@a_lotus_1
|
Boran'ın anlatımıyla bu bölümü yazacağım..
Aynanın karşısına geçmiş, giydiğim siyah takım elbiseye gözlerimi gezdirmiştim. Ardından elime parfüm şişesini almış ve üstüme sıkmıştım. Bu koku beni her zaman rahatlatıyordu. Kendimi bildim bileli hep bu kokuyu tercih ederdim. "Artık hazırım gidebilirim." dedim ve odadan çıktım. Merdivenlerden inmeye başladığım sırada kapının sesiyle olduğum yerde durmuştum. "Kim geldi acaba?" demiş ve hızla basamakları inmiştim. Kapıya geldiğimde kapı kolunu tutmuş, kapıyı açmıştım. Karşımda Azad'ı görmeyi beklemiyordum. "Sen hangi yüzle buraya geldin?" dediğim zaman kızarmış gözlerle gözlerimin içine bakmış "Boran yardım et çocuğum ölüyor." demişti.
"Ne saçmalıyorsun? Hemen git buradan." dedim ve kapıyı yüzüne kapattım. "Çocuğumun tedavi masraflarını karşılayamıyorum. Bana bir iş ver ne olur." diyen sesini duydum. "Benim senin gibi birine ayıracak zamamın yok." dedim ve nefesimi burnumdan verdim. "Sana telefon numaramı bırakıyorum." diye seslendi.
Biraz bekledikten sonra kapıyı tekrar açtım. Dışarıya göz attığımda onu göremedim. Gözlerim yere kaydığında, üzerinde numara yazılı olan bir kağıt gördüm. Eğilmiş ve kağıdı elime almıştım. Kağıdı yırtıp parçalara ayırmak istemiştim. Düşmanının kapısına gelecek kadar çocuğuna ne olmuş olabilirdi ki? Bu durum benim şuan zerre umrumda değildi.
Arabanın kapısını açacağım sırada telefonum çalmıştı. Cebimden telefonu çıkarmış ve arayana bakmıştım. «Serdar bey» arıyordu. Boğazımı temizlemiş ve telefonu açmıştım. "Efendim Serdar bey." dedim. "Alo Boran bugün yemeğe geliyorsun değil mi?" demişti. "Evet şimdi yola çıkıyordum." dedim. "Tamam o zaman evimde görüşürüz." demişti. "Görüşmek üzere." dedim ve telefonu kapattım.
Bugün benim zaferimin ilk günü olacaktı. Serdar bey hissesini bana satmaya karar gelmişti. Artık o şirketin tamamı benimdi. Arabaya binmiş ve yola çıkmıştım. Rojin beni dinleyip eve gelseydi belki de onun için her şey çok faklı olurdu. Benimle zengin hayatı yaşamak yerine sürünmeyi seçmişti. Onunla ayrı yaşadığımız zamandan bu yana tam bir ay geçmişti.
Villa'nın önüne gelince arabayı park etmiş ve arabadan inmiştim. Güneş batmak üzereydi o yüzden her yer turuncu bir tona bürünmüştü. Siyah ahşap kapının önüne geldiğim zaman zile basmış ve beklemeye başlamıştım. Kapıyı hizmetçi açmış ve beni içeri davet etmişti. "Buyurun Boran bey hoş geldiniz." demişti. "Hoş buldum." demiş ve salona girmiştim. "Serdar bey birazdan gelir." demiş ve gitmişti. Orada bulunan deri koltuğa geçip oturmuştum.
"Boran hoş geldin." diyen sesle başımı girişe çevirdim. Asuman gülen yüzüyle yanıma gelmişti. "Hoş buldum." dedim. "Babam birazdan evde olur. Bir şeyler içmek ister misin?" diye sormuş ve orada bulunan vitrine doğru gitmişti. "Genel de viski tercih ederim." dedim. Eline aldığı viski şişesi ve iki bardakla yanıma gelmişti. Şişeyi açmış ve bardakları doldurmuştu. Bardaklardan bir tanesini bana uzatmış "Afiyet olsun." demişti. "Teşekkürler." dedim ve içkimden büyük bir yudum aldım.
