ona vermemizi istedi. Tabiki de böyle bir şeyi kabul etmeyeceğiz." "Edeceğiz komutanım, ben gideceğim ve onları ordan kurtaracağız." "Sakın Yıldız! Sakın aklından bile geçirme, seni bu halde hiç bir yere göndermem gerekirse yanından hiç ayrılmadan beklerim. Ayrıca videoda bir ayrıntı yakaladık, Kartallar araştırma yapıyorlar." "Nedir bu ayrıntı?" "Sahra. yakınımızda olduğunu ima etti ve onu bulamayacağımızı söyledi, ayrıca videonun bir kısmında da yakından geçen bir uçak sesi geliyordu. Bunun üzerine araştırma yapıyoruz." "Komutanım, eğer bu araştırmanın sonucunda hiç bir şeye ulaşamazsak ne pahasın olursa olsun ben gideceğim. Ben vatanım ve mehmetçik için her şeyi yaparım, bunu sizde biliyorsunuz şu an ki durumum buna engel değil. Ama sizi de ezip geçmek istemiyorum, bu yüzden bu araştırmayı Kartallar ile ben yönetmek istiyorum." "Tamam Yıldız, araştırmayı sen yönet ama diğer konuyu zamanı gelince bakarız." Biz konuşurken Rıza Albay'ın kapısı çalındı ve içeriye telaşlı bir Poyraz girdi. "Komutanım, Yıldız hastanede yok ve-" Bakışları beni bulunca sözleri yarım kaldı ve şaşkınlıkla öylece kala kaldı. "Sana da merhaba yüzbaşım, uyuduğum süre zarfında sen biraz formdan düşmüşsün, formuna dikkat et derim."
Poyraz söylediklerime aldırmamıştı ve bana gülümseyip bir anda sarılmıştı, şimdi şaşırma sırası bendeydi.
|
0% |