Yeni Üyelik
44.
Bölüm

Bölüm 44

@a_lotus_1

Boran'ın anlatımıyla bu bölümü yazacağım..

 

Baş ağrısıyla gözlerimi açmıştım. Dün akşam babamların evinden çıkmış ve bara gitmiştim. Alkol az da olsa beni yatıştırır umuduyla bir iki duble viski içmiştim. Yan tarafıma göz attığımda oranın boş olduğunu görmüştüm. El yordamıyla komodinin üstündeki telefonumu aradığım zaman telefonum çalmaya başlamıştı. Telefonun sesi üstümdeki pantolonun cebinden geliyordu. Dün gece sanırım kendimi kıyafetlerimle yatağa atmıştım. Yataktan doğrulup telefonu elime almış, arayana bakmıştım.

 

«Harun» arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürmüştüm. "Efendim Harun ne var?" dedim. "Rojin dün burada kaldı haberin olsun." demişti. "Harun sana bir şey diyeceğim." dedim. "Tabi dinliyorum." demişti. "Babam şirketi satacak ona göz mü yumacaksın?" dedim. "Abi şirket babamın bir şey demeye hakkım yok ki." demişti. "O şirket bizim sayemizde ayakta duruyor. Ben asla o şirketin satılmasına izin vermeyeceğim." dedim. "Peki ne yapacaksın?" diye sormuştu. "Zamanı gelince göreceksin." dedim ve telefonu kapattım.

 

Yataktan çıktım ve banyoya girdim. Üstümdeki kıyafetleri çıkarmış ve suyun altına girmiştim. Sıcak su bedenimi gevşetmiş ve az da rahatlamama neden olmuştu. Şampuanımı elime almış avucuma bir miktar sıkmıştım. Saçlarımı yıkadıktan sonra suyu kapatmış, duşa kabinden çıkmıştım. Dolaptan siyah havlumu alıp belime dolamış, tekrar odaya girmiştim. Aynanın karşısına geçmiş ve aynadaki yansımama bakıyordum.

 

Göz altlarıma yorgunluktan siyah halkalar halinde çizgiler yerleşmişti. Bütün emeklerim babamın sayesinde yok olacaktı. Gece gündüz demeden çalışıyordum. Bazı geceler uykusuz kaldığım bile oluyordu. Ama ben o şirketi Robin'e feda etmeyecektim. Gerekirse o şirketin tamamı benim olacaktı. Ama o piçe hiç bir şey vermeyecektim. İçimdeki öfke bir dağ olmuş ve içime sığmıyordu. Aklıma bir plan gelmişti. Yüzüme o an bir gülümseme yerleşmişti.

 

Mutlu bir yüz ifadesiyle elime fön makinesini almış, saçlarımı kurutmaya başlamıştım. İşim bitince dolaptan lacivert uzun kollu t-shirt, siyah renk kot pantolon almış ve onları üstüme giymiştim. Odadan çıkmış ve merdivenlerden aşağıya inmiştim.

 

"Günaydın Boran ağam." diyen sesle bakışlarımı Zilan'a çevirmiştim. Bana yeniden ağa olduğumu Zilan hatırlatıyordu. "Günaydın." demiş ve sofraya oturmuştum. Zilan'da gelip çayımı doldurmuştu. "Başka bir istediğiniz var mı?" diye sormuştu. "Yok gidebilirsin." dedim. Elime çatalı almış, tabağıma yiyeceğim kahvaltılıkları almıştım. Rojin olmadan kahvaltı yapmaya aslında alışmıştım. Ben genel de şirkete gitmek için erken kalkıyordum.

 

Rojin'le sadece akşamları aynı sofrada oluyorduk. Çayımdan bir yudum içmiş ve ayağa kalkmıştım. Telefonumu elime almış, Serdar beyin numarasını bulup aramıştım. Telefonu bir kaç saniye içinde açmıştı. "Efendim." demişti. "Günaydın Serdar bey nasılsınız?" dedim. "Sana da günaydın ben iyiyim sen nasılsın?" diye sormuştu. "Bende iyiyim demek isterdim ama değilim." dedim. Pencereden dışarıya bakıyordum. Arkamda yanan şöminenin sesi geliyordu.

