Bahçemizdeyiz.Salıncakta. Hangi bahçe? Hangi salıncak?
5 yıl önce bırakıp gittiğim yerdeki evim. Evimin bahçesi. Bahçemdeki salıncak.
Yanımda Berk var. Mete var. İkisi çok iyi anlaşıyorlar. Benim ve Berkin arasında birşeyler var. Mete bunu takmıyor bile. Yakın arkadaş görevine o geçti.
Mete içeri girdi.
"Ben birşey alıp hemen gelicem. Takılın siz."
Dedi. Tamam diyerek onayladık bizde.
İçeri girdi. Geri geldi.
Elinde bir silah. Ve içinde kurşun.
Aynı bana sıktığı gibi Berk'e de sıktı.
"Sen benden sevgilimi aldın. Bende seni sevgilinden ayırıyorum"
Halbuki ne kadar güzel başlamıştı herşey.
*Yazarın anlatımıyla*
Güneş bilincini kaybettikten 20 dakika sonra ambulans gelmişti. İlk müdahaleler Berk ve ordaki diğer cerrah arkadaşlar tarafından yapılmıştı. Hastaneye gelmişlerdi. Doğal olarak ameliyatı Berk yapmak isteyecekti. Ve istemiştide zaten.
"Melisa lütfen izin ver çekil önümden"
Diye çabalıyordu Berk.
"Berk lütfen zorlaştırma o kurtulucak sana söz veriyorum"
Demişti Melisa umutlu bir şekilde.
Ama kimse Melisanın çoktan umudunu kaybettiğini bilemezdi. Tabiki oda çabalayacaktı.
"MELİSA SANA ÇEKİL DEDİM "
Diye yükselmeye başladı Berk.
"BERKK!"
"ÇIK ŞURADAN"
diye melisayı önünden çekmeye çalıştı ama olmadı.
"YA SEN ANLAMIYORMUSUN İÇERİ GİRİP AMELİYATI SEN YAPARSAN TEK BİR HATANDA ÖLECEK O.DİKKATİNİN DAĞILMAMASI LAZIM Kİ SENİN DÜZ ÇİZGİYİ GÖRÜR GÖRMEZ DELİRECEĞİNİ HERKES BİLİYOR!"
Diye bağırdı Melisa.
Berk hayâl kırıklığıyla arkasındaki duvara yaslandı ordan güç aldı. Ve yere çömelip içerden kardeşinin çıkmasını bekledi.
*Berk Apak*
8 saat oldu. Tamı tamına 8 saat 46 dakika. Ne bir haber verdiler nede içeriden çıkan oldu.
Beni hiç bir şekilde içeri almadılar.
9. Saatin sonlarına doğru içeriden uzman Cerrah ameliyat doktoru çıktı.Ayağa kalktım ve ona doğru yürüdüm.
"Berk sana söylicem durumu ama sakin olman gerek."
"Öldümü ?"
Diye sordum. Çünkü sesinde öyle bir şey sezmiştim.
"Hayır ölmedi. Ama yaşaması mucize olur. Ve tıpta mucize yoktur."
Kestirme bir şekilde ölecek diyor.
Durumu öğrendiğimize göre artık kamera kayıtlarını inceleyebiliriz.
Kimseye bir şey demeden hastaneden çıktım. Gözler bana çevrildi. Çünkü gömleğimde sanki ben Vurulmuşum gibi kan vardı.
Arabaya binip törenin yapıldığı yere gittim. Güvenlik odasına çıktım.
"Bana saat 17.30 civarı görüntüleri açmanız gerekiyor"
"Beyefendi böyle kafasına esen buraya gelip film gibi izlerse bizim görevimiz ne ?"
"Uzman Cerrah Berk Apak. Dün vurulan cerrahın kardeşi."
Dedim. Uzman değildik belki ama bu isim verilmeliydi.
"Kusura bakmayın"
Dedi ve açtı.
Şuan katil olmamam için hiç bir sebep kalmamıştı.
Mete Terkin bunun hesabını vereceksin. En ağır şekilde.
Ordan çıktım. Tabiki evine gitmeyecektim. Bana ne yaşattıysa aynısını ona yaşatacaktım.
Arabaya bindim. Güneşin dediği yol tarifine göre Arabayı ekinin evine sürdüm.
Kapıyı sertçe çaldım.
Tabiki Metenin yaptığı gibi bir şerefsizlik yapmayacaktım.
Kapı açıldı.
"Senin ne işin var burda. Defol evimden"
"Kusura bakma yada bak işimiz var biraz."
Dedim ve kolundan onu incitmeyecek şekilde zorla arabaya bindirdim.
"SEN NE YAPTIĞINI SANIYOSUN !"
diye bağırdı.
"Sus cırlama."
Dedim tersleyerek. Onu onun yaptığı şeyle yüzleştirecektim.
Eğer o hainlik yapmasaydı güneş daha mutlu olabilirdi dahada önemlisi şuan canıyla mücadele ediyor olmazdı.
Hastaneye sürdüm. Gelince arabayı durdurdum.
"İn arbadan ve tek zorluk bile çıkarmaya kalkma."
Benden korkuyordu. Korkmalıydı. En azından şuan.
Kolundan tuttum. Asansöre bindirip -5. Kata indirdim. Ameliyathane katı.
"Niye getirdin beni buraya ? "
"Şu ameliyathane yazısını görüyomusun? İçerdeki kişi benim hayatım. İçerdeki kişi benim kardeşim"
"Kim var içerde? "
"Salağamı yatıyosun ?"
"Miramı ?"
"Hayır. Güneş"
"Geçmiş olsun ama benim ne suçum var?"
"Sevgilinin suçu var."
Dedim dişimi sıkarak.
"Metemi ? Ne yaptı ki?"
"BİLMİYOMUŞ GİBİ DAVRANMA !"
"YEMİN EDERİM BİLMİYORUM"
"Dur söyleyim o zaman, kızın 4 yıl çalışıp en sonunda ödül alacağı törende vurdu onu."
"Mete yapmaz. O Mira'yı seviyor."
"Onun sevgisine başlarım. 5 tane kurşun hepside kalbine yakın. Ve şuan doktor yaşaması mucize olur dedi. Sizin yüzünüzden"
"B-ben gerçekten bilmiyordum"
O sırada arkadan bir bağırma sesi geldi.
"BU ŞEREFSİZ KIZIN NE İŞİ VAR BURDAAA !"
diye bağırarak gelmişti Selen.
"Selen saki-"
Elini kaldırdı.
"Sakın karışma "
Dedi.
"Ben gidiyim. Güneşe çok üzüldüm..."
Ekin kaçmaya çalışıyordu.
"Hiçbir yere gidemezsin kızıl şeytan "
Ekinin üstüne yürüdü. Gözleri halâ yaşlıydı. Onu duvara itti. Sertçe yapıştı duvara. Yanına gidip çenesini tutup sertçe sıktı ve konuştu. Bastıra bastıra.
"Bir daha ne Güneşin nede Berkin karşısına çıkmayacaksın. Ne sen ne sevgilim dediğin o şerefsiz. Yoksa yemin ederim olacaklardan ben sorumlu değilim."
Dedi. Ekin cevap vermedi. Selen daha fazla sinirlendi. Saçını sertçe kavrayıp aşağı çekti.
"Anlaşıldımı ?"
Ekin kafasını salladı.
"Şimdi defol git"
Dedi bastırarak yine.
Ekin gitti.
Ben yere oturdum. Güneş iyileşince alacaktım intikamımı.
"Durumu nasıl?"
"Bilmiyoruz. Almadılar bizide içeri."
Ayağa kalktım. Ameliyatı yukarı kattan canlı izleyebilirdim. Yukarı çıktım. Ameliyat bitti yazıyordu. Ne nasıl yarım saat içinde bitmişmiydi ?.
Yoksa bişeymi olmuştu? Ya birşey olduysa?
Önümdeki hiç bir insanı takmadan hepsini iterek koştum 2 alt kata. Asansör tuşuna bastım gelmedi. Merdivenlere yönelip 3 'erli indim hepsini. Karşıma Melisa çıktı.
"MELİSA YOK, GÜNEŞ YOK! NERDE BİŞEYMİ OLDU ? BANA NEDEN SÖYLENMEDİ ! NEDEN HABERİM YOK BENİMM !"
Diye bağırdım.
"Berk söylemem için sakinleşmen gerek"
"Bişey oldu. Bişey oldu. Bişey oldu ama sen söylemiyorsun bana!!!"
"Güneş...yoğun bakıma alındı Berk. Uyanıcak. Uyanıcak ama,"
Devam edemedi.
"Ama ..."
"Ama sağ elini kullanamayacak. Cerrahlık hayatı bitti. Yada doktorluk hayatı."
"Ama o sol elinide kullanabiliyor. O çok yetenekli o herşeyi yapar. Bitmesin-"
Lafımı kesti
"Berk sakin ol"
"BEN SAKİN FELAN OLMİCAM! GÜNEŞİN CERRAHLIK HAYATI BİTMEZ BİTEMEZ. O ÇOK İYİ BİRİSİ BUNU HAKETMİYOR ! -"
"HEMŞİREEEE"
Melisa bağırdı hemşire diye. Hemşire geldi.
"Sakinleştirici yap."
"SAKİNLEŞTİRİCİ İSTEMİYORUM BEN. Güneş lisansını alıp daha iyi bir cerrah olacaktı."
Koluma iğneyi vurdular. Ve bir süre sonra istemsiz bir uykuya girdim.
*12 saat sonra*
Uyandım. Gözümü açtım. Saate baktım. Sabah saatlerindeydik. Beni ciddi ciddi yarım gün uyutmuşlardı.
Yan taraftaki odadan sesler geliyordu.
Güneş? Ya onun odasıysa? Ayağa kalktım koşarak odadan çıktım. Yan tarafta girdim. Evet lanet olsunki evet güneşin odasıydı.
Melisa yanıma geldi.
"Berk çok üzgünüm ama şuan olmaz"
Dedi. Ve yine koluma beni uyutacak bir iğne yaptı. Siktir ama yeter yaaa.
*4 gün 12 saat sonra*
Gözlerimi yine açtım. Bu sefer uyutulmamak dileğiyle.
Kahretsin yine yan taraftan sesler geliyordu. Ayağa kalktım.
"BERK NERDEEE !"
Tanıdık ses geldi.
Resmen yan odaya baskın yaparcasına girdim. Güneş uyanmıştı. Hâli yoktu. Yüzü bembeyazdı. Ama bağırıyordu. Ben girince sustu. Yatakta yatırıyorlardı. Daha sağ elini kullanamayacağını bilmiyordu.
Yanına gittim.
Melisa yanıma geldi. Güneşe bakarak konuştum. Elimi arkaya tuttum. Dur anlamında.
"Sakın. Sakın deneme bile. Bu sefer istemiyorum sakinleştiriciyi."
Devam ettim.
"Bizi yalnız bırakın"
Hiç kimse hareket etmedi.
"ARKADAŞLAR BENDE CERRAHIM! DOKTOR VAR YANİ YANINDA"
Diyince hepsi çıktı. Koltuğa oturdum
"İyimisin? "
"İyiyim"
"Rahatmısın ?"
"Rahatım. Sen iyimisin?"
Sustum.
"Değilsin, neyin var Berk ?"
"Güneş sana bir şey oldu..."
"Bana bir şey olmadı. İyiyim ben. Halim yok çok yorgunum sadece"
"Öyle değil"
"Anlat o zaman Berk. Neyim var?"
