Sabah bir sesle uyandım. Alarm sesiyle.
Saat 4 tü daha. Ne gerek vardı bu kadar erken kalkmaya.
Spor. Spor vaktiydi doğru ya.
Ayağa kalktım. Duşa girdim. Çıktım ve spor kıyafetlerini giydim.
Son olarak saçımı at kuyruğu yaptım yukardan ve aşağı indim. Berkin odasına yavaşça girdim. Ona baktım. Uyuyordu. Geri çıktım.
Yavaşça anahtarı alıp evden çıktım. 1 saat koşup evdeki spor salonuna inecektim.
Ormanlık alandı zaten. Koşmaya başladım. Koştukça hızlandım. Em son biraz yorulup yere oturdum tabiki fotoğraf çekinicektim.
2 ayağımı öne uzattım. Telefonu ağaca yasladım. Eteğimi kapattım. Tuşa basıp saniyeye ayarladım.Kafamı geriye atarak gülümsedim ve çekildi. Fotoğrafa baktım. Güzel olmuştu.
Instagrama girip güneş emojisi koyup fotoğrafı paylaştım. Ayağa kalktım ve eve doğru koşmaya başladım.
Eve geldim. İçeri girdim. Aşağı spor salonuna indim ve Berkinde orda
Şınav çektiğini gördüm ve yanına gittim.
"Günaydın"
Dedim.
"Günaydın yine erkencisin"
"4 te kalkıp biraz koşu yaptım şimdide
Normal spor yapıcam ama seni beklemiyodum"
"Bende seni"
Dedi ve ayağa kalktı. Yere bir tane mat serdi.
"Uzan"
Dedi tekrar.
"Niye bee"
"Uzan işte yaa"
Dedi uzandım. Ayağımı tek koca eliyle kavradı.
"Kalk. Mekik çek."
Dedi. Kalktım. geri yattım. Bunu 5 kere tekrarladım.
"Ayyy yeter ya. Sen uzan sen yapacaksın"
Dedim. Kahkaha attı.
"Piremses yoruldu."
"Bana piremses demeyi kesermisin? Hayır yanlış söylüyosun bide"
Dedim sinirle.
"Tamam tamam ama sen bir piremsessin."
"Prenses yaşımı 8 yaşındayken geçtim ben ."
Dedim. Yüzüm düştü. Onunda yüzü düştü. İstemeden beni üzmüştü. Ama önemli değildi.
"Ya uzansana bana mekik çektirirken iyiydi galiba"
Dedim. Gülümsedi. Ve uzandı.
Ayağını tutmaya çalıştım ama o kadar güçsüzdümki o her kalktığında benimde elim kalkıyordu.
"Niye bu kadar güçlüsün yaa !"
Dedim.
"Sen çok güçsüzsün.... 8"
Dedi.
"Ayyy sağol yaa"
"Ayağıma düzgün bastır spor boşa gidiyor....10"
Dedi. Ellerimi çektim ve yanlış anlasa bile daha kolay yapması için ayağının üstüne oturdum.
Bir kahkaha attı.
"Ne var? Anca böyle oluyor çok güçlüsün"
Dedim.
Devam etti mekik çekmeye. Ben sıkıldığım için bir anda Berk mekikte kalkarken ayağının üstünden kalkınca geri yere yapıştı.
Ve dahada kötüsü kafasını vurdu. Ama ölmedi. Sadece sinirli bir surat vardı.
Ben ufaktan ufaktan kaçıyordum. Tam gittim derken ayağımı tuttu ve bir anda yere çekti beni.
"Ahhh sırtımmm. Gerizekalısın sen!"
Diye bağırdım.
"Refleks diyorum ben buna"
"Senide refleksinide..."
Elini ağzıma kapattı ve diyeceğim şey boğuk çıktı. Ayağa kalktım. Box torbasına ilerledim. Elime yumruk şeylerini taktım ve birazda onu yumrukladım.
"Güçsüzsün ve bu şuan işe yaramıyor"
Dedi. Bana. Bana dedi.
"Sen karışma."
Dedi bir kaç tane daha yumruk attım sertçe torba çok sallandı.
"Şuna bak yanlış vuruyosun zaten."
"Sus. "
"Beceremiyorsun bil-"
Cümlesini tamamlayamadan ani refleksimle duvara yakın olan Berki duvara yapıştırdım. Ve kolumu Boğazına dayayıp hareketlerini kısıtladım.
"Bir daha söylesene "
"Çok güçsüz-"
Boşta olan elimle karnına yumruk geçirdim.
"Ahhh"
Diye inledi ve ben geri çekildiğimde öne eğilip öksürdü.
"Berk... Berk iyimisin ?"
O kadar sert vurmadım ama.
Birden yere düştü.
"Berk özür dilerim kalksana... Yaa o kadar sert vurmadım."
Dedim. Biraz bekledim. Eğildim nefesini kontrol ettim. Etmemle beraber ani hamlesiyle beni altına alıp elini boğazıma dayadı.
"1. Kural hiç bir zaman rakibine acıma. Yenilen sen olursun."
Dedi ve üstümden kalktı. Bende kalkıp yukarı odama çıktım.
Nasıl bir oyun oynamıştı bana öyle.
Terlediğim için bir duşa girdim ve çıktım.
Hastane için güzel bir şeyler seçtim giydim. Saçımı yukarıdan at kuyruğu yaptım ve önlerden tutam aldım.
Sonra aşağı indim.
"Çıkalımmı ?"
"Olur"
Dedi ve çıktık. İkimiz ayrı ayrı hastaneye gittik. Ben direk odama geçtim.
Bugünkü programı inceledim. Sadece muayene vardı.
********
İlk 3 saat muayenelerle geçmişti.
Şuan yemek arasındaydık. Berki aradım.
Açtı.
"Alo ?"
"Aşağı gelsene oturalım beraber."
"Güneş özür dilerim ama benim işim çıktı evdeyim şuan."
Dedi. Sesi durgun hatta kötü geliyordu.
"Bekle bende geliyorum"
"Hayır hayır hayır. Hiç gerek yok. Geri gelicem bende zaten"
Dedi.
"Berk sesin çok kötü geliyor. İyimisin? Bak benimle konuş."
"Gerçekten iyiyim. Sen düşünme beni. Hadi görüşürüz"
Dedi ve kapattı.
Öyle oturdum. Selen ve Melisa geldi.
"Selaam"
"Merhaba"
Dedim.
Oturdular.
"Noldu canım? Durgunsun ?"
"Berkle konuştum. Sesi kötü geliyordu eve geçmiş. Yani eve gelmemede izin vermiyorki."
Dedim sitemle.
"Güneş"
"Efendim"
"Bişey oldu."
"Ne oldu"
"Berk, Canla kavga etti. Annesi için birşeyler dedi Berk'e"
Bunu söylemeleriyle yerimden fırladım ve aşağı arabaya koştum.
Arabaya binip eve gittim. Kapıyı açtım.
"Berk! Berk ! Bana bak o salak için sıkma canını!"
Diye bağırdım.
Yukarı odasına çıktım. Ve odasına girdim.
Uyuyordu.
"Berk..."
Diye fısıldayıp yavaşça omzuna dokundum. Uyanmadı.
"Berk uyan hadi ben geldim"
Yine uyanmadı ne çapta bir uykuydu bu.
"Beerrk !"
Diye bağırdım resmen. Ve omzuna vurdum.
"Uyansanaaaa "
Dedim terslik vardı bu işte. Onun uykusu hafiftir bir kere.
Çekmecesine baktım. Neden uyuduğuna dair bir şey bulmak için.
"Kahretsin!"
Çıktı ağzımdan.
"BERK! BERK UYAN LÜTFEN!"
Ağzından sıvı geldi. Bu tıpta zehirlenme sırasında oluyordu.
Bir tablet ilaçtan 8 tanesini içmişti.
Ambulansı aradım.
"Merhaba ben Doktor Güneş Kumsal Yerel. Acil ambulans istiyorum "
Dedim. Nerdeyse yarım saate gelirdi.
Berki tuttum sürükleyerek banyoya götürdüm. Ve midesindekileri çıkarmaya çalışmasını sağladım.
Uyanmıştı.
İstifra etmeye başladı.
Kapının zili çaldı.
Hemen aşağı indim.
Ve ambulans teknisyenleri Berkle ambulansa bindiler. Bende bindim. Arka tarafa.
"23 yaşında Beyin cerrahı Berk Apak. Ona göre davranın."
Dedim ve damar yolunu bulup
Serum taktım.
Hastanenin önüne geldik. Bende sedyeyle beraber onu 4. Kata götürdüm ve mide yıkama odasına girdiler.
"Ya bende burda çalışıyorum bende giricem"
"Sizi anlıyorum güneş hanım ama burdaki doktorlar o alanda çalışıyorlar sizi alamayız."
Her ne kadar ısrar etsemde almadılar.
Koltuğa oturdum. Elimi başıma yerleştirip beklemeye başladım.
Selen ve Melisa geldi.
"Ne oluyo burda"
Diye sordular.
"Berk... Eve gittim ben "
Hıçkırarak ağlamaya başladım. Devam etmeye çalıştım.
"Odada uyuyodu. Yani ben öyle sanmıştım. 8 tane ilaç içmiş. Ben ilk yardımı yaptım ama ya ..."
Daha fazla ağladım.
Yarım saat bekledik. Yarım saat hiç durmadan ağladım. Kaybetme korkusuyla.
Sonra içerden çıkarttılar.
"Durumu şuan iyi ama fazlasıyla zehirlenmiş. Mide bulantısı olucak. Onun dışında uyanır hemen. Gerisi sizde Güneş hanım"
Dediler ve normal odaya aldılar.
Bende hemen doktor önlüğünü giyip odasına girdim. Ve başında beklemeye başladım. Melisa ve Selen bakıp geri gitmişlerdi.
2 saat sonra uyandı.
Ve lanet olsun ki beni ağlarken yakaladı.
"Sonunda uyandın."
Dedim. Ayağa kalkıp serumunu yeniledim.
"Kaç saat olduki? Yani nerdeyim ben?"
"Maalesef cehennemde degilsin denedin ama olmadı"
Dedim. Hafifçe güldü. Bende gülmeye çalıştım.
"Berk... Neden yaptın ?"
"Konuşmasakmı bunu ?"
"İyi tamam"
Dedim. Kafamı çevirdim. Çünkü yine istemsizce yaş akmıştı.
"Bana baksana "
Dedi.
"Hayır."
"Bak bak "
"Bakmicam."
"Ağlıyomusun sen ?"
"Hayır."
Derken sebepsizce hüngür hüngür ağlamaya başladım.
"Belli oluyor"
Dedi ve omzumdan tutup kendine çekti. Göğsüne yaslandım.
"Sen korktunmu benim için?"
"Yok korkmadım. Tabi korktum Salak herif. Seni kaybedicem sandım Gerizekalı. Beyinsiz"
Dedim ve sarılıp daha çok ağladım.
"Şuan galiba beni sen öldüreceksin. Susmalımıyım?"
"Susmalısın. Bunun hesabını alıcam."
Dedim ve ayağa kalkıp kan almak için gerekli olan malzemeleri aldım. Sonuçta kanında birşey varmı kalmışmı diye bakmam gerekiyordu.
Yanına gittim.
"Kolunu uzat "
Dedim.
"Neden ? "
"Damarlarınla ip atlicam. Sence neden ?"
"Yok ben sana güvenmiyorum. Hıncını almak uğruna damarımı patlatırsın sen."
Dedi. Korkuyordu. Korkmalıydı.
"Hayır saçmalama. Bana güvenmiyomusun ? Ne zararımı gördün ?"
"Uyurken uyanmıyorum diye akrep var dedin , gönlümü almak için hastaneden kaçtın eve gittin, arabayla yarış yapıp bir sürü makas attın daha sayimmi ?"
"Yeterli tamam kes"
Dedim. Güldü.
"E uzat artık şu kolunu "
"Uzatmam. Git başımdan A-aaaaa"
Dedi. Kahkaha atarak konuştum.
"Sen ciddi ciddi şuan benden korkuyosun. Pardon iğneden."
Diyip daha fazla güldüm.
"İğneden kandan korksaydım cerrah olmazdım."
Hayır hayır hayır hayır girmemesi lazım. Samimiyetsizce gülümsedim. Zorla kolunu aldım. Lastiği bağladım.
Ve damar yolunu bulmaya çalıştım. Buldum.
"Yaa versene kızım kolumu"
Diye kızdı.
"Lafımı olur bir kolun yaa"
"Bu kol kaç hasta kurtardı."
İğneyi bilinçlice biraz sert bir şekilde soktum koluna. 3 tüp kan aldım. Ve iğneyi çıkartıp pamuk bastırdım.
"Güneş... Güneş... Güneş...
Bunun hesabını çok pis alıcam biliyorsun dimi ?"
"İlk ordan kalk sonra alırsın"
Dedim gülerek ve ayağa kalkıp gidecekken biraz sert bir şekilde sağ yanık elimi tuttu.
"Ahhh"
Diyip elimi anında çektim.
Berk şok olmuş gibi bana baktı. Birde bununla uğraştırmak istemezdim onu. Boş birşeyle ugraşmamalıydı.
Anında geri gülümsedim.
"Yok bişey. Şaka yaptım."
Dedim. Ve geri geri gittim.
"Yaa güneş çok korktum."
"Özür dilerim.Ben şunları laboratuvara verip geliyorum hemen"
Dedim ve odadan çıktım. İlk laboratuvara indim. Tüpleri verdim. Elime baktım. Biraz kanamıştı. Sargıyı çıkarttım. Odama gidip yeni sargı alıp onu sardım. Sarmadan önce krem sürdüm. Odadan çıktım. Berkin odasına gidecekken bir kol tuttu ve çekti beni.
"Noluyo yaa"
Dedim ani tepkimle.
"Birilerinin sevgilisinin damarına basılmış galiba"
"Can hiç uğraşamam seninle git işine."
"Ben uğraşırım. Söylesene niye annesi bu kadar önemli."
"Sanane sananeee. Seni ilgilendirmeyen şeylere o büyük burnunu sokma. Keşke burnun kadar buranda büyük olsaydıda bizi kıskanmak yerine sende beyin cerrahı olabilseydin."
Dedim. İşaret parmağımla kafasına vurdum.
Birşey diyemedi. Yanından geçip gittim.
Bu bizi rahat bırakmayan işsizin birisi.
Berkin odasına girdim.
"Güneş çıkar beni burdan. Ne kadar kötüymüş. Bir daha hastalarımı hastanede yatırmicam."
Kötü kötü baktım. Ciddiyse yatırması lazımdı.
"Yani ciddiyse yatırıcam tabi."
"Çıkamazsınız burdan cerrah beycim."
"Cerrahı anladıkta beycim ne yaa?"
"Sevgi içeren sözcük"
"Ciddi olamazsın "
Dedi güldüm. Yanına oturdum. Gözü bir anda elime kaydı.
"Elin kanamış ?"
"Yoo"
Diyip elimi arkama gizledim. Elimi yavaşça tutup aldı.
"Kanamış işte. Ben yaptım dimi ? O yüzden çıktın odadanda ama bana şaka yaptım dedin"
"Ya önemli değil. Acımadı zaten."
Hastanenin içinde bir anons sesi yükseldi.
"Özel Kızılırmak hastanesi çalışanları. Acil toplantı salonuna"
"Buda ne şimdi ?"
"Önemli gibi. Bende geliyorum."
"Hayır sen yatıyosun ben gidiyorum"
"Hayır ikimizde gidiyoruz ve ısrar edecek vaktimiz yok."
Dedi. Ayağa kalkmasına yardımcı oldum.
Beraber aşağı toplantı salonuna indik.
Çoğunluk oturmuştu. En son beklenmeyen şekilde can çıktı. Yine neyin peşindeydi bu salak.
"İlk öncelikle herkesten özür diliyorum ama bazı kişiler halâ beni tanıyamamış kendimi tanıtmak isterim."
Dedi ve arkadaki ekranı açtı.
"Burda Mira hanımın beni tanıması gerekir bence. Özür dilerim Mira dedim. Güneş hanım demem gerekirdi. "
Lanet olsun. Devam etti.
"Tam 5 yıl önce Kendini öldü diye gösterdi. Ama maalesef ben bunu gördüm. Şimdi izninizle 5 yıl önceye gidelim biraz."
Hayır burda kalalım. Ekranı açtı. Onun ve benim sarılmış olduğumuz fotoğraf. Omzumda el hissettim baktım. Tuğçeydi. Pardon ağız alışkanlığı. Melisaydı.
Sıkıntı yok der gibi gülümsedim.
"Bu ekrandaki kişi 5 yıl önce Mira'nın pardon Güneş hanımın hayatıyla oynayan Sevgilisi Mete. Kendini öldü gösterdi ve ondan ayrıldı.işte bunlar da fotoğrafları."
Dedi.
El ele tutuştuğumuz , tatildeki, okuldaki, şarkı söylerken çektiğim fotoğraf, grupça fotoğrafımız, ekinle olan fotoğrafı.
"Sonra bir arkadaşı geldi ve sevgilisini elinden aldı. Sizleri daha fazla tutmak istemem. Son olarak arkada fotoğraflarla birini sahneye davet ediyorum."
Nerden çıktı yetmezmi?
"Gelebilirsin."
Kim?
Kişinin ayak sesi duyuldu ve içeri girdi. Dondum. Öldüm.
O burdaydı.
Nasıl olabilirdi bu ?
Mete burdaydı.
Bana baktı. Ona baktım.
Ayağa kalktım.
Hiç kimseye istediğini verecek kadar düşmemiştim.
Büyük alay dolu bir kahkaha attım.
"Can... Ah can ahh. Sana bakınca içim acıyor biliyomusun. Ben eskileri unuttuğum için yaşıyorum ve gördüğün gibi. Hatırladım hatırlattın ne oldu? Hayatıma devam ediyorum.
Bence bu kadar düşme sana üzülüyorum sonra"
Dedim ve elime çantamı alıp hızla salondan ayrıldım topuklu ayakkabılarım inletiyordu sessizliği.
Arabaya binip hızla gaza bastım. Telefonumu kapattım. Eve gittim. Kapıyı açtım. Yol boyunca ağlamış olabilirdim. Çantamı sürükleyerek eve girip kapıyı kapattım.
Yere oturup koltuğa yaslandım. Ayağımı öne uzattım.
Ağladım. Ama kimse beni bu halde görmeyecekti. Berk hariç.
5 yıl önceye gitmiştim. Onu tam hayatımdan çıkardım derken geri girmişti.
Çığlık attım. Daha fazla ağladım.
Ellerimi yere vurmaya başladım.
Bağırdım. Ağladım. İkinci çığlığımı atarken içeri biri girdi.
Berk.
Ona bakmadım bile.
Ellerimi yere vurmaya devam edip ağlıyordum.
Berk koşarak yere eğildi yanıma.
"Güneş sakin ol. Geçti."
Dedi ne diyeceğini bilemez gibi.
"Geçmedi... Ben unutmuştum."
Dedim ve daha çok ağladım.
Beni kendine çekti ve oda benim gibi yaslanıp benim kafamı kendine bastırdı.
"Ağla birtanem... Ağla. Boşalt içini. İstediğin kadar ağla ben yanındayım."
Ağlamaya devam ettim.
"Berk ben tam unuttum derken niye geri geldi. İstemiyorum onu. Bana acı çektiriyor o."
Sakinleşmem gerekirken daha çok arttı ağlamam.
Berkin beline sarıldım.
Eliyle saçlarımı okşadı. Ve saçımı öptü.
"Sen dök içini. Ne de olsa bunu yapanların ağzına edicem ben"
Dedi Berk. Az da olsa sakinledim. Ama ağlamam sadece. Bu sefer hiç tepki veremiyordum.
