Yeni Üyelik
38.
Bölüm

35. Bölüm

@_yazarayl_

*birkaç gün sonra*

Günlerdir neşeli olmaya çalışsakta arada berkin bana olan kırgınlığını hissedebiliyordum. Ve bu benim vicdan azabımı arttırıyordu.
Akşam ona bir şeyler hazırlayabilirdim. Affettirmek için değil, çünkü berk gösterişe kanacak kadar düşük bir insan değil. Ama sadece vakit geçirmek amaclı istiyordum.
Ada Tuğçe ve Akını da çağırırdık belki. Asrın değil.
Sahil kenarı!
Gayet mantıklı bence. Güzel zevkli olur. Kek pasta yaparsam mükemmel olur.
Yaparsam...
Güneş sen yapmayı bilmiyorsun..
Denerim en azından.
İlk adaya haber verdim sonra tuğçe ve akına.
Tam aşağı pasta yapmak için inecektim ki berke bir şey söylememeleri gerektiğini demeyi unuttuğumu fark ettim.
Aradım Akını
Çünkü en çok berkle konuşan oydu
Çaldı.. çaldı..

"Aloooooo?? Yıldııızzzz?"

Akın yine neyin kafasında..

"Akın Güneş ben yaaa!"

"Haaa pardon. Ha güneş ha yıldız ne fark eder bee neyseee söyle güno"

"Bu enerji nerden geliyor oğlum?"

"Berkle konuştuk modum yükseldi"

"NE! SÖYLEDİN Mİ AKŞAM Kİ PLANI?"

"Evet?"

"Yaa akın mahvettin her şeyi"

"Haa mahvettiysem söylemedim o zaman"

"Ha?"

"Komik bir Şakaa"

"Gerizekalı! Kapat Allahın belası kapat!"

Telefonu yüzüne kapattım.
Bizim akınla maximum konuşmamız bu maalesef..
Aşağı inip sakince ve dikkatlice internetten videoyla aynı anda pasta yaptım. Poğaça ve hamur isleri tuğçe de, içecekler ada da tatlı da bendeydi. Pastayı buz dolabına kattım.
Magnolia ma laf ettirmezdim ama.
O tatlıyı da yapınca yukarı odama çıkıp hazırlanmaya başladım.
Beyaz tulum tarzı bir şey giymeye karar verdim.
Beyaz ve turuncudan oluşan bir bot günü kurtarırdı bence?

Çantaya gerek duymadım çünkü zaten elim dolu olacaktı.
Aşağı inip pastayı aldım.
Sonra da magnoliaları. Bir kabın içine katacaktım ki telefonum çaldı.
Berk arıyordu.

"Bekooommm söyle noldu?"

Evde değildi o yüzden aramıştı.

"Güneşim ben geç gelicem eve merak etme tamammı?"

"Ama.. tamam merak etmem"

"Bir sorun mu var?"

"Yok ta sen neden geç kalacaksın?"

"Almira ile beraberiz"

"Anladım.. dikkat et görüşürüz"

Görüşürüz diyip kapattı telefonu..
Adayı aradım.

"Efendim bebeğim?"

"Plan iptal isterseniz bana gelebilirsiniz?"

"İyide neden ki??"

"Berkin önemli işi cıkmış zaten sürpriz olacaktı haberi yok başka zaman artık"

"Tuğçe yanımda zaten gelelim biz yanına"

"Bekliyorum görüşürüz"

Onunla da kapattım. Koltuğa oturup beklemeye başladım. O sırada telefonuma bildirim sesi geldi.

~Tugay
*Güneş biliyorum.. arabada kalbini kırdım. Kırmak istemezdim sadece benimde kafam karışık. Ama telafi edicem söz veriyorum. Ayrıca hastanemin adının kirlenmesi umrumda bile değil. Özür derim..
Tek ve ilk özür dilediğim kadınsın beni affedermisin?*

