Yeni Üyelik
24.
Bölüm

Bölüm 24

@a_lotus_1

Öfke dolu bakışlarının altında resmen eziliyordum. Kahverengi gözlerini üzerime dikmişti. "Rojin yemeğini bitirdiysen odana çık!" diyen Boran'a baktım. Gözlerindeki nefret kalbimi parçalara ayırmıştı. Başımı sallayıp ayağa kalktığım sırada "Boran oğlum ne oldu?" diyen Serhat ağa elindeki bardağı masaya koymuştu. Boran boğazını temizleyip bana kısa bir bakış attıktan sonra babasına dönmüştü. "Ben artık onu bu evde görmek istemiyorum." demişti.

 

"Neden? Ne oldu?" diye soran Berfe hanım kaşlarını kaldırıp Boran'a bakmıştı. "Ben, Rojin'den boşanmak istiyorum." diyen Boran ayağa kalkmıştı. "Ne demek boşanmak istiyorum?" diye soran Serhat ağa bana bakmış ardından bakışlarını Boran'a çevirmişti.

 

Kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Gözlerim dolmuş, göz yaşlarını akıtmak için bekliyordu. Dolu gözlerimi Boran'a çevirip "Sen benden boşanmak mı istiyorsun?" diye sordum. Boran kararlı gözlerle bana bakıp "Evet hadi git valizini topla." demişti. "Oğlum sen delirdin mi?" diyen Berfe hanım'a "Hayır delirmedim. Rojin yaptığı hatanın bedelini ödeyecek." diyen Boran nefesini burnundan vermişti.

 

"Ne hatası? Ne oldu? Bize şu işi doğru düzgün anlat." diyen Serhat ağa ikimize bakıyordu. Boran olanları onlara anlatmıştı. Gözlerimdeki yaşlar bir bir beni terk ediyordu. Berfin bıyık altından bana gülüyordu. Serhat ağa ve Berfe hanım bana öfkeyle bakmıştı. "Ben hiç bir şey yapmadım, ben masumum." desem de kimse bana inanmamıştı.

 

Boran'ın eli kolumu sıkmış ve beni odadan dışarı çıkarmıştı. "Lütfen Boran böyle yapma." deyip ağlamaya başladım. "Ben senin gibi birini yanımda istemiyorum." demiş ve beni merdivenlerden çıkarmıştı. "Seninle boşanırsak Rojda ve abimde ayrılmak zorunda kalır." dedim. "Kimse umurumda değil." deyip beni odaya sokmuştu. "Valizini topla seni babanın evine bırakacağım!" diye sitem etti.

 

Göz yaşlarım önümü görmeme engel oluyordu. Ellerimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. "Ben gitmek istemiyorum. Lütfen beni gönderme." diye bilmiştim. Boran nefesini burnundan vermiş, elini saçlarının arasından geçirmişti. "Ben seni istemiyorum, anlamıyor musun?" dedi.

 

Boran'ın ellerini tutup "Sana yemin ederim Robin'le aramızda hiç bir şey olmadı. Berfin ve ikisi bana iftira atıyor." dedim. Ellerini hışımla ellerimin arasından çekmişti. "Lan sen onun kolları arasındaydın. Ben gözlerime mi inanayım yoksa sana mı!" diye sitem etti. "Boran beni hiç mi tanımadın?" diye sordum. Bakışlarını bana çevirip bakmış ama bir şey dememişti. "Bir gün bu yaptığına pişman olacaksın." dedim ve valizimi dolaptan çıkardım. Valizimi yatağın üstüne koydum. Göz yaşları içinde dolaptan aldığım elbiselerimi valizime doldurup fermuarı kapattım. Boran yatağın üstündeki valizi eline almış ve odadan çıkmıştı. Arkamı dönüp göz yaşları içinde odaya son kez bakmıştım.

 

Titreyen bacaklarımla Boran'ın arkasından merdivenlerden inmeye başladım. Aklıma buraya gelin olarak geldiğim gün gelmişti. Yanağımdan akıp giden göz yaşı yanağımda ıslak bir şerit bırakıyordu. "Yazıklar olsun bunu senden beklemezdim." diyen Serhat ağa öfkeyle bana bakıyordu. "Utanmaz!" diye sitem eden Berfe hanım'a baktım. "Ben hiç bir şey yapmadım. Gerçekler ortaya çıktığı zaman hepiniz pişman olacaksınız." dedim. Evden çıkıp Boran'ın açtığı kapıdan arabaya bindim. Boran arabanın kapısını kapatmış, valizimi bagaja koyup direksiyonun başına geçmişti.

