Gözümü açtım. Üstümdeki kıyafete baktım ve kahkaha attım. Bu neydi böyle ve neden giymiştim.
Pazartesi olduğu için hastaneye gidicektim. Ama başım inanılmaz ağrıyordu.
Elimi yüzümü yıkadım. Üstümü giyindim.
Aşağı indim. Berk uyanmış kahve içiyordu.
"Good morning cınımm"
Dedim.
"Günaydın"
Dedi. Ve o anda kahkaha attı.
"Noluyo bee "
"Dün yaptıkların geldi aklıma"
"Naptım dün?"
"İlk Metenin yanına gittin sonra küfredip arabaya bindin. Eve geldin pembiş Pembiş giyinip bir sürü şarkı söyledin özellikle inteii ve piremses şarkını çok beğendim "
Dedi ve yine kahkaha attı. Ağzım açık kaldı.
"Tamam kes. Gülme."
Dedim. Daha fazla güldü.
Bir yastık alıp ona fırlattım.
"Acıdııı !"
"Acısın diye attım zaten salak "
Dedim ve bende güldüm.
"Kalk geç kalıcaz"
Dedim. Kalktı. Evden çıktık.
Hastaneye girdik. Ben odama Berk odasına geçti.
Ameliyatlara baktım. 30 dakika sonra çocuk hasta ameliyatı vardı. Kalp ameliyatı. Ve ciddi.
Minicik bir çocukta nasıl kalp hastası olabilirdi?. Odamdan çıktım. Kahve aldım. Bitirdiğimde ameliyat haneye geldim.
Girmeden Berki aradım.
"Berk sen gelmiyormusun ?"
"Galiba bu ilk ayrı ameliyatlarımız olucak piremses"
"Neden böyle yapmışlar ?"
"Bilmiyorum ama başarılar sana. Benim gireceğim ameliyat öğleden sonra"
"İyi tamam görüşürüz"
Dedim ve kapattık. Soyunma odasına girdim. Yeşil kıyafetleri giydim.
Boneyi taktım maskeyi taktım. Ellerimi yıkadım. Hemşire gelip eldivenimi giydirdi. İçeri girdim.
Çocuk kızdı. 7 veya 8 yaşlarında olmalıydı.
Gülümsedim ve yanına gittim. Uyutmamışlardı daha.
"Merhaba prenses "
Dedim.
"Merhaba"
Dedi küçük kız.
"Adın ne bakalım senin?"
Dedim.
"Asel"
"Ne güzel bir isimmiş öyle. Şimdi senin koluna bir bir şey değicek ama hiç acıtmayacak. Söz veriyorum."
"Ya acırsa ?"
"Elimi tutmak istermisin? Acırsa elimi sık. Beraber yaşayalım acıyı."
Kocaman gülümsedi. Bu gülüşe ne verilmezdi ki.
Elimi tuttu.
"İşte bu kadar bitti bile."
Dedim.
"Hiç acımadı. Güveniyorum sana. Beni iyileştirirsin sen."
Dedi gülümseyerek.
"Burdan çıktığımızda bir erkek doktor görüceksin. Hemen yan tarafta seni onunla tanıştırıcam sana şeker vericek. Bende çikolata"
Dedim ve burnundan fiske aldım.
Sonra uyudu.
"Başlıyoruz Arkadaşlar"
Dedim.
"Neşter."
Dedim ve yardımcı neşter verdi. Derin nefes alıp Başladım.
3 saat sonra
Cerrah gözlüğüyle kalbindeki sıkıntıya bakıyordum.
Ama görünmüyordu.
Neşter zaten elimdeydi. Ve ben şuan bulmuştum o sıkıntıyı. Kızın kalbinde bir şey vardı. İnce iplik gibi bişey vardı.
"Bulduk. Ama çok hassas bir yerde. Makas. Ve cımbız."
İkisinide elime aldım. Çok yavaş bir şekilde ipliği çıkarttım ve aldım.
"HOCAM DEĞERLERİ DÜŞTÜ "
Değerlerine baktım. Nabzı yavaşlamıştı.
"Hocam kalbini çizdiniz."
"Şok'u hazırlayın."
Dedim ve hazırlayıp verdiler.
"1...2...3"
Bastırdım çektim.
"Bir daha.1...2...3"
Bastırdım çektim.
Lanet olsun düzelmiyodu. Değerleri düzelmeliydi şimdiye kadar.
"Hocam hastayı kaybettik."
"Hayır. Bir dahaaa."
"1...2...3"
Dedim ve yine bastırdım çektim.
"Hocam hasta ex oldu."
Makineyi fırlattım ve elimle masaj yapmaya başladım. Ölemezdi bu çocuk. Daha çok erkendi.
Ses değişmiyordu.
"Hastayı kaybettik hocam."
Konuştum. Hayal kırıklığı sesiyle.
"Ölüm saati sabah 9.58"
Ameliyat haneden kötü bir şekilde çıktım. Ailesi karşıladı.
"Kızım nasıl ?"
"Kızım nasıl doktor ?"
Dedi babası.
"Ben... Ben çok üzgünüm. Kızınızı kurtaramadık."
Gözümden bir damla yaş düştü.
Adam bir anda yakama yapıştı.
"NASIL KURTARAMADIK! ÜZGÜN OLMAN BİR ŞEY DEĞİŞTİRMEZ"
boğazıma yapıştı. Hemşirelerin sesini duydum.
"BİRİ GÜVENLİK ÇAĞIRSIN ACİLLLL!"
"BERK HOCAYI ÇAĞIRINNN"
seslerini duydum. Bir süre sonra ses duydum.
"GÜNEEEEŞŞŞ"
Diye bağıran hatta haykırarak gelen Berkin sesi adamı benden ayırdı ve yumruk attı. Öksürmeye başladım.
Şuan canımı düşünmüyordum.
Onun canını düşünüyordum.
Sen bir melek katilisin güneş kumsal Yerel.
Ameliyat haneye girdim.
Sedyenin üstüne çıkıp tekrar kalp masajı yapmaya başladım.
"Ölmedi...1"
"Ölmedi...2"
"Ölmedi...3"
"Ölmedi...4"
"Ölemezsin...5"
Belimden tutulup geri indirildim sedyeden.
"Güneş bırak artık"
Dedi Berk.
"Berk benim yüzümden öldü"
Sessiz kaldı.
"Ben bir çocuğu öldürdüm. Ben ona şeker vericektim konuşmuştuk biz Berk"
"Güneş tamam. Sakin olman gerek."
"Ben cerrah olmayı haketmiyorum"
"Güneş sakin ol ve saçmalama bunlar olabilir. Biz zaten bunu göze alarak cerrah olduk değilmi ?"
"Berk Ben katilmiyim? "
Dediğim anda gözüm kapandı.
"GÜNEŞŞ! "
°°°°°°°°°°°°°°°
Gözümü açtım. Hastanenin acil servisinde kolumda serum takılıydı.
Telefonuma mesaj geldi.
'Güneş Kumsal Yerel, Cerrahlığınızın bir üst seviyesi için Hollanda'da eğitim görme şansı kazandınız. Biraz düşünüp cevabınızı bildirin.'
Ne yani bana eğitim şansımı çıkmıştı?.
Telefonu kapattım.
Yanıma Berk geldi.
"Nasılsın?"
"Bir katil nasıl iyi olabilir?"
"ARTIK KATİL DEMEYİ KES! HERKES YAPABİLİR. İSTEMEDEN OLDU TAMAM AMA OLDU ARTIK."
Diye yükseldi birden. Bağırdı.
Seruma baktım bitmemişti. Umrumda da değildi.
Çekip attım.
"Eve gel konuşmamız lazım."
Dedim. Ve hızla ordan ayrıldım. Üstümü değiştirdim ve aşağı inip arabaya bindim.
Eve gelip kapıyı açtım ve girdim.
Kabul etmem gerekiyordu bu teklifi ama Berk ?
Bir süre sonra kapı açıldı ve oda girdi içeri.
"Yemek siparişi verdim gelir yersin. Ben yemicem."
Dedi.
"İyi. Bende yemicem aç değilim."
Bana ameliyat sonrasından beri garip ve sert davranıyordu.
Odama çıktım.
Üstümü değiştirdim. Uzun kollu bir elbise giydim.
Ve yatağıma geçip uzandım. Kulaklığımı taktım ve müzik açtım. O sırada yine mesaj geldi.
Yarın akşama son uçak var. Kararınız bizim için çok önemlidir.
Gitmek zorundaydım oraya.
Gözümü kapattım.
Müzik dinleyerek biraz uyudum.
Gözümü açtığımda saat 7 ye geliyordu aşağı indim. Berk telefonuyla uğraşıyordu.
Yanına oturdum.
"Berk"
"Hıı."
Diye bir ses çıkardı boğazından.
"Benim sana bir şey demem gerekiyor"
"Dinliyorum "
Dedi.
"Bana bir eğitim teklifi geldi. Hollanda'da. Oraya gidip cerrahlığımı bir üst seviyeye taşıyabilirmişim."
Cevap vermedi. Gülümsedi.
"Berk niye gülüyorsun ? "
"Çünkü benim kardeşim dediğim kızın beni bırakıp gitmeyeceğini biliyorum"
Öyle kalbim acımıştıki...
"Berk ben gidicem."
Gözleri anında bana döndü.
"Sen ciddi değilsin dimi ?"
Sessiz kaldım.
"Ciddisin. Hemde çok."
Kafamı evet anlamında salladım.
"Uçak yarın akşam. Vedalaşmak için yalnızca bir günümüz var."
Dedim sesim titreyerek.
"Mira... gitme "
İlk defa gerçek kişiliğimle seslendi bana.
İlk defa kendi adımla gitme dedi bana.
İlk defa gözü dolmuştu.
"Berk bu benim için önemli. Uzun sürücek ama gelicem.
Sana senin üzerine yemin ederimki gelicem."
"Sana senin üzerine yemin ederimki seni bekliyicem."
Berkin sol gözünden bir damla yaş düştü.
"Güneş nolur gitme."
Daha fazla dayanamayacağımı hissedip,
"Ben odama çıkayım anca hazırlanırım"
Dedim. Sahte gülümsemeyle. Arkamı döndüğüm anda göz yaşım akmaya başladı. Odama çıktım. Kapıya yaslanıp hıçkırarak ağlamaya başladım.
Sonra ayağa kalktım.
5 tane valiz çıkardım. Yarında alışverişe çıkacaktım.
Dolabımdaki tüm kıyafetlerimi koydum. İçinden kendime yolculukta giyecek ayırdım.
Ayakkabılarımı ayrı valize koydum. Makyaj malzemelerini ayrı çantaya. 1 tane boş valiz kalmıştı. Onuda yarın doldururdum.
Aşağıdan bir bardak kırılma sesi geldi. Hızla aşağı indim.
Berk bardak parçalanmıştı.
"Berk iyimisin? Elini getir."
Eli kanıyordu. İlk yardım çantasını getirdim.
"Güneş birşey yok."
"Kanıyo Berk."
Elini yavaşça temizledim ve sardım.
"Ben yatmaya gidiyorum "
Dedi. O an kalbime birşey saplandı sanki.
"İyi geceler."
"İyi geceler"
Dedi ve çıktı. Bende odama çıkıp yattım.
*Gidiş günü öğlen vakti *
Alışveriş yapmaktan vazgeçmiştim. Onun yerine Selen ve Melisa ile vedalaşmıştım şuan salonda oturuyordum Berkle.
"Evden kaçta çıkman gerekiyor?"
"4 veya 5"
"Saat 1"
Yanına oturdum ve kafamı onun göğsüne yaslayıp sarıldım.
"Berk... Sen benim yeri geldi abim yeri geldi kankam yeri geldi kardeşim yeri geldi psikoloğum oldun. Bu 5 yılda biz kardeşliği aştık. Gözümüz artık tek birbirimizi görmeye başladı. Ben şimdi gitmek zorundayım ama sen sakın beni unutma olurmu?"
