*BERK APAK(güneş tutuklandıktan hemen sonra)*
"BERK BİR ŞEY YAP NOLUR TAKMASINLAR KENDİMİ KORUMAYA ÇALIŞTIM SADECE"
"izin vermicem tamammı bana bak sen? Sadece gözüme bak"
Arkada duran polis kelepçeyi bileklerine geçirecekken güneş birden aşağı doğru kaydı ve kelepçe bileğinden çıktı, kendisiyle beraber kelepçe de düştü.
"Güneş! Şşşş bana bak hadi"
Dizime yatırdım.
"Ada Tuğçe ya ambulans çağırsın biri. PUT GİBİ DURMAYIN KONUŞUN BİRİNİZDE"
Tuğçe telefonunu aldı.
"Berk sakin ol sadece bayıldı korkma"
Akın konuştu.
"Kızın karnından kan akıyor! Ve berk haklı olarak deliriyor!"
Devam etti lafına.
"Asrın izin verme onun tutuklanmasına! Onun temaslara karşı hassasiyetini biliyorsun!? Adam ona bir şey yapacak olmasa ona zarar vermez biliyorsun!"
Asrın konuştu.
"BİLİYORUM! AMA NE YAPAYIM! NE BEKLİYORSUNUZ!? O kelepçe er geç takılacak. Tutuklanmasa bile kelepçeyle en az 2 gün nezarethanede kalacak. Ben sadece bunun siciline işlememesini ve mesleğini etkilememesini sağlarım. Sorguya alınacak mecburen"
Adanın, Tuğçenin ve Akının bakışları asrına kınama gönderiyordu.
"KESİN ŞU KAVGAYI!"
"SİZ FARKINDAMISINIZ BİLMEM AMA BENİM KARDEŞİM YERDE YATIYOR KARNINDAN BARDAKTAN BOŞALIRCASINA KAN AKIYOR SİZ KAVGA EDİYORSUNUZ!?"
Güneşe döndüm. Yüzüne hafif hafif vurdum uyanması için.
"Güneş uyan artık hadi güzelim bak duyuyorsun beni bilincin açık ama gözünü açmak senin elinde. Kimse alamaz seni izin vermem."
Üzerimde olan tişört üzerine giydiğim beyaz gömleği çıkarıp karnına bastırdım. Dikiş gerekiyordu. Olmaması gerektiği kadar derindi.
"YA BİRİSİ ŞU LANET AMBULANSI BIR DAHA ARASIN NOLUR"
Dizimden kaldırıp kucağıma aldım. Arabaya bindirip kendim götürecektim ki kulağımı siren sesleri doldurdu. Ambülans durdu içinden hemşireler indi.
"Durumu Ne?"
"Ben cerrah Berk Apak. Bilinci açık ama gözünü açamıyor. Ama bilincide her an gidebilir"
"Bilincinin açık olduğunu nerden anladınız"
"Baygın birinin vücudu serbest ve rahat olur sizde fark edeceksiniz çok fazla kasık gerilmiş şekilde vücudu"
Devam ettim. Titretme şu sesi berk.. yapma bunu.
"Karnında derin bir çizik var"
Ambulansa bindirdiler bende onlarla beraber bindim.
"Serumu ben takarım. Damar yolunu açarım"
Serumdan korkuyordu. Ambulans hareket edecekti ki içeri Ada daldı.
"Hanımefendi en fazla 1 kişi alabiliyoruz buraya"
"Bende cerrahım."
"Ama en fazla 1 kişi olabilir burda zaten müdahele edecek kişiler biziz."
Araya girmem gerekiyordu.
"Ama artık bizde varız. Sürün şu arabayı! Bilincini kaybetti!"
Ve evet artık duymuyordu bile.
Hareket etti. Damar yolunu açtım. Ada serumu hazırlamıştı. İçine sakinleştiricide katmıştı büyük ihtimalle. Serumu alıp taktım.
Hastaneye geldiğimizde bir odaya soktuk onu. Odadan çıktım. Koridora baktığımda bir araba dolusu özel harekat siyah kıyafetli polis geldiğini gördüm ardından Asrın Akın Tuğçe göründü. Ada içerde güneşin başındaydı ben istemiştim.
Odaya yaklaşan polislerin ve Asrının önüne geçtim.
"Berk yatağa kelepçe takılmalı"
"Neden? Kaçacağını mı düşünüyorsun? "
"Ben değil. Onlar düşünüyor. Kim olsa kaçmak ister berk.."
Tuğçe asrının yanından uzaklaştı.
"Sana diyecek laf bulamıyorum asrın. Güneşle benden önce tanıştınız. Ama senden daha iyi tanıyorum. Ve emin ol seni duysa çok kırılacaktı"
Devam ettim derin nefes alıp.
"Şimdi ben içeri geçip, cerrah olarak hastamla ilgileniyorum. Odaya kimse gelmeyecek."
Polislere döndüm.
"Polislerde dahil."
"Berk-"
Asrının lafını dinlemedim bile. Ben girmeden tuğçe daldı önümden içeri.
Bende girdim ve kapıyı kapatıp kilitledim.
Odanın panjurunu kapattım. Ve güneşin yanında ki boş yere oturdum.
Ada eşya dolabını üzerine,Tuğçede camın 2-3 cm lik yerine yaslanmıştı.
"Siz niye geldiniz Odaya?"
"Ben Ambulansta da geldim. Güneşi bırakmam"
"Bana hiç sorma yol boyunca aklım güneşte kaldı"
"O yüzden mi ambulansı bile aramadınız."
Ada konuştu.
"Beni en iyi tuğçe biliyor güneş kimlik değiştirmeden önce araba kazası geçirmişti.. Ben o an bile aramadım arayamadım"
"Ada böyle bir şey olursa şok etkisine giriyor. Ben aramadım çünkü.. çünküsü yok savunmicam kendimi"
"Tamam. Susun. Konu kapansın"
Tuğçe konuştu.
"Asrın böyle biri değildi.."
Ada devam ettirdi,
"İstese güneşi kaçırırdı bile"
"Katil damgası yiyemez o Ada. Nerden bilebilirdi..?"
Ayağa kalktım.
"İçeri kimse alınmayacak. Karnına dikiş atılması gerekiyor. Uyanmadan halledelim. Uyanınca canı yanar"
Ada da Tuğçede ayağı kalktı malzemeleri getirdiler.
"Berk ben yapabilirim? Elin titriyor"
"Hallederim"
Dikiş atma işlemlerini başlattım.
Her ne kadar uzun sürse bile bitmişti.
Peki neden halâ uyanmadı?
"Sizce niye uyanmadı?"
"Uyanık olma ihtimali varmı?"
Ada konuştu.
"O numara yapmayı beceremiyor maalesef"
Tuğçe devam ettirdi.
"Anlardık yani"
Kapıyı çaldılar.
"O kapı açılmayacak."
Sertce konuştum.
Birinin kalın sesi duyuldu.
"Kırmak zorunda kalıcaz açmazsanız"
Cevap vermedim.
Kapı zorlandı. Tuğçe kapıya yöneldi.
"Sakın."
Dememle durdu ve geri gelip oturdu.
"Uyanması lazım artık güneşin"
"Uyanacak ada ama elinde kelepçeyle"
Kapı en sonunda zorla açıldı.
Polisin biri içeri girdi ardından diğerleri.
Ayağı kalkıp önlerine geçtim.
"Hasta hijyeni açısından içeri sadece 1 polis alıyoruz. Oda Asrın."
Polis galiba gıcık olmuştu bana. Çokta umrumda.
"Gelen polislerin en üstü giriyor diye biliyorum. Polismiydiniz? Cerrahmı? Anlayamadım."
"Anlatıcam ben sana"
Üstüne yürüdüm. Asrın durdurdu.
"Yapma berk!"
"Sanane asrın se-"
Bir ses duydum.
"Berk?"
Kafamı oraya cevirdim. Kahretsin ne ara takılmıştı o kelepçe! Tabi yaa.. o polis beni oyalarken diğeri geçti taktı ve asrında buna göz yumdu.
Yanına gittim güneşin.
"Güneşim?"
Elini kafasına götürmeye çalıştı. Götüremedi. Ellerine baktı. Sonra asrına baktı. Yüzünden bir anlık hayal kırıklığı geçti sonra geri eski haline döndü.
"Ne zaman gidiyoruz?"
Diye anlamadığım bir soru sordu.
"Karakola"
Ciddi misin bakışı attım. Gerçekten mi? Polislerin yanında sorduğu soruya bak yaa.
Korkudan bayılan kız şimdi cesurluk taslayıp karakola gitmek istiyordu. İnanılmaz.
"Dikişlerin var 1 gün yatman iyi olacak"
Yatması gerekmiyordu. Ne kadar uzatabilirsem o kadar iyiydi.
Polis girdi araya.
"Dikişinde önemli bir şey görünmüyor şimdi çıkmasında da bir sakınca olmaz. Eğer olursa karakol revirine götürürüz."
Ay çok bilmiş seni.
Yatağa bağlı olan kelepçe çözüldü.
Ayağa kaldırıp koluna girdiler.
"Dokunmayın. Yürümesini istemiyorum. Aşağı kadar ben indiricem"
Bir polis alayla konuştu,
"Kucağınıza alacaksınız galiba?"
Güneşten uzaklaştırdım. Yanına gidip kucağıma aldım. Aşağı doğru önden yavaşça yürüdüm.
"Berk"
"Şu işler bitsin öyle hesaplaşıcaz seninle küçük hanım"
"Sadece pişmanım galiba bunu bil yeter"
"Galiba? Bir zahmet pişman ol.. bu kadar ciddi olduğunu bilseydim ben tutardım avukatı"
Sadece susup gözüme baktı.
Bende susup gözüne bakmama aşağı indim.
"Burda dur"
Diyen polisi dinleyip durup indirdim.
"İlk karakola gidip sorguya alıcaz. Sonra büyük ihtimal tutuklanacak. Mahkeme gününe kadar nezarethanede kalacak. Mahkeme günü belli olur herşey."
Başka bir polisti bu konuşan yanıma gelip kulağıma fısıldadı.
"Ama mesleğini etkilememesi için ve mahkemenin en erken tarihe alınması için elimden geleni yapıcam."
Bu da neydi şimdi? Bu polisler iyimiydi? Zıttımızmıydı? Neydi!?
Güneşin eline tekrar kelepçe takıldı.
Önceki kadar tepki vermiyordu hatta
Tepkisizdi bile denilebilinir.
Arabaya bindirildi.
Güneş sanki ona son kez bir şey dememi bekliyormuş gibi baktı.. sustum.. konuştum.
"Hemen arkanda olucaz. Korkma"
Hafif tebessüm etti. Araba hareket etti ve gitti. Asrın tam arkamdan geliyordu ki elimi kaldırıp durdurdum.
"Sakın!"
Arabaya bindim şuan binecek kişilerin binmek için yalnizca bir kaç dakikaları vardı.
Biraz bekledikten sonra Ada Akın ve Tuğçe bindi.
Arabayı karakola sürdüm.
Gelince direk yukarı kata çıktım. Orda bana iyi gibi davranan polis geldi yanıma.
"Sorguya alındı. Mahkemeyi 2 gün sonraya verirler diye düşünüyorum. Böyle acil durumlarda erken veriyorlar"
"Sicili?"
"İşlemeyecek. Hiç bir şekilde izin vermem."
Hafif gülümsedim ve orda ki bir yere oturup güneşin sorgudan çıkmasını bekledim. Yada bekledik.
Akın konuştu.
"Sizde isterseniz eğer avukatı ben olabilirim..?"
Ona baktım. Yaparmıydı? Becerirmiydi?
"Yapabilirmisin?"
"Elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışırım emin ol"
Kafamı salladım.
Güneş 1 saat içinde içerden çıktı. Kirprikleri nemli gibi çıktı. Ağlamışmıydı o? Gözünün altı çizgi gibi kırmızı olmuştu bile.
Ayağa kalktım hızla. Elleri önden kelepçeliydi. Sarılacaktim ki bir polis engelleyecekken sorguya alan diğer bana ters olan polis onu durdurdu ve sarilmama izin verdi. Günes kollarını kaldırdı. Bende kolları arasına girip ellerimi beline doladım.
"Bir şey olmayacak.. ağlama olurmu? Nolur.."
"Berk bir şey yapmadığımı bil tamammı? Sadece o bana saldıracaktı.. yemin ederim.."
"Biliyorum canımın içi. Biliyorum.."
Polis ayırdı.
Ve konuştu.
"Mahkeme perşembe günü saat 9 da"
Kafami salladım.
"Nereye götürülecek Şimdi?"
"Nezarethane."
Bana baktı.. baktı.. bakarak yürüdü ve gitti.. kayboldu göz önünden. Karakol koltuğundan birine oturdum. Ada geldi yanıma.
"Berk gitmemiz gerek."
"Ada gidemem"
Zorla ayağa kaldırdı. Kalkar kalkmaz ona sarıldım. Ne yapacağını bilemez şekilde sırtımı sıvazladı. Ayrıldım.
"Siz gidin ben burda kalıcam"
"Olmaz mahkeme gününe kadar bekleyemezsin. İtiraz istemiyorum."
Aşağı indik. Arabaya bindim ve hepsini evlerine bıraktım. Sonra bende tekrar karakola geçmiştim anlaşılan 3 gün kadar bir süre burda kalacaktım. Onu yanlız bırakmazdım ne olursa olsun.
*Sorgu anı güneş kumsal yerel anlatımı*
Arabadan indirdikleri gibi sorgu odasına almışlardı. Ellerimi masanın üzerinde duran demirliklere bağladılar. Tamam ben bir katil olmuştum ama katil olmayı istememiştim.
Polis gelip karşımda ki sandalyeyi sertçe çekip oturdu.
"Neden öldürdün?"
isteyerek olmadı!
"Bilerek yapmadım sadece arkadaşım aramıştı Asrın.. dedi ki telefonda yanında ki avukat Selim Maraz olmayabilir. Korktum. Belli etmemeye çalıştım. Asrın telefonu kapatma dedi yüz üstü koydum telefonu.
Sonra bir şeyler oldu anladı galiba. Asrın fark etti ve istemeden konuştu. Telefondan gelen sesi o duydu. Sesi kapattınız sanıyordum dedi sonra bağırdı bende odama kaçtım. Kapımı kilitledim"
Biraz derin nefes aldım sustum.
"Neden birini aramak aklına gelmedi? Onca polis varken neden telefonun yanındayken aramadın?"
Çok sorgulayıcı bakıyordu. Hükmediyordu resmen bakışları.
"Telefondan ses geldiğini duyduğu anda aldı telefonu kırdı"
Baktı. Gözümden doğru mu yanlış mı söylediğimi anlamaya çalıştı.
"Devam et"
"Oda peşimden geldi. Kapıyı zorladı. Elime ne olur ne olmaz diye beyzbol sopası almıştım. Öldürmek yada vurmak için değil. Sadece korkutmak için. Girdi içeri kapının yanına saklanmıştım. Vuracaktım evet ama sadece bayıltacak derecede. Elinde bıçak olduğunu görünce durmak zorunda kaldım. O bıçağıyla bana zarar verdi ve bende ona vurdum. Öldürmek istemedim yemin ederim. O kadar kişinin hayatını kurtarmışken nasıl birinin canını alabilirim ben. Daha önceden olduğu gibi aynısı olsun istemedim-"
Ağladığımı nefes alamayıp hıçkırdığımda fark ettim.
"Bunu bir polis olarak sormuyorum sadece meraktan.. Ne yaşadın?"
Ağlamamı biraz durdurmaya çalıştım.
"Sevdiğim adam ve babası tarafından 2 kere saldırıya uğradım. Pardon sevdiğim adam ve öz babam tarafından. İkisi de aynı kişi çünkü"
Titreyen ellerime baktım kafamı masaya gömdüm. Bir anahtar sesiyle ellerimin hareket edebildiğini hissettim. Ellerimi kaldırıp kafamın arkasına yasladım.
Polis bir anda iyi olmuştu galiba bana karşı. Halbuki en başından beri oda çok sertti.
2 dakikalık dışarı çıktı ve geri girdi. Bakmamıştım halâ kafam masaya gömüktü.
Kapı kapandı ve yanımda aynı boyda olmak için çömeldiğini hissettim.
"Kafanı kaldır"
Kafamı kaldırdım.
Su getirmişti. Elime aldım içmeye çalıştım. Hâlâ titreyen elimle bir yudum alıp bıraktım. Tam kafamı geri gömecektim ki engel olup suyu o icirdi. Biraz daha bekledik içerde ve konuştu.
"Çıkalım mı?"
Kafamı salladım.
"Mahkemeye tam 3 gün var ben hep burda olucam diğerleri büyük ihtimalle yardımcı olmaz ama ordaki görevliye benim ismimi verirsen geleceğim.. emin ol"
Ara verdi devam etti.
"Mert Karaca"
Hafif gülümsedim bileğimi uzattım kelepçeyi takması için.
"Takmak istemezdim ama mecburum özür dilerim"
"Göreviniz bu "
Kafasını salladı ve taktı. Gözlerimden halâ yaş akacakmış gibi hissediyordum.
Dışarı çıktık..
*3 gün sonra/ Mahkeme günü sabahı*
^Berk Apak anlatımı^
Sabah erkenden eve gitmiştim 3 gün ardından sonra. Bir duş alıp geri karakola geldim. İçerden sesler geliyordu
"Yavaş tut biraz canım acıyor!"
Güneş bağırıyordu. Oraya gittim.
Onu öylesine özlemiştim ki.. oysaki hergün görüşmüştük.
Oda bana baktı. Ama bir şey demeden aşağı indirdiler. Daha doğrusu izin vermediler konuşmaya. Arabayla mahkeme yerine doğru sürdük.
Sessiz bir yolculuk ardından her şeyi belirleyecek kapının oraya geldik. Güneş arabadan indirildi. İçeri girdik.
Ben Ada Asrın Akın Tuğçe ve.. Tugay. Akın güneşin avukatı olarak girdi.
Hâkim anlatmamızı istedi. İlk güneş anlattı. Sonra benden dinlediler sonra da asrından.
Akın olabildiğince savunmuştu.
Hâkim konuştu.
"Karar."
Herkes ayağa kalktı.
"Anlatılanlar dinlendi yargılandı ve doğruluğu tartıldı. Güneş Kumsal Yerelin avukat öldürme suçundan 4 yıl 8 Ay yatmasına karar verildi."
Güneşe baktım dondu kaldı. Aynı şekilde onu getiren polis bile şaşırmıştı. Hayır berk senin güçsüz olman gereken yer bura değil güneşi tutman gerek şimdi.
"Mahkeme bitmiştir."
Hâkim dışarı çıktı. Polisler güneşi aldı ve daha sıkı şekilde tuttu. Yanına koştum. Bu kadar sakin olması hayra alamet değildi. Hemde hiç.
"Güneş bana bak"
"Bak birtanem herkes burda sessiz kalma kurtarıcaz seni"
Bana baktı boş boş sonra yanındaki polise döndü.
"Daha hızlı yürüyün"
Arkasına bakmadı ve gitti.
Tam arabaya bindireceklerdi ki durdu bana döndü.
"Berk"
"Efendim gün ışığım..?"
"Annem ve babamın mezarına gidip onlardan benim adıma özür dile olurmu?"
merhabalarrr bölümleri nasıl buluyorsunuz? Gittikçe senaryo değişiyor fark ettiğiniz gibii