Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM:2016/Diyarbakır

@_tomrismet_

Ceza/ Ben aglamazken.

Bu bölüm, 2021 Kara harp okulu Anafartalar Taburu mezunu, Pençe-Kilit operasyonu bölgesinde, bölücü terör örgütü mensupları tarafından yapılan saldırıda kahramanca Şehit düşen, Silah arkadaşımız, Abimiz, Yiğidimiz P. Tğm. Eril Alperen EMİR'e ithaf edilmiştir.

"Yağmur ıslanmayana,

Aşk yaşamayana,

Savaş savaşmayana güzel."

P. Tğm. Eril Alperen EMİR...

 

∞2016/Diyarbakır∞

 

"Dayıoğlu! Babalı boynuma bunlar beni sikecekler burada Dayıoğlu! "

Üstçavuş Diyar ERSEVER 20 kilo ağırlığındaki tüfeği İstiklal(64) ile koştu tim arkadaşının yanına.

"Nerdesin lan sen? Hepimiz seni arıyoruz siktin belamızı kaç saattir! Al şu şarjörleri ,yenile çabuk, geliyorlar."

"Eyvallah abi, benim suçum telsizi kapatmışım. "

Diyar Üstçavuş, namıdiğer ACE kulağını sıyıran mermiyi es geçip gergin bir şekilde baktı kardeşine.

"Sonra konuşacağız bunu Haci, hazırsan çıkıyoruz buradan. Sik kafalılar boşa sıkıyorlar mermiyi, çil yavrusu gibi dağıldılar, bilmiyorlar ne yapacaklarını. "

"Tamam abi, hazırım. Çıkalım. "

"İşaretimle, çık dediğim an arka arkaya, kollayarak çıkıyoruz Haci. "

Hacı Osman KARAKUŞ, diğer bi deyişle Haci, deli Haci. Kara Harp Okulu'nun Birincisi Haci..

"Çık! "

Hızlıca Diyar üstçavuş ile arka arkaya giderek sokakta bir koridor açmışlardı.

"Abi, komutanım geldi mi? "

"Beni o gönderdi seni alayım diye, ayrıca seninki de soru mu Oğlum o bizden önce geldi operasyon bölgesine, bizi yalnız bırakır mı sanıyorsun? "

Haci, komutanının sert yüzünü hatırladığında gülümsedi.

"Yakışıyor komutanıma abi. "

"Yakışır tabi, kimin komutanı? "

Haci yumruk yaptığı elini hücum yeleğinin üzerinden göğsüne vurdu ve bağırdı.

"Yerçi'nin! "

Tam köşeyi döndüklerinde karşı taraftan gelen ekibi gördü Diyar Üstçavuş. Hacı Osmanı tuttuğu gibi yan tarafındaki yıkık dökük evin içine çekti.

"Yukarı çık, pencereden indir, ben aşağıdan girenleri alacağım. Hadi koçum. "

Hacı Osman baş hareketi ile onaylayıp hızla yukarı çıktı. Etrafı kontrol edip camda konuşlandığı an Kulak içi kulaklığından Diyar üstçavuş'a seslendi.

"Abi yerleştim. Emrinle başlayacağım. "

Kırık camdan dışarıyı kontrol eden Diyar Üstçavuş, kişi sayısından emin olmaya çalışırken bir yandan da telsize cevap veriyordu.

"Çok değil 7 kişiler Haci, olabildiğince hızlı alman lazım birisi kapının önünde, ben onu almaya çıktığım an diğer 6 'sını yok et. "

"Anlaşıldı abi. "

Diyar üstçavuş hareketlerinin azaldığı anı bekleyip, azaldığı an kırık camı dirseği ile tam kırıp adamı boynundan tuttuğu gibi içeri çekti. Sesi duyan Hacı Osman hızlıca emri uygulayıp adamları indirmeye başlamıştı bile. Öldüklerine emin olduğu an telsize bastı.

"Burası tamam. "

Alt katta adamı kısa sürede paket eden Diyar üstçavuş derin soluklar alıyordu. Zorlamıştı piç herif onu. Fakat tam o anda soluklanırken, kulak içi kulaklığından, ona soğuk terler aktırtacak o sesi duydu Üstçavuş.

