@_yildizcik_
|
Arel'in gözünden
Yusuf'un söylediği şeyler yüzünden bocalamıştım.Bir dakika ben ne yapmıştım.O kadar mı sinirliydim Tansu'ya?O sadece benimle beraber gelmek istemişti.Hayır,hayır yapmış olamam değil mi?Bana bile zor güvenen bir kıza istemediği bir şekilde dokunmuş olamazdım değil mi?
"Tansu,ben..." diye bir adım ona yaklaşmıştım ki Tansu bir adım geri çekildi ve aynı anda,"Arel dur!" dedi gergin bir şekilde.Anlamıştım o zaman.Tansu bana güvenmişti ve ben onun güven duvarını bir vinçle yıkmıştım.
Yusuf'a baktığımda o çoktan eve doğru yürüyordu.Sessizce mırıldandım,"Eve gidelim.".Benim önden geçmemi bekledi.Ben cidden aptalım Tansu'ya nasıl yaptım böyle bir şeyi?Sinirlerimi kontrol altına almam gerekiyordu.O kız benim askeriyeden arkadaşım değildi.Babasından kaçarken benim yanıma sığınan bir kızdı.
Ben onun önüne geçip Yusuf'un arkasından eve doğru yürümeye başladım.Arada sırada omzumun üstünden arkamdan geliyor mu diye kontrol ediyordum.En son baktığımda benim açtığım pijamasının düğmelerini ilikliyordu.İşte bu benim canımı çok yaktı.O kadar korkmuştu ki elleri titriyordu.Ne yapacağımı bilemediğim için önden önden yürümeye devam ettim.
Tansu'nun anlatımından
Arel benim önümden yürüyordu.Bu benim daha rahat olmamı sağlıyordu.Yusuf çoktan eve gitmişti.Arel ise evin kapısını açıyordu.Ben,merdivenlerde Arel'in eve girmesini bekliyordum.Babam hala evdeydi muhtemelen.Eve de gidemezdim sanırım.Sanırım da değil,kesinlikle gidemezdim.Zaten Arel bana hiç izin vermezdi.
Arel'in yaptığı hareketle sanki ona olan tüm güven duvarlarım yıkılmıştı.Bunu kendi yaptı,benim böyle olduğumu bilmesine rağmen geldi ve o şeyi yaptı.Ne yaptığını söylemek bile istemiyordum.
Arel eve girdi,ondan sonra da ben girdim.Yusuf salonda ya da mutfakta değildi,muhtemelen duş alıyordu.Ama daha yeni dikiş atıldı niye duş alıyor ki?Şimdi ben gidip sorsam ayıp olurdu.Sonuçta daha yeni tanıştık ve mahremiyet diye bir şey vardı.Arel'in bilmediği.
'Arel," bu sesi kendim bile zor duymuştum fakat Arel'in gözleri sanki bu anı bekliyormuş gibi bana baktı.İlk önce,daha bir kaç dakika önce iliklediğim düğmelerde gezindi bakışları.Ademelması hafifçe bir kavis aldı.Sonra bana baktı.
"Efendim,Tansu?" sesi sanki hevesli bir çocuk gibi çıkıyordu.Benim onunla konuşmamı o kadar mı çok istiyordu?Acaba çok mu yalnızdı?Gerçi beni ilgilendirmiyor ki.Neden ilgilendirsin zaten?Arkadaşı bile değilim onun için.Sadece babasından kaçarken başka birilerine sığınan bir kızdım.Yardıma mahçup olan bir kız...
"Ben şey diyecektim," sesim titriyordu.Hayır cidden bu bir insanın kalbini bu kadar fazla kıramazdım.Belki de gerçekten çok yalnızdı.Genzimi hafifçe temizleyip tekrar konuştum,"Ben şey diyecektim," yüzünde hafif bir tebessüm oldu.Benimle dalga geçmek istercesine,"Ne diyecektin?" gülümsemesini saklamaya çalışıyordu.
"Şey,Yusuf duş alıyor muhtemelen.Daha yeni dikiş atıldı duş alması pek iyi değil.Bir uyarsan mı acaba?Benim uyarmam pek uygun olmaz." dedim çekingen bir tavırla.Arel minik bir gülümsemeyle konuştu,"Tabii söylerim Çi-" ne diyeceğini fark edince sustu sonra tamamladı,"Tansu." fakat ben o "Çi-"nin anlamını gayet iyi biliyordum.Çimen kız diyecekti bana.Bana özel olan isim Çimen Kız.