Dedim titrek sesle.
"Gel buraya salakk."
Dedi ve sarıldı.
"Güneş... Sen de benim yeri geldi kardeşim yeri geldi ablam yeri geldi sırdaşım oldun. Şimdi gidiyorsun. Nasıl toplarım bilmiyorum ama toplarım. Sadece senin için iyi olmaya çalışıcam. Senden tek bir şey istiyorum. Sadece kendine dikkat et. Çok dikkat et."
Gözlerimiz doldu. Saatlerce gitme vaktime kadar o pozisyonda kaldık. Ne o su içmeye kalktı ne ben peçete almaya. Ne o bana bir daha piremses dedi ne ben ona çamaşır makinesi dedim. Sadece sessizlik.
Saate baktım.
"Galiba artık hazırlanmam gerek"
"Hazırlan ve gel."
Dedi. Yukarı çıktım. Beyaz giyindim. Ayrılık rengiymiş.
topuklu bot giydim ve ceket alıp aşağı indim. Valizleri indirmiştik.
"Berk senden bir şey istiyorum"
"Son kez söyle isteğini"
"Son kez beni dinle ve evde kal benimle gelme. Vedalaşmak işi zorlaştırıyor"
"Güneş..."
"Berk lütfen."
"Kahretsin kahretsin tamamm."
Taksi geldi ben çağırmıştım.
Eşyaları koyduk tek vedalaşma kalmıştı.
Koştum koştum ve evdeki Berkin boynuna atladım. Ağlamaya başladım.
"Güneş işe yaramayacak biliyorum ama sana gitme desem yinede gidermisin ?"
Ağlamaya devam ettim.
Oda bana sarıldı. Kalmayacağımı biliyordu.
"Bekle beni geliyorum"
Dedi ve yukarı çıktı.
Elinde bir kutuyla geldi. Açtım cok güzel bir kolye vardı.
Ay ve güneş iç içe geçmişti kolye zinciri altındı ama güneşin rengiyle yarışırdı parlaklığı..
"Güneş"
Burnunu çekti.
"Bunu anlamını bilerek taşı boynunda olurmu?. Bir insan vardır birinin en kıymetlisi. Birinin yaşama amacı. Birinin hayatı. O sembol Güneş sembolü olsun. Yani sen ol. Bir insan vardır kıymetlisini korumak isteyen, yaşama amacını bilmek görmek isteyen, ve bir insan vardır hayatı onu korumakla görevli olan birisi. Oda Ay olsun. Yani ben. Ay hep güneşin yanında. Hep koruyacak güneş. Ben hep yanında olacağım. Bedenen olmasa bile."
Artık daha fazla ağlıyordum.
Sarıldım kolyeyi taktı.
"Ağlama hadi geç kalıcaksın."
Dedi oda göz yaşını sildi. Arkamı döndüm yürüdüm yürüdüm yürüdüm ama durdum. Ona döndüm.
El salladım el salladı.
Taksiye bindim saniyeler içinde evden ayrıldık. Ağlama krizine girdim. Öldüm. Acı çektim. Çok mutsuzdum.
Havalimanına az kalmıştı. Saate baktım 15.35 di. Az kalmıştı.
Havaalanına geldik. Valizlerimi indirdim. Sonra bekleme salonuna geçip bekledim. Berkle fotoğrafımıza baktım.
O kadar anımız vardıki ...
O kadar şey paylaşılmıştıki aramızda...
Şimdi hepsini bırakmıştım...
O an garip bir şey oldu. İçimden bir ses tam olarak şunu dedi,
Bırak eğitimi bırak hollandayı. Eğitimin için dünyanı yıkmana değmez. Şimdi sadece Berkin yanına git.
O anda nedense gözüme tanıdık bir yüz çarptı. Saliseler içinde kayboldu. Ayağa kalktım ve koşarak oraya gittim. Yoktu. Arkamı döndüm. Ve bir anda
Ağzıma gazlı bez yapıştırıp koklattılar.
Bilincimin gitmesi saniyelerimi aldı.
Merhabaa, Kim kaçırdı acaba??