Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@_zehraaa00

Manisa 2001 


"Tamam lütfen gel ." Ağlamaklı sesle konuştu kocasına yalvarıyordu Nazan Şanlıkan Bebeği getirdiklerinden bugüne ilk defa kocası uzaklaşmıştı evden ve şuan uslu dedikleri bebek evi ağlaması ile ayağı kaldırıyordu.


" Tamam annecim,tamam bebeğim, ağlama lütfen." Kucağında bir sağa bir sola sallayarak sakinleştirmeye çalıştı, ama nafile bebek susmuyordu .


"Gazı da yok, karnıda tok ,altı temiz. Bu bebek böyle yapamazdı hanım efendi acaba bir doktora mi götürsek bir yeri falan ağrıyordur." Bebeğin bakıcısı konuşmuştu .


"Bilmiyorum, bilmiyorum Ertal şimdi gelecek gideceğiz ." Kucağında ki bebeği sakinleştirmek için kafasını okşuyordu.


Kapı zili çaldı ve hemen çalışanlardan biri kapıyı açtı Ertal içeri hızla girdi ve Nazan'da ona doğru hızla yürüyüp" Ertal kesin bir şeyi var hastaneye gitmemiz lazım."


Adam kadına yaklaştı ve kucağında ağlayarak çığlık attan bebeğe yürüdü onun ellinden tutup okşadı ve saçını öptü , bebek o an sakinleşmeye başlamıştı. Nazan ve çalışanlar şok içinde ikisine bakıyordu. Ertal gülümsedi ve onu karısından alıp yavaşça omzuna doğru başını dayadı.


Saatlerdir çığlık çığlığa ağlayan bebek bir kez daha Ertal Şanlıkanın kucağında susmuştu.


Nazan göz yaşlarını tutamadı ve ağlamaya başladı, kocası ve kızının bu hâlleri onu ağlatmıştı .


Ertal yavaş yavaş sırtını okşadığı kızına baktı yandan. Ağlaması durmuş ,başını babasının omzuna yaslamış, küçücük gözleriyle etrafa bakıyordu. Ertal gülümsedi belli ki küçük kızı onsuz yapamayacaktı .


"Efendim kimliği aldık." Gelen koruma konuşmuştu Ertal ona doğru döndü

" Yusuf beynimizin kimliğini de aldın mı ?" Adam gülümsedi " Evet efendim yanımda şuan." Kucağındaki bebekle koltuğa doğru yürüyüp " senin oğlan da bizim kız gibi mi?" Adam kafasını hayır anlamında salladı " hayır efendim bizim oğlan Allah'a şükürler olsun ki sizin kız gibi cadı değil çocuk ben varım yokum hiç aldırış etmeden uyuyor ."


Ertal gülümsedi ve kucağında ona bakan küçük bir çift gözlere baktı o baktığı an küçük kız gülümsemeye başladı Ertal gülerek " biz seninle nasıl yapacağız acaba küçük hanım?" Onun bu sözüne karşılık küçük kız ses çıkararak gülümsemeye devam etti.


"Saatlerdir çığlık çığlığa, bir an kriz geçirdi sandım." Şaşkınlık içinde kocasına bakıyordu Nazan ellindeki zarf ile onlara yaklaşıp oturdu yanlarına ellindeki zarfı sakin bir okadar heyecan ile açmaya başladı. İçindeki kimliği alıp bakmaya başladı.


Ad:Duru 

Soyad : Şanlıkan 

Anne adı: Nazan 

Baba adı: Ertal 

Doğum yeri: Manisa 

Doğum yılı:15.07.2001


Gülümsedi genç kadın ve gözünden yaş geldi mutluluktan ,yanında duran kocasına baktı. Ertal Şanlıkan da ağlıyordu kadın kızına ve kocasına sarıldı hiç beklemeden. Yıllardır en çok istedikleri şey olmuştu bir aile ve o ailenin içinde küçük bebek .


" Hayallerimiz gerçekleşti." Nazan ağlayarak konuştu . Ertal onun kafasından öperek " hayal ettiğim bu, çok ama çok güzel bir şey . Nazan ben çok istedim bu anı yaşamayı, bu duyguyu tatmayı . Yıllarca bunu istedik kaç defa denedik ama olmadı .Allah'ın bir bildiği vardır dedik ve en son umudumuzun bittiği yerde Akif ve Dilara'nın bebeğini görmeye gittiğimizde karşımıza çıktı Duru. " .


Ertal ve Nazan'nın çalışanlarının çocukları olmuştu hastaneye gitmiş ve tebrik edip çıkmışlardı . Ama Ertal çalışanları mağdur olmasın diye onlara iyi bakılması için doktorla konuşmak istemişti. Doktorun odasından çıktıktan sonra, koridordan çıkışa doğru yol almıştı ama hasta odasında çığlık çığlığa ağlayan bebek sesi ile yerinde durmuştu. Arkasına baktığında kucağında bebekle yanından hızla ilerleyen Adama takıldı bakışları, Ertal anlamsız bir şekilde yürüyen adama bakıyordu doktorun odasına girmiş ve 15 dakika sonra çıkan adamı takip etmişti. Çünkü içinde anlamsız bir şekilde sıkıntı vardı . Doktor ile beraber bebek odasına giren adam,doktora yüklü bir para eliyle sayıyordu, onlara daha fazla yaklaşıp duvarın arkasından onları dinlemişti ve içeri başka bir bebekle çıkan adam ile şaşırmıştı adam bebeğini başka bir bebekle takas etmişti.


Bebeği aldıktan sonra eve getirmiş, baştan sona kadar her şeyi karısına anlatmıştı . Kadın şok olmuştu nasıl böyle bir şey yapabilirler diye anlam verememişti buna. Günler geçtikçe bebeğe bağlanmış kendi kanı olmadığını unutmuşlardı. Aslında zaten böyle olmalıydı,önemli olan kan bağı değildi.


"Cennet kokuyor benim kızım ." Kucağındaki bebeğin boynunundan öpüp kokusunu içine çekiyordu Ertal. Elinde biberonla yanlarına gelen Nazan kıskanmış gibi yapıp " kızın geldikten sonra beni unuttun." Karısının ellindeki biberonu alıp Duru'yu yatırır hale getirdi kucağında ve ağzına mamayı vermeye başladı.


Karısına döndü Ertal " olur mu öyle şey biriniz kalbimin atışı,diğeri kalbimin sahibi ."


" Valla öyle görünmüyor Ertal bey,akşamları uyumuyor ,kızınızın baş ucundan bir yere kıpırdamıyor, oradaki koltuğun üzerine uyuyorsunuz . Karınızı unuttunuz yani . " Sesini kıskanmış gibi yapıyordu . Adam kahkaha atıp " istediğin yanına gelmemse gelirim bebeğim sen yeter ki iste, diyip göz kırptı. Karısına yanaşıp" ben hem karımı çok özledim," diyip tam öpecekken Duru doyduğunu beli eden bir ses çıkardı. Bu sesi duyan çift, gülmeye başladı belli ki kızları romantizm yaşatmayacaktı.


" Baba aynı zamanda benim de küçük hanım ." Deyip,kocasının elinden bebeği alıp öpüp konuşmuştu,yüzünü kızgın tutmaya çalışıyordu ama küçük Duru onun bu hâline sadece gülüyordu. İki çift,onun bu haline tebessüm ederek bu anın tadını çıkarıyordu.


Şimdiki Zaman--


"Sertar?" 


Baba mí demişti o ? Ne hayır hayır,olamaz ..


Bir adım attı ban, ben ellimde ki silahı indirmeden ona bakıyordum.


"İndir hadi onu, güzelce konuşalım lütfen.

Bir babanın ona baktığı hüzün dolu sözleriydi"


Güzelce konuşalım mı? 

Güzelce? 

Bunu bana mı diyordu?

Bu adam ne saçmalıyordu?


"Bir adım daha atarsan senin o beynini dağıtırım !" Âhi birden kükredi, ben konuşulandan çok onun gözlerinde bir şey aradım. Ne aradığım belli değildi ama aradım belki oralarda bir şey vardır diye ama yoktu...


Benden silahımı indirmemi istiyordu . Onun istediği gibi silahı indirdim . Bunu gören Süleyman Demirel rahat bir nefes almıştı ama hepsi bize anlamsız bakıyordu. Siz nereden tanışıyorsunuz der gibi . Takmadan kimseyi ona döndüm ve bir adım attım . Tam karşısında durdum . Gözlerinin içine baktım bilmemesini çok istiyordum ama sadece kendimi kandırıyordum.


" Bana sadece bilmiyordum de ." Sert ve bi o kadar muhtaç olan sesimle...


" Delal ..." 


"Bana bilmiyordum de !"


"Delal ben-"


"Sana bana bilmiyordum de !"


"Özür dilerim.."


Biliyordu, her şeyi biliyordu .


"Allah kahretsin nasıl araştırmam? Nasıl bunu göz ardı ederim? Biliyordun değil mi? Biliyordun tabi şerefsiz köpekk." Hızla ilerleyip ellimdeki silahı kafasına geçirdim bana doğru gelen korumaları elliyle durdurdu . Ama bunlar, benim umrumda değildi.


" Lan senin şerefini, haysiyetini,malını , mülkünü ulan it! Senin yedi ceddini sikerim." Bir tane daha vurdum ve yere düştü. Hızla üstüne gidip bir tane daha vurdum o an kolumdan biri tutu ve geri çekti. Ama ben çıldırmış gibi onu vurmaya çalışıyordum . Etrafımda sesler geliyor ama tam anlamıyordum . Birden omuzlarından biri kendine çekti..


"Tamam sakin ol sakin ol sakin.." Âhi'nin sesiyle kendime geldim . Etrafıma baktım herkes pür dikkat bizi izliyordu . Şuan nasıl bir durumda olduğumuzu düşünmedim, çünkü düşünecek bir kafa kalmadı.


"Çek lan o kolunu Durun'un üzerinden." Sertar ayağı kalmış Âhi'ye bağırıyordu . Yüzüne baktım her yeri kan içinde kalmıştı. Âhi beni kendine daha fazla çekti. Ne yaptığını anlamadım ama belli ki bu şerefsizin damarına basıyordu.


Sertar bu hareketi görünce birden silahını çekti ona, önünde ben vardım. O silahı çektiği an Âhi'nin adamları içeri girdi ve etrafı çevridi. Benim adamlarım ve Âhi'nin adamları bir olup konakta duran herkese silah çekti. Bizde ortada ben Âhi'nin göğüsüne yapışmış, Sertar iti karşımızda ellinde silahla bize doğru tutmuş,diğerleride arkamızda.


"Sana o kolunu çek dedim !"


Âhi daha fazla beni kendine çekti .


" Damarıma basma Âhi ağa !" Kükredi adeta Âhi'nin gerçekten de damarına basmıştı.


"Basarsam ne yaparsın mesela? Silahla çeker vurur, sonra korkak gibi kaçar mısın? Ama bir şey söyleyeyim mi sana ,sende beni vuracak bir göt yok . Hadi çek vur beni,bak onu daha fazla kendime çekiyorum gel de al ." Âhi bu sözlerinin ardından olabilecekmiş gibi daha da yasladı beni şuan bir bütün halindeydik.


"Yeterrr,durun artık!!"

Süleyman Demirel araya girmiş bağırıyordu, şuan o'da çoktaydı.


"Evet ilk defa size katılıyorum gerçekten yeter . " Âhi beni bırakmadan konuşmuştu. Yüzünü göremiyorum ama aldığı nefeslerden dolayı,sinirli olduğu bayağı belli ediyordu.


" Kızı al,sizde kızı verin bitsin bu kavga ." Süleyman Demirel'in bu sözünü duyduğum gibi Âhi'nin kollarından çıktım ve ikimiz pişkin pişkin konuşan şerefsize döndük.


"Kızı al ? Senin satılık malın mı lan Aden ?" Âhi konağın içinde bağırdı.bu adamın bu haline dayanamıyordu gerçi bende dayanamıyordum ama şuan susmuş olacakların daha nereye kadar gideceğini izliyordum...


" Babasıyım onun, benim kızım o ve ben onun evlenmesine izin veriyorum . Sende daha fazla debelenme al kızı otur oturduğun yerde!"


" Sen benim babam falan değilsin." Sakin bir şekilde cevap verdim.


" Benim kanımı taşıyorsun."


" Önemli olan kan değildir,ellimde olsa bu kanı dondurur akmaması için her şeyimi feda ederim,ama herşeyimi anladın mı?"


"İnkar et ya da etme bu gerçeği değiştirmezsin ."


" Senin gibi bir şerefsizin kızı olarak anılacağıma, kendimi öldürürüm daha iyi ."


"Dilini çok uzatmışlar senin . O kendini baba ilan eden Ertal, iyi şımartmış seni ."


İşte şimdi damarıma bastın.


"Bir daha babamın adını geçtim onun baş harfini dahi söylersen,o pis ağzına alırsan, seni buradan sağ çıkarmam!!" Öyle bir bağırdım ki iki adım geriledi .


"Duru babamla doğru konuş !" Sertar efendi konuştu.


"Şerefini siktirme bana !"


"Haddini bil . Ne biçim konuşursun sen hiç mi terbiye vermemişler sana ?"


"Terbiye' yi sizden mi öğreneceğim ?"


"O baba dediğin ama hiç bir bokuma benzemeyen kişi vermemiş belli ki sana baksana daha büyüklerinle nasıl konuşacağını bilmiyorsun ."


-"Ulan!!

Babamın adını ağzına alma dedim sana,şerefsiz herif!"


"Babamla doğru konuş dedim lan !"

-" Seninde Baba'nın da şerefini-"


"Yeter bu kadar, ne bu terbiyesizlik ? Süleyman Ağa bu iş nasıl olacak ? Bu kız ben istemiyorum diyor ." Başka bir yaşlı adam konuştu. Etrafta yüzlerce adamlar var,hepsi pür dikkat bizi izliyordu.


"Evlenecekkk! Ben verdiğim sözü tutarım."


"Bende o sözü bozarım ."


"Hiç kimse benim verdiğim sözü bozamaz ! Hele ki sen !"


Daha fazla dayanamayıp Âhi'nin belinden silahı çıkarıp, bir an olsun tereddüt etmeden Süleyman Demirel'in bacağına, tam diz kapağına sıktım .


Kimse daha ne olduğunu anlamamışken, hemen arkamı dönüp Sertar'ın omzuna sıktım. İkisi aldığı kurşunla yere düştü ve acıdan kıvranıyordu.Karşı tarafın adamları hemen silahı çıkarıp bana doğrultu ve Âhi o an önüme geçip korumalara bağırdı .


" Aden'i koruyun!" Ahi'nin bağırmasıyla,adamların hepsi önümde etten duvar oldu.


Sertar ve Süleyman Demirel yerde acı ile kıvırmaya başladı . Konakta bulunan kadınlar kendilerine vurup onların önüne geçip feryat etmeye başladılar.


Ben ise içimde zere pişmanlık olmadan ruhsuz bir şekilde onlara baktım. Ben babamın kızıyım ve hiç kimse benim sevdiğim kişiye hele ki babam hakkında böyle konuşmayı cüret edemez,Asla!!


"Çıkıyoruz, sakın arkamdan çıkma ." Boş bakışlarım Âhi'ye döndü . Beni korumaya çalışıyordu az önce aileniz diyen kişilerden.


" Umrumda değil kimse bana,hiçbir şey yapamaz."


" Aden,sen şuan bir aşiret liderini ve onun oğlunu vurdun bunu senin yanına bırakmazlar. Dik başlığı ve inatçılık yapmayı bırak ve ayrılma yanımdan."


Onun gözlerinin içine baktım, güven veren bir duygu geçti gözünden ama ben kendimi koruyabilirim niye bunu anlamıyordu?


"O kızı ver bize Âhi ağa !" Konuşan kişiyi görmedim ama belli ki onlardan biri .


"Ya vermezsem,ne yaparsınız?" Âhi rahat bir şekilde konuştu.


" Kan dökülmesin dedik ama bu kız bizim kanımızı döktü ver o'nu bize ." Sert bir şekilde konuştu adam..


" Offfff çok sıkıldım ben. Ne yapabilirsiniz ya bana ? Ha beni öldürecek misiniz ? Peki öldürün tamam ama şunu unutmayın ki benim saçımın tek bir teline bir zarar gelirse babam sizi sağ koymaz !" Rahat bir sekilde konuştum sanki az önce adamlara sıkan ben değilmişim gibi .


"Babanın kanını döktün, bi yetmezmiş gibi birde ağabeyinin kanını da döktün. Daha neyine güvenirsin sen ? " Konuşan yaşla adama döndü bakislarim tam yüzünü göremiyordum, çünkü önümde adamlar vardı .


" Dua edin canlarını almadım !"


"Sen daha konuşuyor musun ? Alın şunun canını!"


"O silahın bir kurşunu Aden'e denk gelirse hiçbirinizi buradan sağ çıkarmam haberiniz olsun! Onun kılına zarar gelirse, burada bulunan herkes benim düşmanım olur bu bilin. Şimdi açın kapıyı gidiyoruz ." Âhi elimden tutup dışarı çıkarmak için beni yönlendirdi. Hiçbir tepki vermeden konaktan dışarı çıktık,hemen arabaya binip hızla gaza bastı. Arkada en az 50 araç önümüzde 10 araç ortada biz hızla oradan ayrıldık.


"Ah Aden ah Aden!!." Âhi'nin oflama sesiyle gözlerimi devirip araçta uzanır pozisyona geldim, ayaklarımı uzatıp başımı geri yaslayıp gözlerimi kapattım.


" Senin yapmak isteyip bir türlü yapamadığın şeyi yaptım, ve ekstradan piyango gibi Süleyman Demirel'i sıkıştırdım . Bana bir teşekkür borcun var." Gözlerimi açmadan rahatça konuştum.


Şuan yüzünü göremiyordum ama adım kadar eminim ki bana tuhaf bir şekilde bakıyordu.

Baksın umrumda değil...( Kısık sesle güldüm)


Sen bir de gülüyor musun?

"Allahım sen sabır ver . Kızım bu benim meselem sen niye araya giriyorsun sana mı kaldı onları vurmak ?"


" Beni kurban ettiler seni değil,bu benim de meselem ve ve ve ben daha intikamımı almadım ."


"Ne yapacaksın peki bundan sonra,seni buldukları zaman tak diye ölüdürürler."


"Korkacak değilim gelecekleri varsa görecekleri de var !"


"Manisa'ya mı döneceksin? "


"Korkak değilim!"


"Tamam korkak değilsin ." Âhi'nin bu sözünden sonra yaklaşık 10 dakika konuşmadık, ikimizde sesiz kaldık. Oflayıp duruyordu dayanamayıp " sor,dedim!!

. Belliydi bir şeyler sormak istiyordu .


" Sertar itine niye öyle saldırdın ? "


"Bana yalan söyledi."


"Tanıyor musun? Yani önceden karşılaştınız mı? "


"Evet tanıyordum hemde en yakından ."


"Kardeşsiniz tabi ." Sesiz çıkan sesiyle konuşmuştu. Derin nefes aldim

" biz kardeş değiliz ! Süleyman Demirel ben ve onu hastane -"


"Hasss siktirrrrrrrr." Âhi'nin frene basıp konuşmasıyla hızla gözümü açtım ve onun dışarıya baktığı yere baktım . Harbiden siktir.


" Âhi'ye bakmadan konuştum,tamda şuan karşımda durup bana doğru gelen polislerden başka yere bakamıyordum çünkü.


" Ver silahı bana hemen !" Âhi'nin sözüyle ona döndüm hızla.


" Ne ? " 


"Silahı ver dedim hadi ." Silahı çıkarıp ona verdim ve bana dönüp." Sakın bir şey çaktırma Süleyman Demirel'i ben vurdum sen hiçbir şey yapmadın . Eğer ki seni suçladıklarını söylerlerse , sonuna kadar inkar et ." Bir yandan söylüyor bir yandan silahı temizliyordu.


"Hayır olmaz ben vurdum ikisini senin üzerine korkak gibi suçu atamam !"


Sözümü bitirdiğim gibi kapım açıldı ve bir polis memuru, önümde durdu.


"Duru Şanlıkan adam yaralamadan sizi göz altına alıyoruz, lütfen aşağı inip silahınızı teslim edin ."

Loading...
0%