

Tenimde hissettiğim sıcak rüzgarla uyandım. Uzun zamandır bu hisle uyanmamıştım. Eski odam(!) daima buz gibi olurdu. Yatak bile yoktu bana verdikleri battaniye üzerinde uyuyordum çoğu zaman soğuk havadan dolayı uyuyamazdım ve ertesi güne korkunç bir kas ağrısıyla uyanırdım...
Gözlerimi tavana dikip olanları düşündüm nasıl bir şeyin içine düşmüştüm böyle. Nasıl kurtulacaktım?
Ailemi nasıl ikna etmişlerdi çünkü Murat kolay kolay vazgeçmezdi hele de beni evlendirmek için yüklü bir para aldıysa. Bu sorularla boğuşurken kapı tıklatıldı. Gözlerim hemen kapıyı buldu içeri Deniz girdi " Günaydııınn" dedi şakıyarak.
" Günaydın " dedim yorgun sesimle. Kaşlarını çattı. İyice yüzümü inceledi.
" Üzgünüm ama saçında ufak bir değişiklik yapabiliriz."
"Ne gibi bir değişiklikten bahsediyorsun" dedim
" Şu ölü saçlarından önce bir kurtulalım sonra da maalesef ki Burak kızıl saç sevdiği için az birazcık da saçını boyatabiliriz" bu iş canımı sıkmaya başlıyordu ama geri döneceğim dönsem de kalabileceğim bir ev yoktu. Her şey geleceğim içindi. Birkaç ay sonra tamamen hayatlarından çıkmış olacaktım. Kendi hayatımı tek başıma yaşayacaktım. Her ne kadar söylemek istemesem de beni kurtarmışlardı. Hem Burak denen adam ne kadar kötü olabilirdi ki...
Hazırlanıp dışarı çıktık. Deniz'in verdiği gri hırkayı ve siyah eteği giydim. Kalçama uzanan saçlarıma son kez baktım. Babam beni sırma saçlı kızım diye severdi tabii beni terketmeseydi. Bugün yeni hayatımın başlangıcıydı ve ben bu hayata uymak zorundaydım. Deniz'in verdiği topuklu çizmeyi de giyince tamamdım. Üzerime de uzun kaşe bir kaban aldım. Karan bizi dışarıda bekliyordu çıkmadan önce de Sedat abi bizi sıkı sıkı tembih etmişti ne yapmamız gerektiği hakkında. Gözlerim Karanla buluştu. Sürekli gözlerimin içine bakıyordu. Baştan aşağı süzdü beni gözlerindeki ifadeyi çözemiyordum ama umurumda da değildi açıkçası. Daha büyük problemlerim var. Arabaya bildiğimizde tek laf etmedik. Önce bir telefoncuya geldik neymiş beyefendi yeni telefon kullanacakmışım, sadece onların numarası olacakmış. Telefon ve yeni hat aldı Karan parası mı çok niye bu kadar yüksek model aldı diye düşünürken arabanın durduğunu farkettim. Dışından da anlaşılacağı üzere bayağı lüks bir yere benziyordu.
"İşinizi halledin benim işlerim var bittiğinde arayın beni gelip alırım " . İçeri geçtik saç kesimi boyama vesaire derken işimiz bitmişti. Ben bile kendimi tanıyamıyordum. İtiraf etmek gerekirse bu yeni imajı kendime çok yakıştırmıştım. Deniz Karan' ı aradı çok geçmeden Karan gelince ben arka koltuğa Deniz de ön koltuğa geçti. Hiç bana doğru dönüp bakmadı. Aman baksan ölürsün yani.
"Abiii bak Elfida çok güzel olmadı mı resmen aradığı stili bulduk" dedi Deniz gözleri parlıyordu. Karan da umursamazca bakış attı aynadan. Omuz silkti" Hala mültecilere benziyor" diyince bir tık üzüldüm. Evet çok güzel olduğumu söylemiyorum ama bu şekilde de anılmak istemiyorum.
"Sen de hala şeytansın" diyip kafamı cama çevirdim. Bu kadar kalpsiz olmak zorunda mıydı. Araba yavaşladığında mideme bir kramp girdi. Stres ve açlık kaynaklı olabilirdi çünkü sabah sabah bir şey yememiştim ve ordan oraya koşuşturmuştum.