"ACE sen nerdesin amınakoyim ha, nerdesin? Haci'yi al diye gönderdim seni ,sen de kayboldun! 5 dakikan var ulan, 5 dakika içinde toplanma alanına intikal etmezsen dönüşte izni unut, soktuğumun italyan çukuruna atarım seni, iki gün bu soğukta götün açıkta beklersin! Bu amına koduğumun yerinde bir de Sizi mi takip edeceğim lan ben! "

"Emredersiniz komutanım! "

Anında bağırdı yukarı Diyar.

"İn aşağı Haci! Timin yanına intikal etmemiz lazım!"

Hacı Osman aşağı indiği an kontrollü bir şekilde de dışarı çıkardı Diyar üstçavuş onu. Çıktıklarında ise önlerinde Tim komutanları Üsteğmen Piraye Zeyrek'i görmeleri bir olmuştu.

" Haci! Telsizine soktuğumun Erbaa'lısı! Nerdesin lan sen?! Ben senin arkandan adam niye gönderiyorun lan ! 9 kişi kalkmış seni arıyor! Seni yemin olsun evire çevire döverim Haci! "

Hacı Osman mahçup bakışlarını komutanına çevirdi.

"Jammer vardı komutanım, telsiz çekmiyordu. Uğraştırdı beni-"

Usteğmen bir adım atıp dibine girdi Hacı Osman'ın.

"Osman."

Hacı Osman korkuyla yutkundu.

"Emredin komutanım. "

Ellerini arkadan bağlayan Üsteğmen Piraye ZEYREK sarıya çalan gözlerini kıstı ve derin bir nefes aldı.

"Namık kemal ne demiş biliyor musun Osman? "

Ona her Osman dediğinde baştan aşağı bir korku bedenine yayılıyordu Hacı Osman'ın. Beyni duruyordu, dizlerinin bağı çözülüyordu sanki.

"Bilmiyorum komutanım. "

"At yalanı sikeyim inananı demiş. Burada jammer olsaydı ilk başta benim haberim olurdu değil mi koçum benim, sen kime neyi anlatıyorsun lan? Başına bir şey gelse ben annenin yüzüne nasıl bakacağım Haci?! Söz verdim oğlum ben annene! Tek parça getireceğim dedim. Ölüsünü de dirisini de tek parça getireceğim dedim! Her 5 metreye 3 mayın döşemiş piçler , söyle ben seni burada tek parça nasıl bulayım Haci! "

Komutanının kötü bir niyeti hiç olmazdı. Bağırsa bile sonuna kadar onları düşündüğünden bağırırdı. Şu an da olduğu gibi. Çünkü en çok komutanı onları düşünürdü. Her şeyi herkesten önce düşünür ona göre karar verirdi. Şu anda gözlerinde gördüğü korku da buna işaretti. Komutanı öyle çok duygularını belli eden biri değildi. Belli ettiği zamanlar çok değerliydi anlayacağınız.

"Bak oğlum bu ellerime! "

Hacı Osman başını eğip komutanının yer yer silah yüzünden nasır tutmuş, gelen şarapnel parçaları yüzünden de yer yer çizilen ve ince ince kanayan ellerine baktı.

"Bu ellerimle daha dün 2 dostumu gömdüm ben! Anasına babasına haber verdirttiler bana Hacı Osman! Bu ellerimle sırtımda taşıdım 2 saat ben o adamları. Sen de mi istiyorsun oğlum bu ellerde taşınmayı?! Ananın babanın yanına gidip oğlunuz öldü dememi mi istiyorsun! Yana yakıla amına koduğumun yerinde seni arıyoruz, niye? Ulaşamıyoruz çünkü sana Osman! "

Sinirle burun kemerini sıkıp bir sağa bir sola gitti Üsteğmen. Dolan gözlerini saklamak için yapmıştı bunu.

"Komutanının ben, ben özür dilerim.. "

Hırsla döndü ona Üsteğmen. Öyle ki imkanı olsa botunun bastığı yerden ateş çıkacaktı.

"Dileme, benden özür dileme Haci! "

Adım adım yaklaşıp iki omzundan kavradı onu.

"Bak oğlum, burası harbiyeye benzemez, harp okulunda 1. Oldun diye böyle asarım keserim havalarına girersen bu özrünün bir anlamı kalmayacak çünkü iki saate kolunu bacağını Diyar'la toplayacağız yerden. "

Başını eğdi Hacı Osman. Yaparım sanmıştı, eğer yaparsa komutanının gözüne girer, yeni geldi diye ayrı tutulmaz sanmıştı.. Ama sadece sanmıştı.

"Yeni geldim diye kendimi göstermek istedim komutanım. Affedin, eşşeklik ettim. "

Üsteğmen, iki eli hala omuzundayken çekti sarıldı Hacı Osman'a. Türkiyedeki kadınların boy oranına göre oldukça uzundu. 1.83 boyu, Amiyane bir tabirle de deli gücü olan bir kadındı.

Boyu 1.78 cm olan Hacı Osman ise sarılma karşısında oldukça şaşırmıştı.

"Ben senin ablan sayılırım Hacı Osman. Bu tim de senin ailen. Biz aramıza yeni katılana değil, gönlümüze girene bakarız. Bu konuyu da üsse bildirmeyeceğim merak etme. Lakin tekrarlanmayacak. Anlaştık mı? "

Haci seri bir şekilde kafa salladı.

"Anlaşıldı komutanım! "

"Güzel.. "

Üsteğmenin yorulmuştu. Çok yorulmuştu fakat gözlerinde en ufak bir emare yoktu. O belli etmezdi. Operasyon alanında ne yaşadığını asla belli etmezdi.

"Diyar'ım sen bu hergeleyi al toplanma noktasına geçin. Yerçi'nin görevi burada bitti. Ben de arkadan geleceğim. İkinci bi emre kadar komutan sensin. "

"Emredersiniz komutanım! "

Diyar ve Hacı Osman gözden kaybolduğu an, Üsteğmen de son bir etrafa göz atıp zırhlı araca doğru ilerlemeye başladı.

Yürürken cebinden adıyaman tütünü ile sarılmış sigarasını çıkarıp çakmağı ile yakmıştı ki duymak istemediği o sesi duydu.

"Üsteğmenim? "

Üsteğmen sabır dilenerek İsmail üsteğmene baktı. Namı diğer yavşak İsmail'e.

"Söyle."

"Yerçi etrafı temizlemiş ,bize iş bırakmamışsınız yine. "

"O senin iş bilmezliğin İsmail. Yerçi işini en iyi şekilde yapar, arkasını da toplayıp gider. Senin yaptığın işe benzemez bizim işimiz. "

Yavşak İsmail hiç üstüne alınmadan bir de Üsteğmene ne dese beğenirsiniz?

" İşimiz kalmadığına göre, karargaha geçince bir kahve içelim mi Üsteğmen'im? "

Üsteğmen Piraye ZEYREK, gülerek az önce yaktığı sigarasını yere atıp ayağı ile ezdi. Botları ile yeri eze eze İsmail Üsteğmen'e yaklaşıp gözlerini adama dikti. Gülen ifadesi bir anda tuzla buz olurken, sakin lakin ürkütücü sesi ile konuşmaya başladı.

"Beni iyi dinle İsmail. "

Yavşak İsmail , yavşaklığını yapacak ya gülerek bakıyordu Piraye Üsteğmen'e.

"Seni burdan alır, kapıkule e5 karayolunun başına götürür Gürbulak'a kadar donsuz yürütürüm İsmail. "

İsmail'in yüzü solarken, Üsteğmen bir adım daha yaklaştı.

" Botu boyasız, sakalı traşsız der evrak yazar, basarım askerliğe elverişsizdir kaşesini hayatını yakarım İsmail. "

Bir adım daha yaklaştığında burun buruna gelmişti resmen adamla.

"Yarbay'ın kızıyla kırıttığını Yarbay'a özel kaşemle iletir, inletirim seni İsmail. "

Başını yana eğip sinirli bakışlarını bir an çekmedi adamdan.

" Bir daha bana olur olmadık tekliflerde bulunursan da, ahtım olsun seni özenle temizlediğim silahlarımla vurur, sonra da o keyif kahvesini başında içerim İsmail. "

"Ne demek istediğinizi anladım Üsteğmen'im. "

"Anladığını zannetmiyorum İsmail, siktir git hatta sek sek sekerek git İsmail. "

Yavşak İsmail arkasını dönüp hızla uzaklaşırken Üsteğmen bir küfür savurdu. Sigarasına yazık olmuştu. İçmeyi sevmezdi, hatta hiç sevmezdi ama ara sıra çok komplike olaylar yaşadığında içiyordu ve tütün pahalıydı memur maaşıyla alınan her şeyin bir kıymeti vardı sonuçta.

"Amına koduğumun yavşağı. "

Tüm sinirini topraktan çıkarmak istercesine sert adımlarla yürüdü zırhlı araca. Kapısından adımını atar atmaz Hadi Teğmen'i görmüştü.

"Yine mi yavşak İsmail Komutanım? "

Yerine oturduğu an ilerle komutunu veren Üsteğmen gözlerini devirdi dostuna.

"Hiç sorma Cio. Hiç sorma kafayı yiyeceğim. "

"Komutanım, ne sordu da sinirlendirdi sizi yine? "

Üsteğmen'in özelliği de buydu. Savaşta sert, özellerinde yumuşak bir kadındı. Timinde olan kimseyi bir diğerinden ayırmaz, abi kardeş gibi davranırdı.

"Kahve içecekmişiz paşamla. İşimiz yokmuş. "

"Komutanım her gün evrak düzenliyor herif, sahadaki başarısızlığı yüzünden arkadan gönderiyorlar adamı ölmesin diye. Yaptığını iş sanıyor bilmiyor musunuz sanki? "

Üsteğmen duyduklarına gülmüştü.

"Kundurasını siktiğim Yarbay gibi dolaşmasını biliyor ama. "

Yıldırım, Ankara'lı olduğunu her kelimesinde belli eden aksağanı ile Üsteğmen'in keyfini yerine getirmişti. Yıldırım bu timin bel kemiği aynı zamanda Lakabına yakışır bir biçimde de Simşek gibi herifti.

"Ne Yarbay'ı Şimşeğim ne Yarbay'ı? Mareşal gavat oğlu gavat. "

Üsteğmen'in sözleri ile zırhlı araçtaki herkes gülmüştü. O da gülmüştü aslında. Olduğu yerden memnun gururlu bir biçimde gülmüştü hatta. Çünkü bu adamları seviyordu. Bu adamların her biri için canını verecek kadar da gözüpekti.

Çünkü Üsteğmen biliyordu ki, Yerçi bir bütündü. Yerçi neyin ne olduğunu yalnızca aralarında konuştukları dille anlaşan bir timdi.

Yani işin özü Yerçi, eşi olmayan, bağları kuvvetli, sarsılmazlığın karargahtaki yegane temsilcisi ve gurur kaynağıydı.

"Komutanım bu olaylar ne zaman durulacak? "

"Hayırdır Paket usta ne için soruyorsun? "

Paket usta, namı diğer Vural. Deniz Piyade Teğmen Vural Okkan.

"Amca oldum da komutanım. Yeğenimi görmek istiyorum. "

Orturduğu yerden anında dikleşti Üsteğmen.

" Ankaradaydı değil mi abin? "

"Evet, Ankarada komutanım. "

Kafa salladı ve telefonunu çıkarttı.

"Alo, komutanım. "

"Söyle Zeyrek. "

"Komutanım bu gece Ankara'ya gidecek olan helikopterde benim yerime timden birini göndermem sorun olur mu? "

"Hayırdır Üsteğmen? "

"Komutanım ufak bir yaralanma yaşadım ayak bileğimde bir problem var. Önemli değil fakat riske atamadım. Şu dönemde herkese ihtiyaç var. Riske atıp da daha sonra istirahat ile zaman kaybetmek istemedim. "

"Tamam, tamam evladım. Doğru düşünmüşsün. Sen kim gidecek diyorsan viziteci çavuşa bildir bana göndersin. Ayağına da dikkat et. "

"Sağ olun komutanım . "

"Allaha emanet evladım. Gelince uğra yanıma. "

"Emredersiniz komutanım, siz de Allah'a emanet olun. "

Telefonu kapattır kapatmaz aracı süren Vural'ın omzuna arkadan vurdu.