Bacak bacak üstüne atmış ve karşımdaki koltuğa oturmuştu. Elindeki içkiyi içerken gözlerini bir saniye bile üzerimde ayırmamıştı. Dudaklarından bir damla kaymış, boynuna doğru süzülmüştü. Nefesimi vermiş ve bakışlarımı başka tarafa çevirmiştim. "Babam hissesini sana mı satacak?" dediği zaman ona bakışlarımı çevirdim. "Evet bir sorun çıkarmazsan bana satacak." dedim. "Ben ne gibi bir sorun çıkarabilirim ki." demiş ve gülümsemişti. "Bilmem artık." dedim ve ayağa kalktım.
Pencerenin önüne gelmiş, camdan dışarıyı izlenmeye başlamıştım. Arkamda topuklu ayakkabı seslerini duymuş ama arkamı dönmemiştim. Omzumdaki eli hafif ama bir o kadar ağırdı. "Sana aşık olmasam o şirketin sahibi asla olamazdın." demişti.
Başımı çevirdiğim zaman onunla göz göze gelmiştik. "Artık senin aşkını kalbime gömüp yurt dışına çıkacağım." dediği zaman ona şaşırmış bir şekilde bakmıştım. "Sen yurt dışına mı çıkacaksın?" dedim. "Gönül isterdi ki seninle olmak ama işte olmuyor." demiş ve karşıma geçmişti. Asuman'ın gözleri dudaklarıma kaydığı zaman beni kendine çekmişti.
Dudaklarımız birleşince aramızda bilmediğim bir patlama yaşanmıştı. Dudaklarımı çok tatlıydı veya alkolün etkisi mi bilmiyorum ama bir anlık dünya durmuş gibi olmuştu. Nefessiz kaldığım zaman onu itmiş ve nefesimi düzene sokmaya çalışmıştım. "Tam bir şeytansın biliyorsun değil mi?" dediğim zaman bana "Biliyorum." demiş ve gülümsemişti. Kapının zilini duyduğumuz zaman Asuman gidip koltuğa oturmuştu. Kısa süre sonra girişte Serdar bey belirmişti.
"Hoş geldin Boran." demiş ve bana doğru gelmişti. "Sizde hoş geldiniz." dedim ve ona elimi uzattım. Elimi sıkmış ardından babacan bir tavırla bana sarılmıştı. "Biliyor musun Asuman Londra'ya gidiyor." demiş ve koltukta oturan Asuman'a başını çevirmişti. "Ne güzel yolu açık olsun." dedim. "Bende artık emekli olmayı düşünüyorum. Şirketi de senden başkasına devredemezdim." demişti. "Sağolun bana güvendiğiniz için size minnettarım." dedim. "İzninizle üstümü değiştirip geliyorum." demiş ve salondan çıkmıştı. Bende geçmiş eski yerime oturmuştum. "Umarım senin gibi yakışıklı bir sevgilim olur." diyen Asuman'a bakmış "İnşallah." demiştim.
"Buyurun yemek hazır." diyen sesle hepimiz sofraya oturmuştuk. "Hadi afiyet olsun." diyen Serdar beye bakmış ve elime çatalımı almıştım. Sofrada sadece çatal ve bıçaklar konuşuyordu. "Adım kadar eminim sen bu şirketi çok iyi yerlere getireceksin." diyen Serdar beye bakmış "İnşallah sayenizde." demiştim. "Boran akıllı biri her şeyin üstesinden gelir." diyen Asuman'a bakmıştım. Asuman'ın dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı. "Evet zeki bir genç adam." diyen Serdar bey ağzını silmiş ve elindeki peçeteyi masaya koymuştu. "Yemeğin bittiyse kalkalım." demiş ve bana bakmıştı. Elimdeki çatal ve bıçağı önümdeki tabağa koymuş, ayağa kalkmıştım.
"Eşinle aranız nasıl?" diye sormuş ve elindeki bardaktan içkisini yudumlamıştı. "İyi gayet iyi." dedim. "Ne güzel hep böyle mutlu olun." demiş ve arkasına yaslanmıştı. Bardaktaki son kalan içkiyi kafama dikmiştim. "Asuman kızım belgeleri getirir misin?" demiş ve Asuman'a bakmıştı. Asuman kalkmış, belgeleri almaya gitmişti. Belgeler gelince imzalamıştık. "Hayırlı olsun." demiş ve elini bana uzatmıştı. Yüzümdeki mutlulukla elini sıkmış "Teşekkür ederim." demiştim. Artık kendime ait bir şirketim vardı. Büyük bir keyifle arkama yaslandım.
Harun'un evinin önüne gelmiş, onların kaldığı dairenin pencerelerine bakıyordum. Burnumun direği sızlayınca, gözümden bir damla yaş yanağımdan süzülmüştü. Arkamdaki evin duvarına yaslanmıştım. Telefonun mesaj kısmına girmiş Rojin'e «Seni özledim.» diye yazmış ve göndermiştim. Telefonu cebime sokmuş, gözümdeki yaşı silmiştim.
Yavaş adımlarla apartmandan içeri girmiştim. Kalbim o an küt küt atmaya başlamıştı. Mesaj sesiyle telefonu çıkarmış, gelen mesaja bakmıştım. «Ben seni özlemedim.» yazıyordu. Harun ve Ruken annemlerin evine gitmişti. Evde de Rojin'den başka kimse yoktu.
Dairenin önüne gelmiş ve zile basmıştım. Bir kaç dakika içinde "Kim o?" diyen Rojin'in sesini duymuştum. "Rojin benim." dediğim zaman "Boran hemen git buradan." demişti. "Aç şu kapıyı." dedim. "Açmıyorum!" diye sitem etmişti. Elimi kapıya koymuştum. "Rojin lütfen aç şu kapıyı." dedim. "Boran lütfen git." dedi. "Sen kapıyı açıncaya kadar burada kapının önünde kalacağım." dedim. "İstersen orada yat ama kapıyı açmayacağım." dedi. "Gülüm lütfen seni çok özledim." dedim. "Beni özleseydin, beni görmeye gelirdin." demişti.
Onu o kadar çok özlemiştim ki ona sarılıp, kokusunu içime çekmek için can atıyordum. "Her zaman geldim. Evin dışında her zaman seni pencereden izledim." dedim. Bir şey dememişti ama orada kapının arkasında olduğunu biliyordum. "İzin ver sana sarılıp kokunu içime çekeyim sonra söz veriyorum gideceğim." dedim.
Kapı açıldığı zaman kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Rojin yaşlı gözlerle bana bakıyordu. "Sana yaşattığım her şey için özür dilerim." dedim. "Sen her zaman özür diliyorsun ama yine aynısını yapıyorsun." demişti. Yavaş adımlarla yanına yaklaşmıştım. Rojin elleriyle gözlerini silmiş "Sadece sarılıp gideceksin." demişti. "Tamam." dedim.
Ellerimi sırtına koymuş, onu kendime çekmiştim. Kokusunu içime çekip boynuna öpücük kondurdum. Rojin bana o kadar kırgındı ki kollarını bile bana sarmamıştı. Geri çekilip onun kızarmış burnuna öpücük kondurdum. Ardından önünde diz çökmüş ellerimi karnına koymuştum. "Canım oğlum." demiş ve karnını öpmüştüm. Rojin ellerini omuzlarıma koymuş "Artık onu haketmiyorsun." demişti.
Ayağa kaldığım zaman onun siyah gözlerinin içine baktım. "Gerçekten onu haketmiyor muyum?" dedim. "Haketmiyorsun, hadi şimdi git." dedi. "Asuman'la artık alakam kalmadı." dediğim zaman "İkinizde umurumda değilsiniz." demişti. "Peki öyle olsun." dedim ve evden çıktım. Gözlerimi yakan bir kaç göz yaşı yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. |
0% |