
Başımda çalan davulların sesiyle uyandım. Sanki birileri beni iyice dövmüş gibi her kemiğim sızlıyordu.
Eee bu kadar içersen böyle olur tabii. Kızım sen alkol nedir ne anlarsın ya sadece kimya dersinde görmüş kızsın. İçimde kendime karşı bir mahkeme kurarken yavaşça yataktan doğruldum. Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve biraz halıdaki desenleri izledim. Aklıma dün gece ne yaptığım hakkında hiçbir şey gelmiyordu. Sahi dün gece ne olmuştu? İnşallah kendimi rezil etmemisimdir. Banyoya girip hızlı bir duş aldım ardından dolabımdan eşofman takımı çıkarıp üzerimi giyindim. Siyah şişme montumu da giyip odadan çıktım. Saat 12.00 dı ve kimse ortalıkta görünmüyordu. Uyuyorlar diye düşünüp mutfağa girdim. Karşımdaki manzarayla ufak çaplı bir kalp krizi geçirdim. Karan tezgaha kalçasını yaslamış duruyordu yeri izliyordu. Üzerinde sadece pantolonu vardı. Yahu bu soğukta gerçi ev sıcaktı ama ne diye çıplak geziyordu. Gözlerim kaslarıyla bayram ederken "Gözlerine sahip çık bücür " dedi. Ama benim odak noktam benimle aynı yerde olan yara iziydi. Nasıl olmuştu acaba? Gözlerimi devirip "Daha iyilerini de gördüm" dedim umursamaz bir tavırla. Masada duran sürahiyi elime alıp bardağa su doldurdum ve tek nefeste içtim. Ardından masaya ben de kalçamı yaslayıp onu taklit ettim. Gözlerini kısıp bana baktı " Kimmiş o benim vücudumdan daha güzel vücudu olan şahıs " dedi dişlerinin arasından. Onun bana oynadığı oyunlar gibi ben de onunla oynamak istiyordu.
"Elijah Mikealson" dedim sırıtarak. Kaşlarını çattı "O da kim " diye sordu. Yavaş yavaş ona yaklaşırken nefes almadığını farkettim. Tam dibine geldiğimde gözlerim dudaklarına değdi biraz orada oyalandım. Dudaklarına yaklaşır gibi yapıp bir milimetre kala kulağına çevirdim dudaklarımı. "İlk aşkım " dedim fısıldayarak. Geri çekildiğimde suratı kaskatı kesilmişti. İşte bende bıraktığı etki buydu. Sırıtıp odama döndüm tekrar çantamı alıp aşağı indim merdivenleri ikişer ikişer. Küçükken de hep böyle inoerdim merdivenleri. Çok güzel anım yoktu birkaç tane vardı sadece. Onlar da artık silikleşiyordu...
Evden çıkıp caddeye yürüdüm kütüphaneye gidip ders çalışacaktım vizeler yaklaşıyordu. Önce bir kahve aldım onu alırken bir tane de kurabiye aldım Karan'ın verdiği kartla ödeyip çıktım kahveciden. Kurabiyeden bir ısırık alınca dünyadaki en güzel şeyin yemek yemek olduğunu hatırladım. Soğuk hava,kahve ve kurabiye muhteşem üçlüm benim. Şu kadarcık şeyle mutlu olan bir insanım ben aslında niye beni sevmiyorsun kalpsiz eşek. Yolda herkesin elinde kırmızı kalpli balon görünce hayırdır belediye mi dağıtıyor diyesim geldi. Tarihe baktım 14 şubat...
Her yerde yapmacık cıvık kızlar vardı hepsinin de hediyesi. Sevgiler günü mü olur olan var olmayan var yani. Gözlerimi çıkarıp yıkayıp tekrar takasım gelse de katlanabilirdim. Kütüphaneye gelince buranın da dışarıdan farksız olmadığı gördüm. Önce bir masa bulup oturdum ve ders videolarımı açtım. Kulaklığımı takıp hem video izledim hem notlarımı aldım...
En son Anadolu'nun kapılarını türkülere ben açıyordum ki akıl sağlığımı yitirmeye ramak kala videoyu kapatıp kendimi arkaya doğru yasladım. Telefondan saate baktım 17.00 yazıyordu. Yuh o kadar saat burda mı kalmıştım? Çantamı toparlayıp montumu giydim ve dışarı çıktım. Karnım çok acıkmıştı ve canım çok pizza istiyordu. Keşke bir pizza olsa dedim içimden. Eve doğru ellerim ceplerimde yürürken arkamdan aniden gelen çocukla irkildim. Koşarak yanımda soluğu aldı. Elinde sadece bir tane beyaz gül vardı. En sevdiğim çiçek beyaz gül. "Abla bunu bir abi verdi" dedi ve aynı hızda uzaklaştı. Kim göndermişti bunu üzerinde not falan da yoktu. Kimse benim beyaz gül sevdiğimi bilmezdi ki. Aklıma gelen kişiyle vücudum titredi. Hayır olamazdı imkansız çünkü Burak hapisteydi. Düşüncelerimi bozan korna sesi oldu " Hadi bücür atla eve bırakayım" dedi Karan'dı. Arabaya bindim elimdeki gülle. " Ne oldu suratın kireç gibi olmus hem o çiçek kimden? " diye sordu Karan.
"Bilmiyorum bir çocuk verdi herhalde sevgililer gününde mutlu olayım diye, " diyerek geçiştirdim. Başını anladım anlamında sallayıp arabayı hareket ettirdi. Kendi kendime kuruyordum ya beyaz gül bilindik bir çiçek ne alakası var seninle diye düşündüm. Dışarıyı seyretmeye başladım.
" Eee sevgili Elijah Mikealson sana hediye almadı mı?" diye sorunca güldüm. "Allah'ın ecnebilisini nerden buldun kızım "
"Televizyondan " dedim sırıtarak.
"O nasıl oluyor " diye sordu ciddi ciddi
"Ya sen alık mısın acaba? Elijah Mikealson bir kurgu karakterdir. Gerçekte yok bir dizi de oynuyordu ben de o zamandan beri kendisinin büyük hayranıyım " Yüzündeki ifadeden rahatladığını anladım.
"Tüh yazık oldu hediye alan da olmadı sana"
"Çok sacma bir gün bugün. Klişe gelecek ama sevgiyi tek bir güne sığdırmamak gerek. Salağın biri çıkmış sevgililer günü olsun bugün demiş bizim millet de uymuş buna. İki kişi gerçekten birbirini seviyorsa bahanelerin ardına sığınmıyorsa bu ilişkide her günü sevgililer günü ilan edebiliriz " dedim dışarıyı seyrederken
"Nasıl bahaneler" diye sordu
" Bahanenin ayrımı olmaz adı üstünde bahane yani "
" Peki haklı bir bahanesi varsa"
"Bahanelerin haklılık payı yoktur. İnsanlar sırf göze alamadıkları yürekleri olmadıkları şeyi yapamayınca bahaneler üretirler" söylediğim sözün üstüne bir sessizlik oluştu. Haklı bahanesi varmış beyefendinin sanki biz bilmiyoruz en büyük korkak kendisinin olduğunu " Ve sadece korkaklar bahanelere sığınır " diye son sözümü de ekledim.
" Gerçekten hiç sevgilin olmadı mı?"
"Hayırdır niye merak ediyorsun" dedim tersleyen
"Öylesine sordum" dedi gözünü yoldan ayırmadan.
"Yok olmadı hiç. Zaten pek silik bir tiptim kimse bana yakın olmazdı." diyince eve kadar konuşmadık. Evin önüne gelince Karan arabadan inip bagaja yöneldi. Ne yapacağını merak edip onu izledim elinde iki posetle indi. Poşete dikkatle bakınca pizza olduğunu gördüm.
"Ay pizza mı aldın " dedim sevinçle.
"Kızım hiç mı görmedin hayatında " al işte kalpsiz eşek.
"Ya çok canım istiyordu bugün. Sen de alınca mutlu oldum." göz devirip eve ilerledi. Bende arkasında yavru kedi gibi onu takip ediyordum "Mısır da var mı içinde " diye sordum. Kafasını salladı daha da mutlu olmuştum. Mısır benim için çok önemliydi. Hızla içeri girip elimi yıkamaya gittim. Ben gelene kadar Deniz ve Emre de gelmişti. Hep.beraber masaya geçip pizzalarimizi yedik kahkahalar eşliğinde. Karan beni izliyordu,gülüşümü izliyordu. Pizzami bitirip odama çıktım ve yatağıma uzandım. Ne ara uyuduğumu bilmeden yine o kabusla uyandım çığlık atarak. Nefes nefese uyandım. Terden alnıma yapışan birkaç tel Saçımı geriye ittirdim. O esnada kapı sertçe açıldı ve Karan girdi içeri. Bana doğru ilerled[ ve" İyi misin? çığlık sesi duydum " dedi. Başımı hayır anlamında sallayarak ağlamaya başladım. Karan yatağa gelerek kollarını bana sardı "Şşşt tamam ağlama geçti kabus gördün ben yanındayım " dedi saçlarımı okşayarak. Küçük bedenim onun bedenini kendine siper olarak kullanıyordu. Sadece onda hem korkuyu hem huzur bulabiliyorum. Beni yatağa geri yatırıp o da yanıma uzandı. Başımı göğsüne yasladım ve bu huzurun tadını çıkardım...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |