
Sabah uyandığımızda kahvaltı yapmıştık. Karanlar merkeze gidip tamirci getirmişti. Bizde ortalığı toparlamış,bulaşıkları halletmiştik. Son kez herkesle vedalaşıp arabaya bindik. Karan gergindi konuşmuyordu, bende sessizce oturuyordum. Radyoda Koray Avcı'nın "Gittin Gideli " şarkısı çalmaya başladı. Çok severim Koray Avcı'yı. Karan'ın şarkıyı mırıldandığını duydum anında kafamı ona çevirdim. Yan açıdan bakmış olsam da gözlerinin dolduğuna ilk defa şahit oldum. Onu mu özlüyordu hala?
"Özlüyor musun hala onu" dedim titrek bir sesle. Cevap vermeyince, evet olarak algıladım. Sorum havada kalınca gözlerimi tekrar cama çevirdim " İstersen sana onu unutturabilirdim" dedim sesimi ben bile duyamazken o duymustu. Ani bir hareketle arabayı kenara çekti ve bana döndü
" Sen bana onu unutturamazsın, kendini onunla kıyaslama. Sen sadece paramla satın aldığım bir şeysin " gözlerim dolmaya yüz tutarken hayal kırıklığıyla suratına baktım. Söylediği sözler kalbime hançer gibi saplanmıştı, en kötüsü bakışlarıyla o hançeri en derinlere sokuyordu. "İn " dedi bana bakmadan. Dediğini yapıp arabadan indim o da hızla uzaklaştı yanımdan. Bacaklarım küçücük bedenimi daha fazla kaldıramıyordu, kendimi kaldırıma bıraktım. Dizlerimi karnıma çektim. Başımı dizlerime yasladım ve ağlamaya başladım. Kalbim kırık her zamanki gibi. Üzerimdeki incecik bluzdan soğuk hava tüm bedenime işliyordu. Birkaç dakika sonra başucumda arabanın tekerlek sesini işittim geri mi geldi Karan acaba?
Kafamı kaldırdım, tüm vücudum titremeye başladı çünkü karşımda bin yıl geçse de hapisten çıkamayacağı söylenen Burak duruyordu. Etrafıma bakındım kimse yoktu. Karan sırası mıydı beni yolda bırakmanın. Ayağa kalktım Burağin iğrenç bakışları üzerimden bir saniye bile ayrılmadı. Onlara ters yönde koşmaya başladım birkaç adım sonrasında sonuç hüsrandı. İki kişi her biri bir kolumdan tutup beni havaya kaldırdı. Artık kaçmam imkansızdı. "Bırakın beni sizi şikayet ederim. Hemen beni bırakın!" avazım çıktığı kadar bağırıyordum ama nafile. Kimse yoktu ve kimse beni duymuyordu. Ellerinde çırpınırken beni kapısı açık olan arabanın içine attılar. Evet attılar hayvanlar. Burak koltukta yayılmış beni izliyordu. "Selam prenses " dedi.
"Bırak beni" dedim sinirle. Onu kahkaha attırdı.
"Ay hiç mi özlemedin be?" . Suratına yumruk atasım geldi.
"Hiç özlemedim. Bırak beni" dedim suratına tükürür gibi. Sinirle baktı
"Olsun hayatım"
"Hayatım deme bana ve beni bırak "
"Olmaz canım çok geç. Yarım kalan işimizi tamamlayalım " dedi pis pis sırıtarak. Öldürmeyi planlıyordu. Vücudum hala titrerken ağzımı ve burnumu beyaz bir bezle kapattılar ne olduğunu anlamadan çoktan gözlerim karanlığa gömülmüştü bile...
Soğuk hava bedenimi tamamen esir alırken gözlerimi açtım. Boynum ağrıyordu, neredeydim ben? Kendimi bir sandalyeye bağlanmış olarak buldum. Depodaydık evet burası bir depoydu. Başımdaki iki kişi çay içip sohbet ediyorlardı. Aman ne kadar güzel. "Şşt bana bakın " diyince ikisi aynı anda baktı. "Çözün beni adam kaçırmak mı kaldı bu devirde be" dedim sinirle. Beni umursamayıp işlerine döndüler evet dedikodu yapma işlerine. "Kime diyorum çözün beni yoksa sizi herkese şikayet ederim" kahkaha attılar. Bunlar niye hep kahkaha atıyorlar ya .
"Daha önce de şikayet ettin bak neredeyiz" dedi üzerime doğru geldi. Eğilip yüzümle yüzünü aynı hizaya getirdi. Burnuna kafamı geçirince bağırıp geriye doğru sendeledi birkaç adım. Bu defa gülme sırası bendeydi. Sinirle aramızdaki bir kaç adimlik mesafeyi kapattı ve okkalı bir tokatı yapıştırdı suratıma. Başım sol tarafa düştüğünde ağzıma gelen kan tadıyla yüzümü buruşturdum. Tam ikinci tokatı atacakken aniden kapının açılmasıyla içeri biri girdi. Gözlerim sinirle gelmekte olan Burak'a takıldı. Gelir gelmez de bana tokat atan çocuğun yakasına yapıştı ve yumruğu geçirdi. Çocuk yere düşerken üzerine yürüdü "Size kimse kıza dokunmayacak demedim mi?!" bağırıyla depo inledi. Çocuğun kalkmasına fırsat vermeden silahı belinden çıkardı. Düşündüğüm şeyi yapmayacaktı değil mi? Deponun içinde silah sesi yankılanınca kulaklarım uguldamaya başladı. Yerde yatan adama ateş etmişti. Korkudan çığlık atti, vücudumda tüm uvuzlarim iflas bayrağını çekmişti. Korkudan titriyor ve ağlıyordum. Önümde adam öldürdü, ÖNÜMDE ADAM ÖLDÜRDÜ!!!
Yanıma doğru yaklaştı. Bense ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum cirpinmaya da gücüm yetmiyordu. " Sen " dedim güçlükle "Sen iğrenç bir insansın. İnsan bile değilsin. " Elini yanağıma uzattı. Yüzümü geri çektim "Dokunma bana" gözleri öfkeyle parladı.
"Sen benimsin anladın mı. Sana istediğim şeyi yaparım " . Tiksintiyle suratına baktım. " Öldür beni, Öldür istemiyorum yaşamayı " Hala hıçkırarak ağlıyordum gözyaşlarım birer birer akarken yenileri yerlerini alıyordu.
"Her şeyin sırası var canım. Ama önce şu beyefendiye bir sürpriz yapalım. Seni özlemiştir ha" dedi. Kimi kastediyordu Karan'ı mı? Öyleyse boşuna arayacaktı beni arabadan atan insan gelip beni kurtaracak mıydı? Burak cebinden çıkardığı telefonunun şifresini tuşladı. 2-0-0-3 bastığı rakamlar buydu e bu benim doğum yılım. Allah'ım ben neyin içine düştüm ya Rabbım beni kurtar şunun elinden. Tuş kilidini açtıktan sonra bir numara tuşladı. Uzun süre çaldıktan sonra açtı telefonu karşı taraf "Alo" dedi karşıdaki ses. Kalbim hızla atarken gözlerim doldu, bendeki etkisini bir bilseydi.
"Özleştik be Karan " dedi Burak. Karşı tarafta sessizlik oldu birkaç saniye .
"Şerefsiz " dedi Karan. Sanki iltifat almış gibi güldü.
"Ben de seni çok özledim canım. Ama burda seni hiç özlemeyen biri var. Değil mi güzelim " midem bulandı
"Ben senin güzelin değilim." dedim tıslayarak. Bana gözlerini açıp ters ters baktı.
"Duyuyor musun Karan. Beni bir dakika yalnız bırakamıyor yanına çağırıyor odamıza " söylediği cümleyle karnıma tekme yemişim gibi kasıldım.
"Eh bize müsaade o zaman yapmamız gereken işler var da" o konuştukça yerin dibine giriyordum.
"Bana bak pezevenk. O kıza bir zarar gelirse kendine mezar taşı bak anladın mı?!" dedi Karan telefonun diğer ucundan. Gören de beni çok umursuyor sanar.
"Hayret oysaki sen arabadan atmamış mıydın onu" Burak'ın cümlesiyle acıdı kalbim yine. "Neyse öpüyorum canım " dedi ve kapattı telefonu. Sonra bana döndü, bileklerimdeki ipi çözdü.
"Gidiyoruz yürü bakalım " dedi kolumdan tutup kaldırırken. Yerde yatan adama baktım. Yarım saat öncesine kadar ne kadar farklıydı hayatı. "Nereye gidiyoruz, ona ne olacak? "
"Kurda kuşa yem olacak. Sana benden başkası dokunamaz " dedi gözlerime bakarak.
"Pisliksin" dedim yüzüne tükürerek. Cebinden çıkardığı peceteyle yüzünü sildi beni arabaya suruklerken.
"Dua et sana zarar veremiyorum sonun şu adam gibi olurdu" dedi ve beni arabanın arka kapısını açıp koltuğa oturttu. O da gelip yanıma oturdu. Ondan olabildiğince uzak durdum iki karşılık mesafede ne kadar uzak durulabilirse. "Nereye gidiyoruz" diye sordum. " Biraz saklambaç oynayacağız canım " dedi.
"Bana canım deme dedim sana"
"Tamam canım demem" göz devirip.
"Onun gibi değilsin " dedi aniden. Ona baktım anlamsızca "Kim gibi değilim "
"Serpil gibi" diyince huzursuzlandım.
"Nasıl yani" dedim ona bakarken
"O zor mutlu olurdu. Pahalı şeyleri severdi, lüks restoranlarda yemeğe bayılırdı. Ama sen pamuk şekerle bile mutlu olan birisin, yerden taş alıp versem mutlu olabilecek insansın. Seni ondan tamamen farklı yapan şey bu. Onu ilk gördüğümde bana param için yaklaştığını farkettim, ama sen bana hiç o gözle bakmadın. O gün sözde kiraladiginiz eve gitmeseydim beni sevebileceğine bile inanırdım" Ne yani Elfida bir katile mi üzüldün şimdi.
"Belki bunlar olmasaydı ve başka bir evrende tanışmış olsaydık her sey farklı olabilirdi. Ama sen bir psikopatsin Burak ve başka bir evren yok" dedim damarına basarak. " Sen gözünü kırpmadan adam öldürecek bir insansın ben karıncayı bile incitemem" Gözlerini kapattı ve yumruğunu sıktı. Sonra açıp bana baktı saçlarımı tuttu
" İşte bu yüzden sen de Serpil'in yerine gireceksin. İkinizin de sonunu Karan getirdi" dedi ve ittirdi beni. Kafam cama çarptı sertçe. Yüzümü buruşturdum. Daha sonra tek kelime etmedi ben de etmedim. Nereye gittiğimizi bilmiyordum, ne yapacağımı bilmiyordum, nasıl kurtulacaktim? Beni kendinden uzak tutmaya çalışıyordun değil mi Karan? Bana zarar gelmesinden korkuyordun öyle söylemiştin. Bak yine zarar görüyorum sen olsan da olmasan da yine canı yanan ben oluyorum kendi içimde Karan'la tartışıyordum; o ise hep yaptığı gibi susuyordu. Kimsenin olmadığı bir yere gelmiştik dağ başında. Arabadan onlar söylemeden indim eve doğru ilerledim. Direnmenin bir anlamı yoktu sonuçta ölecektim.
"Ne yapıyorsun " dedi arkamdan Burak
"Zaten öleceğim bu iş bir an önce olsun bitsin" dedim umursamazca. Burak benden önce gidip kapıyı açtı ölüme daha önce bu kadar yakın olmamıştım. Kendi isteğiyle celladına gider miydi bir insan? Odayı izlemeyip direkt koltuğa oturdum Burak da karşıma geçti. Titreyen ellerimi görmesin diye bacaklarımın altına yerleştirdim. İçerisi buz gibiydi ve ben hala incecik bluzla duruyordum. Ölmesem bile bronşit olup ölecektim herhalde. Her şekilde ölüyordum.