"Akşama hazır olman lazım Paket usta. Abine selamımızı söylersin."

Vural, başında olduğu için çok şükürler ettiği komutanına baktı dikiz aynasından.

"Komutanım Allâh râzı olsun. Bu iyiliğinizi unutmayacağım. "

"Lafı mı olur oğlum bunun saçmalama. Hem benim yerime evrak işlerini halledeceksin hiç üzülmedim bu duruma. "

Vural gülerek kafa salladı.

"Siz öyle diyorsanız öyledir komutanım. "

"Komutanım? "

Üsteğmen, İlteriş'e çevirdi bakışlarını.

"Yek? "

"Ayağınıza cidden bir şey oldu mu? "

"Ufak bi şarapnel parçası girdi problem yok. Karargahta hallederim. "

"Ciddi miydin yani Komutanım? "

"Cio baba nolur başlama evhama. Gayet iyiyim problem yok. "

Hepsi endişelensede Üsteğmen'in sözünün üstüne söz söylemezlerdi.

"Komutanım, karargaha 5 dakikaya varırız. Toparlanın isterseniz. "

"Duydunuz gençler. "

Üstlerini düzeltip silahlarında herhangi bir kusur pislik var mı kontrol ettiler. Araç dakikalar içinde karargaha girdiğinde araçtan seri adımlarla çıkmışlardı.

"Kimse botunu temizlemeden karargaha girmesin. Suyu hazırlattım ben. Sol tarafta botlar yıkanacak kurulamacak öyle gireceksiniz. "

"Emredersiniz komutanım. "

Üsteğmen botunu yıkamak için sıra beklerken karşısında onlara doğru gelen Yarbay Tarık KOÇOĞLU' nu gördü.

"DİKKAT! "

Timi anında dizilip hazır ola geçti.

"Zeyrek! "

Üsteğmen hemen selam verdi.

"Emredin komutanım! "

Yarbay'ın suratında gördüğü ifadeden hiç hoşlanmamıştı Üsteğmen. Stresli, üzgün ve terlemiş görünüyordu.

"Kızım, sizin operasyon bölgesinden çıkmanızın ardından timin geri kalanını taşıyan zırhlı araca süikast girişiminde bulunulmuş. Ve.. Ve.."

Sözünü devam ettirememişti Yarbay. Üsteğmen ise yerinde mıh gibi kalmıştı.

"Demeyin komutanım. Demeyin, kötü haber vermeyin. "

Yarbay'ın yüzündeki ifade kararmıştı resmen.

"Teğmen Burak Coşkun.. "

Üsteğmen Karargahın içinde duyduğu ambulans sesleri ile kimseye bakmadan koşmaya başladı. Arkasından timi de koşuyordu.

Duran aracı görür görmez adımları da mıh gibi durdu Üsteğmen'in. Zırhlı araçtan çıkan al bayraklı sedyeyi gördüğünde ise ciğeri yırtılırcasına bağırmıştı.

"BURAK! "

Adımlarını hızlandırıp sedyenin yanına geldi.

"Burak.. Kardeşim.. Nasıl? Nasıl oldu lan bu?! "

Zırhlı araçtan çıkan diğer tim arkadaşlarına çevirdi bakışlarını hızla.

"Abi, Diyar abi! Nasıl oldu bu abi! "

Kolundan yaralanmasına rağmen kolu değil kalbi ağrıyan Diyar üstçavuş başını eğdi.

"İmran'ın önüne atladı. Onu vurmasınlar diye. Tutamadım, engel olamadım komutanım. Ciğerim yandı ama tutamadım.. "

Ağlamasını göstermemek için yana dönen Diyar üstçavuş'un sözleriyle Üsteğmen sedyeye tutundu. Uzunca bir süre sessiz kaldıktan gözlerini bağrağa dikti.

"Bedeni... Bedeni tek parça mı? "

Kimseden çıt sesi dahi çıkmamıştı. Bayrağa uzanıp yüzünü görmek için açmak istedi üsteğmen ama elinin üzerine Bayram üstçavuş elini koydu.