Arel ağır adımlarla duş kapısının önüne geldi ve bir kaç kez tıklattı.Tıklattığı an kapı direkt olarak açıldı.Sanki biliyormuş gibi.Yalan değil bu beni düşündürdü.Arel Yusufla beraber duşun içine girdi ve su sesi açıldı.Bir dakika,bir dakika aynı anda duş mu alıyorlard-Saçmalama Tansu,Arel duşa girdikten sonra en azından bir üstünü değiştirir.Aman neyse.
Ben o sırada salonda ki kanepelerden birine oturdum.Ellerimi kucağıma almış tırnaklarımı inceliyordum.Kendi odalarından çıkmamışlardı daha Arel ve Yusuf.Bu kadar uzun sürede mi giyiniyorlardı?Ben bile daha hızlı giyinirim.
Bunu dememle beraber Arel de,Yusuf da aynı anda odalarından çıktı.Arel bana daha yakın olduğu için ilk önce ona baktım.Altına bir kargo pantolon,üstünede siyah,boğazlı bir kazak giymişti.Kumral saçlarının ucundan alnına doğru su damlaları akıyordu ve bu onu çok etkileyici kılıyordu.Bi an boyunca sadece Arel'i süzdüm sanırım.
Sonra bakışlarımı Yusuf'a çevirdim.Yusuf daha sade giyinmişti,gri bir eşofman, üstüne de beyaz,fazla kalın olmayan bir kazak giymişti.Acaba Arel bir yere mi gidecekti de böyle giyinmişti?Sormak isterdim ama korkuyordum.Ya yine aynı şeyi yaparsa.Aklımdan bu düşünceler geçince hafiften dudağımın büzüldüğünü hissettim ve kafamı histerik bir şekilde iki yana sallayarak bu düşüncelerden kurtuldum.
İksi birden sanki benim bir şey dememi bekliyormuş gibi bekliyordu.Arel'e bakmadan Yusuf'a bakıp kaşlarımı "ne oldu?" dercesine kaşlarımı kaldırdım.Yusuf'un dudağının bir kenarının kıvrıldığını gördüm."Dışarı çıkacağız biz,hemen döneriz." kapıya doğru bir adım attı ki kolundan tutup onu durdurdum.Biraz sonra yaptığım hareketin biraz kaba olduğunu düşündüm ve elimi yavaşça geri çektim.
"Nereye gideceksiniz ki?" sesim titriyordu.Bu bina zaten 2 katlıydı ve babamın buraya gelmesine engel olan şey Yusuf ve Areldi.Yani onlar giderse ben savunmasız oluryordum.Gitmemeleri gerekti.
"Sadece ev ihtiyaçlarını alacağız,Tansu.Biraz sakin mi olsan?" ellerim titriyordu.Of her şeye bu kadar abartı tepkili vermemeliydim.Hemen aklıma gelen ilk fikirle atıldım ortaya,"Bende geleyim mi?" bir çocuk gibi alt dudağımı büzdüm.Şuan olabildiğince masum olmam lazımdı.
Birden Yusuf'u görmemi engelleyen bir beden önüme geçti.Tabii ki Areldi.Başka kim olabilirdi ki?Damarlı elleriyle beni belimden hafifçe geriye ittirdi.Sonra sessizce ve güven verici bir ses tonuyla kulağıma fısıldadı,"Pencereleri kilitli,kapı kilitli,zili çıkarttım," bir dakika,bir dakika ben rahatsız olmayayım diye zili mi çıkarttı cidden?Benim düşüncelerimi mi okuyordu?
Konuşmasına devam etti,"Sen şimdi telefonunu alıp benim numaramı kaydediyorsun." ben içimden bir şeyler düşünürken o bir şeyler daha söylemişti ama ben duymamıştım.Bunları belli etmek yerine çaktırmadan söylendim,"Telefonum,evde kaldı." sıkıntıyla birlikte derin bir nefes verdim.