"Korkma hemen oldurmeyecegim seni" dedi Burak
"Farketmez "dedim omuz silkerek. " Ne zaman istersen öldür gidecek yerim ve çalacak bir kapım yok"
"Böyle olmasını istemezdim" dedi Burak söylediğine sinirle güldüm.
"Senin için adam öldürmek kuş avlamak gibi. Herkes böyle olsun istemezdi, ben böyle olsun istemezdim sen istemezdi o istemezdi. Kim istiyor peki bunların olmasını. Karan beni satın aldı sen senle oynadığım için öldüreceksin beni ben bunların hangisini istedim sanıyorsunuz. Her kız gibi normal bir hayatım olsun istedim. Seni oynatmayı istemedim. Karan'i sevmeyi istemedim. Ama benim hayatta istediğim hiçbir şey olmaz " dedim. Şok olmuş bana bakıyordu "O yüzden ne zaman öldüreceksen söyle. Yaşamak için bir nedenim yok" . Hiçbir şey söylemeden dışarı çıktı. Ayakkabılarımı çıkarıp koltukta dizlerimi karnıma çektim. Kafamı dizlerime yaslayıp ölüm saatimin gelmesini bekledim. Kaç saat geçti bilmiyorum hava aydınlanmaya başladı başım dizlerimde öylece son kez gün doğumunu izledim. Kurbanlık koyun gibi bekliyordum. Kapı açıldı Burak geldi içeri elinde poşet vardı. Birini benim önüme bıraktı "Ye şunu " dedi. Zorluk çıkarmayıp dediğini yaptım. Tost getirmişti o beni izlerken ben yemek yemekle meşguldüm. Son kez yediğim tosta baktım. Artık hiçbir duyguyu hissedemiyordum. Kapı açıldı ve içeri birisi girdi"Abi Karan yerimizi bulmuş buraya geliyormuş " diyince Burak sinirle yumruğunu masaya vurdu.
"Arabayı hazırlayın çabuk " dedi koltuktan kalkıp yine kolumdan tuttu beni ayakkabımı bile giymeme izin vermeden dışarı sürükledi. Ne zaman bitecekti bu sürükleme olayı. Yine bir arabaya bindirdi beni ve yine yollara düştük. Şoför hızla arabayı patikaya doğru sürdü. "Neden öldürmüyor musun beni oldur bitsin kaçmaya ne gerek var" dedim Burak'a Soruma cevap vermedi. Sıkılmıştım bu durumdan. Şoför aniden direksiyonu kırdı biz daha ne olduğunu anlamadan araba taklalar açarak yoldan çıktı...
Göğsümde bir ağrıyla uyandım. Gözlerimi açtığımda tanıdık yerdeydim. Odamda bir zamanlar odam dediğim yerde. Yanı başımdaki koltuğa oturan Karan'ı gördüm. Bacaklarını açmış dizlerine yasladığı ellerini başının iki yanına koymuştu. İnleyerek dogrulmaya çalıştım ama göğsümdeki ağrı buna izin vermedi. Karan'ın bakışları beni bulunca ayaklandı " İyi misin?" diye sordu cevap vermedim. Ona o kadar kırgınım ki. Deniz içeri girdi uyandigimi görünce çığlık attı koşarak yanıma geldi." Elfidaaaa" başlıyorduk "Ya çok korktum bir şey olacak diye iyisin değil mi ? O pislik sana bir şey yapmadı " konuşmaya mecalim yoktu. Emre de geldi yanıma koşarak " Aslan aslan dedim size değil mi güçlüdür o diye " dedi. İkisinin bu hallerine güldüm "Bebek nasıl " dedim gülümseyerek.
"İyi teyzesi iyi seni gördü daha iyi oldu" dedi Deniz. Doğrulmak istediğimde Karan kolumu tutup destek olmak istedi, kolumu ondan çekip öfkeyle baktım onun yüzüne. Ardından içeri Merve ve Elif girdi onlar ne alakaydı burada. Sevgi ve gözyaşı seli içinde kalmıştım.
