Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Bölüm 8 "YOĞUN BAKIM"

@a_lotus_1

Bir suyun içine düşmüş ve o suda boğuluyordum. Ben çırpındıkça su beni daha da dibe çekiyordu. Ciğerlerim suyla dolmaya başlamıştı. Burnumdan ve ağzımdan giren sular ciğerlerimi doldurmuştu. Sonra bir el beni tutup çıkarmış, ıslak kumların üstüne yatırmıştı. Öksürmeye başladığım zaman ciğerlerimdeki sular çıkmıştı. Beni kurtaran kişiye baktığımda karşımda Arat'ı görünce yattığım yerden doğrulmuştum. "Aratım." dedim ve ona sarıldım. "Nazenim." demiş ve kokumu içine çekmişti. Arat yavaş yavaş kaybolurken "Arat!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım.

 

"Nazen aç gözünü." diyen sesle gözlerimi açtığımda Devran'ın yüzüyle karşılaşmıştım. "Ne oldu? Kabus mu gördün?" diye sormuştu. Yutkundum ama sesim çıkmamış ve boğazım kurumuştu. "Su." diye bildim. Yatakta doğrulmama yardım eden Devran bana bir bardak su uzatmıştı. Su bardağını elime almış, bir yudum içmiştim. "Arat ölmedi değil mi?" diye sorduğum zaman kaşları çatılmıştı. "Bırak şimdi onu." demiş ve yataktan çıkmıştı. Gözlerim yine yaşlarını biriktirmeye başlamıştı.

 

Devran üstünü giyinmiş ve odadan çıkmıştı. Dün akşam olanlar zihnimde dönmeye başladı. Arat gerçekten ölmüş olabilir miydi? Bu soruya tek cevap verebilecek biri vardı o da Dicle'den başkası değildi. Yataktan çıktım ve dolabımın karşısına geçtim ve askıdan siyah bir elbise alıp giydim. Hızla odadan çıkıp merdivenlerden aşağıya indim.

 

Salona gireceğim sırada Devran'ın Dicle'ye "Onun öldüğünü sanıyor, sende sakın ağzından bir şey kaçırma." dediğini duymuştum. Arat ölmemişti ve o an içime bir mutluluk doğmuştu. Dicle, Devran'a yaklaşmış elini onun omzuna koymuştu. Beni görmesinler diye kapının kenarına saklanmıştım. Dicle bir anda Devran'ı dudağından öpmeye başladığı zaman gözlerim kocaman açılmıştı. Başımdan aşağıya bir kova soğuk su dökülmüş gibi bedenim titremişti. Daha fazla onların öpüşmesine şahit olmadan içeriye girdim. "Burada neler oluyor!" diye sitem ettim.

 

Devran ve Dicle şok olmuş bir şekilde bana bakmıştı. "Biri bana burada ne haltlar döndüğünü açıklasın!" diye sitem ettim. "Sana hiç bir şey açıklamak zorunda değilim." diyen Devran'a bakmıştım. "Dicle hemen buradan defol git!" diye sitem ettim. Dicle gözlerindeki yaşlarla bana bakıyordu. "Hiç bir yere gitmiyor." diyen Devran onun önüne geçmişti. Gözlerim dolmuş, göz yaşlarını akıtmak için bekliyordu. Devran elini koluma koymuş ve bana biraz daha yaklaşmıştı. "Dicle gibi olamadın." diye kulağıma fısıldadığı zaman beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

 

Devran, Dicle'nin elini tutmuş ve onu salondan çıkarmıştı. İçim o an öfkeyle dolmuştu. Bu neydi şimdi böyle? Ben halen daha kesin kabus görüyordum. Allah'ım ben neyin içine düşmüştüm. Nefes almam lazımdı çünkü boğuluyordum. En yakın arkadaşım kocamla aşk mı yaşıyordu? Bana yaptıklarını bildiği halde onunla birlikte mi olacaktı?

 

Gözlerimdeki yaşlarla evden çıkmıştım. Nereye gittiğimi bilmiyordum sadece yürüyordum. Bu yaşadıklarım artık bana ağır gelmişti. Şuan Dicle'ye karşı içimde sadece öfke vardı. En yakın arkadaşımın ve kocamın ihanetiyle sarsılmıştım.

 

Evet kabul etmek istemesem de Devran benim kocamdı. Gözlerimdeki yaşlar görüşümü engellediğinde olduğum yere çökmüştüm. İçimdeki öfke kaynıyor içimi kavuruyordu. Avazım çıktığı kadar bağırırsam belki o zaman rahatlardım ama onun yerine sessiz bir şekilde ağlamıştım.

 

Kendimi bu koca dünyada kimsesiz hissetiğim zaman gözlerimin önüne Arat'ın yüzü gelmişti. "Aratım bekle beni sana geleceğim." dedim ve ayağa kalktım. İçimdeki heyecanla en yakın hastaneye doğru koşmaya başlamıştım. Yarı yolda nefesimi düzene sokmak için durmuştum. "Ya orada değilse." diye içimden geçirmiştim. Orada değilse başka hastanelere bakardım.

 

Hastane bahçesine girdiğim zaman kalbim küt küt atmaya başladı. Titreyen bacaklarımla bahçeyi geçtim ve hastanenin içine girdim. Danışma bölümüne gittiğim zaman nefesimi vermiştim. "Buyurun hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim." diyen adama "Dün akşam buraya Arat Mihran adında bir hasta getirdiler mi?" diye sormuştum. Adam önündeki bilgisayar ekranına bakmış "Bir bakalım." demişti. Kalbim göğüs kafesinin içinde küt küt atmaya devam ediyordu.

 

"Evet Arat Mihran şuan yoğun bakım ünitesinde yatırıyor." dedi. "Onu görebilir miyim?" diye sorduğumda "Yakını mısınız?" diye sormuştu. "Sadece yakınları onu görebilir." dedi. "Evet nişanlısıyım." dedim ve yutkundum. "Tamam hemşire hanım size yardımcı olacak." demiş ve "Ayla hanım buraya bir bakar mısınız?" diye ilerideki hemşireye seslenmişti. Hemşire yanımıza gelince "Bu hanım efendiyi Arat beyin kaldığı odaya götür." dedi.

 

Hemşire önde ben arkada yoğun bakım ünitesinin oraya gelmiştik. Hemşire bana dönmüş "Beni burada bekleyin, size önlük getireyim." demiş ve bir odaya girmişti. Camın önüne gittim ve içeriye baktım. Arat ağzındaki oksijen maskesiyle yatakta yatıyordu. Göğsünün üstündeki bir kaç kablo sol tarafında duran bir monitöre bağlıydı. "Sadece beş dakikanız var." Elindeki önlüğü bana uzatan Hemşire'ye başımı çevirmiştim. "Tamam teşekkürler." dedim ve elindeki önlüğü alıp üstüme geçirdim.

 

Nefesimi verdim ve içimdeki heyecanla kapıyı açıp içeri girdim. Odadaki tek ses monitörden gelen kalp atış sesleriydi. Gözümdeki bir damla yaş yanağımdan süzülmüştü. Yatağın yanına doğru yavaş adımlarla yaklaştım. "Aratım ben geldim." dedim. Sanki kalkıp bana cevap verecek gibi onunla konuşmaya başladım. "Senin gitmeni işte bu yüzden istedim. Sana bir zarar gelmesin diye git dedim." dedim. Baş ucunda duran sandalyeye oturmuştum. Elini ellerimin arasına alıp elinin üstüne öpücük kondurduğum zaman göz yaşım elini ıslatmıştı.

 

"Beni sensiz nefessiz bırakma." dedim. Gözlerim karnının üst tarafındaki sargı bezine kaymıştı. Gözlerimdeki yaşlar yanaklarımdan akıp gidiyordu. "Beni affet her şey benim yüzümden oldu." dediğim zaman "Hiç bir şey senin suçun değil." diyen sesle gözlerim kocaman olmuştu. Ellerimin arasındaki eli parmaklarımı sıkınca başımı kaldırıp ona bakmıştım. "Aratım." dedim ve yüzümde oluşan tebessümle gözlerimdeki yaşları sildim. "Nazende sevgilim." demişti. Odaya giren Hemşire, Arat'ın ağzındaki maskeyi çıkarmış, yatağın baş kısmını biraz yukarı kaldırmış ardından bizi yalnız bırakıp oradan çıkmıştı.

 

"Seni çok özledim." dediğinde "Bende seni özledim." dedim. Oturduğum yerden kalktım ve yatağın üstüne tam karşısına oturdum. Boşta kalan elini saçlarımda dolaştırmaya başlamıştı. Diğer eli de ellerimin arasındaydı. "Buraya seni nasıl aldılar?" diye sorduğunda dudaklarımın kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı. "Senin nişanlın olduğumu söyledim." dedim. "Yalan söylemiş sayılmazsın, yüzüklerimiz olmasa bile sen benim halen daha nişanlımsın." demiş ve beni kendine doğru çekmişti. "Yaran daha iyileşmedi, bir şey olacak." dedim. "Bir şey olmaz." demiş ve dudaklarımdan öpmüştü.

 

Onun dudaklarında huzur bulmuştum. Elleri başımın iki yanından tutmuş ve öpücüğümüzü derinleştirmişti. Nefes almak için dudaklarımızı ayırmıştık. "Seni ona bırakmayacağım." dedi. Gözlerine baktığımda öfke, pişmanlık, özlem ve arzu görmüştüm. Şuan binlerce duyguyu aynı anda yaşıyordu. "Sana yine zarar verebilir." dedim. "O zaman sen bana gel." demişti. "Nasıl olacak? Ben Devran'ı bırakırsam Abim'de eşinden ayrılmak zorunda kalacak." dedim. Arat nefesini sesli bir şekilde vermiş ve gözlerimin içine bakmıştı.

 

Gözlerinde oluşan kırgınlığı görebiliyordum. "Aratım lütfen böyle yapma." dediğimde sesim titremişti. "Abin senin ve benim hayatımızı mahvetti. Sen bir de ona acıyor musun?" diye sormuştu. O an yutkunamadım. "Sen yoksa Devran'a aşık mı oldun?" diye sorduğunda gözlerim kocaman açılmıştı. "Hayır ben ona aşık falan değilim." dedim. "Beni seviyorsan ondan ayrıl." demişti. Şuan ne düşünceğimi bile bilmiyordum.

Loading...
0%