Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@_zehraaa00

2006 Manisa

 

"Palka didelim " küçük Duru Annesinin yanına oturmuş park için yalvarıyordu.

 

" Annecim yağmur yağıyor,hem baksana havada soğuk hasta olursun güzel kızım" kızını ikna etmeye çalışıyordu Nazan. Dışarısı çok soğuk ve yağışlıydı.

 

"Olmam Anne, didelim lütfen"

 

"Duru bak Yusuf'a çocuk ne güzel çizgi film izliyor sen neden böyle ısrarcısın ?"

 

Yusuf sessizce koltuğun üzerinde oturmuş, keyifle karşısındaki çizgi filme bakıyordu. Duru'nun söylediklerini duyuyor ama soğuk olduğunu bildiği için umursamıyordu.

 

"Ben yucuf değilim," dedi Duru, Annesinin kıyaslama yapmasını sevmiyordu. Küçük yaşında olsa bile kendimim diyordu.

 

"Tamam, tamam, kızma hemen. Sen Duru'sun, benim güzelimsin," dedi Nazan. Kızının gönlünü almaya çalıştı.

 

Küçük Duru ellerini göğüs kafesinin altında birleştirip somurtmaya başladı. Dışarı çıkmak istiyordu ama istediği olmuyordu.

 

"Duru," dedi Nazan kızına dönüp. Kızının somurtmasını istemese de elinden birşey gelmiyordu. Duru'nun bağışıklık sistemi zayıf olduğu için en ufak soğuk havada hasta olurdu.

 

" Babamı istiyorum ben," dedi Duru, ağlamaklı sesiyle. Babasını istemişti çünkü babası burada olursa onun her istediği olurdu.

 

" Baban işte bebeğim, biliyorsun çok işi var," dedi Nazan. Kızının neden babasını istediğini çok iyi biliyordu.

 

" Ben istersem işini bırakır," dedi ve ayağı kalkıp ev telefonunun yanına ilerledi.

 

" Duru, baban işte bebeğim, açamaz telefonunu," dedi Nazan kızını ikna etmeye çalışıyordu.

 

Duru annesini takmadan telefonun tuşlarına bastı. Küçük yaşında olmasına rağmen herşeyi biliyordu. Babasının numarasını ezberlemişti. İhtiyacı olduğu an babasını aramak için.

 

Telefon numaranı yazdıktan sonra arama tuşuna bastı ve telefonun açılmasını bekledi. Telefon çaldı çaldı çaldı ama açılmadı.

 

" Aşkım bak işi var, ondan açamıyor," dedi Nazan.

 

"Anne, babam cevap vermiyor. Korumayı ara "

 

"Kızım bak işi varmış, olmazsa açardı."kızını ikna etmeye çalıştı ama kızı umursamıyordu. Kızının dediğini yapıp korumlardan birini aradı.

 

"Buyrun Nazan hanım," dedi telefonun ucunda ki ses.

 

" "Ben Aden Duru Şanlıkan. Babamı aradım, ulaşamadım. Babama, 'Kızınız sizi aramış ama ulaşamamış' diyin."

 

"Emredersiniz küçük hanım, " dedi koruma ve telefonu kapattı.

 

Dakikalarca telefonun çalmasını bekledi ama arayan olmadı.

 

" İbrahim amcayı ala, " dedi Duru, annesinin eteğini tutup.

 

" Duru," dedi Nazan.

 

" Anne," dedi Duru, annesinin taklidini yaparak.

 

Nazan onun bu haline gülüp korumayı aradı. Duru annesinden telefonu alıp telefonun açılmasını bekledi. Telefon ikinci çalışta açıldı.

 

-" Buyrun Nazan hanım "

 

" Ben Aden Duru Şanlıkan" dedi Duru gelen sesi yanıtlayarak.

 

Nazan kızının kendini böyle tanıtmasıyla gurur dolu gözlerle baktı.

 

"Öyle mi? Öyleyse buyrun Aden Duru Şanlıkan hanım" dedi İbrahim gülümseyerek.

 

" İbrahim amca, babam nerde? Aradım ama açmadı telefonumu," dedi Duru dudağını büzüp.

 

" Baban toplantı da, toplantısı bitsin arar seni, olur mu ?" Dedi İbrahim.

 

" Tamam, ama söyle babama; "kızın aradı sana ulaşamadı, beni aradı " tamam mı İbrahim amca?"

 

" Emredersiniz küçük hanım, siz nasıl isterseniz"

 

" Eştagrulah" estağfurullah demeye çalıştı ama dili dönmedi. Onun bu sözüne karşı telefondan gülme sesi geldi ve sonra telefon kapandı.

 

Duru , telefonu kapatıp ona ben demiştim bakışları atan annesine baktı.

 

" Ne oldu Aden Duru Şanlıkan hanım?" Dedi Nazan, gülmesini saklayarak.

 

" Babam toplantıda,ondan açamamış" dedi Duru, Yusuf'un yanına gidip dizine uzanarak.

 

"Yucuf, çıkılmıyo mucun?" Kafasını Yusuf'un dizilerinden yüzüne çevirerek.

 

" Hayır " dedi Yusuf, kafasını olumsuz anlamda sallayarak.

 

" Ben cıkılıyoyum" dedi Duru, dudaklarını süzerek.

 

"Oyun oynayayım ," dedi Yusuf, Duru'ya bakarak.

 

"Olurrrrr, ne oynayalım? " dedi düşünmüş gibi yaparak.

 

" Top oynayalım mı ? " dedi Yusuf, Duru'nun top sevgisini bilerek.

 

" Ne duluyorşun hadiiii" dedi Duru, ayağı kalkıp top almak için koşarak.

 

"Duru koşma kızım, düşeceksin" dedi Nazan elindeki kahve fincanını indirerek. O Duru'ya kızarken Yusuf'un arkasından koştuğunu görünce ellerini kafasına vurdu.

 

" Yusuf koşma oğlum, düşüp biryerinizi yaralayacaksınız," arkalarından seslendi ama onu kimse dinlemedi.

 

Nazan, iki yaramazın peşinden koşacakken çalan telefonla yönünü değiştirdi. Çalan telefonu açtı.

 

" Alo"

 

" Nazan çocuklarla beraber saklanın, korumlar tetikte bekliyor. Bizde birazdan geliyoruz" nefes nefese konuşan kocasını zor anladı Nazan.

 

" Ertal ne oluyor? Anlamıyorum seni."

 

"Suikast girişimi olacak! Aden'i sakla!" Son cümleyle boğazına yumru oturdu sanki. Hemen telefonu kapatıp çocuklara doğru koştu.

 

" Duru, Duru " bağırarak kızını arıyordu.

 

Alt kattaki oyuncak odasına doğru koştu kapıyı hızla açtığında karşısında sadece Yusuf vardı.

 

" Yusuf , Aden Duru nerde ? " Hızla sordu.

 

" Babamı beklicem dedi bahçeye çıktı"

 

" Tamam oğlum sakın buradan çıkma tamam mı? Ne olursa olsun çıkmıyorsun" diyip radyodan son ses çarkı açtı ve kapıyı kapatıp hızla bahçeye koştu.

 

Merdivenleri bir bir çıkarken silah sesleriyle yerinde kalakaldı.

 

"Duru" dedi kısık sesle.

 

Son hız koşmaya başladı gelen silah seslerinin arasından kızını çağırıyordu bir yandan.

 

Dolapta ki gizli bölmeden silahını çıkarıp bahçeye çıktı. Silah sıkan korumaların yanına gidip çömeldi.

 

" Duru'yu gördünüz mü?" Dedi Nazan. Bir yandan silah sıkıyordu. Silahını doğrulup hedef belirledi ve birini alnının ortasından vurdu.

 

"Yanımızdaydı silah sesleri gelince içeri girmesini istedik" dedi korumalardan biri.

 

" Ah be kızım neredesin sen?" Korkuyla sağına soluna bakarken korumalarından birinin anonsuyla yerinde kalakaldı.

 

" Ateş etmeyin küçük hanım ellerinde" telsizden gelen sesle oturduğu yerden ayağı kalktı. Karşısında silahı Duru'nun kafasına dayamış maskeli adamlar vardı.

 

" Kızımı bırak!" dedi Nazan dişlerini sıkarak.

 

" Kocan nerde?" dedi adamlardan biri .

 

" Bilmiyorum kızımı bırak" onalara ilerleyeceği an havaya ateş açtı karşı taraf.

 

"Bir adım daha atarsan kızının cesedini bırakırım" dedi Duru'yu tutan adam.

 

"Onun kılına zarar gelirse seni ona it yaparım" dedi Nazan. Sesinde hüzün yoktu sesinde keskinlik vardı.

 

"Kocan nerde" dedi aynı kişi.

 

Ama Nazan onun sözlerini es geçip küçük kızına baktı. Kızının gözlerinin içine bakarak gözleriyle korkma dedi. Duru annesinin gözlerinin içine bakarak onun söylediği sözü anlamış olacak ki gülümsedi.

 

"Kızı bırak istediğini verelim " korumalardan biri onlara uzlaşma yolu gösterdi.

 

" Ertal Şanlıkan nerde?"

 

Arkadan gelen korna sesiyle bir anlık gafletle arkasına baktılar. O an Duru ayağıyla tekme attı ve adamın elinden kaçmayı başardı.

 

Tekmenin verdiği acıyla iki büklüm olan adam kaçan küçük kıza silah doğrultu o an Ertal Şanlıkan arkadan silah tutan adamın eline tekmeyi geçirdi.

 

" Sen benim kızıma" dedi Ertal sinirle.

 

Yerde yatan adamın yüzüne ayakkabısıyla bastı. Adamın bağırma sesiyle daha fazla basıyordu.

 

Nazan yanına gelen kızını kucağına alıp içeri girdi.

 

Karısının ve kızının içeri girdiğini görünce bıçağını çıkarıp adamın eline doğru ilerledi. Duru'yu tutan sağ elini tutup önce hızla çevirdi kırılan parmakların sesiyle adam acıyla bağırdı.

 

"Sahiplerin sana onun kızına karışmayacaksın karışırsan bedelini ağır ödersin demedi mi lan ?" Dedi ve adamın bir parmağını kesti.

 

Kesilen parmağın acısıyla bağırdı adam ama nafileydi.

 

" Benim kızımın kafasına silah dayadığında o silahı tutan elini yok edeceğimi söylemediler mi lan" bir parmak daha kesti.

 

Adamın ağlama ve acıyla bağırmasını aldırmadı.

 

" Öpmeye kıyamadığım kızımın başına silah dayamak ha?" İki parmak birden kesti.

 

Sonra sol tarafına geçip onları da bir bir kesip ayağı kalktı.