 

"Olanları bende duydum." demişti. "Babamın hissesini ben satın almak istiyorum. Fakat babam bunu bilmeyecek." dedim. "Tamam sen nasıl istersen. Biliyorsun seni oğlum gibi görüyorum." demişti. "Biliyorum." dedim. "Şirkete gel burada konuşalım." demiş ve telefonu kapatmıştı. Yüzümdeki gülümseyle telefonu cebime sokmuş, oturma odasından çıkmıştım. Siyah kabanımı ve aynı renk kısa botlarımı giymiş, evden çıkmıştım.

 

Arabaya binince arabayı çalıştırmış ve gaza basmıştım. Babama artık cephe almıştım. Şuan onun yüzünü bile görmek istemiyordum. Telefonu elime aldım ve Rojin'i aradım. "Alo Boran neredesin?" diye sormuştu. "İşlerim var. Seni Harun eve bıraksın." dedim. "Ne işi?" diye sormuştu. "Uzatma işte işim var." dedim ve telefonu kapattım. Ona böyle davranmak istemiyordum ama bazen sınırları zorluyordu.

 

Sorgulayan kadınları sevmiyordum ama nedense Rojin'i sevmiştim. Hatta hırçın ve asi olması daha çok hoşuma gitmişti. Bazen onu kasıtlı olarak sinir etmek benim çok hoşuma gidiyordu. Telefonuma gelen mesajla telefonu elime aldım. Mesaj Rojin'den gelmişti. «Ben eve gelmiyorum. Sen gelip beni alıncaya kadar burada kalacağım.» diye yazmıştı. Yüzümdeki sırıtış daha bir yayılmıştı. Telefonu kenara koymuş ve gaza basmıştım.

 

Yarım saat sonra şirkete gelmiştim. Arabayı park etmiş ve arabadan inmiştim. Telefonumu aldım ve Rojin'e mesaj yazmaya başladım. «Demek ki uzun süre orada kalacaksın. Ben o eve bir daha asla gelmeyeceğim.» diye yazıp göndermiştim. Şirketten içeri girdiğim zaman sanki her gün buraya ilk kez geliyor gibi hissediyordum.

 

Asansörle yukarı Serdar beyin ofisine çıkmıştım. Asansörden inmiş ve ofisin kapısının önüne gelmiştim. Elimi kaldırmış önce kapısını tıklatıp sonra açmıştım. "Gel Boran gel." demiş ve gülen yüzüyle beni karşılamıştı. Kapıyı arkamdan kapatmış, içeri girmiştim. Uzattığı elini sıkmış ve masanın önünde duran koltuklardan birine oturmuştum. Arkasına yaslanmış ve bana bakmıştı. "Söyle bakalım babanın hissesini nasıl satın alacaksın?" diye sormuştu. "Ben değil siz alacaksınız." dedim.

 

Kaşlarını yukarı doğru kaldırmış, öne doğru eğilmişti. "Ben mi? O nasıl olacak?" diye sormuştu. Arkama yaslandım ve onun şaşırmış suratına baktım. Saçları ve sakalları beyazlamıştı. "Ben parayı size vereceğim. Sizde babama vereceksiniz. Şirket kısa süreli sizin adınıza olacak. Sonra ben onu kendi üzerime alacağım." dedim.

 

Başını anladım der gibi sallamış, şaşkın ifadesinin yerini yeniden gülen bir yüz ifadesi almıştı. "Tamam bana uyar." demişti. "O zaman anlaştık." dedim ve elimi ona uzattım. "Anlaştık." demiş ve elimi sıkmıştı. "Ne içersin?" diye sormuştu. "Varsa viski alabilirim." dedim. "Neden olmasın." demiş ve ayağa kalkmıştı.

 

Odanın köşesinde duran mini bara gitmiş, kapağını açmıştı. Eline bir şişe viski ve iki bardak almış tekrar kendi yerine geçmişti. Şişeyi açmış ve iki bardağa viskileri doldurmuştu. Bardaklardan birini bana uzatmış daha sonra karşımdaki koltuğa geçip oturmuştu. Elindeki bardağı bardağıma vurmuş "Yeni ortaklığa." demiş ve içkisinden bir yudum almıştı. Elimdeki bardaktan bir yudum almış ve arkama yaslanmıştım.

 

Şirketten çıkmış arabama doğru gidiyordum. Ayağımın altındaki karlar ben bastıkça ses çıkarıyordu. Babamın arabası şirketin otoparkına park etmişti. "Senden nefret ediyorum baba." dedim ve arabama bindim. Telefonumu alıp Rojin'e mesaj attım. «Hazırlan seni almaya geliyorum.» diye yazmıştım.

 

Arabayı çalıştırıp yola çıktım. Yarım saat içinde evin önüne gelmiştim. Arabadan inmiş, kaputa yaslanmış, Rojin'i bekliyordum. Bugün hava güneşliydi ama etraf yine de soğuktu. Evin kapısı açılmış ve Rojin dışarıya çıkmıştı. Yüzünü asmış bir şekilde bana doğru geliyordu. "Artık seninde bu eve gelmeni istemiyorum." dedim. Şaşırmış bakışlarını bana çevirmiş "Boran sen ne dediğinin farkında mısın?" diye sormuştu. "Evet farkındayım." dedim ve arabaya binmesi için kapıyı açtım. Rojin arabaya binince bende direksiyonun başına geçmiştim.

 

"Hadi babana kızgınsın onu anladım. Peki ya annen?" demişti. "Sorun değil annem bize gelir." dedim. "Boran babanla aranızda geçen konuşmaları duydum." dediği zaman ona kısa bir bakış attım. "O zaman bana hak veriyorsundur." dedim. Başını evet anlamında sallamış ve bana bakmıştı. Boşta kalan elimle elini tutmuş, dudaklarıma götürüp öpmüştüm. "Nereye gidelim? Aklında bir yer var mı?" diye sordum. "Annemlere gidelim mi?" diye sormuştu. "Tamam nasıl istersen." dedim ve arabayı o yöne doğru sürdüm.

 

Yarım saat mesafeden sonra Rojin'in ailesinin yaşadığı eve gelmiştik. Arabadan inmiş ve kapının önüne gelmiştik. Kapı ziline basmadan önce yanımda duran Rojin'in elini tutmuştum. Parmakları parmaklarımı hafif bir şekilde sıkmıştı. Kapı açılmış ve Rojda bizi görünce gülümsemişti. "Hoş geldiniz." demiş ve bizi içeri davet etmişti.

 

İçeri girince Rojin'in annesi oturduğu yerden ayağa kalkmış "Hoş geldiniz." demişti. "Hoş bulduk." dedim ve elini tutup öpmüştüm. "Hoş bulduk annem." diyen Rojin'de annesinin elini öpmüş ardından ona sarılmıştı. "Abi hoş geldiniz." diyen ve Elindeki bebeği tutmaya çalışan Kader'e baktım. "Dikkat et bebeği düşürme." dedim. Rojin, Kader'in yanına gitmiş ve Ece'yi kucağına almıştı.

 

Rojin onu bir anne şefkatiyle tutuyordu. "Gülüm senin eline de çocuk yakıştı." dedim ve ona göz kırptım. Rojin utangaç bir ifadeyle bana bakmıştı. Yanakları da hafiften kızarmıştı. Onun yanına gitmiş ve kanepeye oturmuştum. "İnşallah sizde bebeğinizi sağ salim elinize alırsınız." diyen Halime hanıma bakıp "İnşallah anne." dedim. Ece ağlamaya başlayınca Rojda onu almıştı. Kader ve Halime hanım mutfağa gitmişlerdi. Çaylar gelmiş ve herkes sohbet etmeye başlamıştı.

Loading...
0%