"Bu ne kızım ya vuruluyorsun ya kaçırılıyorsun. Bir günün normal geçmeyecek mi?" Dedi Merve
"Nasıl oldu nasıl kurtuldum ondan"
"Karan yerinizi bir şekilde öğrendi. Oraya gelirken sizi görmüş arabayı kırmış sizin olduğunuz arabanın önüne. Biz seni oradan çıkardık ama Burak ve şoför öldü olay yerinde. Onların durumu çok fenaydı. " dedi Emre.
"Emin misiniz öldüğüne en son bir daha göremezsin diyordunuz ve sonuç yine olan bana oldu" dedim sinirle.
"Sakin ol eminiz kendim gittim sahit oldum öldüğüne "
"İçimi rahatlatamıyorum" dedim "Her yerden çıkacakmış gibi geliyor bana artık. Ben artık kaldıramıyorum şu bir kaç ayda yaşamadığım şey kalmadı. Gücüm yok artık " al işte yine ağlıyordum. "Gözlerimin önünde daha kimlerin ölmesi gerekiyor. "
"Ne oldu ki?" dedi korkarak Elif
"Gözümün içine baka baka yardımcısını öldürdü. "
"Ne" dedi hepsi aynı anda. Başımı salladım
" Ne istedim biliyor musunuz ?" Dedim Karan'a bakarak " Ölmeyi "
"Ne saçmalıyorsun Elfida " dedi Merve. Ayağa kalkmaya çalıştım " Gitmek istiyorum buradan" dediğimde
"Daha iyileşmedin gidemezsin bir uere" dedi Karan. Ayağa kalktım güçlükle onu dinlemeden yavaş yavaş kapıya yöneldim. Herkes çıkmamam için siper olmuştu.
"Otur şuraya " dedi Karan kolumdan tutarken. Yine aynı yerden tutunca inleyerek kolumu çektim. Beyaz olan bluzum kirden griye dönmüştü. Tek hamlede üzerimden çıkardım bluzu. Kolumun belirli yerleri morarmıştı. Uzerimde sadece atletim kalmıştı
"Bakın kimde var bu morluklar. Kimin gözlerinin önünde adam öldürüldü? Ödemiş miyim bedelini " dedim Karan'a dönerek "Bedelini ödedim mi?!!!! Beni satın almıştın ya" dedim var olan gücümle göğsüne vurarak. " Ödedim mi bedelini. Ölmek istedim insanin kendini celladına teslim etmesini biliyor musun? Yemin ederim ölmek istedim. Belki de beni satın almanın bedelini canımla ödemem gerekiyor" . Sinirden kendimi kaybetmiştim her cümlemin ardından Karan'ın göğsüne vuruyordum. Hiçbir şey yapmıyordu. Deniz ve Emre beni kolumdan tutup uzaklaştırmaya çalışınca ittim onları " Dokunmayın bana" dedim bağırarak. "Durma hadi öldürsene. Ne duruyorsun hadi öldür daha neyin bedelini ödeyeceğim ben ha? Karşımda öylece durmuştu yüzüme bile bakamıyordu " Anlattın mı onlara ne olduğunu. Abin sana nasıl Burak'ın beni kaçırdığını anlattı mı? " dedim Deniz'e. Dolu gözlerle beni izliyordu. Başını hayır anlamında salladı. " Tabii yüzü yok ki anlatsın. Ama ben anlatayım. Sırf abini sevdiğim için onun yaralarını sarmak istedim ama ne dedi biliyor musunuz? Ben asla kendimi Serpil ile bir tutamazmşım, ben parasıyla satın aldığı biriymişim, öl dese ölecek biriymişim. Sonra da beni arabadan attı. Beni tek başıma o ıssız yerde bıraktı tek başıma "
"Geri döndüm " dedi sessizce
"Neyi değiştirdi " diye bağırdım " Çok geçti. Ölmemi istemedin mi? Niye kurtardın beni" dedim yumruğumu suratına geçirdim bu defa. "Senden öyle nefret ediyorum ki, senden öyle tiksiniyorum ki anlayamazsın. " Dizlerimde derman kalmayınca yatağa oturdum kimseden ses çıkmıyordu. " Çıkın dışarı kimseyle konuşmak istemiyorum " dedim hepsi tek tek dışarı çıktı. Bende yatağın içine girdim yorganı başıma kadar çektim. Ağlayarak uyudum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |