@a_lotus_1
|
Yemyeşil kırlar da koşturan oğlumun arkasından koşuyordum. "Anne bak ördekler." demiş ve minicik elleriyle gölde yüzen ördekleri göstermişti. "Dikkat et oğlum düşme." demiş ve yüzümdeki tebessümle ona bakmıştım. Hafif esen rüzgar saç tutamlarımı gözlerimin önüne getirmişti. Gözümün önünde ki saçlarımı çektiğim de oğlumun etrafta olmadığını görmüştüm. Korku dolu gözlerle etrafıma bakmaya başlamıştım. Kalbim göğüs kafesinin içinde deli gibi atmaya başlamıştı. "Can! Neredesin?" demiş ve ona seslenmiştim. Korku bedenimi esir alırken kalbim kulaklarımda atmaya başlamıştı.
"Kendine geliyor." diyen sesle gözlerimi açmıştım. Hastanenin o bilindik kokusu burnuma gelmişti. "Bana ne oldu?" diye sordum. Ellerim karnıma gitmiş "Oğlum iyi mi?" diye bilmiştim. Yüzün de maske olan hemşire bana bakmış "Merak etmeyin oğlunuz gayet iyi. Siz de bir baygınlık geçirdiniz." demişti. Kolumdaki serumu çıkarmış "Geçmiş olsun." deyip gitmişti. Baş ucuma Harun gelmiş ve bana bakmıştı. "Geçmiş olsun yenge." dedi. "Boran nerede?" diye sordum. "Abim şirkete gitti. Acil katılması gereken bir toplantısı varmış." demişti.
Dolan gözlerimdeki yaşlar gözlerimi yakıyordu. "Harun ben hiç iyi değilim." dedim. Yan tarafıma dönmüş, gözlerimi yakan yaşların akmasına izin vermiştim. Harun bir şey dememişti. Elleri saçlarımı okşuyor ve bana teselli veriyordu.
Dün akşam televizyonun karşısında oturduğumuz zaman Boran'ın telefonu çalmıştı. Boran beni bırakmış ve şirkete gitmişti. Bu sabahta eve gelmiş sonra kahvaltı yapmıştık. Daha sonra ne olduğunu bilmediğim bir anda bayılmıştım. "Rojin hanım geçmiş olsun. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diye soran Doktor'a baktım. "Sağolun iyiyim." dedim. "Stres ve üzüntü bünyenizi zayıf düşürmüş, o yüzden bayılmışsınız." demişti.
"Evet doktor bey bu sıralar yengem çok üzülüyor." diyen Harun'a bakışlarımı çevirdim. "Onu üzmeyeye çalışın." diyen Doktor, Harun'a bakmış ve gitmişti. "Harun!" dediğim zaman "Ne? Yalan mı?" demişti. Aslında Harun sonuna kadar haklıydı. "Hastane'de olduğumdan kimsenin haberi var mı?" diye sordum. "Anneni ve annemleri aradım onlar da şimdi yoldalar." demişti. Yataktan doğrulduğum zaman Harun bana yardım etmişti. "Kendini şuan nasıl hissediyorsun?" diye sordu.
İçimde ne fırtınalar koptuğundan kimsenin haberi yoktu. "Hava almam lazım." dedim ve yataktan çıktım. Kendimi şuan nefessiz kalmış gibi hissediyordum. Bahçeye çıkmış, orada bulunan bir banka oturmuştum. Boran bazen yanımdaydı belki ama ruhen yanımda değildi. Bedenen varlığını hissetsem de artık eskisi gibi ruhunu hissetmiyordum. "Harun bana sigara verir misin?" demiş ve ona bakmıştım. Yanıma oturmadan sigara paketini bana uzatmıştı.
Sigara dumanı havaya çıkıyor sonra da dağılıyordu. Belki de benim hamile olmam Boran'ı benden uzaklaştırmıştı. Çünkü eskiye göre çok fazla göz yaşı döküyor her şeye ağlıyordum. Artık Boran'la birlikte bile olmuyorduk. Yine her şeyi kendime yüklemiştim. Yine her kusuru kendimde aramıştım. Ama benim kadar o da suçluydu. Beni bu hale belki de o getirmişti. Dün eve sabaha karşı gelmişti. Kafasına estiği gibi istediği zaman evden çıkıyordu. O şirkette o kızın yanında çalışmanı istemiyorum dediğim halde beni takmıyordu.
"Yenge abim çok değişti, yani bana öyle geliyor." demişti. Başımı çevirmiş, ona bakmıştım. "Evet o çok değişti. O şirket onu çok değiştirdi." dedim. "Siz aynı şirkette çalışıyorsunuz. O kızla araları nasıl?" diye sordum. Harun bakışlarını benden çekmiş, önündeki ağaca odaklamıştı. "Kız onun peşini bırakmıyor. Söz de sekreter hep Boran'ın peşinde dolaşıyor. Şirketin sekreteri değil, sanki Boran'ın kişisel asistanı gibi bir şey olmuş." dedi.
Boğazımdaki yumru nefes almama engel olmuştu. Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum. Uzaktan bize doğru gelen kalabalığı gördüm. Annemler ve Boran'ın ailesi bize doğru geliyordu. Elimdeki sigarayı yere atmış, ayağa kalkmıştım. Annem göz yaşları içinde bana sarılmıştı. "Kızım Rojin'im iyisin değil mi?" demişti. Annemi yanağından öpmüş "İyiyim annem." demiştim. "Rojin kızım nasıl oldun?" diyen Berfe hanıma da sarılmıştım. "Biraz daha iyiyim." dedim.
"Geçmiş olsun." diyen Serhat ağaya bakmış "Sağolun." demiştim. "Geçmiş olsun kızım." diyen babama sarılmıştım. Tek tek diğerlerine de sarılmıştım. "Boran nerede?" diyen Serhat ağa bana ardından Harun'a bakmıştı. "Şirkete gitti." diyen Harun olmuştu. "Karısı hastane de o şirkete mi gitti!" diye sitem etmişti. "Allah korusun ya çocuğa bir şey olsaydı." diyen Berfe hanıma baktık. "Hemen ara gelsin!" diyen Serhat ağa burnundan soluyordu. "Artık gelse de bir faydası yok. Bu saatten sonra gelse de bir anlamı yok." dedim. "Ne demek şimdi bu?" demiş ve bana bakmıştı.
Nefesimi vermiş ve yutkunmuştum. "Ben artık Boran'la bir dakika bile evli kalmak istemiyorum." dedim. "Sen kafayı mı yedin!" diye sitem eden Serhat ağaya "Evet kafayı yedim. Evlendiğimizden beri gün yüzü görmedim." dedim. "Boran'la mutluyken böyle demiyordun." demişti. "Evet o zaman yanımdaydı ama bak şimdi yanımda değil." dedim. Kalbim bir kor misali yanıyordu. Boran'la artık ayrılmak istiyor muydum onu bile bilmiyordum. Ama bir kere kararımı vermiştim. Bu işin dönüşü artık yoktu. "Her zaman bir yerden başka bir kadın çıkıyor. Ben artık dayanamıyorum." dedim. "Ama bak seninle evli." diyen babama öfkeyle baktım.
"Bedenen yanımda olabilir ama ruhen yanımda değil. Anlayın artık şunu biz birbirimize zarar veriyoruz." dedim. "Çocuğunuz olacak şimdi ayrılmanın zamanı mı?" demişti. Babam beni hiç anlamıyordu ve anlamayacaktı. "Çocuğu olacak insan karısına ve çocuğuna zaman ayırır, şirkete değil." dedim. "Birazdan burada olur." diyen Harun yanımıza gelmişti.
"Boşanma işini bir daha düşün bu yola çıkarsan bunun bir daha geri dönüşü olmayacak." diyen Serhat ağa bahçe kapısının oraya gitmişti. "Rojin abim siz ayrılırsanız bizde ayrılmak zorunda kalacağız bunu da düşün olur mu?" diyen abim olmuştu. Kendimi şuan kocaman bir yükün altında sıkışmış gibi hissediyordum. Ben o yükten kurtulmaya çalıştıkça o yük daha da ağırlaşıyordu. "Berzan ve bebeğimden ayrılırsam ölürüm." diyen ve ağlayan Rojda'ya baktım. Benimde gözlerimden o an yaşlar akmaya başlamıştı. "Kızım ne karar verirse versin onun arkasında duracağım." diyen annem kolunu bana sarmıştı.
"Ben kabul etmiyorum! Boşanırsa benim evime gelemez!" diye sitem eden babama bile bakmadım. "Bizim eve gelir." diyen Harun'a bakışlarımızı çevirmiştik. "Evet Rojin gelir bizde kalır." diyen Ruken bana bakmış ve tebessüm etmişti. "Teşekkür ederim." diye bildim. Boran gelmiş, kapının önünde duran babasıyla konuşuyordu. Kaşları çatılı halde yanımıza gelmişti. Oturduğum yerden kalkmıştım. "Rojin sen gerçekten benden boşanmak mı istiyorsun?" demişti.
Gözlerinin içine baktım ardından bakışlarımı başka tarafa çevirdim. "Evet boşanmak istiyorum. Ben artık yoruldum." dedim. Bakışlarım tekrar onun bakışlarıyla buluşmuştu. Boran bir şey diyor ama sesi sanki uzaktan geliyor gibiydi. Sanki ben suyun altındaymışım gibi hissediyordum. Bir anda görüntüler yok olmuş etraf kararmıştı. Ben yeniden karanlığa mahkum olmuştum.
Göz kapaklarımı zar zor açmış, etrafıma bakmıştım. "Yine bayıldın." diyen sesle bakışlarımı ona çevirdim. Boran baş ucumda oturmuş ve bana bakıyordu. "Gerçekten boşanmak mı istiyorsun?" diye sordu. Yataktan doğruldum ve oturdum. "Boran bebeğimiz olacak ve sen bizim yanımızda bile değilsin." dedim. "Beni hep Harun hastaneye getirdi. Sen hep o çok sevdiğin şirketine koştun." dedim. "Ben sizin için çalışıyorum. Doğacak oğlumun geleceğini garanti altına almak istemem suç mu?" dedi.
"Hayır suç değil ama sen bizi çok ihmal ettin." dedim. Karnıma ufak tekmeler gelince "Bak şuan oğlumuz hareket ediyor." dedim ve elimi karnıma koydum. Boran'da elini karnıma koymuştu. "Oğlum." demiş ve tebessüm etmişti. "Bak mesela sen bu anları hep geri plana attın." dedim. "Ben boşanmak istemiyorum." demiş ve ayağa kalkmıştı. "Ama ben istiyorum." dedim. "Yani kesin kararlısın." demişti. "Evet bedenen burada ama ruhen yanımda olmayan bir adamı istemiyorum." dedim.
Boran yanıma gelmiş, yatağın üstüne karşıma oturmuştu. "Olaya hep kendi açından bakıyorsun. Benim neler yaşadığımı bile bilmiyorsun." dedi. "Evet bilmiyorum çünkü anlatmıyorsun." dedim. "Benden ayrıldığın için pişman olacaksın." demişti. "Hayır ben değil sen pişman olacaksın." dedim. "Biz ayrılırsak Berzan ve Rojda'da ayrılmak zorunda kalacaklar. Ece senin annenler de kalacak. Oğlumuzda bizde kalacak." demişti.
O an tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. "Hayır ben oğlumu canımı kimseye vermem." dedim. "Sen vermezsen de mecbur ailen verecek." demişti. Göz yaşlarım yeniden yanaklarımı ıslatmıştı. Elleri göz yaşlarımı silmiş, gözlerimin içine bakmıştı. "Şimdi iyi düşün ve öyle karar ver." demişti. "Ben kararımı verdim." dedim. "Oğlundan ayrılmayı mı seçiyorsun?" demişti. "Hayır ben senden ayrılmayı seçiyorum." dedim. "Ayırlırsak sana o çocuğu bırakırlar mı sanıyorsun?" dedi. Çocuğumu elimden alacaklarını bende biliyordum.
Ama belki Boran isterse çocuğum benim yanımda kalabilirdi. "Boran lütfen oğlumu bana ver, başka bir şey istemiyorum." dedim. "Ben senden ayrılmak istemiyorum." demişti. "O zaman yanımızda olduğunu hissettir." dedim."Proje bitsin hep yanında olacağım dedin ama yoksun. O kızla çalışmanı istemiyorum dediğim halde onunla çalışıyorsun." dedim. "Ortağım Serdar beyin kızı ne yapayım, kızı işten mi kovayım?" demişti. "Hayır ama orada çalışmak zorunda değilsin." dedim. Ayağa kalmış ve pencereden dışarıya bakmış ardından bana dönmüştü.
"Oturduğun evi bindiğin arabayı nasıl aldık haberin var mı? Bu zenginliğin kaynağı nereden geliyor diye hiç düşündün mü?" diye sordu. "Param olmasa da olur. Ama ben huzurum olmadan yaşayamam." dedim. "Tabi sen para olmadan da yaşarsın ama ben yaşayamam. O kadar emeğimin bir günde çöp olmasına dayanamam. Gece gündüz demeden çalıştığım şirketi hiç bir şey olmamış gibi satamam." dedi.
"Bizim ailemizin mutluluğu için gerekirse satmaz mısın?" diye sordum. "Ben zaten ailemin mutluluğu için uğraşıyorum. Bir parça ekmeğe muhtaç olmayın diye çabalıyorum. Ama senin gördüğün sadece Asuman!" diye sitem etti. "Evet çünkü o kızı etrafında görmek istemiyorum." dedim. "Senin gözünde ben şirkete bir tek onun için gidiyorum öyle mi? Sen şimdi kafanda onunla yattığımı bile düşündün öyle değil mi?" dediği zaman gözlerim kocaman açılmıştı. "Hadi yalansa yalan de." dedi. Bir şey diyemedim çünkü doğru söylüyordu. Ama ben kararımı vermiştim ondan yine de ayrılacaktım. |
0% |