"Sorun yok,biz halledeceğiz." dedi ve tek gözünü kırptı.Bu hareket benim içimde bir hislerin oluşmasına katkı sağlıyordu gibi.Sanki,sanki içimde bir inşaat vardı ve bu inşaat ben Arel'i görükçe daha hızlı gelişiyordu.
İkisi birden sanki planlanmış gibi aynı anda kapıya gittiler ve kapıyı açıp,ayakkabılarını girdiler.Yusuf bana sessizce fısıldadı,"İlaçların mutfakta." dedi ve gülümsedi.Bende ona bakıp hafifçe gülümsedim.Sonra Arel'e baktım,keskin gözlerle beni süzüyordu.Ona bakınca gözlerimi kaçırma gereği duydum.
Ayakkabılarını giydikten sonra,bakışları benim üstümdeyken kapıyı kilitlediler.Ne olacağını çok merak ediyordum?Nasıl halledeceklerdi ki?
Bir kaç dakika evin icinde boş boş dolandım.Sonrasında güvenliğimden emin olamayarak evin içinde ki tüm pencereleri ve kapıyı tekrardan kontrol ettim.
Aşağı kat olan,benim katımdan bağırma,yalvarma gibi sesler duymaya başlayınca Arel ve Yusuf için endişelenmeye başladım.Fakat bu bağırma sesleri Arel'e veya Yusuf'a ait gibi durmuyordu.Endişem birazcık da olsa söndü.Bir zaman sonra Arelden küfürlü bağırma sesleri gelmeye başladı.
Elimi şaşkınlıkla ağzıma götürdüm.Ağza alınmayacak küfürlerdi bunlar.Bir süre sonra bütün sesler kesildi.Kapı zili çaldı.Anlamıştım ne yaptıklarını babamı dövmüşlerdi demeliyim sanırım.Minicik minicik adımlarla kapıya gittim ve önce tüm kilitleri açtım.Dört kilit vardı.
Kapıyı açtığımda önde Arel vardı.Elinde benim telefonum duruyordu,yüzü kıpkırmızıydı.Burnundan kan akıyordu sanırım.Telefonu bana uzattı fakat ben telefonu almadan Arel'i içeriye alıp mutfaktaki sandalyelerin birine oturttum.Sonra Yusuf'a baktım.Yusuf Arel kadar pert olmamıştı.Yine de çok terliydi.
Yusuf'u da Arel'in yanında ki sandalyeye oturttum ve bir anne gibi onları azarlamaya başladım,"Ya siz kendinizi akıllı mı sanıyorsunuz,ha?Hayır yani şu telefonu almak için adam dövülür mü?Şu halinize bir bakın!Hayır Arel,madem dövüyorsun bari kendini savun biraz.Şu burnunun haline bak.Ayrıca siz nereden öğreniyorsunuz öyle küfürleri?Hayır yani,anlamıyorum,ne olacaktı bir telefon sadece.Ayrıca siz onu dövünce o oradan gidiyor mu?Ben sizin aklınızı si..." devamını getireceğim sırada Yusuf durdurdu,"Tamam,sakin." çok fazla konuştuğumu fark edip derin bir nefes aldım.
Arel'e baktığımda bakışları en ince ayrıntıma kadar beni süzüyordu.Onun yüzüne baktığımda dudağının sol köşesinin kıvrıldıgını gördüm.Ben burada endişeden ölmüşüm Arel hala bana bakıp gülümsüyordu.Deli mi bu çocuk?
"Ne bakıyorsun öyle,aval aval?" sinirime hakim anlamadan bağırarak sormuştum bu soruyu.Kendini tutamayıp hafifçe kıkırdadığında,kahkahasını saklamaya çalıştığını anlayabiliyordum."Sana bakıyorum öyle,aval aval." benimle dalga mı geçiyordu?Arel kendini ne sanıyordu acaba?"Sen beni taklit et,tamam öyle olsun." kısa bir ara verip konuşmama devam ettim,"Burnun kanıyor seni tedavi etmezsem ölebilirsin bile," omuzlarımı umursamaz bir tavırla silktim,"Hıh,sen bilirsin." dedim ve belime kadar uzanan,kahverengi saçlarımı savurarak lavaboya gittim.
Kapıyı bir kaç kez kontrol ettim kilitli mi diye.Çünkü,beni böyle görmelerini istemiyordum.Klozetin üstüne oturdum ve hüngür,hüngür ağlamaya başladım.Ses çıkmaması içinde tek elimle ağzımı kapattım.Ağlama seslerini duyarlarsa bana bir şey olduğunu düşünürlerdi,sonra da içeri girerlerdi.Ne kadar ağlama seslerimi saklasam da hıçkırıklarımı gizleyemiyordum.
Sinir ve endişeleden dolayı ağlıyordum.Arada bana böyle şeyler de oluyordu.Fazla normal değil ama,ben zaten anormal biriyim.
😿
"Abi,şimdi bu kız bize daha demin trip mi attı?Ben mi yanlış anladım." diye sordu kaşlarını kaldırarak Arel.Yusuf sessizce güldü,"Sanırım trip gibi bir şeydi.".
Birden lavabodan gelen hıçkırık seslerini duydular,ikisininde gülmeleri adeta keskin bir bıçakla kesilmiş gibi durdu.Evde sadece Tansu'nun ağlama sesleri geliyordu.Arel ve Yusuf birbirlerine sanki anlaşma yapmak istercesine baktılar.İkisinin de gözlerinde endişe vardı.
Arel önden,Yusuf arkadan hızlı adımlarla lavaboya yürüdüler.Kapının önüne gelince ikiside durdu.Tansu'nun kriz geçirmesinden korkuyorlardı.
İlk önce kapıyı açmaya çalıştılar,fakar kilitliydi.Bunu zaten tahmin edebilmişlerdi.Sonra Yusuf bütün endişesini bir kenara bırakarak sakinliği ele aldı ve lavabo kapısını bir iki kez tıklattı,"Tansu,kapıyı açar mısın?Bak söz bir daha dokunmam sana.".Yusuf Tansu'yu nasıl rahatlatacağını iyi biliyordu,bilmedikleri tek şey konunun dokunmakla alakası olmamasıydı.Sinirden ağlıyordu,her şey bu kadar basitti,ne yazık ki Arel ve Yusuf sinirden ağlamak diye bir şey bilmiyorlardı.Onlar çoğunlukla bağırıyorlardı.
Tansu bir iki saniyeliğine kafasını,gömdüğü ellerinin arasından çıkardı ve kapıya baktı.Çok sakindiler.Sanırım şu an ona kızmazlardı.Küçük elleriyle göz yaşlarını sildi ve oturduğu klozetten kalktı,ayaklarını lavobonun kapısının önüne götürdü.Elleri hafif nemliydi.Parmaklarını kapının gri kolunun altında ki kilite götürdü.Bir kaç kez çevirdi ve kapı açıldı.
😿
İkiside bana endişeli gözlerle bakıyordu,ne yapacağımı bilemedim.Ağlamamın durduğunu gören Yusuf rahatlamıştı ama Arel'in tam olarak öyle olduğunu sanmıyorum.Hala hızlı,hızlı nefesler alıp veriyordu,suratı kıpkırmızıydı,burnundan hala kan akıyordu.Birden hızla bana doğru bir adım attı ki,Yusuf durdurdu.Neden durdurduğunu anlamasam da,Arel'in sinirlenince neler yaptığını üçümüzde gayet iyi biliyorduk.
Arel,derin nefesler alıp vererek sakinleşmeye çalıştı.İşte yarıyor muydu?Muamma.Arel'in sessizleştiğini fark ettiğinde Yusuf konuşmaya başladı,"İyi misin?Kusura bakma belki özel bir şey yapıyordun ama," bir kaç saniye sustu,"Biraz endişelendik.".Kriz geçirmemiştim bile,"Sorun yok,kriz geçirmedim".Hafifçe tebessüm edip onları rahatlatmaya çalıştım ana işe yaradığı söylenemezdi.
"Anladım,iyi misin?" umarım bu son "iyi misin?" soruşuydu.Artık "İyiyim." demek istemediğim için sadece kafamı aşağı yukarı salladım.Arel bizi şaşırtan bir şekilde konuşmaya başladı,"Tansu ben,ben özür dilerim.Gerçekten,her ne yaptıysam özür dilerim.Sana çok kez bağırdım ama hepsi senin iyiliğin içindi.Ben biraz sinirliyim ve o an nerede olduğumuzu gözüm görmedi." sanki yine o anı hatırlamış gibi gözlerini kapattı,"Ben özür dilerim,ama affetmek sana kalmış." dedi ve başını kucağındaki ellerine indirdi.
Gerçekten bu kadar üzülmüş müydü ki?Bu kadar mı kontrolden çıkmıştı?Benim içimden de affetmek geçiyordu,zaten affedecektim.Yalnız ondan önce birazcık daha süründürmem gerekmez mi?Hayır yani kızlar öyle yapıyor benim bir suçum yok."Ben,affederim." kelimeleri çıktı ağzımdan.Ne?Hayır ama ben böyle demeyecektim ki.Neden böyle oldu?Biraz daha süründürecektim ben Arel'i.
Bari birazcık naz yapayım,"Ama burnunu muayene etmem.".Bu dedigime ikiside güldü."Komik mi?" komik olduğunu kendim de biliyordum ama bu kozu kullanmam gerekiyordu.İkiside aynı anda kafasını aşağı yukarı sallayınca sustum.
Arel bana telefonumu uzattı.Hala olduğu gibi duruyordu.Şarjı ondu.Arel'e sordum çünkü bir kere görmüştüm,telefonlarımız aynı markaydı."Arel,şarj aletin var mı?".Hafifçe gülümsedi ve koşa koşa kendi odasına gitti.
Neredeyse bir dakika sonra elinde iki tane şarj kablosuyla bana doğru gelen bir Arel gördüm.Yanımıza geldiğinde ilk önce bana gülümsedi,sonra da şarj kablolarını uzattı.Şarj kablosunun bir tanesini onun elinden alırken dudağımın kenarının kıvrılmasını durduramamıştım.Unutmamak için eline siyah tükenmezle,"İnce uçlu şarj kablosu." yazıyordu.
"Şurada priz var,oraya takabilirsin." dedi eliyle masanın biraz üstünde duran üçlü prizi gösterirken.Şarj aletini gösterdiği prize taktım ve tebessüm ederek,"Teşekkürler." dedim.
Yusuf bu mükemmel sohbetimizin arasına girdi,"Bölüyorum ama,şu Arel'in burnunu bir tedavi mi etsen,ha?" dediği gibi bakışlarım Arel'in burnuna kaydı.Kan akmıyordu ama hala kan lekesi duruyordu."Peki madem." dedim nazlı nazlı.
Yusuf ayağa kalkıp lavaboya gitti ve eczacı dolabından ilk yardım çantasını alıp bana getirdi.İçini açıp sadece antiseptik solüsyonu ve bir paket pamuğu aldım.Küçük bir parça pamuk aldım ve antiseptik solüsyondan birazcık pamuğun üstüne döktüm.
Arel çoktan benim önümde ki sandalyeye oturmuştu.Hevesli,küçük bir çocuk gibi benim onu muayene etmemi bekliyordu.Hiç bir mimiğimi değiştirmeden elimde ki antiseptik solüsyon dökülü olan pamuğu kanla bulaşmış olan filtrumuna sürdüm.
Asla sesi çıkmamıştı ve benim işlemi bitirmemi uslu bir çocuk gibi beklemişti.Kanı tamamen temizledikten sonra pamuğu mutfağı kenarında duran çöp kutusuna fırlattım.Bu hareketime hafifçe kıkırdadı.Yusuf da bizim bu hareketlerimizi dikkatle izliyordu.Niye bu kadar ciddi?Az gülse kötü mü olur yani?
Yusuf ciddi bir ifadeyle bana baktığında,Arel'in de ciddileştiğini anladım.Bu ciddiliğe anlam veremedim.Yusuf neyse ama,Arel'i hiç bu kadar ciddi görmemiştim.Normalde her halinde gülümserdi.Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken Yusuf konuşmaya başladı,"Sana bir şey söylememiz gerek,Tansu."
B Ö L Ü M S O N U
ayayayay 5. Bölüm bitttiii
Sanırım yazdığım en uzun bölüm oldu 1773 kelime oldu
Sizce ne söyleyebilirler tahminleri yorumlara yazınnn
Bu arada Tansu sizce Arel'e güvenmeye devam etmeli mi?
Bir daha ki bölümde artık kitabın tam olarak konusunu öğreneceksinizz
6. Bölümde görüşürüzzz
Yorum yapmayı ve hikayeyi beğeniyseniz oylamayı unutmayınn
|
0% |