 

" Bu şerefsiz ölmeyecek! Ölümden beter olacak!"

 

" Emredersiniz"

 

" Sonra sahibinin evine hediye kutusunda yollayın, " dedi ve kanlı ellerini bahçenin musluğundan yıkayıp eve girdi.

 

"Baba" Duru'nun ona koşmasıyla yere çömelip, kollarını iki yana açtı. Kucağına gelen kızını kaldırıp, silah dayanan kafasını defalarca kez öptü.

 

" Baba, başıma silah dayadı," dedi Duru, babasına şikayet ederek.

 

" Biliyorum babam, ceza verdim ben ona. Bir daha böyle birşey olmayacak," dedi Ertal, kızının saçını okşayarak.

 

" Ben hiç korkmadım," dedi Duru, babasının yeni çıkmış sakalıyla oynayarak.

 

" Kimin kızı be," dedi Ertal.

 

" Babamın kızıyım," dedi küçük Duru babasına sarılarak.

 

🤤

 

Aden Duru Şanlıkan

 

Yusuf gözlerini açmıştı. Ahi'ye hızla dönüp sarıldım. Biz sarılırken ne yaptığımı anlayıp hızla ondan ayrıldım.

 

Ben ondan ayrıldığımdaz, hüzünle bakıyordu bana.

 

Yusuf'un penceresinden içeri baktım; iki doktor birşeyler soruyordu, Yusuf öylece onlara bakıyordu.

 

Ben heyecanla içeriye bakarken, Yusuf'un bakışları bana döndü. Gözlerim doldu o an. "Allah'ım sana binlerce şükürler olsun " dedim ellerimi birleştirerek.

 

Ben onlara heycanla bakarken doktor Zeynep Fidan bana bakıp gel işareti yaptı. Gülerek içeri girdim Yusuf'un yanına ilerledim.

 

" Kardeşim," dedim. Sesim titremişti.

 

" Kardeşim," dedi sesi acılı çıkmıştı.

 

" iyi misin?" Gözümden yaş geldi.

 

" Ağlama,"dedi gülümseyerek.

 

"Yusuf beyi çok yormayalım, biz çıkalım hemşire hanım kan alacak tahlillerden sonra yine yanınıza geliriz" dedi ve dışarı çıkmak için yönlendirdi.

 

Yusuf'un alnından öpüp " kapının önündeyiz biz" dedim. Gülümseyip gözlerini geri kapatı.

 

Dışarı çıkıp iki doktora döndüm " odaya alacağız değil mi?" Dedim hızla .

 

" Tahlillerden sonra duruma göre bakacağız " dedi Emre.

 

" Peki olumsuz bir durum falan var mı ?" Ahi , benim korktuğum soruyu sordu.

 

" Dediğim gibi tahlillerden sonra herşey beli olacak ama siz ne olursa olsun dik durun " dedi doktor Zeynep Fidan.

 

" İyi olacak ama değil mi ?"

 

" İyi olacak merak etme baksan aslan gibi gözlerini de açtı " dedi Ahi beni kendine çekerek. Belime sarılıp Emre'ye döndü

" tahlilleri ben de görmek istiyorum " dedi yapmacık bir şekilde gülerek.

 

" Siz?" Dedi Emre bir Ahi'ye, bir bana sarılı koluna bakarak.

 

" Kendisi eşim olur aynı zamanda doktor kendisi" dedim açıklama yaparak. Ahi'nin belimi tutan eli daha fazla sıkılaştı.

 

"Evli olduğunuzu bilmiyordum" dedi Emre. Ama daha çok kendiyle koşuyor gibiydi.

 

" Öğrenmiş oldun " dedi Ahi dişlerini sıkarak.

 

İkili bir birine sert bakışlar atarken telefonum çaldı. Arayan isme baktım Ömer arıyordu.

 

" Efendim" dedim telefonu açarak.

 

" Yusuf'un durumu nasıl?" Dedi merakla.

 

" Gözlerini açtı" dedim. Bir yandan yanımdaki ikiliye bakarak.

 

" Gerçekten mi ? Birşey dedi mi? Yanında mısın? " Dedi hızla Ömer.

 

" Sakin ol geliyoruz şimdi anlatırım" dedim.

 

" Tamam bekliyoruz senin oğlan da mızmızlanıyor zaten" dedi Ömer.

 

Telefonu kapatıp Ahi'ye döndüm.

 

"Gidelim mi ?" Dedim .

 

" Oğlumuz bekliyordur gidelim karıcım" dedi bana bakarak Emre'ye nispet yapar gibi.

 

"Kantine mi iniyorsunuz?" Dedi doktor Zeynep Fidan.

 

Kafamı evet anlamında salladım.

 

" Bizde bir çay alalım beraber inelim" dedi. Kafamı olumlu yönde salladım. Emre ve Fidan önden giderken biz arkalarından ilerliyorduk.

 

Ahi'nin belimi tutan elini cimcirdim.

Elini hızla benden çekti.

 

" Birdaha milletin önünde belimi tutarsan belime koyacak elin kalmaz haberin olsun" dedim kızarak.

 

" Birdaha milletin adamı sana yan gözle baksın ,bakacak gözleri kalmaz haberin olsun" dedi benim taklidimi yaparak.

 

" Ruh hastası dana" dedim hızla yanından ayrıldım.

 

Arkamdan söylene söylene geliyordu.

 

Kantine tek tek girdik önden doktor Zeynep Fidan girdi arkasından ben sonra Ahi daha sonrada Emre.

 

Kantine girdiğimde Agir'in anne sesini duydum. Gülerek ona baktım " annem" dedim yanına gidip kucağıma alıp yanaklarından öptüm.

 

"Sizin mi çocuğunuz " arkadan gelen sesle döndüm. Zeynep Fidan bize gülümseyerek bakıyordu.

 

Emre'nin merak dolu bakışlarını gördüm oda merak ediyordu. Kafamı olumlu yönde sallayıp " evet " dedim.

 

"Yaaa ama çok tatlısın sen" dedi Zeynep Fidan Agir'e yaklaşıp onu sevmeye başladı.

 

" Çok teşekkür ederiz" dedim gülümseyerek.

 

"Emre baksana nasıl tatlı" Zeynep Fidan arkasına bakıp Emre'yi çağırdı. Emre tebessüm ederek " Allah bağışlasın" dedi sonra kantinden dışarı çıktı.

 

" Neyse ben de gideyim çok işim var Allah bağışlasın" dedi Zeynep Fidan, Emre'nin arkasında dışarı çıktı.

 

"Bizim doktor mor renk oldu sanki," dedi Ömer, gülerek.

 

"Kırmızıda olabilir" dedi Ahi Ömer'e katılarak.

 

" İkinizi şimdi rengarenk yapmadan susun" dedim iksinine ters ters bakarak.

 

" Baban aradı buraya gelecekler " dedi Ömer. Şok bir şekilde ona baktım.

 

" Bu şimdi mi söylenir?" Dedim sinirle.

 

" Şimdi geldiniz diye olabilir mi?"

 

" Âhi seni burada görmemeli" dedim telaşlanarak.

 

" Tamam, tamam annemler gelmiş zaten ben onların yanına gideceğim. Agir'i alayım " dedi bana yaklaşarak.

 

"Agir'i onun kucağına verdim, hastane koridorlarında olamazdı zaten"

 

Âhi Agir'le beraber giderken bende elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırdım.

 

" Sakin ol şampiyon görücü çıkmıyor annen ve baban geliyor " dedi Ömer beni sakinleştirmeye çalıştı.

 

" Konu ne ?" Dedi Zehra bir bana bir Ömer'e bakarak.

 

" Konu Aden hanımın ailesinden gizli evlenmesi " dedi Ömer kısa bir açıklama yaparak.

 

" Çocuğunuz var ama bilmiyorlar mı ?" Dedi Zehra o kadar masum sorular soruyordu ki ısırmak istiyordum şuan.

 

" Agir benim oğlum değil, kocamın oğlu " dedim gülümseyerek.

 

" Ne? Yani ben sizin çocuğunuz sanıyordum Agir'de anne diyince " şaşırmıştı haklıydı da şaşırmasi normaldi.

 

" Annesinden daha fazla annelik yaptığı için anne diyor Aden'e " dedi Ömer.

 

"Babamlar geldi" dedim hızla kapıdan giren kişilere bakarak.

 

" Sakin ol " dedi Ömer ve gülümseyerek onalara doğru yürüdü.

 

"Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz" dedi kollarını iki yana açıp.

 

" Seninle sonra görüşeceğiz" dedi annem parmağını ona sallayarak.

 

" Kaçmayı mıyım?" Dedi Ömer normal bir soru sorar gibi. Sonra annemin yanına gidip elinden öptü.

 

"Eşek sıpası" dedi annem gülerek.

 

Ben bana dikkatle bakan babama baktım. Kafamı omzuma yatırıp omuzlarımi kaldırıp indirdim.

 

" Gel buraya " dedi bana, kollarını açarak.

 

Hızla gidip aylarca ihtiyacım olan kolların arasına girdim. Bana sıkı sıkı sarıldı saçlarımdan öptü. Ona daha fazla sarıldım. Kokusunu içime çektim.

 

"Baba" dedim sesim titremişti.

 

" Babam" dedi tekrardan saçlarımdan öptü.

 

"Afetin mi ?" Dedim ondan ayrılmadan.

 

" Hiç kızmadım ki " dedi beni daha fazla kendine çekti.

 

" Özür dilerim" dedim gözlerimden yaş geldi.

 

" Bence benden değil annenden özür dilemelisin" dedi kulağıma sessizce fısıldadı.

 

" Bana çok kızgın ama" dedim sessizce.

 

" Senden bir adım bekliyor unutma o senin annen bir sarılman yeter" dedi ve saçlarımdan öptü benden ayrıldı.

 

Anneme döndüm bize gözleri doldu bir şekilde bakıyordu.

 

"Anne" dedim ona yaklaşıp.

 

" Gel " dedi kollarını açarak hızla gidip sarıldım. Beni sıkı sıkı sardı defalarca kez öptü.

 

" Ben annemi çok özledim" dedim annemin boynundan öperek.

 

" Ben kızımı çok özledim" dedi benim gibi boynumu öptü.

 

" Afetin mi?" Dedim ondan ayrılıp gözlerine bakarak.

 

" Çok kızgınım ama afetim" dedi saçlarımı okşuyordu.

 

"Annem bana kıyamaz ki " dedim kafamı omzuma yatırıp.

 

" Annen senin saçının teline zarar gelse ölür" dedi gözlerinden yaş geldi.

 

" Annemi çok üzdüm demi?" Dedim sol gözümden yaş geldi.

 

" Anneni çok üzdün" dedi kafasını sallayarak.

 

" Özür dilerim" dedim iki gözümden yaş geldi bu kez.

 

" Akan göz damlalarına kurban olurum " dedi iki gözümden öptü.

 

"Bu kadar duygusallık yeter de artar Yusuf'a da bırakın biraz " aramıza Ömer girdi. Göz yaşlarımı silip annemin kolunun altına girdim.

 

"Bu hanım kızımız kim?" Dedi babam Zehra'ya bakarak.

 

" Ömer'in kız arkadaşı" dedim burnumu silip.

 

"Öyle mi?" Dedi annem gülerek.

 

"Tanıştırayım ben sizi" dedi Ömer Zehra'nın elini tutup yanına getirerek.

 

" Aden'nin annesi Nazan teyze " önce annemle tanıştırdı.

 

" Buda Ertal amca Aden'nin babası" dedi babamı gösterdi.

 

" Birde dedem var ama o burada değil şuan " dedim araya girerek.

 

" Aman, aman, susun lütfen,bugün kafa dinleme günüm " dedi babam. Onun bu haline gülmeye başladık.

 

Yusuf'un yanına gidip tahlilleri bekledik. Tahliller çıktı bir sorun yokmuş ama bir hafta falan ayağı kalkamazmış. Kullandığı ilaçlar ve günlerce uyuduğu için kasları gerilmiş.

 

Bir kaç gün hastane de kaldık sonrada Istanbulda ki evimize geçtik. Yusuf ilk başlarda odasında kalıyordu ama sonra sıkıldığını söyledi salona getirdik.

 

Şuan hep beraber salonda oturmuş çay içiyorduk.

 

"Akşam yemek verilecek Aden ve Ömer siz bizim yerimize katılacaksınız" dedi babam bize dönerek.

 

"Tamam baba" dedim kafamı salladım.

 

"Senin neyin var?" Dedi annem. Ona baktım beni inceliyordu.

 

"Yok birşeyim.Yoruldum herhalde, odama çıkıp dinleneyim ben" dedim ayağı kalkıp odama doğru ilerledim.

 

İki gün önce Ahi'ye boşanma davası açmıştım protokol eline ulaştığı için beni aramıştı. Ama iyi bir sonuca varamadığımız için telefonu kavga ederek kapatmıştık. İki gündür aramıyordu. Bende Agir'i merak ettiğim için Deniz'den haber alıyordum.

 

Odamda koltukta oturmuş, öylece pencereden dışarı bakıyordum. Kapımın çalması ile bakışlarımı kapıya çevirdim

" gel " dedim.

 

"Müsait misin anneciğim?" Annem kapının önünde durmuş benim onayımı bekliyordu.

 

" Gel anne, müsaittim"

 

"Ne yapıyorsun?" Birşey söyleyecek ama çekiniyor gibiydi.

 

" Hiç" dedim, omuzlarımi kaldırıp indirdim.

 

" iyi misin peki?" Dedi beni incelerken.

 

" İyiyim " dedim ama değildim. Ben hiç iyi değildim.

 

"Tamam yalanların bittiyse sohbet edelim " dedi birden. Anlamaz gözlerle ona baktım.

 

"Kim bu çocuk? " Dedi birden.

 

Yerimden doğrulup elimi boğazıma attım kaşıdım yutkunarak" hangi çocuk?" Dedim.

 

"Duru " iki kaşını kaldırarak konuştu.

 

" Anne " dedim onun taklidini yaparak.

 

" Evlendiğin kişi yani o çocuğu seviyor musun?" Dedi birden.

 

" Nerden çıktı bu?" Dedim gözlerimi kaçırarak.

 

" İki gündür kendinde değilsin boşanma davası açmışsın avukatın söyledi" dedi bana yaklaşıp yanıma oturdu.

 

" Evet sizde bunu istemiyor musunuz?"

 

" Biz senin mutluluğunu istiyoruz, mutsuzsan neden isteyelim?"

 

" Bilmiyorum, kafam çok karışık. Affetmek istiyorum onu ama olmuyor beni ilk başlardan dinlemeyen adamla ben sonrasında nasıl yapacağım?" Dedim içimdeki yangını boşaltmak istedim.

 

" Neden inanmadı peki?"

 

" Ona yalan söylediğimi düşündü ama ben ona yalan söylemedim ki "

 

" Peki neden affedemiyorsun?"

 

" Yanımda değil di çünkü Yusuf yaralandığı an ben onu istedim yanımda ama olmadı " dedim parmaklarımla oynarken.

 

" Anladım peki benim güzeller güzeli kızımın kalbi ne diyor?" Dedi elini kalbimin üzerine getirerek.

 

" Onu affetme mi" dedim içimden geçeni söyleyerek.

 

" Affetmek istiyorsun yani?"

 

" Hayır istemiyorum ama... " dedim devamını getiremedim.

 

" Bence onunla konuş ona bir şans ver " dedi annem saçımı okşayarak.

 

"İstemiyordun" dedim inanamayarak bakarak.

 

" Sen önce bir karar ver ben sonra söylerim isteyip istemediği mi" dedi annem saçımdan öpüp ayağı kalktı bana gülümseyip dışarı çıktı.

 

❤️‍🩹

"Ee yengecim " dedim arka koltuktan Zehra'ya bakarak.

 

" Ee Durucum" dedi bana bakarak.

 

" Daha daha nasılsın?" Dedim bir Ömer'e bir Zehra'ya bakarak.

 

" Ağzındaki baklagilleri çıkar" dedi Ömer. Tanıyor nede olsa beni.

 

" Evlilik ne zaman?" Dedim birden Ömer duyduğu soruyla ani fren yaptı. Öne doğru savruldum.

 

" Yavaş lan " dedim, saçımı düzenleyip.

 

" Asıl sana yavaş bam diye sorduğu soruya bak" dedi yarı kızgın sesiyle.

 

" Yav yeme beni biliyoruz kıza nasıl yanık olduğunu" dedim tırnaklarımla oynarken.

 

" Aden Duruuu" dedi u harfini uzatarak.

 

"Ömer Mirannnn" onu taklidini yaptım.

 

"Biraz ağzının ayarını mı bilsen abicim ha ne dersin? "

 

"Aman be uff sizinle de hiç dalga geçilmiyor"

 

"Hasbinallah" arabayı tekrardan çalıştırdı.

 

Arabada sesiz sessiz giderken çalan şarkıyı mırıldanmaya başladım.

 

" Sesin güzel mi ?" Dedi Zehra bana dönerek.

 

" Bilmem güzel mi abicim" dedim Ömer'e bakıp.

 

" Güzeldir kardeşimin sesi " dedi Ömer bana göz kırparak.

 

"O zaman son sessss" dedi Zehra radyonun sesini yükselterek.

 

Ona gülüp şarkıya son ses eşlik ettim.

 

Ez ne tinê boşê hаtim

Amerê xwe boşê xаrin

Hetа min hinê gertin

Wаllаh bîllаh boşe hаtim

Hetа min hinê gertin

Wаllаh bîllаh boşe hаtim

 

Ben şarkının sözlerini söylerken Zehra ve Ömer bana gülerek bakıyordu.

 

Lê lê wаllаh ez nizаnim

Lê lê bîllаh ez nizаnim

 

Ew çû dilê eşkê eşkê

Wаllаh bîllаh ez nizаnim

Lê lê wаllаh ez nizаnim

Lê lê bîllah ez nizаnim

Ew çû dilê sevdа oy oy

Wаllаh bîllаh ez nizаnim

 

Son kısımda Ömer benimlesin eşlik etti şarkının sözlerini söylerken bir yandan Zehra'nın gözlerinin içine bakıyordu.

 

Her derêk min girаn mirim

Min go yаrê dijmin bû ye

Lê lê lêxe tu ji lêxe

Neskinê tu ji lêxe

Lê lê lêxe tu ji lêxe

Neskinê tu ji lêxe

 

Zehra'nın gözlerinin içine bakarak son ses nakaratı söyledi. Ben susmuştum, ona bırakmıştım.

 

Lê lê wаllаh ez nizаnim

Lê lê bîllаh ez nizаnim

Ew çû dilê eşkê eşkê

Wаllаh bîllаh ez nizаnim

Lê lê wаllаh ez nizаnim

Lê lê bîllаh ez nizаnim

Ew çû dilê sevdа oy oy

Wallаh bîllаh ez nizаnim

 

(Piyanist Ömer'e bırak 😚)

 

Geldiğimiz yemek daveti büyük bir salonda oluyordu. Yuvarlak masalar ve oturan yüzlerce davetli.

 

Kapıdan içeri girerken üst baş kontrolü yapılmıştı. Ama bana yapılmadı herkes iyi bilirki hiç kimse bana dokunamaz!

 

İçeri girdiğimizde Ömer , bir bir kolunu Zehra'ya diğerini de bana uzatmıştı. Ömer'in kolunda içeri girerken bütün bakışlar bize dönmüştü.

 

Acımasızlığıyla heryere nam salan iki dost şuan karşılarındaydı. Beni hiçbiri şuana kadar canlı görmemişti. Bugün ilk defa canlı bir şekilde vâris gözlerinin önündeydi.

 

 

Bize ayrılan masanın yanına ulaştığımızda arkası bize dönük biri vardı. Karşısına geçtiğimde oturan kişinin Ahi olduğunu gördüm.

 

"Sende mi buradaydın?" Dedim çantamı masaya bırakıp oturdum.

 

Beni baştan sona inceledi. Üzerimde buz mavisi uzun yırtmaçlı bir elbise vardı. Göğüs dekoltesi biraz açıktı ama sorun etmiyordum. Saçlarımı dağınık topuz yaptırmıştım.

 

"Ağzını kapat kurşun girecek" dedi Ömer Ahi'ye bakarak.

 

Ahi elindeki içki bardağını dudaklarına götürdü benden bakışlarını çekmeden tek yudumda içti.

 

Sonra bir bardak daha doldurdu onuda aynı şekilde tek yudumda içti. Bir kaç bardak içtikten sonra ayağı kalktı.

 

" Nereye oğlum?" Dedi Ömer Ahi'nin ayakta duracak hali yoktu. Bizden önce kim bilir kaç kadeh inmişti.

 

"Geliyorum " dedi ve yanımızdan ayrıldı.

 

Ahi giderken ben boynumdaki terleri sildim. Onu karşımda görüp birşey olmamış gibi heleki takmıyormuş gibi yapmak zordu.

 

"iyi misin?" Zehra endişeli bir şekilde sordu. Ona bir sorun yok bakışı atıp önümde duran suyu içtim.