"Berk... Ben- Benmi suçluyum ? Neden hep her yerde çıkıyor karşıma"
Dedim donuk bir sesle.
"Hayır canım. Hayır güzelim. Sen sadece bana güven tamammı onu bir daha görmeyeceksin birtanem."
Dedi.
"Güneş, tepki vermen lazım"
Dedi. Kolumdan tutup beni sarstı hafifçe.
Tepki veremedim.
"Hass... Şok geçiriyor."
Beni kucağına aldı. Yukarı odasına çıkarttı. Banyoya götürdü. Yere indirdi.
"Güzelim özür dilerim bunu yapmak zorundayım iyiliğin için."
Dedi. Sadece su sesi duydum. Beni tekrar kucağına aldı ve kıyafetlerimle küvetin içine koydu. Su buz gibiydi.
Buda işlemedi.
"Kahretsin... Güneş tepki ver."
Yanıma yaklaştı yüzüme su çarptı.
Kendime geldim. Konuşmadım.
Islak olmama rağmen beni yine kucağına aldı. Yatağına oturttu.
"Hemen geliyorum tamammı canım."
Dedi. Bir kaç dakika sonra geri geldi. Kıyafet getirmişti. Beyaz bir şort takımı.
"Sen bunları giy. Sonra uyuyalım olurmu ?"
Cevap vermedim. Odadan çıktı. Üstümü giyinmedim. 10 dakika sonra kapı çaldı.
"Güneş geliyorum müsaitmisin ?"
Cevap vermedim.
Odaya girdi.
"Hani hiç giyinmemişsin daha "
Dedi. Tabi ki yine cevap veremedim.
Yanıma geldi ben oturduğum için o eğildi. Ellerimi tuttu.
"Bak Güneş, seni anlıyorum. Gerçekten anlıyorum. Ama o insanlar için sıkma canını. Tamam sık ağla bağır çağır istersen ama rahatla. Sonra unut. Hiç kimse senin o bir damla gözyaşına sesinin teline değmiyor biliyorsun değil mi güzelim. Şimdi üstünü değiştirelim ve beraber uyuyalım tamammı ?"
Kafamı salladım.
İlk kıyafetlerimi çıkartmama yardımcı oldu. Sonra giymeme. Islakları banyoya koydu. Yanıma geldi.
Arkama oturdu. Uzayan siyah saçlarımı açtı kuruttu. Taradı. Sonra balıksırtı şeklinde ördü.
"Sen otur hemen gelicem"
Dedi. 5 dakika sonra geri geldi. Elinde bir bardak ve içinde süt vardı. Sütü verdi. Yine o içirdi. Yatağı açtı. Beni tanıyordu. Her zaman yatağın soluna yatardım. Beni yatırdı. Sonra oda geldi uzandı yanıma.
Ben sırt üstü uzanıp tavana bakıyordum. Birden gözümden yaş geldiğini hissettim.
Berk bana baktı. Beni alıp kendine çekti. Başımı kolunun altına aldı ve kafamı boynuna yerleştirdi.
Saçımı öptü.
"Şşşşşş geçti canım. Geçti."
"Geçmiyor. Canım yanıyo."
"Yarın eskiden olduğu gibi depresyon günü yapalımmı ? Uzun kırmızı kareli pijama siyah tişört patlamış mısır abur cubur ve duygusal film. Tabi birde burnumuzu silmek için peçete."
Dedi. Hafifçe kıkırdadım.
"Ama bunu yapmak istiyosan şuan gözünü kapatmalısın. Gözlerini görüyorum yukardan."
Dedi. Hemen gözümü kapattım.
"Aferin benim kızıma."
Beline sarıldım. Ve güzel doğal kokusuyla uykuya daldım.
"Sana söz veriyorum bir daha kimsenin seni üzmesine izin vermicem."
Diye fısıldayan Berkin sesiyle uyuya kaldım.
Berki nasıl buldunuz bu bölümde?
Metenin gelmesine şaşırdınızmı?
vee sizce mete nasıl bir karaktere bürünecek?