"Açma Komutanım. Tek.. Tek parça değil. "

Ondan sonrasını duymadı Üsteğmen. Duymak istemedi. Gözü görmedi, kalbine inen bıçağın sesini duydu. Yüreğine oturan yangını hissetti ama gerisini duymadı.

Aynı odada kaldığı, annesinin abin sayılır bundan sonra dediği kardeşi, Burak'ı gitmiş miydi yani? Geceleri ülke dertlerinden uyuyamadığında onla oturan, dağda beraber savaşırken kendini kaybettiğinde onu durdurup,

' Adalet, iyilik yapan kimseye iyilik yapmak ama kötülük edene haksızlık etmemek demektir. '

Diyip hepsine adalet önünde hesap verdiren adamdı. Kardeşiydi. Özüydü. Canından candı.Burak'tı. Ölemezdi. Ölüm Burak'ı bulamazdı. O iyiydi, o çok iyiydi. Ölmesi gereken o değildi.

"Komutanım! "

Kollarından sarsıldı üsteğmen. Gözlerine çöken ruhsuzlukla baktı Diyar üstçavuş'a. Kuruyan dudaklarını araladı.

"Ciğerim yanıyor Diyar. "

Diyar üstçavuş ise tek bir şey yaptı. Yaralı koluna rağmen elinde sıkı sıkıya tuttuğu mermiyi Üsteğmenin avucunun içine bıraktı.

"Bunla vurdular Burak'ımı. Kanımı yerde bırakmayım abi deyip son nefesini verdi kardeşim. Boynumun borcudur bu saatten sonra Komutanım. Şu mermi benim namusumdur. Toparlanıp son görevimizi yerine getirelim, sonra da inlerine girip kanlarını akıtalım orospu çocuklarının. Bana uyku muyku yok artık. "

Üsteğmen elindeki kanlı mermiye bakıp sıktı. Omuzlarını dikleştirdi. Gözlerini Albayraklı sedyeye çevirdi. Elini tekrar üstüne koydu.

"Sana söz Burak. Sana söz. Kanın bende namus bu saatten sonra. "

Gözlerini silip ekiplere izin verdi. Ambulansa götürülen kardeşini izlerken yanında bir gürültü kopmuştu. Hacı Osman, karargaha girdiklerinde ilk içeri girenlerden olduğu için ancak duymuştu olanları muhtemelen. Koşarak gelirken yakaladı üsteğmen onu.

"Dur Osman, dur oğlum! "

Dinlemedi üsteğmeni, ileri atıldı ama sıkı sıkıya tutmuştu onu üsteğmen.

"Bırakın beni komutanım! Bırakın beni, bırakın kardeşimi göreceğim! Burak o komutanım Burak! Nasıl ölür ,yanlış bakmışlardır komutanım! Ölmez Burak ölmez komutanım!"

Hacı Osman'ın devresiydi Burak. Aynı sıralarda okumuş, aynı zamanda mezun olmuş o saatten itibaren de ayrılmamış iki ayrı bedende, tek bir ruhtu.

"Dur Osman'ım, dur.. Naaşına saygısızlık etmeyelim. Dur. "

Bu sefer Komutanını dinledi Hacı Osman.

"Bırakın, son bir kez sarılayım o zaman komutanım. "

Kollarını çözdü Üsteğmen. Görmeye dayanamadığı görüntüye karşılık yana çevirdi başını. Ağlaya ağlaya sarıldığını duydu kulakları da duymak istemedi.

Gözleri işte tam da o anda Yarbay ile kesişmişti. Onun gözlerinde gördüğü ile başını salladı. Bu andan itibaren çok iyi biliyordu ki, kaderleri artık eskisi kadar masum olmayacaktı.

'Sessiz ve hızlıca yok edeceğiz. 'Demişti komutanı gözleriyle.

Öyle de olacaktı...

 

 

 

∞BÖLÜM SONU∞

 

 

 

Piyade Komando Yüzbaşı Burak COŞKUN'un Ruhlarına birer fatiha okumadan geçmiyelim lütfen. Ruhu sad, yeri ucmag olsun.

Loading...
0%