 

Dakikalar birbirini kovalarken yemekler indirilmiş konuşmalar yapılmıştı. Ama Ahi halen ortalıkta yoktu.

 

"Ömer, Ahi'ye baksan mı?" Dedim. Endişelenmiştim sarhoştu birde düşmesinden korkuyordum.

 

"Tamam, ben bakarım şimdi " Ömer ayağı kalkıp gideceği sırada sahneden yüksek sesle şarkı açıldı. Bütün bakışlar oraya dönerken ben şok bir şekilde sahnede elinde mikrofon olan adama baktım.

 

" Ahi?" Dedim şok bir şekilde.

 

" Ne yapıyor bu?" Dedi Ömer oda benim gibi şaşkındı.

 

Biz şaşkın bir şekilde bakarken Ahi gözlerimin içine bakarak şarkı sözü söylemeye başladı.

 

Hasret çektim, gönül verdim

seni sevdim men

Hasret çektim, könül verdim

seni sevdim

 

 

Gözlerimden bakışlarını çekmeden şarkıyı söylüyordu. Sahneden yavaş yavaş inip oturan yüzlerce davetlinin arasından bana doğru yavaş adımlarla geliyordu.

 

Böyle bir güzele, eşkimi tezele

Şiire, gazele könül verdim, şiire, gazele

Böyle bir güzele, eşkimi tezele

Şiire, gazele könül verdim, şiire, gazele

 

Bir elinde mikrofon diğer eliyle de beni göstererek şarkısına devam ediyordu. Sesi o kadar pürüzsüz ve yumuşaktıki insanın tüyleri diken diken oluyordu.

 

Yanıma geldi gözlerimin içine bakarak diz çöktü. Ona doğru döndüm diz çöktüğü yerden elini bana uzattı.

 

Eger menden ayrı gezip dolansan

Menim bu eşkime yigane kalsan

Eger menden ayrı, gezip dolansan

Menim bu eşkime yigane kalsan

 

Devamını bekledim ama sustu sadece arka fonda çalan Ahmet Kaya'nın sesi geldi. Bana baktı gözleri dolu dolu. Sonra ayaklarıma kapandı birden .

 

" Ahi ne yapıyorsun? Herkes bize bakıyor kalk lütfen" dedim onun omuzundan kaldırmaya çalışarak.

 

" Aden beni affet " dedi bakışlarını bana çevrip gözlerinden yaşlar bir bir akarken.

 

" Ahi ne olursun kalk" dedim.

 

" Ben eşeğin tekiyim biliyorum çok büyük eşeklik ettim ama beni tek başıma bırakma Aden nolur beni affet" dedi iki elimden öperken.

 

" Ahi sonra konuşalım lütfen bak herkes bize bakıyor" dedim. O benim dediklerimi umursamazken Ömer'e döndüm birşey yap diye.

 

Ömer yanımıza gelip Ahi'yi ayağı kaldırdı. Yemek salonundan çıkartı. Ben olayın şokunu atlatamadım hemen yanımda duran suyu bir dikişte içtim.

 

"iyi misin?" Zehra yanıma gelip omuzlarımdan tutu.

 

" Bilmiyorum" dedim etrafıma baktım herkes önüne dönmüş yemeklerinin yiyordu.

 

Yarım saat sonra Ömer yanımıza geldi. Kravatını çözmüş bir iki düğmesi açıktı.

 

" Ahi nerde?" Dedim arkasından gelmemişti.

 

" Arkada ayıldı çok şükür üstünü başını düzenliyor" dedi suyu içerken.

 

"Tamam ben bir bakayım "

 

"Allah aşkına bir vukuat daha işlemeden gidelim şuradan " dedi Ömer sinirle. Kafamı tamam anlamında salladım Ahi'nin yanına doğru ilerledim.

 

Arka taraf dediği yere doğru yürümeye başladım. Kapalı olan bir kapıyı açıp içeri girdim.

 

"Ahi daha iyi-" sözlerimi bitiremeden karşımdaki manzarayla şok oldum.

 

Karşımda Ahi'nin yakasını düzenleyen bir kadın vardı ve o kadar çok yakınlardı ki şuan cinlerim tepeme çıkmıştı.

 

" Siz?" Dedim şok bir şekilde ikiliye bakarak.

 

Ahi bir bana birde yakasını düzenleyen kadına baktı. Kadının umrumda değildi beliki.

 

" Çek lan kolunu kocamın yakasından " dedim sinirle.

 

Ahi'nin yakasını bırakıp bana döndü

" anlamadım?" Dedi kaşlarını kaldırdı.

 

" Kocamın diyorum yakasından ellerini çek diyorum " dedim ona bir adım atarak.

 

"Ne bu sinir? Kocanın koynuna girmedim ya" dedi onun sözüyle ağzım açık kalmıştı.

 

" Senin o ağzını varya " dedim üstüne atlayacağım sırada Ahi belimden tutu.

 

" Eee ne yaparsın?" Dedi kollarını önünde bağlayarak.

 

Ahi'ye döndüm oda en az benim kadar şaşkındı.

 

" Bırak" dedim sakince.

 

" Aden sadece yakamı düzenledi birşey yok hadi gel biz çıkalım" dedi beni kapıya doğru ilerletmeye çalıştı.

 

Dizimi erkekliğine geçirdim hızla kızın üzerine yürüyüp Ahi'nin yakasını düzenleyen parmaklarını çevirdim.

 

" Bırakkk canım acıyor" dedi acıyla bağırdı.

 

" Kocamın koynuna girmedin ya nede olsa " dedim ve son hızda parmağını çevirdim. İnlemesiyle bıraktım elini.

 

" Manyak karı " dedi Ahi beni çekerek.

 

" Sus seninde o boynunu kırmadan" dedim dişlerimi sıktım.

 

İçeri çalışanlar girdi, sonra güvenlik...

 

🫰🏻

 

"Polis bey sizce burada iş bulmak en iyi çözüm değil midir?" Dedim karşımda oturmuş polise.

 

" Sizin için mi ?" Dedi polis ciddiyetle.

 

" Evet " dedim ayaklarımı uzatıp.

 

"Allah sabır versin " dedi kafasını sallayarak.

 

" Kime?" Dedim.

 

" Ailene " dedi. Ters ters bakmaya başladım.

 

" Polisler komik derlerdi de inanmazdım" dedim yarı alaylı yarı ciddi.

 

" Bencede inanma"

 

"Ben ne zaman çıkacağım ?" Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.

 

" Ne zaman şikayet geri çekilirse. Hem sen neden kadının parmaklarını kırdın?" Dedi polis memuru.

 

" Kocamın yakasını düzenledi" dedim tırnaklarıma bakarken.

 

" Bunun için mi ?" Dedi kaşlarını kaldırdı.

 

" Evli misin?" Dedim parmağına bakarak.

 

" Evet " dedi hemen .

 

" Karının yakasını biri düzenlese tepkin ne olurdu?" Dedim, sessiz kaldı.

 

" Bende öyle düşünüyorum " dedim, geriye yaslanarak.

 

Açılan kapıyla oraya baktım gelen polis memuru kapıyı açtı ve eliyle yol gösterdi.

 

"Çıkıyor muyum?" Dedim yerimden kalktım.

 

" Anne ve babanız gelmiş " dedi memur bey.

 

Polisle beraber üst kata çıktık komiserin kapısını açtı memur bey içeri girdiğimde bana sinirle bakan annem, babam ve Ömer vardı.

 

Ömer'in yanına gidip oturdum karşımda parmağını kırdığım kadın ve orta yaşlarda bir kadın vardı.

 

" Evet uzlaşın bakalım " dedi komiser ellerini masada birleştirip.

 

" Ben bu kadınla uzlaşmam şikayetçiyim komserim 4 parmağımı 3 yerinden kırdı bu kadın " dedi zilli Nazmiye.

 

" Keşke ağzını da yırtsaydım belki biraz içim soğurdu" dedim ters ters bakıp.

 

"Duru!" 3 ağızdan isimim anıldı omuzlarımi banane diyerek saladım.

 

"Ben onun adına özür dilerim ne derseniz haklısınız " dedi annem, bana ters ters bakıp.

 

Göz devirdim.

 

" Hanfendi özür dilemek için önce pişman olmak gerekir, bakıyorum da kızınızda hiç pişmanlık yok" dedi orta yaşlardaki kadın.

 

" Yaptıklarımdan pişman değilim, aklım halen yapmadıklarımda " dedim geriye doğru yaslanarak.

 

" Kızım sen bir susana. Gerçekten ne derseniz deyin haklısınız ama genç bunlar " dedi annem kadını ikna etmeye çalışıyordu.

 

" Hanfendi, kızınızın rahatlığına bakılırsa hiç aile terbiyesi almamış bu nasıl bir çocuk yetiştirme?" Dedi kadın.

 

Ömer'e baktım"annemin damarına basıyor " dedim .

 

"Nazan teyze kazanır diyenler?" Dedi Ömer ,ikimiz birden el kalırdık.

 

" Aile terbiyesi almamış bu kız, şunun haline bakın" sözlerine devam ediyordu. Annem öyle mi der gibi bakıyordu kadının sözleri bittiği an ayağı kalkıp kadının arkasına geçti.

 

" Senden mi alacak terbiyeyi?" Dedi ve kadının kafasını komiserin önünde masaya vurdu.

 

" Obaaa" dedi Ömer, gülerek.

 

" Ben demiştim " dedim, rahatımı bozmadan.

 

" Haddini bil! Karşında bir Şanlıkan var! Herşeyi geçtim hiç kimse benim kızıma terbiyesiz diyemez! Senin gibi bir hadsiz çıkarsa da cezasını kendi ellerimle veririm! Ve bunu unutma ki cezasını sadece sen ödemezsin seninle beraber o çok sevgili ailen de öder!" Dedi annem yerine geçip kadına parmağını sallayarak.

 

Babama döndüm elini saklanına atmış kafasını sallayarak bize bakıyordu.

 

"Şikayetçiyim komserim, gördünüz gözlerinizin önünde ne yaptı, ikisinden de şikayetçiyim " burnundan kan gelirken bir yandan bizi şikayet ediyordu.

 

"Alın ikisinide nezarete " komiserin sözüne " ya

ni komserim gördünüz kışkırtıcı konuştu ama yine bizi içeri atıyorsunuz" dedim ayağı kalkıp.

 

"Gel annecim ,en azından şerefimizle yatıp çıkarız " annem koluma girdi, kapıya doğru ilerledik.

 

Arkadan" ben bunlarla ne yapacağım ya?" Diyen babamın sözünü duydum ama çoktan dışarı çıkmıştık...

 

Loading...
0%