"Güneş sağ elini kullanamayacaksın"
Sustu yada dondu. Gözü hafiften doldu. Devamıda geldi. Çünkü sağ el hareket edemeyince ne olacağını çok iyi biliyordu.
"Dışarı çıkarmısın ?"
"Seni yanlız bırakamam"
"Berk dışarı çık!"
"Güneş lütfen kalacağımı biliyosun"
"YA NEYİ BİLİYORUM BEN YA NEYİ ! BENİM CERRAHLIK HAYATIM BİTMİŞ BENİM HAYALLERİM YIKILMIŞ SEN BİLİYORSUN DİYOSUN NEYİ BİLİYORUM! BEN BAŞARDIM ÜST SEVİVEYE GEÇEBİLİRİM DERKEN BİRDEN SAĞ ELİMİ KULLANAMAYACAĞIMI ÖĞRENİYORUM NEYDEN BAHSEDİYOSUN SEN !"
Hasta haliyle bu kadar bağırmıştı.
"Güneş lütfen sakin ol"
"Berk odadan çık! Hemen. Çıldırmış halimi görmek istemezsin !"
"Çıldır ne yapacaksan yap ama benim yanımda yap !"
"SANA ÇIK DİYORUM ÇIIKKK!"
"Güneş..."
"Berk ! Defol git. Hiçbirinizi istemiyorum ne seni ne Adayı ne Tuğçeyi"
Kafası eskiye gitmişti. Ayağa kalktım odadan çıktım. Defol git biraz ağır olmuştu sanki. Onu en iyi ben anlıyordum. Ama bana aynı şeyi 2. Kez yaşatması ağır olmuştu.
Yıllar önce bir hastanede çalışıyordum, psikolog olarak. Bir hastam vardı kız. Simsiyah gece misali saçları gri yağmurlu havayı anımsatan gözleri vardı. İlk geldiğinde ne sıkıntısı olabilir bu kızın diye düşünmüştüm. Çok güzeldi.
Ona aşık olmuştum. Sevmiştim. Benden antidepresanlar istemişti. Haklıydıda ama ben vermemiştim. Onun antidepresanı ben olayım istedim. Bir süre sonra bağlandık birbirimize o benim ilgime bağlandı ben onun kalbine bağladım kendimi.
Evine gitmiştim bir gün akşam vaktiydi. Benim evimin anahtarı onda vardı. Onun evininde bende. Kapıyı açacaktım. Hiç ses gelmediği için tereddütte kalmıştım. Korkmuştum. Ya uyuyorsa ? Ya uyandırırsam ? Ya korkarsa ? Telefonla aramıştım. Açmamıştı. Eve girmiştim. Lambalar kapalıydı. Evde olmadığını düşündüm. Banyonun kapısını tıklattım. Hiç bir ses gelmeyince kapıyı açıp girmiştim. İşte o an anlamıştım insanları iyileştiremediğimi. Kimsenin beni sevmediğini. Yerde yatıyordu. Ağzından kan gelmişti. Bilerek isteyerek intihar etmişti. Ben kötü geliyordum insanlara. Şimdi Güneşede kötü gelmiştim. En kötü ne yaşarsak yaşayalım birbirimizin hep yanında olacağımıza söz verdiğimiz kız bugün beni yanında istemedi. Kovdu.
Hastaneden çıktım. Herkesin tek kaldığı zaman gittiği, ona tek oranın iyi geldiği ve belkide içini döktüğü bir yer vardır. Belki uzak belki yakın ama ona sadece oranın moral verdiği bir yer. Benimde vardı. Sadece güneşin bildiği bir yer. Oraya gittim.
Sadece sudan ve su sesinden oluşan bir yer. Saatlerce oturdum orda. Günler geçmişti belkide ?
Umrumda değildi. Günlerce oturdum orda. Telefonum çalmadı. Bir çağrı bir mesaj bile yoktu.