 

Kalbim bin bir parçaya ayrılmış gibi acıyordu. Boran artık bana hiç bir zaman inanmayacaktı. Başımı çevirip Boran'a bakmıştım. Çatılı kaşlarla önündeki yola bakıyordu. Nefesimi verip yutkunmuştum. "Boran beni sevmiyor musun?" diye sordum. Bana kısa bir bakış atıp nefesini sesli şekilde verdi. "Artık sevmiyorum." dedi.

 

Kalbime bıçak saplamışlar gibi kalbim acımaya başlamıştı. Araba annemlerin evinin önüne park ettiğinde Boran'a dönmüştüm. "Beni bıraktığın için pişman olacaksın. Hatanı anlayıp döndüğün zaman artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak." deyip arabadan indim.

 

Boran valizimi arkamdan getirmiş, kapının orada duran benim yanıma koymuştu. Ardından elini kaldırıp zile basmıştı. Kapının zili acı acı ötmeye başlamıştı. Kapıyı açan annem bizi görünce gülümsemişti. Ama bakışları Boran'ın elinin altındaki valize kayınca kaşlarını çatmıştı. "Ne oldu?" diye soran anneme "Rojin'i artık istemiyorum, onunla boşanacağız." diyen Boran bana son kez bakıp gitmişti.

 

Titreyen bacaklarım beni daha fazla taşıyamamış ve olduğum yere düşmüştüm. Ellerim taş zemine çarpmış ve acımıştı. Tuttuğum göz yaşlarım bir bir serbest kalmıştı. "Rojin kızım ne oldu?" diyen annem beni ayağa kaldırmaya çalışıyordu. "Anne ben çok kötüyüm." diye bilmiştim. Annem beni apar topar içeriye sokmuştu.

 

İçeri girdiğimizde benim bu halimi gören Rojda ayağa kalkmış ve anneme yardım ederek beni koltuğa oturtmuştu. "Rojin ne oldu? Ne bu halin?" diye sormuştu. "Boran abin onu kapıya kadar getirdi. Sebebini bilmiyorum ama boşanacaklarmış." diyen anneme "Ne boşanması?" diye soran Rojda bana bakıyordu. "Rojin ne oldu?" diye sormuştu.

 

Göz yaşları içinde her şeyi anlatmıştım. "Anne ben şimdi ne yapacağım?" diye sorup anneme baktım. "İnşallah bir an önce gerçekler ortaya çıkar." diyen annem elimi sıkmıştı. "Rojin ben sana inanıyorum." diyen Rojda gözü yaşlı bir şekilde gelip bana sarılmıştı. "Sana yaptığım her şey için özür dilerim." diye fısıldamıştı. "Seni affediyorum." dedim.

 

Önceden kaldığım odaya girmiş ve yatağın üstüne oturmuştum. Peki ya gerçekler ortaya çıkmazsa o zaman ne yapacaktım? Boran gerçekten benden boşanacak mıydı? Beni hiç mi sevmiyordu? En önemlisi de bana hiç mi inanmıyordu? Rojda bile bana inanıyordu. Artık onunla aramız düzelmişti. Rojda kapıyı açıp içeri başını uzatmıştı. "Rojin girebilir miyim? Sana meyve getirmiştim." demişti. "Gel Rojda gel." dedim. Rojda elindeki meyve tabağıyla içeri girip kapıyı kapatmıştı. Karnı hafiften belli oluyordu. Elindeki tabağı yatağın üstüne koyup bana bakmıştı. "Sen üzülme abim hatasını anlayıp sana gelecektir." dedi.

 

Yüzümdeki yaşları silip burnumu çektim. "O gelse de ben onu affedemem." dedim. Meyve tabağından bir dilim elma alıp bana uzatmıştı. Elindeki elma dilimini alıp "Teşekkür ederim." dedim. "Afiyet olsun." deyip gülümsemişti. "Kaç aylık oldu?" diye sordum. Elindeki elmayı ağzına atmıştı. "Bir hafta sonra tam dört aylık olacak." demişti. "Allah sağ salim eline almayı nasip etsin." dedim. "Amin inşallah." demişti.

 

Elimdeki elma dilimini zar zor yiyebilmiştim. Sanki o küçük parçalar taş olmuş gibi mideme oturmuştu. Boran hatasını anlayıp bana geri dönerse onu bu saatten sonra affedemezdim. Bana inanmamış, kolumdan tutup beni babamın evine getirmişti. Rojda odadan çıktığı zaman kendimi yatağa atmış göz yaşlarımı serbest bırakmıştım. Kalbim bir kor gibi yanıp kavruluyordu. Bana en çok koyan, Boran'ın bana inanmamasıydı.

 

Loading...
0%