Bu mesajda ne..
Hemen görüldü atmadım. Üstten okumuştum zaten bunu da. Ada ve Tuğçenin gelmesini bekledim. Yarım saat içinde geldiler.
Kapıyı açıp içeri oturdum.
"Nasılsın?"
"Ben iyiyim iyi olmasına da bir şey demeliyim.."
Tuğçe korkarak bana baktı
"BU BAKIŞI BİLİYORUM BENN!"
Ada girdi araya
"VALLAHİ BU BAKIŞ 'SIZE SÖYLEMEMEM GEREKEN BIR ŞEY SÖYLICEM AMA ARAMIZDA' BAKIŞI"
evet ondan..
"Tugaydan mesaj aldım.."
"ÇIKMA TEKLİFİ Mİ ETTİİ"
"ADA SALAĞI BAĞIRMA TUĞÇE MALI SENDE BAĞIRMA!"
Es verip devam ettim.
"Arabada bana söylememesi gereken kırıcı bir şey dedi belki de doğruyu söyledi ama bilmiyorum işte şimdi de özür diliyor"
"Ne demişti ki?"
Tuğçe ciddi olmuştu.
"Beni sadece hastanesinin adı kirlenmesin diye çıkarttığını söyledi.."
"Şimdi sıçtım ağzına tugay"
Ada telefonu mu aldı eline normal olarak mesaj gözüne çarptı ve okudu. Sonunda konuşmaya başladı.
"Aşık bu sana.."
Tuğçeyle aynı anda,
"ABARTMA"
dedik.
Tuğçe de mesajı okudu.
"Bu aşık.."
"Ya hayır daha yeni tanıştığım biri nasıl bana aşık olsun?"
"Sen ona nasıl olduysan öyle"
Tuğçenin lafının üstüne ada kapak yaptı bana.
"GİDERİM HA?"
"ŞAKA ŞAKA ŞAKA DUR LAN!?"
Ayağa kalkıp mutfağa gittim.
"Gitti ya lan bu?"
Tatlıları getirdim ilk magnolia.
İkisinede verdim.
"Afiyet olsun askolaarrr"
Yaptığım taklitle ikiside kahkaha attı.
"Ne yazim ben buna?"
"Affettim de"
"Affetme"
Tuğçe de Ada da farklı şeyler söylemişti..
İkisine mal gibi bakınca açıkladılar.
"Affettiğini söyle ama soğuk yap"
Şimdi anlamıştım.
"Bilmiyorum yaa"
Ada telefonumu aldı ve bir şeyler yazdi.
Sonra telefonu koltuğa bıraktı. Bende mesajı alıp okudum.
Önemli değil yazıp nokta koymuştu.
Derin bi iç çektim.
"Berkin bana kırgın olduğunu düşünüyordum soğuk değil ama içten içe kırılmıştır elbet. Bende bu sürprizi hazırlamıştım.. ama-"
Tuğçe girdi araya
"Önemli işi cıkmış dedin ama?"
"Almirayla buluşacakmış"
"Kızım sen bunları desteklemiyorsun ki niye bişey demedin?"
"Çünkü onunda mutlu olmasını istiyorum, aşktan yana ben bir çok kez darbe yedim.. ama o yemesin. Almira iyi bir kız gibi.. bundan sonra akışına bırakmaya karar verdim."
Nefes aldım devam ettim.
"İstemiyorum evet! Deli gibi köpek gibi kıskanıyorum Evet! Onu paylaşmak istemiyorum evet! Evet çünkü ona-"
Telefonum çaldı ada ve Tuğçe ikiside ağzı açık kalmış şekilde cümlemi tamamlamamı bekledi.
Telefonu aldım tugay arıyordu.

-Alo?

-Müsaitmisin güneş?

-dinliyorum.

-bak mesaj yazdım ama yetmiyor bana.. vicdan azabı çekiyorum sanki.. gel dışarı konuşalım biraz

-belki sonra. Görüşürüz.

Telefonu suratına kapattım.
Kapattığım gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım..
Anlık gelen sinirle telefonu karşımda duran merdivene fırlatıp çığlık attım.
"HİÇ BİR ŞEY YOLUNDA GİTMİYOR ALLAH KAHRETSİN TAMAMMI! HERKESİ KIRIYORUM!"
Tuğçe ve Adanın bakışları başkaydı.
Sanki bunun olacağını biliyorduk der gibi bakıyorlardı.
İkiside 2 taraftan sarıldı. Ağlamam durmuyordu ama bunu ben sakinleştirebilirdim..

Bırak ağla bu sefer, Ağla herkes duysun ister gibi ağla bir kez başkalarına duyur sesini. Gerçi.. Ne değişecekki?

Diyordu iç sesim bana..
Ayağı kalktım. Bir zamanlar asla içmediğim içkiyi aldım 1 tane de bardak. Tuğçe ve Adayı tanıyorsam onlar normal günde içmezlerdi.
Bende içmezdim.

Ama bugün normal bir gün değil ki?

Dedi iç sesim..
Bugün herkesin unuttuğu doğum günüm..
Diye düşündü beynim.

Şişeyi aldım. Tek dikişte bayağı içmiştim.
"Güneş yapma şunu"
"Siz gidebilirsiniz bende çıkıcam az sonra"
"Seni asla bu halde bırakmayız. Ne tuğçe bırakır ne ben"
"Pekâlâ benim zekâmı unutmuşsunuz demekki! Siz rahat bırakmazsanız ben kaçarım!"
"Güneş gel konuşalım bize dök içini"
"İSTEMİYORUM!"
Hem Ada hem Tuğçenin ısrarları boşunaydı.
Şişe bitince balkon camına firlattim hem şişe hem cam paramparça olmuştu yüksek sesle.
Ayağı kalkıp odama çıktım.
Siyah bir pantolon siyah bir tişört ve kemer günü kurtarırdı Sanki?
Giydim ve bir tane siyah uzun şal aldım.
"Çıkıyorum. Naparsanız yapın. Gelmeseydiniz de olurdu"
NE! GÜNEŞ KENDİNE GEL SEN BÖYLE KONUŞMAZSIN ONLAR TEK ARKADAŞIN SENİN! bana neler oluyordu anlamıyordum.
"Ben... Ben özür dilerim isteyerek demedim onu"
Evden çıktım. Mezarlığa sürdüm..
Evet hapise girmeden önce berkten istediğim yer..
Annemin.. beni büyüten babamın.. mezarı.
Bir insan doğum gününde mezarlığa gelir miydi? Belki gelirdi. Eğlenmek gülmek varken hiç sanmıyorum ama belki gelirdi.
Annemin mezarını buldum dibine gittim..
Oturdum.
Biraz toprağını okşadım saçını okşar gibi..
Biraz mezar başlığını tuttum elini tutar gibi..
Biraz mezarı öptüm onu öpmek ister gibi..
Ne diyecektim ona? Yıllardır gelmemiştim bile buraya.
Ama Anne bu ne zaman en dipte kaldığını hissediyorsun o zaman neden se yanında kimse olmuyor sende Annene sığınıyorsun..

"Anne.."
"Anne.."
"Anne ben senin kokunu özledim.."
"Biliyorum hiç gelmedim özür dilerim.. savunmam yok.. ama.. ama.. affetsene beni?"
"Anne ben tükenmiş hissediyorum.. Katil olmak istememiştim gerçekten.. ama ben vurmasam onu şuan senin yanında olurdum"
"Keşke vurmasaydım.."

Mezarın dibine yattım sanki orda annem canlı kanlı yatıyormuş gibi sarıldım. İlk derin nefesler aldım. Bunlar ağlamaya, ağlamalar hıçkırık ve bağrışlara dönüştü.

"Anne..!"
"ANNE BEN SENİ ÇOK ÖZLEDİM"

Ağlamam şiddetlendi.
Gözlerimi kapattım annemin bana acıyan gözlerle baktığını gördüm.
Hızla uzanır pozisyondan ayrıldım.

"Anne bakma öyle özür dilerim. Biliyorum sen beni güçsüz yetistirmedin ama.. ama bende düşebilirim"

Yazık dedi bir ses yukardan. Yukarı baktım. Belki insandır diye ama hayır..
Bu ses çok tanıdık geliyordu.
Sanki kaybettiğim bir sesi bulmuş gibiydim.

"Anne?"
"KALK!"
Diye bağırdı.
Kalktım uzanır pozisyondan.
"SENDEN UTANIYORUM! BEN BÖYLE YETİŞTİRMEDİM SENİ! BU KIZ BENİM KIZIM OLAMAZ!"
"Anne demesene öyle yemin ederim iyi olacağım senin için bak söz veriyorum"
"Git Mira, git. Bir sonra ki geldiğin de böyle güçsüz olma sakın."

Annem beni kovmuştu..
Yavaşça kalktım ordan.
Ben yürüdükçe
Arzu Deniz yazısı kayboluyordu.
Ben ordan uzaklaşıp
Gökhan Deniz Yazısına yaklaşmıştım.
Orayada gidip oturdum.

"Baba.. bak ben cerrah oldum tamda senin istediğin gibi. Çok çabaladım binlerce kez bana engel çıkarttılar ama ben pes etmedim."

"Annemle kavga ettim yine. Sen benimle gurur duysan olurmu? Bak cerrah oldum çünkü. Sen bana hep beyaz çok yakışıyor sana rapunzelim derdin.. beyaz şimdi lanetim oldu ama cerrahlikta değil baba.."

"Beni duyuyorsun dimi? Küstün mü sende gelmedim diye? Küsme tek sen kaldın nolur küsme yalvarırım.."

"Annem gibi konuşsana neden susuyorsun Sen?"

"Baba konuşsana hadi bak senin sesini özledim. Annemin kokusu senin sesin lütfen konuş"

"Baba.."
"Baba...?"

O hiç konuşmadı ayağı kalktım ama kalkmadan önce elimde olan yüzüğü mezarındaki toprağa gömdüm.
Sadece hatıra..

Annemin mezarına gittim. Ona da boynumda takılı olan parlak siyah taşlı kolyeyi taktım. Ona derken.. mezar başlığına.
Sadece hatıra..

Ordan çıkıp eve gittim saate baktım. Gerçekten çok geç olmuştu.
Sahi? O kadar süre nasıl fark etmemistim zifiri karanlık olduğunu?
Eve gittim. Zile bastım.
Kapı hızla açıldı. Berk geldi.
"Sen nerdesin! Delirdinmi! Saat kaç haberin varmı senin! Nasıl korktum biliyormusun! Neden haber vermez bir insan!"
Sadece ona bakıp
"Özür dilerim"
Dedim. İçeri girdiğimde tüm tayfanın burda olduğunu gördüm.
Ada
Tuğçe
Akın
Neden olduğunu bilmesemde Asrın bile vardı. Göz gezdirip odama çıktım.
Berk merdivende seslendi.
"Özür dilerim.."
"Ne için?"
"Benimle planın olduğunu bilsem reddederdim.. gerçekten bilmiyordum"
"Lafı olmaz, zaten sürpriz olacaktı bilsen ne anlamı kalırdı"
Hâlâ mı bilmiyordu?
Dinlemedim. Odama girdim. Biraz oturdum
Saat 00.00' a yaklaşınca pijamalarımı giyip yatağa geçip gözümü kapatıp uyudum.

🌙🌙🌙🌙🌙

"... Güneş"
Sabahtan beri bir fısıltı geliyordu kulağıma.
"Hııı"
Yatakta yorgana sarılıp diğer tarafa döndüm.
"Kızım uyansana artık ne bu kış uykusuna mı yattın!"
Berkin yakarış sesiyle uyandım.
"Ne var lan! Ne var"
"Tugay bekliyo aşağıda yazık adama 1 saattir aşağıda gel bi hadi"
"Ne işi var gecenin bu saati?"
"Ne bilim in artık"
Odadan çıktı. Üzerime günlük kıyafet giyip inmek yerine pijamalarla indim.
Tugay felan yoktu!
Şimdi bittin berk. Beni uykumdan boş yere uyandırmıştı.
"LAN BERK NERDESİN MAL KAFA!"
"Mutfaktayim bee"
"Nerde olm tugay!"
"İçerde"
"Burda yok?"
"Nasıl yok! Kaçmış mı!"
Berkin yanına mutfağa gittim.
Lamba kapalıydı..
Birden şarkı sesi duymamla yerimden sıçradım;

"Doğum günün kutlu olsun güneeeş, yeni yaşın mutlu olsun güneeş,
Bir dilek tut gerçek olsun güneeş,
İyiki varsın iyiki doğdun güneeş"

Allah belanı vermesin berk..
Seçe seçe bu şarkıyı mi seçtin.
Yanıma kırmızı pasta ortasında bir fotoğrafla ve üstünde mumla geldi.
Fotoğrafa baktım 2'ye ayrılmıştı. Sağ tarafta benim berke nah çektiğim fotoğraf..
Sol tarafta berkin bana nah çektiği fotoğraf vardı..
Birde yazı..
Allah seni kahretmesin berk.
"ÜFLE ÜFLE ÜFLE ÜFLE"
"bağırma çakarım ağzına ha!"
Mumları dilek tutarak üfledim.
Berke sarıldım.
"Canım gerizekalım bu müzik.. bu pasta.. fotoğraflar.. beynin nerde yawrum?"
"Valla ışıklar da son dakika sorun çıktı. Elektrik yok bu arada lambayı kapatmadım yani"
"Duygusallığını sevim malak"
Devam ettim.
"Hadi pastadaki fotografları anladım zar zor, BU YAZI NE BEYİNSİZ"
yazıyı sesli okudum,
"İyiki doğdun mızaffer.. doğum günün benli olsun bir yaş daha mezara yaklaştın Allah sol ayağını sağ ayağına dolayıp hayata böyle devam ettirsin Amiinn"
Devam ettim,
"ULAN BERK MADEM KUTLİCAN NİYE ÜZÜYON BENİ APTAL!"
"SÜRPRİİİZZZ"
Devam etti,
"Bu arada elektrikler vardı şaka yaptım"
"YA SABIIIRR"
"Yürü git üstünü değiş dışarı çıkarıcam seni"
"Sövsen çıkmam"
"Sülaleden giriyorum o zaman Ben?"
"SUS SAKIN!"
Ağzını küfür etmek için açmıştı ki kapattım elimle.
"Sus ulan sus gidiyorum hazırlanıcam"
"Saat 2 buçuk bebem ona göre hazırlan acele et"
Yukarı çıktım merdivenden bağırdı;
"TUGAYDA VAARR ONA GÖRE"
"AŞAĞI İNİM SIÇICAM AĞZINA BEKLE OLM SEN"
Kahkaha attı. Kıyafet aradım.
Elbise giymeye karar verdim.

Saçlarımı duzlestirdim zaten kısaydı.
Küpelerim ortaya çıktı.
Kapıdan çıktım aşağı indim berkte hazırlanmıştı bile.
"Offff bu ne be kızım.."
"Ne ne?"
"Taş gibisin valla kardeşimsin diye demiyorum"
"Biliyorum bebeğim"
Saçımı savurdum.
"Yürü bakalım doğum günü çocuğu"
"Ne ne ne!"
"Doğum günü çocuğu"
"Of berk!"
Arabaya bindik bir yere getirdi.
Sahil kenarı gibi ama yürüdüğümüz yerler tahta onun dışında kum, büyük bir kamelya gibi bir şey var geniş etrafı ışıkla kaplı. Çok güzeldi.
Tugay Ada Akın Tuğçe vardı. Berk arabadan inip benim kapimi açtı elini uzattı. Tuttum.
"Niye prenses gibi karşılıyorsun ki?"
"Piremses gibisin çünkü"
Güldüm. Şarkı açtılar
Majeste- Aşk dediğin
Kamelyanin oraya kadar yürüdük elimi bırakmadı içeri girince. Direk belime yasladı iki elini bende omuzlarına koydum girer girmez dans ettiriyordu beni..

"Sanma 3 günlük bu hislerim
Ben burda her gün seni beklerim
Gel beni kendinden mahrum etme nolur
Bu hayat sen yoksan zehr'olur"

Şarki bitince elimi tutup oturttu.
"Gece gece derdiniz neydi yatağımdan kaldırdınız yaaa"
Ada konuştu
"Kıza bak biz üşenmeyip her şeyi halletmişiz bu yataktan kalkıp giyindi mızmızlanıyor"
Tuğçe de ona katıldı
"Cidden salakmisin cemile!"
Bekom korudu beni
"Susun daa karışmayın benim kızıma ister uyur ister uyumaz"
Akin girdi
"Uwuuuu"
Akına baktım
"Malmısın akın?"
"Yoo"
"Belli oluyo"
Tugay konuştu ilk defa
"Beni affetmeyecekmisin?"
"Sen olsan affedermiydin?"
Sustu.
"Güneş farkı benimki ben affederim"
"Harbimi?"
"Valla affettim"
Sarıldı ve döndürdü.
Keşke onun da bana karşı bir şeyler hissedebilme şansı olsaydı..
Tam yerime oturacaktım ki müzik açıldı oturamadan berk elimi tutup dansa kaldırdı.
Ne dans sevdası varmış arkadaş.
Birden bağırmaya başladı

"YAVRUM NERDESİİNNN KİM BİLİR ŞUAN KİMLERLESİN OOOO"

Sonra elimi tuttu kollarımızı sallayarak dans etmeye başladık.
Ben bağırdım
"DUDAĞIN ŞARAP GİBİİ"
diğerleri bizi video ya çekiyordu.
Şarki durdu. Başka bir şarkıya daldılar.
"BİLMEMMİİ ZOR GÜNLERİMDE HEP SEN YANIMDA VARDINN"
Ben girdim araya,
"OĞOOOĞOOO AĞAĞAAA"
Berk devam etti,
"GÜNLERDİİRRR HİSSETTİĞİM BU ŞEY BEN YARIM MI KALDIIMM"
Ben girdim,
"AĞAAAA"
beraber devam ettik,
"YARAMADI BAK BENİ BİTİREN ŞEYİN ADI AŞK YOLA GETİREN"
Biz sustuk şarkı devam etti tam surda devam edip aynı anda aynı şeyi söyledik..
"SAN-Kİ BEN-"
Berk ağzımı kapattı kendiside edecekti küfürü ama etmedi.
Şarki bitti ben istedim bir tane şarkı.
"HADİ HALAY ÇEKELİM"
Berk anırdı resmen.
Telefondan hoparlöre bağlandım damat halayı açtım..
Hepimiz el ele tutuştuk tugayın elini ben aldım:)
Alkış kısmını yaptık... son partında hepimiz nah çektik aynı anda ve bunu beklemiyorduk..
Kahkaha atarak halaydan çıktım.
"NOLUYO OLM NEREYE DÜŞTÜM BEN"
Onlar halaya devam etti bitince oturdular.
"AYY MORUKLAR YORULDUNUZMU HEMEN BİZ ŞU BUZ DOLABIYLA DANS EDİYORUZ SABAHTAN BERİ"
Şarki açtım.

"IŞIĞIMI GÜNEŞ BİLE KISKANIR BİR BAKIŞIMA ORTALIK ALEV ALIR"

Nefes alıp devam ettim.

"GÖZ GÖZE GELEN NEGATIFLERINDEN ARINIR AÇILIR KAPILAR ÖNÜME HALI ATILIR"

"AURA MESELESİ BU ŞEKERİM TUTARIM İSTEDİĞİM ANDA HALÂ TEKELİM
BEN TEKİM VE HEPİNİZE YETERIM GEREKTİĞİNDE BETERİM BENDEN 1 TANE DAHA YOOOKKK"
bağıra bağıra söyleyip dans ediyordum.

"1 TANE DAHA YOOOKK"
yorulup geriye oturdum.
"Yoruldum lan"
Berk konuştu
"Bugünlük yeter bu kadar dans ve şarkı-"
Lafını kestim
"Berkim.."
"Hayır güneş"
Ama yapabilirdi!
"Ama lütfennn"
"Aslaaa!"
" Ya 1 kere lan 1 kere"
"Olmaz olm ağırlığım var benim burda evde yapicam söz"
"Hayırrr"
"Güneşim hayatımın anlamı valla olmaz"
Kafami eğdim.
Alt tarafı mezdeke oyanayacakti Amma abartmıştı.
Of çekti. Telefonu eline alıp oturdu.
2 3 dakika sonra bir ses duydum.

"Led bir' vele diştiri"
"LAN!"
Berk ayağı kalktı. Beline bir ceket bağladı..

"Vela di seau diftiri"
Nakarat kısmı geliyor du..
Kafası eğik şekilde durdu nakarata kadar. Nakaratta kaldırdı.

"Dil esvuayyini murra"
Kalçasını sağa sola sallamaya başladı bende anırmaya...
Tugay bile anırıyordu şuan..
"OMEYGAATT PUAHAHAHHAHAA"
yalnızlık çekmesin diye ayağı kalktım ayakkabıları çıkartıp elime aldım onunla beraber kıvırttım.

"Ya el yelil (li li lil) Lili li lilil (li li lil) Ya el yelil (li li lil) Ye lil yelil (li li lil)"
Kafami geriye attım saçlarımı savurdum. Berkle birbirimize omuz atarak döndük yer değiştirdik.
Artık bana da anırıyorlardı. Ama haklilardi.. çünkü bizde anırıyorduk.
Berk daha fazla dayanamamış olacak ki müziği kapattı. Bende oturdum.
"al işte tüm ağırlığım yok oldu mutlu musun?"
"Çoookkk"
Arkadan bir ses duydum

"Ne yani doğduğun için birde mutlu musun?"

Arkama döndüm annemi gördüm.
Berk dikkatimi dağıttı.
"İzninizle artık kardeşime hediyesini vermek istiyorum"

"Ne gerek vardı berk.. Bana unutmadığınızı hissettirseniz yeterdi artardı da"

"Amacım zaten unuttuğumuzu hissettirmekti"

Ne güzel.. bile bile üzüleceğimi bile bile yaptılar yani.. ben odamda 00.00
Saatini kimsenin kutlamayacağını düşünerek uyuduğum sırada onlar plan kuruyordu. Belki de son dakika hatırladılar. Ama berk unutmazdı. İnanmam büyük aptallıktı.
Yanıma geldi elimi tutup ayağı kaldırdı.

"Benim güzel güçlü kızım. Ne kadar kabul edersin bilmem ama, bu haline miradan güneşe ben döndürdüm seni.. ama sende benim içimdeki eğlenceli kişiliği çıkarttın ortaya. Şimdiye kadar kimseye anlatmadık biz tanışma hikâyemizi. Birbirimizi görüp öylesine tanıştık sanıyorlar. Ama aslı bambaşka değil mi kelebeğim? Benimle 1 yaş daha geçirdin aynı 7 senedir geçtiği gibi.. öz olmasa bile kan bağı olmasa bile sen benim tek ailemsin güzelim. Şimdi herkese o büyüleyici hikâyemizin aslını anlatalımmı?"

Elimi tutup öne çekti kamelyadan çıktık hepimiz. Yerde puflar vardı herkese bir tane. Ama berk ve benimki farklıydı. Hepsi siyahtı berk ve benimki beyaz ve sarı..
Ay ve güneş..
Sarı olana oturttu beni kendiside beyaza. Kamelyanin üstünden beyaz bir şey indi. Projeksiyon gibi. Berk 1 tuşa bastı. 19 yaşında girmeye başladığım o bina..
Berk ayağı kalktı projeksiyonun önüne geçti.

"Burası neresi? Kimsenin tahmin etmeyeceği bir yerden geliyor. Benim kendi psikiyatrist kliniğim."

Video gibi şeyi başlattı. Bir süre sonra ben devreye girdim.. uzun siyah saçlar siyah kıyafetler.

"O gün 16 hazirandı tıpkı şuan olduğu gibi. Kendine doğum günü hediyesi olarak bir psikiyatriste başlamış. Bu ilk giriş videosu. Geldi dedi ki ben onu psikoloğa yönlendirdiğim zaman 'konuşarak çözülecekmi?' Ne olabilirdi ki bu kadar fazla dimi? O an ki bana göre ya ailesi ders çalışma baskısı yapıyordu yada teknoloji bağımlısı. Sonra öğrendim ki aslında baskı uygulayacak ailesi yokmuş. Bağımlı olacakta enerjisi..
Onu psikoloğa yönlendirmem gerekiyordu ama ben ilk defa bir hastanın geçmişini merak etmiştim. Bırakmadım. Sistemlere ilaç yazmış gibi girdim. Ama her seferinde sadece konuşuyorduk gün de 45 dakika haftasonlari kapalı ama onun için açıp 2 saat 3 saat boyunca aralıksız dinliyordum.
Ha bu arada şunu da atlamak istemem. Bana adını 4 ay boyunca söylemedi. Biliyordum. Ama ona sorduğum da o söylemiyordu. Aklımda kalan belirli cümleleri var"

Bana baktı. Büyüleniyormuş gibi baktı.

"Dedi ki 'adım Güneş. Ama güneşmiyim mira da mı takıldım çözemiyorum. Bedenim güneş oldu ama ruhum mira dan çıkmıyor' zamanla 2 kişilik olduğunu öğrendik. Beraber öğrendik. Ne o fark etmişti ne ben. Güneşe sadece kahkaha attığı anları alıyordu. Ona göre güneş parlak ışığı hiç sönmeyen elektrik gitse bile kendi ışığının ona yeteceği biriydi. Ama mira karanlıkta kalsa elektrik gitse kendi ışığını asla çıkarmazdı. Ve mira gülmezdi. Bana yıllarca tedaviye geldi. Ben yıllarca bıkmadan ilaç yazmadım yazıyormuş gibi gösterdim. Belki psikoloğa yönlendirsem geri bana gönderecekti ilaç yazmam için. Bu hasta başkası olsa yazardım ilaç. Ama ona bir türlü yazmak istemedim"

Başka bir fotoğraf açtı. Koltuğun uzerinde bağdaş kurarak oturmuş karşıya bakıyordum bitkin bitkin.

"Zamanla yıllarla o kadar samimi olduk ki artık randevuyu müsait olmasam bile evde geç saatlerde gelmesini söyleyerek yapıyorduk. Sonra bakıyordum morali bozuk film açıyordum. O ilk baslarda sevdiği hint dizilerini açıyordum. Hatta ona elbise bile diktirmiştim. Ben nefret etsem bile ona açıp beraber izliyorduk."

Ard arda 18 fotoğraf değiştirdi. Hepsinde umudum yokmuş gibi tükenmiş gibi bakıyordum.

"4 sene sonra 28 Aralık onu çektiğim zaman farklı bakıyordu artık. Bir şeylerden bıkmış gibi değilde bir şeyleri geri kazanmış gibi. Bir şey söyleyince gülümsüyordu. Gülümsemesi kahkahalara dönüştü. O zaman onu iyileştirdiğimi anladım"

Fotoğraf değiştirdi. Gözlerimin parladığı güldüğüm bir fotoğraf açtı.

"Onun gülüşünü geri getirmiştim. Hayatının her anını biliyordum artık. Meteyi biliyordum tuğçe ada akın asrın hepsi. Trenlerden korktuğu.. lunapark travması.. artık güzel sohbetlerle 5. Yıla girmiştik geldi bir gün yine. O gün uzun sürelerin ardından yine mutsuz olduğu bir gündü. Artık iyileştiğini söyledi gelmesine gerek kalmadığını. O gün son olduğunu.. Bu 5 yıl içinde sınavlara hazırlanmıştı cerrah olmayı benimde yardımımla başardı. Beyin cerrahı. Uzun sürdü ayrılamadık. Ondan gizli bir yıl sınava hazırlandım. Cerrahlık sınavları. Kazandım. Yani zor geliyor ama uyuduğum 2 yada 3 gün zor hatırlıyorum. Onun hastanesine gittim ve orda cerrahlık yapmaya başladım. Onun için bitirdim psikiyatrist hayatımı. Ama hala tecrübelerim var"

Bir video açtı. Burda hastaneye ilk geldiği andı. Beyaz önlüğü giymişti. Ben ameliyathane kıyafeti giymistim.
Onu görünce ilk bağırmıştım beyaz önlükle gördüğüm için. Sonra koşup koala gibi üstüne atlayip yapışmıştım.

"Bizim tanışma kardeş olma hikayemiz böyle.. ve şimdi sizlerin önünde hediyemi taktim etmek istiyorum"

Yanıma gelip eğildi. Ellerimi tuttu.

"Yaşama sebebim, hayatımın anlamı.. hediyemi ancak senin izninle verebilirim.."

Sustu devam etti..

"Senin elinden aldığım anne olma hissini geri vermeme izin verirmisin?
Senin için aylardır odamdan çıkmayıp yabancı ünlü doktorlarla konuşup beraber laboratuarda tedavin için çözüm bulduğum şeyi sana sunmama izin verirmisin?"

O an dondum kaldım..
Ciddi anlamda konuşamadım bir kaç dakika.

"Direk hamile kalacaksam hiç gerek yok"

"Hayır. Tabiki hayır sorun olan yeri eski haline döndürüp sen evlenince istediğin zaman yapabileceksin.."

Yine hareket edemedim..
En son boynuna atladım.

"SEN CİDDİ MİSİN!"

"Çok ciddiyim bebeğim"

"EVETTT!"

Belki evlilik teklifi almış gibi tepki verdim ama bu benim için dunyanin en iyi şeyi.. haberiydi..
Artık bir şeyler düzeliyordu.
İçimde olan kişi sonunda iyilesiyordu demek...

Aramıza hoş geldin mutlu,
Güneş Kumsal Yerel..
Yada,
Mira su Deniz.

 

 

Canımız berkimiz yaaa dimii. Ne kadar güzel kalpli bir çocuk böyle..hediyeye bakarmısınıızzz

Loading...
0%