"Bana bak bücür sakın heyecan yapayım deme doğal davran." Diye tembih ederken ben çoktan arabadan inmiştim. Önce kahveciye girip sıcak bir kahve aldım biraz bekledikten sonra gerçekten de Burak girdi içeri. Mavi bir kot pantolon siyah boğazlı kazak giymişti saçları da aynı fotoğraftaki gibi özenle toplanmıştı. Evet işte başlıyorduk. Burak sırada beklerken bende yanından geçiyormuş gibi yapacaktım. Tam yanından geçerken sanki ayağım burkulmuş gibi kendimi Burak'ın koluna attım. O da neye uğradığını şaşırıp beni tutuverdi.
"Ay çok özür dilerim " dedim telaşla(!) adamın üzerine bilerek kahve dökmüştüm. Allah'ım ben sadece kuklayım günahı şeytan Karan'a yaz lütfen. Çantamdan peçete çıkarıp silmeye başladım adamın pantolonundaki kahveyi.
" Keşke önünüze baksanız hanimefendi ya " dedi karşımdaki adam. Kafamı kaldırıp ona bakınca o da bana baktı. Şok olmuş bir biçimde bana bakıyordu resmen yerine çakılı kalmıştı kahvenin sıcağını da hissetmiyor muydu?
"B-ben çok özür dilerim çok haklısınız kusura bakmayın " dedim. O ise bana uzun uzun bakmaya devam ediyordu bence saçma planları işe yaramıştı.
"Yok " dedi nihayet, gözleri dolmuştu. " Hiç önemli değil asıl siz kusura bakmayın öyle çıkıştım size. İyi misiniz bir şey olmadı değil mi size?"
"Yok ben sadece bileğimi biraz incittim. Ya tekrar kusura bakmayın kıyafetiniz de mahvoldu. "
" Hiç önemli değil olan kıyafete olsun birbirimizi kırmadıktan sonra" dedi.
"Kesinlikle öyle " dedim cevap olarak."Ama böyle olmaz izin verin size bir kahve ısmarlayayım benim yüzümden icemediniz de"
"Olur mu canım öyle şey. İzin verin ben size ısmarlayayım hem belki bakarsınız bu karşılaşmamız birer işarettir. Bu arada isminiz neydi"
" Elfida ben." Diye cevap verdim elimi tokalaşmak için uzatarak. Saniyesinde elimi sıkarak " Çok güzel bir isminiz varmış ben de Burak " dedi.
"Memnun oldum" dedim gülümseyerek.
"Ben de çok memnun oldum. Bir de şu aradaki sizi kaldırsak mı sadece Burak diyebilirsiniz bana" bu ne hız be dedim içimden. O kadar mı ölen sevgilisini seviyormuş gerçekten takdir ettim. Bu zamanda böyle seven bir insan zordu.
" Tabii Burak" diyince güldü. Sonra da önden buyurun anlamında el işareti yaparak kahveciden çıkmamı sağladı. Onu gören iki kişi soluğu yanımızda aldı.
" Şöyle alayım sizi efendim" dedi iri yapılı olan arabayı göstererek. Bense etrafıma bakınıyordum Karan nerede diye kadrajima arabası girince iri yapılı adama gülümseyerek teşekkür ettim. Nihayetinde ikimizde arka koltukta yerlerimizi almıştık. Burak bana çok dikkatli ve özenle bakıyordu. Kafamı çevirip ona baktım " Suratımda bir şey mi var " dedim gülümseyerek. Palyaçoya dönmüştüm iyice sahte gülümsemekten.
"Eskiden çok sevdiğim birine o kadar benziyorsun ki" dedi hala gözlerini gözlerimden çekmiyordu. Rahatsız olup gözlerimi kaçırdım.
"İnsanlar çift yaratılmış derler" dedim dışarıyı seyrederek.
"Evet gerçekten de öyleymiş " diye cevap verdi o da sonrasındaysa kafeye gelene kadar hiç konuşmadık. Ama bakışlarında beni rahatsız eden bir şey vardı. Kafeye gelince şoför kapımı açıp "Buyrun efendim " dedi. Zenginlerin ne kompleksi var ya. Tekrar teşekkür edip Burak'ın gelmesini bekledim o gelince içeri girdik. Bir kadın koşarak yanımıza geldi "Hoşgeldiniz Burak bey yeriniz hazır efendim" dedi sakin sakin. Bu Burak neymiş ya böyle her yerde bu derece saygı görüyor. Burak'ın komutuyla onun gösterdiği yere doğru ilerledim. Sandalyemi çekip centilmence oturmamı bekledi. Teşekkür edip sandalyeye oturdum kendisi de karşımdaki sandalyeye kuruldu. Garson gelince iki latte söyledi.
"Evet Elfida kendinden bahset biraz" dedi
"Aslında çok da anlatılacak bir şey yok. 21 yaşındayım annem ve babamın vefatı yüzünden birkaç sene geç başladım okula. Üniversite için geldim ben aslında Urfalıyım." yalan söylemiş sayılmıyordum Urfa'da doğmuşum babam bizi terkedince annem de Murat'la evlenip buraya yerleşmişiz.
"Öyle mi başın sağolsun. En sevdiğini kaybetmek nasıl bir histir ben çok iyi bilirim." dedi. 1 saat civarı konuştuk beni evime bırakmayı teklif etti. Evim olmadığı için hala ev tutmadığımı ev arayışında olduğumu taksiyle gideceğim yalanını söyledim. En son telefon numaramı aldı ve gitti. Tam telefonu elime alıp Deniz'i arayacaktım ki kaza günü gördüğüm manzara yine yaşandı. Karan bey herhalde aksiyon yaratmayı seviyordu. Aniden önümde belirince irkildim camı açıp bin çabuk dedi. Arka koltukta eşyalar olduğunu görünce mecburen ön koltuğa oturdum Deniz yoktu neredeydi acaba. Popomu koltuğa yeni koymuştum ki hızla hareket ettirdi arabayı. Kendimi koltuğa yapışık bir şekilde buldum.
"Ne yapıyorsun sen ya" diye sesimi yükselttim. Bana ters ters baktı "Planda kafesine gelmek yoktu ne bok yemeye kafeye geldin" dedi sinirle.
" Benden oyun oynamamı istediniz ve ben elimden geleni yapıyorum ona daha yakın olabilmek için gittim." Dedim bende bağırarak sağa çekti arabayı kimsenin olmadığı bir parkın önünde durdurdu.
"Belli ki sen zengin erkek arayışındasın ama üzgünüm Burak sana istediğini vermez. Sen şu an sadece bir piyonsun boşuna bana yakın olmaya çalışıyorum numaraları yapma" duyduklarım karşısında şoka uğradım. Ben bana denileni yapıyordum kötü bir niyetim yoktu. Gözlerim dolarken sinirle elimi havaya kaldırıp tokatı yapıştırdım. Kafası yana doğru eğildi çenesini sıkıp bana çevirdi kafasını tekrar. Üzerime atılıp kolumu sıktı acıyıp acımaması umurumda değildi.
"Sen kimsin de bana tokat at-" sözünü kestim.
"Ben çok mu memnunum sanıyorsun çok mu istiyordum böyle bir hayat yaşamayı. Kendimi görünüşümü değiştirdim bilmediğim insanlarla ben mi istedim samimi olmayı ben mi istedim bana iğrenç iğrenç bakmasını. Her şeyi kolay sanıyorsunuz değil mi gidecek bir yerim çalacak bir kapım olmadığı için sana basit bir piyon gibi geliyorum değil mi? Emin ol bende bunların hiçbirini istemezdim eğer yanlış ailede doğmasaydım " eli gevşiyordu kolumdan. Kahretsin ki ben yine ağlamama engel olamıyordum. Sinirle arabadan indim parkın içine doğru ilerledim bir köşeye geçip ağlamama devam ettim. Arabanın lastik seslerini duyduğumda gittiğini anladım. İnsan der bu kız tek başına ne yapsın burada tek başına ama Karan ve insan kelimeleri aynı cümlede olmuyordu. Ben başımı dizlerime koymuş ağlarken "Kalk hadi zırlamayı bırak " dedi birisi. Senin sahibine baktım evet Karan geri gelmişti. Tepemde dikiliyordu kafasını başka yöne çevirmişti. Hiçbir şey demeden kalktım ve arabaya yürüdüm ön koltuğa geçip oturdum kafamı cama çevirdim. Karan da koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı kafamı arkaya doğru yaslayıp yaprakları solmuş ve kurumuş ağaçları izledim. Tıpkı bizleri andırıyordu ağaçlar solan ve yere düşen her yaprak bir insanın hayatı gibiydi. Her gün başka bir insanın hayatı soluyordu...
Elfida'nın kıyafeti en üstte...
Yorum yapmasanız da olur sadece sürekli aklımda olan kurguyu yazmak istedim☺️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |